Jump to content

Siteyi gezen musluman ziyaretciler..


Recommended Posts

Sayin Musluman Ziyaretci,

Eger "Dinimiz hosgoru dini oldugu halde bunca teror olaylarinin gerceklesmesine bir anlam veremiyorum" diyenlerden iseniz, lutfen yaziyi okumaya devam ediniz..

Sayet "Namaz kilmayi biliyorum, fakat namaz kilarken Arapca ne dedigimi bilmiyorum ve Islam tarihi hakkinda pek fazla bilgiye sahip degilim" diyorsaniz, iste size bir firsat..Bu yazi, kafanizdaki soru isaretlerinin bir coguna cevap verecektir.

Suikast saldirilari, intihar bombalamalari, kelle ucurmalar ve bu tur dehset verici olaylar artik gunumuzde Islam ve Islam Terorizminin vazgecilmez bir parcasi olmuslardir.

Peki nedir bunun sebepleri?

Islam teroristlerinin bu tur cirkin, kahpece, gaddarca eylemleri gerceklestirmelerini saglayan baslica unsurlar nelerdir?

Ulkemizdeki muslumanlarin bir cogu, gunluk hayatlarinda TV'den izledikleri ya da gazete'den okuduklari Islami terorizm olaylarina bir turlu anlam verememekte ve hep bir agizdan "Bu gercek islam degildir, Islam kardeslik ve hosgoru dinidir" safsatalarini gevelemektedir.

Bu sorularin cevabini bulabilmek icin yine Islam tarihine bakmak gerekir.

Bugune kadar yasanmis ve yasanan cirkin teror olaylarinin baslangic noktasi Muhammed ve o'nun teroristler tarafindan halen uygulanmakta olan sunnetleridir. O'nun muridlerine ogrettigi yasam tarzidir. Islam dininin yaraticisi Muhammed, muridlerine her konuda kendisini ornek almalarini buyurmustur;

Al-i İmran 31. De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

Ahzab 21. Andolsun, Allah'ın Resülünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.

Konuyu okuyan nice musluman arkadaslarin aydinlanabilmesi umidi ile ilk olarak Bedir savasi'na sebep olan Nahle baskinini saglam islami kaynaklar ile paylasiyorum..

Arapca "Gazve" ve "Sariyye" kelimlerinin Turkce anlamlarinin "Gafil avlama, pusuya yatma, arkadan vurma, habersiz avlama, ani baskin" oldugunu dikkate alarak lutfen okuyunuz..

BATN-I NAHLE SERİYYESİ

Medine'de hicretten sonra yeni bir devletin kurulması ve Kur'ân-ı Kerîm'de İslâm duşmanlarıyla savaşa izin verilmesi üzerine Hz. Peygamber, mücadele halinde olduğu Kureyşli muşriklere karsı kesin bir tavır ortaya koydu. Kureyş kervanlarının Medine çevresinden geçmesine engel olmayı, bunlara baskınlar düzenleyerek kendilerini İktisadî baskı altına almayı, can ve mallarına zarar vermek suretiyle onlara karsılık vermeyi kararlaştırdı. Bu maksatla, hicretten yedi ay sonra Suriye'den gelen Kureyş ticaret kervanlarına karsı çeşitli gazve ve seriyyeler tertip etti. Ancak Kureyşliier kendi istihbaratları ve Medine'deki bazı münafıklarla Yahudilerden aldıkları haberler sayesinde bu baskınlardan kurtulmayı başardılar. Hicretten sonraki 7-16. aylar arasında Hz. Peygamber'in hazırladıgi dört gazve ve uç seriyyede ticaret kervanlarına baskın yapılamadıgi gibi çarpişma da vuku bulmadı.

Hz. Peygamber hicretten on yedi ay sonra, Nahle Seriy-yesi veya Abdullah b. Cahş Seriyyesi diye de bilinen Batn-ı Nahle Seriyyesi'ni düzenledi. Bu seriyyenin nereye ve ne maksatla gönderildiğini çok gizli tutmaya karar verdi ve bunun için bazı tedbirler aldı. Halası Ümeyme'nin oğlu ve aynı zamanda süt kardeşi olan Abdullah b. Cahş el-Esedî'ye bir akşam sabah namazına silâhlarıyla birlikte gelmesini söyledi. Sabah namazı kılındıktan sonra muhacirlerden yedi veya sekiz kişi ile bir araya geldiler. Hz. Peygamber kâtibi Übey b. Kâ'b'a bir mektup yazdırarak Abdullah'a verdi ve kendisini seriyye kumandanı tayin ettiğini bildirdi. Medine'nin doğu yönündeki Necid yolunu takip ederek iki gece yol aldıktan sonra mektubu açmasını ve içindeki emri yerine getirmesini söyledi. Abdullah iki gece sonra Batn-ı Melerdeki İbn Dümeyra kuyusuna varınca mektubu açtı ve arkadaslarına okudu. Hz. Peygamber mektupta Tâif- Mekke arasındaki Batn-ı Nahle'ye kadar ilerlemelerini ve orada güneyden gelecek Kureyş kervanını gözetlemelerini emrediyordu. Abdullah Hz. Peygamber'in emrine uyarak arkadaşlarını kendisiyle birlikte gelip gelmemekte serbeşt bıraktı. Seriyyede bulunanlar onunla birlikte gelmek istediklerini söylediler. Hepsi de muhacirlerden olan seriyye mensupları şunlardı: Ebû Huzeyfe b. Utbe, Âmir b. Rebîa, Vâkıd b. Abdullah, Ukkşe b. Mihsan, Hâlid b. Bükeyr, Sa'd b. Ebû Vakkâs, Utbe b. Gazvân. İbn Hi-sâm ile Taberî sekizinci olarak Süheyl b. Beyzâ'nın adını zikrederler. Seriyye mensuplarının on iki veya on uç kişi olduğuna dair rivayetler de vardır.

