Jump to content

cubbelii

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    956
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne cubbelii kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Benim anlamadığım,bu nasıl bir güç ki ol deyince oluveriyor.Bu gücü tanımlayacak bir müslüman varmı? Nasıl bir güç,manyetik mi,ses ile mi çalışıyor.Sonra bu güç,bu komutu hangi fiziksel mantık ile meydana getiriyor.Buyrun bakalım...

    Allah'ın zatı hakkında aklına ne gelirse bil ki o Allah değil.

    Allahu Teala şöyle buyuruyor: "Ben yarattığım hiçbirşeye benzemem."

  2. Bu kitap madem Tanrı kitabı neden kitap şeklinde yekpare inmedi?

    Bu soruların arkası kesilmez. Eğer Allah Kuran'ı tek seferde indirseydi bu seferde niye tek seferde indirdi veya niye peygamber gönderdi gibi sorular uzar giderdi. Bu yüzden siz içip sızmaya devam edin.

  3. RA'D suresi 39. ayet

    Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır.

    "Allah dilediğini siler ve bırakır." Yani yüce Allah, o yazılı olandan ilgililerinin başına getirmek ve gerçekleştirmek İstediği şeyi o Kitaptan siler (yani gerçekleştirir.) "Ve" dilediğini "bırakır." Bu da onu vakti gelinceye kadar erteler demektir. Çünkü;" Kitabı (yazıyı) sildim" İfadesi onun izini giderdim manasınadır.

    İbn Ömer der ki: Ben Peygamber (sav)i şöyle buyururken dinledim: "Allah dilediğini siler, dilediğini de bırakır. Son nefesini mümin mi yoksa kafir olarak mı vereceğini ve öleceği zaman müstesna."

    İbn Abbas da şöyle demektedir: Allah bazı şeyler müstesna dilediğini siler ve bırakır. (Bu müstesna şeyler) yaratmak, ahlâk, ecel, rızık, mümin mi yoksa kafir mi öleceği . Yine ondan nakledildiğine göre bunlar, Ümmül-Kitab'ın dışında iki kitabtır. Allah bunlardan dilediğini siler, dilediğini de bırakır.

    "Ana kîtab ise O'mın nezdindedir," Kendisinden hiçbir şeyin değişikliğe uğramadığı kitap demektir.

    Ebu Osman en-Nehdî'den nakledildiğine göre Ömer b. el-Hattab (r.a) ağlayarak Beyti tavaf ediyor ve şöyle diyordu: Allah'ım, eğer Sen beni mümin kimseler arasında yazdı isen onlar arasında beni bırak. Şayet beni kafir ve günahkâr kimseler arasında yazdı isen, onlar arasından beni sil ve beni bahtiyar ve mağfirete nail olan kimseler arasında yaz. Çünkü Sen dilediğini siler, dilediğini bırakırsın ve Ana kitab da Senin nezdindedir. (Bu duayı biz de sık sık yapalım İnşaAllah çünkü peygamber efendimiz (S.A.V) bir hadisinde Allah (C.C) Duasını kabul etmeyeceği kuluna dua etmeyi nasip etmez diye bildiriyor.)

    Ka'b da Ömer b. el-Hattab'a şöyle demiş: Eğer Allah'ın kitabındaki bir âyet olmasaydı, kıyamet gününe kadar neler olacağını sana bildirebilirdim. Bu: "Allah dilediğini siler ve bırakır. Ana kitab ise O'nun nezdindedir." buyruğudur.

    Malik b. Dinar da kendisine dua ettiği bir kadın hakkında şöyle demiştir: Allah'ım, eğer onun karnındaki yavru kız İse Sen onu erkek olarak değiştir, çünkü Sen dilediğini silersin, dilediğini bırakırsın. Ana kitap da senin nezdindedir.

    Buhârî ile Müslim'de Ebu Hureyre'den şöyle dediğine dair nakledilen rivayet önceden geçmiş bulunmaktadır: Ben Peygamber (sav)i şöyle buyururken dinledim: "Her kim rızkının genişletilmesini, ecelinin geciktirilmesini istiyor ve bundan memnun oluyorsa o halde akrabalık bağını gözetsin. Bunun bir benzeri Enes b, Malik'ten de rivayet edilmiştir.

