Jump to content

Evrimsel Ahlak


Recommended Posts

İnsan, herhangi bir başka primattan çok da farklı olmayan, bir başka türdür sadece. Çok övündüğümüz beynimiz kat kat yapıdadır (mecazi değil, fiziksel olarak); en altta bulunan, ve yüz milyonlarca yıl önceki atalarımızdan (sürüngenler) miras aldığımız (ve aynen koruduğumuz) sürüngen beynimiz; çok sosyal, insani, manevi bilmemne zannettiğimiz hareket, ilişki, davranışlarımızın neredeyse tamamını doğrudan etkiler. Yeni bulunduğumuz ortamı domine etmeye çalışırız. Aşk, sevgi bilmemne zannettiğimiz şeylerin TAMAMI sürüngen beynimizin işidir. Hayati yeteneklerimizin tümü burada olur biter.

Bkz: http://www.crystalinks.com/reptilianbrain.html

Bunun üzerinde memeli beyni denen kısım bulunur. Limbik sistem, genel olarak duyguları kontrol eder. Hafıza, öğrenmek vs. gibi işlerin döndüğü yerdir.

En tepede de "soylu" neocortex bulunur. Burada da tahmin etme, karar verme, analitik düşünce vs gibi işler döner. Avcılarda noecortex daha büyüktür. İnsansı maymunlarda ve insanda ise neocortex, inanılmaz büyüklüklere ulaşmıştır. Bunn sebebinin, primatlardaki sosyal hayat olduğu düşünülüyor. Beyin büyüklüğü ile sosyal ilişki içinde bulunulan birey sayısı arasında doğrudan bağlantı bulunduğu bilimsel bir gerçek. Sosyal bağların evrimsel bir avantaj olduğu bir gerçek; ama hiçbir hayvan, insan gibi yüzlerce değişik sosyal figürle binlerce değişik iletişim içinde bulunamaz; bunu kaldıracak bir beyin geliştirmemiştir. Bunu yapabilme sebebimiz, devasa neocortex'imiz; daha doğrusu neocortex'imizi büyümeye iten evrimsel zorlama sosyal ilişkinin evrimsel avantajları.

İşte; insan olmak bu kadar birşey. 100 değişik adamla 100 değişik muhabbet edebilelim ve tamamen yabancı olarak kalmayalım, bağ kuralım, birbirimize ısınalım diye var olan koca neocortex'imiz bizi insan yapan (hayvandan ayıran) yegane şey. (yalnız, dikkat, bu ayrıcalık sadece bize özgü değildir; diğer maymunlarda ve yunuslarda da insan kadar olmasa da devasa neocortex'ler bulunur.)

Lafın ne yöne gideceği az çok bellidir artık. Ahlak denen şey, aslında neocortex'imizde olagelen, "yabancıyı dosttan ayırabilme" yeteneğimiz; bir davranışın sonucunun karlı mı zararlı mı çıkacağı olacağını hesaplama gücümüzdür. Sosyal ilişkilerin evrimsel avantajı yüzünden gelişmiş bir beynimiz var; ve sosyalliğin avantajlarından faydalanan, bu faydayı genetik olarak öğrenmiş bir türüz. (Geyikler de aslandan kaçmanın faydasını genetik olarak öğrenmiştir.)

Ahlak neden bir tek insanda vardır da, diğer hayvanlarda (primatlar ve yunus vb gibi birkaç tür dışında) yoktur sorusunun cevabı bu işte; kocaman bir neocortex.

Ahlakın, sonradan bulunmuş birşey olmak yerine neden intrinsic bir özellik olduğunu anlatabildim sanıyorum. Biyolojik gerekçeler yüzünden ahlak denen şey vardır. Sebep, sosyalleşmek, toplumla karmaşık ilişkiler kurmak, bu sebeple dış dünyadaki tehlikelere ve tür içi şiddete karşı korunma sağlamaktır.

Çok zevkli bir konu var burada, anlatmadan geçemeyeceğim. Maymunlarda sosyalliğin asıl gerçekleşme yöntemi birbirini tımar etmektir. Noecortex büyüklüğüne göre oranlarsak, insanlar, maymunlardan daha karmaşık, daha büyük topluluklarda yaşamaktadır. Bir maymun neredeyse tüm gününü diğer maymunları tımar etmeye ayırır. İnsan bunu yapmaya kalksa tımar etmekten başka birşeye vakit bulamayacaktır.

"Konuşma" ya da "dil"in ortaya çıkış sebebi de işte tam olarak budur. İnsan tüm gün birbirini tımar edemez ama tüm gün konuşabilir. Ki konuşur da. Tüm gün çene çalarız. Havadan sudan konuşarak sosyal bağlar kurmak, zaten "dil"in icat edilme sebebidir. İnsan konuşma yoluyla, tımara göre çok daha fazla sayıda başka bireye ulaşabilir. Bu sebeple çok daha büyük topluluklar kurabilir. (Yalnız dikkat, topluluk demek, bir bizon sürüsü demek değildir. Bizonlar yanyana dururlar, ama sosyal ilişki içinde olduğu birey sayısı belki birkaç tanedir, daha fazla değildir. İnsanın ise yüzlerce arkadaşı olabilir. Her durumda da bunlardan biri yardıma koşar.) İnsanın konuşma sebebi SADECE budur. Konuşma yoluyla iletişimin diğer faydaları sadece bonus'tur. Asıl sebep budur.

Lafın tam ortasında kestim; daha da devam edeceğim.

Bir sonraki yazımda kadınların neden konuşma konusunda daha becerikli olduğunu anlatacağım. (İlginç olsun, dikkat çeksin, okunsun diye söyledim) :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 154
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Pekala; akıl denen şeyin, toplumsal dayanışmanın faydaları gereği evrimleştiğini; başka bir biyolojik amacı bulunmadığını söyledim. Ahlak ve akıl nasıl birleşiyor? Adam öldürmek neden intrinsic olarak kötüdür?

Birey için (bkz: dipnot) iki tür topluluk vardır. Tanıdıklar ve yabancılar. Tanıdıkları öldürmek avantajlı değildir. Çünkü tanıdıklar birbirlerine yardım için vardır. (Gün gelir yardım eder) Bu yardımı sadece boğulmaktan kurtarmak diye algılamamak gerek. yiyecek aramak, toprağı korumak, eş bulmak, bunların tümü tanıdıkların işbirliği ile yapılır.