Abdullah aldigı emir gereğince yolunu değiştirerek Mekke'nin güneyine Batn-ı Nahle'ye doğru İlerlemeye başladı. Burası Yemen-Tâif istikametinden gelenlerin Mekke'ye giderken uğradıkları son menzildi. Seriyyede iki kişiye bir deve dusüyordu. Sa'd b. Ebû Vakkâs ile Utbe b. Gazvân'ın nöbetleşe bindikleri deve kayboldu. Onlar iki gün boyunca deveyi ararken arkadaşlarından uzaklaştılar, bir daha da buluşamadılar.

Batn-ı Nahle'ye varan Abdullah ve arkadaşları orada beklemeye başladılar. Receb ayının son günü İbnü'l-Hadramf-nin başkanligında Tâiften dönmekte olan bir Kureyş kervanını farkettiler. Savasın yasaklandigı haram aylarinin son gününde bulunmaları sebebiyle kervana hücum edip etmemekte tereddüt gösterdiler. Bir gün sonra ise kervanın Mekke haremine gireceğini ve yeni bir yasagın başlayacagını, dolayısıyla kervanın kurtulacagını dusündüler. Sonunda dört kişinin bulunduğu kervana saldırmaya karar verdiler. Kervanın yöneticisi Amr b. Hadramî'yi Öldürüp Osman b. Abdullah b. Mugîre ile Hakem b. Keysân'ı esir aldılar ve kervana el koydular. Nevfel b. Abdullah ise kacıp kurtuldu. Abdullah b. Cahş ele geçirilen ganimeti beşe bölerek beşte birini Hz. Peygamber için ayırdi; geri kalanı kendi aralarında böluştuler. Ganimetlerin taksimini bildiren âyetin henüz nazil olmamasına rağmen Abdullah'ın bu taksimi ilahî emre uygun duştü.

Mücahidler Medine'ye geldiklerinde Hz. Peygamber iki esiri hapsetmekle beraber kendisine ayrılan ganimet hissesinden bir şey almadı ve haram ayda savastıkları için onları azarladı. Seriyye mensupları Hz. Peygamber'in ve müslümanların kendilerini kınamalarına çok üzüldüler. Ancak bir süre sonra durumu aydınlatan âyetler nazil oldu-. Allah Teâlâ haram aylarda savaşmanın büyük gunah olduğunu, fakat Allah'ı inkâr etmenin, insanları Mescid-i Harâm'ı ziyaretten alıkoymanın ve halkını oradan cıkarmanın daha büyük günah olduğunu, fitne cıkarmanın ise adam öldürmekten de beter olduğunu beyan etti. Böylece seriyye mensuplarının haklıligı ve Allah tarafından bagişlandıgi kesinlik kazanınca Hz. Peygamber kendisine ayrılan ganimeti aldı.

Kureyşliler'in iki esiri kurtarmak için gönderdikleri fidyeyi Hz. Peygamber, develerini aramakta olan Sa'd ile Utbe'nin Medine'ye dönusüne kadar kabul etmedi. Daha sonra her esir için 1600 dirhem fidye aldı. Esirlerden Hakem b. Keysân İslâmiyet'i kabul ederek Medine'de kaldı.

Batn-ı Nahİe Seriyyesi, müslümanların ilk defa bir duşmanı öldürdugü, onlardan esir alıp ganimet ele geçirdiği bir seriyyedir. Bu seriyye ile Hz. Peygamber, Mekke'nin güneyinden böyle bir saldırı beklemeyen Kureyşli muşriklere gözdagı verdi. Asırlardan beri kullandıkları ticaret yollarını kesebileceğini, hatta isterse Mekke'ye kadar yaklaşabileceğini onlara gösterdiği gibi Medine İslâm devletini ciddiye almak mecburiyetinde olduklarını da hissettirdi. Bu sefer aynı zamanda iki taraf arasındaki savaş ateşini tutuşturan bir kıvılcım vazifesi gördü. Nitekim iki ay sonra büyük Bedir Gazvesi meydana geldi ve onu diğerleri takip etti.

