Satsuma54

Köle, ruhunun bir yerlerine 'efendi' köşesi açar; artık kim gelirse, o köşeyi doldurup 'efendi' olacaktır... Köle için efendinin kim olduğu önemli değildir.

Sorunun yanıtını devenin kendisi vermiş zaten. 'Deveye sormuşlar: "Boynun neden eğri?" "Nerem doğru ki?" demiş..

Hayvan her yerde hayvandır; işte kanıtı: Peçeli kadın da tacizden şikâyetçi Mısırlı kadınlar kara çarşaf ve peçelerle bile olsalar, sokağa çıktıklarında erkeklerin tacizinden kurtulamamaktan yakınıyor: Önemli olan ne giydiğiniz değil. Çarşaf giyince de altında ne sakladığınızı merak ediyorlar KAHİRE - Peçe ve çarşaf takan kadınların sayısının giderek arttığı Mısır’da örtünmek kötü gözlerden korunmanın bir çaresi gibi lanse edilse de pek çok kadın şaşırtıcı şekilde bunun kendilerini korumak yerine tacizleri arttırdığını söylüyor. 20 yaşındaki Kahireli sokak satıcısı Hind Sayed “Buradaki er

Şii kollarından Ali-İlahiler, Ali'nin "Allah'ın kelamı" olduğunu iddia ederler. Bir anlamda İsa'nın İslam'daki yansımasıdır Ali. Aşağıdaki şiir bunun iyi bir örneğini oluşturuyor: Gafil Kaldır Şu Gönlünden Gümanı Gafil kaldır şu gönlünden gümanı, Bu mülkün sahibi Ali değil mi? Yaratmıştır on sekiz bin alemi, Rızıkların veren Ali değil mi? Gelin vazgeçelim biz bu gümandan, Vallahi çıkarız dinden imandan. Şefaat umarız on'ki imamdan, Onların atası Ali değil mi? Yaratıldı Mülcem ol oldu düşman, Kast etdi Ali'ye oldu peşiman. Kangı kitapta var ol Ömer Osman, Kur'an'da okunan Ali değil

Bence İslamcılara 'Başınız sağolsun' demek yetmez; 'Müteveffanın mekanı Cennet-i Ala olur, İnşaallah' diye tamamlamak da gerekir. Empati kuruyoruz ya!

Ünlü eleştirmen, denemeci, öztürkçeci ve olasılıkla Agnostik yazar Nurullah Ataç, bir makalesinde: 'Ben öldüğümde "Vefat etti" diye yazarsanız, iki elim yakanızda olacak' diye yazmış.' Nitekim 18 Mayıs 1957 günkü Ulus gazetesinin manşeti 'ATAÇ ÖLDÜ' diye çıkmış. Benim bildiğim, Ateistler bir insan öldüğünde 'Öldü' der. Doğum gibi ölümün de kutsal bir yanı olmayıp doğal bir olaydır. 'Vefat etti', 'Allah'ın rahmetine kavuştu', 'Hakk'a yürüdü' vb. ifadeler gereksiz ve boş laflardır.

Tanıdığım birkaç türbanlı kıza şeriat düzenini isteyip istemediğini sordum. Kesinlikle istemediklerini söylediler. Nedenini sordum. Özellikle: * yarım-tanıklık ve * erkeklerin 4 karıya kadar evliliği kızları çok rahatsız ediyor. Kadın hakları açısından şimdiki düzenden bir şikayetleri yokmuş. Ama yarın birgün şeriat geldiğinde, birkaçı meydanlarda meşe sopasıyla bağırta-çığırta dövüldüğünde aynı direnci göstereceklerinden emin değilim doğrusu.

http://www.varbak.com/tarihteki-musluman-icatlari-ve-mucitleri-t46368.html?amp; Tıklayın ve Müslüman icatlarını görün. Tarafsız olmakta yarar var.

"İslam vahşi bir dindir" diyenlerin kafasını kesin!'

Müslüman ana-babadan doğmuş bir kişi, hayatında: * hiç namaz kılmamış, * hiç oruç tutmamış, * hiç zekat vermemiş, * hiç hacca gitmemiş * hatta hiç kelime-i şahadet getirmemiş bile olsa Müslümandır. Meğer ki kelime-i şahadeti inkar etmesin. Başka dinlerin bazı ritüellerini de uygulamış olabilir. Ortak yoruma göre buna ancak 'günahkar Müslüman' denebilir. Bu bağlamda İslam, cemaatini bir arada tutmak ve küçültmemek için gerektiğinde kurallarını olabildiğince esneten bir dindir. Bu ölçütlere göre Fatih, başka ne aykırılık yapmış olursa olsun, elbette Müslümandır.