İlk insanın toplumsallaşmayı öğrenerek, bir arada hareket ederek ne büyük vahşetlere yol açtığını; diğer maymun sürülerine saldırarak korkunç bir terör estirdiğini; henüz hiçbir alet kullanamazken dahi en yırtıcı hayvan olduğunu anlatan teoriler var, duymuşsunuzdur. İşbirliği evrimsel olarak faydalıdır ama bunu yapabilmek için görece gelişmiş beyinler gerekir.

Yabancı "insan"ları öldürmek de kötüdür. Çünkü muhtemelen onlar da bir sosyal topluluktur, ve direnç göstereceklerdir. Düşman ancak tek ise öldürülebilir. Dahası, bu müthiş bir enerji isteyecektir, ve son derece risklidir. Eğer mesele hayati bir mesele değilse, bu çabaya girmek basitçe gereksizdir. Bu hesapların kısmen kodlarımıza genetik olarak işlendiğine (atalarımızdan miras aldığımız reptilian beynimizde) ve kısmen de limbik beynimizde hesaplandığını düşünüyorum. (Tanıdığını öldürenlerin gözümüze daha "vahşi" göründüğünü hatırlayalım; dostlar öldürülmezler.)

Bu açıdan, kötülük'ü (toplumun bütününe kötü olacak davranışı) ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bireysel çıkar hesabında pozitif çıkan davranış, ne olursa olsun yapılır. Bunun önüne birtakım "ulvi" gerekçeler koyarak geçemezsiniz. Nedenlerle oynayarak, yapılanın ne kadar ahlakdışı olduğu anlatılarak kötülüğün önüne geçilemez. Sadece ceza ve ödül sistemi ile, kişisel çıkarları değiştirerek sonuç değiştirilebilir.

Ceza ve ödül ile de, kötülük tamamen ortadan kaldırılamaz. Önceki yazımda anlattığım; sadece toplumun denge noktaları bir miktar kayabilir. Ama marjinal durumlarda insanlar gene adam öldürecek, tecavüz edecek, hırsızlık yapacaktır. Bu çaba gereksiz, ve bence yanlıştır. (Yanlış olan hukuk sistemini vs. ortadan kaldırmak değil; kimsenin ahlaksız olmadığı bir toplum hayal etmektir) Alt komşu sesini çıkarmıyorsa, müziğin sesini açmakta çok azımız tereddüt ederiz. Ama alt katta iri yarı, ve her tıkırtıda yukarı gelen biri oturuyorsa, kulaklığımızı takar, öyle dinleriz müziğimizi. Komşuyu rahatsız etmek istediği kadar etik anlamda "kötü" olsun; sonuçlar bizim hareketimizi tayin eder; sebepler ve gerekçeler değil.

Bu yüzden etik için bugüne kadar söylenmiş olan her kelimeye katıla katıla gülüyorum; bu zırvalığı topyekün kaldrılıp atılması gerektiğini düşünüyorum. Bu iş, bu referansta düşünülemez. Kötülük hoş değildir, önüne geçilmelidir. Ama kötülüğün ne olduğunu anlayamamış birtakım felsefecilerin, birtakım kutsal kitapların dedikleri üzerine inşa edilmiş bir hukuk yapısı paramparça olmaya mahkumdur. Yanlışın üzerine doğru inşa edilemez.

Bu görüş, ahlak tartışmasından çıkıp tüm hayat görüşünü içine alacak kadar derin bir görüştür. Yaşamak için hayatı anlamamız gerekmiyor, hatta anlamamalıyız da. Anlamaya başladığımızda ortaya çıkan gerçekler çok ürkütücü. Hiçbir adaletin bulunmadığını acı içinde farkediyoruz. Aslında olan bitenin basit bir numbers game olduğunu. Aslında değer verilecek pek birşey olmadığını, istatistiği oluşturan küçük bir puzzle parçası olduğumuzu. Esas oyun bambaşka bir düzeyde oynanıyor. Dünya savaşında bir askerin botunun altında ezilen bir beceğin neler olup bittiğini anlayamaması gibi, biz de aslında hiçbirşeyi anlamıyoruz. Bu sebeple de bu tip konularda ahkam kesmeyi bırakmalıyız.

"Time quotes" diye bir aratın google'da; binlerce laf söylenmiş bunun adına. Ama zaman hakkında edilmiş tek bir doğru laf vardır insanlık tarihinde: "Zaman, saatime baktığımda gördüğüm şeydir." Bu kadar. Herşeyi anlamlandırmaya, derinleştirmeye, kişiselleştirmeye o kadar meraklıyız ki. Daha 300 sene öncesine kadar evrenin merkezini dünya zannediyorduk. Birtakım diferansiyel denklemlerin sonucu olup bitmektedir herşey. Onun dışında da "aman insan, yüce varlık, ahlak, insani değerler" falan da yoktur. Söylenecek çok şey var, ama zaten kimse okumuyor, okumayacak, o yüzden kesmekte fayda var.

Dipnot: Bu tartışmada, temel alınan referans; çıkar hesabının SADECE birey için yapıldığıdır. Toplumun iyiliğini gözetmek sözkonusu dahi değildir. Toplumun; ya da bir başkasının iyiliği bireylerin umurunda değildir (sonuçta kendisi için bir iyilik yoksa); ve bu "iyi"lik evrimsel avantaj anlamı taşır. Aynı yiyecek için bir aslanla rakipseniz, aslana dokunmamak iyidir; ama rakip bir çakal ise (ve rekabet edeceğini gösteriyor ise), çakalı öldürmek iyiliktir.

Dipnotun dipnotu: İnsanların, toplum iyiliğini paramparça etmek pahasına da olsa, kendi çıkarlarını gözettiği tartışmasız bir gerçektir. Gündüz Vassaf'ın yanılmıyorsam "Cehenneme Övgü" kitabında nefis anlattığı üzere; modern hayat dinamikleri tamamen bu olgu (kişisel çıkar) üzerine kuruludur. Bir stada girerken, öndekiler ezilecek dahi olsa, arkadakiler bir an önce girebilmek için azıcık azıcık iterler öndekileri. Otobüse bindiğinizde arkaya doğru ilerlemeyenlerden nefret ederken; arkada duran kişi iseniz, şöföre otobüse kimseyi almamasını bağırırsınız. Bir kızın birtakım porno görüntülerini izlerken, aynı kızın sizin eşiniz, çocuğunuz olması durumunda ne yapacağını düşünmezsiniz bile. Empati denen şey, ne yazıktır ki, pek de evrimsel avantaj sağlayan bir şey olmadığından gelişmemiştir büyük çoğunluğumuzda. Aslına bakılırsa, empati çoğu zaman evrimsel olarak zararlıdır bile.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Belki sana göre sen evrimün ürünüsün ama ben değilim... O yüzden mükünse biz terimini kullanma... Ya da bana Bana 10 da bir kalp kapakçığının ne işe yaradığını veya yaramıyorsa niye körelmediğini anlat...

