Jump to content

Recommended Posts

Anlam oluşturmuyor ki aslında

Bilim bizim doğa hakkında söyleyebildiklerimiz doğanın esasında ne oldugu değil

Matematiksel modeller vasıtası ile doğayı anlayabiliyoruz ama bu doğada bir "anlam" olmasından değil. Birimin, enerjinin yada o en temel yapı birimi ne ise onun meydana getirdiği bir varlık değil "anlam"

Anlamları biz oluşturuyoruz

Yine doğru söyledikleriniz. Ama ya birimde yoksa. Anlam zaten bizim oluşturduğumuz bir şey. Öylece ortada kalıveriyoruz işte. Bu tekil enerji oluşlarıyla ve oluşlarıyla kademe kademe kendini açıyorsa sadece. Yaşadığımız her şeyin değişken ve geçici oluşunun sebebi buysa. Bugünkü beden yapımız bile bir son olmadığına göre. Var olan doğa bile değişimlerin doğası olduğuna göre. Bir milyon yıl sonra ne doğa ne canlılar böyle olmayacak, farklı olacak. Evrenin zaman diye bir derdi yok ki. O oluşuna bakıyor, nasılsa zamanı bol.

Bu kadar değişken olabilen tekil enerji birim denilen şeyi yada nesneyi kendine mal etmiyor olsa gerek. Çünkü birimi olsa değişkenliğinin sınırı olurdu. Değişkenliğinin sınır var mı acaba? Bana yok gibi geliyor.

Eğer bu önermeler doğru ise, tutunacak bir dal kalmadı, şu an var olan gerçekliğin yani tekil enerjinin kendini bu zaman diliminde ifade edişinin realitesini yaşamaktan başka. Her anlamda evrimimiz devam ediyor. Aslında evrim geçiren sadece tekil enerjinin kendisi. Biz onun ortaya çıkardıklarıyız sadece. Sanırım onun hiç bir kalıbı ve sınırı yok. Oluşlarının içinde varmış gibi görünüyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 126
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bu kadar değişken olabilen tekil enerji birim denilen şeyi yada nesneyi kendine mal etmiyor olsa gerek. Çünkü birimi olsa değişkenliğinin sınırı olurdu. Değişkenliğinin sınır var mı acaba? Bana yok gibi geliyor.

Bir birim olmak zorunda kuantum fiziği bunu söylüyor (planck sabiti bundan türeyen bazı diğer sabitler bir birimin varlıgını gösteriyor) bize eğer kurama güveneceksek ki güvenmememiz için bir neden yok en azından bu konuda değişkenliğin teorik olarak sonsuz olmadıgın bir üst sınırı oldugunu söyleyebiliriz ama bunı pratik açıdan sonsuz kabul etmekte sorun olmaz Bu sayının kabaca üst sınırının ne oldugu konusunda birşey söyleyemem şimdi ama şöyle bir örnek verirsem beynimizde 10 milyar civarında nöron oldugu düşünülüyor düşüncelerimizi meydana getiren bunlar arasındaki etkileşmeler dersek olası etkileşmelerin sayısı 2 üzeri 10 milyardır. 2 üzeri 64 ün bile evrendeki tüm parçaçıkların sayısından fazla oldugunu düşünürsek bu sayının ne kadar inanılmaz bir sayı oldugu daha anlaşılabilir olur belki.

Evrendeki tüm parçaçık sayısını 2 üzeri 60 desek mesela

olası bir araya gelişlerininin tamamının sayısı 2 üzeri 2 üzeri 60 olur ki bu 2 üzeri 10 milyarın yanında da daha inanılmaz derecede büyük bir sayıdır

tarihinde DeHRi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
yok canım sende...

Delil var mı elinizde..

Siz o devrelerden geçtiniz mi?

Geçtiğinizi farzedelim..

Anımsıyor musunuz?

Anımsamıyorsanız, neden başkaları anımsasın?

