Jump to content

DNA veya RNA İLK NASIL OLUŞTU


Recommended Posts

"Bir düşün bakalım, insan DNA'sının %90'ı hiç bir halta yaramaz. Junk DNA dışında kalan yerlerin bile, ancak yarısı işe yarar.. Sence bu nasıl bir iştir, nedir, ne değildir? "

atomun cekirdegi toplu igne bası kadar olsaydı,elektronlarla cekirdegin arasıdaki mesafede buradan fransa kadar olurdu.bu boslugun nedeni nedir acaba?

yada eskiden beynimizin sadece %10'nu kulllandıgımızı sanıyorduk,sonra bu sanılgı uf oldu?neden acaba?

yada yeryuzundeki toplam suların sadece %3 dongusel bir değişim icindedir,acaba bu neden?o kadar su varken?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 146
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

yaw bilim adamları 400 milyon yıldır yasayan bildigimiz deniz midyesi bulmuslar.ölüleride hic değişmemis ne tuhaf degilmi?

ha birde bazı bitki tohumları yuzyıllaca uyuyup yeniden yeseriyor,buda cok tuhaf sanırım.dusunsenize topragın her yanı gercekte uyuyan mikrocanlılarla dolu.

bu tohumların algısal bilinci nasıl olustu...dna bu algısal bilgileri nasıl isliyor?

tarihinde bercenay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
seza yazdı:
Niye olsun arkadasim???

Uygun olan yasar,yasayamazsa yok olur,yasadigina gore demekki uygun,uygunsa niye evrim gecirmek zorunda olsun????Sen her canli evrim gecirmek zorunda mi sanmaktasin????

var var sadece farklilasti,embriyo iken bakarsan hepsi birbirinie benzer baliktakiler solungac olur sendeki kol oburundeki kanat vs vs

 

zorunluluk nasıl birşey..çevrede oluşan zorunluluk genlere nasıl yazılmakta..yani çevrede oluşmuş olan bir zorunluluk karşısında genlere uygun kodlarmı yazılmakta..sanırım böyle birşey yok..

genlerde oluşan rasgele değişikliklerde nasıl canlı için faydalı organlar oluşturmakta..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Alıntı
yaw bilim adamları 400 milyon yıldır yasayan bildigimiz deniz midyesi bulmuslar.ölüleride hic değişmemis ne tuhaf degilmi?

 

ne guzel iste,insan dine gore bir kac bin yillik,o halde midyeler niye yaratilmis,hani her sey insan icin yaratilir ya??

 

Bir organizma hayatta kalabiliyorsa evrilmesi gerekmez(ikinci baski),her organizma illa evrimlesecek diye bir zorunluluk yok,daha da enteresani var siyanobakteriler daha da eski ve hala varlar,metan bakterileri de oyle alglerde vs vs

Link to post
Sitelerde Paylaş
Alıntı
zorunluluk nasıl birşey..çevrede oluşan zorunluluk genlere nasıl yazılmakta..yani çevrede oluşmuş olan bir zorunluluk karşısında genlere uygun kodlarmı yazılmakta..sanırım böyle birşey yok..

genlerde oluşan rasgele değişikliklerde nasıl canlı için faydalı organlar oluşturmakta..

 

degerli arkadasim once dusunmesini ogrenelim !!

 

iyi ve kotu izafi kavramlardir,ama herkes mutlak iyi ve mutlak kotu varmis gibi esip gurler.

faydali ve zararli da bunun gibidir,o anki konum referans alinarak fayda ve zarar hesaplanir,bir ortamda faydali olan baska ortamda zararlidir.

 

Adi ustunde degisiklik diyorsun neden hepsi olumsuz olsun,isterse katrilyon tanesi olumsuz olsun ne farkeder,cunku yok olacak,biz olumlu olan sadece bir bile olsa hayatta kaldigi icin onu gorecegiz.

Mutasyon zaten DNA da olusmakta gen dizisinde olusmakta,ha dogal secilim nasil yazilir diyorsan soyle acikliyalim,devamli mutasyonlar olur ,eger avantaj sagliyorlarsa hayatta kalirlar ve ureyerek yayilirlar.

