Jump to content

Cahile bağımlı aydın!


Recommended Posts

Cahile bağımlı aydın!!

Ne de aydındır ama değil mi? Cahilin parmağında oynattığı, aynı cilveli kadın gibi her dediğini yaptırdığı aydın.

Kimden mi bahsediyorum? Hani o prof.dr. larımız var ya!! İşte onlardan bahsediyorum.

Hani o popüler gazeteciler, üst düzey bürokratlar, üst düzey yöneticiler, tanınmış sanatçılar var ya! onlardan bahsediyorum.

Hani o Atatürkçü, modern, çağdaş, demokrat, siyasilerimiz var ya! onlardan bahsediyorum.

Ne de aydın ama!! Cahile bağımlı aydın.

Akşama kadar okur, okur, okur, okur, ondan sonra yazar, yazar yazar, çizer. Müslümandır da.. Ama tek bir şeyi okumaz o da Kuran.

Öyle bir aydındır ki; hayatını en çok etkileyen konu olan din konusunu okumaya korkar, o işlerini cahilin eline bırakır.

Yani, kendini en önemli konuda cahile teslim eder.

Ne namaz kılar, ne oruç tutar, ne hacca gider. Ne Kuran okur, ne hadis. Kırk yılda bir, birisi onu dini konuda eleştirince açar telefonu, işine gelen bir cahil imama "hocam şu caiz midir? bu caiz midir?" diye sorar. O cahil imam da, "fırsat bu fırsat, elime düştü" diyerek başlar ona nutuk atmaya. O da onu işine geldiği gibi dinler ama kuzu kuzu dinler.

Bu aydınlar, kimi zaman sıradan bir cami imamına danışır, kimi zaman ise ilahiyatçı profesör hurafeci başlarını bulur onlara danışır. Ne de olsa bu tekkeci başları da kendileri gibi bilim adamıdır o aydına göre.

Bir cenazesi olur, ne yapacağını bilemez, gider cahil imamın eline düşer.

Kendi şehirde yaşar, köyündeki dedesi öldüğünde köye cenazeye gittiğinde köyün imamının kaşısında esas duruşa geçerek ceketini ilikler.

Ne de aydın ama!! Cahile bağımlı aydın.

Kendi Kuran okumaya korkar, cahilin eline düşer.

Kendi Kuran okumaz, çünkü Kuran'ın içinde tanga mayo olmadığını, içki olmadığını, zina olmadığını ve bunların tam tersine, namaz olduğunu, oruç olduğunu, hac olduğunu ve daha onun işine gelmeyecek neler neler olduğunu etrafından duyduklarıyla bal gibi bilir.

Okumayarak Allah'ı kandıracak aklı sıra. ölünce Allah'a "Aaa demek İslamda bu da varmış hee? Bilmiyordum valla, Kuranı okusaydım, billahi yapmazdım" diyecek.

"Vaktim de olmadı okumaya, aslında okuyacaktım ama nasip olmadı bir türlü, hem zaten benim kalbim temiz, affet allah'ım" diyerek Allah'ı katakulliye getirecek.

"Bilsem valla yapmazdım" diyebilmek için okumaz Kuranı.

Allah "sen niye karını kapatmadın? Niye içki içtin? Niye namaz kılmadın?" dediği zaman, "valla ben öyle şeylerin kesin olduğunu bilmiyordum, üstelik falanca imama sordum, bana hiç öyle kesin bir şey söylemedi" diyecek, kendi yırtıp, imamı ambara sokacak. "Falanca imama sordum" dediği de reformist postmodern imamın biridir kesinlikle, çünkü gerçek müslüman yobaza zaten bir şey sormaz o aydın. Bilir çünkü ondan gerçek cevabı alacağını.

İşte böyle aydındır bizim aydınımız. Cahile bağımlı aydın. Hayatının en önemli merasimi olan cenaze merasiminde bile cahil imama nutuk attırır.

Bir aydın ölür, diğer onlarca aydın onun cenazesinde cahil imamın karşısında esas duruşa geçerler, kafalarını yere eğip, süt dökmüş kedi gibi o cahil imamın nasihatlerini dinlerler.

Kurban bayramında bir koyun keser, hemen telefona sarılıp cahile sorar; "bunu kimlere dağıtayım, nasıl dağıtayım, derisini kime bağışlayayım?" diye.

Evlenirken resmi nikahla yetinmez, bir de gider cahile kendini ve eşini imam nikahı yoluyla kutsatır. Cahilin kutsadığı aydın.

Bize ne? Ne yaparsa yapsın elin aydını. O onun özel hayatı. Fakat aydının cahile bu derece bağımlı olmasının hem ülkeye, hem de bize de çok büyük zararları var.

Neden mi? Çünkü aydınlar esasen yobazdan(kendilerinin tabiriyle) çok daha tehlikelidir de ondan.

Sebep mi?

Bunlar laikliğin en büyük savunucuları olmalarına rağmen, aslen laikliğin en büyük düşmanıdırlar da ondan.

Nasıl mı?

Laik insanın en önemli özelliği ne olmalıdır? İnsanları dinine göre değerlendirmemek olmalıdır değil mi?

Bunun aksi nedir? Yobazlıktır.

Nasıl ki; insanları ırkına göre ayıran kişiler ırkçı vahşi ise, insanları dinine göre ayıran da yobazın tekidir.

Ama bunlar aydıııı ın. Aydınlar insanları dinlerine göre ayırmazlar kiiii!!

Ayırmazlar mıııı?

Bildiğiniz gibi, yobaz dedikleri şeriatçı kesim, Atatürke düşmandır. Nedeni ise Atatürk'ü dinsiz olarak bilmeleri ve bir çok şeriat kanunlarını engellemesidir.

Yobaz dedikleri kişiler; Atatürk'ü suçlarlar. Ne ile suçlarlar? Dinsizlikle suçlarlar. Yani yobaza göre, dinsizlik bir suçtur.

Kurana göre düşünürsek, yobaz haklıdır da. Çünkü Kurana göre de, dinsizlik veya başka bir dinden olmak suçtur.

Pekiyi şu bizim laik çağdaş, aydınlarımıza göre dinsizlik suç mudur?

Elbette ki suçtur, bu bakımdan yobazla aralarında hiç bir yobazlık farkı yoktur.

Zira, yobaz dedikleri kişiler, Atatürk'ü dinsiz olmakla suçladıkları zaman, şu bizim aydınlar hemen savunmaya geçerek onun bir dinsiz olmadığını ispatlamaya çalışırlar. Üstelik yalanla, dolanla bunu yapmaya çalışırlar.

Siz hiç şimdiye kadar, Atatürk'ü dinsizlikle suçlayan yobaza, "sana ne dinsizse, dinli veya dinsiz de olsa biz Atamızı seviyoruz" diyen bir aydına rastladınız mı?

Yok değil mi? Neden? Çünkü şu bizim aydınlarımız da dinsizliğin bir suç olduğu konusunda yobazla hemfikirdir.

"sana ne dinsiz olup olmadığından" diyeceğine, "hayır dinsiz değildir, dinlidir" diyerek savunmaya geçmesi bunun en büyük ispatıdır.

Yobaz Atatürk'e dinsizliği dolayısıyla "aşağılık" damgasını yapıştırdığı zaman, onun aşağılık olmadığının savunmasını onu dinli göstererek yapan, dinsizlerin aşağılık olduğunu kabul etmiş olmuyor mu?

Pekiyi dinsizlerin aşağılık olduğunun fikrinde olan bir insan laikliğe zarar mı verir yoksa fayda mı verir?

Üstelik de bu kişilerin devletin ve medyanın en üst yerlerinde olduğunu hesaba kattığınızda, bu kişiler laikliğin en büyük düşmanıdır.

Çünkü dinsizi aşağılık gören birisi asla laik olamaz, olsa olsa takiyeci olur, taklitci olur.

Doktorluk yapar, aktörlük yapar, İlgilizce bilir, Almanca bilir ama ömrü boyunca bir şeye tapar, neye taptığını bilmez. Ne de aydın ama!! Cahile bağımlı aydın.

Cahilin karşısında esas duruşa geçip, ceketini ilikleyen aydın. Cahile "sayın hocam" diyerek hitap eden aydın.

Sadece Ata'yı koruma konusunda değil, yobaz bunların kendilerini de dinsizlikle suçladığı zaman, "sana ne benim dinli olup olmadığımdan?" demez, suçluluk psikolojisi içinde, dinli olduğunu ispatlamaya çalışır. "Asıl din bende" der.

Böylelikle, dinsizliğin bir suç olduğunu bir kez daha kabullenmiş olduğu gibi, aynı zamanda da kendini diniyle ispatlamaya çalışarak yobazın denetiminde olduğunu de kabullenmiş olur.

