NomadUn

bonobo'larla ilgili youtube'da bir çok video var.. bakın bakalım akıl var mı yok mu onlarda? ayrıca hayvanlar da yeni ve daha önce hiç karşılaşılmamış durumlar karşısında sahip oldukları bilgileri doğrultusunda daha önce gözlemlenmemiş çözümler üretebiliyolar. En azından biraz NG izlemek yardımcı olabilir. Bir videoda bir tüpün içine fındık gibi bir yemiş konuluyor ve maymunun ne yapacağı gözlemleniyor. Maymun böyle bir olayla daha önce hiç karşılaşmamış. Aradan biraz zaman geçiyor maymun ağzıyla su getirip suyu tüpün içine boşaltıyor ve bu sayede tüpün üst kısmına gelen yemişi bu sayede elde

tachyon olarak yazılıyordu sanırım. Işık hızının çok üzerinde hareket edebildiği öne sürülen parçacıkların hızlarını ifade etmek için kullanılan bir terim. Anladığım kadarıyla ışık hızı bir limit noktası sonsuzluğa uzanan ama o değerden yüksek veya küçük değerlerde madde veya antimadde olarak varolunabilindiği ve bu sayede antimaddenin herhalde tachyon adı verilen hızlarda hareket edebildiği öne sürülüyor. Okuduklarımdan yola çıkarak anlayabildiklerimi paylaşmak istedim:)

Eğer ben yanlış bilmiyorsam Tayvan yerel sanayilerini adım adım güçlendirdikten sonra gerçek rekabete atılıyor ve piyasanın önündeki birçok engeli açıyor. İlk önce güçlü toprak reformlarıyla tarımda büyük ihracatlar yapıyorlar, sonra sanayiye yatırım yapıyorlar, sanayi alanlarlı, teknokentler inşaa ediyorlar ve yerel sanayi belli bir seviyedeyken dünya nehrinin akıntısında kaybolmayacakları seviyedeyken piyasa önündeki engelleri kaldırıyorlar özellikle o coğrafyada ürünleri açısından pazarlar olduğu için de belirgin bir gelişme sağlıyorlar. Türkiye de benzer yollardan gidecekken her şey altüst

patronlar da malları satabildiği en yüksek fiyata satıyorlar, işçiler de herhalde saraylar elde etmek için birliktelik içine girmiyorlar.. işçilerin konumuyla patronların konumu çok farklıdır. İşçilerin istediği ücretler nedeniyle kaç patron yüzde bir milyonluk karından ne kadarını kaybetmiş? "işyerinin kâr yahut zarar etmesi onu ilgilendirmez." nerde ilgilendirmez... özellikle Türkiye gibi bir ülkede mi? çok işyeri ve istihdam varken hele...

bazılarına göre herhalde ana karnından itibaren para kazanmak gerekiyor nerede nasıl doğduğunuzun da hiç önemi yok... ben boşuna demiyorum orman kanunları hala geçerli... ve hep oyle olacak..

Türkiye gibi ülkelerde yaşanan krizlere yönelik olarak da: "İşte “kullanılan krizler” bu tür krizlerdir ve kapitalizm bu tür krizlerle hayat bulan bir ekonomik sistemdir. Dünya zenginliğinin sömürülebilmesi için güçlüler tarafından kasıtlı olarak çıkarılır ve sıklıkla kullanılır. Genellikle de gelişmekte olan ülkelerde yaşanır. Çünkü fakir ülkelerin kaybedecek bir şeyi yoktur. Gelişmekte olan ülkeler ise servet oluşturma potansiyeli taşırlar. Bu ülkeler bir süre çalışırlar uğraşırlar belli bir ekonomik güce ulaşırlar. Ama bir kriz! Zenginliklerini kaybedip tekrar başa dönerler. Çalışırlar uğ

Anladığım kadarıyla deicide'nin şu sözleri: "Zannediyor ki, bir zengfin geceliği on bin dolarlık otelde bir gece geçirince dünya on bin dolar fakirleşir.. Hayır, öyle bir şey yok. O adamın verdiği on bin dolar gecelik, otel sahibine kar, otel çalışanlarına müdüründen kat görevlisine, garsonuna kadar ücret olarak geçer.. Otele mal satanlar, onların çalışanları, onların ve otelin ücretlilerinin alışveriş yaptığı yerler.. Oralarda çalışanlar. Sonuçta o on bin dolar, kısa zamanda on bin kişinin cebine dağılır ve bu hareket ne kadar hızlı olursa ulusal gelir dediğimiz şey o kadar yükselir. Astr

ingilizler koruyucu melek oldukları için kalsınlar orada Belkim bi kenan devleti kurulur oralarda ) Hem oradakiler Türkçe konuşan kıbrıs halkından ziyade Türktürler... acaba Türkiye boşuna mı yardım etti? Rumlar ne güzel kesiyorlardı.. Herhalde bu daha çok hoşunuza giderdi.. Demek 30-40 yıllık süreç içerisinde nankörlük bu hızla artıyorsa her şey boş...

