Jump to content

Kieslowskii

Üyeliğini Sildirmiş Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    2.017
  • Katılım

  • Son ziyaret

Kieslowskii kullanıcısının paylaşımları

  1. Kieslowskii

    Burjuva Ateizmi, Marksist bir Paranoya

    İyi de, bu örnek 'burjuva bilimi' ve 'proleter bilimi' diye iki ayrı 'bilim' olduğunu delillendirmiyor ki! Tabii ki radikal adamları seçmezler, ama bu pratik-bürokratik bir mesele. Düşünce esasen akademide ve gazetelerde üretiliyor; bu alanı tamamen kontrol edemez burjuvazi, hem etmek işine de gelmez. Bizim solda şöyle bir algı var: Burjuvazi 'tehlikeli' adamları susturur; hayır efendim, onları konuşturuyor, üzerlerinden de para kazanıyor. Braudel'in kitaplarını satıyor mu, adama bilimsel tarihçi yetiştirtiyor mu, adamın bilimsel değerlendirmelerini iktidar pratiğinde kullanmaktan kaçınıyo
  2. Ya o yazıda cinselliğin bireysel olduğu, öyle grup mrup işlerine girilmemesi gerektiği, cinsel özgürleşmenin komünist bir yanı bulunmadığı, böylesi bir cinsellik vurgusunun gençleri 'delirteceği, çılgın taylara çevireceği' gibi cümleleri var. Tabii ki kadın hakları karşıtı değildir, kendisi eşcinsellere karşı bütün yasaları kaldırtmış, ensesti bile serbest kılmıştır. Bakma sen eleştirdiğime, kendisine 'Marksist' titrini veren adamı daha bir eleştiririm, o sıfatı taşımak kolay değil. Ama hakkını verelim, adam 20.yy'ın başında, gerici Rusya'da -ki Avrupa da o dönem aynı bokun içiydi- baya a
  3. Vallaha billaha Türkçesi yok, senin için hususi aradım ve bulamadım Clara Zetkin'in şöyle bir yazısı var: http://www.marxists.org/archive/zetkin/192...nin/zetkin1.htm Misal, Lenin'den bir alıntı: Ufak bir bilgi: 'Glass of water theory', cinselliğin bir bardak su içmek gibi doğal bir hal alması gerektiğini savunan Kollontai'nin fikirlerinin bir adlandırmasıdır o dönem. Kadıncağız 'free love' savunucusu, buna karşı çıkıyor Lenin. Bu glass of water theory i de, aynı yazıyı okursan, 'aynı sürahiden on tane ağız mı içecek suyu, çüüş!' gibisinden bir eleştiriyle yanıtlıyor
  4. Bunlar Troçkist avutması dostum, tamamen yalan. Fabrikalarda 'tek adam yönetimi'ni yasalaştıran, 'iflah olmayan işçilerin' vurulmasını emreden, sendikaları partilere bağlayan, sendika sorununda 'ne işçi sınıfı diktatörlüğü, esasında burası parti diktatörlüğüdür' diyen, İç Savaş'ta zırt pırt seçim iptal etmiş olan bir Bolveşik yönetimi var ta başından itibaren... Kronstadt'ı filan da hesabedersen, bu 'Troçkistler Lenin gibi aşağıdancıydı, burası sonradan bozuldu' geyiklerinin değerini anlarsın. Tabii, Troçki'nin 'fabrikaların askerileştirilmesi' tezlerinden bahsetmez kibar Troçkistler EDİT
  5. Kieslowskii

    Burjuva Ateizmi, Marksist bir Paranoya

    Ne ölçüde şekil verebileceğini sonsuz sayıda değişkenin etkileşimi belirliyor; haliyle burjuvazi herşeye kadir bir entite olmadığından, kontrol kendindeymiş gibi yaptığında bile, çoğu zaman durum bu olmuyor. Negri, 'işlerine gelirse bunlar bizden çok Marksist olurlar, hatta çoğu Marksist'ten daha Marksist'tirler' der burjuvazi için. Braudel'in kimliği kimsenin umurunda değil, Marksist bir noktadan da olsa, teoriyi zenginleştiriyor, burjuvazinin bilgi birikimini zenginleştiriyor. Postmodern çağda burjuvazi o kadar korkak ve çekinik bir karaktere sahip değil, bu yüzden kazanıyor zaten.
  6. Kieslowskii

