Jump to content

Jeriko

Üyeliğini Sildirmiş Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    132
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Jeriko kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Nasıl olsa üyeliğimi silin dedim..

    Bari atılayım da gideyim..

    Ülke elden gidiyor feveranı yapanlar Amerikalardan buraya yaygara yapıyorlar..

    Zaten benden fazla ne kadar çok vatansever varsa hepsi yurtdışında..

    Vatanı, ülkeyi ülke içinden değilde ülkeyi dışından kurtarmayı seçmişler..

    Sakın kendilerini kurtarmak için olmasın..Öyle öyle..Kendileri için..

    Kendileri için sadece bu sahte vatansever yaygaralar..

    Götün yiyorsa burada günde 100 hastaya bakan doktorun elinden bir hastayı alacaksın..

    Oradan kıçını yırtıp, ağzından salyalar ile ulumak vatanseverlik değildir..

    Hele hele vatanseverliği buna alet etmek, aydın görünümünlü kıçı kıymetlilerin sık sık baş vurduğu bir yoldur..

    Yerseniz..

  2. "Karıncaların mucizesine, mucize demek suç mu?, Bunu Allah'a atftmek suç mu?"

    Evet, görüldüğü üzere suç..

    Bu suçu işleyenlere lanet olsun..

    Lanette yetmezse süper zenci devreye girsin, zaten lanet denilen de zenciden başka bir şey olmasa gerek?

    Kıssadan hisse müslümanlar forumdan defolun..

    Ama bir dakka:

    Bir kahramanın olabilmesi için kaçınılmaz olarak olması gereken bir şey daha var:

    Düşman..

    Bir dakka bir dakka müslümanlar, gitmeyin, yoksa kahramanlarımız düşmansız kalır..

    Böyle olunca da ortada kahraman falan kalmaz..

    Kötülük olmazsa aydınlıkçı kahramanlarımız ne ile savaşacak?

    En iyi siz üzerinize lanet yağdırılması, o da yetmezse süper zenciye bir meşgale olarak kalın..

    Siz kahramanlarımız için kalın ve yazın..

    Kalmazsanız ortada kahraman falan kalmaz..

    :)

  3. Herşeyin bir antisi var antitoksin, antifriz, antiateist, antimadde vs.

    Peki acaba Allah'ın da antisi olabilirmi? AntiAllah

    Eğer Allah varsa dengeyi sağlamak için onun zıddı AntiAllah da olmalıdır. Nedersiniz?

    Şunun üzerinden düşünün şimdi madde ve antimadde gibi öyle şeytan, deccal falan gibi trişka şeyleri kastetmiyorıuz.

    Ben ne kastedildiğini anlamış değilim..

    Bu konuya sazanlık yapıp yazıyorum..

    Ne anlamda herşeyin bir antisi vardır?

    Mesala patatesin antisi nedir?Anti patates midir?

    Hani elektron yerine pozitron, karşıt nötron falan..

    Ne demek Allah varsa dengeyi sağlamak için antiallah olmak zorundadır?

    Allahın maddeden olduğu kabul edilirse bu ancak düşünülebilir..

    Ancak sorun da zaten burdadır;Allah madde olmayan ama var olandır..

    Ne yaman çelişki?

  4. Peki..

    İslamı da, Panteizmi de, humanizmi de, İslami Panteizmi de (ne demek ve nasıl olacaksa) sen biliyorsun..

    Benim bu konuda görüş bildirmem nahak yere zaman kaybı olacak..

    Herşey senin inandığın gibi olsun..Ama ben senin inandıklarına inanmıyorum..

    Gerçi neye inandığını da çelişkiler yumağı içinden çekip tam olarak anlayabilmiş değilim..

    Anlayabildiğim kadarı ile inanmıyorum diyeyim..İnanmak istemiyorum değil..

    Neden inanmak istemediğim gibi bir şey söz konusu olamaz, çünkü neye inandırmak istediğin de belli değil..

    Ayrıca Allahın neden savaşma seviş yerine sevişme savaş dediğini de bilmiyorum..Demiş mi?Konuyla ne alakası varsa?

    Gandhi den falan da hiç anlamam..

    :)

  5. "Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün" sözünün sahibi Mevlanın ilgili ayetleri görmediğini/esgeçtiğini söylüyorsun yani?

    İlginç..

    Yalnız yazılarında bir sürü kavram çelişkisi var gibi duruyor..

    İlk başta humanizm yekten insan sevgisi demek değil, herşeye insanın ve aklının, ilahi müdahaleyi yok sayarak, yetebileceğini savunan bir felsefi görüştür..

    Dolayısı ile Mevlanın sevgi ve hoşgörü kaynağını ilahi olarak görmesi onu tariflediğimiz humanizm felsefesi dışına iter..

    İkinci olarak panteizm islam dışıdır..Kurandan ihlas süresine bakmak gerekir..

    O hiç bir şeye benzemez derken olan herşeyle aynı ve bir olması düşünülemez..

    İlgili islam kaynaklarına bakıldığında bu süre, Allah ve varlığı kesin ölçülerle ayırarak, her türlü ..izm dışına iten, Allahı benzersiz olarak tanımlayan süredir.

    Üçüncü olarak buraya yazdığın ayetlerle ilgili, islamilerin de kendi içlerinde tartıştıklarını söyleyebilirim..

    Ama hiç bir müslüman o ayetleri devre dışı bırakmaz..O ayetlerin devre dışı olması demek fitneye boyun eğilmesi demektir..

    Fakat ilgili ayetlerin muhkemliği ve tarihselliği belirttiğim gibi müslümanlar içinde tartışma konusudur..

