Satsuma54

Yıllar önce, gittiğimiz bir yerde 'İmam nikahınız var, değil mi?' diye sormuşlardı. Olmadığını söyleyince, 'Aaa, ama nasıl olur?' modunda bir şaşkınlık ve ben devamla: 'Bizim çok şükür her şeyimiz var, bir tek imam nikahımız yok. O da eksik kalsın..' demiştim.

%58'lik Evet sonucunu 'Ezici zafer' falan diye tanımlayanlar var. Oysa hiç de öyle değil. (%58'i tam bir cadı kazanı malzemesi oluşturmuş ya, o ayrı mesele.) Kabaca sınıflarsak 1,5 Evetçiye karşı 1 Hayırcı. Oysa 1982 Anayasa oylamasında bu oran 11,5'a karşı 1'di. (%92,4 - %7.6) 'Ezici zafer' diye ben buna derim. Bu arada, o zamanki 'Darbe Anayasası' Evetçileri ile şimdiki 'Darbe Anayasasına karşı' Evetçilerin yoğunluğunun aynı bölgelerde toplandığına dikkat çekelim. Son derece enteresan..

O, Siirtli bir çocuk. Büyüyünce babası gibi EVET oyu verecek.

Yeni gençlerin hemen hepsinin yanılgısı bu: İslamcılığı -saç uzatmak, hiphop dans yapmak, düşük bel pantolon giymek gibi- bir moda sanmak. AKP gençlik kollarında bir arkadaşım var, onun yalancısıyım. Parti, her türlü gençlik heveslerinin tatminine zemin hazırlıyormuş: Orada kız ya da erkek arkadaş bulunuyor, el ele geziliyor, partiler düzenleniyor, hatta bunların bazılarında içki bile içiliyormuş. Çocuk, kendisinin önemsendiğini hissediyormuş orada. (Bana biraz, Hasan Sabbah'ın müritlerini cesaretlendirmek için Alamut kalesinde verdiği ziyafetleri anımsattı bu.) Yani kısacası, 18-19-20 yaş

12 Eylülcüler çok korkmuştur; hatta şimdi korkudan donlarına bile yapmışlardır. Ahir zamanda askeri darbeler böyle önlenecekmiş. Hani, ibret-i alem olsun diye.. Şu fani gözlerimiz bunu da gördü ya, artık ölsek de gam yemeyiz! Darısı, 'askeri vesayet'i önlemenin başına. Onu da görürüz İnşaallah.

Aziz Nesin usta mezarında rahat uyusun. Dedikleri bir bir çıkıyor. Bir insan laflarında bu kadar mı isabet kaydeder? Vallahi billahi tallahi BRAVO. Referandum sonuçları açıklandı. %58 Evet, %42 Hayır çıktı. Kendisi çok uzun yıllar önce, 'aptallık oranımızı' %60 olarak belirlemişti. Eh, tahminindeki %2'lik sapma da hoş görülür elbette. Ya da o zamandan bu yana, bu kadarlık bir iyileşme sağlanmıştır. Kim bilir?

Bence kötünün iyisini (ehven-i şer) seçmişsin. Kutlarım.

Bugünkü referandumdan Evet çıkarsa, bu yönde oy kullanan ortalama vatandaş kimlerle aynı tercihi yapmış olacak? Sayalım: 1) Memleketin bilumum azgın şeriatçıları, 2) Liberal geçinen çıkarcı ve fırsatçılar, 3) Davalarından çoktan dönmüş eski komünistler, 4) ABD'ci ve AB'ci satılmışlar, 5) Ülkeyi bölmeye çalışan ayrılıkçılar, 6) İki sendika seçmeyi kar kapısı gören sarı sendikacılar, 7) AKP belediyelerinden kemik bekleyen müteahhitler, Daha neler de neler... Sonuç vatana, millete hayırlı uğurlu olsun.

