Jump to content

Materyalizm Ve Tanrının Kesin Yokluğu


Recommended Posts

Materyalizm Ve Tanrının Varolmasının İmkansızlığı

Tanrının neden kesinlikle varolamayacağına ilişkin kendi fikrimi belirtmeden önce, felsefenin temel problemini kısaca hatırlatmam gerekiyor. Felsefe diyordu ki; ya ruh/bilinç birincil ve belirleyicidir, ya da madde/nesnellik. Bu ikisinin aynı anda veya karışık olarak olamayacağını belirtiyordu ve birbirine zıt olan iki ekolden hem düşünceci/idealist ekol hem de maddeci/materyalist ekol bunu böyle kabul ediyordu. Tüm bunlardan çıkan sonuç, bilinç ve maddenin ilişkisi hakkında bildiklerimizi bilmediklerimize genelleyebileceğimizdir. Örneğin, herhangi biçimde maddenin birincil olduğunu kanıtlamışsak, diğer tüm şeylerde de bunun böyle olduğu kabul edilir. Çünkü diğer durumlarda karma olamaz(hem maddeci hem düşünceci olunmaz).

Tanrının varolduğunu iddia edenler, tanrı bir ruh/bilinç/zeka olduğu ve herşeyin ilki kabul edildiği için idealist felsefeye girmektedirler(nesnel idealizm denen tür). Tanrının varolduğunu iddia edenlerin yanısıra, anlamsız bir önerme de olsa ruhsal şeylerin(mesela tanrının) varolma ihtimalinin olduğunu söyleyenler(agnostikler) de var. Bunlar da utangaç idealistlerdir, idealizme açık kapı bırakırlar. Fakat herhangi bir örnekle maddenin bilince göre birincil olduğunu(ve dolayısıyla materyalizmin doğru olduğunu) bunlara gösterirsek, artık o iddialarını taşıyamazlar(yoksa felsefi açıdan tutarsızlaşırlar).

Not: Bu yazdıklarım kısaca, Engels'in agnostisizme karşı saldırısını temel almaktadır.

O halde bunlara maddenin birincil olduğunu açıkça gösteren bir örnek vermek lazımdır. Aslında belki de böyle bir örneğe gerek duymuyorlardır çünkü bunu herşey gösteriyor zaten. Gözümüzün öündeki hakikati farketmemiz, yani aydınlanmamız yeterlidir. Ama ben genede örnek vereyim. Mesela insanın tüm fiziksel duyumlarını(görme, duyma, işitme, tatma, koklama, dokunma) kesersek, o kişi henüz yaşıyorsa bile hiçbirşey düşünemeyecektir, çünkü üzerine düşünebileceği bir nesnel etki onun için olmayacak ve kişinin bilinci kapanacaktır. Sadece geçmişte deneyimlediği nesnelerden belleğinde kalanlarla -hafızası sayesinde- düşünebilir. Ama bu da geçmiş nesnel tecrübeleri varsayar. Ama bu kişi bir bebekse(bebeklerin geçmişe yönelik hatıraları yoktur), duyumsaması olmadığı için büyüsede hiçbirşey düşünemez. Bu basit örnekle bilincin maddeden ayrı düşünülemeyeceğini açıkça görüyoruz. Eğer idealizm doğru olsaydı, yani bilinç maddeden bağımsız ve önce olsaydı, bu durumdaki bir kişinin gene de düşünebilmesi gerekirdi.

Yine mesela insanın zihinsel bilgilerini ele alalım. Hiçkimse o ana kadar görmediği birşeyi düşünemez, mesela hiç ağaç görmemiş bir çocuk bunu düşünemeyecektir, daha önceden görmüş olduğu nesneleri kafasında birleştirerek tahmin yürütebilir ancak. Bu basit örnek bize, birşeyi(örneğimizde ağacı), onun hakkında hiçbir nesnel veriye sahip değilsek, düşünemeyeceğimizi açıkça gösteriyor. Eğer idealizm doğru olsaydı, yani bilinç maddeden önce olsaydı, düşünebilmemiz gerekirdi.