    İbn Abbas, Rasûlullah (sav)dan: "Allah'ın Ömrünü ve ecelini uzatmasını, rızkını genişletmesini seven bir kimse Allah'tan korksun ve akrabalık bağını gözetsin" şeklindeki sahih hadisi rivayet ettiğinde İbn Abbas'a: Ömür ve ecelde nasıl artış yapılır? diye sorulunca, o da şu cevabı vermiştir: Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "O sizi çamurdan yaratandır, sonra bir ecel takdir edendir. O'nun katında belirli bir ecel daha vardır." (el-En'âm, 6/2) Birinci ecel, kulun annesinin kendisini doğurduğu andan öleceği vakte kadardır. İkinci ecel -yani Allah'ın nezdindeki belirtilen ecel- ise kişinin vefatından itibaren Berzah'ta yüce Allah'ın huzuruna çıkacağı güne kadarki eceldir ve bunu Allah'tan başka kimse bilmez. İşte kul Rabbinden korkar ve akrabalık bağını gözetirse, yüce Allah Berzah'taki ecelinden birinci (dünyadaki) ömrünün eceline dilediği kadarını İlave eder. Bu kişi şayet isyan eder ve akrabalık bağını koparacak olursa, Allah da dünyadaki ömründen bunu dilediği kadarıyla eksiltir ve Berzah'taki eceline bunu ilave eder.

    Yine İbn Abbas der ki: Yüce Allah'ın beşyüz yıllık mesafe devam eden, kırmızı yakuttan iki kapağı bulunan, beyaz inciden bir Levh-i Mahfuz'u vardır. Her gün yüce Allah buna 360 defa nazar eder ve dilediğini bırakır, dilediğini siler.

    Ebu'd-Derdâ da, Peygamber (sav)den şöyle dediğini rivayet eder: "Şüphe yok ki şanı yüce Allah, gecenin geri kalan üç saatinde zikri açar. Kendisinden başka hiçbir kimsenin nazar etmediği kitaba bakar. Dilediğini bırakır, dilediğini siler. "

    İbn Abbas'a Ummü'I-Kitab hakkında sorulmuş ve şu cevabı vermiştir: Ummü'l-Kitab; Allah'ın yaratacağı şeyler ile yarattıklarının yaptıklarını bilmesidir.

    Ka'b el-Ahbar der ki: Ana kitab şanı yüce Allah'ın yarattığı ve yaratacağı şeyleri bilmesi demektir.

  4. Duydum hayır için hastane sağlık ocağı okul yaptıranlar var.Hisseli olarak yapıldı.Hissedarların fikri alınarak edinilen kardan 2. ve 3. şube açıldı.İstediğinde hisseni çekip yada satıp kar elde edebilirsin.

    Fethullah Gülen'in okulları ve hastanelerini unutmayalım.

  5. Peki, günümüz teknolojisinde,saat denen bir zaman ölçüsü var,ve herkesin evinde ve kolunda da saat var.O saatlerinde alarmları var.Hatta bütün cep telefonlarında da saat var.Yani ezana gerek yok. Peki neden o zaman?

    Ezan ruhun gıdasıdır.

  6. Her cumaları bu işkenceyi yaşıyorum.Camiye bir hayli uzak olmama rağmen,hoparlör sistemleri ile 1km çapında camii de olan biten herşeyi dinlemek zorunda kalıyorum.Arapça kelimelerle boğuk insan sesinin birleşimi hiç çekilmiyor.Evimde caminin dibinde,yazın penceleri açık bırakıp yattığımda sabahın köründe ezan sesi.O an için ezanı okuyan hoca nın tüm akrabalarını yad ediyorum.Bu durumun çözümü için bir önerisi olan varmı?

    Var. Müslüman ol huzur bul. O zaman o ezan sesi sana dünyanın en güzel sesi gelir.

  7. muhterem cübbelii, ateistforum da haram mı hocam?

    NİSA suresi 140. Oysa Allah size Kitap’ta (Kur’an’da) “Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz” diye hüküm indirmiştir. Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.