Aydına bak aydına!! Yobaz ona "dinsizsin bu yüzden de ahlaksızsın" diyor, o da yobaza "valla billa dinsiz değilim diyerek hesap veriyor.

Ne de aydın ama!! Cahile hesap veren aydın.

Dinini bilmemenin ezikliği içinde, cahilin karşısında tir tir titreyen aydın.

Cahil "bu gün Allah için ne yaptın?" dediğinde yüzü kızarıp, cahilin karşısında utanan, küçük düşen, rezil rüsva olan aydın.

Cahil elindeki Kuran'ı gösterdiği zaman, fareler gibi, kaçacak delik arayan aydın.

Allah nazardan saklasın böyle aydınları.

Sevgili dostlar,

Biz hep şimdiye kadar yobazla çarpıştık. Yanlış yoldayız. Elbette ki birkaç anlayabilecek olana örnek tartışma olması bakımından yobazla yine tartışacağız ama asıl üzerine gidilmesi gerekenler o yobazlar değil, işte bu aydınlardır.

Asıl üzerine gidilmesi gerekenler, şu modern, çağdaş, laik, Atatürk'çü, Cumhuriyetçilerdir.

Çünkü her ne kadar, son yıllarda yobaz tepelere tırmandıysa da, henüz bütün kaleleri ele geçiremedi. Kalelerin çoğunun başında halen bu aydınlar oturuyor.

Yobaz bir yandan bizimle mücadeledeymiş gibi gözüküp, öbür yandan gidip gelip o kaleleri bir bir ele geçiriyor.

Daha da önemlisi, şu bizim cahile bağımlı korkak aydınımızı gidip oralarda din ile tehdit ederek, daima ondan her istediğini alabiliyor. Vermediği zaman onu dinsizlikle suçlayarak basıyor yaygarayı.

Şimdiye kadar hep öyle olmadı mı?

Ata öldüğünde, okullarda din dersi var mıydı? Yoktu. Ne oldu cahil yobaz gitti aydını korkuttu, aldı alacağını.

Ata öldüğünde, Diyanet'in yayım hakkı(Yani misyonerlik hakkı) var mıydı? cami yapma hakkı var mıydı? devletin katrilyonlarca parasını islama harcama hakkı var mıydı? Yoktu. Ne vardı? sadece dinlerden gelebilecek tehlikeleri bertaraf etme hakkı vardı. Kuruluş amacı da buydu.

Ne oldu? Yobaz gitti aydınla bir güzel anlaşıp, yine alacağını aldı.

Ata öldüğünde imam-hatip okulu diye bir şey var mıydı? Yoktu onuda aydınla aralarında hallettiler.

İmamdan milletvekili olunabiliyor muydu? Hayır.

Üstelik bu ve buna benzer yobaza verilen imkanların çoğu Atatürkçü aydın, CHP döneminde verilmiştir.

Okullara zorunlu din dersini kim getirdi? Atatürkçü ordu komutanı K.Evren değil mi?

Gördüğünüz gibi, iktidarda kim olursa olsun, hatta ordu bile olsa, cahil yobaz daima alacağını ala ala en sonunda en tepemize kadar bindi. Üstelik adım adım, her geçen gün ilerliyor bu cahile bağımlı aydınlarımız sayesinde.

Dininden bihaber olup, cahilin eline düşen aydınlarımız sayesinde.

Atatürk'ün bıraktığı laikliği yiye yiye bitiren aydınlarımız sayesinde.

Yobazın istekleri bitmiyor, ülkemizi İrana çevirene kadar da bitmeyecek. Şimdi türban, yarın da çarşaf isteyecek aydından.

Kalan kalelerde bu aydınlar olduğu sürece de, yobaza bunlar da verilecek. Şimdiden "ben türbanlı değilim ama, demokrasi icabı türbana karşı değilim" diyen aydınlarımız ilk sinyalleri verdi bile.

Türbandan sonra, "Ben sarıklı değilim ama, çarşafa, cübbeye, sarık'a karşı değilim, demokrasiden yanayım" diyen aydınlarımız da olacak.

En atatürkçü dediğimiz Milliyet gazetesinin internet sitesinde bile sansürleniyorum. Yobazın her yorumu yayımlanıyor, benim dine muhalif en kibar yorumlarım bile sansürleniyor. Hürriyetin sitesi de aynen öyle.

Yani yobazdan korkma, aydından kork dönemine girdik artık.

Başka yerde yobazla birbirlerine girerler, biz yobazla çarpışırken ise, yobazın tarafını tutarlar.

Yani, kendi aralarında karşımızda kavga edip, arka bahçede yine buluşup, kırıştırırlar yobazla.

Çünkü ne de olsa, eninde sonunda yobaz onun amiri biz ise aşağılık dinsiziz. Yobaza fazla sesi çıkamaz, çünkü yarın öbür gün yine yobazın eline düşeceğini bilir. Dinsizlikle suçlanarak yobaz tarafından azaralanacağını da bilir. Fazla kızdırmamak lazımdır yobazı. Ama bize gelince, vur abalıya, yobazın da gözüne gir böylece.

Doğrusunu söylemek gerekirse, artık son zamanlarda yobazın peşini bıraktım, aydınlarla çarpışıyorum.

Yobaz onları nasıl dinsizlikle utandırıyorsa, ben de aydınları yobazlıkla utandırıyorum.

"Laikim" diyor; "pabucumum laikisin" diyorum, dinsizleri aşağılık olmakla suçlayan laik.

"Atatürkçüyüm" diyor, "özentisin, aslında şark kafalısın" diyorum. "Atatürk'ün A'sından bile anlamazsın" diyorum.

Bir yandan yobaz vuruyor, öbür yandan ben vuruyorum, şamar oğlanına dönmüş aydın.

Sapla saman ayrılsın artık. Ya yobazlığı kabul etsin yada aydın olmayı hak etsin.

Dilimizde tüy bitti okuyun şu Kuran'ı okuyun, öğrenin dininizin ne olduğunu diye ama zerre kadar niyeti yok okumaya. Zaten özellikle kaçtığı, en korktuğu kitap Kuran. Dünyadaki tüm kitapları okusa, sıra yine Kurana gelmez.

Yobazın hiç bir suçu yok. Yobazın yetişmesini sağlayan ortamı hazırlayanlar da bu aydınlar.

Eğer aydın bu güne kadar yobazın elinde oyuncak olup, onun her istediğini vermeseydi, laiklik bozulmasaydı, değil AKP gibi, Fazilet partisi gibi partilere oy verenlerin yetişmesi, öyle bir parti kurabilecek adamlar da yetişmezdi. Hz.Tayyip gibileri değil başbakan olabilmek, muhtar bile olamazlardı. Zaten büyük bir ihtimalle o kişi, o şekilde yetişecek ortam bulamayıp, mümkün mertebe aydın bir kişi olacaktı.

Yani bu yobaz yetiştirme merkezlerinin tek sorumlusu bizim cahile bağımlı aydınlarımızdır.

"Yobaza fazla da karşı çıkmayalım, ne olur ne olmaz, bakarsın cehennemlik oluruz" diyen aydınlarımızdır.

Bütün bu yobazların varlığının sorumlusu, "devlet içinde bile olsa, hiç din olmadan olmaz, azıcık da din olsun, buna da karşı çıkarsam bakarsın cehennemlik olurum" diyen laik aydınlarımızdır.

"Bakarsın cehennemlik olurum diyerek, devletin halka zorla din dersleri vermesine, katrilyonlarca lirayı islam dinine yatırım yapmasına, "dayatılan din, nasıl olsa benim kendi dinim" diyerek karşı çıkmayan aydınlarımız sorumludur.

Onun için yobaza hiç boşuna asılmayın. Yobazdan zırnık koparamazsınız. Adamanın zaten mesleği bu. Din satmak. Senin kara kaşın kara gözün yada insanlığın aşkına mesleğini mi bırakacak? Başka anladığı bir iş yok ki.

Asılacağınız hedef, rezil edeceğiniz kişiler, ne kadar aydın varsa, ne kadar çağdaş, demokrat, cummhuriyetçi, Atatürkçü varsa onlardır.

Ne kadar Türkiyenin laikliğini laiklik yerine koyarak; "Türkiye laiktir, laik kalacak" diye meydanlarda bağıran varsa onlardır.

Onlara aynı yobazın yaptığını yapmaya başladım. Mayo mu giyiyor? "ayıp ayıp" diyorum, "aç da Kuran oku bak bakalım mayo varmıymış" diyorum.

Bunlar ancak bundan anlar, bunları yobaz nasıl dinsizlikle suçluyorsa, şantajla istediğini alıyorsa, aynı şekilde biz de rahatsız etmeliyiz ki, sapla saman ayrılsın. Ya adam akıllı yobaz olsunlar, ya da adam gibi demokrat, adam gibi laik, adam gibi aydın olsunlar.

