Jump to content

Allah'ın hür irade anlayışı


Recommended Posts

Ben ithafta bulunmuyorumki bunun böyle olduğunu ispatlıyorum.

Hatta bunu sen kendin bizzat yapıyorsun. Çünki kendi yazığının ne olduğundan habersizsin bırak benim yazdıklarımı anlamayı.

Allah zalimlere hidayet verebilirmi? Evet.

Verirse ne olur? Allahın adil sıfatı gider.

sonuç: Allah zalimlere hidayet veremez...

Doha açık yazayımmı?

Verirse ne olur? Allahın adil sıfatı gider

Verirse ne olur diye bir durum yok vermez.

Bak sana son kez bir örnek vereceğim.

Ben bir hükümdarım.Halkımın iyilik etmesini isteyen bir ''ADALETLİ'' hükümdarım.

Halkımın iyilik etmesi için önce gelip benim kapımı çalmaları lazım.Benim kapıma ulaşmaları için bir takım zorlukları çekmeleri lazım.Zaten ben o malzemeyi çabalarının mükafatı olarak veriyorum.Hem onlar iyilik yapmaları neticelerinde onlara daha fazla mükafat vereceğim.

Niyetleri iyilik etmek olanlara bende iyilik edecekleri malzemeyi veriyorum.

Ancak bazı insanlar var ki kapımı gelip çalmıyor hatta bana karşı geliyorlar.

Ben diyorum ki Niyetiniz iyilik ise gelin size iyilik edeceğiniz malzemeyi vereyim.

Ama yok niyetiniz iyilik değil ise böyle bir malzemeye zaten ihtiyacınız yok siz iyilik etmiyorsunuz.

Şimdi

Benim onlara iyilik edecekleri malzemeyi vermeye gücüm yeter mi?(Yeter tıpkı allahın zalimleri istese hidayete erdirmesi gibi)

Ama ben düşünüyorum evet gücüm yeter ancak ben adaletliyim.Onlar bana nankörlük ederken onlara iyilik edecekleri malzemeyi ne diye vereyim?Hem ben onlara böyle kişilere malzeme vermeyeceğimi bildirdim.Hem liOnların amacı iyilik etmek değil.Eğer iyilik etmek isteseler diğer çabalayanlar gibi gelir kapımı çalarlardı.Ben onların iyilik tmek isteyenler gibi çabaladğını görmeden onlara iyilik malzemesi verirsem bu diğerlerine haksızlık olur.Ben adaletliyim böyle birşey yapmam.(Tıpkı allahın adaletli olması ve adaletli olmasına rağmen zalimleri hidayete erdirmesi gibi)

Allah dileseydik hidayetlerini verirdik demesi buna kudretinin olduğunu söylemesidir.

Ama adaletli olduğundan böyle birşey yapmaz.

Yapsa diye bir şıkkın yok.

Yapmaz çünkü.

Sen allahı insanlar gibi kusurlu akletme.

Bu örneğide başka taraflara çeip sorgulama.Benim sana anlattığım tartıştığımız yönde sorgula.

Yani bunuda açıklayım.

Yani eee bu hükümdar neden iyilik yapmak istemeyenleri cezalandırıyor hatta kazanlara atıp pişiriyor..

Gibi

Konumuz hidayet ve dalalet.

Mümkünse başka taraflara amel-ceza gibi noktalara kayma olurmu

dahada anlamadıysan başka yapacak bir açıklamam yok.

Biraz vicdanını eline koy ve söyke Allah hür iradeyi engelliyormuymuş?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 119
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Evet, Illegaltm'in bu kadar kepazeliginden sonra konuya son nokyati koymanin zamani geldi dusunuyorum.

Allah'in, daha dogrusu Muhammed'in hur irade anlayisi Kuran'da birbirleri ile celisen ayetler yuzunden yuzyillarca tartisilmis ve tartisilmaya tum hiziyla devam etmektedir.

Aslinda Kuran'da bir cok ayet insanlarin yaptiklarindan kendilerinin sorumlu oldugunu bildiriyor.

Ornegin;

Rad 11.
Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.
Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.

Nitekim ustte ornekledigim turde ayetleri Kuranda gormek mumkun..

Cogu musluman bu tur ayetlere bakarak kendilerinde bir hur irade'nin oldugunda hemfikirdir. Ayetler diger ayetler ile celiskili olsa bile muslumanlar kendilerine daha mantikli gelen bu ayetleri secerler.

Diger bir sorun;

Bakara

6.
Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.

7.
Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir.
Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.

Allah onlarin kalplerini muhurlemis, gozlerinede perde cekmis.

Bunu yapan kim?

Allah...

Peki gozlerine perde cekip kalplerini muhurleyen kullarina ne yapacakmis bu Allah?

Buyuk bir azab gosterecekmis..

Demek ki Allah sadist bir Allah..

Bunuda gecelim.. Peki madem kalpleri muhurlenenler (yani inanmayanlar) ayettede yazildigi gibi muhammed'e katiyen inanmayacak, O halde peygamber gondermenin anlami nedir? Birisi bana aciklayabilir mi? Sen hem insanlarin kalplerini muhurle, ondan sonrada zavalli gariban Muhammed'i bu adamlarla ugrastir dur. Olacak is mi?

Kehf sureside aynen bu olayi dile getiriyor. Yani kisiyi allaha inanmaktan aciz yapan allahin yine ta kendisi;

28.
Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız
, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.

Simdi burada kurnazlik edip, "Peygamber kalpleri muhurlu olanlari degil, inanan muminler icin gonderilmistir, onun gorevi budur" diyenler olacagini bildigim icin hemen su ayeti de ekliyorum;

Zümer

(22)
Allah'ın, göğsünü İslâm'a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir?
Allah'ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay haline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler.

Ustteki ayetlerden cikan sonuclar;

_ Kisilerin kalbini muhurleyen kim? ...Allah

_ Peki kisilerin kalbini acan kim? ..Yine Allah

_ Bu durumda Muhammed'in hic bir otoritesi kalmadigina gore, Muhammed kim? ...Allah

_ Allah kim? ....Muhammed

Bunuda gecelim...

Enam

122.
Ölü iken dirilttiğimiz
ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kafirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kafirlere işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir."
Ayetteki 'ölü iken dirilttiğimiz' ifadesi, 'kafir iken imana eriştirdiğimiz' demektir.

Kaynak

Kimmis kafir iken imana eristiren? .....Allah

Kimin iddiasi? ....Diyanetin

Bunuda gecelim...

Bakalim Diyanet hur irade konusu hakkinda bize baska ne gibi ipuclari veriyor;

Abdullah b. Mes'ud şöyle söylemiştir: Rasûlüllah (s.a.s.) -ki o, doğru söyler ve kendisine doğru bildirilir- bize, (insanın yaratılış evrelerini) şöyle anlattı: "Sizden birinizin yaratılışı annesinin karnında kırk günde toplanır. Sonra orada bunun gibi 'alaka' olur. Sonra yine bunun gibi 'mudğa' olur. Sonra Allah bir melek gönderir ve kendisine dört şey emredilir: Rızkı, eceli, ameli ve
said mi yoksa şaki mi olacağı (nın yazılması)...

Kaynak

Buhari, Sahih, Kitabü Bed'i'l-halk (Babu zikri'l-melâike) 6/303, Hadis No:3208; Kitabü'l-Enbiya 1, VI/363 Hadis No:3332;Kitabü'l- Kader 1, XI/6594; Kitabü't-Tevhid 27, (Kavlühü Teâlâ ve lekad sebekat kelimetüna) XIII/440; Ebu Davud, Sünen, Kitabü's-Sünne 16 (bab fi'l-kader) II/530; Tirmizi, Muhammed b. İsa b. Sevra(Ö:279H/892M) el_Câmi', Dâru'l-Fikr, Beyrut 1980, V C, Kitabü'l-Kader 4, III/302, Hadis No: 2220, (Bu kaynağa bundan sonra 'Tirmizi,Cami' şeklinde atıf yapılacaktır.); Ahmed b. Hanbel eş-Şeybânî (Ö.241H/855M), el-Müsned, VI C, Dâru'l-Fikr, Beyrut,I/382,430; (Bu kaynağa bundan sonra 'Ahmed b. Hanbel, Müsned' şeklinde atıf yapılacaktır.)