    Burjuva Ateizmi, Marksist bir Paranoya

    Burjuvazinin ve işçi sınıfının iki farklı ideolojisi yoktur; bunların iki ayrı sınıf oldukları bile şüpheli. İktisadi dinamiklerin, araştırma fonlarını ve dolayısıyla bilimsel dünyanın ilgilerini kısa vadede belirleyebildiği doğrudur; ama bilimsel gelişimin geldiği bu seviyede, burjuvazi uzun vadeli gündem belirleyemez bence. Fernand Braudel neden Harvard'da sizce?
  7. F.Engels orada senin söylediğin şeyi söylememek istememiş, ben metni de okudum Engels'i sevmem, orası ayrı. EDİT edildi.
  8. Kieslowskii

    Küresel kapitalizmi savunmak?

    Ermeni soyismi gibi olmuş Serj Tankian gibi
  9. Kieslowskii

    Küresel kapitalizmi savunmak?

    Evet, sosyalizm nalet bişeydir. Bana sosyalist diyenleri de kınıyorum; Marksist'im ama sosyalist değilim
  10. Çok toplama ve dolayısıyla metodolojik açıdan da sakat bir 'açıklama girişimi' olmuş. Saygılarımla.
  11. Hülasa, ücretlerle emek sürecinin ayrıştırıldığı bir çağdayız. Ücretleri ve fiyatları açıklamaya çalışan bir emek-değer teorisi, artık kullanılabilir değildir. Tam da Marx'ın umduğu, beklediği gibi
  12. Astur, İdeolojik kapatmanı bir kenara bırak, rasyonel düşünelim. Acaba bu kadar basit mi? Benim gittiğim psikiyatr 50 lira alıyor diye, Kerem Bey vizite ücretini 300'den aşağı indirmiyor misal. Çok basit bir arz-talep ilişkisi bilgisi veriyorum sana: Son derece sınırlı arz var ve ciddi derecede büyük bir piyasa. Burada fiyatlar doğal olarak şişecek, bunu anlamak inan zor değil! Çünkü zaten arz sınırlı olduğundan, birilerinin fiyat kırması, diğer üreticiler üzerinde tam rekabet piyasasındakine denk bir maliyet yaratmıyor: Fiyat kıranlar, diğerleri olmadan bütün talebi karşılayacak
  13. Kieslowskii

    Din ve Demokrasi

    Freddie, olm bunları dedin mi cidden la? ludwig hacı, Freddie ciddi değişim gösterdi ilk zamanlara göre, sanmıyorum şimdi bu söylediklerini sahiplensin
  14. Sen dedin demedim dostum, içerisinde bulunduğum liberal STK'lara ilişkin bir tecrübemi aktarmaya çalıştım, sen üzerine alınma diye 'edit' de koydum ama, bu durumda sen daha çok alınmışsın sanırım Chicagocular gibi düşünüyorum o zaman ben, sorun yok yani
  15. Ben sana devlet tam rekabet fiyatını belirleyebilir demedim kanka, sadece tam rekabet piyasası olmayan piyasalarda, üreticilerin fiyatları şişirme gücü olduğunu bildiğimizi söylüyorum. Tıp söz konusu olunca, onun yerine satın alabileceğin bir 'mal' yok -akılcı bir tercihi kastediyorum-, işin ucu eğitimdi, lisanstı olduğu için giriş bariyeri ciddi bir sorun, öyle 'şimdi de azıcık tıp hizmeti suniim' diyerek olmuyor Herkesin hayatıyla ilgili acil önem sahibi bir 'mal' ve piyasada hizmet sunan çok az kimse var, herhangi bir piyasa gibi bir piyasa değil bu. Devlet de 'fiyatlara etki etme' eği
  16. Orada 'price fixing' derken, fiyatları tam rekabet ortamı fiyatlarının üzerinde bir yerde 'fix' etmekten söz ediliyor
  17. Pazarlık gücü, servet, enformasyon ve uzmanlık asimetrileri; firmaları hem sermaye-yoğun kılan ve hem de bir kısmını eleyen rekabet koşullarının bir ürünüdür. Bu asimetriler ise, tekellerin müsebbibi zaten. Benim bildiğim kadarıyla, tam rekabet piyasalarında firmalar 'price-taking' pozisyondadırlar; yani fiyat belirlemezler, fiyatlara etki de edemezler. Mallarını piyasa fiyatından satmak durumundadırlar. Bu tarz piyasalarda reklam ve AR-GE filan olmaz; bir düşünün bakalım, kaç sektörde reklam ve(ya) AR-GE var? Tekel sorunu yalnız hukuk sorunu değildir; arz/talep esnekliğiyle, fiyat esne
  18. Kieslowskii