 

Turlerin hayatta kalmasini saglayan sebebler cesitlidir,illa komplex yapida olmalari veya zeki olmalari gerekmez,insan 20 senede urer,ama bakteri 20 dk da bir bolunur ve geometrik olarak cogalir,dolayisi ile hayatta kalma sansi cok fazladir cunku adedi cok fazladir,bir bakteri bir kac gunde katrilyonlarca sayiya ulasir,istedigin kadar oldur hayatta kalanlar olacaktir,bu kadar hizla urerken dogal olarak mutasyon sansi artacaktir,o da her ortamda hayatta kalma sanslarini yukseltecektir vs vs

Link to post
Sitelerde Paylaş
seza yazdı:
Niye olsun arkadasim???

Uygun olan yasar,yasayamazsa yok olur,yasadigina gore demekki uygun,uygunsa niye evrim gecirmek zorunda olsun????Sen her canli evrim gecirmek zorunda mi sanmaktasin????

var var sadece farklilasti,embriyo iken bakarsan hepsi birbirinie benzer baliktakiler solungac olur sendeki kol oburundeki kanat vs vs

 

Sürekli aynı şeyleri söylüyorsun...

Mutasyonlar sen ortama uygun olsan da olmasan da devam ediyor! Çünki mutasyonlar rastgele... Senin ortama uygunluğun sadece seleksiyonu etkiler, mutasyonları etkilemez...

Bi kere embriyo döneminde solungaçların bir ara göründügü kuyruklu bir yalan... Yok öyle bir şey...

Ayrıca madem farklılaşıyor, O halde işe yaramayan tüm mutasyonlar farklılaşmalı...

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Ayrıca madem farklılaşıyor, O halde işe yaramayan tüm mutasyonlar farklılaşmalı...

 

Ne demek istediğin anlaşılır bir şey değil ama, zaten farklılaşıyor. Etrafına bir bak, birbirinin aynısı kaç kişiyi görebiliyorsun?

Çıkıp, köpekbalıkları 150 Milyon yıldır değişmiyor demek, evrimi itiraf etmenin ta kendisidir. Demekki, Üçbin altıyüzelli milyon yıl boyu değişmiş, değişmiş, evrimle köpekbalığı olmuş ve o zamandan beri değişmiyor.... mu acaba?

 

Fosiller bize bu neticeyi vermiyor maalesef. Köpekbalıkları da, timsahlarda, hoatzin kuşu da, coalecanth'da geçen süre boyunca temel morfolojileri aynı gibi görünse bile, fizyolojik olarak baya bir değişime uğramışlar. Peki neden bunu böyle anlıyorsunuz?

 

Siz, bir canlı var, yaşıyor, yaşarken de boyuna evrim geçirip, şekilden şekle dönüyor gibi algılıyorsunuz. Canlılar değişir. Eğer değişimi doğal seleksiyon belli bir yöne kanalize ederse, canlı öyle kalır. Peki ne olmuş, 150 Milyon yıl boyunca, hiç mi koşullar değişmemiş. Hayır değişmiş. Orjinal türden bir sürü yeni tür ortaya çıkmış. Ama bunların tamamı yok olmuş, ara form olarak kalmışlar veya başka türler için geçiş formu olmuşlar.

 

Peki nasıl olmuşta böyle olmuş, asıl canlı neden aynen öyle kalmış? Eğer bu yaşayan fosillere bakarsanız, çok geniş bir toleransları olduğunu görürsünüz. Ama bu toleransları ancak belli ortamlarda gösterebilirler. Örneğin, at nalı yengeçleri, 1 yıl boyunca hiç bir şey yemeden yaşayabilirler. Fakat ancak belli sularda yaşayabilir. 1 yıl yemeksiz yaşayabien bir canlı üzerinde, ne kadar etkin bir doğal seleksiyon oluşabilir? Aslında bir hayli fazla. Zira, mesela, Lunataspis aurora 445 milyon yıldan beri yaşayan bir türdür. Ama sadece hint okyanusunda görülür. Ve boyu 4.5 cm'i geçmez. Ama japon denizi civarındaki Tachypleus gigas 60 cm'i aşan boya sahiptir. Morfolojileri de farklıdır. Benzer şekilde toplam 4 yaşayan atnalı yengeci türü mevcuttur. Ama fosiller bize, yokolmuş yüzlerce atnalı yengeci türünü göstermektedir.