O halde eğer evren(yani tüm madde ve nesnellik) henüz yokken bir tanrı/ruh/bilinç varsa, ona düşünme malzemesi verecek hiçbir nesne(evren) henüz varolmadığı için hiçbirşey düşünemeyecektir. Hiçbirşey düşünemeyen bir 'şey'e de bilinç denemez değil mi? Bu koma halidir. Kaldı ki ilk örneğimizden, nesnelerin bilgisini kendisine aktaran hiçbir fiziki duyumsaması olmayan bir bilincin, var olamayacağını da görmüştük. O halde tanrının, yani felsefi idealizmin iddia ettiği gibi maddeden bağımsız ve ona öncü olan bir ruh/bilinç'in, varolması mümkün değildir!!!

Bu basit -ama kesin- ve çoğaltılabilir örneklerden açıkça öğrendiklerimizi genelleştirebileceğimizi, yani bazı durumlarda idealizmin bazı durumlardaysa maddeciliğin doğru olduğunun iddia edilemeyeceğini de biliyoruz. Bunların ikiside uzlaşmaları ve bir arada bulunmaları mümkün olmayan felsefi ekollerdir. O halde günlük hayatımızda açıkça öğrendiğimiz basit incelemeler bize hakikati gösteriyor. Bana idealizmi kanıtlayan bir örnek verebilecek olan var mı? Yok! O halde tanrı (ister deist ister teist tanrı olsun) KESİNLİKLE yoktur!!! Olma olasılığı da yoktur! Çünkü eğer maddeciliğin doğru olduğundan eminsek, teizm ve deizm gibi idealist düşünülerin yanlışlığı kadar, agnostisizmin bu konudaki kuşkuculuğu da yanlıştır. Açık olan bir gerçeğe ters şeyler söylemek kadar, bu şeylere olasılık vermek de yanlıştır; çünkü olay açık ve net, çünkü maddeci felsefenin tutumu açık ve net...

Sevgiler....

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 76
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Kendi düşünceni yazmışsın güzelde tümüyle saçmalamışsın.

Felsefe insanoğlunun yaratılmış aklının eseridir.yargıları ve genel sonuçları ise onun ürünüdür.Bilimden farkı ise bilimim tanımlayıp adlandırdığı nesneleri kişisel gözlemlerle değerlendirip yorumlamasıdır..Maddenin birincil olmadığı burda kesinleşti diyebiriz. .

Allahın var olduğuna inanlar idealist felsefeye girdiklerini nerden nasıl anladın yav?

Ruh-biliç ....Verdiğin örnekler o kadar saçma ki! Yok öncülmüş yok sonra gelirliş miş miş........

Mesela insanın tüm fiziksel duyumlarını(görme, duyma, işitme, tatma, koklama, dokunma) kesersek, o kişi henüz yaşıyorsa bile hiçbirşey düşünemeyecektir ..diyerk bütün Aklına oraya monta etmişsin.

Akıl akıl olsa bari ....

Bre adam Allah sen ben mi de , böyle düşünür , şöyle organları ile tadar gibi hezeyanlamışsın? soruyorum sana?

Allahın Ruh/bilinç olduğunu kim söyledi sana?

Sen berkeleyle kafayı yemişsin anlaşılan.

Allaha inanmanın felsefe olduğunu ilk senden duydum ..

Sen idealizmle Vahyi iyice karıştırmışsın..

hatta iç dünya ile dış alemi birbirinden ayıramayacak kadar safsatalamışsın..Alah , hiç akıl edinmezmisiniz derken sen nerdeydin bre gafil?

Neyse sonra yaacağım sana ..yazıya şimdilik üstün körü bi baktım inanın aklımdan utandım dostlar.

.....