    Aslında muhkemliği, ahkam kelimesi ile genişletip içine tarihsellik konusunu da almak, ne demek istediğim hakkında daha açıklayıcı olur..

    Yani o ayetler ile içinde yaşanılan durumun ve tarihin şartlarına göre mi ahkam kesilebilir?

    Yoksa bu ayetler tüm çağlara mı ve durumlara mı hitap eder?

    Açıklayacak olursak tövbe süresindeki müşrikler, o zaman ki müslümanlar ile anlaşmış olan müşriklerdir..

    Anlaşmayı bozan müşrikler mi öldürülecektir, yoksa her müşrik mi?

    İşte sanırım Mevlana burada müşriği de, kafiri de çağırırken inanç bağlamında aleyhe fiziksel yaptırımı olmayan herkesi çağırıyor..

    Sonuç itibarı ile onları görmezden geldiğini düşünmüyorum..

    Farklı bakış, farklı sonuç..

    Son olarak Mevlana gibi ülkemize malolmuş bir değerin haklı ya da haksız yıpratılmasına karşıyım..

    İlk başta dediğim gibi derinlemesine incelenmesi gereken bir konudur..

  6. O ayetleri oraya koyarak, Muhammed mi Mevlana mı diye bir soru sorarak zaten Mevlevilerin aksi istikametinde bir görüşün sahibi oluyor ve belirtiyorsun..

    Derinlemesine incelenmesi gerekir derken derinlemesine bilgi sahibiyim demek istemedim..

    Ancak yüzeyselde olsa Mesnevi ye bakmış biri olarak Mevlanın " Ben Muhammed in ayağının tozuyum" dediğini de biliyorum..

    Ardından yine Mesnevi 6. bölümden bir alıntı yaparak, Mevlanın "insanlar baktıklarında görmek istediklerini görürler" fikrini belirttim.

    Sana Kuran ın ilgili ayetleri savaş ve kan kokuyorken Mevlanaya göre barış ve hoşgörü kokuyor olmalı..

    Ki Kuran temelli olarak böyle bir felsefe geliştirmiş, üretmiş olsun..

    Dolayısı ile burada kesin olan Mevlananın ve bugün kü Mevlevilerin ilgili ayetleri görmediği ihtimalini saf dışı edersek,

    sen başka türlü, Mevlana ve Mevleviler başka türlü bakıyor demektir..

    Mevlanın herkesçe bilinen manasının yanında yine Mevlanın herkesçe bilinen bir gerçeği, Mevlanının kendisini müslüman adledmesidir..

    Mevlana, müslüman mı pantesit mi, müslüman panteist mi vs. mi konusuyla girift olan detaylara girmek bu konuya ışık tutabilir..

    Detaylara girmeden böyle bir başlık açarken Mevlanın Kuran ı tanıyan bir müslüman olduğunu mu olmadığını mı düşünüyorsun?

    Cevabın, başlıkta sorduğun soruya, detaylara girmeden cevap olabilme ihtimalini kuvvetlendirir..

    Basitçe Mevlana, Mevlanın kendi sözlerine rağmen, müslüman mı değil mi sana göre?

  7. Aslında konu ilginç ve ilginç olduğu kadar da derinlemesine tahlil gerektirir.

    Mevlevilerin neredeyse genele yakını, Mevlananın Mesnevisini Kuran ın mana tefsiri olarak görür.

    Herhalde Mesneviyi bir Mevleviden daha iyi tahlil edemeyiz?

    Peki Mevlana insan ve hoşgörü temelli felsefesini oluştururken yukarıdaki Kuran ayetlerini görmemiş midir?

    Görmemesi düşünülemez..Ama doğrusal ve düz mantıkla akla şu geliyor:

    Acaba o zaman ilgili Kuran ayetleri yok mudur? Bu ayrı bir tartışma konusudur bence..

    Peki bu ayetlere rağmen, Mevlana Kuran bazlı barışçıl ve hoşgörülü felsefesini nasıl oluşturabilmiştir?

    Buna yanıtı bence yine Mevlananın kendisi veriyor:

    "Ben şâir değilim, benim Mesnevîm şiir değildir; harf ve sesin mânâsıdır";

    "Mesnevî mânâdır, faûlün fâilât değil"

    "Mesnevîmiz Kur"an gibidir, bazısına doğru yolu gösterir, bazısını da sapıklığa götürür. ..."

    Tabi çok farklı görüşlerde de vardır..İlgili görüşlere göz atmak konunun mecrasından sapmasına neden olur diye düşünüyorum..

    Sonuç itibarı ile konu yüzeysel bakılamayacak kadar tefferruatlıdır..

    Başlık sahibi arkadaşımın Mevlevilerin aksi istikametinde, Mevlanın da işaret ettiği manayı dışlayarak, mekanik ve yüzeysel düşündüğünü düşüyorum..

    Fakat yanlış değil, yüzeysel ve doğrusal mantık ile bakıldığında sorulması gereken elzem bir soru:Mevlana mı Muhammed mi?

  8. to be continued!!! :ph34r: burada bittiğini zannetmeyin.. arkadaşımız en kısa zamanda en taze iddialarla geri dönecektir.. bekleyin.. bende bekliyorum... :D

    hahahaha..beni durdurmaya mı çalışıyorsun oflaz?

    Yoksa üstadın gibi bakla falı mı açtın da kahinliğe oynuyorsun?

    Bir de hala iddia demiyor mu..Mahkeme kararlarını tanımıyormusun?

    oflaz isminden Of lu ve de laz olduğun anlaşılıyor?Aklıma gelen fıkrayı anlatayım:

    Oflunun biri berbere girer..Sakalları kestircem der..