Diger bir hadis (yine Diyanetin kendi sitesinden);

Huzeyfe b.Esîd in, Peygamber (s.a.s.) e ulaştırdığı rivayete göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Nutfe, rahimde kırk yahut kırk beş gecede yerleştikten sonra, üzerine melek girer ve:
'Ya rabbi, Şaki mi olacak, said mi?'
diye sorar
ve bunlar yazılırlar
.Tekrar: 'Ey Rabbim, erkek mi olacak yoksa dişi mi?' diye sorar. Bunlar da yazılır. Ameli, eseri, eceli ve rızkı hep yazılır. Sonra sayfalar dürülür. Artık o sayfalara ne bir ekleme yapılır ne de onlardan bir şey eksiltilir."

Müslim, Sahih, Kitabü'l-Kader 1, Hadis No: 2644, IV/2037; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/7.

Demekki Turkiye Diyanet Isleri Allah'in hur irade anlayisi konusunda "Sexy Huri ile hemfikir"

Sems suresi;

7, 8, 9.
Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını ilham edene andolsun ki
, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.

Ustelik sadece diyanet degil, "Kuran'da bu konuda Sexy Huri ile hemfikir."

Ustte ki ayette Insanlara kotuluk duygusunu ilham eden Allah degilse kim?

Seytan mi?

O halde Allah "seytan'a and olsun ki" diyerek yemin ediyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Xislam seni oldukça gergin gördüm..Benim bildiğim ,tartışmada gergin-agresif olan taraf haksız olan tarafdırki sen bu tartışmada %100 haklısın ama haksız tarafmış gibi agresif davranıyorsun biraz sakin olursan ne demek istediğin daha iyi anlaşılacak... soğukkanlılık lütfen...

İlegal diyorsunki allah zalimi hidayete erdirmez ama tövbe ederse erdirir... Peki yine kuranda İnsan-30 'da deniyorki allah istemedikçe siz de isteyemezsiniz..

Ben sana göre zalimim ,senin inancına göre-kurana göre benim tövbe etmem için gerekli olan koşul nedir? allahın benim tövbe etmemi istemesi değilmi?

Eğer allah istemezse ben de tövbe etmek isteyemem doğrumu?kurana göre doğru.Ozaman ben nasıl kendi hür irademle tevbe edebilirim söylermisin? Önce allahın istemesi lazımki tövbe edicem.Sonra tövbe ettiğim için hidayete yani doğru yola-allah yoluna ulaşacağım... Ozaman buradan çıkan sonuç Allah beni hidayete erdirmek isterse önce beni tövbe ettirir istemezse de tövbe etmemi istemez ve hidayete ermem.. E kardeş hani benim hür iradem? hür irade mür irade yok birbirimize yalan söylemeyelim...herşey allahın isteyip istememesine bağlı...

Araf179. Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.

Ben bir agnostiğim ve allahın varlığına inanmıyorum sana göre cehennemliğim değilmi? Peki neden cehennemliğim?

Çünkü senin allahın araf179da söylediği gibi beni ve benim gibi milyonlarca insanı cehenneme gitmemiz için yaratmış.Peki ben eğer cehenneme gitmek için yaradıldıysam ozaman ben neyaparsam yapayım cehenneme gitmekten kurtulabilirmiyim sence? Peki bu durumda benim özgür iradem olduğunu nasıl idda edebiliyorsun hayret ediyorum sana...

Evet allah cehennemi insanlarla dolduracak ayeti için allah bizim cehennemlik olacağımızı bildiği için böyle söylemiş yoksa bizi cehenneme göndereceğinden değil diyebilirsin... bu açıklaman mantıklı kabul edilebilir.Ama allah birilerini cehennemlik olmak için yaratmışsa o insanlar için artık imtihandan bahsedemeyiz.

Eğer hadislerden bağımsız bir kuran analizi-tefsir yaparsanız,işte İlegalin yaptığı gibi ayetleri sakız gibi uzatır istediğiniz yere çekersiniz...Ama hadisler sayesinde muhammedin hangi ayeti hangi sebeple uydurduğunu biliyoruz artık...

Hadisler sayesinde kuran ayetlerinin tartışmasız bir biçimde sebeplerini biliyoruzki Turan Dursun İlhan arsel gibi din araştırmacıları da bu araştırmalarını hadislere dayanarak yapmışlardır...

Muhammed ,peygamberliğini ilan ettiği ilk yıllarda kendi akrabalarını bile müslüman yapamamış bu yüzden alay konusu olmuşdur... İşte bu durumdan kurtulmak için insanların inanıp inanmamasını allahın suçu olarak göstermeye çalışmış ve aklı sıra sorumluluktan kaçmaya çalışmıştır...

Allah kimi insanları cehennem için yaratmıştır,allah dilediğini yanlış yola saptırır dilediğini doğru yola sokar ,allah dilemedikçe siz de dileyemezsiniz gibi ayetler işte bu sebeple söylenmiştir muhammed tarafından...

Burada yoruma açık bir durum yoktur... Konu hadislerle sabittir...

İlegal eğer senin tanrın hatasız olsaydı bilki ben müslüman olarak kalırdım. Bana öğretilen tanrı böylebir tanrıydı işte.. herşeyi bilen hiç hata yapmayan bir tanrı ama bugün biliyoruzki senin tanrın kuranda yüzlerce hata yapmıştır.yüzlerce çelişkili tutarsız ayet sıralamıştır... bir savaşda kaç müslümanın kaç kafire galip gelebileceğini bilemeyen ve hata yaptığını itiraf eden ,miras paylaştıramayan,insanın aklının beyninde olduğunu değil kalbinde olduğunu ,dünyanın yuvarlak değil düz olduğunu söyleyen bir tanrıya inanmamızı beklemiyorsun herhalde dimi güzel kardeşim?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konunun başında verdiğin yazıyı yazarkende aynı metodu izledin.

Kuran ayetlerini nuzul sebebine bakmadan araştırmışsın.

Sırf bu yüzden ben değil sen kepaze olacaksın.

Verdiğin yazı ilk verdiğin yazıdan farklı değil ve kesinlikle savunma argümanımı çürüten bir iddaa değil.

Ben allahın kalp mühürlemediğini kullarını saptırmadığını söylemedim.

sen ise halen bunu ispatlayan ayetlerle uğraşmışsın.

Ben savunma olarak yazdığım yazıda allahın neden mühürlediğini neden saptırdığını yazdım bunları dikkate bile almamışsın.

Neyse

Gerekli derlemelerden sonra bu yazınada bir savunma yapacağım.

Ama sende inş xislam gibi saçmalamazsın..

Gerçi hiç umudum yok ama en azından ondan daha az saçmalayacağını umuyorum

Link to post
Sitelerde Paylaş
Xislam seni oldukça gergin gördüm..Benim bildiğim ,tartışmada gergin-agresif olan taraf haksız olan tarafdırki sen bu tartışmada %100 haklısın ama haksız tarafmış gibi agresif davranıyorsun biraz sakin olursan ne demek istediğin daha iyi anlaşılacak... soğukkanlılık lütfen...

İlegal diyorsunki allah zalimi hidayete erdirmez ama tövbe ederse erdirir... Peki yine kuranda İnsan-30 'da deniyorki allah istemedikçe siz de isteyemezsiniz..

Ben sana göre zalimim ,senin inancına göre-kurana göre benim tövbe etmem için gerekli olan koşul nedir? allahın benim tövbe etmemi istemesi değilmi?

Eğer allah istemezse ben de tövbe etmek isteyemem doğrumu?kurana göre doğru.Ozaman ben nasıl kendi hür irademle tevbe edebilirim söylermisin? Önce allahın istemesi lazımki tövbe edicem.Sonra tövbe ettiğim için hidayete yani doğru yola-allah yoluna ulaşacağım... Ozaman buradan çıkan sonuç Allah beni hidayete erdirmek isterse önce beni tövbe ettirir istemezse de tövbe etmemi istemez ve hidayete ermem.. E kardeş hani benim hür iradem? hür irade mür irade yok birbirimize yalan söylemeyelim...herşey allahın isteyip istememesine bağlı...

Araf179. Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.

Ben bir agnostiğim ve allahın varlığına inanmıyorum sana göre cehennemliğim değilmi? Peki neden cehennemliğim?

Çünkü senin allahın araf179da söylediği gibi beni ve benim gibi milyonlarca insanı cehenneme gitmemiz için yaratmış.Peki ben eğer cehenneme gitmek için yaradıldıysam ozaman ben neyaparsam yapayım cehenneme gitmekten kurtulabilirmiyim sence? Peki bu durumda benim özgür iradem olduğunu nasıl idda edebiliyorsun hayret ediyorum sana...