Demişim ama yanılmışım. Özür dilerim. Torun Altan'lar varmış bir de. Ben nerden bileyim? Bunlardan birisi son günlerde Defne Joy Foster'ın ölümüyle gündeme geldi. Kadıköy'deki evine götürdüğü kadın bir seri 'duygusal yakınlaşmadan' sonra fenalaşınca, onu kurtarmak için sabaha karşı sokağa çıkıp köşe bucak doktor aramış beyefendi. Bulamayıp geri gelmiş. (İstanbul'daki bütün doktorları o gece 'Ergenekon adlı terör örgütü' gizlemiş olmalı! Arkadaşın yazıişleri müdürü olduğu Taraf denen paçavra, ertesi sabah niye bu başlıkla çıkmadı ki, merak ediyorum..) Biz de yedik. Telefon var, internet

1400 yıllık şeriat literatürü, akla gelen-gelmeyen her türlü soruyu yanıtlayacak donanıma sahiptir. Verilen yanıtın öncelikle mantıklı, akla yatkın ve ikna edici olmasına çalışılır. Ama bunun olmadığı durumlarda, müminin çok iyi bildikleri zihinsel yapısına uygun kalıpta hazırlanır. Örneğin; bir Müslüman yukarıdan bırakılan her cismin -en hafif bir tüyün bile- yere düştüğünü bilir. Konu 'Muallak taşı'na geldiğinde ise, zihni çocukluğundan beri hurafelerle bloke edildiği için onun hiç desteksiz havada durduğuna inanır. Çünkü bu inanış, 'mucize' argümanıyla entegre olmuş olup eğer buna inanmazs

Sanırım dilin sürçtü. Cümle şöyle olmalıydı: Uzaylılar Hıristiyanmış. Çünkü malum, 'hac farizasını' yerine getirmek için Hıristiyanlar Kudüs'e, Müslümanlar Mekke'ye gider.

http://haber.sol.org.tr/spor/universite-oyunlarinda-bir-skandal-daha-haberi-38839 Üniversite Oyunları'nda bir skandal daha! AKP hükümetinin ehil olmayan yandaşlarına teslim ettiği 2011 Üniversite Oyunları'nda tek sorun teknik aksaklıklar ve organizasyon bozuklukları değil. Üniversite Oyunları'nı halka buluşturmaktan neredeyse imtina eden yetkililer, tarikatların yarışma ve karşılaşmalar sırasında din propagandasına izin veriyor. ................................... Bu tebliğcileri gören yabancı sporcuların da hemen Müslüman olası geliyordur; tiplere baksanıza bir!

Yıllarca 'Din Dersi' kitaplarında okuduğumuz 'İslam'ın Şartları'nın tümünün Arap gelenekleri olduğunu öğrendiğimde dine bakış açım değişmişti. 1.Kelime-i Şahadet, 2.Namaz, 3.Oruç, 4.Hac, 5.Zekat: Bunlar İslam'a gelinceye kadar Arapların zaten yapageldikleri ritüellermiş meğer.. Ama Arapların geleneksel "Eşhedu en la ilahe illallah" biçimindeki Kelime-i Şahadet'ine ".. ve eşhedü enne Muhammeden âbduhu ve Resuluhu"yu eklemiş. Yenilikse, işte size yenilik!

ERZURUM ÇARŞI PAZAR - MUHAFAZAKÂR DA İNSANDIR AZAR! http://www.odatv.com/n.php?n=erzurum-carsi-pazar-muhafazakr-da-insandir-azar-0102111200 Bu da, işi ört-bas etmeye yönelik resmi açıklama: http://www.htspor.com/olimpiyat/haber/597009-tacizde-2-gozalti

Bir Prens örneği de benden: İngiltere veliahtı Prens Charles. Kendisi arada bir çıkıp İslam'ın ne kadar yüce bir din olduğundan söz eder. Bizim Müslümanlar da sürekli bir heyecan içinde, "Ne zaman Müslüman olacak acaba?" diye beklerler. O 60 yaşına geldi, biz hala bekliyoruz. Sanki Charles Müslüman olursa, İslam süper bir zafer kazanmış olacak. Ha belki de 'gizli' Müslümandır...? Ezcümle: İslam'ın Avrupa'da yayılması iki prensin onayına kaldıysa, vay ki ne vay...

