Arthur S.

Benim ne olduğum seni ilgilendirmiyorsa, beni itham edip durma. Aklı başında birisi buna kalkışmaz. Atatürke zerre düşmanlığım yok. Senin gibi putperestlere, şekilperest dindarlara düşmanım. Demokrasi oyunu ile kimseyi kandıramazsınız. Ne olduğum hani seni ilgilendirmiyordu? Bir yazı içinde bile, 99 çelişki. Ateist olduğumu ister iddia ederim, ister ateist olurum, ister dindar. Akp'yi desteklediğimi, monitörden niyet okuyarak mı anladın? Başörtüsü başlığına bak, orada, kaç ileti boyunca asturla tartıştım. Bende en az senin kadar laiklik yanlısıyım. İnkilap tarihi dersi vermeden önce

Geveleme dediğimi hakaret olarak algılama. Cidden gevelemişsin. Her neyse bak kişiselleştirmenin alemi yok. Ben sadece senin üzerinden yobaz kemalistlere bir kaç laf söylemek istedim o kadar.

Bunun ardından kaç cevap yazdım sana. Bir tane cevap vermedin. İslam oldun? Bu ne demek şimdi? Ben islam değilim. Atatürke değilde, sana laf söyleyen herkes, ya müslümandır, ya şeriatçı, ya liboş olmadı aptaldır. Bu nasıl bir önyargıdır?

Bak geveleyip durmadığın zamanlar ne kadar güzel açıklama yapıyorsun. Bütün bunları hacıyada anlatsana bir zahmet. Daha deminden beri olayı uzatan o. Başlangıçta bana biri çıkıpta böyle bir cevap verseydi. Uzatmazdım. Takıntılı olan sizlersiniz. Bir soru sor, 20 hakaret al. Ne var bunda diyorsun, hiç bir şey yok, gayet normal, olağan bir şey.

Baş etme tarzına hayranım senin. Mahalle dedikoduları bile bu kadar hakaret üzerinden dönmüyor. Sana söylediğim her şeyi, atatürk'e karşı söylediğimi var sayıyorsun. Büyük bir yanılgı içerisindesin. Anlamana yardım edememem ama sen atatürk falan değilsin. Bu kadar hakaret üzerine, aydınlıktan dem vurmak, işine yarıyor mu? Ne kazanıyorsun acaba?

Linklere bakmıyorum.Bunu geçelim. Olayı kişiselleştirmeden bakarsan. Her şey içinde doğruyu yanlışı barındırır. Doğruyu yanlışı barındırır dedim buda hatalı. Zıtların birliğinden meydana gelir her şey, bunuda yanlışlayabilirim. Her şey bir ikilem oluşturur. Mükemmel diye bir şey yoktur. Kendimi abartmayı sevmem. Söylediklerimin içinde bir çok yanlış var. Zaten aktarım hatalı oluyor her zaman. Bir kelimeye bin anlam yüklenebiliyor. Bir cümleden bin anlam çıkabiliyor. Bunlar maddenin doğası gereği kaçınılmaz olan şeyler.

Burada ne anlatılmak isteniyor acaba? Geveleyip durmuşsun. Aşağıda saydığın ilkeleri, atatürk ilkeleri olarak adlandırmışsın. Ben anlama özürlüysem, senin bu anlatma özürünü, ne yapacağız?

Biraz alaylı bir üslupla, mübalağ yaptım. Ne olmuş yani? O zaman bunlara atatürk ilkeleri diyebiliriz, diyerek ben mi mal ettim atatürk'e yoksa sen mi acaba? Kraldan çok kralcı olmak mı deniyordu buna? Bütün bunları hacıya anlatman lazım. Ben biliyorum zaten. Daha deminden beri bunu tartışıyor. Ayrıca daha deminden beri ders verende hacı, inkilap tarihi ders kitabını okuyup okuyup geliyor.

Sende faşistlere küfret burada ne işin var. Bak yarım saattir adam gibi tartışıyorsun, sonra söyleyecek bir şeyin kalmayınca, işi espriye vuruyorsun. Sen ne tür bir psikopatsın, ben biliyorum. Sovyetler yıkıldı diye için yanıyor değil mi? Yazık, sana ancak üzülüyorum. Bir hayalin yok oluşu, hayal kırıklığına uğramak, bunu kendine bile itiraf edememek, çok zor şeyler.

Faşizmi bilmiyorsun. Çocuksun. Bütün bu yazdıklarından sonra, bana faşist diyebiliyorsan, kimin kafasında ışık oluşması gerektiğini bir daha düşünmelisin.