  8. Satranç haramdır.

    26 - Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Fal okları, satranç, tavla ve benzeri eğlence aletleriyle oynayanlara rastlarsanız onlara selâm vermeyin, size selâm verirlerse de selâmlarını almayın, çünkü onlar toplanıp bu oyunların başına üşüştüklerinde, şeytan ordularıyla onlara gelir, tâki onlar oyuna devam edip dağılırken bir leşin başına üşüşüp de ondan yiyen, karınları doyduktan sonra dağılan köpekler gibi ayrılırlar." (Deylemî, el Firdevs, No:1045,1/269, Ibni Hacer-i Heytemî, Ez Zevacir,2/401,445)

    لله تبارك وتعالى لوح ينظر فيه في كل يوم ثلاثمائة وستين نظرة يرحم بها عباده، ليس لأهل الشاه فيها نصيب.

    (الخرائطي في مساوي الأخلاق عن واثلة).

    27 - Vasile ibnil Eska' (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Tealâ Hazretlerinin bir levhası vardır ki, hergün ona üçyüzaltmış kere nazar (tecelli) ederek onunla kullarına rahmet eder, satranç oynayanların ise bu rahmetten nasibi yoktur." (Ali el Muttakî, Kenzu 'l-Ummal, No:40657,15/218)

    يأتي على الناس زمان يلعبون بها، ولا يلعب بها إلا كل جبار، والجبار في النار - يعني بالشطرنج - ولا يوقر فيه الكبير ولا يرحم فيه الصغير، يقتل بعضهم بعضا على الدنيا، قلوبهم قلوب الأعاجم وألسنتهم ألسنة العرب، لا يعرفون معروفا ولا ينكرون منكرا ممشى، الصالح فيهم مستخف، أولئك شرار خلق الله، لا ينظر الله إليهم يوم القيامة. (الديلمي عن أنس).

    28 - Hazreti Enes (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki satranç oynayacaklardır, o oyunu ancak her cebbar (zorba) kişi oynar, zorbalarsa ateştedir. O oyunda büyüklere hürmet edilmez, küçüklere acınmaz, dünyadan sebep birbirini öldürürler, dilleri arap dili kalpleri ise acem kalbidir.

    Maruf (aklın ve şeriatın kabul ettiği şeyi) tanımazlar, kötü gidişi de reddetmezler, onların arasında iyi insanlar küçümsenir, işte onlar Allah'ın yaratıklarının en şerlileridir. Kıyamet günü Allah-u Tealâ onlara nazar etmez (rahmetiyle bakmaz)." (Ali el Muttaki, Kenzü'l-Ummal, No:40652, 15/217, Deylemî, Müsned-i Firdevs, No:8676,5/440)

    ألا إن أصحاب الشاه في النار الذين يقولون: قتلت والله شاهك. (الديلمي عن ابن عباس).

    29 - İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Şunu bilin ki! 'Vallahi senin şahını öldürdüm' diyen satranç ashabı şüphesiz ki cehennemdedir. (Deylemî, Müsned-i Firdevs, No:488,1/138, Ali el Muttaki, Kenzu'l-Ummal, No/40654, 25/218)

    ملعون من لعب بالشطرنج، والناظر إليها كآكل لحم الخنزير. (عبدان وأبو موسى وابن حزم عن حبة بن مسلم).

    30 - Habbe ibni Müslim (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Satranç oynayan mel'undur, o oyunu seyreden de hınzır eti yiyen gibidir" buyurmuştur. (Ali el Müttakî, Kenzu'l Ummal, No:40636,15/215, Deylemî, Müsned-i Firdevs, No:6391,4/126, Münavî, Feyzü'l-Kadir, No:8209,6/7)

    32 - Bir kere Hazreti Ali (Radıyallahu Anh) satranç oynayan bir kavme rastladığında onlara: "Oynadığınız bu heykeller nedir? Sizin birinizin bir ateş közünü sönünceye kadar tutması bu heykellere tutmasından onun için daha hayırlıdır. Vallahi siz bu oyunlar için yaratılmadınız, vallahi âdet olacağından korkmasaydım bunu suratınıza vururdum." buyurdu. (Beyhatf, Sünen-i Kübra, No:20930,32,10/358)

    33 - Hazreti Ali (Radıyallahu Anh) şöyle buyurmuştur: "Satranç oynayan, insanların en yalancısıdır, onlardan biri öldürmediği hâlde 'Öldürdüm' der." (Beyhakî, Sünen-i Kübra, No:20931,10/358)

    İbni Şihap (Rahimehullah) a satranç sorulduğunda: "O batıldandır, Allah ise batili sevmez" diye Cevap verdi. (Beyhakî, Sünen, No:20939,10/359)

    İshak ibni Râhûye (Rahimehullah) a: "Satrançta bir beis görüyor musun?" diye sorulduğunda O: "Bütün beisler ondadır." buyurdu.