Bilim forumunda da sordum oradan da bir cevap çıkmadı..

Link to post
Sitelerde Paylaş

10da 1 kalp kapakçığı diye birşey olmaz

10 da 1 göz olmayacağı gibi

Senin gözün kızılötesini göremiyor diye %70 göz mü oluyor?

Evrimsel süreçte tedrici olarak fonksiyon değiştirseler dahi her yapı kendi içinde bütündür ve her aşamada bir işe yararıyorsa veya en azından zarar vermiyorsa önemli bir bedele malolmuyorsa varlığını devam ettirebilir uzun süre o türde

Sen evrim ürünü değilsin pardon Allah seni çamurdan yarattı

tarihinde DeHRi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

DEHRI Arkadas yazini büyük bir Zevlke okudum.

Sizin Bahsetiginiz olaylar gercek olmasiyla beraber,Insanlar tarafindan cogunlukla rededilen ve bu konuda susmayi yegeledikleri,bir olaydir.

Insanlari Hayvanlardan ayiran bir tek Özellik:Insanlarin bilhassa Allahtan cok Kanun ve Cezalardan dolayisiyla,Polis,Jandarma ve Kendinden güclü Kimselerden korkmalari.Kendilerine bi nevi Takma Ahlak edinme Zorunlulugu getirmistir.

Ne kadar Allahtan da korkarim,haksizlik yapmam diyenler varsada bunlar Azinliktadir.

Insani diger Hayvanlarla karsilastiracak olursak,en Cani Hayvandir diyebiliriz.

Insanlarda olan:Bencillik,Vurdumduymazlik,Egoistlik gibi Negativ Huy ve Ahlak Insanlari Hayvanlara göre,daha Cani yapayor.

SAYGILAR.

tarihinde Dimension tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok güzel bir şekilde düşüncelerini aktarmışsın. Bu yazını arşivime alıyorum. Yazının başında verdiğin link'i şimdi incelemeye koyulacağım.

Paylaşım için teşekkür Dehri...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Diğer bir tatışma altında "İnsan öldürmek ile sinek öldürmek farklı mıdır?" cevap olarak yazdıgım yazıyıda buraya taşıyım hepsi bir arada dursun

Konu, ahlak. Mutlaka insan topluluğunda olması gerekmiyor; basit bir bakteri topluluğunda da ahlaktan bahsedilebilir : İyi, toplumun toplam çıkarı yönündeki davranış, kötü ise tam tersi. Fakat iyi davranış birey için her zaman kişisel çıkara aykırı olmayabilir. Ya da kötü davranış, bireyin çıkarını artırmayabilir. İyi-kötü'yü mesela HIRSIZLIK YAPMAK olarak düşünebiliriz.

Detayları geçiyorum. Teorik olarak toplum çıkarı, tüm bireylerin İYİ olması durumunda maksimum oluyor. Fakat bireyler, kendi çıkarlarını maksimize etmek isterler. John Nash'in oyun teorisi ile son derece ilintili.

Tamamen dürüst bir toplumda sistem kararlıdır. Herkes dürüst olmaya devam eder. Fakat bu topluma bir tane dürüst olmayan birey atarsanız; o birey kendi çıkarını çok artıracak, karşılık olarak birtakım bireylerin çıkarları azalacaktır. Toplum kısa süre içinde kendi çıkarlarını artırmanın yolunun dürüst olmamaktan geçtiğini görecek, hırsız olmaya başlayacaktır.

Fakat bir süre sonra, toplum için, hırsız olarak edilecek kar, dürüst kalarak edilecek kar'dan düşük olmaya başlayacaktır. İşte bu nokta toplumun denge noktasıdır. Örneğin bir hesapta; bireylerin %85'i dürüst, %15'i hırsız ise toplum çıkarı KARARLI bir biçimde MAKSİMİZE edilmiş olacaktır. Eğer dürüst oranı %90'a çıkarsa, dürüstler için hırsız olmak daha karlı hale gelmeye başlayacak ve denge durumuna dönülecektir.

Bu oranlar, edilecek karın güzel bir tanımı yapılırsa tam olarak hesaplanabilir. Ve bu oranlar öylesine kararlı denge durumudurlar ki, toplum yapay olarak ne kadar değiştirilirse, bu denge durumuna geri dönülecektir.

Burada bireylerin %85'i tamamen dürüst, kalanlar tamamen HIRSIZ demek değildir. Bireyler, karar alma süreçlerinin %85'inde dürüst davranıyorlar, %15'inde hırsızlık yapmaya karar veriyorlar demektir. Çünkü bireyin karar alması demek, kendi için KAR-ZARAR hesabı yapıyor olması demektir. Ben bireylern tamamen eşit olduğunu varsaydım. Sisteme biraz asimetri katarsanız bireyden bireye bu oranlar dalgalanacak, ama genel ortalama %85 olarak kalacaktır.

Gördüğünüz gibi AHLAK ve AHLAKSIZLIK tamamen matematiksel olarak ifade edilebiliyor. Daha doğrusu, toplumdaki ahlak oranı

hesaplanıyor.

Ahlaktan tamamen habersiz bir toplumu bir yerlere bırakırsanız, o toplum hızla bu kararlı denge noktasına gelecektir. Otomatik olarak bireylerin %85'i ahlaklı olacaktır.

Son sözler :

1. Ahlak ve ahlaksızlık, doğal bir sonuçtur.

2. Herkesin ahlaklı olduğu bir toplum kararlı değildir. Bozulmaya çok açıktır.

3. Ahlaklı sayısını yapay olarak (yani kar-zarar dengelerini bozmadan, sadece lafla) değiştirmeye çalışmak nafile bir çabadır. Toplum kısa süre içinde kararlı denge noktasına dönecektir, çünkü bu denge noktası, ortalama olarak bir bireyin maksimum kar edebileceği noktadır.

Ahlak, sadece insana özgü, yüce bir özellik olduğu tamamen yanlıştır. Ahlak denen şey, basit bir matematiksel sonuç, bireyin karını maksimize ederken ulaştığı bir sonuçtur.