Hiç kusuruma baklasınlar, beni aşağılık göreni, yobazı benden kıymetli göreni, ben hiç bir yerde rahat bırakmam. Her yerde rezil ederim. Yok öyle bedava aydın olmak; 2 Atatürk rozeti, bir bikini ve yarım şişe viskiyle.

İki tane uyduruk kitap okuyacaksın, ilimi bilimi, sanatı üretmeyip avrupadan kopyalayacaksın, ondan sonra da dindarı yobaz olarak, beni de dinsiz olarak suçlayıp aşağılık ilan edeceksin.

Peşindeyim, aydın!! Sorarım sana bunların hesabını.

Senin kaçacak yerin bile yok.

Tuvalette bile, "İslama göre işe" deyip çıkacağım karşına.

Saygılar, sevgiler.

tarihinde Notamatik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Her bir cümleniz hatta her bir harfiniz için ayrı ayrı tebrik ederim...

En çok da,

Sevgili dostlar,

Biz hep şimdiye kadar yobazla çarpıştık. Yanlış yoldayız. Elbette ki birkaç anlayabilecek olana örnek tartışma olması bakımından yobazla yine tartışacağız ama asıl üzerine gidilmesi gerekenler o yobazlar değil, işte bu aydınlardır.

hatırlartmanız için.

Yazdıklarınızın tümüne katılmamak mümkün değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaziyi cok begendim. Hep söylemisimdir, önce, sözü gecen ve aydin gibi görünenlerin yola getirilmesi yada kontrol altina alinip, rezil edilmeleri sarttir. Yasar Nuri ve Zekeriya Beyaz gibilerde, insanlarimizi yanlis yönlendiren, bu soytari aydin grubundandirlar.

Dinle ilgili yorumlarim, hürriyette ayda bir tesadüf, vatan dada haftanin belli günleri mutlaka yayinlanir. Cünkü o gün bu yazilari kontriol eden kisi, gercek aydin, diger günlerdekiler ise soytarilardir.

Icinde hic yorum yapmayin ve sadece bir ayeti koyun, yayinlamazlar. Üstelik konuyada uyup uymadiginá bakmazlar. Bunlara insan sifatini bile yakistiramiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

isminin önündeki sıfatının hiç bi önemi yok.ben aydına aydın demem dogmalarını yıkmadıkca.eski hocam şöle demişti.bir dinimiden biri milliyetçiliğimden vazgeçmem diye.adının önündeki sıfat proff.....ama o kadar şeyi öğrendikten sonra hala bağnaz düşünceleri yıkamamış tabulardan kurtulamamiş yaa ........neyse güzel yazı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürk sadece diyaneti kurdu. Cünkü o zamanlar dini kontrol etmek ve tarikatlardan arindirmak gerekiyordu.

Bugünse hem diyanet bir tarikat olmustur cünkü hükümet sak sakcisidir hemde tarikatlar cirit atmaktadir. Bugün, hem diyanetin, hem kuran kursu denilen ucubelerin hemde imam hatiplerin kapatilip, yerlerine laiklige uygun düzenekler devreye sokulmasi sarttir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İmam Hatip Liseleri ilk 1913'de imam ve hatip yetiştirmek üzere açılmış, zaman zaman adı değişmiş, kapatılmış, yeniden açılmış ve Ataürk'ün çıkardığı Tevhid'i Tedrisat Yasasıyla beraber içerik değiştirmek zorunda kalmış. Hatta karşılığında tüm medreseler kapatılmış..

1924 yılında bu okullar açılmış ve hiçbirinin müdürü din eğitimi almış adamlar değil. Hepsi eğitimci ve amaçları cumhuriyete bağlı aydın din adamı yetiştirmek. Din dersi ikinci plana atılmış ve çok az.. Bilim ve yabancı dil eğitimi veriliyor ağırlıklı olarak. Hatta bu nedenle 1930 ya da 1931 yıllarında kapatılmak zorunda kalıyor öğrenci yokluğundan.

Daha sonra da Menderes'le birlikte tekrar canlandırılıyor İmam Hatip Liseleri. Bir zaman sonra da askere gitmek istemeyen uyanıkların çıkış yolu oluyor bu liseler. Hem parasız ve yatılı, hem de askerlikten muaflar. Tam müslüman Türk işi yani..

Atatürk'ü iyice bir öğrenmek ve anlamak lazım..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yasar Nuri ve Zekeriya Beyaz gibilerde, insanlarimizi yanlis yönlendiren, bu soytari aydin grubundandirlar.

Bu adamlar ilahıyatçı farkında mısın ateist:)

Notamatik'in yazısını anlamak için acilen AYDIN tanımı yapılmalı ve AYDIN nasıl olmalı açıklanmalı..

Notamatik'in mesajındaki ana temasına katılıyorum ...

Selam...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İmam Hatip Liseleri ilk 1913'de imam ve hatip yetiştirmek üzere açılmış, zaman zaman adı değişmiş, kapatılmış, yeniden açılmış ve Ataürk'ün çıkardığı Tevhid'i Tedrisat Yasasıyla beraber içerik değiştirmek zorunda kalmış. Hatta karşılığında tüm medreseler kapatılmış..

1924 yılında bu okullar açılmış ve hiçbirinin müdürü din eğitimi almış adamlar değil. Hepsi eğitimci ve amaçları cumhuriyete bağlı aydın din adamı yetiştirmek. Din dersi ikinci plana atılmış ve çok az.. Bilim ve yabancı dil eğitimi veriliyor ağırlıklı olarak. Hatta bu nedenle 1930 ya da 1931 yıllarında kapatılmak zorunda kalıyor öğrenci yokluğundan.

Daha sonra da Menderes'le birlikte tekrar canlandırılıyor İmam Hatip Liseleri. Bir zaman sonra da askere gitmek istemeyen uyanıkların çıkış yolu oluyor bu liseler. Hem parasız ve yatılı, hem de askerlikten muaflar. Tam müslüman Türk işi yani..

Atatürk'ü iyice bir öğrenmek ve anlamak lazım..

m.kemal ne yapıyor, menderes ne yapıor görün artık. mustafa kemal kurtulmaya calişirken dingil kardeşimiz menderes actırıyor. devamı hala var.işt akp menderesin yolundan aynen devam ediyor.bop eş baskanı ve abd li cumhur baskanı ve yandaşlarınını sonuda öle menderes gibi olur umarım.(asılsın demek istemiyorum kurtulsak yeter)yoksa bizim sonumuz turan dursun gibi olacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili arkadaşlar,

Yazım hakkındaki yorumlarınız ve katılımlarınız hakkında çok teşekkür ederim.

Bildiğiniz gibi sayımız çok az. Evet belki çoğalıyoruz ama binbir zahmetle, ağzımızda tüy bite bite çoğalıyoruz.

Yani 100 koyup 1 alıyoruz. Yobaz ise hiçbir zahmet çekmeden ve tam tersine orgazm ola ola, 5'şer 6'şar doğurta doğurta yatakta çoğalıyor.

Biz forumlarda yobaza laf anlatmaya çalışırken, lafın ucundan anlaması bir kenara dursun, gidip aynı akşam bir yobaz daha doğurtup, çoğaldıkça çoğalıyor.

Yobaza akıl yoluyla bir şeyler anlatmaya çalışmak, kediye neden caddeye fırlamamasını anlatamaya çalışmanın aynısıdır.

Çünkü yobaz zaten daha henüz bebekliğindeyken kayıtsız şartsız, her ne olursa olsun, dinde ne saçmalık görürse görsün, inanmaya kilitlenmiş olarak immal ediliyor.

Adamın kafasına doğruyu anlatana karşı önlem olarak, "şeytan seni deneyecek" fikri bile sokulmuş. Artık sen ona ne anlatırsan anlat, sen anlattıkça o şeytanın kendisini denediğini düşünmekten başka bir şey yapmıyor. Daha fazla düşünecek ne hal bırakılmış ne mantık.

Yobaz için artık yapılacak bir şey yok. O artık öyle bir makine.

Bu kadar yoğun bir şekilde, onu bir müslüman olarak değil de, satanist olarak yetiştirmeye çalışsan, aynı tavrı şeytanı savunurken de gösterir.

Onu müslüman yaparken yapıldığı gibi yoğun bir şekilde her ne kötülüğe odaklarsan odaklasaydın, şimdi İslamı savunduğu gibi, her türlü kötülüğü savunurdu.

Ondan artık ümid yok. O artık öyle bir makina. Sizin gibi değil, o başka bir makina.