Bu arkadaşların kitabında (Kuran), bir çocuk (İsa): * doğduktan birkaç saat sonra bülbül gibi konuşuyor, * üstelik peygamber olarak seçildiğini söylüyor, * üstelik de bir kutsal kitapla (İncil) birlikte geldiğini söylüyor. Bu kadar korkunç yalanların savunucuları, balıkla öküz hikayeleri anlatacak elbet. İddia ediyorum: Beyaz sandığımız sütün aslında siyah renkte olduğunu da rahatça kanıtlarlar. Çünkü işleri yalan dolan..

Artık işyerlerinde yemek zili çalar çalmaz, yemekhane kuyruğunun en önlerinde yer tutmak için fırtına gibi koşarsınız. 29 gün aç kalarak açlığa dayanım kazandınız ya, ondan olmalı.

Bu topraklarda yaşayan insanların çok büyük çoğunluğu şeriatı istemiyor; bu, kesin bir gerçek. Şeriat özlemcileri, taş çatlasa %15'i geçmez. Ama yarınki referandum, ülkenin şeriatçılara teslim edilmesi için önemli bir kilometre taşı olacak. Liberal geçinenler hiç boşuna heveslenmesin: Onlara sadece birkaç kemik atılacak, kemirip durmaları için. Bugüne kadar şeriatçılara nerelerin teslim edildiğini görmemeleri için gözlerinin kör, kulaklarının sağır, vicdanlarının uykuda olması gerek. Onlar, Atatürk Cumhuriyeti'ne duydukları öfke ve kin gayyasında boğulacak ama kendileri giderken bir sürü gü

Anayasa Mahkemesi'ne 'bireysel başvuru' hakkı konusunda, hiç konuşulmamış bir tehlike var: Binlerce, onbinlerce bireysel başvuruyu yığarak Mahkeme'nin TBMM'den çıkmış yasaları denetleme işlevini bloke etmek. Davası Yargıtay'dan dönenlerin Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak yaratacağı kaos, bu bağlamda önemli bu husus.

AKP'yle işbirliği yapan 'liberaller' yanında, bir de bu 'Oh, ne güzel! 12 Eylül'ün öcü alınacak' diye sevindirik olan 'solcu aydınlar' türedi başımıza. Aziz Nesin o sözü söylediğinde (%60 ..), herhalde yalnızca 'dağdaki çobanları' kastetmiyordu. Çok haklıymışsın, Usta; dediklerin milim milim çıkıyor. Vallahi pes!!

Uzun sözün kısası: 'YETMEZ AMA EVET' demenin anlamı kesinlikle 'EVET' demektir; hiç boşuna kıvırmayın. Buradaki 'YETMEZ AMA ..', sadece gerdekteki gelin nazıdır. (Hani 'demokrat'ız, 'entelektüel'iz ya; azıcık itiraz edelim canım.. Hemen yatıp da teslim olmayalım.)

YETMEZ AMA EVET'çi şeriatçı 'demokrat' ile liberal 'demokrat' yanyana (ne güzel, ne ibretli bir birliktelik! Tanrım, ağlayasım geliyor..): "

YETMEZ AMA EVET'çiler; çakma liberaller ve azılı şeriatçılarla AKP yalakası eski 'solcular'dan oluşan bir Truva atıdır. İnanmayanlar, bu sahtekarların düzenlediği 'demokrasi panelleri'nin isim listelerine bir göz atsın ve kimlerin oyununa gelmek üzere olduğunu görsün. İşte son olarak İzmir'de düzenlenen paneldeki isimler aşağıda. Bunlar mı özgürlükçü?, bunlar mı çağdaşlık yanlısı? Alın, hayrını görün. 1) Roni Margulies (Eski komünist - Taraf gazetesi yazarı) 2) Nabi Yağcı (Eski komünist - Taraf gazetesi yazarı) 3) Ferhat Kentel ('Liberal' akademisyen - Taraf gazetesi yazarı) 4) Abdurrahma

Elbette oluyorlar. Şeriatçılarla liberallerin çoktanberi aynı kaba işediklerini bilmiyor musun?