Dikkat ettiğiniz gibi kar-zararın değiştirilmesinden bahsetmedim. Kar-zararı aynı bırakıp bireyin ahlakını değiştirdim. Buraya dikkat.

Gördüğünüz gibi, dünyadaki diğer herşey gibi, AHLAK=MATEMATİK'tir. Matematiği bu yüzden de daha çok sevmeliyiz. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlâk kelimesine günümüzde bu yazılarda incelendiğinden çok daha farklı anlamlar yüklenmiş ve kavramın içi ilk akla gelenden çok daha derin bir biçimde doldurulmuştur. Ahlâkın ortaya çıkışının ve ahlâksızlık oranının gerekliliğinin evrimsel açıklaması Makyavel'in iyi, kötü, toplum vs. ile ilgili modellemeleriyle aynı şeyi ifade ediyor ve aslında ahlâkı bireyselcilik temeline oturtmaktan başka bir şey söylemiş olmuyor. Makyavel'in yorumlarını ve bu evrimsel açıklamaları biz de kabul ediyoruz fakat bizce bu yorumlara etiği tümden saran ve onun her konusuna açıklık getiren açıklamalar olarak bakmak yanlış olacaktır zira etik tartışmalar genellikle bütün bunların doğruluğundan azade işliyor.

Bir eylemin ahlâkî olup olmadığından bahsedilirken genellikle bu bireyselci gerçekler görülmezlikten gelinir ve etik değerlere kutsal anlamlar yüklenme yönelimine gidilir. Bireyselci yorumların kavranması tartışmalardaki bu tutumun yok edilmesinde ve asıl üzerinde durulması gerekenden uzaklaşmanın engellenmesinde önemli bir yer tutuyor. Ne var ki Makyavelist yorumları kavramış olmak etik değerlerin tümden yok olduğuna ve yorumların tartışmalara noktayı koyduğuna inanmayı tetikliyor ki bu yanlıştır zira bireyselcilik temeli akılda bulundurularak da hırsızlığın etik olup olmadığı tartışılabilir ve doğru olan da budur.

Her şey bireyin maksimum kârı üzerine kuruluysa bir edimin ya da tutumun evrensel iyiliğinden nasıl bahsedilebilir, bunun ayrı bir konu olduğunu belirterek bu kısmı boş bırakmak istiyorum.

tarihinde Trajito tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Trajito güzel bir açılım yakalamışsınız...

Bende farklı açılım yapmak istiyorum!

Ahlak ve ahlaksızlık kavramları üzerinde toplum baskın belirleyici bir rol almaktadır...

Fakat bu kavramların anlaşılması ve ortaya çıkarılmasında da toplumlara yön verenlerin büyük etkisi vardır...

Yani bir noktada bireyci kalıplarda harmanlanan ahlak anlayışı toplum içinde,

Kabul edilip daha sonraki nesillere aktarılabiliyor.

Yani belirlenimde tek tek bireyler etkili olup bütüncül bir kalıp yaratabildiği gibi;

Sadece tek bir kişide kavramsal olarak etik belirleniminde etkili olabiliyor!

Saygılar

Link to post
Sitelerde Paylaş

DeHRi'nin yazısı bireyselcilik gerçeğine değinirken birçok kavram kargaşının üzerine bina olmuş bir yapıyı kullanmış. İyi ve kötünün anlamsızlığını filozoflar farklı şekillerde kezlerce dile getirmişler ve o açıklamalardan öyleleri var ki onlarda bu yazılardakinden çok daha sağlam bir düşünce sistemi kullanılmış. Dilin bir sosyalleşme aracı olarak ele alınmasının yanında her şeyin temeli ve her şeyi var eden sistem olduğunu (Hiç şüphesiz, yazının sonunda "her şey" olarak anılan matematik dilin ufak bir parçasıdır sadece.) söyleyen bazı filozofların ahlâk hakkındaki görüşleri kaydadeğerdir meselâ. Denilir ki "İyi kelimesinin karşılığı nesneler dünyasında yoktur." ve böylece, iyi anlamsızdır. Gerisi kişiyi herhangi bir eyleme iten sebepleri oluşturan güdünün "çıkar" olarak isimlendirilmesinden ibaret.

Burada ahlâkın topik yazılarının ele aldığından farklı bir şekilde incelenişine değindim, topik yazılarında ise yoldan geçen insana "Ahlâk nedir?" diye sorulduğunda alınacak cevap olan ahlâk incelenmiş. Öte yandan, kertenkeleden daha soylu bir aşk yaşayamayacağımız söylemiş fakat böylesi bir soyluluktan bahsedebilecek insanların "soylu"dan ne anladıklarına değinilmemiş yani "soylu" kelimesinin içi daha baştan, insanların kertenkelelerden daha soylu bir aşk yaşayamayacakları yönündeki yaklaşımla doldurulmuş. Ayrıca evrimsel değerlendirmelerde tüm bilgiler 'verilmiş' teorilere dayanarak incelenmiş ki bu da yazıyı ahlâk, etik, aşk vs. ile kastedilenden gereksiz bir uzaklaşmaya sürüklemiş.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir şey daha var. Ahlâksızlıkla ahlâkı birleyen ve ikisini de büyük istatistiği oluşturan küçük parçalar olarak niteleyen, birinin diğerinden daha üstün ya da daha doğru olduğunu söylemeyen görüş neden kutsal değerlere ve evrensel genelgeçer ahlâkın varlığına inanmayı da evrimle gelen bir güdülenmenin sonucu olarak görmesin? Yani nasıl ki hırsızlık kişinin çıkarlarının gerektirdiğiyse ve toplum denge noktasına ulaşmak için hırsız bireylere ihtiyaç duyarsa aynı şekilde, Tanrı'ya ve ahlâkçılığa da ihtiyaç duyar. Görünen o ki toplum ahlâkçılara bayağı bir ihtiyaç duymuş.

Bu sorunun çözümü ahlâk inancını bir teori olarak görmektense bir etkinlik olarak görmekten geçiyor. L. Wittgenstein felsefeyi kullanarak felsefenin tümünü yerle bir ettiği görüşlerini "etkinlik" olarak tanımlayarak bu çözüme işaret etmiş zamanında. Yani eğer "Hırsızlık yapmak kötüdür"ü bir teori olarak öne sürüp gerekli temellendirmelerle kanıtlamaya kalkışırsanız bunu asla başaramazsınız çünkü kötü ya da iyi diye bir şey yoktur ancak hırsızlık yapmanın kötü bir şey olduğu yönündeki inancınızı hırsızları cezalandırmak, hırsızlık yapmamak vs. gibi edimsel sonuçlarla ifade ederseniz bu bir teori olmadığından çürüme gibi bir ihtimali de olmaz. Peki ya ikinci türden, etkinlik olan, felsefe konusunda tartışılamayacak mı ve o türden etik teoriler kelimeler ile ifade edilemeyecek mi? Elbette, bu gerçeği göz önünde bulundurduktan sonra, "teori olmayan türden etik teorileri" üzerinde tartışmak mümkün olacaktır.

