Jump to content

Astral

Sadece Ateistler Grubu
  • İçerik sayısı

    386
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Astral kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Ateistlerin paçasını ölüm korkusu :o:( çoktaaan sarmış bile.

    Diyoruz ya, ölüm korkusu, yok olma korkusu, hiçlik korkusu; ateistlerin maçalarında sıkışma, maçalarında tansiyon yükselmesi gibi ciddi neticeler verebilir.

    Ben diyorum ki, ölümden korkmayın, öldükten sonra cehenneme kargolanmaktan korkun.

    Ankebut 57: Her nefs ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

    Ölümsüzlüğü bulamadılar(ki bulamayacaklar) bari et ve kemiği kopyalayalım diyorlar. Sizden olsa olsa sakatatçı olur bu gidişle.

    Sıkıyorsa ruhu da kopyalayın da görelim. İnsanın benliği ruh. Ruh olmadıktan sonra, bir et ve kemik yığınısın.

    Ölümden ancak sizin gibi insan nedir anlamayan beyinsiz cahiller korkar. Durup dururken ölmenin de gereği yok. Sizin anladığınız anlamda ruh diye birşey yok. Bilim dünyası bunu sonuca bağlayalı çok oldu. Ama sizin gibi cahillerin bunu bilmemesi normal.

  2. Bu verdiğin bilgiler çok önemli farkında mısın? Ben daha önce böyle tarama falan böyle birşey bilmiyordum. İnsan kopyalanmış zaten ee geriye sadece hafızayı kopyalamak kaldı, bu da demek oluyor ki gelecekte bizi nelerin beklediğini bilemeyiz; çünkü teknoloji son hızla ilerliyor, aslında ben ölenlerin gömülmesine karşıyım, çünkü gömüldükleri zaman DNA falan zaten kısa sürede bozuluyor, hastanelerde ölülerin dondurucularda bekletilmesiyle iligili falan teknolojiler geliştirilmeli ama insan hayatı o kadar ucuz ki kimse uğraşmaz, biz ölünce bizi de gömecekler maalesef, "Gömmeyin, dondurun" diye vasiyet bıraksak bile bir işe yaramaz.

    Yapılması gereken şey hastanelerde ölen kişinin beynini çıkarıp muhafaza edecek donanım bulunmasıdır. Bunu yapacak teknoloji var. Basit ve hiçbir ciddi maliyeti yok. Bütün biyolojik ölümü gerçekleşenler için aynı standart uygulamanın yapılması gerekiyor. Biyolojik ölümü gerçekleşen kişi, kişiliğini oluşturan bütün bilgileri hala beyninde barındırıyor. Onu toprağa gömüp çürüttüğümüz zaman, işte asıl o zaman gerçekten öldürmüş oluyoruz. İnsan hayatını çok önemsemesek bile 50 yıllık, 100 yıllık tarih barındıran beyinleri yok ediyoruz.

    Tabi ki bu tarz konular gündeme gelip önemi anlaşılana kadar bu devam edecek. Bu konuların gündeme gelmesi için de robot teknolojisinde ciddi bir kıpırdanma olması gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda bu olacak. Dolayısıyla tüm dünyanın ve ülkemizin gündeminde böyle konuların tartışılmaya başlandığını görebileceğiz. Tam olarak ne zaman dediğim şekilde kararlar alınır derseniz yaklaşık 10 yıl diyorum. O zamana kadar hayatta kalırsanız sorun yok.

    Şu an içinse bu gibi konuları gündeme getirme şansı yok. Dünyada ilgili bilim çevresi teknolojinin yakın gelecekte bile ne denli önemli getirileri olacağını biliyorlar ama Türkiye için aynı şey sözkonusu değil. Türkiye'deki ilgili alandaki bilimcilerin çoğu birkaç istisna hariç ayakta uyuyor. Genel olarak gelişmiş ülkelerde teknolojinin geleceğini kavramak için hayati önem taşıyan "tekillik" (singularity) kavramı halk arasınsa dahi kısmen biliniyor. Ülkemizde ise bunu çok az kişi duymuş. Ama bunların da konuşulması zamanı gelecek.

  3. Evliya Çelebi'nin seyahatnamesini okudun mu? Okuduysan güvenilir bir kaynak olup olmadığını kendin de görebilirsin. Mesela onun havada donan bir kedi hikayesi vardır. Neyse, önemli değil. İstediğinize inanabilirsiniz.

    Ayrıca böyle önemli bir olayın başka hiçbir kaynakta geçmemesi de şüphe uyandırıcı değil mi?