"Ben özgürlükten bu kadar rahatsız olan insanları anlayamıyorum. Televizyonlarda hep reyting için kalitesiz programlar oluyor ondan tek kanal olsun devletin olsun tarzı bir mantık olacak şey değil." Bu sermaye tepenize çıkmaya başladıkça ve sokakta yürürken milyonlar bu saçmalıklarla ayfonlandıkça acaba rahat bir nefes alabilecek misiniz? Hoş gerçi, halkın arasına girmeye gerek yok, saraylarda yaşanıyor artık ama her bir saray halkın ilkel duygularını sömüren ve yaygınlaşan ve geliştirilip yaratılan binlerce medya tarafından pompalanan arz ve taleple kuruluyor. En büyük vurgun buradan sağla

arz ve talebin belirlediği bir dünyada kimilerine göre boş laflar bunlar.. alan memnun satan memnunsa kime neymiş bunlar... din gibi o kadar çok afyon var ki.. insanlar öyle şekillendiriliyor ki ve kendilerini o kadar özgür ve bilinçli sanıyorlar ki... birileri dünyayı fena halde kandırıyor ve aslında gören görüyor da beynine formatı yemişler için söylenecek bir söz bulunamıyor.. masonların anlayışları bile şudur.. milyarlarca insan.. hangi birini eğiteceksin, zekan hırsın ve kaabilyetin varsa hepsini formatla ve kendi istediğin dünyanı varet.. insanlık böyle de yaşar. firavunlar zamanında da

tek parti diktatörlüğünü savunduğum yok.. aslında böyle giderse gerçek anlamda tek parti dünyası hayat bulacak.. sermaye her şeye egemen çünkü ve medya aracılığıyla milyonları kendi doğrultusunda etkiliyor. Devlet şu anda da her şeye burnunu sokar, yargı bunun için var. Ben ve bizi birleştirecek bir anlayış gelmeden de bu dünyada savaşlar bitmeyecek ve şu anki anlayışlar bundan fersah fersah uzakta. Sermaye çok üretiyor diye dünya varlığı üzerinde söz hakkının olup olmaması da ayrıca tartışmalı bir konudur. Arz ve talebin yönlendirilmesi ve kaynakların bu şekilde de kontrolsüzlüğü saçmalıktır.

Belki bir gün ama ne zaman bilinmez.. özel serbest patron egemenliği gidip özerk kurumlar inşaa edilecektir veya umudum bu yönde. O zaman Homeros vahşetinin önüne gerçek anlamda geçmiş oluruz.. çünkü birileri Niçe hakkında atıp tutarken güç istenci içerisinde nasıl da yanıp kavrulduğunu göremiyor:))

Ne Nihil gibi ne de Astur gibi düşünüyorum... Şu açık ki insanlar sözde özgür alışveriş dünyasında bazı anlayışlara şöyle veya böyle boyun eğmek zorunda. Demek insanlar altın kafesi daha makbul buluyorlar ve kendi megaloman hezeyanları içerisinde kendilerini tatmin ediyorlar... Demek hala firavunlar var ve onlar başka bir başlıkta da ifade ettiğim gibi biçimsel olarak farklılaşmış piramitlerini inşa ediyorlar.. her piramit taştan ve tuğladan oluşacak diye bir şey söz konusu değil.. Dinler ne kadar saçmaysa sınırsız özgürlük veya serbestlik anlayışı ve onu toz pembe gösteren anlayışlarda saçmal

Sen de ilk sayfalara baksaydın benim oralarda yazılarımın olduğunu görebilirdin:)) Neyse, harika ve zihin açıcı yazıların ve düşüncelerin için teşekkür eder iyi geceler-sabahlar dilerim..