Bir Gün Tüm İnsanlık Dinsiz Olabilir Mi? Biliyorsunuz buna benzer bir slogan da İslamcıların var: 'Bir gün bütün dünya Müslüman olacak.' Her ikisi de çok zor, hatta olanaksız görünüyor. Ama kim bilir? 'Belki' diyelim.

1977 genel seçimlerinin akşamı TV'de Türkan Şoray'a sormuşlardı: 'Oyunuzu hangi partiye verdiniz?' Yanıt: 'Hangisi kazandıysa, ona!' ................. Ezcümle: Çoğunluktan yana olmak her zaman iyidir.

Hiç boşuna tevil etmeye kalkmayın; Tevrat'ın kopyacısı Kuran, 'hınzır'dan bozuk, kokmuş eti falan anlamıyor. Bunun anlamı, apaçık bildiğiniz domuzdur. ‘RAB Musa'yla Harun'a şöyle dedi: "İsrail halkına deyin ki, 'Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren hayvanların tümü. Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır. Kaya tavşanı geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır. Tavşan geviş getiri

'Askeri vesayetin' kaldırılması ve darbelerin önlenmesi, 30 yıl önceki bir darbeci kurulun aleyhine dava açılmasıyla değil (ki zaten zamanaşımı nedeniyle mümkün olmayacak) ancak Anayasa'da yer alan MİLLİ GÜVENLİK KURULU ile ORDU İÇ HİZMET KANUNUNUN 35. MADDESİ'nin kaldırılmasıyla sağlanabilir. AKP bunlarda bir değişiklik öngördü mü veya bu konuda bir angajmanı var mı? HAYIR. ......................... Anayasa Madde 118: MİLLİ GÜVENLİK KURULU; Cumhurbaşkanının başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan Yardımcıları, Adalet, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri Bakanları, Kara, Deniz

Fizik, Tanrı'yı gereksiz kıldı! İngiliz fizikçi Stephen Hawking, “Modern fizik evrenin oluşumunda Tanrı'ya yer bırakmamıştır” dedi. İngiltere’nin en tanınmış bilim insanı Hawking, “Nasıl ki Darwinizm biyolojideki yaratıcı ihtiyacını sona erdirdi, yeni fizik teorileri de evrenin oluşumu konusunda yaratıcının rolünü gereksiz kılmıştır” dedi. İngiliz Times gazetesinin eki Eureka dergisi Hawking’in yayınlanmak üzere olan son kitabından alıntılar yaptı. Kitapta “Evrenin bir yaratıcıya ihtiyacı var mı?” sorusunu soran Hawking “Yerçekimi gibi bir kuvvet olduğu için evren kendi kendini hiçten

Boyacılıkta domuz kıllı fırçalar ve sanayide sızdırmazlık elemanı olarak domuz yağı yaygın olarak kullanılıyor. Demek ki neymiş? Yumurtaya can veren Allah, 'etini yemeyin' dediği domuza başka branşlarda üstünlük sağlamış. (Gerçi etini yiyen toplumlar da, bol protein alarak zekalarını geliştirip kalkınmışlar ama olsun, şimdi bunu karıştırıp havayı bozmayalım.)

Yıl 1998'di sanırım. Gazetede 'Bursa'da Çocuk Esirgeme Kurumu'nda Yolsuzluk' haberini okuduğumda: 'Ahha,' dedim, 'işte her şeyin sonu bu.' Yüzlerce öksüz/yetim sabi sübyanın rızkını çalıp evine, çoluk-çocuğuna götüren pezevenk(ler) dindar mıydı, ateist miydi, renksiz miydi, her ne bok idiyse(ler) bugün hangi vicdanla yaşayıp gidiyorlardır kimbilir? Laik rejimin başa çıkamadığı hırsızlık ve yolsuzluk olayları, halkı şeriatçıların kucağına itmiştir. Başka bir alternatif var mıydı? İslam'ın ülkede tırmanması, her düşünce akımı gibi bir moda.. Bu da zayıflayıp sönecek, ama ömrü biraz uzun süre