Evet allah cehennemi insanlarla dolduracak ayeti için allah bizim cehennemlik olacağımızı bildiği için böyle söylemiş yoksa bizi cehenneme göndereceğinden değil diyebilirsin... bu açıklaman mantıklı kabul edilebilir.Ama allah birilerini cehennemlik olmak için yaratmışsa o insanlar için artık imtihandan bahsedemeyiz.

Eğer hadislerden bağımsız bir kuran analizi-tefsir yaparsanız,işte İlegalin yaptığı gibi ayetleri sakız gibi uzatır istediğiniz yere çekersiniz...Ama hadisler sayesinde muhammedin hangi ayeti hangi sebeple uydurduğunu biliyoruz artık...

Hadisler sayesinde kuran ayetlerinin tartışmasız bir biçimde sebeplerini biliyoruzki Turan Dursun İlhan arsel gibi din araştırmacıları da bu araştırmalarını hadislere dayanarak yapmışlardır...

Muhammed ,peygamberliğini ilan ettiği ilk yıllarda kendi akrabalarını bile müslüman yapamamış bu yüzden alay konusu olmuşdur... İşte bu durumdan kurtulmak için insanların inanıp inanmamasını allahın suçu olarak göstermeye çalışmış ve aklı sıra sorumluluktan kaçmaya çalışmıştır...

Allah kimi insanları cehennem için yaratmıştır,allah dilediğini yanlış yola saptırır dilediğini doğru yola sokar ,allah dilemedikçe siz de dileyemezsiniz gibi ayetler işte bu sebeple söylenmiştir muhammed tarafından...

Burada yoruma açık bir durum yoktur... Konu hadislerle sabittir...

İlegal eğer senin tanrın hatasız olsaydı bilki ben müslüman olarak kalırdım. Bana öğretilen tanrı böylebir tanrıydı işte.. herşeyi bilen hiç hata yapmayan bir tanrı ama bugün biliyoruzki senin tanrın kuranda yüzlerce hata yapmıştır.yüzlerce çelişkili tutarsız ayet sıralamıştır... bir savaşda kaç müslümanın kaç kafire galip gelebileceğini bilemeyen ve hata yaptığını itiraf eden ,miras paylaştıramayan,insanın aklının beyninde olduğunu değil kalbinde olduğunu ,dünyanın yuvarlak değil düz olduğunu söyleyen bir tanrıya inanmamızı beklemiyorsun herhalde dimi güzel kardeşim?

Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz...

Ayetininin açıklamasını daha sonraya bırakmıştım.

Ama sana yinede biraz ip ucu vereyim sen umarım çekersin..

Ben bir hükümdarım.Halkımın iyilik etmesini isteyen bir ''ADALETLİ'' hükümdarım.

Halkımın iyilik etmesi için önce gelip benim kapımı çalmaları lazım.Benim kapıma ulaşmaları için bir takım zorlukları çekmeleri lazım.Zaten ben o malzemeyi çabalarının mükafatı olarak veriyorum.Hem onlar iyilik yapmaları neticelerinde onlara daha fazla mükafat vereceğim.

Niyetleri iyilik etmek olanlara bende iyilik edecekleri malzemeyi veriyorum.

Ancak bazı insanlar var ki kapımı gelip çalmıyor hatta bana karşı geliyorlar.

Ben diyorum ki Niyetiniz iyilik ise gelin size iyilik edeceğiniz malzemeyi vereyim.

Ama yok niyetiniz iyilik değil ise böyle bir malzemeye zaten ihtiyacınız yok siz iyilik etmiyorsunuz.

Bak hikayede görüldüğü gibi ben iyilik malzemesi vermeden kimse iyilik edemez.

Ama yine hikayede görüldüğü gibi iyilik etmek isteyene ben iyilik malzemesi veriyorum.

yani ayet allah size iyilik etme imkanı sağlamadıkça siz iyilik edemezsiniz..

Allah ezeli ilmiyle zaten iyilik etmek isteyenleri bildiğinden kendileri iyiliği dilemeden o kullarının iyilik etmesini diliyor.

Böylece iyilik ediyorlar.

Ama allahın iyilik edenlere bir müdaahalesi var mı ?

Yok o sadece iyilik edebilecekleri malzemeyi sağlıyor ederler etmezler o onların hür iradesine kalmış birşey.

aynı şekilde kötülerde öyle.

bilmiyorum zalimler içinde örneklememe gerek varmı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanın ögür iradesi vardır ve insan tercihlerinde tamamen hürdür... Çünki insan ENE sahibidir.. Enenin mahiyeti ise Mec'ul olduğundan ne mahluktur, ne mabud.. İşte bu mahiyetinden dolayı insan kendi kaderinin de tasarımcısıdır... Yani cz-i irade sahibidir.. Burdaki Cüz-i irade AZ manasında değil; İlm-i İlahideki mümkinatlar içerisinde nerdeyse sonsuz ihtimali seçebilecek; Hayır ile Şer arasında nihayetsiz bir kabiliyete malik demektir...

Kavram karmaşası içerisinde boğuluyorsunuz... Allah Cehennem için insan yaratmıyor; Bazı insanların cehenneme ehil olacak bir hayat süreceklerini bildiği halde yaratıyor...Bu bir tercih meselesidir; ilmi ilahideki sonsuz seçeneklerden birisinin Alem-i Gaybdan; Alem-i Vucuda çıkartılmasıdır...

Allah'ın ne bildiğini biz bilmediğimize göre biz her an kendi kaderimizi yazıyoruz... Eğer cehenneme ehil olmak istemiyorsanız; İman ile hayatını Nurlandırınız... Kimse sizi zorla cehenneme atmıyor ama siz zorla cehennemlik olmak istiyorsunuz, tercihinizi bu yönde kullanıyorsunuz..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Konunun başında verdiğin yazıyı yazarkende aynı metodu izledin.

Kuran ayetlerini nuzul sebebine bakmadan araştırmışsın.

Sırf bu yüzden ben değil sen kepaze olacaksın.

Verdiğin yazı ilk verdiğin yazıdan farklı değil ve kesinlikle savunma argümanımı çürüten bir iddaa değil.

Ben allahın kalp mühürlemediğini kullarını saptırmadığını söylemedim.

sen ise halen bunu ispatlayan ayetlerle uğraşmışsın.

Ben savunma olarak yazdığım yazıda allahın neden mühürlediğini neden saptırdığını yazdım bunları dikkate bile almamışsın.

Neyse

Gerekli derlemelerden sonra bu yazınada bir savunma yapacağım.

Ama sende inş xislam gibi saçmalamazsın..

Gerçi hiç umudum yok ama en azından ondan daha az saçmalayacağını umuyorum

Hic mi yuzun kizarmaz be cahil musluman??

Bak ne demis diyanet;

Huzeyfe b.Esîd in, Peygamber (s.a.s.) e ulaştırdığı rivayete göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Nutfe, rahimde kırk yahut kırk beş gecede yerleştikten sonra, üzerine melek girer ve:
'Ya rabbi, Şaki mi olacak, said mi?' diye sorar ve bunlar yazılırlar.
Tekrar: 'Ey Rabbim, erkek mi olacak yoksa dişi mi?' diye sorar. Bunlar da yazılır. Ameli, eseri, eceli ve rızkı hep yazılır. Sonra sayfalar dürülür. Artık o sayfalara ne bir ekleme yapılır ne de onlardan bir şey eksiltilir."

Müslim, Sahih, Kitabü'l-Kader 1, Hadis No: 2644, IV/2037; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/7.

Demek ki sen dogmadan Allah senin inanir bir kisi olacagini yazmis cizmis, benim ise kafir olmami istemis..

Daha hangi akla mantiga uyup islam'da hur irade'nin varligindan soz edersin??

Al kuran'da gecen diger bir hikayeyi oku!

Bu hikayede "hur irade" ile cok yakindan ilgili..;

Kehf

60. Hani Mûsâ beraberindeki gence şöyle demişti: "İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, ya da uzun zaman gideceğim."

61. Onlar iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık denizde yolunu tutup kayıp gitti.

62. Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ beraberindeki gence "Öğle yemeğimizi getir, bu yolculuğumuzdan dolayı çok yorgun düştük" dedi.

63. Genç, "Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum. Doğrusu onu sana söylememi bana ancak şeytan unutturdu- Balık şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti" dedi.

64. Mûsâ: "İşte aradığımız bu idi" dedi. Bunun üzerine tekrar izlerini takip ederek gerisin geri döndüler.

65. Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

66. Mûsâ ona, "Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?" dedi.

67. Adam şöyle dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin."

68. "İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?"

69. Mûsâ, "İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim" dedi.

70. O da şöyle dedi: "O halde eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın."

71. Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Mûsâ, "Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın." dedi.