Anlattıklarınızı değil anlamak, anlamaya bile çalışmaz.

Televizyona fax çekebilir misin? Televizyonun bir yerine bir kablo bağlayıp, fax çekmeye çalıştığını farzet; televizyon senin ona göndermeye çalıştığın dökümanı okumaya çalışır mı? Hayır. Neden? çünkü o başka bir makine.

Matbaa makinesine benzini doldur, bas marşa güneye tatile çık bakalım tatilin nasıl geçecek?

Olmaz değil mi? O makine senin ona doldurduğun benzinden anlar mı? Neden? Çünkü o başka türlü bir makine.

İşte yobaz da sizin ona anlattıklarınızdan anlamaz. O bu işin makinesi değil. O bir din makinesi. Din yaymak, din satmak, sabahtan akşama kadar tapınıp, tepinmek için üretilmiş bir makine.

Dolayısıyla, sizin bu anlattıklarınızı, marko paşa ondan çok daha iyi anlar. Yobaza vız gelir, tırıs gider.

Anlattıklarınız ona ulaşmıyor bile. Farzedelim foruma ileti postalarken, sitede bir aksilik oldu ve yazınız çıkmadı. Aynı şey, yazınız ha çıkmış, ha çıkmamış, yobaz için aynı şey.

Görmüyor musunuz? Allahın sapıkları, adamı malezya'da en vahşi, en inanılmaz bir şekilde kırbaçlıyorlar. Hem ülkesinin, hem kendisinin başına ne geldiyse Allah yüzünden gelmiş, neymiş esrar içimiş, hala kırbacı yedikçe Allah-u ekber diye bağırıyor.

Vurdukça allah-u ekber diye bağırıyor. Sen ona acıyorsun, için parçalanıyor, o kendisine acımıyor. Neden? Çünkü o başka bir makine. Kendi haline bile üzülebilecek şekilde programdırılmamış bir makine.

Ona vurduğunun yarısı kadar köpeğe vursan, Allah kelimesini duyduğu herkese saldırır, namaz kılan gördüğü zaman deliye döner.

Şimdi böyle şeyleri duydukça ona kızıyorsunuz değil mi? Hiç boşuna kızmayın. kendinizi onun yerine koyun.

Mesela ben kendi kendime empati yapayım.

Ben dinden çıktığımda ne Turhan Dursun, ne İlhan Arsel, ne de dine muhalif başka bir yayın okumamıştım.

O zamanlar araştırma için İnternet imkanı da yoktu Türkiye'de. Hayatımda tek bir ateist arkadaşım olmamıştı. Daha doğrusu varmış da benim haberim yokmuş.

Çünkü o zamanlarımda kimseyle din konusu konuşmazdım. Bu yüzden bazılarının ateist olduğunu bilmiyordum.

Demek istediğim; dinden kendi kendime çıktım. Üstelik Kuran bile okumadan çıktım. Okumaya da gerek yoktu çünkü şıracının şahidi şıracının kendisi olamazdı.

Bazı forumlarda görüyorum, bazıları dinden çıkıyor ama yıllar aylar alıyor çıkması, o kadar anlatılanlara rağmen.

Ben dinden öylesine hızlı çıktım ki, şaşarsınız. Dediğim gibi hiç bir şey okumadan tam 3 gün düşünerek; 3.üncü günün sonunda dinden çıktım.

Aslında şimdi düşünüyorum da, aklıma takılan saçmalıkları değil 3 gün, 3 saat bile düşünmek fazlaymış. 3 gün sürmesi benim korkularımdan kaynaklanıyormuş.

Dindeki saçmalığı anlayabilmek için gerçekten 3 saat düşünmek bile fazla aslında.

Allah nerede? Yok, saklanıyor? Niye saklanıyor? Yok efendim, kendisini fazla belli ederse imtihanın bir manası kalmazmış. Yürü ulan ordan, oyun mu oynuyoruz burda? Saklambaç mı oynuyoruz? Manası kalmazmış, bana ne kalmazsa, ben senle saklambaç oynamak zorunda değilim, varsan da cehennemin dibine kadar yolun var. Bu kadar basit aslında. Çocuk muyum ben onunla saklambaç oynayacağım?

İşte şu basit mantığı kurmam; kurmam da değil aslında, kabullenmem tam 3 gün sürdü.

Başkalarıyla kıyasladığım zaman, kimseye danışmadan, hiç bir dini kaynaktan faydalanmadan dinden çıkmamı bir başarı olarak görüyorum fakat bunu hiç abartmıyorum.

Çünkü ben eğer, ben olarak yetişme imkanı bulamasaydım, tam aksine o yobazın yetiştiği ortamdan başka ortam göremeseydim, biraz zor çıkardım dinden. Yobaz yetişen bir ortamda yetişseydim, büyük bir ihtimalle, şu anda aynı diğer yobazlara anlatmaya çalıştığınız gibi, bana da laf anlatmaya çalışıyor olacaktınız.

Bana anlatmak daha mı kolay olurdu? Ben biraz daha mı akıllıyım? Kesinlikle hayır. Ben hiç de kafası iyi çalışan bir insan değilim. Kaldı ki farzedelim ki öyle olsaydım dahi, işiniz daha da zor olacaktı. Çünkü and olsun ki anlattıklarınızın hiç birisini anlamayacaktım. And olsun ki, şeytana uymayacaktım.

Anladınız mı şimdi yobazın ne demek olduğunu?

Yobaz yobazlığı seçmiş değildir. O, yaşayabileceği hayatı elinden alınıp, daha doğrusu bebekken hayatı çalınıp, yerine boş bir ruh yerleştirilmiş zavallı bir makinedir.

Diyeceksiniz ki; "biz ne imam-hatip mezunlarına, ne hacı,hocalar laf anlattık da onları ateist yaptık."

Doğrudur, ben de bazen öyle takdir edilecek kişilere rastlıyorum.

Ama siz sanıyor musunuz ki o kişi siz ona hiç bir şey anlatmaydınız, ömür boyu dindar olarak kalacaktı? Büyük bir ihtimalle onda dinden çıkacak kapasite zaten vardı ve siz sadece onun dinden çıkmasını hızlandırdınız.

Bence o tür insanlar gerçekten doğuştan zeki insanlardır, ve böyleleri ancak 100 taneden 1 tane zor çıkar.

Diğer dinden çıkaramadığınız 99 dindar, bunun en önemli kanıtıdır.

Yobaz, dine muhalif hiç bir şeyi anlamamaya odaklanmıştır, kilitlenmiştir. Ona bir şey göndermeye çalışmak, bir televizyona fax göndermekle bire bir aynıdır.

Peki, bunun suçlusu kimdir? Yobaza kızamayacaksak, kime kızacağız?

Bu yobaz makinelerini yetiştiren, hacılara, hocalara, imamlara mı kızacağız? Hayır, onlara da kızmak beyhude.

Bir yerde bir boşluk olduğu zaman, o boşluğu mutlaka dolduran birileri çıkar.

Boşluk nedir? Rahat para kazanmanın, köşeyi dönmenin, vergi bile ödemeden, cebini doldurmanın en iyi yolunun din sektörü olması bir boşluktur. Trilyonlarca lira kazanma imkanı olan bir boşluğu dolduracak adam mı bulunmaz?

Ne lazım? Sadece arkandan gelecek bir koyun sürüsü lazım. Yok mu? üretirsin. Bir yobaz imalathanesi kurup yetiştirirsin, illa da hazır yobazların bulunması şart değil.

Nasıl olsa yukarda da dediğim gibi, yobaz tıpkı koyunlar gibi çiftleşe çitfeleşe çoğalmıyor mu? Tamam işte, sen de yobazları çiftleştirip çoğaltırsın. Laf anlatma derdin de yok, saçmala yeter.

Hatta iyi saçmalak zorundası çünkü; yeterince saçmalayamadığın zaman kendine mürid bulamazsın.

Sen yobaza dinin ne kadar saçma olduğunu anlatmaya çalışıyorsun. Halbuki, o dine zaten saçma olduğu için inanıyor. Eğer dinde mantık olsaydı, o yobazı zaten dine inandırmak mümkün olmazdı.

Nedenini de hemen açıklayayım;

Her insanın kendisini en azından bir miktar beğenme mecburiyeti vardır. Aksi halde kendisini bir hiç olarak görerek bunalıma girer.

Peki, yobaz nesiyle övünüp de kendisiyle gurur duyacak? Alt tarafı sürüdeki koyunlardan bir tanesi. Ne diyecek? "Benim tüylerim öbür koyundan daha kıvırcık" mı diyecek? Bununla mı gurur duyacak? Bunu söylerse zaten öbür koyun da ona, "benim yünüm de düz ve upuzun, seninkinden daha güzel" der, yobaz susmak zorunda kalır.