Kaynak:

Buhârî, "cİIim", 7; Vâkıdî, el-Meğazî, I, 2, 13-19; İbn Hisâm, es-Sfre, I, 601-606; İbn Sa'd, et-Tabakât, II, 10-11; Taberî, Tefsir, II, 201-208; a.mlf., Târth (de Goeje), I, 1273-1279; Süheylî. er-Rauzü'l'ünüf, V, 78-81; VI, 44-46; İbn Kesîr, el-Bidâye, III, 248-252; Tecrid Tercemesi, I, 433; Diyârbekrî, Târîhu'l-hamts, I, 365-367; Koksal, İslâm Târihi (Medine], II, 33-37; M. Hamîdullah, el-Vesâ iku's-siyâst'yye, Beyrut 1405/1985, s. 67-68; a.mlf., İslâm Peygamberi, I, 42, 235-241, 504; II, 1091; Abdülcebbâr Merısî el-Ubeydî, "Seriyyetü Nahle ihda serâya'r-resûl el-hâm-me el-Mü*errihu'l-cArabr, IX, Bağdad 1978, s. 145-179; İsmail L. Çakan. "Abdullah b. Cahş",

Iste ustte anlatilan baskinci, eskiya, fidyeci, yol kesici teror orgutu ele basi, bugun muslumanlarin ove ove bitiremedigi Muhammed efendidir. Muhammed bu baskindan daha sonra Mekke istikametli bir baska kerevana saldiri duzenlemis ve kerevan Muhammed'in saldirisindan kurtularak Mekke'ye varmistir..Olaydan haberdar olan Mekkeliler artik kervanlara yapilan bu baskinlardan oturu Muhammed'den hakli bir bicimde kurtulmak istemisler ve buyuk bir ordu ile Muhammed'in eskiyalarinin uzerine yurumuslerdir.

Bedir Savasini Mekkeli musrikler kaybetmistir. Musriklerin kumandani Ebu Cehil savas sonunda yarali olarak ele gecirilmistir.

Ebu Cehil oldurulurken bile asaletinden taviz vermemis, soylu bir kabilenin soylu bir bireyi olarak hayata gozlerini yummustur. Iste Ebu Cehil'in oldurulus ani yasananlar;

Peygamber (s.a.v.) : "Acaba Ebû Cehîl ne yaptı, ne oldu? Kim gidip bir bakar?" diyerek, ölüler arasında onun araştırılmasını emretti. Aradılar bulamadılar. Peygamber (s.a.v.): "Arayınız, onun hakkında sözüm var. Eğer, siz, onun ölüsünü teşhis edemezseniz, dizindeki yara izine bakınız.

Bunun üzerine İbni Mes'ud, Ebû Cehîl'i aramaya gitti. Onu son nefesinde buldu ve tanıdı. Kendisine ;

"Ey Ebû Cehîl sen misin?" dedi. Boynuna ayağıyla bastı. Sakalını tutup çekti. "Ey Allah'ın düşmanı! Allah nihayet seni hor ve hakir etti mi? " dedi.

Ebû Cehîl, "Ne diye hor ve hakir edecek, sizin öldürdüğünüz adama üstün bir kimse daha var mı? Onların benim gibi bir adamı öldürmelerinden benim için arlanacak ne var? Ey koyun çobanı! Allah seni hor ve hakir etsin! Sen, çıkılması pek sarp bir yere çıkmışsın! Sen bana bu gün, zafer ve galibiyetin hangi tarafta olduğunu haber ver !" dedi. İbni Mes'ud, "Allah ve Resulünün tarafındadır!" dedi. 44

Ebû Cehîl'in miğferini kafasından çıkarırken, "Ey Ebû Cehîl! seni öldüreceğim" dedi.

Ebû Cehîl, "Sen kavminin ulusunu öldüren kölelerin, ilki değilsin! Fakat bu gün senin beni öldürmen, doğrusu bana çok ağır ve çetin geldi.

Ben, Hılfü'l-Fudül veya Mutayyibin'de bir adam tarafından öldürülmemi ne kadar arzu ederdim" dedi.45

Ebû Cehîl'in başı kesilip huzura getirilince, Resülullah, Allah'a hamd-ü sena etti:

"Hamd olsun O Allah'a ki, kuluna yardım etti, dinini üstün kıldı. Allah'ım! Bana olan vadini yerine getirdin. Hakkımdaki nimetini de tamamla " dedi.

Zehebî'nin tespitine göre, Resul, Ebû Cehîl'in ölüsünün yanma kadar gitti. Onun üzerine dikildi.

"Hamd olsun O Allah'a ki seni zelil ve hakîr kıldı, ey Allah'ın düşmanı! Bu, bu ümmetin Firavn'ı idi" dedi.46

44- Buhari, Meğazi, Bab.8.

45- İbni Kesîr, es-Sire, I/ 475.

46- Delail, II/ 362.