72. Adam, "Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi.

73. Mûsâ, "Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!" dedi.

74. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, "Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!" dedi.

75. Adam, "Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?" dedi.

76. Mûsâ, "Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme. Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)" dedi.

77. Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, "İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın" dedi.

78. Adam, "İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir" dedi. "Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım."

79. "O gemi, denizde çalışan bir takım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı."

80. "Çocuğa gelince, anası babası mü'min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk."

Kuran'da bahsedilen hikayeye gore Musa bir adamla tanisiyor ve o adam musaya yoldaslik yapiyor..

Hikayenin sonlarina dogru bu adam kucuk bir cocugu katlediyor..

Musa ise neden katlettin diye sordugunda adam, "anası babası mü'min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk." diyor.

Simdi bu hikayeden ne anladik?

Cocuk islemedigi bir suctan dolayi katlediliyor..

Bu hikaye, cocugun ileride hidayete ermesine bir ihtimal bile veriyor mu? Kesinlikle hayir!

Peki bu cocugun munin anasini ve babasini kufurden korumak icin cocugun oldurulmesi gerekiyor ise Allah bu cocugu ta bastan neden yaratmis?

Bu cocugun henuz islemedigi bir gunah yuzunden katledilmesi ne derece adil?

Ailesini kufure surukleyecegi bilinen bu cocuk, ahiret gununde henuz islemedigi bir gunah yuzunden yargilanip cehenneme atilacak mi?

Yazinda umarim bunlarinda cevabini verirsin..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hadisler sayesinde kuran ayetlerinin tartışmasız bir biçimde sebeplerini biliyoruzki Turan Dursun İlhan arsel gibi din araştırmacıları da bu araştırmalarını hadislere dayanarak yapmışlardır...

Muhammed ,peygamberliğini ilan ettiği ilk yıllarda kendi akrabalarını bile müslüman yapamamış bu yüzden alay konusu olmuşdur... İşte bu durumdan kurtulmak için insanların inanıp inanmamasını allahın suçu olarak göstermeye çalışmış ve aklı sıra sorumluluktan kaçmaya çalışmıştır...

Allah kimi insanları cehennem için yaratmıştır,allah dilediğini yanlış yola saptırır dilediğini doğru yola sokar ,allah dilemedikçe siz de dileyemezsiniz gibi ayetler işte bu sebeple söylenmiştir muhammed tarafından...

Burada yoruma açık bir durum yoktur... Konu hadislerle sabittir...

Gerçek bu kadar basit

gerisi boş laf

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bak Sen ya körsün ya cahil yada okuduğunu anlamayan bir beyinsiz.

verdiğin hadisi açıklamak için araştırmama bile gerek yok.

Huzeyfe b.Esîd in, Peygamber (s.a.s.) e ulaştırdığı rivayete göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Nutfe, rahimde kırk yahut kırk beş gecede yerleştikten sonra, üzerine melek girer ve: 'Ya rabbi, Şaki mi olacak, said mi?' diye sorar ve bunlar yazılırlar.Tekrar: 'Ey Rabbim, erkek mi olacak yoksa dişi mi?' diye sorar. Bunlar da yazılır. Ameli, eseri, eceli ve rızkı hep yazılır. Sonra sayfalar dürülür. Artık o sayfalara ne bir ekleme yapılır ne de onlardan bir şey eksiltilir."

yarabbi şaki mi olacak yoksa said mi

Bilmeyenler için açalım.

Yarabbi mümin mi olacak kafir mi?

Allah ezeli ilim sahibi değil mi?

Bu çocuğun ilerde kafir olacağını bilmiyormu?

Melek soruyor ya rabbi bu kişi kafirmidir?Kafir mi olacak?

allah kafirdir.

Demesi onun kafir olmasının sebebi değil ki?

Bu mu mantık?

Bak sana örnekleyeyim.

Örneği n ben herşeyi bilen ezeli ilim sahibiyim.

Senle beraber yürüyoruz.Bir okul bahçesine geldik.

Sen orada bulunan mehmedi göstererek illegal bu çocuk ne olacak diye sordun

Bende kafir dedim..

Neden desen derim

Bu çocuk ilerde allahı inkar edecek kafir olacak dedim..

Şimdi mehmed ben kafir dedim diyemi kafir oldu?

Bu çocuk şaki mi said mi diye sorması allahın onun ilerde ne olacağını bilmesinden kaynaklanıyor ne olmasını istediğinden değil!

Rezillik

Link to post
Sitelerde Paylaş

Insan Suresi

29. İşte bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar.

30. Allah'ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

31. O, dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimlere ise elem dolu bir azap hazırlamıştır.

ardarda gelen bu 3 ayet kader ve cuzi irade konusunda son derece ozetleyicidir ve carpicidir. oncelikle dilemek diye cevrilen sozcugun bir dilencinin dilemesi anlaminda olmadigini bilmemiz gerekiyor. dilenci caresizlikten dilenir. dilemek, turkcede "dil ile istemek" demektir, yani hicbir gayret sarfetmeyen birinin bir sey istemesi. istemek ise, belli bir cabanin ve gayretin sonucudur. ozetle, isci para ister oysa dilenci parayi diler.

dilemek sozcugunun arapcadaki karsiligi temennidir; oysa bu ayette gecen "sha'e" sozcugu daha cok uygun gorulen bir seyin yerine getirilmesi demek olan istemektir.

dikkat ederseniz bu 3 ayette insan edimi ile tanrinin ediminin icice girmis oldugunu gorursunuz. dogru yolu bulma konusunda insan gayreti ile tanrisal yardim icice koyun koyunadir :rolleyes:

herseyi yapan tanridir ve onun bu yapmasi bizim tavrimizla her an icicedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

“mutlaka her insana (nefs) hidayet verirdik”,

yani zorla da olsa:

Fakat insanı doğru ile yanlış arasında tercih yapma yeteneğinden ve dolayısıyla bütün ahlakî sorumluluğundan koparmış olacağı için, Allah, rehberliğini (hidayetini) herhangi bir kimseye zorla “empoze” etmez

Eğer dileseydik, onlara gökten öyle bir alamet indirirdik ki, onun karşısında boyunları bükülür, hemen baş eğerlerdi” ve ilgili not: [Ama insanın inanmasının manevî/ahlakî değeri, bu inancın bir zorlamanın değil, serbest ve özgür iradenin ürünü olmasına bağlı olduğuna göre, “göklerden indirilen” görünür ya da işitilir bir “alamet/işaret”, karşı durulmaz aşikarlığıyla bu serbest irade ya da seçim ögesini ortadan kaldırır ve dolayısıyla insanın mesaja olan inancını ahlakî değerinden ve anlamından yoksun bırakırdı.]).

Neticede seçim yine insanın kendi elinde.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah’ın iki çeşit meşieti/dilemesi vardır. Birincisi: Tekvinî meşiet, ikincisi teşriî meşiet.

Teşriî meşiet, Allah’ın gönderdiği peygamberler vasıtasıyla hoşnut olduğunu bildirdiği hususlarda kendini gösterir. Bu meşiet, Allah’ın emir ve yasaklarını ortaya koyan bir dilemesidir. “Eğer inkâr edecek olursanız bilin ki Allah sizden mustağnidir/ hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, ama kullarının küfre-inkâra sapmalarına razı olmaz”(Zümer, 39/7) mealindeki ayette, Allah’ın bu teşrii meşietine işaret edilmiştir.

Bu meşietin özelliği, Allah’ın sadece rızasını, hoşnutluğunu gösteren ve zorlamaya yer vermeyen bir emir niteliğindedir. “Dileyen iman etsin, dileyen inkâra sapsın”(Kehf, 18/29) mealindeki ayette, kulların bu ilahî meşiet/dileme karşısındaki özgürlüğüne vurgu yapılmıştır. Bu özgürlük insanların tabi tutulduğu imtihanın da bir gereğidir.

Tevinî meşiet ise: Allah’ın yaratmasını, icadını ifade etmektedir. Bu dileme, kudretin bir yansımasıdır, yaratıcıdır, icbar edicidir, muhalefeti kabul etmeyen özelliğe sahiptir. Bu dilemeyi gösteren en veciz ifade “Allah bir şeyi dilediğinde onun buyruğu, sadece “Ol” demektir, hemen oluverir”(Ya Sin, 36/82) mealindeki ayette görmek mümkündür.

“De ki: Allah dilemedikçe, ben ne kendime bir fayda sağlayabilirim ve kendimden bir zarar uzaklaştırabilirim”(Araf, 7/188) mealindeki ayette ise, tekvinî meşiete/dilemeye vurgu yapılmıştır.