Onlar da anımsamıyorlarsa, Freud nerden biliyor oral anal devreleri..

Abesle iştigal ediyorsunuz..

Hem şimdi siz, hem de zamanında Freud..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Delil var mı elinizde..

Siz o devrelerden geçtiniz mi?

Geçtiğinizi farzedelim..

Anımsıyor musunuz?

Anımsamıyorsanız, neden başkaları anımsasın?

Onlar da anımsamıyorlarsa, Freud nerden biliyor oral anal devreleri..

Abesle iştigal ediyorsunuz..

Hem şimdi siz, hem de zamanında Freud..

gözlemler yapabilirsiniz...bebeklerin oral dönemi mesela...sürekli olarak etraflarını ağızlarıyla tanıma çabası...ellerine geçen cisimleri ağızlarına götürme davranışı...bunu gözlemlemediniz mi hiç?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir birim olmak zorunda kuantum fiziği bunu söylüyor (planck sabiti bundan türeyen bazı diğer sabitler bir birimin varlıgını gösteriyor) bize eğer kurama güveneceksek ki güvenmememiz için bir neden yok en azından bu konuda değişkenliğin teorik olarak sonsuz olmadıgın bir üst sınırı oldugunu söyleyebiliriz ama bunı pratik açıdan sonsuz kabul etmekte sorun olmaz Bu sayının kabaca üst sınırının ne oldugu konusunda birşey söyleyemem şimdi ama şöyle bir örnek verirsem beynimizde 10 milyar civarında nöron oldugu düşünülüyor düşüncelerimizi meydana getiren bunlar arasındaki etkileşmeler dersek olası etkileşmelerin sayısı 2 üzeri 10 milyardır. 2 üzeri 64 ün bile evrendeki tüm parçaçıkların sayısından fazla oldugunu düşünürsek bu sayının ne kadar inanılmaz bir sayı oldugu daha anlaşılabilir olur belki.

Tabii ki tutunacak hiç bir dalın kalmadığı o sonsuz noktaya ergi yaparak yaşayacak değiliz. Eldeki malzeme üzerinden bilim yapmaya mecburuz.

Beyin ve evren ile ilgili verdiğiniz bilgiden, beynin ne muhteşem bir kapasiteye sahip olduğu ortaya çıkıyor. Birimin var olması yada bize kendini varmış gibi gösteriyor olması bir sorun değil. Bu noktayı irdelemek bize pratikte bir şey kazandırmaz. Sonuçta maddenin ve zamanın sınırlılıkları içinde yaşıyoruz. Biz kendimiz bile bir birey birimken, birim arayışına çıkmak zorunda kalacağız elbette. Bu istediği kadar zamanın tekil enerjiyi bu hale getirmiş hali olsun, bize göre gerçekliği olacak. Üzerinde yaptığımız çalışmalarla, bizi maddeye daha hakim bir konuma getirecek.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Hacı,

Freud hakkındaki düşüncelerinize katılmakla beraber biraz acımasız bulduğumu eklemeliyim.

Psikiyatride hastalıkların tanımı yapılır, bir de "ayrıca" Freud'un hastalığı nasıl tanımladığı eklenir.

Çünkü onun bakış açısı eşsizdir, farklıdır ve çok renklidir.

Bunda biraz da psikiyatrinin doğuşuna -çok önemlidir tabii ki - neden olmasından kaynaklı bir doğal minnet duygusu yatıyor sanırım.

Artık çok fazla ciddiye alındığı falan yok.

İnsan beyninin onun düşündüğü kadar ilkel olmadığını ve nasıl çalıştığını biliyoruz artık.

Aradan yüz yıl geçti ve insanı ve insan beynini daha iyi tanıdık.

Onun kuramlarının yetersiz, daha doğrusu yanlış olduğunu biliyoruz.