  4. Astral kardeş sen neyin peşindesin?

    Evliya Çelebi dahi bunu söylemiş olsaydı ben sana değil evliya çelebiye inanırdım.

    Wıro kardeşler 30 metre uçup biz uçtuk deyip var olabiliyorlarda bizim Hazarfen 3500 metre uçtum diye neden var olmasın?

    Sevgili dostum, Hazarfen'in uçma hadisesini Çelebi, "kanat takıp uçmuştur" diye anlattıysa doğrudur çünkü sende kanat yani yeni adıyla planör ile rahatça uçabilirsin.

    Demek ki Hazarfen uçmayı başarmıştır ve planör ile 3500 metre rahatlıkla uçmuş olmalı.

    Evliya Çelebi'nin seyahatnamesini okudun mu? Okuduysan güvenilir bir kaynak olup olmadığını kendin de görebilirsin. Mesela onun havada donan bir kedi hikayesi vardır. Neyse, önemli değil. İstediğinize inanabilirsiniz.

  5. doodslag kardeş, yazını okumak için başlarken daha ilk satırında büyük bir hata gördüm ve durdum.

    1903 yılında wright kardeşler 30 35 metre uçmayı başardılar diyorsun ama yanlış çünkü ilk ve en uzun mesefeda uçan kişi Hazarfen Ahmet Çelebi'dir. Hazarfen'in hakkı neden yeniliyor?

    wıro kardeşlerden tam 300 yıl önce 1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi'nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bırakan ve uçarak İstanbul Boğazı'nı geçip 3358 m. ötede Üsküdar'da Doğancılar'a inmiştir.

    dikkat edelim bu bir kanatlı uçuştur ve lodoslu bir havada gerçekleştirilen uçuş.

    ANCAK

    4. Murat insanların bilgi ve teknolojide ilerlemesinin saltanatını bitireceğini düşünerek Hazarfen için "Bu adem pek havf edilecek bir ademdir, her ne murad ederse elinden gelir, böyle kimselerin bakaası caiz değil" diyerek onu Cezayir'e sürgün etmiştir.

    4. Murat'ın kemiklerini s........

    Bilim ve teknoloji ile din ve imanın ne halt olduğunun anlaşılacağını ve saltanat kaygısını düşünen 4. Murat Çelebiye etmediğini bırakmamıştır.

    KISACA İLK UÇAN ADAMI DÜNYA BİLMELİ Kİ HAZARFEN AHMET ÇELEBİ'DİR.

    Hayır, doğru değil. Hezarfen Ahmet Çelebi'nin uçuşu Evliya Çelebi'nin bildik uydurmalarındandır. Başka hiçbir kaynakta geçmemektedir. Bu olay tamamen kurgudur, hayaldir.

  6. İnsan ömrünün şimdi olduğundan uzun olmaya başlaması veya doğal nedenlerden ölümün ortadan kalkmasının dünya için nasıl sonuçlanacağını bilmiyorum. O kadar insan nasıl yaşar dünyada? Sadece doğal nedenlerden değil kaza sonucu ölüm oranları da teknolojinin doğru kullanımı ile azaltılırsa sadece yaşlılık veya hastalıktan değil kaza sonucu ölümler de azalacak. Dünya nüfusu kaç yüz milyar olur tahmin edemiyorum. Bence herkes zamanı gelince ölmeli. Ancak bu zamanın ne olduğunu bilmiyorum. Hayattan istediğini almış 120-140 yaşında bir insanın ölmesi gerekir. Ondan sonra o insanı hayatta tutmak için organ nakli yapılması doğru değil. Kim olursa olsun mutlu ve verimli bir yaşam sürmüş 140 yaşında bir insanın ölmesine izin verilmeli. İsterse çok önemli bir bilim adamı olsun. Zaten o yaşına kadar kendisi gibi iyi bilim adamları yetiştirmiş olması gerekir.

    Biyolojik yaşam tekillikten sonra sona ermek zorunda. Bu dediğiniz sorunları hiçbirisi geçerli olmayacak. Bir insanın ölümsüzlüğü istemesi, insanın ne olduğunu çok iyi bilen birisi için tamamen anlamsızdır. Ancak bir de şu var: Toplam olarak insanlık karakterini bireyler etkiliyor. Şu an için insanlık "elitlerinin" ne denli aşağılık olduğunu bilen birisi olarak insanı tanımlamayı bunlara bırakmamak için ölümsüz olmayı istemek ve bunun gereğini yapmak, bunu değiştirecilecek her iyi insanın yalnızca hakkı değil aynı zamanda borcudur da.