    Nurcu, Adalet Sempozyumu! Komediye bakın:

    inevitablen, Seni tanıdığım için soruyorum: Sen bu 'elmas teorisi'nin nesine itiraz ediyorsun?
  19. Kieslowskii

    Din ve Demokrasi

    'Muhafazakar' ve 'dindar'ı birbirinden ayırmak lazım: Her ne kadar tartışmaya ancak akşam veya yarın devam edebilecek olsam da, bu başlığı gördüğüm için fikrimi belirteyim dedim, demokrasinin dindar bir çoğunlukla beraber varolması, teorik olarak mümkün. Ama Türkiye'de pratik anlamıyla dindarlık, muhafazakarlıktan ayrıştırılabilir birşey değil. Türkiye'deki mevcut dindarlık algısı, cemaatlerin İslam'a bakışıyla vs. pek mümkün değil gibi duruyor.
  20. Kapitalizmin imhası sürecinin kendisi, Marx'ta proletaryanın ortadan kalkması süreciyle eşzamanlı süreçlerdir; Marx, kendisiyle beraber bütün bir sınıflar sistemini imha etmeyi başarabilecek bir özne olarak 'proletaryayı' kutlar, ona göre 'devrimin nihai olanaklılığı' bu sırda gizlidir. Bu konuda daha onlarca alıntı yapabilirim. Sermaye o değil işte, en klasiğinden en heterodoksuna, bütün Marksist iktisatçılar bu tanıma karşı çıkar, aç Ernest Mandel oku inanmazsan Sermaye, ezeli-ebedi bir maddi ilişkiler toplamı değil, toplumsal iktidar işleyişinin özgün bir biçimidir, kapitalizme
  21. Kieslowskii

    "Ne Mutlu Türküm Diyene" de karıştılar

    Vay hain vay!
  22. Kropotkin'in anarko-kolektivizm eleştirisini bir oku bence
  23. Kieslowskii

    "Ne Mutlu Türküm Diyene" de karıştılar

    Zaten kastettiğim şey de, senin zihnindeki şey değil. Onların 'ulus'u, 'devlet'i, 'değerler'i birer hayalet, tamamen kurgu ve realiteden kaynaklanmıyor, reel bir 'ulus', 'devlet' ve 'değer' analizine dayanmıyor. Ben, bütün bu kurgulandıkları bağlamla beraber, bir iktidar söylemi olarak 'ulus'u, 'devlet'i, 'değer'i reddediyorum; ülkeyle, vatandaşıyla, Ahmet Mehmet'le bir sorunum yok
  24. Yani yazarlar, yazdıklarının 'dışında' birşey söyleme çalışıyor, öyle mi? Beni 'Marx'a körü körüne bağlı' olmakla mı, yoksa Marx'ın amacına ters birşeyler yapmakla mı suçluyorsun, o bile belli değil! O 'yazarlar' dediğin kişi, Karl Marx yahu, sen Gründrisse'nin Marx'ın eseri olduğundan haberdar değilsin, di mi? Ben mürit filan değilim, tam da bunu reddettiğim için derim ki misal, 'Gründrisse'ye Kapital'den çok değer veririm'. Kieslowski ise bir yönetmen, adam dindar üstelik, sadece anlatı tarzını severim.
  25. Kieslowskii

    "Ne Mutlu Türküm Diyene" de karıştılar

    alıntıladığın yazıyla, şu mesajının alakasını kuramadın. gerekçesiz bir gerekçeyle adama hain dedin. Ama bak ben itiraf edeyim: Ben 'vatan'ın, 'devlet'in, 'ulusal değerlerin' hainiyim; belki de geneology bildiğim içindir biraz...
×
×
  • Yeni Oluştur...