Link to post
Sitelerde Paylaş
Mesela insanın tüm fiziksel duyumlarını(görme, duyma, işitme, tatma, koklama, dokunma) kesersek, o kişi henüz yaşıyorsa bile hiçbirşey düşünemeyecektir, çünkü üzerine düşünebileceği bir nesnel etki onun için olmayacak ve kişinin bilinci kapanacaktır. Sadece geçmişte deneyimlediği nesnelerden belleğinde kalanlarla -hafızası sayesinde- düşünebilir. Ama bu da geçmiş nesnel tecrübeleri varsayar. Ama bu kişi bir bebekse(bebeklerin geçmişe yönelik hatıraları yoktur), duyumsaması olmadığı için büyüsede hiçbirşey düşünemez. Bu basit örnekle bilincin maddeden ayrı düşünülemeyeceğini açıkça görüyoruz. Eğer idealizm doğru olsaydı, yani bilinç maddeden bağımsız ve önce olsaydı, bu durumdaki bir kişinin gene de düşünebilmesi gerekirdi.

Yine mesela insanın zihinsel bilgilerini ele alalım. Hiçkimse o ana kadar görmediği birşeyi düşünemez, mesela hiç ağaç görmemiş bir çocuk bunu düşünemeyecektir, daha önceden görmüş olduğu nesneleri kafasında birleştirerek tahmin yürütebilir ancak. Bu basit örnek bize, birşeyi(örneğimizde ağacı), onun hakkında hiçbir nesnel veriye sahip değilsek, düşünemeyeceğimizi açıkça gösteriyor. Eğer idealizm doğru olsaydı, yani bilinç maddeden önce olsaydı, düşünebilmemiz gerekirdi.

O halde eğer evren(yani tüm madde ve nesnellik) henüz yokken bir tanrı/ruh/bilinç varsa, ona düşünme malzemesi verecek hiçbir nesne(evren) henüz varolmadığı için hiçbirşey düşünemeyecektir. Hiçbirşey düşünemeyen bir 'şey'e de bilinç denemez değil mi? Bu koma halidir. Kaldı ki ilk örneğimizden, nesnelerin bilgisini kendisine aktaran hiçbir fiziki duyumsaması olmayan bir bilincin, var olamayacağını da görmüştük. O halde tanrının, yani felsefi idealizmin iddia ettiği gibi maddeden bağımsız ve ona öncü olan bir ruh/bilinç'in, varolması mümkün değildir!!!

madde yada daha doğru ifadeyle elektrik sinyali olmadan algılama olamayacağını yine güvenilir olmayan algılarınla tespit ediyorsun

burada kendi bilincimiz üretici konumunda değildir...daha önce algılamadığı ağacı yaratamaz

ama tanrının yaratıcı bilinci,zaten gerçekte var olmayan ağaç hayallerini algılarını yaratır ve bize izlettiriyor olabilir

Hâricde ve hakîkatde, Allahü Teâlâdan başka, mevcûd yokdur. Allahü Teâlâ, kudreti ile, kendi isimlerinin ve sıfatlarının kemâlini mümkinât sûretlerinin perdesinde göstermiş, ya'nî eşyâyı, kendi kemâlâtına uygun olarak, his ve vehm mertebesinde, îcâd etmiş, var etmişdir. Böylece, eşyâ, vehmde görünmekde, hayâlde devâm etmekdedir. O hâlde eşyâ, hayâlde göründüğü için vardır. Lâkin Allahü Teâlâ, bu görünüşe devâm verdiği, yok olmakdan koruduğu eşyanın yapısına sağlamlık verdiği ve ebedî mu'ameleyi de bunlara bağlı kıldığı için, vehmdeki varlık ve hayâldeki devâm da, hakîkî varlık olmuşdur. (İmam-ı Rabbani, İkinci Cilt, 44. Mektup)

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtop...0&start=840

tarihinde TylerDurdenn tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Arkadaşlar:

Her zaman şunu söylerim, Tanrının varlığına ya da yokluğuna yeryüzünde şu an nesnel bir kanıt yoktur lakin Tanrı vardır ve akıl ile ulaşılır. Ben diyalektik vs konulardan fazla anlamam, anladığım tek şey aklım ile gördüklerimi örtüştürmektir.