  7. Teknolojinin neler getireceğini bilmek çok önemli. Tamamen hayata bakışınızı değiştirebilir. Bu yüzden birkaç küçük şey yazacağım.

    Yarı iletken teknolojisinin gelişimini ve Moore kanununu sanırım hepiniz biliyorsunuzdur. Hani şu entegre devrelerdeki transistör sayısını yaklaşık iki yılda bir ikiye katlanmasıyla ilgili olanı... Bunun sebebi şudur: Bu teknoloji, kendisi kullanılarak geliştiriliyor. Yani bir sonraki teknolojinin geliştirilmesine bir öncekinin performansı yardım ediyor. Bu sayede bu teknolojinin gelişiminin grafiği üsteldir. Şimdi bunu aklınızda tutun.

    Teknolojinin ana yolundaki en önemli geçiş noktası gerçek nanoteknolojidir. Yani nanoimalat. Yani atomlara tek tek hükmederek makro üretim yapabilme kapasitesi. Bu "tanrısal" bir teknolojidir. Bu elde edildiği zaman "doğanın teknolojisini" çok gerilerde bırakmış olacağız. Hani derler ya "sineğin kanadını bile yapamazsınız". İşte o zaman geldiğinde sinek kanadından çok daha fazlasını yapacak durumda olacağız. Her türlü tasvir, bu "tanrısal" teknolojiyi anlatmakta yetersiz kalacaktır.

    Peki nanoteknolojiye nasıl ulaşılır? Bunun için gerek ve yeter teknoloji, tam otomatik, programlanabilir atölye yapmaya yetecek ileri robot teknolojisidir ki bu çok yakındır. Bu yapıldığı zaman tıpkı yarı iletken teknolojisinde olduğu gibi bu atölyeler kendileri kullanılarak küçültülebilecek ve nihayetinde, grubun içindeki herhangi bir atölyeyi kopyalayabilen bir nanoatölyeler grubu elde edilecektir. Bu da gerçek nanoteknolojiyi getirecektir. Yani imalat teknolojisinde de nanoteknolojiye yaklaşma açısından üstel gelişme sağlayacak alt yapıyı kazandığımız zaman gerçek nanoteknoloji yakındır.

    Teknoloji konusundaki gelişmenin geleceğini görenler (ki bunların çoğu yapay zeka, sibernetik gibi alanlarda uzmandır) bununla ilgili fizikten ödünç alarak teknoloji için "singularity" kavramını ortaya atmışlardır. Bunların en çok bilineni Ray Kurzweil'dır. Bu kavramı ilk kim kullandı onu bilmiyorum. İlgileniyorsanız araştırın. Kabaca bunu "teknolojide son nokta" diye özetleyelim. Yani aklınıza gelecek "yersel" ne teknoloji varsa o tekillik zamanında mümkün olacak. İnsanlar ölümsüz, tanrısal bedenlere nakledilebilecek vs... Sanırım Kurzweil'ın tekillik tahmini 2045 ki çok akla yakın bir tahmin.

    Robot teknolojisi ile ilgili insanlar eskiden beri tahminler yapar. 1950'li yıllarda (sanırım) sözlük benzeri basit tercüme programları yapılabildiği zaman robot teknolojisinde büyük bir gelişme olacağı zannedildi ama fos çıktı. 1900'lerin sonlarına doğru bir takım tahminler yapanlar oldu ve bunlar da fos çıktı. Ama şimdi durum çok değişti. Mesela ilk defa bir insan beynini "anlamlı" olarak simule edebilecek teknolojiye çok yakınız. Bu ise insan beynini tamamen çözmeyi getirecektir. Ayrıca o eski tahminleri yapanların teknolojideki öngörüleri çok kısıtlıydı. Şimdi ise anayol üzerindeki tüm hayati geçitleri biliyoruz ve önümüz çok net. Artık insanlığın başına bir kaza gelmezse kabaca 2050'den önce tekilliğe ulaşacağımızı çok iyi biliyoruz.

    Tekillikten sonra insanlığı bekleyen gelecek önce dünyanın, sonra güneş sisteminin tüm kaynaklarına hakim olmak (ki bunlar 2100'den önce tamamlanabilir) daha sonra da galaksinin kaynaklarına hakim olmak, tüm galaksiyi keşfetmek (ışık hızı sınırlamasını aşamayacağımızı varsaysak bile 1 milyon yıldan daha az sürer).