"Hadi bize kaynak gösterin" demek konuyla ne denli ilgisiz olduğumuzu, Freud'la sadece duygusal bir bağ kurduğumuzu gösterir (nedense?).

Freud'un sexe endekslediği psikiyatri insanlara ilginç ve renkli geliyor.

Çok ilginçtir, Freud kadar klinik deneylerini, terapilerini, psikanalizlerini, uçuk deneyimlerini ve hatta özel yaşamını bu kadar çok kaleme döken bir başka bilim adamı yoktur. Siz değinmişsiniz zaten.

Bu yönüyle de insanları kavramış olduğunu düşünüyorum. Yakın hissediyoruz kendimize Freud'u. (Ben değil)

Sanırım diğer başlıkta da değinmiştim.

Freud'un bilime katkıları inkar edilemez.

Psikiyatrinin hipnozdan, sihirden ve büyüden sıçrayıp, tüm tabuları devirip çağdaş bir bakış açısı kazanmasını sağlayan adamdır Freud.

Fakat maalesef kuramları yanlış ve artık hiçbir işe yaramıyor.

Psikoanalizin de temelini atan kişidir ve psikoanalitik terapi de artık onun öngördüğü gibi değildir, çok değişmiştir.

Ben yine de onun bu çılgınlığa varan azmini ve hiperaktivitesini seviyorum.

Fakat bilimsel olarak ciddiye almıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
gözlemler yapabilirsiniz...bebeklerin oral dönemi mesela...sürekli olarak etraflarını ağızlarıyla tanıma çabası...ellerine geçen cisimleri ağızlarına götürme davranışı...bunu gözlemlemediniz mi hiç?

Gözlemledim de onların cinsel bir dönem olduklarını düşünecek kadar aptalca bir sapıklığa saplanmadım.

Etrafı tanımaya çalışmakla cinselliğin ne gibi bir ilişkisi olabilir.

Bebek objeleri ağzına alarak tanımaya çalışıyor.

Bebek o yaşta kullanabileceği bir duyuyu kullanıyor.

O zaman neden eli ile dokunuyor ve el dönemi denmiyor?

Neden cinselliğin göz dönemi denmiyor?

Neden cinselliğin koklama ve tadma dönemleri denmiyor?

Freud saçmalıyor ama, asıl saçmalık onunki değil..

Onun saçmalıklarına tapanlar..

Sizler yani..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Freud'un sexe endekslediği psikiyatri insanlara ilginç ve renkli geliyor.

Şimdi evrimi kabul ediyorsak yaşamın temel amacınında neslini sürdürmek oldugunu düşünüyorsak bilinçtaltını şekillendiren dürtünün sex olması tutarlı geliyor bana

Yanılıyormuyum?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi evrimi kabul ediyorsak yaşamın temel amacınında neslini sürdürmek oldugunu düşünüyorsak bilinçtaltını şekillendiren dürtünün sex olması tutarlı geliyor bana

Yanılıyormuyum?

Tutarlı tabii..

Ama böyle bir sonuca tutarlı olduğu için ulaşmak bilimsel değil......

İnsan rasyonalitesi, mantık ve sağduyusu, yapılan bilimsel gözlemleri açıklamada her zaman yetersiz kalmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gözlemledim de onların cinsel bir dönem olduklarını düşünecek kadar aptalca bir sapıklığa saplanmadım.

Etrafı tanımaya çalışmakla cinselliğin ne gibi bir ilişkisi olabilir.

Bebek objeleri ağzına alarak tanımaya çalışıyor.

Bebek o yaşta kullanabileceği bir duyuyu kullanıyor.

O zaman neden eli ile dokunuyor ve el dönemi denmiyor?

Neden cinselliğin göz dönemi denmiyor?

Neden cinselliğin koklama ve tadma dönemleri denmiyor?

Freud saçmalıyor ama, asıl saçmalık onunki değil..

Onun saçmalıklarına tapanlar..