Yukarıda izah edildiği üzere, tekvinî dileme –deyiş yerindeyse- Allah’ın son kararı olduğundan karşı konulmaz bir sıfattır. Fakat bu sıfat, hiçbir zaman insanın hikmet dairesindeki bütün fırsatlarını elinden alan, ona hiçbir tasarruf hakkı bırakmayan bir zorunluluğu ifade etmez. Çünkü, bu meşietin yanında teşrii meşiet de söz konusudur. Örneğin, bir caninin bir adamı haksız yere öldürmeye teşebbüs etmesi, bu teşebbüsünü fiilî olarak gerçekleştirmesi, yani adama kurşun sıkması, tamamen Allah’ın buna rıza göstermeyen, bu fiilî yasaklayan teşriî meşietine rağmen gerçekleşmiştir. Bununla beraber, son sözü söyleyen yaratıcı iradenin özelliği olan tekvinî meşiet/dileme olmadıkça bu adam ölemez, kimse onu öldüremez.

Bu pencereden hakikate bakıldığı takdirde söz konusu ayette, insanın elini-kolunu bağlayan bir ifadenin olmadığı görülecektir. Özetle söylemek gerekirse, isteyen insandır, yaratan Allah’tır.

2- Bu ayette Hz. Peygamber'e, kendisi için faydalı olanı elde edip zararlı olandan korunmasının sadece Allah'ın dilemesine bağlı bulunduğunu açıkça ifade etmesi emredilmekte olup Resûlullah bu buyruğun gereğini yerine getirmiş; bu suretle, insan olması sebebiyle imkânlarının ve kabiliyetlerinin Allah'ın verdikleriyle sınırlı olduğunu, kendi başına olağan üstü hiçbir güce sahip olmadığını herhangi bir komplekse kapılmadan insanlara açıklamıştır. Böylece o, dolaylı olarak Allah'a olan içten bağlılığını da ortaya koymak suretiyle aslında, insanın Allah karşısında nasıl bir kulluk bilincine sahip olması gerektiği hususunda da örnek bir tavır sergiliyordu.

Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek gaybı bilmek demektir. Halbuki gaybı bilen insan, ileride kendisi için nelerin iyilik, nelerin kötülük getireceğini bilme gücüne de sahip olabilir ve ona göre davranabilir. Resûlullah, kendisinin böyle bir imkâna sahip olmadığını, temel işlevinin inanan insanlara fayda sağlayacak şekilde müjdeleyici ve uyarıcı bilgiler vermekten ibaret bulunduğunu ifade etmiştir.

Burada da görüldüğü gibi Peygamber aleyhîsselâm, kendisine Allah'ın lütuf ve ihsanından bağımsız/ aşkın sıfatlar izafe edilmesinden hoşlanmamış; görevinin elinden geldiğince iyi bir kul olmak, Allah'ın kendisine yüklediği risâlet ve tebliğ görevini eksiksiz bir şekilde yerine getirerek insanların hidayete erişmelerine gayret ve öncülük etmek olduğunu her zaman vurgulamıştır. Âhiret hayatı, cennet, cehennem, melek, şeytan gibi gayb alanına giren, dolayısıyla beşerin bilgi imkânlarını aşan hususlarda Allah ona neyi ne kadar bildirmişse o da o konuda bilgisini ortaya koymuş ve Allah'ın iznine bağlı olarak insanlara bilgiler vermiş; fakat kıyametin ne zaman kopacağı konusunda kendisine bilgi verilmediği için bu hususta da bilgisi bulunmadığını belirtmesi emredilmiştir.

Âyette Hz. Peygamber'in mutlak olarak gelecek hakkında hiçbir şey bilmediği değil, Allah'ın bildirdikleri dışında gaybı bilmediği ifade edilmektedir. Çünkü geleceğe dair her konu gayb sayılamaz; insan, tabiat kanunları denilen Allah'ın evrendeki yasaları hakkındaki bilgisi, deneyimi ve aklı sayesinde gelecek hakkında bazı kesin bilgilere sahip olmakta, bazı tespitler yapabilmektedir. Âyette asıl vurgulanan nokta, geleceğin insanlar için büsbütün karanlık olduğu değil, Allah imkân ve fırsat vermedikçe kulun varlık ve olaylar hakkında kendi başına bilgi edinemeyeceği, neyin yararlı, neyin zararlı olduğunu göremeyeceğidir. ( Kur’an Yolu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: II/504.)

3- Konuyla ilgili başka bir ayette şöyle buyurulur: Ama Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz. Çünkü her şeyi bilen, tam hüküm ve hikmet sahibi olan, Allah’tır. Her şeyi bildiği gibi, rahmet ve hidâyete lâyık olanları da pek iyi bilir. (İnsan Suresi, 30)

Aynı Suresin Bir önceki âyeti, dileyenin, Kur’ân’ın rehberliğinde Rabbine varan yolu tutacağını bildirirken, 30. âyet yüce Allah’ın dilediği kimseleri rahmetiyle kucaklayacağını bildiriyor. Demek ki samimi müminler, kendilerini bütün varlıklarıyla Allah’ın iradesine teslim ederler.

Bizim yaratılmamız ve bulunduğumuz ülkede dünyaya gelmemiz; belli bir aile ve çevre içinde yer almamız bizim isteğimiz ve irâdemizle gerçek­leşmemiştir. Bütün bunlar ilâhî meşietin teaellisiyle vücut bulmuştur. O, ezelde sonsuz ilmiyle, meşietiyle nasıl bir plân hazırlamışsa öyle oluyor.

Dünyaya gelip teklif cağına ayak basınca, yani reşîd olunca irâdemi­ze yer veriliyor; ilâhî buyruklar tebliğ edilerek yönlendirilmek isteniyoruz. Bu noktada biraz durup düşünmemiz gerekiyor. Şöyle ki: Tebliğ ve irşaddan sonra durum bir yandan kulun irâdesine bırakılırken diğer yandan Cenâb-ı Hakk'ın irâdesinin hâkim olduğu belirtilerek «O dilemedikçe siz di­leyemezsiniz» buyuruluyor. Dış görünümüyle, «insan belli bir çizgide ilâhî irâdeye bağlı kalıyor» sonucu ortaya çıkıyor. O, kulun doğru yolu bulmasını isterse, kul doğru yolu bulabiliyor; dilemezse bulamıyor. Bu mânayla İn­san neden sorumlu tutuluyor? Âyetin asıl delâlet ettiği mana ve hükmü tesbit etmeden sırf zahirine bakacak olursak Kaderiyye ve Cebriyye mez­heplerinin iddialarının isabetli olduğu duygusu uyanıyor. Oysa mesele çok ciddi ve son derece incedir. Hikmeti kavranmadıkça sonuç çıkarmak çok zordur. 30. âyetle Cenâb-ı Hak kendisiyle kullan arasına koyduğu imkân ve irâde çizgisinden; diğer bir anlatımla hidâyet çizgisinden söz etmekte­dir. Şöyle ki: İnsan akıl, zekâ ve iradesiyle, aldığı dinî öğüt ve bilgiyle o sınıra gelmedikçe Allah'ın yüksek irâdesi tecelli etmez ve o sebeple de kula hidâyet kapısı açılmaz.

Hemen her konuda bu sınır önümüzde bulunmuyor mu? Tarlasını sür­meden, emeğini ortaya koymadan kuru toprağa tohum serpmek istenilen neticeyi vermez. İnsan burada da kendine düşeni lâyıkıyla yerine getir­mekle yükümlüdür; ondan sonrası ilâhî meşiete kalır. Artık o noktada Ce­nâb-ı Hak dilemedikçe kul dileyemez; O'nun hidâyet ve yardımı tecelli et­medikçe, kul doğru yola giremez ve başladığı işte istediği neticeyi alamaz.

Konuyu şöyle özetleyebiliriz:

Bir zorlama veya insan irâdesinin geçersizliğini ortaya koyma diye bir hüküm yoktur. Tamamıyla sözünü ettiğimiz imkân ve irâde sınırına kadar erişme olayı söz konusudur. O çizgiye gelindiğinde ilâhî irâde ve hidâye­tin tecellisi her türlü irâdenin üstünde rol oynar; dilediğine hidâyet kapısı­nı açar, dilediğine açmaz. İrâdesini kullanmayan, o sebeple de belirtilen çizgiye kendini getirmeyen kimseye ise, hidâyet kapısı açılmaz.