    Berber tam köpükleyecek, -biz Ofluyuz köpüğe gerek yok, vur usturayı..

    Daha ilk usturada -Oflu dediysek o kadar da değil babam Arsinli, köpükle der..

    Şimdi Milli Maçı seyredecem..Gelince devam ederim..

    :)....

  9. Tamamdır.. Mesele şu anda tam istediğim gibi sonuçlandı.. Teşekkürler ceriko.. şu son link ve son konuyu açma fikrin herşeyi açıklıyor zaten..

    Sen, bana yok dediğin haşiyeyi gözüne soktuğum an bittin çaylak..

    Ortadaki tek gerçek bu..Gerisi hava-cıva..Hep aynı nurcu taktikleri..

  10. Hakiki Ve Has Nur Talebesi Olmanın Şartları:

    1-Yaratılış gayesini dünyaya gönderiliş sebebini ve tek görevini Risale-i Nur neşri ve hizmeti bilir. ,(Emirdağ .L.1)

    2-Risale-i Nur haricindeki hiçbir düşünce fikir nasihat onun için önemi yoktur ve etkilenmez sadece Risale-i Nur neyi yap derse tüm teslimiyetle onu ifaya çalışır. ,(Kastamonu L.mektup no:49)

    3-Sadece Risale-i Nur için konuşur onun için yer onun için oturur, (Emirdağ .L.1)

    4-Risale-i Nur o nurcunun atan kalbi düşünen aklı alıp verdiği nefesi attığı adımı dır. ,(Emirdağ .L.1)

    5-Risale-i Nuru şahsi hiçbir şeye alet etmez,(tüm külliyatın hasetsen ihlas risalesi düsturu )

    6-Dünyevi rütbede,dünya ya güzel gözükmeye asla çalışmaz nazarları Risale-i Nura verir.(Emirdağ .L.1 ve ihlas risalesi)

    7-Risale-i Nur davası için anadan babadan yardan ayrılır dünyayı terk eder ölüme gülerek gider, (Emirdağ .L.1)

    8-Risale-i Nur davası için her türlü işkence saldırı ve taarruza karşı ehemmiyet vermez işine devam eder. (hutbe-i şamiye)

    9-Risalei Nur davasında Nurcu olmayan insanların görüşleri nurcunun nazarında önemi yoktur dinlenmez(1.şua,8,18,28Lma)

    10-Risale-i Nur davasında ki Nurcu tarikatın zamanı olmadığını bilir ve evliya kutup hatta gavs gelse ancak nur talebesinin yanında kardeş olmaya çalışsın ama evliyalığı yada kutupluğu nurcunun yanında bir şey ifade etmez.(Kastamonu L.m.no.21)

    11-Risale-i Nura karşı çıkan Allaha savaş ilan etmiştir,(14.şua)

    12-Risale-i Nur Kuranla bir bütündür onun müdafisidir mucizesidir,(1.şua 8,18,28, lema. lahikalar)

    13-Nur talebesi bilir ki dünya risale-i nurla dönüyor o yok edilirse o an kıyamet kopar. (14.şua)

    14-Nur talebesi nurcuyum diyen herkesle istişare etmez risale-i nuru mihenk yapar eğer karşısındakinin nurcu olduğuna kanaat getirirse o zaman fikrini alır an şart ki Risale-i Nura bağlı kalınsın.(bir düstur )

    15-Nur talebesi Risale-i Nur içine giren fitneleri izaleye çalışır,(hutvat- sitte)

    16-Nur talebesi sadaka zekat almaz mecburi kalsa alsa açlıktan ölse dahi o zekat sadakayı risale-i nur neşrine verir.(ihlas R.)

    17-Nurcu için Risale-i Nur canından kendi saadetinden önemlidir.(1.şua.T.hayat)

    18-Nur talebesi dünya saadetini de gerekirse ahretini de feda eder,(bütün külliyat)

    19-Nur talebesi neticeye değil hizmetine bakar.(ihlas risalesi)

    20-Nur talebesi Risale-i Nuru sadeleştirmeye kalkmak isteyenlere ve o zihniyete düşmandır. (Mektubat sh:372)

    21-Nur talebesi farzlara ayrıntı füruat diye hitap edenlere düşmandır.(müslümanın görevidir)

    22-Nur talebesinin hizmetni gören kişiler sen uçmuşsun dendiğinde onu diyen kişi sadece ahmaktır süfyaniyete yamak tır.(th)

    23-Nur talebesine Fanatik sin dendiğinde o nurcu anlar ki davasına sahip çıkıyor.(t.hayat)

    24-Nur talebesi her şeyini feda eder ama Risale-i Nuru asla.(R.külliyatı)

    25-Nur talebesi zulme rıza göstermez tavrını gösterir.(M.28.mektup)

    26-Nur talebesi ispatlı olmayanın peşinden gitmez akli mantıki ilmi delilli müdakkik olur.(Risale-i Nur düsturu)

    27-Nur talebesi sadık ihlaslı sebatkar olur elindeki baki elmasları cam kırıklarıyla asla değiştirmez (Risale-i Nur düsturu)

    28-NUR TALEBESİ RİSALE-İ NURU SÜREKLİ OKUR haricindekilere Risale-i nur için nazar eder. (Emirdağ .L.1)

  11. Yine denyo denyo bir sürü boğmaca yazı..

    Risale-i Nur denen pesvaye kağıt parçalarında tahrifat yapılmıştır..