Bir analiz yaparken, genellemelerle konuya yaklaşmaktan dolayı ve genellemelerinde yanlışlanabilmesinden dolayı, anlattıklarımın yanlış tarafları görülebilir. Doğruluğunuda savunmuyorum zaten. Sadece bir analiz yapmaya çalışıyorum. Toplum genelde benim dediğim tarzda, yobaz insanlarla doludur. Arada senin yukarda anlattığın gibi kişiler çıkabilir ve bu kişilere saygı duyarım. Ama b ideolojisinin yanlışını gördüğü halde veya yanlışsız olduğunu iddia ettiği zaman bu artık inanca ve dolayısıyla bağa, yani dine dönüşür. İşte hata burada yatıyor. Bu olay sadece islama bağlı olanlar için geçerli

Kişiselleştirmeye bayılıyorsun. Anlattığım neyi çürüttün şimdi? Ermenileri, arapları sevmiyorum, mecburmuyum? Özellikle arapları sevmiyorum. Böyle bir zorunluluğum mu var?

Bak dostum. Lenin ve Stalin duygusal davranıyor. Bu işler öyle aceleyle falan olacak işler değil. Bunlar uzun evrilmeler gerektiren süreçler. Kapitalizmin bağrında, işçi sınıfının yavaş yavaş hak sahibi olması ve evire evire bu düzeni değiştirmesinden bahsediliyor. Toplumsal süreçler, kişisel müdahalelerle değişmez, bireyin abartılması hastalığı var burada. Sovyetler Birliğinden ne kaldı geriye? İşçi sınıfının öncelikle sınıf bilincine ulaşması ve erki devirebilecek entellektüeliteye kavuşması gerekir. Burada işte marxistler devreye girmeli ve bunda yardımcı olmalılar sınıfa. Onun ötesinde o

Troçkinin bir kitabını bile okumadım ama haklı olduğu yanlar var. Tek ülkede sosyalizm teorisi, çökmüştür. Ayrıca ulus devlet içinde kaldığı sürece sosyalizm, iş bölümlerinin yok oluşu, kafa kol emeğinin arasında ki farkın kaybolması vs. vs. parantez içinde belirttiğin her şey, mümkünatsızdır. Ayrıca proleterya diktatörlüğünün yanı sıra, kautsky proleter demokrasisi kavramını ortaya atmıştır ve demiştir ki; proleterya ancak kendisi sendikalaşıp yönetimde hak sahibi olabilirse ve kendi kendini yönetebilecek entellektüel birikime ulaşabilirse, bu demokrasi mümkündür, partiler aracılığıyla, prol

Düşünce sistemleri, ideolojiler açısından tartışalım olayı. Anne çocuk ilişkisine bakacak olursak, bunlar akrabalık bağıyla(diniyle) birbirine bağlıdır, bunu uzatmak istemiyorum. Din kelimesinin anlamı sözcük olarak, bağdır. Buraya kadar anlaşıldı sanırım. Aralarında ki farkı tekrar yazıyorum. Bu kaçıncı baskı oldu bilmiyorum ama. Biri soyut kavramları alır, kutsar, diğeri somut kavramları kutsar. Birinde soyut kavramlara bağlanma vardır, diğerinde somut kavramlara, bu bağlar çoğu zaman sıkar insanı, kuralları vs. çiğneyebildiği kadar çiğner ama yinede bağlarını koparamaz. Önceleri, köleleri

Kuş beyinlilik nasıl oluyormuş bakalım; Eşit olmayan bir adalete, adalet mi denirmiş? Hukukun herkese eşit davranması şart değil mi? İki kavram ayrı ama birbirlerini tamamlıyorlar. Birbirlerinden aşırı bir farkları yok. Diğeri gayet basit bir şekilde öbürüne dönüşebilir.

Eşek ve köpek arasında eşitlik sağlamaya çalışanlara bak. Eşitlik, bir düşüncedir, dolayısıyla metafiziktir, hayvanlar açısından tartışılması mümkün değildir. Sadece insan için tartışılabilir. Rouseau bile toplum sözleşmesinde, 2 insan var sayar ve bunlar üzerinden eşitliği tartışır, güzel çıkarımlarda bulunur. Merak edenler okusunlar. 2 insan var sayarak, düşünse bile, dünya üzerinde ki eşitliği iki erkek arasında olan eşitlikle analize çalışır, (Engels der ki; toplum 2 erkeğin varlığıyla inşa olamayacağına göre, bu iki insanın cinsiyetlerinin farklı olması bile bu eşitliği mümkünsüz kılar)

Prensip olarak hiç bir linke tıklamıyorum. Her neyse. Dinden ne anladığımı açıkça söylememe rağmen. Din derken ne anladığımızı soruyorsun. DİN=BAĞ sözcük anlamıda budur. Farklı bir şey mi anlamam gerekiyor?

Sen atatürk müsün? Daha deminden beri sana direkt olarak laf söylüyorum. Hangi dereden su getirdim, kaç litre getirdim? Benide mi siteden atacaksın yoksa?

Vay hacı, adam et beni, ne olur? Burnumu sürt. Bakalım, kıvılcım çıkartabiliyor musun? Liboş oldum şimdide, komedide sınır yok. Kişiselleştirmeye devam. Neye cevap verdin acaba? Atatürk paket yapmış sana vermiş, ne komik adamsın ya . Kendi düşünceni kendin yerin dibine sokuyorsun, farkında değilsin. Provakatör desem sana yanlış mı olur acaba? Yukarda yazdığım bütün kişisel iletiler, senin ipinde oynadığım için.