"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz" cümlesi yüce Allah'ın insanın öz yaratılışına yerleştirdiği seçme ve dileme yeteneğini ifade etmekte yoksa yan bir anlam ifade etme­mektedir. Çünkü insana bu yeteneğin verildiği, Kur'an'm bir çok ayetinde kesin ve net ifadelerle vurgulanmıştır. Öyleki, bunu İslam öğretisinin sağlam ilkelerinden biri olarak nitelendirebiliriz. Üstelik, bu irade ve yeteneğin de insanda mevcut olmasını dileyen bizzat yüce Allah'tır . Dolayısıyla, insanların hidayeti ya da sapıklığı seçmeleri bu kap­sama girer. Yani, Allah'ın izniyle (anladığımız kadarıyla) arada bir çelişki yoktur. Ayet-i kerimenin Peygam berim izi (s), gördüğü olumsuz tepkilerden dolayı teselli etmesi, buun yanında kafirleri, temel nitelikleriymiş gibi zalimler biçiminde vasfetmesi, onların kötü niyetlerinden ve zulümlerinden dolayı hidayetten yüz çevirip Allah'ın azabını hakettiklerine ilişkin güçlü bir ipucudur. Bu da "Dilediğini kendi rahmetine sokar" cümleinin "iyi niyetli, gerçekten hidayete ermek isteyen kimseleri..." şeklinde yorumlanması erektiğine ilişkin bir mesaj niteliğindedir.

Eğer bu dünyada Allah dünyanın konumu, imtihanı gereği dileyip bir irade vermemiş olsaydı, haydi buyurun istediğinizi tercih hakkını size veriyorum dememiş olsaydı, hiç kimsenin böyle dilediğini tercih hakkı olmayacaktı. Yani bilesiniz ki ey insanlar sizin şu anda küfrü, isyanı tercih edebilmeniz de Allah’ın verdiği bu izne bağlıdır. Eğer melekler gibi, dağlar, taşlar, sema, ay, yıldızlar, güneş, bitkiler, taşlar, madenler gibi sizlerin de boyunlarınızdaki kulluk ipinin ucunu doğuştan eline alıvermiş olsaydı Rabbiniz, yani tıpkı o varlıklar gibi sizi de iradesiz yaratmış olsaydı, şu anda hiç biriniz dilediğini tercih hakkına sahip olmayacaktı.

Bu imkân ancak insana tanınmıştır. İsyan edebilme, kafa tutabilme özgürlüğü Allah yasaları gereği sadece insana tanınmıştır. Onun içindir ki insanın itaati diğer varlıkların itaatinden farklıdır. Yani insanın Allah’a itaati kölenin efendisine itaatinden farklıdır. İsyan etme özgürlüğü verildiği için insanın itaati kıymetlidir. Aslında bütün varlıklar da Allah’a itaat etmektedirler ama onların itaati isyana imkân vermeyen bir itaat olduğundan insan gibi değillerdir. Melekler de, dağlar da, semâvât da, arz da, yıldızlar da, ay da, hayvanlar da, bitkiler de Allah’a kulluk yapmaktadırlar ama onların itaati kendi fıtri halleridir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Rezillik

Evet Tam bir Rezillik!

Sen hem olc, bic, yarat.

Sonrada olcup bicerek yarattigin insanlari cehenneme gonderecegim diye yeminler et!

Tam bir Rezillik !!

Biliyorum kafan basmiyor..kapasiten ortada..

Ben sana biraz daha acik izah edeyim..

Huzeyfe b. Esîd, Rasûlüllah (s.a.s.) in şöyle buyurduğunu işittiğini söylemiştir: "Nutfenin üzerinden kırk iki gece geçti mi, Allah ona bir melek gönderir.
Melek ona şekil verir; kulağını, gözünü, cildini, etini ve kemiklerini yaratır.
Sonra
:'Ya Rabbi, erkek mi olacak, dişi mi?' diye sorar.
Rabbin dilediğine hükmeder
, melek de yazar. Sonra: 'Ya Rabbi eceli?' der.
Rabbin dilediğini söyler.
Melek yine yazar. Sonra: 'Rızkı?' der.
Rabbin dilediğine hükmeder.
Melek yine yazar.
Sonra melek, yazılan sayfa elinde olduğu halde çıkar. Emrolunduğunun üzerine hiçbir ekleme yapmaz ve ondan hiçbir şey eksiltmez."

Müslim, Sahih, Kitabü'l-Kader 1, Hadis No: 2645, IV/2037.

Ustte ki hadiste acikca belirtiliyor..Diyor ki, Allah melek gonderir, melekte ona sekil verir..

"kulağını, gözünü, cildini, etini ve kemiklerini yaratır."

Simdi hemen burda bir soru;

Cebrail bu kulaklara sekil verirken kafasi kiyak miydi?

spectrumoflopearsvj9.jpg

ya da bu goze sekil verirken?

Mrinmoy.JPG

Ya bu cocugun gunahi neydi?

ht_baby5_080329_ssh.jpg

Hadiste ki diger bir sorun ise "Rabbin dilediğini söyler." cumleleri..

Demekki Allah zevki ve keyfi dogrultusunda kisinin kiz mi erkek mi, imanli mi imansiz mi olacagini cebrail'e emrediyor..

Diger bir problem;

Hz. Aise radiyallahu anha anlatiyor: "Bir cocuk olmustu. Ben: "Ne mutlu ona! Cennet kuslarindan bir kus oldu!" dedim. Aleyhissalatu vesselam:

"Sen Allah'in cenneti de cehennemi de yarattigini, beriki icin de oteki icin de ahali yarattigini bilmiyor musun?" buyurdular."

Muslim, Kader 30, (2662); Nesai, Cenaiz 58, (4, 57); Ebu Davud, Sunnet 18, (4713).

ustte ki hadiste aise bir cocuk öldü ve "kucuk yasta ve gunahsiz oldugunu dusunerek" cennete gidecek diyor.

Peki Muhammed ne diyor?

"Gunahsiz bir sekilde olmek otomatikmen cennet vizesi almak degildir. Kisinin cennete girip girmeyecegi allahin o dogmadan once kaderine ne yazdigina bagli."

Muslim'in sahih-i Muslim eserinden alinti hadisler

Bu hadisler kader ve hur irade konulari ile cok yakindan ilgili;

Ebu’l-Esved ed-Dieliyy şöyle dedi:

İmran ibn Husayn radıya’llâhu anh bir gün bana şöyle sordu:

-İnsanların yapmakta oldukları ve emek çekip didindikleri şeye ne dersin?.. Kendilerine hüküm olunan ve sebkât etmiş bulunan kaderden, kendilerine gelip geçen bir şey midir?.. Yahut Nebî ve Rasûllerinin getirdiği şeylerden olup da kendilerini karşılayacak ve aleyhlerine delil sâbit oluveren şeylerden midir?..

-
Hayır!.. (karşılaşacakları tesadüfî işler değil). Lâkin, geçmişte kendilerine yazılan ve kendilerine gelip çatan bir şeydir!.. dedim.

Bunun üzerine İmran bin Husayn sordu:

-
Öyle ise bu insanlara ZULÜM olmuyor mu?..

Bu sözden şiddetle korktum ve şöyle dedim:

-
Her şey, Allah'ın mahlûkudur ve elinin mülküdür!..

-
O YAPTIKLARINDAN MES'ÛL OLMAZ; FAKAT ONLAR MES'ÛL OLURLAR!.." (Enbiya-23)

-Allah sana merhamet buyursun!.. Ben sana sorduğum şeylerle ancak senin aklını imtihan etmek istedim. Müzeyn kabîlesinden iki kişi Rasûlullah’ın yanına geldiler ve şöyle sordular:

-Yâ Rasûlullah!.. İnsanların bugün yapmakta oldukları ve emek çekip didine geldikleri şeye ne buyurursun?.. Bu üzerlerine hüküm edilen ve önceden yazılan bir kaderden olarak, kendilerine isâbet eden bir şey midir?.. Yahut, Nebî ve Rasûllerinin getirdiği ve üzerlerine hüccet sâbit olan şeylerden olarak, kendilerinin karşılayacakları şeyler içinde midir?..

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

-Hayır!.. Bu ikinci şekil değil!..
ÜZERLERİNE HÜKÜM OLUNAN VE KENDİLERİNE GELEN BİR ŞEYDİR (kaderdir).
Azîz ve Celîl olan Allah’ın kitabında bunun tasdiki şu âyettir:

-HER BİR NEFSE VE ONU DÜZENLEYENE, SONRA DA ONA HEM KÖTÜLÜĞÜ, HEM KORUNMASINI İLHAM EDENE. (Şems-7/8)

Kaynak= Sahih-i muslim (Ayrica bknz;

Yukaridaki sems suresinin 8 no'lu ayetinde'de goruldugu gibi her kotuluk allahtan..