    Aynı çöplüğün köpekleri olanların, ellerindeki rantı, ağızlarındaki sakızı kaybetmemek adına birbirlerini,

    Atatürk ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin, tağut dedikleri mahkemeleri vasıtasıyla onlarca kez ısırmaya kalkışmışlardır..

    Sonuç, risalelerde değişiklik ve tahrifat yapıldığı kesindir..

    Uzun uzun yazmak gereksiz, ilgilenenler için mahkeme kararları:

    http://www.islamisohbet.net/forum/risale-i...-kararlari.html

    Bu da burada bölücükle suçlanan şahsın Badılı ya cevabı..

    Evet-risale-i-nur tahrif olmustur biz boyle bilelim ama dis alem bilmesin..Ağağıdaki link başlığı..

    Ata et, aslana ot atılmaz diyerek, risalenin bir çok bölümü güya üstadları istemiş diye çıkarılmış.

    Mağrem olayı yani..Bunu ancak kuş beyinli encek şakirtler yer..

    Bu onlar gibi köpek yavrularının, vikviklemesinler diye ağızlarına verilen sakızdır..

    http://dinlerarasidiyalog.blogcu.com/evet-...in_2883999.html

    Risalelerin kendisi bölücüdür, Saidin kendisi bölücüdür, günah keçisi aramaya gerk yok..

    Bugün kü durumda bunun ispatıdır..

  12. :)

    Arkadaşım, sizin gözlerinden nefret akan kızlarınız televizyona çıkıp "İngilizler olsa benim daha çok hakkım olurdu" derse insanlar doğal olarak bu kesime karşı antipati beslemeye başlar.

    Herhangi bir internet sitesi sayesinde islam dini ve peygamberinin aslında ne mal olduklarını öğrendiği anda bu dini bırakmaması için bir gerekçe kalmayacaktır. Önemli olan insanların cehennem korkusundan özgür kalabilmelerini sağlamak aslında.

    İnternetin yaygınlaştığı son 10-15 yılda bu kadar yayıldıysa, mücadeleye devam etmekte fayda var demektir. Şu an bir araştırma yapılsa nüfusun en az %15'i ateist çıkar

    Kızın gözlerinden nefret akması normal, o nefretle de yanlışa sapıyor..

    Siz başınız açık kalsın diye düzenlediğiniz bir toplantıda/gösteride, sizin başınızı kapatmak için baskı kuranlarca bebeğinizi kaybetseniz, sizin gözlerinizde daha fazla nefret olacağından eminim..

    Gerisine bir şey yazmıyorum..

    Bana göre aman bananeciler, size göre ateistler çoğalıyor..

    Bunu kesin olarak ayırabilecek bir ayraç yok..

  13. Ateizm Türkiye'de çok hızlı yayılıyor, Kimya'nın söylediklerine katılıyorum. Bundan 15-20 yıl önce ülkemizde ateizm diye bir şey yoktu. İnternetin yaygınlaşması ve islamcıların mevcut iktidardan yüz bularak içlerinde 80 yıldır biriktirdikleri nefreti kusmaları, insanları islamdan soğutuyor ve bu ilkel inancı terketmelerine neden oluyor. Siz ne kadar görmek istemesenizde bu böyle

    Hayır, ateizmin yayıldığı falan yok..

    Bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılar çoğalıyor..

    Ha onları ateist görmek ne kadar akıllıca bilemiyorum..

    80 yıldır islamcıların içlerinde nefret biriktirmesine sebep olan etkenleri farkında olmadan destekliyorsunuz..

    Tabi tarz bugün biraz farklı, aynısı değil..Neyse siz rüya görmeye devam edin..

    Elinizden geldiğiniz kadar kışkırtın..11 Eylüller ve teröristler lazım çünkü her zaman..

  14. eee tabi öyle olacak?

    Sonuç?

    Senin anlayacağın lisanda yazayım o halde..

    Dawkins fasulyeden ateist bu ülkede..

    Ancak bu ve bir kaç kısıtlı platformda adı geçer..

    Öyle şişirmeyin adamı, şişirip şişirip aynı onun gibi müslümanları kışkırtmayın..

    Atatürk ile Dawkins i aynı kaba koyan bir acemi ile sidik yarıştırmak benim için çok aşağılayıcı..

    O yüzden burada kesiyorum..

  15. Bugün din baskısından biraz olsun sıyrılıp daha seküler bir toplum haline geldiysek bu özgür düşünceli insanların toplumun dogma duvarlarını biraz olsun zorlamasıyla olmuştur. Öyle oturduğun yerden etliye sütlüye karışmadan yaşansaydı şu an Dünya yuvarlak mıdır? diye tartışmaya devam ediyor olurduk.

    Sen şu bizans ile islami 12-13 yy. da buluşturan çocuk değilmisin?

    Sanırım senin önce biraz da yakın tarihini okuman gerekiyor..

    Senin şu Dawkins babasında vitamin değilken, Said gibiler ramazanda çarşılarda rahatça içki içiliyor diye Atatürk e düşman olmuştu..

    Okuyun okuyun..Burada sidik yarışını kazandığını zannetmek gerçekleri değiştirmez..

    Dawkins hayranlığınızı yaşınızın küçüklüğü ve yetersiz bilgilerinize veriyorum..

  16. bizim burda müslümanlık açısından durum vahimleşiyor. lokantalar açık. oruç yok. geçen gün aşırı dindar biri vardı baktım oruç tutmuyor. biraz konuştum. kafam çok karışık dedi. kuranda biz şunu yaptık biz bunu yaptık deniyormuş. galiba kandırılıyoruz dedi.

    Yahu bu gariban avunmaların vazgeçmeyecek misiniz?