Ustte ki kafa kesme olayinida okuduktan sonra sanirim kafanizda "Neden Islamci teroristler kafa keser?" gibi bir soru kalmamistir. Cunku kafa ucurma, teroristlere bizzat efsanevi ele baslari Muhammed'den kalma bir sunnettir. Allah Ahzab suresinin 21. ayetinde "Andolsun, Allah'ın Resülünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır." demistir. Islamci teroristlerin bugun her kafa kestiklerinde "Allahu ekber!" diye bagirmalarinin nedeni budur. Iste Allah'in elcisinin guzel orneklerinden biriside bu "kafa kesme" sunnetidir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ha bu arada hemen belirtmek gerekir ki, Hendek savasinda cukurun kazilimindan sonra savasi kadin ve cocuklarin arasinda camiiden yoneten Muhammed, bedir savasindada suvarilerinin arasinda siki koruma altinda savasi yonetmistir.

Savas bittikten sonra kimin olup kimin olmediginden habersiz olmasinin nedenide budur. Muhammed hic bir zaman savasta kilic sallamamistir..Muminlere bolca cennet saraplari ve huriler vaadetmis, sehitligin allah katinda ne kadar yuksek bir rutbe oldugundan soz etmis ve kendisi cephenin en arkalarinda kancik gibi suvarilerinin arkasina siginmistir..

Ebu Cehil ise erkekce muhammedin eskiyalari ile dovusmus, yaralandiginda bile asaletini kaybetmemistir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ha bu arada hemen belirtmek gerekir ki, Hendek savasinda cukurun kazilimindan sonra savasi kadin ve cocuklarin arasinda camiiden yoneten Muhammed, bedir savasindada suvarilerinin arasinda siki koruma altinda savasi yonetmistir.

Savas bittikten sonra kimin olup kimin olmediginden habersiz olmasinin nedenide budur. Muhammed hic bir zaman savasta kilic sallamamistir..Muminlere bolca cennet saraplari ve huriler vaadetmis, sehitligin allah katinda ne kadar yuksek bir rutbe oldugundan soz etmis ve kendisi cephenin en arkalarinda kancik gibi suvarilerinin arkasina siginmistir..

Ebu Cehil ise erkekce muhammedin eskiyalari ile dovusmus, yaralandiginda bile asaletini kaybetmemistir..

Topkapı sarayını zıyaret etmedıysen bı zıyaret et kutsal emanetler bölumunu.Orda peygamber efendımıze ait kılıçları görebılırsın peygamber onları süs olsun dıyemı yaptırmış sayın sexi hunı.

Uhud Gazası müslümanlar için bir imtihan günü oldu.Düşmanlar Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'e kadar yaklaştılar.Attıkları ok mübarek dişine isbet etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yüzünün kanını silerken ,"kendilerini imana davet eden peygamberlerinin yüzünü kana bulayan bir kavim nasıl felah bulur?" buyurunca Al-i imran Suresi'nin 128, ayeti nazil olmuştur.Bu ayet-i kerime şöyle tefsir edilmiştir.(mealen);Ey Resulüm!Sen düşmanlarının hareketlerinden dolayı üzülme,onların hakkında bedduada bulunma, onların haklarında hikmetin gereği ne ise o teclli edecektir.Bu hususta(senin için emirden)onların hakkında takdiredilmiş olan şeylerden (birşey yoktur)bütün işler,bütün meydana gelecek şeyler Allahü Teala'ya aittir.Sen sabret,sen onları uyarmak için,onlar ile mücadele için gönderilmiş bir peygambersin,onların hallerinden sen mes'ul değilsin.Allahu Tealaseni onlara cihada memur ediyor ki onların bir kısmını parçalayıp atsın veya mağlub etsin ve tevbeye muvaffak kılarak,islamiyetle şereflendirerek af buyursun (veya) küfür içinde öldürerek (azap etsin) onlar böyle bir akıbete layıktırlar.Öyle küfürlerinde ısrar edenler azabı hak etmişlerdir." buyurdu.

Resulullah Efendimiz (s.a.v.)'in dişinin kırılması ve mübarek yüzünün yaralanması Ashab-ı Kiram'ın son derece ağrına gitti de "Kureyş müşriklerine beddua etsen" dediler.Resulullah Efendimiz(s.a.v.) "Ben lanetleyici olarak gönderilmedim.Fakat, doğru yola davet edici ve rahmet olarak gönderildim.Allah'ım!Kavmime doğru yolu göster!Çünkü onlar bilmiyorlar!"diyerek dua etti.(sallallahü aleyhi ve ala alihi'S- salatü ve's-selam.)

Kılıç kalkanla yapılan bır savasta karsındakı dusmana nereden keseyım dıye sorulmaz heralde.Kafada gıder,kolda,bacakta... adı ustunde savas tek gaye her ıkı taraf içinde dusmanı zayıflatmak galıp gelmektir.PKK nın sıktığı kursun adres soruyormu sehıtler her yerınden yara alıyor,can verıyor.Hz hamza göğsunden yediği mızrakla ölduruldu.Kalbını çıkarıp söktuler hangı musluman bır öluye böylesıne bır saygısızlık yaptı ? Anasını babasını dırı dırı kesıp çuvallara dolduran ınançsız ınsanları gazetelerde haberlerde göruyoruz,şahıt oluyoruz fazla söze gerek yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kenank, senin hayatın takiyye olmuş.