    Bunun üzerine ona: "Askerler harp taktiğini öğrenmek için onunla oynuyorlar." denildiğinde, "O facirliktir." buyurdu.

    Muhammed ibni Ka'b el Kurazî (Rahimehullah) a satranç oyunu sorulduğunda: "O oyunun en az zararı kıyamet günü onunla oynayanlar batıl ashabı ile haşrolunurlar." buyurdu.

    İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) ya sorulduğunda ise: "O kumardan daha beterdir." buyurdu.

    İmam-ı Malik (Radıyallahu Anh) a sorulduğunda ise: "O, tavladan da şerlidir." buyurdu. Bunun izahı iki yöndendir:

    1- Tavla oyunu satranç kadar kalbi meşgul etmez, zira satranç uzun düşünmek gerektirdiğinden çok vakit zayiatına sebep olur.

    2- Tavlacılar arasında santranç oynayanlar kadar çekişme olmaz, zira santranç oyuncularının fuzuli konuşmaları daha fazla, mücadeleleri daha şiddetlidir, üstelik insanların satranca olan meyilleri daha kuvvetli olduğundan bu oyun daha kötü görülmüştür.

    Bütün bu hadis-i şerif ve rivayetlerden yola çıkarak dört mezhep imamı tavla oynamanın kumar olsun olmasın haram olduğu hususunda icma' etmiş (görüş birliğine varmış) lardır.

    Satranç oyunu kumar olmasa da üç mezhep imamına göre haram sayılmış, İmam-ı Şafiî (Rahimehullah) ise mekruh görmüştür. Ancak kumar olduğu veya bir farzın zayi olmasına sebebiyet verdiği takdirde İmam-ı Şafiî (Rahimehullah) a göre de haramdır. Nitekim İmam-ı Nevevî, "Fetâvâ" sında bunu böylece beyan etmiştir.

    Bu oyunlarla oynayanın şahitliği geçerli sayılmaz. İmamü'l-Haremeyn (Rahimehullah) m fetvasına göre, bu oyunlar en büyük günahlardandır.

    Mü’minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.

    Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.

    Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.

    müminun 1-2-3

    Burada şunu da ifade edelim ki bu gibi haram olan eğlencelere devam etmek son nefeste insanın imanını tehlikeye sokabilir, nitekim İmam-ı Mücahid (Rahimehullah) şöyle buyurmuştur: Ölüm döşeğinde bulunan herkese mutlaka dünyada düşüp kalktığı insanlar gösterilir.

    Satranç oynayan bir adam vefat edeceği zaman ona: "Lâilâheillellah" telkin edilince o, "Şah" deyip öldü. Böylece sağlığında satranç oynarken söylediği söz diline galip geldi ve dünyadan son sözü kelime-i tevhid olup cennete gireceği yerde bu batıl sözle, kötü hâlde öldü.

  9. Yani sen diyorsun ki veliler edinilmesine karşı değil o ayet.

    Fakat sen ilk cümleyi pas geçiyorsun,

    39/3 Ela lillahid dınül halıs* Vellezınettehazu min dunihı evliya'* ma na'büdühüm illa li yükarribuna ilellahi zülfa* innellahe yahkümü beynehüm fı ma hüm fıhi yahtelifun* innellahe la yehdı men hüve kazıbün keffar

    Ela lillahid dınül halıs*:

    Bu cümle keskin bir vurgu.DİN YALNIZ ALLAH'A AİTTİR.

    Bunun dışında VELİLER EDİNEREK ALLAH'A YAKLAŞIYORUZ DİYENLERE GELİNCE ONLAR HAKKINDA GEREKEN HÜKÜM VERİLECEK ÇÜNKÜ BUNLAR DİNİ YALNIZ ALLAH'A ÖZGÜLEMEYEN yalancılar olmuş.

    Yani veliler edinip Allah'a yaklaşılabilir diyen senin gibi yalancılara sesleniyor.

    Sen zaten herşeyi görmek istediğin gibi görüyorsun.Sana ne anlatsak boş kısacası.