Dinlerin yakın ve hatta orta vadede yok olacaklarını söylemek pek gerçekçi görünmüyor. Dinden kast edilen eğer tek-tanrılı dinlerse; bunların en eskisi olan Musevilik en fazla üç bin yaşında. İnsanlığın 3,5 milyon yıllık geçmişine bakıldığında, bu süre devede kulak bile sayılmaz. İdrak edebildiğim kadarıyla, tek-tanrılı dinler henüz pik yapmış değil. Özellikle İslam'ın azgınlığı ve yayılması artacak gibi görünüyor. Doruk noktasına önümüzdeki birkaç yüzyılda ulaşsa bile, diğerleriyle birlikte inişe geçmesi en az bir o kadar sürer. Dinlerin sönümlenmesinin yayılması kadar uzun sürmeyebilec

Bizanslılar birden bire Hıristiyan olmadı. Pavlus M.S. 63 yılında Roma'ya götürüldüğünde orada beş-on kişiden oluşan bir Hıristiyan cemaati olduğunu gördü; o tarihte Roma'nın nüfusu en az 100 bindi. Roma İmparatorluğunun Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul yılı M.S. 325'dir. Bu tarihte bile halkın tamamı Hıristiyan değildi. Arada en az 250 yıl var. Bu mu birden bire Hıristiyan olmak? 2,5 yüzyıl? İnsaf... Bu tanım ancak İslam için yapılabilir: Muhammed'in son 20 yılında tüm Arabistan Müslüman olmuştu.

Acaba diyorum... Atatürk, Türklere gönderilmiş peygamberlerden biri (ve sonuncusu) olabilir mi? (Hani, ülkeyi ve Türk Müslümanları içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmış ya, o yüzden dedim.)

İsa yaşadı mı? İki görüş: 1. Kuşkusuz yaşamıştır. 2. Kuşkusuz yaşamamıştır. Bilim bize sadece siyah ve beyazı mı öğretti? Griler nerede? Doğru yanıt: Ortadoğu coğrafyasında her zaman şifacılar vardı. İncil(ler)'de İsa'yla ilgili anlatılar, tipik bir şifacının hayli abartılmış öyküsüdür. Araya bolca mucize, politika ve eski inançlar karıştırılarak harman edilmiştir. (Meraklısı için: 'İsa yaşamamıştır' dersek onu gördüğünü iddia eden Havarileri ve asıldığını yazan Yahudi kayıtlarını ne yapacağız?)

Evrendeki düzene bakıp da bunu bir yaratan ve de düzenli durumda tutan çok büyük bir gücün (veya güçlerin) olduğuna inanmak, işin kolay tarafıdır. Tek ve çok tanrılı dinlerin tümü bunu lanse eder. Tanrıya (veya Tanrılara) inan; gerisini merak etme sen! Onun içindir ki felsefe ile dinler, bilim ile dinler daima çatışma içinde olmuşlardır. Bir tarafta 'Araştır, dene, sına, uygula' diyen disiplinler var; öbür tarafta 'Bütün bunlara ne gerek var? Tanrı var ya işte' diyen inanç sistemleri.. Seçim sizin.

İşte inanç denen, iman denen şey budur. Hiçbir bilimsel kanıt, mantıksal delil veya akıl verisi, bu arkadaşı böyle bir şeyin olamayacağına ikna edemez. Fillerin uçtuğuna da inanabilir, balinaların çöllerde yürüdüğüne de inanabilir, kedileri kuşların doğurduğuna da inanabilir; kısacası, inanabilir oğlu inanabilir... İnanç akıl, mantık, izan ve idrakten münezzehtir. Nokta.

Kuran’ın iddiası, Allah’ın peygamberlerini düşmanlarından koruduğu ve zulüm görmelerini önlediğidir. Her ne kadar, İsrailoğullarının geçmişte peygamberleri öldürdüğünü yazarak kendi içinde çelişkiye düşse de (“Onlara: ‘Şâyet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah’ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?’ deyiver.” 2/Bakara 91), özellikle İsa’nın Romalılar tarafından haça gerilerek öldürülmesi olayında bunu inkar etmekte ve İsa’nın yerine ‘onun yüzüne benzettiği’ başka birinin -olasılıkla ispiyoncu Yahuda Iskariyot’un- haça gerildiğini yazmaktadır. Ama İsa’dan bir önceki ‘peygamber’

TEVRAT – 1. Krallar (18/1-0) ‘Uzun bir süre sonra kuraklığın üçüncü yılında RAB İlyas'a, "Git, Ahav'ın huzuruna çık" dedi, "Toprağı yağmursuz bırakmayacağım." İlyas Ahav'ın huzuruna çıkmaya gitti. Samiriye'de kıtlık şiddetlenmişti. Ahav sarayının sorumlusu Ovadya'yı çağırdı. (Ovadya RAB'den çok korkardı. İzevel RAB'bin peygamberlerini öldürdüğünde, Ovadya yüz peygamberi yanına alıp ellişer ellişer mağaralara gizlemiş ve yiyecek, içecek gereksinimlerini karşılamıştı.) Ahav, Ovadya'ya, "Haydi gidip ülkedeki bütün su kaynaklarıyla vadilere bakalım" dedi, "Belki atlarla katırların yaşamasını sağl