Bir kaç sorum olacak;

her silah sahibi asker, ön safta savaşmış mıdır?

Okun menzili 1 metre midir, okun kullanım amacı hemen yanındaki adamı öldürmek midir?

Savaş sona erdikten sonra yerde yatan yaralı adamın kafasını kesmek onurlu bir iş midir? (Savaş sırasında, göğüs göğüse çarpışmadan bahsetmiyoruz)

Kafası kesilen adamın kafasının taşınması ile başka birinin kalbinin çıkarılıp taşınması arasında ne gibi etik farklar vardır?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kenank, senin hayatın takiyye olmuş.

Bir kaç sorum olacak;

her silah sahibi asker, ön safta savaşmış mıdır?

Okun menzili 1 metre midir, okun kullanım amacı hemen yanındaki adamı öldürmek midir?

Savaş sona erdikten sonra yerde yatan yaralı adamın kafasını kesmek onurlu bir iş midir? (Savaş sırasında, göğüs göğüse çarpışmadan bahsetmiyoruz)

Kafası kesilen adamın kafasının taşınması ile başka birinin kalbinin çıkarılıp taşınması arasında ne gibi etik farklar vardır?

Atatürk anafartaların basında iken orduyu hakım bır tepeden yönetmedımı ? Bu onun savasmadığı anlamına mı gelır.Hatta ve hatta patlayan sarapnel parcası savas esnasında göğsundekı saatıne ısabet etmedımı.Bombanın menzılı yada okun menzılı ne farkedıyor.Savas alanında değilmi bu ınsanlar.Ataturke savasmadı denılebılırmı elbettekı savastı askerıyle bırlık oldu.

Ben bıldığım doğruları söylemekten cekınmem takıyye yapacakta değilim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
"Sen babanın dinini bıraktın ha! Halbuki, o senden daha hayırlı idi. Demek sen onun fikrini hiçe saydın, şerefini düşürdün, öyle mi? Andolsun ki; biz de senin aklını akılsızlık ve ahmaklık sayacağız! Senin görüşünün yanlışlığını ortaya koyacağız! Şerefini kaybettireceğiz!"

Bu size neyi anımsatıyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Atatürk anafartaların basında iken orduyu hakım bır tepeden yönetmedımı ? Bu onun savasmadığı anlamına mı gelır.Hatta ve hatta patlayan sarapnel parcası savas esnasında göğsundekı saatıne ısabet etmedımı.Bombanın menzılı yada okun menzılı ne farkedıyor.Savas alanında değilmi bu ınsanlar.Ataturke savasmadı denılebılırmı elbettekı savastı askerıyle bırlık oldu.

Ben bıldığım doğruları söylemekten cekınmem takıyye yapacakta değilim.

:) Olur mu yahu takiyye müslümanlara farzdır!

Komik argümanlara devam ediyoruz anlaşılan. Demogoloji yapma girişimleri yerine sorulara cevap vermeni beklerdim... Zor geldi herhalde :)

Soruların kolay versiyonlarını sorayım sonra yavaş yavaş ilerleriz;

Dünya üzerinde herhangi bir savaşta kullanılmamış bir kılıç olabilir mi?

Ok nedir?

Ok savaşlarda hangi amaç ile kullanılmaktaydı acep?

Kafa ve kalp vücudun neresinde bulunur? (insan vücudunun)

Bu vücut parçaları vücudun sahibi tarafında gönüllü bir şekilde, kolayca çıkarılıp takılabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Açıkçası sexy hurinin yazdıklarına hak vermemek elde değil..Çünkü günümüz koşullarında düşündüğümüzde yapılanlar insan hakları konusunda çirkin ihaller olduğu görülür..

Yol kesip adam öldürmek,üstelik ellerindeki malları almak tam anlamıyla gasp ve cinayettir...Ve işin müslümanlar için en çıkılmaz noktasıda Muhammed'in sonradan ganimeti kabul etmesi..(Başta kabul etmemesi pişmanlık vermiş gibi bir izlenim oluşturuyor ve hele hele bu meseleyle ilgili ayet inmesi tam şüphe)

Ama diğer taraftan kabul etmek gerekir ki..Daha İslamın doğuş safhasında bu adamlar çok çekkmiş ve kaynaklara göre iki taneside öldürüülüyor...Yani İşe birde burdan bakmak gerekir diye düşünüyorum..