    "(Ulü): Halis kılarak" buyruğu hal olarak nasbedilmiştir. O'na hiçbir şe­yi ortak koşmaksızın tevhid edici olarak, demektir.

    "Dini yanlız O'na" itaati yanlız O'na halis kıl, demektir. Buradaki dinin ibadet anlamında olduğu da söylenmiştir, mefulün bihdir.

    "Uyanık olun, halis olan" hiçbir şaibenin karışmadığı "din yalnız Allah'ın­dır."

    Hadis-i şerifte el-Hasen'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre bir adam şöyle demiş: Ey Allah'ın Rasûlü! Ben bir şeyler tasadduk ediyorum ve bir şeyler yapıyorum. Bununla hem Allah'ın rızasını arıyorum, hem de insan­ların beni övmesini arzu ediyorum. Rasûlullah (sav) da ona şu cevabı ver­miş: "Muhammed'in nefsi elinde olana yemin ederim ki, Allah kendisine or­tak koşulmuş hiçbir şeyi kabul etmez. "Daha sonra Rasûlullah (sav) yüce Allah'ın: "Uyanık olun! Halis olan din yanlız Allah'ındır" âyetini okudu.

  10. 39/3 Ela lillahid dınül halıs* Vellezınettehazu min dunihı evliya'* ma na'büdühüm illa li yükarribuna ilellahi zülfa* innellahe yahkümü beynehüm fı ma hüm fıhi yahtelifun* innellahe la yehdı men hüve kazıbün keffar

    39/3 Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

    Allah'a yaklaştırsın diye edindiğiniz her VELİ sizin PUTPERESTLİĞİNİZİN göstergesinden başka birşey değildir.

    Sen YALANCI VE NANKÖR kişiliksin.Ve velinle beraber sana iyi rabıtalar.Bay yamultucu sapık.

    bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince Allah ayeti kerimede bu kişileri neyle suçluyor? Yalancılıkla. Bu noktaya dikkat.... YALANCILIKLA SUÇLUYOR...

    "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." DİYENLERİ YALANCILIKLA SUÇLUYOR. ÇÜNKÜ ONLAR O VELİLERİ ALLAH'A YAKLAŞMAK İÇİN DEĞİL DİREKT OLARAK ONLARI İLAH EDİNDİKLERİ İÇİN, PARA İÇİN, MENFAAT İÇİN KULLANDIKLARI İÇİN YALANCILIKLA SUÇLANIYORLAR. YOKSA CÜMLE EĞER YANLIŞ OLSAYDI ALLAH ONLARA NE KÖTÜ SÖZ SÖYLEDİĞİNİZ DERDİ. VELİLERİ BIRAKIN BÖYLE BANA ULAŞILMAZ DERDİ.

    BUNA ŞÖYLE ÖRNEK VERELİM:

    - Peygamberimiz buyurdu ki: (Yüce Rabbimiz Allahü teâlâ, kıyamet günü halkın arasında hüküm verecektir ki, o mahkemeye her ümmet toplu olarak gelir. O mahkemeye ilk davet edilen şunlardır: Kur'ân-ı kerîm hafızı, çok mal sahibi, Allah yolunda öldürülen.

    Allahü teâlâ, hafız olan kimseye şöyle sorar:

    - Peygamberime gönderdiğim sana öğretilmedi mi?

    - Evet, ya Rabbî, öğretildi deyince, şöyle buyurur:

    - O halde, öğrendiğinle ne gibi bir amel işledin?

    Şu cevabı verir:

    - Gece ve gündüz onu okudum.

    Bunun üzerine, Allahü teâlâ şöyle buyurur:

    - Yalan söylüyorsun. Melekler de şöyle derler:

    - Yalan söylüyorsun. Sen Kur'ân okuyor, denmesini istedin, nitekim öyle de dendi.

    Bundan sonra, mal sahibine sorulur:

    - Sana verdiğim malla ne gibi bir amel işledin?

    Der ki:

    Ben, akrabalarıma götürdüm; onlara ve başkalarına sadaka verdim.

    Buna da Allahü teâlâ:

    - Yalan söylüyorsun, buyurur. Sonra da melekler:

    - Yalan söylüyorsun. Sen bu işleri eli açık, cömert denmesi için yaptın. Nitekim öyle de dendi.