    Tesettür defileleri düzenliyor bu ülkede..

    Neymiş lokantalar açıkmış, oruç tutmayan varmış..Yaşasın..

    Açık olacak tabi, isteyen tutacak isteyen tutmayacak..

    Ama tutanları da Dawkins angutu gibi kışkırtmak aptalca..

    Gün gelir ramazanda lokanta açılmazsa, kız arkadışınızla ele gezmek suç olursa, içki içtiğinizde kırbaç yemek zorunda kalırsanız.....vs..

    Bu Dawkins ve Dawkinsçi ilericiler yüzünden olacak..

  17. Uzun lafın kısası ben normal bir inananım. Reformist inananı, ateiste tercih ederim demek mi istiyorsun?

    Sevgiler.

    Bu cümleyi sonradan dikkatlice okudum..

    Bu durumda sizinde reformistleri daha tehlikeli gördüğünüz fikrine kapılıyorum..

    Kapılmadığım bir fikir daha var: doğmalarınızı benim üzerimden, legalize etmeye çalışıyorsunuz..

    Bu çok çirkin ve bayağı bir yöntem..

    Ben radikal, marjinal, aşırı... teist ya da ateisti savunmuyorum..

    Ama reformisti de temel bazda savunmuyorum, siz sormuşsunuz, tercih yapıyorum..

    Fakat demek ki zülf-i yare dokunmuşum yukarıdaki talihsiz cümleyi edebilmişsiniz..

    Alıntıladığım cümlenin, kasıt olduğuna "inanmıyorum" , sadece doğmalarınızdan kaynaklandığını düşünüyorum..

  18. Sevgili jeriko

    inanan ateist ile neyi ve kimleri kastediyorsun. Biliyorsun ki ateist inanmayan demektir. Dolayısıyla bu terim sonuçta inanan inanmayan gibi bir şey oluyor. Ateist neye inanıyor ki inanan ateist oluyor. Rivayete/hadise reformistten daha çok bağlı olmak ile ne anlatmak istiyorsun biraz açar mısın? Örneğin bu forumda bunlardan sıkça var diyorsun. Birkaç örnek verip ve hangi rivayete inandıklarını gösterir misin?

    Uzun lafın kısası ben normal bir inananım. Reformist inananı, ateiste tercih ederim demek mi istiyorsun?

    Sevgiler.

    Sevgili drekinci

    hacının Muhammedin yaşamadığına veya hiç olmadığına dair Hristiyan tabanlı bir tezi vardı..

    Onunla ilgili başlık(lar) ve tartışmaları izlediğinizde "inanan ateistler" in nasıl olduğu açıkça ortaya çıkıyor..

    Biraz daha açarsak, ateistin Allahın varlığına inanmamasının altında yatan temel argümanlardan biri delilsizlik değilmidir?

    Yani Allah ın varlığına dair bir delil olmadığından yokluğuna hüküm veriyor ve bu karşı argüman olarak kullanılıyor..

    Aynı şeyi Muhammed için neden yapamıyoruz?

    İnanan inançsız arkadaşların Muhammed in varlığına dair inançları mı zedeleniyor?

    Tabi bu tartışmalar geniş ve çok farklı sahalarda sürebilir, sürmüşte zaten..

    Benim söylemeye çalıştığım şu:

    Kadim zamanlardan beri din hep var olmuş ve günümüze kadar gelmiş..Şu ya da bu isimle..

    İnanan insan sayıların bakarsanız, bakın inanan insan diyorum, tüm ritüelleri yerine getiren inanan demiyorum, inançsız adledilen insanlardan çok fazla..

    Bu şunu gösteriyor; insan sayısı fazlalaştıkça inananlar, insan sayısı ile doğru oranda artmış ve artıyor..

    Kısaca rasyonel düşünmek lazım, dinlerin yok olması diye bir şey mümkün değil..

    Dolayısı ile dinler ile yaşamak zorundayız, en azından ben sanıyorum ömrümün sonuna kadar dinlerin yok olduğunu görmeyeceğim..

    Kimsenin de göreceğini sanmıyorum, bu sanım sadece kahinvari bir yöntemden kaynaklanmıyor..

    Bu bağlamda tarihi gözlemden kayaklanıyor diyelim..

    Şimdi dinler ile yaşamak zorundayız cümlesini konumuz özeline indirgeyelim..

    Bu ülkede müslümanlık var olacak, silinip yok olmasını düşünmek hayal ötesi..

    Öyle ise ben bu gerçeğe göre hareket etmeliyim..

    Şimdi lafı çok uzatmadan bir pratik üzerinden sorayım;

    Sapanca da kürek milli takımına şortla geziyorlar diye saldıranları besleyen reformist din adamları mı radikal din adamları mı sizce?

    Alkol aldığı için hastaya türlü bahaneler ile bakmayan doktoru fikri anlamda besleyenler kim?

    İşte o doktoru fikri anlamda besleyenleri besleyenlere ben inançlı ve egolu ateist diyorum..

    ....

  19. Güzel bir soru, tebrik ederim..

    Ben dinlerin yok olacağına "inanmıyorum", inanan, kapasitesi sınırlı ateist arkadaşlar olabilir..

    Yok olacağına inanan çağdaş ateistlerin bunları yaşadıkları sürece göreceğini de sanmıyorum.

    Gerçi onlar beni ilgilendirmiyor demek istiyorum ama yakından alakalılar..

    Şöyle,

    reformist dinde zorlama yok diyor, ateist var diyor,

    reformist kadına dayak yok diyor, ateist var diyor,

    reformist laik olunabilir diyor, ateist olunamaz diyor..

    .....