İlk iletimin sonundaki "boş bıraktığım yer" böylelikle kendiliğinden kısmen dolmuş oldu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Diğer bir tatışma altında "İnsan öldürmek ile sinek öldürmek farklı mıdır?" cevap olarak yazdıgım yazıyıda buraya taşıyım hepsi bir arada dursun

benim açtığım başlıkla biraz ilintili olduğu için ,benim şu insan sinek forumuna ateistlerin verdiği cevaplardan bir demet yapayım dedim benim başlığın sonucu niteliğinde

insan ile sinek öldürmek farklı mıdır konusuna ateistlerin cevapları :

insan oldurunce kendi gen havuzunuzdan olan ve sinektekilerden daha degerli genleri ziyan etmis oluyorsunuz.

Arada teknik olarak fark yoktur.

Hatta sinek öldürmek daha fena bir durumdur.En azından sineğin ekolojik dengede bir yeri vardır.İnsan ise sadece tüketicidir

Karınca sürüsü gibi insan sürüsü içinde zaten 3 te 2 si işe yramaz sadce tüketici kesimken--- birinin ölmesi bişey kaybettirmez yada 100 tanesinin.

Öldürülebilinir rahatlıkla.

Doğada ahlak diye bişey yoktur.Öldürmek ahlaksızlık değildir.Zayıflar yokolmaya mahkumdur.

Sinek öldürmek kolay,insan öldürmek zordur.

Bir insanın ölümü ile bir bakterinin ölümü arasında hiç bir fark yok bence, çünkü her ikisininde yaptığı genlerini aktararak türünün devamını sağlamak.

bu ateistlere karsi bir ifade degil, sineklere karsi bir ifadedir. elbette sinekler de, insanlar kadar kardesimizdir. ikisinden birini oldurmek de farklı degildir.

Yine toplum çıkarına bir durum var ise insan öldürebilinir.

Materyalizm içinde bir ahlak ilkesi barındırmaz

Yaptıklarını doğal karşılarız ama seni asarız, dölün devam etmez

evrime ve doğal seçilime sorarsak ise:derki aaa baya çoğalmışsınız siz ya gerçekten iyi bir fikir.ama önceden hastalıklıları sonradan güçsüzleri sonrada tipsizleri öldürün ki yaşam kaliteniz de yükselsin derler.mutlaka yapın der.

bu bahssttğim dünyanın belli bir kısmı ölüdürlürse bu herşeyden önemli olan "yaşam" ın devamı için 1500 tane faydası vardır ekonomik sosyal küresel ısınma vsvs.

İnsan bir hayvandır ve sadece bir et parçasıdır.başka bir şey değil.İnsan öldürdüğün zaman doğal bir şey yapmış olursun ve bu doğada hergün yapılabilir yararlı ise desteklenmelidir.

İnsanlar rahatlıkla öldürülebilinir.Yaşam için ve bu popülasyon için avantaj olduğuna göre bunu yapılmasında hiç bir fark yoktur.

(son 4 paragraf konunun özeti niteliğinde kalamarca nın dır.zaten kalamarcanın bu forumdaki düşüncesi evrimcedir oyüzden ateistler zaten son 4 paragrafı destekleyeceklerdir ki farklı bir şey yazmıyor zaten üstekilerden)

Evet arkadaşlar burada konuyu noktalıyorum.ateistlerin Çoğunluğu hemfikirdir.yukardaki 4 ü hariç 10 paragraf 8-9 ateiste aittir.

Korkunçluğunuz ile yüzleşin.

not: ben ateistler insan öldürmeye meyillidir demiyorum yada kötü şeyler yaparlar demiyorum.ancak düşünce temelinizde buna karşı koyamayıp bunu korkunç bulsanız bile doğal karşılamaya ve ses çıkaramamaya mahkumsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hırsızlık yapmak kötüdür"ü bir teori olarak öne sürüp gerekli temellendirmelerle kanıtlamaya kalkışırsanız bunu asla başaramazsınız çünkü kötü ya da iyi diye bir şey yoktur

bireyselcilik temeli akılda bulundurularak da hırsızlığın etik olup olmadığı tartışılabilir ve doğru olan da budur.

Bu iki yargı arasındaki ilişki nedir

iyi yada kötü diye birşey yok ise bireyselcilik temeli akılda bulundurularak "hırsızlık" tartışmasının varacağı sonuç ne olabilir?

"Doğru olan budur" derken neye göre doğru olan budur?

kertenkeleden daha soylu bir aşk yaşayamayacağımız söylemiş fakat böylesi bir soyluluktan bahsedebilecek insanların "soylu"dan ne anladıklarına değinilmemiş

Daha "manevi" de diyebilirsin daha "uhrevi" de diyebilirsin daha "ilahi" de diyebilirsin

Soylu kelimesine hangimizin ne anlama yüklediği önemli değil

Toplumun geneli soylu'dan ne anlıyorsa o

tarihinde DeHRi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

"Bireyselcilik temeli akılda bulundurularak da hırsızlığın etik olup olmadığı tartışılabilir." Bu birden fazla şekilde mümkündür. Ahlâkı iyi ya da kötü eylemler bütünü olarak ele almaktansa şu örneğe bakalım: Can ile Canan iki sevgili olsunlar ve üçüncü kişi olan Ali de Canan'dan hoşlansın, bu durumda Ali için Canan'ı elde etmeye çalışmak doğal ve doğru bir eylemken Can için Ali'nin Canan'ı elde etmeye çalışması kötü ve ahlâksızca bir eylemdir. Bu yorumun yanında şu da kabul edilebilir: Aslında Can, Canan ve Ali, üçü de "A ve B kişileri sevgiliyken B'den hoşlanan C kişisi B'yi elde etmek için, A kişisi de C'nin B'yi elde etmemesi için uğraşmalıdır"ı kabul ediyor ve kendilerine verilen rolü kabul ettikleri ahlâk çerçevesinde oynuyorlar. Yani ortada ahlâksızlık yok, üçünün de rolünü oynadığını üçü de kabul ediyor. Fakat rol dağılımının bu şekilde olmaması gerektiğini de düşünebilirdi birisi, işte o zaman ahlâklılık anlayışlarındaki bir farklılıktan söz edilmiş olurdu. Görüldüğü gibi ahlâk belli durumlar için teker teker belirlenmiş olan roller bütünü olarak da ele alınabilir ve çıkarlar çatışsa bile aynı ahlâkî sistemin kabulü söz konusu olabilir. Hangi durumda hangi rol dağılımının geçerli olması gerektiği tartışmasıysa bireyselci temelli etik tartışmasıdır.