Kısacık şunu demek istiyorum, 10000 yıl önce yerçekimi vardı değilmi, o zaman da dünya dönüyordu, ya da güneşten çok çok daha büyük ve çıplak gözle asla ve asla göremeyeceğimiz antares yıldızdı evrendeki bir yerlerde yerinde hep duruyordu, bilimin bu bilgiye sonradan ulaşması bu kavramlar yoktur demek değildir değil mi? O halde benimde düz mantığım diyorki sizlere, bugün henüz gözle görülür bir Tanrı kavramı (tamamen maddesel olarak diyorum) yoksa bu Tanrının yokluğuna delil değil, bilim bugün henüz o bilgiye ulaşmamış demektir desem ne dersiniz :rolleyes:

Sevgiler...

Saygılar...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili Arkadaşlar:

Her zaman şunu söylerim, Tanrının varlığına ya da yokluğuna yeryüzünde şu an nesnel bir kanıt yoktur lakin Tanrı vardır ve akıl ile ulaşılır. Ben diyalektik vs konulardan fazla anlamam, anladığım tek şey aklım ile gördüklerimi örtüştürmektir.

Kısacık şunu demek istiyorum, 10000 yıl önce yerçekimi vardı değilmi, o zaman da dünya dönüyordu, ya da güneşten çok çok daha büyük ve çıplak gözle asla ve asla göremeyeceğimiz antares yıldızdı evrendeki bir yerlerde yerinde hep duruyordu, bilimin bu bilgiye sonradan ulaşması bu kavramlar yoktur demek değildir değil mi? O halde benimde düz mantığım diyorki sizlere, bugün henüz gözle görülür bir Tanrı kavramı (tamamen maddesel olarak diyorum) yoksa bu Tanrının yokluğuna delil değil, bilim bugün henüz o bilgiye ulaşmamış demektir desem ne dersiniz :rolleyes:

Sevgiler...

Saygılar...

yani gelecekte bilim tanrının varlığını kanıtlayabilir mi?

tanrının varlığına dair bilimsel bir veri yoksa...akılla ''tanrı vardır'' kesinliğine nasıl ulaşıyorsunuz?

akılla kesinliğine emin olduğunuz tanrının tanımını nasıl yapabiliyorsunuz?

zamandan ve mekandan münezzeh midir?

tarihinde TylerDurdenn tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Öncesi, Sonrası; Varken, Yokken, Bilinç altı, Bilinç Üstü v.s. v.s.. Bunlar hep Mahlukat için geçerli olan tabirlerdir...Allah bu tabir ile kısıtlı olsa zaten kadir-i Mutlak ve Hayy-ı Kayyum olmazdı.. İçinde yaşadığımız Kainat ve Evren ne derece de büyük olursa olsun; neticede sınırlı bir sonsuzluk içinde yaşıyoruz...

İnsanlık Nev olarak sürekli tekâmül etmekte.. Çünki bu dünyada ve bu kainatta bu tekâmül kanunu tecelli ediyor..Bunun bu kainattaki herşey “nuraniyet sırrı”, “şeffafiyet sırrı”, “mukabele sırrı”, “müvazene sırrı”, “intizam sırrı”, “itaat sırrı” gibi kanunlara tabidir... Asla bu kanunların dışına çıkamıyoruz.. Maddenin olduğu gibi; Mananın da sınırları ve tabi olduğu kanunlar var...

Mesela hiç bir Akıl Allah'ı hayal edemez.. Hayal ettiği ne olursa olsun Vicdanı ona itiraz eder...

Dolayısı ile sahip olduğumuz tüm nitelik ve nicelikler sınırlıdır... Bu sınır ötesindeki hakikat ise gizlidir.. Bu gizlilik olmadığına delil değildir.. Çünki ÖLÜM perdesi aralanmadan insanın her iddiası Doğru yada Yanlış olabilir..

Nasıl ki; Ressam Resim cinsinden, Katip Kitap cinsinden değildir, bunun gibi Allah da Kainat cinsinden değildir; Dolayısı ile kainat için geçerli olan kanunlara da tabi değildir..