Sizler yani..

haz ilkesi ile ilgisi var...haz alma davranışlarını cinselliğe bağlıyor...anal dönemdede dışkıyı tutarak haz alma eylemi var mesela..ağızdada mukoza tabakası var..bana mantıksız gelmedi açıkçası...

Link to post
Sitelerde Paylaş
haz ilkesi ile ilgisi var...haz alma davranışlarını cinselliğe bağlıyor...anal dönemdede dışkıyı tutarak haz alma eylemi var mesela..ağızdada mukoza tabakası var..bana mantıksız gelmedi açıkçası...

Freud'un ruhu sizde mi devam ediyor yoksa?

Mantıksız olmaması, doğru olmasını gerektirmez..

Freud'un bütün yaptığı, bu masum gözlemleri şeytanca yorumlamaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

daha bilimsel diyebileceğimiz gözlemler bu dürtünün hormonal yapısını, beyinde meydana getirdiği değişimleri vs tespit edebilir orası ayrı. İnsanın cinsel bir arzu duydugu zamanki beyindeki değişimler hormonal değişimlerin sistematiği ile sıradan diğer olası bir çok arzu ve taleplerinde beyin ve hormanların ne çeşit tepkiler verdiği karşılaştırılarak Freud'un yaklaşımının ne derece doğru oldugu saptanabilir herhalde

Bunda yanılıyormuyum?

Link to post
Sitelerde Paylaş
daha bilimsel diyebileceğimiz gözlemler bu dürtünün hormonal yapısını, beyinde meydana getirdiği değişimleri vs tespit edebilir orası ayrı. İnsanın cinsel bir arzu duydugu zamanki beyindeki değişimler hormonal değişimlerin sistematiği ile sıradan diğer olası bir çok arzu ve taleplerinde beyin ve hormanların ne çeşit tepkiler verdiği karşılaştırılarak Freud'un yaklaşımının ne derece doğru oldugu saptanabilir herhalde

Bunda yanılıyormuyum?

Doğru olabilirsiniz ama, Freud'u tümüyle ve absolü olarak yanlışlamak da mümkün değil..

Bilim yanlışlanabiliyor.

Bunu unutmayalım...

Freud'un ilerde doğru olduğu bile kanıtlanabilir.

Ama doğru olsa bile ben diyorum ki...

Freud tesadüfen doğrudur...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi evrimi kabul ediyorsak yaşamın temel amacınında neslini sürdürmek oldugunu düşünüyorsak bilinçtaltını şekillendiren dürtünün sex olması tutarlı geliyor bana

Yanılıyormuyum?

Söylemek istediğinizi anladım.

En güçlü içgüdülerimizden biri tabii cinsel içgüdümüz.

Fakat bilinçaltımızı şekillendiren ya da örgütleyenin bu olduğunu söylemek çok doğru olmaz.

Önemli etken addedebiliriz sadece.

Bilinçaltımız sadece dürtü ya da içgüdülerimizden ibaret değil.

Yaşadığımız, gördüğümüz, deneyimlediğimiz pek çok şeyi biz farkında olan bilincimizle es geçebiliyor ya da önemsemiyorken bilinçaltı kaydediyor.

Rüyalarımızı oluşturanlar da onlar ve biz rüyalara da gereğinden çok fazla anlam yüklüyoruz.

Bilinçaltı çok derin ve acımasız.

Fakat Freud bunların tümünü (rüyalar da dahil) sadece cinsel içgüdüye, daha da doğrusu cinsel uzuvlara indirgiyor.

Ben bunu insan beynine hakaret diye algılıyorum..

"O kadar da değil" diyorum Freud'a.

Evet bizler birer hayvanız ama aynı zamanda sosyaliz.

İçgüdülerimiz herşeyimiz değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Söylemek istediğinizi anladım.

En güçlü içgüdülerimizden biri tabii cinsel içgüdümüz.