Bireyselciliği kabul edip hâlâ ahlâk tartışmak başka şekillerde de mümkün olabilir. Her şeyden önce şunu sorabiliriz meselâ: Edimlerde bireyselci davranıyor olduğumuz gerçeğinin iyi ve kötünün olmamasıyla ilişkisi nedir, birinci önermeden ikincisine nasıl varılır? Eğer "iyi"nin ve "kötü"nün anlamsızlığından bahsedeceksek, bunun bireyselcilikle ilişkisi nedir? Bireyselcilik hakikati olmasa da "iyi" ve "kötü" anlamsızdır hâlâ. Fakat şu bir gerçek ki edimlerde tamamıyla bireyselci davrandığımız ve toplumun denge noktası düşünceleri iyi ve kötünün değerlendirmesinde ilerici çağrışımlar uyandıracaktır. İşte bu yüzden, iyi ve kötünün ne olduğu tartışılırken bireyselcilik temeli akılda bulundurulmalıdır.

Söz konusu tartışma iyinin ve kötünün anlamsızlığına rağmen nası olabilir sorusunun cevabıdır "Hırsızlık yapmak kötüdür"ü bir teori olarak değil bir etkinlik olarak ele almak. İyi ve kötü anlamsızdır, soylu ve soysuz da anlamsızdır. İnsanlar iyinin ve kötünün anlamıyla uğraşmadıkları gibi soylu ve soysuz kelimelerinin içini doldurmakla da vakit kaybetmiyorlar. Bildikleri, hırsızlığın kötü bir şey ve insanın yaşadığı aşkın kertenkelelerinkinden daha soylu olduğu. İyi ve kötüyü klasik anlamda inceleyen –ki aslında yaptığı, ona klasik anlamından farklı bir şeyler yüklemektir– felsefenin ötesinde, ona sığmayan bir iyilik-kötülüktür insanların bahsettiği; teori değil fakat eylemin kendisidir o inanç ve hırsızlık ya da hırsızlık karşıtlığı gibi o da evrimle gelmiştir ki anlamlılığı ve –ayak bastığımız teorik düzlemden vazgeçmek suretiyle– tartışılabilirliği bu yüzdendir.

Fikirlerin irdelenip anlaşılabilmesi için "eylem", "ahlâk", "inanç", "teori" kavramları başta olmak üzere iyi, kötü, istek, değerlendirme, kanıtlama vs. kavramlar üzerinde düşünülüp tutarlı ve sağlam bir terminolojiyle hareket etmek şarttır. Ben de yazımda muhakkak bu kelimeleri bir yerde öyle bir yerde başka türlü kullanarak anlam kargaşasına yol açmışımdır fakat bunun, kavramlar anlaşılmaya çalışılıp yerlerine sağlamca oturtulduğunda, anlamak ve ölçüp biçmek için çok zor bir konu olduğunu sanmıyorum.

tarihinde Trajito tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

DeHri kardeşimizi bu yazıları bana doğal ahlak kavramını çağrıştırdı.

Doğal ahlak her sosyal canlı türü için farklı ama gerekli bir düzenin var olması önerisi üzerinde ortaya atılan bir kavramdır.

Karıncalar ve arılar da sosyal hayvanlardır.

Öyle ise onların da ahlakı vardır.

Onların davranışlarını genleri saptar.

İnsanlarda da ahlakı genlerin saptamaması için bir neden yoktur.

Ancak saptanan bu genetik özellik nedir?

Onun ne olduğunu bilmiyoruz.

Ama ne olduğunu bilmediğimiz bir kavramı tanımlamaya çalışıyoruz.

İşimiz zor..

İnsanlarda gen sayısı 30 bin bile değil..

Maymun veya katil balina ile insan arasında gen sayısı açısından anlamlı bir fark yok..

Belki de bir iki gen farkı insanın üstün aklından sorumlu..

Kendimizi bir marifet sanıyoruz..

Doğanın bir hatasıyız gibi geliyor bana..

Bir anomaliyiz.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
benim açtığım başlıkla biraz ilintili olduğu için ,benim şu insan sinek forumuna ateistlerin verdiği cevaplardan bir demet yapayım dedim benim başlığın sonucu niteliğinde

insan ile sinek öldürmek farklı mıdır konusuna ateistlerin cevapları :

insan oldurunce kendi gen havuzunuzdan olan ve sinektekilerden daha degerli genleri ziyan etmis oluyorsunuz.

Arada teknik olarak fark yoktur.

Hatta sinek öldürmek daha fena bir durumdur.En azından sineğin ekolojik dengede bir yeri vardır.İnsan ise sadece tüketicidir

Karınca sürüsü gibi insan sürüsü içinde zaten 3 te 2 si işe yramaz sadce tüketici kesimken--- birinin ölmesi bişey kaybettirmez yada 100 tanesinin.

Öldürülebilinir rahatlıkla.

Doğada ahlak diye bişey yoktur.Öldürmek ahlaksızlık değildir.Zayıflar yokolmaya mahkumdur.

Sinek öldürmek kolay,insan öldürmek zordur.

Bir insanın ölümü ile bir bakterinin ölümü arasında hiç bir fark yok bence, çünkü her ikisininde yaptığı genlerini aktararak türünün devamını sağlamak.

bu ateistlere karsi bir ifade degil, sineklere karsi bir ifadedir. elbette sinekler de, insanlar kadar kardesimizdir. ikisinden birini oldurmek de farklı degildir.

Yine toplum çıkarına bir durum var ise insan öldürebilinir.

Materyalizm içinde bir ahlak ilkesi barındırmaz

Yaptıklarını doğal karşılarız ama seni asarız, dölün devam etmez

evrime ve doğal seçilime sorarsak ise:derki aaa baya çoğalmışsınız siz ya gerçekten iyi bir fikir.ama önceden hastalıklıları sonradan güçsüzleri sonrada tipsizleri öldürün ki yaşam kaliteniz de yükselsin derler.mutlaka yapın der.

bu bahssttğim dünyanın belli bir kısmı ölüdürlürse bu herşeyden önemli olan "yaşam" ın devamı için 1500 tane faydası vardır ekonomik sosyal küresel ısınma vsvs.