Nisa 78'de Allah yine benimle hemfikir.

78. Onlara bir iyilik gelirse, "Bu, Allah'tandır" derler. Onlara bir kötülük gelirse, "Bu, senin yüzündendir" derler. (Ey Muhammed!)
De ki: "Hepsi Allah'tandır."
Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!

Allah tabiki diledigini yapabilir. Fakat mantiksiz olmaya hakki yoktur Allah salak olamaz!

Adaletsiz hic olamaz!

Peki Muhammed neden Allah'i bu sekilde yaratti?

Cunku Allah, Muhammed'in egosundan baska biri degil. Allah, Narsisist Muhammed'in olmak istedigi herseydi..

Narsisist kisiler sevilmek isterler..

Kisilerin kendilerinden korkmalarini ve itaat etmelerini isterler..

Kanunlarin ustunde (kanun tanimaz) bir kisilige sahip olmak isterler..

Yaptiklari hic birseyden sorumlu tutulmayi istemezler..

Diledikleri herseyin gerceklesmesini, hic kimsenin onlara karsi gelmemelerini isterler.

Muhammed Allah'i kullanarak, hayati boyunca hayal ettigi herseye fazlasi ile kavusmustur..

Link to post
Sitelerde Paylaş
"Diger bir problem;

Hz. Aise radiyallahu anha anlatiyor: "Bir cocuk olmustu. Ben: "Ne mutlu ona! Cennet kuslarindan bir kus oldu!" dedim. Aleyhissalatu vesselam:

"Sen Allah'in cenneti de cehennemi de yarattigini, beriki icin de oteki icin de ahali yarattigini bilmiyor musun?" buyurdular."

Muslim, Kader 30, (2662); Nesai, Cenaiz 58, (4, 57); Ebu Davud, Sunnet 18, (4713).

ustte ki hadiste aise bir cocuk öldü ve "kucuk yasta ve gunahsiz oldugunu dusunerek" cennete gidecek diyor.

Peki Muhammed ne diyor?

"Gunahsiz bir sekilde olmek otomatikmen cennet vizesi almak degildir. Kisinin cennete girip girmeyecegi allahin o dogmadan once kaderine ne yazdigina bagli."

Hocam burda aklıma birşey takıldı..

Şimdi kaderine ne yazdığına bağlı diyor? Günahsız ölmüş zaten, kaderinde ölmek mi yoktu?

Hadi var diyelim ozaman koca donlu rabbim kendisimi karar vericek nereye gideceğine?

Başka bir soru..

tarihinde TRIUMPH tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sexy ciğim;...

Onların sadece bedenleri öyle.. Çünki o beden bu dünya fabrikasında; kulun iradesi ile biçimleniyor... Ondaki fizyolojik bozukluklar ailesinden gelen kusurlardandır..... Ama RUH mükemmeldir; Çünki basittir... Çünki Emr-i Kün fe Yekün e malik olan Rabbimin eseridir.. Kusursuz bir mükemmelik ve sonsuz bir ilim içersindeki Kudretin tezahürü olarak yaratılmıştır...

Neticede bu dünyadaki bütün çirkinlik ve kusur insanları suui ihtiyarından kaynaklanmaktadır...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hocam burda aklıma birşey takıldı..

Şimdi kaderine ne yazdığına bağlı diyor? Günahsız ölmüş zaten, kaderinde ölmek mi yoktu?

Hadi var diyelim ozaman koca donlu rabbim kendisimi karar vericek nereye gideceğine?

Başka bir soru..

Sayet yaratilirken Allah cebrail'e "gunahkar olsun" demisse cehennemliktir...

Isterse agziyla kus tutsun, "Allah dilemedikce" zebanilerin orta mali olmaya mahkum bu cocuk..

Daha once Hizir ornegini vermistim..

Musa Hizir'la yolda beraber yururlerken Hizir ufacik bir cocugu tuttugu gibi kafasini kopariyor..

Muslumanlar bu gibi sapiklara peygamber yada veli derler. Aleyhisselam diye hitap ederler.

Hikayede anlatilana gore, Hizir'a bu cocugun ileride cok kotu bir kisi olacagi ve ailesini kufure surukleyecegi bildiriliyor..

Hizirda Allah'in tetikcisi gibi ufacik cocugun girtlagina oracikta basiveriyor..

Bu cocuk daha sonra Ahirette islemedigi bir suc yuzunden sorgulanip cehenneme atilacak. Cunku cocugun yasayip yasamamasi onemli degil.. Onemli olan Allah'in cocuk hakkinda (yani kaderine) ne yazdirdigi.

O YAPTIKLARINDAN MES'ÛL OLMAZ; FAKAT ONLAR MES'ÛL OLURLAR!.." (Enbiya-23)

yani ALlah kisinin kedni kaderine yazdigindan kendini sorumlu tutmuyor, direk kisiyi mesul sayiyor..

Kuranin Allahi iste boyle sapik, sadist, psikopatin Allah'i bir Allah..

Musa ve Hizir arasinda gecen muhabbet hadislerde daha acik bir sekilde anlatiliyor;

İbnu Abbas (ra)'a dedim ki: "Nevfel-Bekkali, İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. Musa (a.s.), Hızır'ın arkadaşı olan Musa olmadığını zannediyor." Bana şu cevabı verdi: "Allah'ın düşmanı yalan söylüyor. Ben Übeyy İbnu Ka'b (ra)'ı dinledim.Demişti ki: "Ben Resulullah (sav)'ı işittim, şunu anlattı: "Musa (a.s.) Beni İsrail'e hutbe irad etmek üzere ayağa kalktı. Kendisine, "insanların en bilgini kimdir?" diye soruldu. O: "Benim" diye cevap verdi. Cenab-ı Hak, "Allahu a'lem (yani en iyi bilen Allah'tır)" demediği için Musa'yı azarladı. Ve: "İki denizin birleştiği yerde bulunan bir kulum senden daha alimdir" diye ona vahyetti. Hz. Musa (a.s.): "Ey Rabbim ben onu nasıl bulabilirim?" diye sordu. Kendisine: Bir zenbile bir balık koy, onu sırtına al. Balığı nerede yitirirsen o zat oradadır" dendi. Dendiği gibi yaparak yola çıktı. Kendisiyle beraber, hizmetçisi olan Yuşa İbnu Nun da yola çıktı. Beraberce yürüyerek bir kayanın yanına geldiler. Hz. Musa ve hizmetçisi dinlenmek üzere orada yattılar. Balık kımıldayarak zenbilden çıkıp denize kaydı. Allah ondan suyun akıntısını tuttu. Öyle ki su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Hz. Musa (a.s.) ve hizmetçisi (balık için olduğunu bilmeksizin) bu manzaraya şaşırdılar. Günlerinin geri kalan kısmı ile o gece boyu da yürüdüler. Musa'nın arkadaşı ona, balığın gitmesini haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz. Musa (a.s.) hizmetçisine: "Hele sabah kahvaltımızı getir. Biz bu yolculukta yorulduk" dedi. Ama emrolunduğu yere gelinceye kadar yorulmamıştı. Hizmetçi: Hani bir kayanın yanma gelmiş yatmıştık ya! Ben balığı orada unuttum. Onu hatırlatmayı, bana mutlaka şeytan unutturdu. Balık denize şaşılacak şekilde sıvışıp gitmişti" dedi. Musa (a.s.): "Bizim aradığımız orasıydı" dedi ve hemen izlerinin üzerine geri döndüler. İzlerini takiben yürüyerek kayaya kadar geldiler. Musa (a.s.) orada örtüsüne bürünmüş bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır aleyhisselam ona: "Senin bu yerinde selam ne gezer!" "Ben Musa'yım." "Beni İsrail'in Musa'sı mı?" "Evet" "Sen, Allah'ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah'ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin." "Allah'ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul eder misin?" "Sen benimle beraber olmak sabrını gösteremezsin. Mahiyet ve hikmetini bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin ki?" "İnşaallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Hem ben senin hiç bir emrine karşı gelmeyeceğim." "Öyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksın, ben sana haber vermedikçe bana hiç bir şey sormayacaksın!" dedi. Hz. Musa (a.s.): "Tamam!" dedi. Hz. Musa ve Hz. Hızır (a.s.) beraberce gittiler. Deniz kıyısında yürüyorlardı. Bir gemiye rastladılar. Kendilerini gemiye almalarını söylediler. Gemi sahipleri Hızır (a.s.)'ı tanıdılar. Ve ücret istemeksizin onları gemiye aldılar. Hızır (a.s.), gidip, geminin tahtalarından birini deldi. Hz. Musa (a.s.) ona: "Bak, bunlar bizi bedava gemilerine aldılar, sen gidip gemilerini deldin, adamları boğacakın. Hiç de yakışık olmayan bir iş yaptın!" dedi. Hızır: "Ben sana, "benimle bulunmaya sabredemezsin" demedim mi?" dedi. Hz. Musa: "Unuttuğum şey sebebiyle beni sigaya çekme. Bu iş sebebiyle bana zorluk çıkarma!" ricasında bulundu. Sonra bunlar gemiden indiler. Sahil boyu yürürken, çocuklarla oynayan bir yavrucak gördüler.
Hızır (a.s.) yavrucağı yakaladığı gibi eliyle basını kopararak çocuğu öldürdü.
Musa (a.s.): "Masum bir çocuğu kısas hakkın olmaksızın niye öldürdün. Bu çok yadırganacak bir iş!" dedi. "Ben sana demedim mi, sen benim beraberliğime sabredemezsin!" diye Hızır (a.s.), Musa'ya çıkıştı. Hz. Musa: "Ama bu birinciden de şiddetli idi" dedi ve ilave etti: "Bundan sonra sana bir şey sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın" dedi. Yola devam ettiler. Bir köye geldiler. Halktan yiyecek birşeyler istediler. Ama kimse onları ağırlamadı. Köyde yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar. Hızır (a.s.) eliyle şöyle göstererek: "Eğilmiş" diyordu. Onu doğrulttu. Hz. Musa (a.s.) ona: Bir cemaat ki, kendilerine geliyoruz, bize ilgi gösterip, ağırlamıyorlar, yiyecek vermiyorlar. Sen onlara bedava iş yapıyorsun, dilesen ücret alabilirdin!" dedi. Hızır (a.s.), Hz. Musa'ya: "Artık birbirimizden ayrılma zamanı geldi. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin te'vilini haber vereceğim" dedi. Resulullah (sav) bu ara ilave etti: "Allah Musa'ya rahmet buyursun. Keşke, Hz. Hızır'la beraberliğe sabretseydi de maceralarını bize nakletseydi, bunu ne kadar isterdim!" Ravi devam ediyor: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Birinci (soru)su Musa'nın bir unutması idi. Bir serçe gelerek geminin kenarına kondu. Sonra denizden gagasıyla su aldı. Hz. Hızır bunu göstererek Hz. Musa'ya, "Bak", dedi, "Benim ve senin ilmin ve diğer mahlukatın ilmi, Allah'ın ilminden, şu kuşun denizden eksilttiği kadar eksiltir."