Link to post
Sitelerde Paylaş
"Sen babanın dinini bıraktın ha! Halbuki, o senden daha hayırlı idi. Demek sen onun fikrini hiçe saydın, şerefini düşürdün, öyle mi? Andolsun ki; biz de senin aklını akılsızlık ve ahmaklık sayacağız! Senin görüşünün yanlışlığını ortaya koyacağız! Şerefini kaybettireceğiz!"

selimecan, bu Ebu Cehil'de de Kuran yazacak kadar edebi yetenek varmış ya... Baksana tarz aynı...

Bu arada Sexy Huri'nin söyledikleri kıvırtıp kurtulamayacağınız şeyler...

Aslında "yaşlanmıştı, o yüzden çarpışmaya katılmadı", "o peygamber ve komutandı, o yüzden o ölürse.... maazallah" diye döktürebilirdiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
:) Olur mu yahu takiyye müslümanlara farzdır!

Komik argümanlara devam ediyoruz anlaşılan. Demogoloji yapma girişimleri yerine sorulara cevap vermeni beklerdim... Zor geldi herhalde :)

Soruların kolay versiyonlarını sorayım sonra yavaş yavaş ilerleriz;

Dünya üzerinde herhangi bir savaşta kullanılmamış bir kılıç olabilir mi?

Ok nedir?

Ok savaşlarda hangi amaç ile kullanılmaktaydı acep?

Kafa ve kalp vücudun neresinde bulunur? (insan vücudunun)

Bu vücut parçaları vücudun sahibi tarafında gönüllü bir şekilde, kolayca çıkarılıp takılabilir mi?

Hayatınız geyık olmuş işiniz gucunuz geyık muhabbetı.Siz kım gerceklerı anlamak kım.Hayatın gayesıde boş zaten sıze göre eğlenın durun sızı eğlencenızden alıkoyanmı var.Fakat eğlenırken muslumanları alet etmeye çalışma herkesı kendınız gıbı görmeyın.Senın gıbı geyık muhabbetı yapan bır cahılın hayatta ne gıbı cıddı bır amacı olabılırkı.Sana yuzlerce kelıme yazsak boş.Altı delık çöp tenekesı mısalı yukardan at atabıldığın kadar dolmaz neden altı boş çünkü.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hayatınız geyık olmuş işiniz gucunuz geyık muhabbetı.Siz kım gerceklerı anlamak kım.Hayatın gayesıde boş zaten sıze göre eğlenın durun sızı eğlencenızden alıkoyanmı var.Fakat eğlenırken muslumanları alet etmeye çalışma herkesı kendınız gıbı görmeyın.Senın gıbı geyık muhabbetı yapan bır cahılın hayatta ne gıbı cıddı bır amacı olabılırkı.Sana yuzlerce kelıme yazsak boş.Altı delık çöp tenekesı mısalı yukardan at atabıldığın kadar dolmaz neden altı boş çünkü.

Kardeşim,

Orada bir sürü zırva yazmısın ama hepsi saçmalık. Soru soruyorum cevap verebileceksen ver veremeyeceksen sus otur kenara.

Zaten senin mantıklı bir cevap veremeyeceğin imza olarak kullandığın garip şeyden de belli.

"bir artı bir şunlardan biridir;

a) 1+1=3

B) 1+1=6387374,823673 x e^1/276 x (1-i)

b şıkkını ispat edemediğinize göre a şıkkının doğru olduğunu kabul etmeniz gerekmez mi?" Eğer bu argümanı doğru olarak görüyorsan cevap vermene gerek yok.

Muho'nun kılıç sahibi olması ve dişine ok gelmesi kendisinin savaşın ön saflarında olduğuna bir kanıt mıdır?

Savaş sonrasında zaten ölmekte olan birinin kafasının hunharca kesilmiş olması güzel ama başka birinin kalbinin sökülmesi kötü müdür?

Yerde yatan yaralı bir ateist görsen hemencecik kafasını kesiverir misin?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Teşekür ederim.

Biz bu işi Allah rızası için yapıyoruz.

Aslında Allah arızası için yapıyorlar... Allah arıza yapmış; peygamber gönderemiyor, mucize felan gösteremiyormuş... Teknik servis gelip bakıncaya kadar bunlar idareten bizi iman ettirme görevini yürütüyorlarmış.

Tabi bunlardan bazıları Allah'ın cezalandırıcı sıfatlarını da üstlenmişler. Örneğin, gidin bu yazdıklarımı kalabalık bir müslüman cemaatine yüksek sesle okuyun, müslümanlar Allah arızalı olduğu için sizi cezalandırma yani kafanızı kesme, yakma, taşlama gibi faaliyetleri bizzat yürüteceklerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Topkapı sarayını zıyaret etmedıysen bı zıyaret et kutsal emanetler bölumunu.Orda peygamber efendımıze ait kılıçları görebılırsın peygamber onları süs olsun dıyemı yaptırmış sayın sexi hunı.

Uhud Gazası müslümanlar için bir imtihan günü oldu.Düşmanlar Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'e kadar yaklaştılar.Attıkları ok mübarek dişine isbet etti.