İnsan bir hayvandır ve sadece bir et parçasıdır.başka bir şey değil.İnsan öldürdüğün zaman doğal bir şey yapmış olursun ve bu doğada hergün yapılabilir yararlı ise desteklenmelidir.

İnsanlar rahatlıkla öldürülebilinir.Yaşam için ve bu popülasyon için avantaj olduğuna göre bunu yapılmasında hiç bir fark yoktur.

(son 4 paragraf konunun özeti niteliğinde kalamarca nın dır.zaten kalamarcanın bu forumdaki düşüncesi evrimcedir oyüzden ateistler zaten son 4 paragrafı destekleyeceklerdir ki farklı bir şey yazmıyor zaten üstekilerden)

Evet arkadaşlar burada konuyu noktalıyorum.ateistlerin Çoğunluğu hemfikirdir.yukardaki 4 ü hariç 10 paragraf 8-9 ateiste aittir.

Korkunçluğunuz ile yüzleşin.

not: ben ateistler insan öldürmeye meyillidir demiyorum yada kötü şeyler yaparlar demiyorum.ancak düşünce temelinizde buna karşı koyamayıp bunu korkunç bulsanız bile doğal karşılamaya ve ses çıkaramamaya mahkumsunuz.

Pratik gerçeklerle yüzleşmesi gerekenler sizlersiniz ... Gökdelenlere uçakları Darwinistler çarpmadı, Uğur Mumcu'yu ateistler vurmadı, Turan Dursun'u materyalistler öldürmedi, Madımak'ta ateist ve Alevi aydınları Marxistler yakmadı ... Teistlerin eserleri ve yüce ahlakları(!) ortadadır :o ...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bireyselcilik dediğimiz olgu kendi kendini inşa ederak topluma katılma aşamasına ön hazırlık çalışması olarak nitelenebilir. Tek tek bireysel çabalar neticesinde ortak değerlerde buluşulmasıda toplumsal değerleri ortaya koyar. Bunda sonraki süreçtede toplum var olan değerleri korurken bireysel kalıplardan çıkmış kabullenebilir değerleride içine katarak ilerleme kaydeder. Birey toplum ilişkisi süreç içinde devam eder. Bu süreçte kimi zaman toplum baskın gelebildiği gibi kısmende değişen şartlarla birey baskın gelebilir. Benim fikrim bireyin toplumsal değerler üzerinde etkin bir çaba sağlayabilmesi ancak bireyin toplum içindeki üstün vasıfları ile alakalıdır. Bireyin caydırıcılığı çoğunluk tarafından hazmedilebilir olabilir. Fakat çoğunlukla kapsayıcı olan toplumsal olandır.

İyi ve kötü kavramı toplumsal değerler için değerli ve değersiz eylem ve düşünceler olarak kamplaşmaktadır. Değerli olan iyidir. Değersiz olan kötü. Bunu dışında fayda kelimeside etkili bir anlam katar. Başka kelimelerde bu bakışla değerlendirilebilir.

İyi nesneler dünyasında yoktur fakat insan dünyasında bu kutuplaştırma vardır. Çıkar iyi sonuç getireceğine inanılan ve böylece eylemeye gidililen bir süreçtir. Aslında güdülerimiz için yola çıkarken olumlu getirileri olduğunu düşündüğümüz çıkarsamalar bizim içimizde olmasını istediğimiz gerçek eğilimlerdir. Fakat bu eyilimlerden bazıları gerçek dünyada kötü olarak karşılanacağından onlara kötü sıfatını uygun görürüz. Güdülerimiz iyi ve kötü sıfatlarını ortaya çıktığı andan itibaren alır.

Yoldan geçen birine ahlak nedir dendiğinde vereceği cevap o ana kadar anlamlandırdığı ahlak anlayışı çerçevesinde olacaktır. Soylu bir aşk ancak insanla anlamlandırılabilir. Bunun dışında aşkın doğada insan dışında ki hayvanlar arasında gerçek bir karşılığı olacağını düşünmüyorum. Soylu kelimesi insan dışında kullanılamayacağına göre kertenkelenin daha soylu bir aşk yaşadığıda söylenemez. Hayvanların yaşadığı süreç sadece iç güdüsel olarak anlaşılabilir. Fakat insanlara gelindiğinde soyluluk ve aşk ayrıcalıklı kavram olarak yerlerini alacaklardır. Doğada anlamsız olsalar bile insanların sosyal süreçlerinde soylu bir aşktan bahsedilebilir.

Toplumun hırsızlık yapan bireylere ihtiyaç duymasından ziyade, toplum içinde hırsızlığa ihtiyaç duyan bireylerin var olduğunu söylersek daha doğru olur diye düşünüyorum. Toplum Tanrı ve ahlağa gereksinimlerini doyurduğu için ihtiyaç duyar. Toplumun kimi kesiminde böyle bir ihtiyacı yoktur. Fakat ihtiyaç duymayan kesimde bunu zamana yayılan bir farkındalıkla gerçekleştirir. Çoğunluktan farklı olarak birey kendi ve dışında olan bitenden kendine göre değerler yaratır. Fakat o da bazı şeylere ihtiyaç duyar. Buda yaşamak isteği için gereklidir.Var olan değer ve değersizlikler içinden kendi için bir yapı yapmaya çalışır. Kolay bir yolu denemez ama yaşama isteği için bunu gerçekleştirmek zorundadır.

Hırsızlık yapan bireyin durumuda toplumda kendine verilen ve kendisinin aldığı konumla ilgilidir. Bu konuma onu iten kendisi olduğu gibi toplumda olabilir. Yaptığı sadece kendi konumunda olan birinin yapması gerekendir. Olumsuz bir tavırdır ve kötü olarak nitelenir. Cezayi yaptırımları ve dışlanma gibi sonuçları vardır. İyi ve kötüden ziyade topluma katkı sağlamadığı ve bireylere zarar verdiği için olumsuzlanır ve kötü olduğu dile getirilir.

