Jeriko

Siz nerede ne halt ettiğinizi kendiniz bile bilmiyorsunuz.. Kaynak: http://www.risaleinurenstitusu.org/index.a...elifKronolojisi Durmadan eklemeler çıkarmalar yapıyorsunuz..Bilmem ne bölümünü nerye, oradakini buraya, burdakini oraya taşı dur.. Külliyat dediğiniz rezalette korkunuzdan dipnota dipnot bile diyemiyorsunuz.. Haşiye dediğiniz dipnotlarda inşallah,maşallah yallah diyerek üstad nasılda bilmiş...gibi gazlarla yağlamalar yapıyorsunuz.. Bir sürü haşiye çıkartılmış, eklenmiş..Nabza göre şerbet.. Hadi orjinal münezaratı çıkarın ortaya..Varsa tabi..1914 değil 1911 basımı o

Sayın BALABAN Nurcu tabir ettiğimiz kesimi, Risale-i Nur denen gramer hatalarıyla dolu ve piç diyebileceğimiz bir lisan ile telif edilmiş paçavralar üzerinden eleştirmek, bilime ve akla uymadığını göstermek bazen zaman kaybı gibi geliyor. Verdiğiniz bariz açık olan örneğin akla aykırlığının görülmesi ve gösterilmesi durumda bile, Nur dini inanırlarının tavrı, beni böyle düşünmeye zorluyor. Farklı bir başlıkta esir(ether) kavramı ile ilgili bir eleştiriyi ben de vermiştim..Bu vesile ile linkini tekrar vereyim: http://www.ozemre.com/index.php?option=com...0&Itemid=57 Bahse konu el

<!--quoteo(post=456044:date=Aug 28 2009, 20:34:name='Oflaz')--><div class='quotetop'>QUOTE('Oflaz' @ Aug 28 2009, 20:34) <a href="index.php?act=findpost&pid=456044"><{POST_SNAPBACK}></a></div><div class='quotemain'><!--quotec-->Yine Üstadım hakkında topik açmışlar... <img src="http://forum.ateizm2.org/public/style_emoticons/<#EMO_DIR#>/acute.gif" style="vertical-align:middle" emoid=":acute:" border="0" alt="acute.gif" /><!--QuoteEnd--></div><!--QuoteEEnd--> Üstadınız hakkında üstadınızın ne kadar dansöz olduğunu

Pişkinliğin bu kadarı da olmaz..Evet şimdi sizin münezerat dediğiniz kitap güya Said in 1893-94 yılları arasında yaptığı münezaraları anlatıyor..Peki o kitap bu yıllarda mı yazılmış? Bu kitabın telifi ne zaman biliyormusunuz? 1911 yılı..Yani Mustafa Kemal 30 yaşında iken..Tamda bu sözlerin ilgili kitaba girmesinin en uygun olduğu yıllar.. Gerçi bu ifadenin münezaretta mı tiryak risalesinde mi olduğu da karışıktır.. Aslında günümüz ilgili risalelerine bakarsanız tiryak yani panzehir risalesi diye bir risale adı yoktur çünkü lemalara denk gelir.. Gerçi neyin neye denk geldiği pek karışı

Siz tam bir küçük beyinsiniz AhmetBaha.. Hamamda kadınların kavgası gibi bir tartışmaya girmek istemiyorum.. Siz daha benim açıkça yazdığım kelimeleri anlayamıyorsunuz, Saidin karmakarışık piç bir uslupla yazılmış çöplüğünü nasıl anlayacaksınız merak etmemek mümkün değil.. Kalkıp bana darkafa anlamazsınız diyorsunuz, o ana kadar etmediğim halde hakaret etti diyorsunuz... Sonra ben kalkıp ben bu paragrafı yazınca hakaret etti oluyorum.. Hadi oradan..Utanmaz arlanmazlar..Siz bu mugalata ile sadece genç beyinleri zehirleyebilirsiniz.. Senin bu aptalca hamam karısı yellozluğun bana sen

Fikirlere bakın.. Bir sustalı maymunun, ezberletilmiş papağanın son ciyaklamalaından başka bir şey göremedim burada.. Şu ana kadar hiç hakaret etmediğim halde hakaret etti diyerek müfteri konumuna düştünüz.. Yalancısınız, iftiracısınız..Bunları söylemek de sanırım hakaret olmasa gerek...