Fakat bilinçaltımızı şekillendiren ya da örgütleyenin bu olduğunu söylemek çok doğru olmaz.

Önemli etken addedebiliriz sadece.

Bilinçaltımız sadece dürtü ya da içgüdülerimizden ibaret değil.

Yaşadığımız, gördüğümüz, deneyimlediğimiz pek çok şeyi biz farkında olan bilincimizle es geçebiliyor ya da önemsemiyorken bilinçaltı kaydediyor.

Rüyalarımızı oluşturanlar da onlar ve biz rüyalara da gereğinden çok fazla anlam yüklüyoruz.

Bilinçaltı çok derin ve acımasız.

Fakat Freud bunların tümünü (rüyalar da dahil) sadece cinsel içgüdüye, daha da doğrusu cinsel uzuvlara indirgiyor.

Ben bunu insan beynine hakaret diye algılıyorum..

"O kadar da değil" diyorum Freud'a.

Evet bizler birer hayvanız ama aynı zamanda sosyaliz.

İçgüdülerimiz herşeyimiz değil.

iyide bunu tamamen yoksayabiliyor musunuz?? Freud ortaya bir model koydu, bu tamamen doğru olmayabilir, ama bence bunun yanına birşeyler konulabilir..

Varoluşçu Psikoterapi mesela...Ölüm Korkusunuda temel alıyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş
iyide bunu tamamen yoksayabiliyor musunuz?? Freud ortaya bir model koydu, bu tamamen doğru olmayabilir, ama bence bunun yanına birşeyler konulabilir..

Varoluşçu Psikoterapi mesela...Ölüm Korkusunuda temel alıyor..

Freud'un ölüm korkusuna bakış açısı da ilginç.

Bundan bile, yani ölümü düşünmekten bile keyif aldığımızı söyler ve haz ilkesine bağlar.

Çocukların oyun oynarken, bile bile tehlikeli ve riskli oyunları yineledikleriyle örnekler bunuve "neden" diye sorar.

Yanıt olarak da bu gerilimden, tehlikeden hoşlandığımızı; nedenininse yaşamdan önceki duruma dönüş isteği olduğunu söyler.

Ve daha bir sürü şey..

Neden?

Ne ilgisi var?

Bizim en güçlü içgüdümüzdür yaşama içgüdümüz ve buna gereksiz anlamlar yüklemeye çalışmak sadece işgüzarlıktır.

Ölmekten korkarız çünkü yaşamak bir içgüdüdür. Bu kadar basittir.

Freud düşünüp düşünüp uydurmuş. Felsefeyle tıbbı birbirine karıştırmış.

Niyeti kötü demiyorum tabii ki. Seviyor bilimi ve dediğim gibi hiperaktif.

İşin içine kokain de girince tamamen dağıtmış ve dağılmış kaçınılmaz olarak.

Sizin düşündüğünüz gibi modern psikiyatri bu psikoterapi yöntemlerinin hemen hemen hiçbirini kullanmıyor.

Çok daha özgür artık.

Bu konuda Freud'un (ilginç bir biçimde) sevdiğim bir sözü vardır.

"Ne kadar çok hasta varsa, o kadar tür terapi vardır".

tarihinde IFeelGood tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
modern psikiyatri ne tür bir modeli ele alıyor?? Freud Cinselliği temel alırken, Yalomda Ölüm korkusunu almış mesela...

Sonunda Hacı'nın yoluna geliyorsunuz..

Modern psikiyatri Hacı'nın izlediği bilimsel yöntemleri izliyor..

Freud'un hayal ürünlerini ve uyduruklarını değil..

Hacı'nın yöntemleri ise farmakolojidir.

İnsanlarla ilgili (hatta hayvanlarla ilgili) ruhsallığı, basite indirgeyemezsiniz..

Hepsinin nedeni organiktir.

Karmaşıktır..

Materyelistiktir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...