Nesiyle övünecek? Akıl mı var? Fikir mi var? Her hangi bir dalda başarısı mı var?

Peki ne yapsın? Kendisini bir hiç sayarak bunalıma mı girsin? İşte yobazın tam bu zor noktasında din imdadına yetişiyor.

Ona öyle bir karmaşık, saçma sapan, gizemli, gizli kapaklı, çelişki dolu şeyler anlatıyor ki; yobaz da ister istemez bunu anlamak her babayiğidin harcı değil diye düşünüyor.

Sonra da kendisini test etmek için, dinin anlattıklarını anlamaya çalışıyor. Eğer anlayabilirse, o kadar zor ve karmaşık bir gizemli olayı, adeta bir dedektif gibi çözebildiği için, kendisini akıllı olarak hissedecek ve dolayısıyla, kendisini bir hiç olarak görmekten kurtulacak.

Kendisine anlatılan saçmalıkları saçmalık olarak belirlemek zaten işine gelmez çünkü, ona saçmalık dediği zaman anlaması zor ve gizemli bir olayı çözüp kendisiyle gurur duyma şansını kaybedeceği gibi, aynı zamanda da dinin ona telkin ettiği, "buna ancak aklı olan inanır" pofpoflamasından da mahrum kalacak. Kaybetmek ister mi böyle bir imkanı?

Tam aksine, ne kadar gizem, ne kadar saçmalık çıkarsa ve o da onları çözerse, o kadar çok kendine güveni gelecek.

Mesela kitabında uçan bir katır okusa, aynı şeyi anlatan bir de hadis bulduğu zaman, "off be deyme yobazın keyfine" çünkü zekasıyla iki olayı birbirine bağlayıp aklını ortaya koymuştur.

İşte bu yüzden, din olabildiğince saçma olmalıdır, çünkü mantıklı olsaydı onu önüne gelen anlardı ve yobazın yine kendisiyle övünebileceği bir şey kalmazdı.

Diyebilirsiniz ki; "ama milyonlarca inananı görüp de kendisini onların arasında nasıl özel hissedebilecek?" . Onun da kolayı var: "Onlar yanlış biliyor".

Kendisi kadar anlamıyorlar.

Bu yüzden değil midir ki; hiç bir ülkenin yobazı bir diğer ülkenin yobazının dinini beğenmez, çamur atar? Onu da bırak, ülke içinde bile, yok türban vardır, şu yoktur, sen bilmiyorsun, ben biliyorum vs. birbirlerinin dinine binbir türlü çamur atmak yok mu?

Bunların hangi birine sorsan; en iyi bilen onun dervişidir, o dervişi en iyi anlayan da onun kendisidir, diğerleri ise yanlış biliyor.

işte bu yüzden, dünyanın tamamı bile inanıyor olsa dahi, yobaz yine de kendini özel hissedebilir, bu saçmalıkları en iyi o yerli yerine yerleştirdiği için.

Git bir köy kahvesine, bilimle ilgili en basit bir meseleyi bile anlatmaya çalış, bak bakalım seni dinleyen bile olur mu? 3.üncü gün köyden kovulursun.

Ama tam tersine, din ile ister alakalı olsun, ister alakasız olsun, cinle, falla, büyüyle, veaire, ile ilgili her türlü rastgele saçma sapan hikayeler uydur, o köyün kralı yaparlar seni. Ağzı açık dinlerler. Hatta bunula da kalmaz, hadise çözen dedektif havasında, kendi bildiği masallardan da bağlantılar kurarak, senin daha o anda uydurduğun masallara takviyeler yapar.

Böyle insanları değiştirmek, ona laf anlatmak mümkün müdür? Değildir.

Pekiyi bu koyunlar olduğu sürece, onlara sulanan kurtları engellemek mümkün müdür? Elbette ki hayır.

Hayvancılığın elverişli olduğu coğrafyalarda insanları çobanlık yapmaktan vaz geçirebilir misiniz?

İşte aynı şekilde, koyunların yetişmesine uygun coğrafyalarda, insanları din ticaretinden de vaz geçiremezsiniz. Yasaklasan da karaborsası çıkar.

O koyun artık koyun olarak doğmuştur, koyun istemiyorsan yapılacak tek şey onun o ortamda doğmasını engellemektir, ki bu da şimdilik mümkün gözükmüyor.

Bakınız, illa ki din ticareti yapanları hacı-hoca, imam vs. filan sanmayın. Size uzaktan tanıdığımı örnek vereceğim.

Bu utanmaz, lise ve üniversite yıllarında koyu bir solcuydu. hatta kömünistti. (Sorsan adamına göre cevabı hala solcuyum olabiliyor)

Aynı zamanda da, sıkı bir Atatürkçüydü. Dinle minle hiç ilgilenmez, ne namaz kılar ne de oruç tutardı. Ailesi de dindar değildir.

Kendisi o zaman ki, anarşi döneminde, defalarca tutuklandı bile, ucundan kıyısından, kurtardı paçayı.

Üniversiteyi bitirdikten sonra, beş parasız olmasına rağmen, 28 yaşlarına kadar hemen hemen hiç çalışmadı desek yeridir.

Hala da tam olarak çalışıyor diyemeyiz. Saat öğlen 12,00 den önce işe gelmez, akşam 16,00 dan geç işten çıkmaz.

Haftanın en az 3 günü işe gitmez. senede en az 2 ay tatil yapar.

işyerinde geçirdiği vakti de, öyle harıl harıl çalışmak filan da zannetmeyin, bütün yaptığı iş, onunla bununla lak lak yapmak. Eline tek bir çivi bile alıp bir yere çakmamıştır şimdiye kadar. İşyerinde 30 taneden fazla bilgisayar var, açmasını bile bilmez.

Şu anda milyon milyon dolarlarla oynayan birisi. Aylık ortalama geliri 500,000 dolar civarında.

Ferrari'den iner, Porsche'ye biner, ondan inip Lamborgini'ye biner.

Akşam yemeklerini milyon dolarlık yatında yer, sabah kahvaltılarını en lüks klüplerde yapar.

Mesleğini merak ettiniz değil mi? Mesleği hacı-hoca takımına otomobil satmak. O bindiği otomobilleri de alıp sattığı otomobiller sanmayın,o bindikleri onun kendi özel otoları.

Eskiden din umurunda olmayan bu şahıs, şu anda dine en ufak laf ettirmez, hemen sinirlenir. Çember sakalı vs. yok, gördüğünüz zaman dinci demezsiniz ama ufaktan bir tesbih taşır, kurbanını da keser, orucunu hiç ihmal etmez, hacı hoca takımıyla beraber, iftar yemeklerinden hiç çıkmaz.

Ayrı bir tarafta da eskiden kalma içkici arkadaşları vardır, dincilerin olmadığı yerlerde, onlarla birlikte de karılı kızlı alemler yapar.

Adam milyon milyon dolarlar kazanıyor, dinci takımından. Şimdi gel de bu adamı dinden çıkart, çıkar mı hiç? Nasıl olsa onur denen, haysiyet denen, ve hatta zeka denen bir şey de yok enayi mi dinden çıksın da işini kaybetsin?

Fakirlere yardım mı? Uyduruk ve sembolik bir zekat dışında, yaralı parmağa bile işemez. Tam aksine, fakir yere düşse de tepesine binip iyice kullansam diye fırsat kollar. Ticarette babasını bile kazıklar ve bunu da açık açık söylemekten utanmaz.

Şimdi ben bu arkadaşı buraya getirsem, bu foruma üye yapsam, siz burda ona laf anlatabilir misiniz?

Ona Muhammed'in rezilliklerini, Kuran'ın içindeki saçmalıkları anlatsan anlar mı? Salak mı anlasın? Siz mi kazandıracaksınız ona her ay 500,000 dolar? Kazandıracaksanız, söyleyin hemen haber vereyim, hiç bir şey anlatmanıza da gerek kalmaz, yeter ki ona o hacı-hocaların kazandırdığı paradan daha fazlasını kazandıracağınıza dair garanti verin, vallahi de, billahi de anında elindeki tesbihi fırlatıp senden benden ateist olmazsa namerdim. Sakal bıyık da yok zaten, bir de boynuna flör takdımı en kral entellektüel olur çıkar, şaşakalırsınız. Hatta dilerseniz 15-20 dolar daha verin satanist olsun.

Yobaza kızmayalım dedik değil mi? Bulduk mu şimdi kızacak adamı? Hayır yine bulamadık. Bunun da şuçu yok. Bu bahsettiğim arkadaş sadece bir boşluğu dolduruyor. Bu boşluk varken, o olmasa bir başkası yiyecek bu pastayı. Pasta ortada kalır mı hiç?