    Neymiş efendim gerçek din buymuş, bunu ateist söylüyor..

    Yahu sen adamın gerçekten müslüman olmasını mı istiyorsun?

    Sen niye karşı çıkıyordun dine/müslümanlığa?

    Ha ben entellektüel tabanda karşıyım diyenler olacak..

    Yok öyle bir şey..

    Entellektüel taban dedikleri kendilerinin süper egolarından başka bir şey değil..

    Gerek burada gerekse gerçekte bu kapasitesi sınırlı, inanan ateistlere bolca rastlamak mümkün..

    Bunlar genelde rivayete/hadise reformistten daha çok bağlıdırlar ve inanırlar..

    Aslında dinin yok olmasını da istememektedirler, çünkü o zaman rivayetler ile örülmüş ego kuklaları da bozulacaktr..

    Uzun lafın kısası, burada inanan ateist bol, gerçek hayatta bu tipler ile yolum kesişeceğine bir reformistle kesişmesini yeğlerim..

    Dolayısı ile marjinal yobaz(ateist veya teist) yerine reformistlerin desteklenmesi benim açımdan daha tutarlı..

    Dinin yok olması gibi bir hayale inandığımdan değil, inanmadığımdan, yaşadığım sürece insan gibi yaşabilmek için sadece..

  20. İllegal

    Ben ne sormuşum sen ne anlatmışsın..Bana c/p yaptığın yazıyı ben okumadım mı sanıyorsun?

    Bu yazı 1997 yılında yazılmış ve ilgili belgelerin elde olduğu ifşa edilmiş..

    Tahrifat olunduğu iddia edilen basım 1987..Peki neden aradaki 10 yılda hiç bir belge çıkmamış?

    Şimdi tek bir noktaya takılıp kaldığın için ben de bu nokta üzerindeki şüphe bulutlarının dağılmadığını, dağıtılamadığını, bu şüpheler bertaraf edilmeye çalışılırken yeni şüpheler oluştuğunu gösteriyorum..

    Kaldı ki ben değişmiş dedim, asıl farklılık arz eden nüshaları basan imtiyazlı yayın evi sahibi tahrifat olduğunu iddia ediyor..

    Benim de elimde belgeler var, şüphe üzerine değil somut deliller üzerine konuşuyorum diyor..İlgili alıntıları yapıp link vereceğim..

    Bu aslında benim sorunum değil, cemaatin, Nur hareketenin içindeki çatlak ve sorunlar..

    Ve ben bu catlağın gidirilemediğin üzerinin örtüldüğünü görebiliyorum..Yok ama sen inanmak istiyor ve bu böyledir diyorsan o başka..

    Burada ben haklıyım cinsinden zanlar ile külliyatın tahrifata uğramadığına inanmak istiyorsan senin bileceğin iş..

    Şimdi sana verdiğin yazıdan bazı kısımları aktaracağım ve ne demek istediğimi boğmacaya getirmeden anlatacağım:

    Üstadın gerek eski eserle rinde, gerekse yeni eserlerinde bazı tasarruf ve tashihleri kat'iyyen vâki olmuştur. Bu tasarrufların en çoğu da eski eserlerinden olan "İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnâmesi" eseri üzerinde görülmektedir. Zeten bu esere; -Hazret-i Üstadın ta o zamanlardaki bazı ifadelerinden anlaşıldığına göre- onu ilk neşreden muharrir ve gazetecilerin kelimeleri çokça karıştığı meselesi vardır. Mesela, Arapça El Hutbet-üş Şamiyenin bir zeyli olan "Teşhis-ül İllet" eseri son kısmında, İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnâmesi kitabından bahsederken, dipnotta: "Maalesef heyecan o eseri teşviş ettiği gibi, matbaacı da onu tahrif etmiştir demektedir.

    Yine eski eserlerinden -yanılmıyorsam Sünûhatın- Birisinin arka kapağında eserlerinin isim listesi verilirken, bu kitap için "Gazetecilerin sözleri karışmasıyla bir derece müşevveş kalmıştır" demektedir.

    Bu hâle göre, "İki Mekteb-i Musibet" eserine, o zamanlar onu neşre den muharrirlerin edîbâne bazı tasvirleri ve fazla lügatçilik izhar eden kelimeleri karışmıştır diyebiliriz. Bundan dolayı olsa gerektir ki; Hazret-i Müellif 1950'lerden sonra, onu yeniden neşrettirmeye başladığında, ayrı ayrı zamanlarda bir kaç defa tashih ve tasarruflardan geçirdi. Tasarruf görmüş nüshaların tamamı bizde mahfuzdur.

    Hazret-i Üstadın vefatından sonra, Nur naşiri bazı zatların bizzat itirafları ile, Nurların onbir yerinde yaptıkları basit, bazı tasarrufları; Envar Neşriyatça düzeltilmiş ve sona ermiştir. Buna rağmen bazı yayınevleri o hatalı ve basit yanlışlıklarında devam ediyorlarsa; haksızlıkta, münasebetsizlikte ve hatalı yolda ısrar ediyorlar demektir.

    Kaynak: http://www.sorularlarisale.com/subpage.php...le&aid=1673

    Bunlar senin öne sürdüklerin., ama bir de karşı iddialar var:

    Şimdi bu iddiaların birinci elden kaynağının, yani Tenvir Neşriyatın sahibi Muhammed Sıddık Şeyhanzade nin iddialarını göstereyim:

    Kendisine sorulmuş: Asrın İmamı diye kabul ettiğimiz Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin eserlerinde yani Risale-i Nurlarda birtakım tahrifatlar yapıldığını ve orijinal basımının sahibi olduğunuz Tenvir Neşriyat tarafından neşredildiğini söylüyorsunuz. Bu, çok ciddi bir iddia değil mi?