Kaynak: Buhari, Tefsir, Kehf 2, 3, 4, İlm 16, 19, 44, İcare 7, Şurut 12, Bed'u'l-Halk 11, Enbiya 27, Tevhid

tarihinde Sexy Huri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Verirse ne olur diye bir durum yok vermez.

Neden vermez? Verirse ne olur? Adil sıfatı gider gerizekalı bile anlar bu veremez demektir.

Bende kendimi köprüden atabilirim ama atmıyorum neden çünki ölürüm o yüzden atamam.

Halkımın iyilik etmesi için önce gelip benim kapımı çalmaları lazım.

Neden ve senin kapın nerede?

Benim kapıma ulaşmaları için bir takım zorlukları çekmeleri lazım.

Neden sen psikolejik sorunları olan manyak bir hükümdarmısın?

Zaten ben o malzemeyi çabalarının mükafatı olarak veriyorum.Hem onlar iyilik yapmaları neticelerinde onlara daha fazla mükafat vereceğim.

Niyetleri iyilik etmek olanlara bende iyilik edecekleri malzemeyi veriyorum.

Kötülük edenlerede malzeme veriyormusun? Hani sen karşılıksız verirdin?

Ancak bazı insanlar var ki kapımı gelip çalmıyor hatta bana karşı geliyorlar.

Ben diyorum ki Niyetiniz iyilik ise gelin size iyilik edeceğiniz malzemeyi vereyim.

Ama yok niyetiniz iyilik değil ise böyle bir malzemeye zaten ihtiyacınız yok siz iyilik etmiyorsunuz.

Nurcu beyni. Bu hükümdar örneğini bu konuda veremezsin çünki kimsenin allahın kapısına gitti ve ona karşı geldiği yok.

Böyle bir örneği ancak nurcular yani beyni ölmüşler verir. Çünki böyle kapısına falan gidilen ve ona orada karşı gelinen bir hükümdar yok ortada.1400 yıl önce yaşamış yalancı ve 9 yaşında kızlar ile yatan gelini ile yatan bir arap bedevisinin var dediği bir hayali hükümdar var.

O yüzden bu örnekler saçma.

Benim onlara iyilik edecekleri malzemeyi vermeye gücüm yeter mi?(Yeter tıpkı allahın zalimleri istese hidayete erdirmesi gibi)

Ama ben düşünüyorum evet gücüm yeter ancak ben adaletliyim.Onlar bana nankörlük ederken onlara iyilik edecekleri malzemeyi ne diye vereyim?

Birincisi sana nankörlük eden yok çünki ortada sen yoksun. Beynin öldüğü için bunu sana değil okuyuculara yazıyorum.

Bir hükümdar düşünün bu hükümdarın herşeye gücü yetiyor ve insanlarında iyi olmasını istiyor bu hükümdar bu isteğinin gerçekleşmesi için bırakın herşeye gücü yeten bir hükümdar davranışını zihinsel özürlünün bile yapamayacağı şeyi yapıyor ve bir elçi gönderiyor. Bu elçiye bakıyoruz 9 yaşında kız ile yatmış, gelini ile yatmış kendine tüm karıları helal etmiş ganimetler benim diyor vs vs. ve bu elçi bu hükümdar beni elçisi yaptı kainat benim için yaratıldı bana itaat edin yoksa bu hükümdar size işkence edecek ben ne söylersem doğrudur bana inanmayanlar hayvandırlar gibi sözler söylüyor. Şimdi bu hükümdarın bana nankörlük etdiyorlar demeye hakkı varmı?

Çünki hükümdarı gördüğümüz falan yok sadece yukarıda söylediğim gibi bir ahlaksız çıkmış ve ben onun elçisiyim diyor hiçbir delil göstermeden. Şimdi ben nasıl nankörlük etmiş oluyorum? Hep söylüyorum sizler allaha inanıyoruz diyemezsiniz çünki allah ile konuşmadınız çünki sizler sadece o elçiye inanıyorsunuz yaptığınız herşeyde o elçinin doğruyu söylediğne inanmaktan geçiyor yani bir nankörlük yok orada çünki bir hükümdar yok.

Hem ben onlara böyle kişilere malzeme vermeyeceğimi bildirdim.

Nerde ve ne zaman?

Hem liOnların amacı iyilik etmek değil.Eğer iyilik etmek isteseler diğer çabalayanlar gibi gelir kapımı çalarlardı.Ben onların iyilik tmek isteyenler gibi çabaladğını görmeden onlara iyilik malzemesi verirsem bu diğerlerine haksızlık olur.Ben adaletliyim böyle birşey yapmam.(Tıpkı allahın adaletli olması ve adaletli olmasına rağmen zalimleri hidayete erdirmesi gibi)

Yapmam değil yapamam. Yukarıdada söylediğim gibi gerizekalı bile anlardı yapmam demek birşeylerden çekindiğim için yapamam demektir. Allahta hidayet veremez çünki bu seferde adil sıfatının gideceğini bilir. Diyelimki verdi ne olacak bu durumda?

Allahın adilliği gittiiiiiii. Bundan sonra kimse allaha adil diyemez. Bende yalan söyleyebilirim ama söylemiyorum neden çünki yalan söylersem benim dürüstlüğüm gider bu yüzden söylemem çünki dürüstlüğüm kalsın istiyorum o yüzdende allah hidayet veremez.

Allah dileseydik hidayetlerini verirdik demesi buna kudretinin olduğunu söylemesidir.

Ama adaletli olduğundan böyle birşey yapmaz.

Yapsa diye bir şıkkın yok.

Yapmaz çünkü.

Yapamaz. Çünki adilliği gider. Yaptığı zaman ne olacağını düşünürsen anlarsın bende ne saçmalıyorum nurcuya düşün demek ağaca bilgisayar yap demekten daha saçma.

Sen allahı insanlar gibi kusurlu akletme.

Allahı bir insandan daha salak durumuna düşüren nurcunun söylediklerine bakın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...