"İçi nasıl rahat ediyor?" diyeceksiniz. İnsanda onur, haysiyet olmadıktan sonra her şeyi içi kaldırır.

Onur ve haysiyet olabilmesi için ise, insan olabilme şerefinin paradan çok daha önemli olduğunu kavrayabilecek kadar zeka gerekir.

Oysa ki bu arkadaşımızda o zeka yok. Üniversiteyi bitirene kadar ne kitabı okuduysa tüm okuduğu odur, mezun olduğu o günden bu yana gazetelerin spor sayfasından başka tek bir yazı okumamıştır. Okuyanla ise entel züppe diyerek alay eder.

Hesap makinesi olmadan, eline kağıt kalemi versen en basit bölme işlemini dahi yapamaz. Toplamayı belki yapar.

Hiç bir mesleği de yoktur, hiç bir işten anlamaz, kendi mesleğinden bile anlamaz. Çivi bile çakamaz, eline vurur çekici.

Böyle bir insandan mı onur bekleyeceksiniz? Kaldı ki ona göre onuru da var, çünkü parası var. Bunu da açık açık söyler.

Din sürüsünü sömüren kim? Hacı,hoca takımı. Nedir bunlar? Çakal. Koyunları sömüren çakal. Bu arkadaşımız ne? Çakalların avından nimetlenen Tilki.

Hayvanlara kızılır mı? Hakaret olsun diye söylemiyorum. Onların gerçekten hayvandan ancak biraz fazla zekası var. O yüzden söylüyorum hayvanlara kızılır mı diye.

Gir bir ormana ve orada sana sırtlanlar saldırsın, ondan sonra da sırtlanlara kız, kin besle, sırtlan düşmanı ol, akıl işi mi bu? Bunlara kızmak aynı şey işte.

Afrikada incelemeler yapan hayvan derneği üyelerinin başlarına neler geliyor orda. Yılanlar tarafından zehirlenip ölenler bile var. Şimdi bunlar hayvan düşmanı mı kesilsinler? Yoksa hayvanlara insanlık mı öğretmeye çalışsınlar?

Ona kızma, buna kızma, kime kızacağız?

Yukarda da dedim ya! Şu bizim aydın var ya!! Bütün suç onda. Cahile bağımlı aydın. Çakalın, koyunun, kuzunun elinde maskara olmuş aydın.

Koyunları güdeceğine, kendisi koyun olmuş aydın. Çakalı, Tilkiyi çoban yapmış, kendisi güdülen aydın.

Dindara yobaz der, aşağılar. Dinsize kafir der aşağılar, kendisi ise koyunun koyunu, zavallı aydın.

O yüzden, yobaza da bir şey anlatamazsın, çünkü o yobaz. Yobaza din satana da bir şey anlatamazsın çünkü o onun mesleği.

Aydına da laf anlatamazsın çünkü o cahile bağımlı korkak bir aydın.

Bizi bu din belasından kurtaracak tek şey vardır, o da laiklik. Yani yaptırım.

Yani, "senin dinin saçma" demek boşunadır, bunun yerine "tamam kardeşim, senin dinin hak dindir, gayet de mantıklıdır, ama beni zerre kadar bağlamaz ve dolayısıyla al dinini, gir evine gece yarılarına kadar tapın" demek bile laf anlatmaya çalışmaktan daha hayırlıdır. Çünkü bu bir yaptırımdır.

Laiklik bir rica değildir, "yahu kardeşim, devlete din sokmasak daha iyi olmaz mı?" diyen nonoş bir bey efendi değildir laiklik.

Tam tersine; "bana ne ulan senin dininden ve dininin emrettiğinden? O din gerçek bile olsa ancak seni bağlar" diyen bir yaptırımdır.

Pekiyi, yaptırım uygulamak için, yaptırım gücü de lazım. Bunu nerden bulacağız bu sayımızla?

Akıl yoluyla dini sökemezsiniz arkadaşlar. Çivi çiviyi söker diye bir laf vardır ve son derece doğrudur.

İşte bu yaptırım gücünü, diğer çiviyi de yanımıza alarak ancak kazanabiliriz.

Siz burda yıllardır insanlara laf anlatmaya çalıştınız, kaç kişiyi dinden çıkarildiniz? Eminim ayda 1 kişiyi bile bulmuyordur, senede en fazla 10 kişi. Haydi olsun 100 kişi.

Adresini hatırlamıyorum ama, Türk hristiyanların bir sitesi var, üye sayısı var ya, bu sitenin en az 50 katından daha fazla.

Niye? Çünkü papaz ona sizin yaptığınız gibi laf anlatmaya çalışmıyor, imamın anlattığının bir başka versiyonu saçmalık anlatıyor da ondan. Yukarda bunun psikolojisini de anlattım size.

Alın size işte öbür çivi. Hristiyanlık çivisi.

Başka ne var? Alevilik. O da çok güzel bir çivi. Bunların hepsi, aynı bizim gibi, laikliğe muhtaç kişilerdir. Siz bakmayın aydına. Dayatılan din onun kendi dini olduğu için, onun da tuzu kuru.

"Belanın biri gidip, öbürü mü gelsin?" diyebilirsiniz.

Korkmayın gelemez. Laiklik gelip tam oturduğu zaman, ortalaıkta din diye bir şey kalmaz.

Çünkü dinlerin ayakta kalabilmesi için para lazımdır. Laiklik geldiği zaman, dinler devletten para sızdıramazlar. Halkın yardımı filan fasa fisodur. Dinin en temel para kaynağı devlettir. O kaynağı bir kestin mi eriyip gider. Aynı Avrupa'da olduğu gibi yani.

O yüzden ben her yerde, en başta ateizmi desteklerken, bunun yanında alevileri de, hristiyanları da destekliyorum. Hatta seslerini çıkarabilmeleri için, onlara cesaret veriyorum.

Aydını, utandırırken, laik olmamakla suçlayıp rezil ederken, kendi dinsizliğimin yanında, aleviliği ve hristiyanlığı da öne sürüyorum.

Böylelikle, aydını, bu ülkede sadece kendisinin yaşamadığının farkında olmasını sağlamaya çalışıyorum.

Nitekim, laiklik için AB mahkemelerine az da olsa baskı yapabilenler şimdiye kadar sadece aleviler olmuştur. Biz burnumuzu dahi çıkartamadık. Sitelerimiz bile açık tutmakta zorlanıyoruz.

Elimizde böyle hazır güç varken, bunu da kullanmalıyız. Yoksa, burda 100 yıl yobaza laf anlatmaya çalışsan da sonu gelmez.

Hepinize saygılar, sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 years later...

Güzel söylüyorsun da bukadar pesimist olmaya hacet yok. Zaten gelir seviyesi yükseldikçe insanlar daha materyalist oluyor, dinden uzaklaşıyor. Yani senin o dediğin kuzuları zengin edince onlar da tilki oluyor. Herkezin tilki olduğu, kuzu olmayan ortamda da çakal olmanın anlamı kalmıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

şu imamlar kadar hem dinin hem çağdaşlığın içine eden takım var mı acaba.varlıkları gereksiz olduğu halde.halkımızın öküzlüğü sayesinde kendilerini allahı herkesten daha iyi anlayan kişi konumunda gören sahtekarlar eğitimde milli birliği de yokettiler işte..eğitim bir toplumun ilerlemesindeki en önemli adımdır.bu yüzden eğitimin içine etmeleri gerekiyordu zaten..ortalık imam bakan başbakan imam öğretmen imam başhekim imam hukukçu kaynıyor.mesela tv dizilerini sözde çocukları düşünerek sansürlüyorlar artık.ama yersen.şeriatçıya elini verince kolunu kaptıracağını anlamayan aşırı zeki öküzler sayesinde bu durumdayız işte notamatik ne güzle yazıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 year later...

Cahile bağımlı aydın!!

Ne de aydındır ama değil mi? Cahilin parmağında oynattığı, aynı cilveli kadın gibi her dediğini yaptırdığı aydın.

Kimden mi bahsediyorum? Hani o prof.dr. larımız var ya!! İşte onlardan bahsediyorum.

Hani o popüler gazeteciler, üst düzey bürokratlar, üst düzey yöneticiler, tanınmış sanatçılar var ya! onlardan bahsediyorum.

Hani o Atatürkçü, modern, çağdaş, demokrat, siyasilerimiz var ya! onlardan bahsediyorum.

Ne de aydın ama!! Cahile bağımlı aydın.

Akşama kadar okur, okur, okur, okur, ondan sonra yazar, yazar yazar, çizer. Müslümandır da.. Ama tek bir şeyi okumaz o da Kuran.

Öyle bir aydındır ki; hayatını en çok etkileyen konu olan din konusunu okumaya korkar, o işlerini cahilin eline bırakır.