Muhammed gazvelerde hicbir zaman kendisi kilic sallamamistir. Her zaman icin "surekli ovdugu" suvarileri arkasinda gazveyi arkadan izlemis ve talimatlar vermistir. Bugune kadar okudugum hic bir Islami kaynakta Muhammed'in gazvede bizzat kilic salladigina dair bir yaziya rast gelmedim. Lakin yaniliyor isem, lutfen kaynak belirtip, yanlisimi duzeltiniz. Bu konu hakkinda muslumanlar her zaman icin "Dendan-i saaddet" hadisesini ornek gosterirler. Uhud Savasinda peygamberin disinin kirilmasi olayina muslumanlar "dendan-i saadet" adini vermislerdir. Muhammed'in Uhud'da disinin kirilmasini, peygamberin cephede aslanlar gibi dovustugune ornek gosterirler ki, isin asli hicte oyle degildir. Muhammed'in disi, "Utbe bin Ebu Vakkas" isimli bir dusmanin eline bir tas alip, uzaktan Muhammed'e atmasi sonucu peygambere isabet etmis ve migferini yamultup disini kirmistir. Utbe'nin Muhammed'e savas aninda tas atmasinin nedeni de zaten Muhammed'in surekli suvarileri tarafindan korunmasi ve kimsenin yanina yaklasamamasindandir. Basta Cebrail olmak uzere, muslumanlari koruyan tum meleklerin neden Sallalahu Aleyhu ve sellem'in disinin kirilmasina engel olmadigi ya da bir baska deyimle "olamadigi" da diger bir ilginc meseledir. Dendan-i Saadet hakkinda daha fazla bilgi icin..

http://www.islam-watch.org/MohdZaidan/MZ_K...ntradiction.htm

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanlık asla bir kılıç ve kan dini değildir

Efendimiz, bütün hayatı boyunca, İslâm'ın getirdiği prensiplerden kıl kadar dahi inhiraf etmemiştir. Zaten O'nun bütün hayatı, İslâm'ın pratiğe dökülme ameliyesinden başka bir şey değildir. Bu durum, cihad ve harp mevzuunda da, diğer sahalarda da böyledir. Peki İslam neden cihada izin vermiş ya da bazı durumlarda cihadı emretmiştir?

a) Müdafaa

Evvela; İslâm bir millet veya ferdin, kendi varlığını tehdit eden, onu yok etmeye, öldürmeye çalışan mukabil güce karşı, nefis müdafaasını, karşı koymayı meşru kılar, hatta bazı durumlarda onu emreder. Biri sizin varlığınızı, malınızı, canınızı, dininizi, ırzınızı tehdit ediyorsa, onunla göğüs göğüse gelir, bu işin kavgasını verir ve kendisiyle hesaplaşırsınız. Meselâ, diyelim ki: Hasım bir ülke, kendisiyle sizin aranızdaki hudutları deldi ve içeriye girdi, ne yaparsınız? Ülkenizdeki bazı kimseleri yılan-çıyan haline getirip üzerinize saldırtsa ne düşünürsünüz? İşte, bu noktadan hareketle, Allah Resûlü tam 14 asır evvel kuvvet kullanmayı da bir disiplin olarak kabul etmiş ve Müslüman'ın, Müslümanca yaşayabilmesi için, hikmetin yanında kuvvetin, irşadın yanında caydırıcı gücün bulunması zaruretine de parmak basmış ve onurlu, haysiyetli yaşama yollarını göstermiştir.

B) Zulmü durdurmak

Saniyen; İslâm'da, mazlumun, mağdurun, mahkûmun, sahipsiz ve garibin imdadına koşmak için harp, meşru kılınmıştır. Zaten mü'minler imdada koşmazlarsa başka kim koşacak? Allah bizi yeryüzünde hakkı yerine koymakla vazifelendirmiştir. O noktayı tutmayı varlığımızın gayesi bilmeli ve elde etmeye çalışmalıyız. Biz, dünya muvazenesinde bize düşen vazifeyi temsil ettiğimiz günlerde, batılılar zulmen Hindistan'ı işgale yeltenmişler, "Donanma-yı Hümâyûn, şimdi Hind Denizi'ne açılıyor." dediğimiz zaman da, tıpkı çapulcular gibi hemen kaçmışlardı. Evet, o dönemde, dünya muvazenesinde bu kadar ağırlığımız vardı. Vardı.. ve Fransa'dan Hindistan'a kadar koskocaman bir dünyada, o müthiş hakemlik konumumuzla mazlumlar, mağdurlar bize koşuyor ve hak istirdadını, ihkak-ı hakkı bizim kapımızda arıyorlardı.