Peki Emre, bravo Emre... Demek bu adamın her olasılıkta kötü olduğunu biliyor ve tekrar denemeye gerek görmüyor.. Peki bu adam neden her olasılık dahilinde kötüyü seçiyor toplam ağırlıkta? neden emre neden... tanrı bildiği için mi kötüyü seçiyor? tanrının geleceği bilip bilmemesi bu adamı bağlıyor mu emre? alakası nedir bu durumun... neyse emre, benden bu kadar.. sana bol sıhhatli günler..

bilip bilmesinin ne önemi var papağan emre:)) demek ki adamın sonsuz olasılıklar içerisinde hep kötüye gittiğini biliyor sormaz mı kendine, yahu bu adam her olasılıkta kötüye gidiyor, hamuruna yanlışlıkla hapşurdum diye:)))

Benim söylediklerim ise daha farklı evet tanrının bilip bilmemesinin önemi yok.. birisi geleceği bilebilir ama bu önemli değil. önemli olan milyonlarca farklı olasılığın tümünde de neden hep kötü olmakla suçlanıldığıdır. Eğer bir insan kötü birisi olarak ölüyorsa ama özünde diyelim en ufak bir iyiliğe yönelme durumu da vardıysa ve farklı bir şekilde tekrar dünyaya gönderilse bu sefer de dine göre iyiyi bulamaz mı? Madem dünyaya her seferinde gönderilse de iyiliği bulamayacak artık diye bir hükümünüz var ise bunun dayanağı nedir? Zorlama bir mantık mı? Bu adam milyonlarca kez yaratılsa da iyili

bilip bilmemesinin önemi yok, zaten o şekilde yarattığı için biliyor demektir, başka açıklaması olamaz; diğer anlatımlar ise komik

Sonsuz olasılıklar toplamında bir insan kötü oluyorsa demek ki o şekilde yaratılmış.. Eğer iyiye yönelebilecek bir içselliğe sahip olsaydı en azından milyonlarca farklı ihtimal içerisinde en azından birinde iyi olabilirdi veya dine göre her neyse o şekilde... Yani tamamen basit ve ufku dar bir mantık söz konusu...

Pkk'dan bahsediyorlar.. Esas Fetullahlardır PKK'ya örtülü şekildedestek veren.. ŞEyh Sait ve Said Kürdi'nin varacağı yoldur parçalanmışlık ve ona giden her yol mübahtır.. DTP bile hem PKKlı güya hem de şeyhleri, imamları bile kullanıyor.. Türkiye'nin en derin derin devleti onlardır, nurculardır ve diğer tarikatlardır.. Yazıklar olsun sizlere ve sizi bu yalanlara inandıranlara...

Alfabenin değişmesi nasıl büyük bir hataymış.. Arapça harflere tapacağınıza Türkçeyle çok daha uygun güzel ve yazımı kolay bir alfabe kullanıyoruz diye sevineceğimze dil bilgisi dahi Türkçe'den kopmaya başlamış saçma bir dili mi kullansaydık...

Kemalizmmiş) Türkiye'yi aslında onlarca yıldır sömürenler Tayyipler alemidir! Amerika güdümlü Fetullah gibi kişilerle el ele vermiş ülkenin kanını emmişlerdir. Haraminin kanlı hazinesi nerede diye bakacak olursanız Suudilerle el ele vermiş dini ağzına sakız yapmış kimseleri görürsünüz. İlk meclise kadar bakacak olursanız Toprak Ağalarını görürsünüz. Köylünün eğitilmesine ve ardından toprak reformunun uygulanmasına karşı çıkan ve hatta yok edenler onlardır! Bu kimseler her seferinde dini söylemlerle de uyuşturmuşlardır halkı. Hanngi hükümet bugüne kadar Atatürkçüydü, gösterebilir misiniz? İnö

Evrimsel psikoloji üzerine yazılmış en azından bazı eserleri okumak süper-ego'nun ortaya çıkışına ve beyin kabuğuna yönelik olarak oraya konmuş bazı gerçekleri anlamak için ilk basamak olabilir.. Tanrısal bir güç varsa bile dinler bu varlığa ulaşamamışlardır, çünkü cevap vermeyecekleri somut doğrultuda düşünsel olgular var. Özgür irade gibi... Ama olaya bilimsel ve materyalist bakılınca dinlerde bahsedilen özgür irade yerine daha somut daha yüceleşmemiş daha insani bir zekadan bahsedebiliyoruz.

Okunması gereken, üzerinde düşünülmesi gereken güzel bir yazı. Erol Manisalı'nın da bu doğrultuda yazdığı kitaplar var ve aslında çok değerli diğer ekonomistlerin de kitapları var, okumak gerekiyor. Arsitotales'in yüzyıllarca önce dediği ve önerdiği gibi orta bir anlayış lazım.. Ne tekel diktatörlüğü ne de arşırı serbest pazar anlayışı huzur ve sevinç getirecektir bana göre.

kısa, öz ve sonsuzluk kadar derin...