Yani, kendini en önemli konuda cahile teslim eder.

Ne namaz kılar, ne oruç tutar, ne hacca gider. Ne Kuran okur, ne hadis. Kırk yılda bir, birisi onu dini konuda eleştirince açar telefonu, işine gelen bir cahil imama "hocam şu caiz midir? bu caiz midir?" diye sorar. O cahil imam da, "fırsat bu fırsat, elime düştü" diyerek başlar ona nutuk atmaya. O da onu işine geldiği gibi dinler ama kuzu kuzu dinler.

Bu aydınlar, kimi zaman sıradan bir cami imamına danışır, kimi zaman ise ilahiyatçı profesör hurafeci başlarını bulur onlara danışır. Ne de olsa bu tekkeci başları da kendileri gibi bilim adamıdır o aydına göre.

Bir cenazesi olur, ne yapacağını bilemez, gider cahil imamın eline düşer.

Kendi şehirde yaşar, köyündeki dedesi öldüğünde köye cenazeye gittiğinde köyün imamının kaşısında esas duruşa geçerek ceketini ilikler.

Ne de aydın ama!! Cahile bağımlı aydın.

Kendi Kuran okumaya korkar, cahilin eline düşer.

Kendi Kuran okumaz, çünkü Kuran'ın içinde tanga mayo olmadığını, içki olmadığını, zina olmadığını ve bunların tam tersine, namaz olduğunu, oruç olduğunu, hac olduğunu ve daha onun işine gelmeyecek neler neler olduğunu etrafından duyduklarıyla bal gibi bilir.

Okumayarak Allah'ı kandıracak aklı sıra. ölünce Allah'a "Aaa demek İslamda bu da varmış hee? Bilmiyordum valla, Kuranı okusaydım, billahi yapmazdım" diyecek.

"Vaktim de olmadı okumaya, aslında okuyacaktım ama nasip olmadı bir türlü, hem zaten benim kalbim temiz, affet allah'ım" diyerek Allah'ı katakulliye getirecek.

"Bilsem valla yapmazdım" diyebilmek için okumaz Kuranı.

Allah "sen niye karını kapatmadın? Niye içki içtin? Niye namaz kılmadın?" dediği zaman, "valla ben öyle şeylerin kesin olduğunu bilmiyordum, üstelik falanca imama sordum, bana hiç öyle kesin bir şey söylemedi" diyecek, kendi yırtıp, imamı ambara sokacak. "Falanca imama sordum" dediği de reformist postmodern imamın biridir kesinlikle, çünkü gerçek müslüman yobaza zaten bir şey sormaz o aydın. Bilir çünkü ondan gerçek cevabı alacağını.

İşte böyle aydındır bizim aydınımız. Cahile bağımlı aydın. Hayatının en önemli merasimi olan cenaze merasiminde bile cahil imama nutuk attırır.

Bir aydın ölür, diğer onlarca aydın onun cenazesinde cahil imamın karşısında esas duruşa geçerler, kafalarını yere eğip, süt dökmüş kedi gibi o cahil imamın nasihatlerini dinlerler.

Kurban bayramında bir koyun keser, hemen telefona sarılıp cahile sorar; "bunu kimlere dağıtayım, nasıl dağıtayım, derisini kime bağışlayayım?" diye.

Evlenirken resmi nikahla yetinmez, bir de gider cahile kendini ve eşini imam nikahı yoluyla kutsatır. Cahilin kutsadığı aydın.

Bize ne? Ne yaparsa yapsın elin aydını. O onun özel hayatı. Fakat aydının cahile bu derece bağımlı olmasının hem ülkeye, hem de bize de çok büyük zararları var.

Neden mi? Çünkü aydınlar esasen yobazdan(kendilerinin tabiriyle) çok daha tehlikelidir de ondan.

Sebep mi?

Bunlar laikliğin en büyük savunucuları olmalarına rağmen, aslen laikliğin en büyük düşmanıdırlar da ondan.

Nasıl mı?

Laik insanın en önemli özelliği ne olmalıdır? İnsanları dinine göre değerlendirmemek olmalıdır değil mi?

Bunun aksi nedir? Yobazlıktır.

Nasıl ki; insanları ırkına göre ayıran kişiler ırkçı vahşi ise, insanları dinine göre ayıran da yobazın tekidir.

Ama bunlar aydıııı ın. Aydınlar insanları dinlerine göre ayırmazlar kiiii!!

Ayırmazlar mıııı?

Bildiğiniz gibi, yobaz dedikleri şeriatçı kesim, Atatürke düşmandır. Nedeni ise Atatürk'ü dinsiz olarak bilmeleri ve bir çok şeriat kanunlarını engellemesidir.

Yobaz dedikleri kişiler; Atatürk'ü suçlarlar. Ne ile suçlarlar? Dinsizlikle suçlarlar. Yani yobaza göre, dinsizlik bir suçtur.

Kurana göre düşünürsek, yobaz haklıdır da. Çünkü Kurana göre de, dinsizlik veya başka bir dinden olmak suçtur.

Pekiyi şu bizim laik çağdaş, aydınlarımıza göre dinsizlik suç mudur?

Elbette ki suçtur, bu bakımdan yobazla aralarında hiç bir yobazlık farkı yoktur.

Zira, yobaz dedikleri kişiler, Atatürk'ü dinsiz olmakla suçladıkları zaman, şu bizim aydınlar hemen savunmaya geçerek onun bir dinsiz olmadığını ispatlamaya çalışırlar. Üstelik yalanla, dolanla bunu yapmaya çalışırlar.

Siz hiç şimdiye kadar, Atatürk'ü dinsizlikle suçlayan yobaza, "sana ne dinsizse, dinli veya dinsiz de olsa biz Atamızı seviyoruz" diyen bir aydına rastladınız mı?

Yok değil mi? Neden? Çünkü şu bizim aydınlarımız da dinsizliğin bir suç olduğu konusunda yobazla hemfikirdir.

"sana ne dinsiz olup olmadığından" diyeceğine, "hayır dinsiz değildir, dinlidir" diyerek savunmaya geçmesi bunun en büyük ispatıdır.

Yobaz Atatürk'e dinsizliği dolayısıyla "aşağılık" damgasını yapıştırdığı zaman, onun aşağılık olmadığının savunmasını onu dinli göstererek yapan, dinsizlerin aşağılık olduğunu kabul etmiş olmuyor mu?

Pekiyi dinsizlerin aşağılık olduğunun fikrinde olan bir insan laikliğe zarar mı verir yoksa fayda mı verir?

Üstelik de bu kişilerin devletin ve medyanın en üst yerlerinde olduğunu hesaba kattığınızda, bu kişiler laikliğin en büyük düşmanıdır.

Çünkü dinsizi aşağılık gören birisi asla laik olamaz, olsa olsa takiyeci olur, taklitci olur.

Doktorluk yapar, aktörlük yapar, İlgilizce bilir, Almanca bilir ama ömrü boyunca bir şeye tapar, neye taptığını bilmez. Ne de aydın ama!! Cahile bağımlı aydın.

Cahilin karşısında esas duruşa geçip, ceketini ilikleyen aydın. Cahile "sayın hocam" diyerek hitap eden aydın.

Sadece Ata'yı koruma konusunda değil, yobaz bunların kendilerini de dinsizlikle suçladığı zaman, "sana ne benim dinli olup olmadığımdan?" demez, <b>suçluluk psikolojisi içinde</b>, dinli olduğunu ispatlamaya çalışır. "Asıl din bende" der.

Böylelikle, dinsizliğin bir suç olduğunu bir kez daha kabullenmiş olduğu gibi, aynı zamanda da kendini diniyle ispatlamaya çalışarak yobazın denetiminde olduğunu de kabullenmiş olur.

Aydına bak aydına!! Yobaz ona "dinsizsin bu yüzden de ahlaksızsın" diyor, o da yobaza "valla billa dinsiz değilim diyerek hesap veriyor.

Ne de aydın ama!! Cahile hesap veren aydın.

Dinini bilmemenin ezikliği içinde, cahilin karşısında tir tir titreyen aydın.

Cahil "bu gün Allah için ne yaptın?" dediğinde yüzü kızarıp, cahilin karşısında utanan, küçük düşen, rezil rüsva olan aydın.

Cahil elindeki Kuran'ı gösterdiği zaman, fareler gibi, kaçacak delik arayan aydın.

Allah nazardan saklasın böyle aydınları.

Sevgili dostlar,

Biz hep şimdiye kadar yobazla çarpıştık. Yanlış yoldayız. Elbette ki birkaç anlayabilecek olana örnek tartışma olması bakımından yobazla yine tartışacağız ama asıl üzerine gidilmesi gerekenler o yobazlar değil, işte bu aydınlardır.