    Şunu da tekrar vurgulayayım; gelecekte ne kadar yumuşamış olursa olsun dinlere yer yok. İnsanlar bunu yakın bir gelecekte kabul etmek zorunda kalacaklar.

  8. Aşağıdaki habere bakın isterseniz, kendilerini donduranlar var, tabi çok maliyet isteyen birşey ama bu teknolojinin birgün herkesin bütçesine uygun hale gelmesini diliyoruz, yani yakınlarını kaybedenler en azından onların beyinlerini dondurtabilirler

    http://www.sabah.com..._bekliyor/30180

    Evet bunları biliyorum. Ancak buna gerek yok. Onlar hücreleri canlı tutmaya çalışıyorlar ki tamamen gereksiz. Yapılması gereken hücreleri canlı tutmak değil bilgileri korumaktır. Zaten biyolojik bedeni ölümsüz kılacak teknoloji için gereken teknoloji, biyolojik bedenden ve akıldan çok daha üstün bir akıl yaratmayı başaracak teknoloji ile zaman olarak yakındır. Yapılması gereken tek şey beynin bozulmasını engellemektir. Sanırım plastik bir kaplama bu iş için yeterli. Hiçbirşey yapamıyorsanız ölünün kafasını kesip buzdolabında saklayın. Ama çözülmemesine dikkat edin. Çözülürse "taranılabilirlik" niteliğini en azından bugünki teknoloji açısından kaybeder. Yani sıradan bir ailenin bütçesi ölünün bilgilerini korumak için yeterli.

    Bu durumda yarın ölecek bile olsanız ölümsüzlüğe kavuşabilirsiniz.

  9. Geleceği anlamak için geçmişe ve bugüne bakarım. Orta çağ ile modern çağın eş zamanlı olarak yaşandığı bir dünya görüyoruz. Bence 21. yüzyıl içinde bu tablo biraz değişip daha olumlu olacak ama çok da süper olmayacak.

    Sanıldığından çok daha büyük değişiklikler olacak. İnsanlar dinin tüm vaadlerinin teknoloji tarafından gerçekleştirileceğini ve insan üzerine din tarafından konan kısıtlamaların çok aşılabileceğini anladığı zaman dinler bitecek. Tabi ki İslam ile ilgili süreç biraz daha farklı işleyecek. Kısacası insanın teknolojisi, "doğanın teknolojisini" aştığı zaman herşey değişecek.

  10. Söylediklerim belki saçma gelecek ama ateistler sadece maddeyi kabul ederler, onlar için canlı ve cansız varlıklar arasında pek fark yoktur, ya madem maddeyiz artık etik değerlerin ne önemi var,canlıları falan kopyalıyorlar ya, öldükten sonra bizi de kopyalasalar olmaz mı? En azından yakınlarımız mutlu olurlar, ölen kişinin biyolojik kopyasını tekrar karşılarında bulmak onları mutlu edebilir. Bir ara bir arkadaşın yazısını okumuştum bu sitede "Ya ben bir profesörün ellerinde yeniden doğacaksam peki bu profesör ruhumu nasıl içime sokacak" diye dalga geçiyordu. Bunu söyleyen ruhlara inandığı için yeniden doğmak imkansız ama ateistler zaten ruhlara inanmadıkları için problem yok.

    Yok, saçma değil. Bilhassa zamanımız için çok anlamlı. Teknolojinin ilerleme şekli hakkında maalesef Türkiye'de fazla birşey bilinmiyor. Bunu bilenler tüm "yersel" teknolojilerin 2050'den önce elde edilebileceğini bilirler (araştırın: "singularity"). Yani ancak belki binlerce yıl sonra erişebiliriz diyebileceğiniz teknolojiler aslında çok yakın. İnsanın tekrar hayata dönmesi ile ilgili en sağlıklı yöntem bir siber bedene bilincinin aktarılması. Bunun için de bozulmamış bir beyne ihtiyaç var. Hücreleri ölmüş olabilir ancak "taranılabilirlik" niteliğini kaybetmemiş olması gerekir. Şu an bile böyle bir beynin verilerini tamamen tarayabilecek teknoloji var ancak bu verileri kullanmaya daha var.

    Yani ölecek bile olsanız beyninizi bozulmadan saklayabilirseniz tekrar hayata dönmenizi sağlayacak teknolojiden istifade edebilirsiniz.