Bizde ENE bir vahid-i kıyasi dir.. Mutlak ve muhit değildir.. Yani onu algılayabilmemiz için bir kıyas ve basamak görevi görür.. Bu evi BEN yaptım, Bu Kainatı da ALLAH yaptı diyebilecek bir kıstas kabiliyetine sahiptir.. Bunun ötesine geçipte kendi aciz ve sınırlı aklımız ile Allah hakkında hüküm vermek için değildir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Öncesi, Sonrası; Varken, Yokken, Bilinç altı, Bilinç Üstü v.s. v.s.. Bunlar hep Mahlukat için geçerli olan tabirlerdir...Allah bu tabir ile kısıtlı olsa zaten kadir-i Mutlak ve Hayy-ı Kayyum olmazdı.. İçinde yaşadığımız Kainat ve Evren ne derece de büyük olursa olsun; neticede sınırlı bir sonsuzluk içinde yaşıyoruz...

İnsanlık Nev olarak sürekli tekâmül etmekte.. Çünki bu dünyada ve bu kainatta bu tekâmül kanunu tecelli ediyor..Bunun bu kainattaki herşey “nuraniyet sırrı”, “şeffafiyet sırrı”, “mukabele sırrı”, “müvazene sırrı”, “intizam sırrı”, “itaat sırrı” gibi kanunlara tabidir... Asla bu kanunların dışına çıkamıyoruz.. Maddenin olduğu gibi; Mananın da sınırları ve tabi olduğu kanunlar var...

Mesela hiç bir Akıl Allah'ı hayal edemez.. Hayal ettiği ne olursa olsun Vicdanı ona itiraz eder...

Dolayısı ile sahip olduğumuz tüm nitelik ve nicelikler sınırlıdır... Bu sınır ötesindeki hakikat ise gizlidir.. Bu gizlilik olmadığına delil değildir.. Çünki ÖLÜM perdesi aralanmadan insanın her iddiası Doğru yada Yanlış olabilir..

Nasıl ki; Ressam Resim cinsinden, Katip Kitap cinsinden değildir, bunun gibi Allah da Kainat cinsinden değildir; Dolayısı ile kainat için geçerli olan kanunlara da tabi değildir..

Bizde ENE bir vahid-i kıyasi dir.. Mutlak ve muhit değildir.. Yani onu algılayabilmemiz için bir kıyas ve basamak görevi görür.. Bu evi BEN yaptım, Bu Kainatı da ALLAH yaptı diyebilecek bir kıstas kabiliyetine sahiptir.. Bunun ötesine geçipte kendi aciz ve sınırlı aklımız ile Allah hakkında hüküm vermek için değildir..

Sınırlı bir sonsuzluk ilginç bir yaratıcılık örneği olmuş. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili freddie,bu konunun tartışmasını inanırla yapmak imkansız bir deneme olacaktır.Ama eğer bu başlığa katkıda

bulunurlarsa,diyektik materyalizme uzak ateist lede ne kadar zor olduğuna tanık olacaksın.

sevgiler.

Sevgili chidikmoja, doğru söylüyorsun, yazılanları okuyunca bunu acı bir şekilde anladım. Şu an o kadar umutsuzum ki arkadaşlara cevap yazmak için bile uğraşasım gelmiyor. Kapasite meselesi demek ki. Adamların kafaları basmıyor işte ;) Hele bir de bu konuda anlattıklarım ve felsefenin temel sorunu sanki benim icadımmış gibi davranıp filozof edasıyla artistlik yapanlar var ki...

Her neyse...Diyalektik materyalizm konusunda en azından -en kaba haliyle de olsa- bir temeli olmayan kişilerin arasında -ateist veya teist farketmez- bir daha bu tarz bir konu açmayayım bari. Sinir harbi olacak çünkü, anlaşılıyor.

Sevgiyle kal.