c) İrşad hürriyeti

Sâlisen; İslâm, hak ve hakîkati, doğruluk ve istikameti neşretme hürriyetinin birileri tarafından engellenmesi durumunda, o hürriyeti muhafaza etmek ve sağlama almak için harbe izin vermiştir. Dikkat ediniz; hak ve hakîkati neşretmek için muharebe yapılmaz! Hak ve hakîkati neşretme hürriyeti engelleniyorsa onun için muharebe yapılır. Dünyanın dört bir yanında, irfana açık mürşitleriniz harekete geçecek ve siz herkese İslâm mesajını ulaştıracaksınız. Şayet bunu, başkaları engellerse, o zaman da engelleri ortadan kaldırmaya çalışacaksınız. Çünkü onların bu davranışları, insanların hür iradeleriyle cennete gitmelerine manidir. Siz düşünce hürriyetini korumak ve muhafaza etmek için çalışacak ve sertliklerin, karşı koymaların bertaraf edildiği ölçüde dininizi neşredeceksiniz. Bunu yaparken de -isterseniz bunu dördüncü bir esas da sayabilirsiniz- insanlık şeref ve haysiyetini rencide etmeyecek, çoluk-çocuğa dokunmayacak, kadınlara ilişmeyecek, mâbedlere çekilen ve kendisini ibadet ü taata veren insanlara zarar vermeyecek.. harp etmeyenlerle de harp etmeyeceksiniz. Günümüzde sözde medeni dünyanın bu noktanın neresinde olduğu bütün âlemin malumudur.

Şimdi bir de bize bakın! Her halîfe ve tabiî başta Allah Resûlü olmak üzere etrafa asker gönderirken: "Yaşlılara, kadınlara, çocuklara, kendisini ibadet ü taate vermiş ruhbanlara ve mabedlere ilişmeyiniz.! Ağaçları yakmayınız.! Hayvanlara dokunmayınız.! Ve servetleri heder etmeyiniz." diye emirler veriyorlardı. Bombaların canavarca kullanılışlarını onaylayan kimselerin, bilmem ki bu disiplinlere riayet etmesi mümkün mü?

İnsafsız art niyet sahipleri

İnsafsız bir kısım art niyet sahiplerinin tarif ettiği gibi, Müslümanlık asla bir kılıç ve kan dini değildir. Vâkıa Efendimiz kılıç kullandı.. ve O'nun böyle gönderileceği, daha O gelmeden, geçmiş peygamberler tarafından haber verilmişti: Hazreti Mesih İncil'de, O'nu anlatırken şöyle der: "O'nun elinde kılıcı vardır." İcabında hak edenlerle yaka paça olacak ve savaşacaktır. Bu şartlar altında Allah Resûlü, cihada memur ediliyor ve hasımlarıyla da bu şartlar altında hesaplaşıyordu.

Âdeta O, inatçı muasırlarına: "Düşünce ve fikir hürriyetini engelleyemezsiniz; insanlığa giden yolları tıkayamazsınız." diyordu. Bin bir vahşet ve dalaletler tablosu olan Fransız İhtilal-i kebîrini, hürriyete açılmış bir kapı diye hâlâ alkışlarız. Hâlbuki içinde bin bir vahşet kol gezmiş ve her gün giyotinle binlerce insanın kellesi alınmıştır. Ve ihtilâl, âdeta kendi kendini yiyip bitirmiştir.

Oysaki, tam 14 asır evvel, Allah Resûlü'nün karanlıkları yırtan o aydınlık ve ışıktan eliyle zulüm ve istibdat bertaraf ediliyor, hürriyet de getirilip insanlığın önüne seriliyordu. Ancak Allah Resûlü döneminde bu yapılırken İslâmî cephede ölen insanların sayısı, sadece 100 küsurdu. Dikkat ediyor musunuz, sadece İkinci Cihan Harbi'nde, iki vahşet birbiriyle boğuşurken 40 milyonu aşkın insan ölmüştü. Rusya'da gayr-i insanî bir sistemin oturması için bir çırpıda yüz küsur milyon insan öldürülmüştü. Onların kanları üzerinde âdeta gemiler yürütüldü, enkazlarından binalar yapıldı ve bu binaya da "yeni sistem" denmek istendi ki, bu sistemin adı komünizm idi.

"Yamyamları geçmişti beşer yırtıcılıkta!

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi."

ÖZETLE

1- Efendimiz, bütün hayatı boyunca, İslâm'ın getirdiği prensiplerden kıl kadar dahi inhiraf etmemiştir.

2- İslâm'da harp, mazlumun ve mağdurun imdadına koşmak için meşru kılınmıştır.

3- İslâm, hak ve hakikati, doğruluk ve istikameti yayma hürriyetini korumak için harbe izin vermiştir.

FETHULLAH GÜLEN

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fetoscu yalanci selim...

Madem muslumanlar kendilerini mudafaa etmek icin savas yapmislar..

O halde Islam kaynaklarinda gecen 70 tane savasin neden hep dusman topraklarinda oldugunu nasil aciklayacaksin?

Muhammed denen eskiya teror orgutu ele basisi, muslumanlari savunmak icin mekke kervanlarina mi baskinlar duzenlemis?

Yahudi kabilelerin koylerine sehirlerine uykulu olduklari zamanda gece baskinlari duzenleyen senin eskiya peygamberin degil mi?

Suursuz, sahtekar, duzembaz hasereler sizi..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...