Asıl üzerine gidilmesi gerekenler, şu modern, çağdaş, laik, Atatürk'çü, Cumhuriyetçilerdir.

Çünkü her ne kadar, son yıllarda yobaz tepelere tırmandıysa da, henüz bütün kaleleri ele geçiremedi. Kalelerin çoğunun başında halen bu aydınlar oturuyor.

Yobaz bir yandan bizimle mücadeledeymiş gibi gözüküp, öbür yandan gidip gelip o kaleleri bir bir ele geçiriyor.

Daha da önemlisi, şu bizim cahile bağımlı korkak aydınımızı gidip oralarda din ile tehdit ederek, daima ondan her istediğini alabiliyor. Vermediği zaman onu dinsizlikle suçlayarak basıyor yaygarayı.

Şimdiye kadar hep öyle olmadı mı?

Ata öldüğünde, okullarda din dersi var mıydı? Yoktu. Ne oldu cahil yobaz gitti aydını korkuttu, aldı alacağını.

Ata öldüğünde, Diyanet'in yayım hakkı(Yani misyonerlik hakkı) var mıydı? cami yapma hakkı var mıydı? devletin katrilyonlarca parasını islama harcama hakkı var mıydı? Yoktu. Ne vardı? sadece dinlerden gelebilecek tehlikeleri bertaraf etme hakkı vardı. Kuruluş amacı da buydu.

Ne oldu? Yobaz gitti aydınla bir güzel anlaşıp, yine alacağını aldı.

Ata öldüğünde imam-hatip okulu diye bir şey var mıydı? Yoktu onuda aydınla aralarında hallettiler.

İmamdan milletvekili olunabiliyor muydu? Hayır.

Üstelik bu ve buna benzer yobaza verilen imkanların çoğu Atatürkçü aydın, CHP döneminde verilmiştir.

Okullara zorunlu din dersini kim getirdi? Atatürkçü ordu komutanı K.Evren değil mi?

Gördüğünüz gibi, iktidarda kim olursa olsun, hatta ordu bile olsa, cahil yobaz daima alacağını ala ala en sonunda en tepemize kadar bindi. Üstelik adım adım, her geçen gün ilerliyor bu cahile bağımlı aydınlarımız sayesinde.

Dininden bihaber olup, cahilin eline düşen aydınlarımız sayesinde.

Atatürk'ün bıraktığı laikliği yiye yiye bitiren aydınlarımız sayesinde.

Yobazın istekleri bitmiyor, ülkemizi İrana çevirene kadar da bitmeyecek. Şimdi türban, yarın da çarşaf isteyecek aydından.

Kalan kalelerde bu aydınlar olduğu sürece de, yobaza bunlar da verilecek. Şimdiden "ben türbanlı değilim ama, demokrasi icabı türbana karşı değilim" diyen aydınlarımız ilk sinyalleri verdi bile.

Türbandan sonra, "Ben sarıklı değilim ama, çarşafa, cübbeye, sarık'a karşı değilim, demokrasiden yanayım" diyen aydınlarımız da olacak.

En atatürkçü dediğimiz Milliyet gazetesinin internet sitesinde bile sansürleniyorum. Yobazın her yorumu yayımlanıyor, benim dine muhalif en kibar yorumlarım bile sansürleniyor. Hürriyetin sitesi de aynen öyle.

Yani yobazdan korkma, aydından kork dönemine girdik artık.

Başka yerde yobazla birbirlerine girerler, biz yobazla çarpışırken ise, yobazın tarafını tutarlar.

Yani, kendi aralarında karşımızda kavga edip, arka bahçede yine buluşup, kırıştırırlar yobazla.

Çünkü ne de olsa, eninde sonunda yobaz onun amiri biz ise aşağılık dinsiziz. Yobaza fazla sesi çıkamaz, çünkü yarın öbür gün yine yobazın eline düşeceğini bilir. Dinsizlikle suçlanarak yobaz tarafından azaralanacağını da bilir. Fazla kızdırmamak lazımdır yobazı. Ama bize gelince, vur abalıya, yobazın da gözüne gir böylece.

Doğrusunu söylemek gerekirse, artık son zamanlarda yobazın peşini bıraktım, aydınlarla çarpışıyorum.

Yobaz onları nasıl dinsizlikle utandırıyorsa, ben de aydınları yobazlıkla utandırıyorum.

"Laikim" diyor; "pabucumum laikisin" diyorum, dinsizleri aşağılık olmakla suçlayan laik.

"Atatürkçüyüm" diyor, "özentisin, aslında şark kafalısın" diyorum. "Atatürk'ün A'sından bile anlamazsın" diyorum.

Bir yandan yobaz vuruyor, öbür yandan ben vuruyorum, şamar oğlanına dönmüş aydın.

Sapla saman ayrılsın artık. Ya yobazlığı kabul etsin yada aydın olmayı hak etsin.

Dilimizde tüy bitti okuyun şu Kuran'ı okuyun, öğrenin dininizin ne olduğunu diye ama zerre kadar niyeti yok okumaya. Zaten özellikle kaçtığı, en korktuğu kitap Kuran. Dünyadaki tüm kitapları okusa, sıra yine Kurana gelmez.

Yobazın hiç bir suçu yok. Yobazın yetişmesini sağlayan ortamı hazırlayanlar da bu aydınlar.

Eğer aydın bu güne kadar yobazın elinde oyuncak olup, onun her istediğini vermeseydi, laiklik bozulmasaydı, değil AKP gibi, Fazilet partisi gibi partilere oy verenlerin yetişmesi, öyle bir parti kurabilecek adamlar da yetişmezdi. Hz.Tayyip gibileri değil başbakan olabilmek, muhtar bile olamazlardı. Zaten büyük bir ihtimalle o kişi, o şekilde yetişecek ortam bulamayıp, mümkün mertebe aydın bir kişi olacaktı.

Yani bu yobaz yetiştirme merkezlerinin tek sorumlusu bizim cahile bağımlı aydınlarımızdır.

"Yobaza fazla da karşı çıkmayalım, ne olur ne olmaz, bakarsın cehennemlik oluruz" diyen aydınlarımızdır.

Bütün bu yobazların varlığının sorumlusu, "devlet içinde bile olsa, hiç din olmadan olmaz, azıcık da din olsun, buna da karşı çıkarsam bakarsın cehennemlik olurum" diyen laik aydınlarımızdır.

"Bakarsın cehennemlik olurum diyerek, devletin halka zorla din dersleri vermesine, katrilyonlarca lirayı islam dinine yatırım yapmasına, "dayatılan din, nasıl olsa benim kendi dinim" diyerek karşı çıkmayan aydınlarımız sorumludur.

Onun için yobaza hiç boşuna asılmayın. Yobazdan zırnık koparamazsınız. Adamanın zaten mesleği bu. Din satmak. Senin kara kaşın kara gözün yada insanlığın aşkına mesleğini mi bırakacak? Başka anladığı bir iş yok ki.

Asılacağınız hedef, rezil edeceğiniz kişiler, ne kadar aydın varsa, ne kadar çağdaş, demokrat, cummhuriyetçi, Atatürkçü varsa onlardır.

Ne kadar Türkiyenin laikliğini laiklik yerine koyarak; "Türkiye laiktir, laik kalacak" diye meydanlarda bağıran varsa onlardır.

Onlara aynı yobazın yaptığını yapmaya başladım. Mayo mu giyiyor? "ayıp ayıp" diyorum, "aç da Kuran oku bak bakalım mayo varmıymış" diyorum.

Bunlar ancak bundan anlar, bunları yobaz nasıl dinsizlikle suçluyorsa, şantajla istediğini alıyorsa, aynı şekilde biz de rahatsız etmeliyiz ki, sapla saman ayrılsın. Ya adam akıllı yobaz olsunlar, ya da adam gibi demokrat, adam gibi laik, adam gibi aydın olsunlar.

Hiç kusuruma baklasınlar, beni aşağılık göreni, yobazı benden kıymetli göreni, ben hiç bir yerde rahat bırakmam. Her yerde rezil ederim. Yok öyle bedava aydın olmak; 2 Atatürk rozeti, bir bikini ve yarım şişe viskiyle.

İki tane uyduruk kitap okuyacaksın, ilimi bilimi, sanatı üretmeyip avrupadan kopyalayacaksın, ondan sonra da dindarı yobaz olarak, beni de dinsiz olarak suçlayıp aşağılık ilan edeceksin.

Peşindeyim, aydın!! Sorarım sana bunların hesabını.

Senin kaçacak yerin bile yok.

Tuvalette bile, "İslama göre işe" deyip çıkacağım karşına.

Saygılar, sevgiler.

Olağanüstü bir yazı yazmışsınız. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...