    Bu bir iddia değil, birebir tespit ettiğim tahrifatlardır. Şu anda piyasada olan Risale-i Nurlarda bir takım, ciddi değişiklikler yapılmıştır. Kuranın manevi bir mucizesi olan Risale-i Nur, insanlar için içtima-i ve imani hakikatler içerdiği halde, onda yapılacak en küçük bir inhirafın dahi çok büyük yaralar açılmasına sebep olur. Ben bu meselenin ispatına hazırım.

    Bahsini ettiğiniz bu değiştirmeler bir kerede mi yapıldı, yoksa zamana yayılan bir durum mu söz konusu?

    Değişik zaman ve dönemlerde yapılmış. Vahhabi, Münafıklar ve buna benzer bazı parçalar eserlerden tamamen çıkarılmış.

    Tahrifatların yapıldığını tespit ettiğim dönemlerde yapmış olduğum araştırmalarda bu işin içinde o zamanki devlet yönetiminin de eli olduğunu gördüm. Şahısların ismini vermek istemiyorum. Fakat yeri ve zamanı gelince gerçekleri söyleyeceğim.Evet, ben değiştirenlere karşı çıktım Ankaradaki kitap evlerinde bir tek Risale-i Nur yokken benim dükkânımda yüzlerce Risale-i Nur kitapları bulunuyordu. Envar Neşriyat, Risale-i Nur basıyordu. Ben bu yayınevini satın alıyordum, her şey tamamdı. Fakat bazı oyunlar oynandı bu yayınevini alamadım. Bana söylenen, Devletin yayınevini satın almaya müsaade etmediği oldu. Alacağımız dükkândaki bütün kitaplar toplanıp götürüldü ve bir daha da geri alamadım. Akıbetlerinin ne olduğunu bilmiyorum

    Orijinal eserleri size kim verdi?

    Envar Neşriyatı alma girişimlerimin engellenmesi doğrultusunda yapılan hile ve oyunlar neticesinde, Üstadın varisi olan Mustafa Acet ağabeyle Ankaraya görüşmeye gittiğimde olayları ve hadiseleri kendisine naklettim. Bana dönerek, Kardeşim hemen bir yayın evi kur ve bu eserleri neşretmeye başla, dün akşam Üstad rüyama gelerek. Sana verdiğim çuvalı sahibine ver dedi. Üstad Urfa seyahatine giderken ağzı bağlı bir çuval dolusu kitapları bana emanet bırakmıştı. Bunun günü ve sahibi gelir bu emaneti kendisine tevdi edersin demişti. Bende o günden bu güne çuvalı açmamıştım. Fakat bu hadiseler ve olaylar gösterdik ki Üstadın çuvalı sahibine teslim et dediği şahıs sensin. Onun için senin önünde çuvalı açıp sana teslim ediyorum dedi. 0 zaman bütün hadiseleri bariz bir şekilde önünde serili gördüm. Ve kendiside ayrıca bir vasiyetname yazarak Bütün hak ve hukuklarını bana verdiğini beyan etti. Bu vasiyeti kendisi çoğaltarak, Üstadın bütün varislerine gönderdi. Buna ek olarak da Cevşenül Kebir ve Tesbihatı yazarak basımı için de hediye etti.

    Aksini iddia edenler, bir yüzleşme talep ederlerse herhangi bir platforma karşı karşıya gelmeyi kabul eder misiniz?

    Ben her görüşe açığım ve nettim. Ama her televizyona çıkmam. Nifak çıkmasını istemiyorum. Bu konuyla ilgili iddiası olan ortaklaşa belirlediğimiz bir yerde karşıma çıkabilir ve tartışırız.

    Kaynak: Gerçek hayat 27 Nisan 2007

    Net kaynak: http://www.islam-tr.net/serbest-kursu/5558...07-yil-7-a.html

    Sorulmuş: Külliyatı nasıl ele almak gerekir? Külliyatı bazıları parçalıyorlar, on dört parça alıyor, bazıları 24, bazıları da 6 parça alıyor. Bunu nasıl görüyorsunuz?

    Maalesef on dört cilt olarak basılmış en başta. O zaman ilk basıldığı zaman tarih 1956-1957'dir. O tarihlerde basılmış. Ki o zaman Tahsin Tola milletvekiliydi, onun riyaseti altında kitaplar basılıyor. Belli kısıtlamalar vardı, ama yine izin verdiler. Fakat belli bir çerçeve altındaydı. O zaman bazı tahrifatlar da oldu. Bu gerçek. Bediüzzaman'ın kendisi ifadesi diyor ki: Ben Latinceden tek bir harf bile tanımıyorum. Yani bunu iyi bilmemiz lazım. Yani Bediüzzaman'ın kendisi tahsis(değiştirme) yapmıştır diyenlerin kulakları çınlasın. Beni onların aleyhlerinde konuşturmaya zorlamayın. Ben gerçeği söylüyorum....