    Bundan sonra, Allah yolunda ölen getirilir ve sorulur:

    - Sen niçin öldürüldün?

    Der ki:

    - Senin yolunda döğuştum ve öldürüldüm.

    Allahü teâlâ buyurur:

    - Yalan söylüyorsun. Melekler de şöyle derler:

    - Yalan söylüyorsun. Sen, kendine kahraman denmesi için dovuştun.

  11. Sen cımbızla konuları işine geldiği gibi algıla.Yok Kuran'da RABITA MABITA.Olan tek bir ayette göremiyoruz.

    Vebtağuu ileyhil-vesiileti kavli şeifidir.Manayı latifi:”Allahu Tealanın tarafına takarrub ve yaklaşma için vasıtayı arayınız”

  12. Sen Muhammed'in kendisine itaat edilmesini istemeyi RABITA'ya işaret olarak görebilirsin.Yani birine TABİ olmanın göstergesi RABITA ile olacak diye bir kaide mi var?

    Yani siz müslümanlar Muhammed'e tabi olmak için ona RABITA mı yapıyorsunuz?

    Efendimiz buyuruyor: Ben size eşinizden, çocuğunuzdan, malınızdan daha sevgili gelmedikçe kamil mümin olmazsınız.

  13. Cübbeli,

    Yusuf peygamber rabıta mı yapmış?Burhan ne arkadaşım?

    Alakasız alakasız ayetleri cımbızlayarak tarikat öğretilerine yamamaya son ver.

    Kuran'da rabıta'nın olduğu tek bir ayet getir ve ispatla.Çorba edip durma ayetleri.

    Vebtağuu ileyhil-vesiileti kavli şeifidir.Manayı latifi:”Allahu Tealanın tarafına takarrub ve yaklaşma için vasıtayı arayınız”demektir.

    Eğer burada vesileden murad rabıta başka bir şey denilirse; biz derizki:mana da umumidir.Vesile aramakla emir sabit oldu ise ; rabıta vesilelerin en faziletlisidir.Çünkü vesile “Peygamberimiz” allalllahü teala aleyhi ve selemdir yahut vekilleridir.

    Yine Hak Tealanın:

    “Kul in küntüm tuhibbüü-nellahe fettebiuu-nii yuhbib-kümullahü ve yağfirü leküm zünüü-beküm.vallahü ğafüü-rurrahiim”

    kavli şerifi de rabıtaya işarettir.Rasülüllah Efendimiz Yahudileri azapla korkuttuğunda, Yahudiler:”Biz Allah-ü Tealayı severiz.O Allah ise kendini seveni azab etmez” deyince bu ayeti celile inzal(indirildi) buyuruldu.Manayı şerifi: “Ya Muhammed!.. Yahudi ve Nasaraya şöyle söyle:Eğer siz Allahü Tealayı severseniz bana tabi olun ki Allahü Teala da sizi sever ve günahlarınızı mağfiret eder.Allahü Azimüşşan rahmet ve mağfiret edici demektir”.”bu kavli şerif rabıtaya işarettir.” dedik.Çünkü tabilerin itba-ı metbuunun ru’yetini veyahut tayyülünü iktiza (gerektirir.) eder.Yani bir kimsenin bir kimseye tabi olması tabi olacağı kişiyi görmesi veya hayal etmesi ile olur.Eğer öyke olmazsa itba sayılmaz.Yani, bir kimseye tabi olabilmek için tabi olunan o kimse ya görülmeli ya da tayyül edimelidir ki,ancak o zaman tabi olmak sahih olur..peygamberimize tabi de öyledir.Cismani yüzü görülmüyorsa ruhani yüzü tahayyül edilmelidir ki tabi olunabilsin.Bu da rabıta demek olur.

  14. En basit bir televizyon dizisinde dahi senaryonun gerilimini oluşturmak için bir iyi ve ona karşı bir kötü karakter oluşturuluyor. Kuran'da da bundan farklı bir şey yok. Bir yanda Şeytan ve ona uyan insan ve cinler, diğer yanda Muhammed ve ona uyan insan ve cinler. Kuran'ı yazan ya da yazanlar da böyle sinematografik bir gerilim unsurunu kullanmışlar. Aksiyon, heyecan, ritim...

    O devirde televizyon yoktu, plazma vardı.

×
×
  • Yeni Oluştur...