    Bu arada insan tabi ki beyinden ibaret değildir. Ancak bizi biz yapan herşeyi geri kazanmak için beyin yeterlidir. Teknik konulara girmeyeceğim.

  11. Altından kalkamayacağın laflar etmişsin. Aydınlanmanın ne olduğunu bildiğinden bile şüpheliyim.

    al bakalım seküler olmayan bilim nasıl oluyormuş araştır öğren;

    ....

    Altından kalkamadığın laflar eden sensin. Ben o İslam'ın "altın" çağlarını senden çok daha iyi biliyorum. Rahatlıkla sana bunun İslam ile ilgisi olmadığını gösterebilirim. Ama daha kısa bir yol var:

    Şimdi hadi farzedelim ki İslam gerçekten altın bir bilim çağı yaşadı. Kuran ortada, İslam'ın o zamanda olan tüm kaynakları ortada. Bundan fazla olarak İnternet ortada. İnternetten herşeyi bulabilirsin.Roket yapımından tut da mikroişlemci tasarımına kadar herşey açık. Bütün bunlara rağmen soru şu:

    İslam ülkeleri neden bilime en ufak bir katkıda bulunamıyorlar?

    Eğer senin iddia ettiğin gibi seküler olmayan bilim çok daha ileri ise işte sana İslam'ın bulaştığı Arap bilimi. Şimdi niye hiçbirşey üretemiyor?

  12. Sonuç olarak bir kere daha ispatlandı ki Kuran ve diğer İslam kaynakları hiçbir sorununuzu çözemedi ve çözemez. Bunlar sizi uyutmaya yarayan fakat hiçbir sorunu çözemeyen boş laflardır. Bir miras dağıtımını bile başaramamış, bırakın onu, savaşsız bir lider dahi seçmeniz için kurallar koymayı akıl edemeyen cahil araplardan yardım aramaya devam edin siz.

  13. "Aydınlanma çağı" denilen zırvalardan bilimi kurtarmak kolay olmayacak ama İnşaAllah başaracağız..

    E benim cahil vatandaşım! Hazır kurtulmuşu var! Gitsene İslam ülkelerine! Oradaki "bilim" aydınlanma çağı denen zırvalardan zaten kurtulmuş! Orada yapın biliminizi de bütün dünya bilim görsün.

    Arada kaynamasın. Anlat bakalım senin şu seküler olmayan bilimin nasıl oluyor. Bize Arabistan'dan örnek ver mesela nasıl bilim yapmışlar. Kuru kuru laf atıp da sıvışma dindaşların gibi.

    Bütün işiniz boş laf zaten. Bir kerede altını doldurabileceğiniz bir iddianız olsun.

  14. Ben de sayfalardır ne tartışıyor bunlar diyorum. Birşeyler yazacaktım ama zaten atılmış. Herhalde atılmasa uzatır da uzatırdı. Baştan ciddiye almanız hata olmuş.

    Bu arada asıl konu da kaynamış. Konuya dönelim. Evet müslümanlar. Kuran'dan çözümünüzü hala bekliyorum.

  15. aranızdaki sohbeti okumadım vaktimi boş işlere harcayamam.ama eğer angora denen kişi şu yukardaki şeyi söylemişse haklı.amerika ve batı kendi kültürel nüfuz alanına girmiş siz laikleri ,kemalistleri islamcılardan korumak için zekice planlar kuruyor.Bugün amerikadan nefret ettiğinizi söyleyebilirsiniz ama bu şu gerçeği değiştirmez abd siz laikleri kendi çıkarları için korumak zorundadır çünkü sizler sayesinde ümmeti bölüp yönetebiliyor ve sizler abdnin planlarına değil de kendi kafanıza göre hareket ederseniz sonunuzun mali somali afganistan veya suriyeye benzemesi hiç de zor değil.

    Amerikanın ortadoğu ve üçüncü dünya ülkeleri hakkındaki politikaları konusunda en ufak bir fikre, bilgiye sahip olsan böyle saçmalamazdın. Seni cehaletten kurtarmak için onlarca sayfa yazamayacağım malesef. Git de ortadoğu tarihini araştır.

  16. "Aydınlanma çağı" denilen zırvalardan bilimi kurtarmak kolay olmayacak ama İnşaAllah başaracağız..

    E benim cahil vatandaşım! Hazır kurtulmuşu var! Gitsene İslam ülkelerine! Oradaki "bilim" aydınlanma çağı denen zırvalardan zaten kurtulmuş! Orada yapın biliminizi de bütün dünya bilim görsün.

×
×
  • Yeni Oluştur...