    ....Mustafa Abi'ye Envar Neşriyat hakkında olan bitenleri anlatınca, bana dedi ki, dün akşam Üstad rüyama geldi. Emaneti sahibine teslim et deyince, sen de buraya gelince dedim ki, bu iş bitti. Bu işin sahibi geldi. Ve bana tuttu bütün külliyatı, ana eserleri verdi. Üstad'ın tahsis ettiği nüshaları, hepsi ama hepsi. Hatta Latince Üstad'ın zamanında, 1959'da basılan Münazarat bile vardı. Şimdi bende hepsi duruyor. Bütün külliyat bende duruyor. Eski Said dediğimiz, ne var orda, İşarat'ül İcaz ordaydı, bende var. Hem Osmanlıcası, hem Latincesi, Mesneviye Nuriye, Muhakemat da vardı. Bütün eserleri, külliyatı, o çuvalın içerisinde, mühürlüydü. Biz onları elhamdülillah açtık. Üstad'ın ne yazdığı bütün orada var, kendi tashih ettiği nüshaları orda ben gördüm ve gerçekten ben bunu çok iddia ediyorum. Çünkü başka bir ihtimal da yok, bende 45 tane nüsha var.

    Mizgin Dergisi-30 Ağustos 2008 Cumartesi

    Kaynak: http://www.haberdiyarbakir.com/news_detail.php?id=12864

    Şimdi İllegalTM önce bunları bir oku, yazı uzadığı için böleceğim..Bu kısmı burada bitiriyorum..

    Tekrar ediyorum, senin bu mesele üzerine gitmen sadece meseleyi boğmacaya getirmektir..

    Başka bir başlıkta oflaz ağabeyinin binbir dalavere ile yok dediği haşiyeyi gösterdim..

    İlgili haşiyeyi kaldırmak ekrad yerine şarklılar kelimesini kullanmak gibi değil..

    Çünkü İkdam gazatesinde olduğu iddia edilen Mustafa Kemal düşmanlığını perçinliyor..

    Ama siz bunu Üstad izin verdi diye yorumlayıp ketenpereye getiriyorsunuz..Orası da başka bir kurnazlık..

    Aslında şunu demeni beklerdim, aynı manaya gelen, kelimelerin değiştirilmiş olması tahrifat değildir..

    Gerçi o kelimeler sosyolojik olarak bakıldığında menfi ya da müspet yönde tesirleri fazla olan kelimeler..

    Çünkü verdiğim linkleri incelersen, Kürtler kürdiliğine sünniler nursiliğine yapışmış durumda..Plan tutmuş..

    Aslında bütün bu söylediklerimden sonra külliyatı kutsal görmen yüzünden gerçeklere gözün kapalı..

    Bir sonraki yazımda mahkemece bilir kişi incelenmesinden geçmiş bir karar var, onu yazacağım..

    Orada külliyat tahrifata uğramıştır diyor..Yok ben inanmıyorum diyorsan o başka tabi..

    Ben de gösterilen belgelere inanmıyorum..

    Külliyatı tahrif eden orjinal belgeyi mi(ki orjinal belge ise) tahrif edemeyecek veya etmeyecek?

  21. Sevgili BALABAN

    Evet, safsataya ve laf kalabalığına getirileceği konusunda haklısın ve haklı çıkmışsın..

    Bu "belge" ile konuşmak ve ispat konusunu aslında çok fazla önemsemiyorum, çünkü ilgili belgelerle oynanma ihtimali her zaman söz konusu..

    Gördüğünüz üzere ilgili yerlere dokunduğumuzda çarşaf çarşaf belgeler açılıyor, ama bir tek Saidi vatan hainliği ile itham eden İkdam gazetesi bir türlü ortaya çıkmıyor..

    Bazı acemi şakirtler öyle bir gazete yok diyor, oysa kıvırtma da daha usta tecrübeli ağabeyler, öyle bir belge var ama orada anlatılanlar yazmıyor diyor..

    Sonra anlatılanları kabul ediyor, çünkü o talihsiz bildiri de Said Nursi nin imzası yok diyorlar..

    Said in gazetenin kurucu üyesi olduğu söyleniyor, yok aza idi diyorlar.

    Olayın üzerine gidiliyor, en sonunda Said Nursi emrivakiye getirilmiş diyorlar..

    Hasılı belge konusunda bir sürü düzmece, yalan, laf kalabalığı..

    Belge süprizlerim devam edeceği için ayrı bir başlık açmadım..Ama açmak gerekiyormuş..

    Fakat ben daha önce din, yani islami açıdan konuya bakınca Said in nasıl küfre girdiğini göstermeyi düşünüyorum..

    Çünkü bu belge konusunda olaylar uzar gider, aşağıda olduğu gibi..

    İllegalTM

    Benim bütün söylediklerime karşı söyleyebileceğin bu mu?

    Fakat seni anlıyorum, duruma şakirt gözlüğü ile bakıyorsun, bu da bazı şeyleri görmemene sebebiyet veriyor..

    Şimdi ilgili mesele için konuşalım ve sana can alıcı bir noktayı göstereyim:

    İlk olarak toplu halde külliyat 1957 de basılmış..Orada ne denmiş:

    "Ekrad" yani "kürt" kelimesi yerine "vilaye-i şarkiye"..Peki neden denmiş?

    Çünki Badıllıoğlu ağabeyinizin elinde Üstadınızın tashih ettiği orjinal metin varmış..(gerçi orjinal metinler bir hayli fazla)

    Demek ki doğru basılmış, tamam..

    Peki 1987 yılına gelindiğinde bu tashihli nusha bilinmiyor muydu ki kürt diye çevrilip yayınlanmış?

    Asıl önemli nokta burası..

    Şunu da sorayım sana, düzeltilmiş yani tashihli metinde asıl olan metinde geçen kelime şarklılar mı kürtler mi?

    Eğer kürtlerse tahrifatı çok net bir şekilde görebilirsin..

    Bu mevzu hakkında şimdilik burada kesiyorum..

    Fakat Sevgili BALABAN I haklı çıkartmamanı diliyorum..

×
×
  • Yeni Oluştur...