A ve B'nin sevgili olması ve C'nin de B'ye karşı ilgi duyması A tarafından olumlu karşılanmayacaktır. Çünkü bu A'nın o anki durumu için olumlu bir getiri sağlamayacktır. Sonuç olarak A güdüsel olarak, C'nin B'ye olan ilgisini olumlu bir davranış olarak karşılamayak ve C'nin yaptığını ahlaksızlık olarak niteleyecektir. Trajito'nun dediği gibi burada roller alınmıştır. Roller farklıda olabilirdi. Ahlaklı olan ahlaksız rolünüde oynayabilirdi. Potansiyel bir ahlak ve ahlaksızlık başka başka rollerde kendini bulabilir.

Edimlerde bireysel bir tavır alarak iyi ve kötü tam olarak anlamlandıramayız. Rol örneğinde olduğu gibi iyi rolünü oynarken başka bir durumda kötü rolünüde oynayabiliriz. Bireysel durumda iyi ve kötü değişken bir süreç takip eder. Fakat biz birey olarak iyi kötüden ziyade fayda ekseninde düşünürüz. İyi ve kötü olduğumuzu söyleyen bizim dışımızdaki bireyler ve toplum olacaktır. Yani birey olarak güdülenirken iyi kötüden ziyade öncelikli ihtiyaçlarımıza bakarız. Tek tek bireyler ve toplum biza defans uygular.Yani bize edimlerimizin kendileri için iyi ve kötü olduğunu hatırlatırlar. Eğer böyle bir engel olmazsa iyi ve kötüyü anlamlandıramayabiliriz.

Anlamlı ve değerli bir konu olduğunu düşünüyorum ve kendi düşüncelerimi konudan bağımlı veya bağımsız olarak eklemek istedim.

Saygılar

tarihinde nektar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Pratik gerçeklerle yüzleşmesi gerekenler sizlersiniz ... Gökdelenlere uçakları Darwinistler çarpmadı, Uğur Mumcu'yu ateistler vurmadı, Turan Dursun'u materyalistler öldürmedi, Madımak'ta ateist ve Alevi aydınları Marxistler yakmadı ... Teistlerin eserleri ve yüce ahlakları(!) ortadadır :o ...

bu gibi cümleler bu forumda 750 defa söylenmiştir. oyüzden bir açıklama yapayım

ben bunlarıbir müslüman olarak onaylamıyorum ki.bunların yanlışlıkları ortadadır.

bunları yapanlar müslüman diye bu "din"i bağlamaz.

şimdi 150 doctor toplanıp bi yolsuzluk yapsa sen bütün doctorlara vsvsv

kaldıki üsteki yazılanları okudun mu bilmiyorum aama algılayamadın sanırım:

mesela biri şöyle dedi.(bakın biri şöyle yaptı demedim .felsefi olarak evrimsel varoluşun temelde olaya nasıl baktığı ile olan bir tartışmada söylendi yani bu hepinizi bağlar.)

Arada teknik olarak fark yoktur.

Hatta sinek öldürmek daha fena bir durumdur.En azından sineğin ekolojik dengede bir yeri vardır.İnsan ise sadece tüketicidir.

kaldı ki sonucu" ölüm" olan bu olayları bir evrimci olarak doğal karşılamak zorundasınız.

hatta bunlar için sevinmelisiniz.yeryüzünden tüketici insan soyundan bir kısmı kalktı ve dünya yaşam alanı olarak hissedilmese bile daha müsait bir hal aldı size göre.dünyanın 2/3 nü bu yolla öldürürmek umutla beklediğiniz bir şey olmak zorunda çünkü bu yaşam için ekonomi için küresel ısınma için daha sağlıklı döller için daha iyidir size göre.

yani bir evrimci için siz fazla duygusalsınız.

tarihinde kalamarca tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
ben bunlarıbir müslüman olarak onaylamıyorum ki.bunların yanlışlıkları ortadadır.

bunları yapanlar müslüman diye bu "din"i bağlamaz.

Din katliamlara sebep olur; söylemleri insanları öldürür.İnsan öldürenleri cennetine gönderip onlara huriler verir. Ama sorumlu değildir...

Din kendi mensuplarını terbiye edemez; ama yine de bunların hiçbirisinden sorumlu olmaz... Ama Ateizm tüm bunların sorumlusudur ve tüm kötülüklerin anasıdır... :)Çok hoşsunuz :rolleyes:

Link to post
Sitelerde Paylaş
Din katliamlara sebep olur; söylemleri insanları öldürür.İnsan öldürenleri cennetine gönderip onlara huriler verir. Ama sorumlu değildir...

Din kendi mensuplarını terbiye edemez; ama yine de bunların hiçbirisinden sorumlu olmaz... Ama Ateizm tüm bunların sorumlusudur ve tüm kötülüklerin anasıdır... :) Çok hoşsunuz :rolleyes:

eğer tüm müslümanlar asla hata yapmaz ve onlar günah işlemezler diye bir şey olsa idi ok.

biz zaten müslümanların da hataları yapılabileceğini kabul ediyoruz .cinayet de işlerler.diğer dinlerdeki insanlarda bunu yaparlar veya yapmazlar vsvs

yukarıdaki yazımın daha önemli bir kısmı vardı ve onunla da ilgilenenin lütfen .çünkü bu olaylar sizin için önemli ise böyle yapmalarına ne hakları vardı diye bir soru sorarsan bunun evrimde varoluşsal bir önemi olduğunu kabul edersin ki önemli olan bir yaşam değil yaşamın tamamıdır eğer yaşamın tamamı tehlike altında değilse soru yok..

yani insan öldürmeye neden takılıyorsun?

çok mu önemli.size göre 70 kiloluk bir et parçası

benden neyin hesabını soruyorsun?al bu 1000 ytl yi git kasaptan 70 kilo et al.ok?

olmadımı git soğan al soğan zarı al.maydanoz al 70 kilo.ne için üzülüyorsun

onların biyolojik olarak dölleri çok sağlıklı idi yazık mı oldu diyorsun.git mıke tysondan döl al.üzülmeye değer mi 50 kişi yüz kişi daha dünyada çok tüketici var ölmesi gereken.

diyorum ki;

kaldı ki sonucu" ölüm" olan bu olayları bir evrimci olarak doğal karşılamak zorundasınız.

hatta bunlar için sevinmelisiniz.yeryüzünden tüketici insan soyundan bir kısmı kalktı ve dünya yaşam alanı olarak hissedilmese bile daha müsait bir hal aldı size göre.dünyanın 2/3 nü bu yolla öldürürmek umutla beklediğiniz bir şey olmak zorunda çünkü bu yaşam için ekonomi için küresel ısınma için daha sağlıklı döller için daha iyidir size göre.

yani bir evrimci için siz fazla duygusalsınız.

tarihinde kalamarca tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...