AhmetBaha, beni adam yerine koymayın.. Asıl sizin beni adam yerine koymanız benim için hakarettir.. Ben sizi adam yerine koymuyorum, abileriniz gelsin, sizin gibi kiralık beyinli jokerler ile uğraşacak vaktim yok.. Pisliklerinizi bu milletin genç dimağlarına nasıl empoze ettiğinizi deşifre edeceğim, edeceğiz.. Ve sizin bunlara karşı yapabileceğiniz tek şey mugalata ve hakaret..

Bakalım İblis-i Nursi askerliğe neden karşı, kendi ağzından dinleyelim: İslamiyete ve Hakikat-ı Kur?aniyeye karşı mürtedane mücadele eden bir dessas zındıktır ki bize hücum etmek için istibdadı mutlaka Cumhuriyet namı vermekle irtadadı mutlaka-i rejim altına almakla sefahat-ı mutlaka medeniyet takmakla cebri keyf-i kurfiye, kanun namı vermekle bir istibdadı askeriye ve delalet kurmuştur.(Said-i Nursi, Sönmez, Sayfa: 21-22, 48 )

Türkiyenin siyasi rejimi Nur saadetini söndürmeye çalışmaktadır. Kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir. (Said-i Nursi, Münazarat Sayfa: 17) Alem-i İslamda yapılacak olan devrimler İslamiyetin Desatirine uygun olmak mecburiyetindedir. Aksi halde gayri meşrudur. Bu bakımdan meclis aynı zamanda hilafet görevini görmelidir. (Said-i Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Sayfa : 80-82) Görünüşe göre dünya hayatını pekte uzak tutmamış, bilakis içinde ve bilhassa da yönetimin yönetiminde olmak istemiş hazret..

1- Said tartışılmıyor, Saide küfrediliyor..Tartışılacak bir tarafı da yoktur zaten..Sadece deşifre edilmeli.. 2- Risaleler günümüz Türkçesine çevrilmiyor, çevrilse tartışılacak ve şu an edilenden çok daha fazla küfür edilecek.. 3- Tehlikeli olan Risale denen çöplükten beslenip, aynı çöplüğe genç beyinleri çekmeye çalışan akbaba sürüsüdür.. Aslında bundan daha tehlikelisi bu akbabalarda beslendikleri yerin çöplük olduğunu biliyor olmalarıdır.. Tartışılması daha doğrusu deşifre edilmesi gereken budur..Risaleler denen gübreliğin zaten ne olduğu bellidir, tartışmaya gerek bile yokt

Yahu bilader, aynı havayı soluyor, aynı toprağa basıyoruz.. Bu sebeple kırıcı ve aşağılayıcı bir üslup kullanmamaya dikkat ediyorum ama itiraf etmeliyim ki zorlanıyorum.. İlk başta nasıl kaynağı vermemişim? İyi oku..Yazıyı yazanın bademcik ameliyatlarının listesini istiyorsan o yok.. Ama o yok diye de kaynak vermemişsin diyorsan haklısın.. Bu başlıkta Peygamberin gaybi haberlerin bahsedilmiyor mu arkadaşım? E mehdilik, kedilik, deccallik... bu haberlerden değil mi? Üstelik sizin üstadınızın, zamanın harika çocuğunun külliyatında önemli bir yer tutmaz mı? Hatta hesap yapmışta tu

Bir önceki iletimde gaybi haberlerin, bir takım din simsarların elinde nasıl bir silah olarak kullanıldığını anlatmaya çalıştım. Bu başlığa konu gaybi haberlerin işaret ettiği en önemli nokta mehdilik kavramıdır. Sadece ben böyle düşünmüyormuşum, eski bir Nur talebesi de böyle düşünüyor: Kaynak: Fethullah Gülen Hakkındaki Savcılık İddianamesi Nuh Mete YÜKSEL Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı

Sanırım konunun temeli ve asıl atıfta bulunulması gereken yer burası: http://www.turandursun.com/plugins/p2030_n...030_articleid=1 Ama daha da geçmişe gidersek şu yazıyı okumakta fayda var: http://www.turandursun.com/plugins/p2030_n...030_articleid=2 Burada benim söylemek istediğim,İslamın temellerinin Hristiyanlık değil Hink inanışlarına kadar gittiğini düşünmeye bir engel yok. İnternette bu konularda araştırma yapanların bir takım söylencelere, bilgilere rastlamaması mümkün değil.. Şöyle ki, brahma-ibrahim benzerliği, sanskritçe-ibranice yakınlığı, ibranice-aramice-arapçanın sami

Müslüman ve ateist arkadaşların, konuya derinlik kazandırması açısından aşağıdaki nostaljik başlıklara göz atmasında fayda görüyorum. http://forum.ateizm2.org/index.php?showtopic=6592&hl= http://forum.ateizm2.org/index.php?showtopic=11167&hl= http://forum.ateizm2.org/index.php?showtopic=6700&hl=

Buraya sadece alıntı yaptığım kaynak linkini de alabilirdim ama, cevaben önemli olduğunu düşündüğümden yazının tamamını alıntıladım. Kaynak link: http://www.ozemre.com/index.php?option=com...0&Itemid=57 Said Nursî'nin Eserinde "Esîr" Kavramı Risâle-i Nûr isimli teolojik eserinde Said Nursî (1877-1960) zamanındaki geçerli bilgileri, sırası geldikçe, açıklama ve yorumlarının bilimsel temeli olarak da kullanmaktadır. 1866'da J. Clark Maxwell (1831-1879) tarafından ithâl edilmiş olan ve elektromagnetik dalgaların yayılmaları için gerekli görülen farazî bir elâstik ortam olarak "Esîr" ka

Karbon testini(radyokarbon yöntemi) hep merak etmişimdir. Bu sebeple internette bir kaç araştırma yaptım. Neyin nasıl olduğunun, yapıldığının detaylarına girmeye sanırım gerek yok. En kısa tanım, karbon 14 izotobunun yarılanma ömrü ve radyoaktivitesi hesaplanarak yapılan tarihleme yöntemi.. şeklinde yapılabilir. Organik maddeler üzerinde 0-50000 yıl arasında tarihleme yapabilmek mümkün.. Ölçme aletlerinin hassasiyetlerine göre 70000 yıla kadar çıkabiliyor sınır.. Radyokarbon tarihleme yönteminde bazı handikaplar, sınırlar, ölçüm sonucunun doğruluğunu etkileyebilecek bir çok paramet

http://bianet.org/bianet/bianet/70813-cocuk-anneler--1 Önce şu linki okuyunuz..Neden okuyacaksınız? Çünkü günümüzde de çocuk yaşta evlendirilenler olduğunu göreceksiniz.. Ve bunları sağa ayırarak aklınızın bir kenarında tutacaksınız... Şimdi ikinci rivayete geçelim.. Günümüzde ayın yarıldığını gören var mı? Dün gece ay ikiye yarıldı gördüm, diyen adama ne gözle bakarsınız? Yani daha açık yazayım 1400 yıl evvel herhangi biri bizim bugün küçük dediğimiz yaşta bir kızla evlenebilir.. Peygamber olması şart değil, bugün de peygamber yamaklarının yaş haddine bakmadan uçkurlarının peş

Bir kere ben burada da metod sorunu olduğunu düşünüyorum.. Şimdi başlığı açan arkadaşım sormuş, neden Bizanz ın İslam dan veya Muhammed den haberi yok? Burasını zaten daha evvel sormuştum..Haberi olunmayan Muhammed mi İslam mı?Bunu geçtik.. Şimdi acaba Bizansın İslamdan haberi gerçekten yokmu sorusunu önyargısız yanıtlamak gerekir.. Önce Bizansın İslamdan haberi olmadığını kabullenip bunun üzerine sebepler bina edip yorum yapmak gerçek adına yanlış.. Yapılan savaşlardan bahsettik..İstanbul Abbasi ve Emevilerin İstanbul kuşatmalarından bahsettik.. İstanbul da 29 tane sahabe mezarı o

Konuya birikimlerin artmasını bekledim ama, tam olarak yine anlamadım: Konu Doğu Roma İmp. nun Muahmmedden habersiz oluşu mu, İslamdan habersiz oluşu mu? Tarih bize Bizansın İslamdan haberdar olduğunu gösteriyor.. Olduğu söylenen Yermük(m.s 634) ve Ecnadeyn (m.s 642) savaşları var... Kaldı ki müslüman Arapların İstanbul kuşatması var... vs vs Fakat şöyle soralım; Bizansın Buda dan, Hinduizmden, Tao dan, Brahmanalardan vb. haberi var mı? Eğer yok ise nasıl bir yorum yapmalıyız?