Link to post
Sitelerde Paylaş
yani gelecekte bilim tanrının varlığını kanıtlayabilir mi?

tanrının varlığına dair bilimsel bir veri yoksa...akılla ''tanrı vardır'' kesinliğine nasıl ulaşıyorsunuz?

akılla kesinliğine emin olduğunuz tanrının tanımını nasıl yapabiliyorsunuz?

zamandan ve mekandan münezzeh midir?

Bu teistler tanrının varolduğu düşüncesine akılları ile ulaştıklarını sanıyorlar; oysa onları bu düşünceye duyguları

yönlendiriyor. bunun farkında da değiller.

...

Her neyse...Diyalektik materyalizm konusunda en azından -en kaba haliyle de olsa- bir temeli olmayan kişilerin arasında -ateist veya teist farketmez- bir daha bu tarz bir konu açmayayım bari. Sinir harbi olacak çünkü, anlaşılıyor.

...

Kafanızı yormayın. Bunlara sorsanız herşeyi akıllı yüce bir varlığın ( Allah'ın) yaratığını söyler, ardından aklı da allahın yarattığını söyler. Hem de sonradan yaratılmış aklın Allah'ta nassıl varolduğunu sorgulamadan.

Size bir fıkra anlatayım:

Bir bektaşi nasılsa bir camiye girmiş.

Hoca Allah hakkında bilgi veriyormuş.

-Allah zamandan ve mekandan münezzehtiir.

-O, ne yerdedir ne göktedir.

-O, ne sağdadır ne soldadıııır.

-Allah-u teala ne aşağıadır ne yukarıdadır.

.....

Derken bektaşi dayanamaz ve patlar!

-Ulan YOK diyeceksin ama bir türlü dilin varmıyor!!!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili çocuk filozof,

materyalizmi anlamak için illede filozof olmak gerekirmi?Bence hiçte gerekmez..

Senin beyin nörönların yerini alan hücrelerin hasta oluşu , başkalarının kafalarının basmaması anlamına gelmez...

Felsefeci değilim edebiyatcıda değilim . .Hayatımın yarısından fazlasını felsefi eserler okuyarak bitirdim..Ömür bitti gitti.

Benim felsefe tanımım kendine özgündür .Kendi düşünce dünyamın yansımalarıdır .Felsefe biliminden öte felsefenin ta kendisidir.

İnsanın kendisini ifade etmesi kadar şanlı soylu değerli ne olabilirki? İnsanı bataklığa iten en büyük unsuru taklitcilik olarak görüyorum.. bu böyledir bir diğeri şöyledir diyerek insan kendi iradesi ile karar verir .Çünkü insan başındaki şuuruyla farkeder kalbiyle sever aklıyla anlar ve iradesiyle seçerek kararlaştırır. Eğer söylenilmiş bir kelime ,bir cümle bir söz varsa bende bakarım, ve içsel dünyamda verdiğim kararlara da rıza gösteririm. Buda ister istemez felsefenin örtüsüne girer ve dış alemde kendini gösterir.bundan daha tabi ne olabalir?

Amma ; Materyalizm felsefesinin gerekliliğinden dir ki, doğru yalnız budur der aklı da boğar..çarpıtıcı misallerle akıl adına aklı siyaha kaplar.. senin verdiğin çağ dışı örnekler işte bu katagoridedirler.

Yukardaki ilk ileti felsefedeki bilim ukalalığı ile taklitciliği yansıtıyor akla ! hemde vicdanı söndürüyor kalbi karartıyor aklı düşman yapıyor.

İnsanı ve kainatı madde yığını olarak görmek aklı selimin işimidir ? hangi akıl iledir? Bu nasıl mümkün olabilir? bu düşünce, gözle - görmeyi - birbirinden ayıramayacak kadar safsata olduğunu akıl sahibi anlamazmı ..Acaba şu gördüğümüz ağaç neden düşünemez ? peki ya şu çocuğa ne demeli ! organları sınırlandırıp hudutu neden aşamazlar ? yapıtaşları (enerji) aynı olan şu insan ve ağaç neden farklı ? Bunların maddenin kendi gücüyle sınrladığını veya kendiliğinden sınırlandığını düşünmek aklı karanlıklara sürüklemezmi?.Acaba şu usta Akılların zor görüp gözlerin göremediği atomlarmı? Üstelik sebep/sonuç bilindiği halde ..