Şimdi burada bana göre bir metod sorunu var; Öncelikle geleceğe dair bilgi alınan vahy kavramı varmıdır ki? Sözgelimi Muhammedin geleceğe yönelik vahy olarak adledilen sözleri öngörü veya tahmin olabilir.. Geleceğe yönelik doğru tahminlerde bulunan biri ben vahy alıyorum derse müslüman arkadaşlar inanacak mı? Bu işin bir boyutu tabi ama ben daha önemli gördüğüm diğer boyutuna değinmek istiyorum: Başlığı açan arkadaş imzasından anladığım kadar ile sanırım nurcu tabir edilen cemaatten.. Bu başlığa İskender Evrenesoğlunun videoları ile ironik bir katkıda bulundum.. Tabi bu inceleme

Bu başlığı görmeseydim kalbi mühürlü bir kafir olarak ölecektim.. Tevafuk olduda bu başlığı gördüm, gerçeği anladım ve müslüman oldum.. Evet peygamber gaybı bilmiş hadisler aynen çıkmıştır.. İnanmazsanız izleyin: http://www.youtube.com/watch?v=ApUZpqr1npo İşte size gerçekleşen gayb haberleri.. Sırayla gitmenizi tavsiye ederim.. http://www.youtube.com/watch?v=IhLifm7Hw6s&NR=1 http://www.youtube.com/watch?v=ifbgYiN_UBQ

? Konuştuğumuz konu bağlamından kopup uçmaya başladık galiba? Kardeşim açık unutulan kapının dayanağı nedir? Gemilerin/kadırgaların 3 mil karadan nakli olmamıştır diyenlerin kendi doğmalarından başka delilleri nedir? Hiç.. Ben de islama inanmıyorum.. Ama herkes benim gibi olsun diye uçan sinekten yağ çıkartmak gibi bir niyetim yok.. Herkes benim gibi düşünmeyebilir veya herkesin düşündüğü gibi düşünmeyebilirsiniz.. Ama sizin gibi düşünmeyenlere yalancı, tecavüzcü muamalemesi yaparsanız bu düşüncenizin temeli sorulur.. Bu konudaki düşüncenizin temeli bomboş, suçladıklarınızın

Bence siz kendinizi kandırıyorsunuz.. Muhammed konusunu bilemem, ama altında Hristiyan parmağı var gibi.. Kafanızdaki efsanelere göre, efsanelerden gerçeği ayıramazsınız.. Tarih konusunda da fazla iddialı olmamak lazım.. Asıl konumuza dönecek olursak, Haliç surları diye bilinen kesim İstanbul surlarının en zayıf bölümüdür.. Hem zayıftır hem de alçaktır.. Ben bugün aynı işgali ya da fethi yapacak olsam kesinlikle Haliç tarafından saldırırdım.. Ayrıca Haliç e gerildiği söylenen zincir parçası, Harbiye Askeri Müzesinde bulunmaktadır.. Zincir incelediğinde onu geçemeyen Osmanlı ge

İstanbulun fethi sırasında gemilerin karadan yürütülmesi hadisesi, hemen hemen yerli ve yabancı kaynakların ittifakı ile sabit bir olaydır. Hatta Bizans askerleri, sabahleyin Osmanlı gemilerini Haliçte görünce, herhalde zincirleri kırıp geçtiler diye zincirleri kontrol etmişler ve gördükleri manzara karşısında hayrete düşmüşlerdir. Ancak sabaha karşı yapılan bir harp planı olması hasebiyle ve de gemilerin geçirildiği bölgenin o günlerde ormanlık olması sebebiyle, güzergâhı ve karadan yürütülen gemilerin sayılarında farklı görüşler bulunmaktadır. İstanbulun fethedilmesi için bazı gemilerin Ha