.....

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili Arkadaşlar:

Her zaman şunu söylerim, Tanrının varlığına ya da yokluğuna yeryüzünde şu an nesnel bir kanıt yoktur lakin Tanrı vardır ve akıl ile ulaşılır. Ben diyalektik vs konulardan fazla anlamam, anladığım tek şey aklım ile gördüklerimi örtüştürmektir.

Kısacık şunu demek istiyorum, 10000 yıl önce yerçekimi vardı değilmi, o zaman da dünya dönüyordu, ya da güneşten çok çok daha büyük ve çıplak gözle asla ve asla göremeyeceğimiz antares yıldızdı evrendeki bir yerlerde yerinde hep duruyordu, bilimin bu bilgiye sonradan ulaşması bu kavramlar yoktur demek değildir değil mi? O halde benimde düz mantığım diyorki sizlere, bugün henüz gözle görülür bir Tanrı kavramı (tamamen maddesel olarak diyorum) yoksa bu Tanrının yokluğuna delil değil, bilim bugün henüz o bilgiye ulaşmamış demektir desem ne dersiniz :rolleyes:

Sevgiler...

Saygılar...

Peki biz öldükten sonra gelip popolarımıza dakikada 1200 şaplak atabilen "Spiritual Tokatçı Osman" ın varlığını neye göre değerledireceğiz? Belki ileride bilim onu da bulacak...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Diyalektik materyalist kesim için tatmin edici bir kanıt olabilir ama dışardan pek öyle bir kanıt olarak durmuyor

Önce herşey maddedir diyeceksin

Sonra Tanrı madde olmayan bilinçtir ruhtur diyeceksin

Ve Tanrı'nın olmadıgını kanıtlayacaksın

Bu kanıt değil totoloji Freddie

Link to post
Sitelerde Paylaş

algılar dünyasında yaşıyoruz.gördüğün,duyduğun ve hissettiğin şeyler beyninde oluşan elektirk sinyallerinden başka birşey değil.yani bize gösterileni görüyoruz.

buda ahiret aleminin varlığına bi kanıttır.

tarihinde Acı Hayat tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
algılar dünyasında yaşıyoruz.gördüğün,duyduğun ve hissettiğin şeyler beyninde oluşan elektirk sinyallerinden başka birşey değil.yani bize gösterileni görüyoruz.

buda ahiret aleminin varlığına bi kanıttır.

algıların kaynağının madde olmadığını nerden biliyorsun?...bilinmezlikten kanıt çıkmaz

tarihinde TylerDurdenn tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
algılar dünyasında yaşıyoruz.gördüğün,duyduğun ve hissettiğin şeyler beyninde oluşan elektirk sinyallerinden başka birşey değil.yani bize gösterileni görüyoruz.

buda ahiret aleminin varlığına bi kanıttır.

Ya acı hayat film gibi adamsın koy koy izle

beyinde oluşan elektrik sinyali derken bile aslolanın madde oldugunu kabul ediyorsun zaten

Link to post
Sitelerde Paylaş
algıların kaynağının madde olmadığını nerden biliyorsun?...bilinmezlikten kanıt çıkmaz

hadi diyelim madde gerçek.

peki beyninde elektrik sinyali oluşmasa nasıl göreceksin?

o kapkara kafatası içinde ışıl ışıl dünyayı seyrediyorsun.demekki sana gösterileni görüyorsun.

Allah kıyamet günüde dünya perdesini kaldırıp ahiret alemini insanlara gösterecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
hadi diyelim madde gerçek.

peki beyninde elektrik sinyali oluşmasa nasıl göreceksin?

Hiç birşey göremeyecem

Bütün bu söylediklerin aslında senin gitmek istediğin yerin tam tersi yöne gidiyor farkında değilsin

tarihinde kenzo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...