 

Kısaca, çoook uzun zamandan beri yaşayan türlerin öyle olma sebebi, üzerlerinde doğal seleksiyonun zorlayıcı baskı kurmuyor olmasıdır. Peki nasıl olurda kurmaz, o halde nedne değişmezler, doğal seleksiyon bunları böyle yönlendirmiyorsa? Eğer siz 1 yıl yemek yemeden yaşayabilecek bir formda iseniz, değişikler sizin 11 ay açlığa dayanmanıza yol açıyorsa, siz artık değişmezsiniz, sizi bu yöne iteleyen mutasyonlarınız yok olur. Peki, hep öyle mi olur? Bazen yemekten başka şeyler değişmeye başlar. Mesela yaşadığınız ortamın sıcaklığı, tuzluluğu vs. Bu durumda, 12 ay aç yaşamak değil, mesela, soğuk suya daha çok dayanmak bir avantaj olur ve artık forma doğru giden mutasyonlar öncelik kazanır. O zaman ne olur, özelleşmiş olursunuz ve büyük ihtimalle bir sonraki iklimsel değişimde yok olursunuz.

 

Ama elbette dünyada 12 ay aç yaşayan klasik türün yaşayabileceği ortamlar olacaktır, halada vardır. Ve orjinal tür, oralarda yaşamaya devam edecektir. Bugüne kadar da gelecektir.. Bir düşünün, neden kızılırmak'ta hiç timsah yaşamamış mesela?

 

Bu, amanda bilmem kaç milyon yıldan beri değişmemiş diyenlerin, ondan önceki bilmem kaç milyon yılı yok saymaları abesliğin önde giden halidir. Ve dahası, sanki o türler o gün ortaya çıkmışta, hiç başka türe dönüşmemiş sanmaları, cehaletlerinin aynasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Alıntı
Mutasyonlar sen ortama uygun olsan da olmasan da devam ediyor! Çünki mutasyonlar rastgele... Senin ortama uygunluğun sadece seleksiyonu etkiler, mutasyonları etkilemez...

 

Guzel arkadasim,etmiyor demedik ki,sadece hayatta kalmaya uygun ise seciliyor,degilse yok oluyor,mutasyonlar da seciliyor veya senin secilmeni etkiliyor,artik anlamissindir umarim.

 

Alıntı
Bi kere embriyo döneminde solungaçların bir ara göründügü kuyruklu bir yalan... Yok öyle bir şey...

 

Sadece karsi cikmis olmak icin karsi cikiyorsun,yoksa konu hakkinda en ufak bilgin yok,butun canlilar akrabadir,bir sican ve bir insan dna sinin bile % 70 i ortaktir,embrio nun baliga benzedigi resimler var daha dogrusu butun embriolar birbirine benzer,sonucta ayni prosedurlerden geciyorlar,herhalde kol cikintilarinin baslangic doneminin solungaclara benzetmisler

 

http://www.gonzaga.org/teachers/jausema/we...bryo-figure.gif

 

Alıntı
Ayrıca madem farklılaşıyor, O halde işe yaramayan tüm mutasyonlar farklılaşmalı...

 

o da farklilasir ama hayatta kalamaz,bir cok ucube yavru hayatta kalamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
seza yazdı:

degerli arkadasim once dusunmesini ogrenelim !!

 

iyi ve kotu izafi kavramlardir,ama herkes mutlak iyi ve mutlak kotu varmis gibi esip gurler.

faydali ve zararli da bunun gibidir,o anki konum referans alinarak fayda ve zarar hesaplanir,bir ortamda faydali olan baska ortamda zararlidir.

 

Adi ustunde degisiklik diyorsun neden hepsi olumsuz olsun,isterse katrilyon tanesi olumsuz olsun ne farkeder,cunku yok olacak,biz olumlu olan sadece bir bile olsa hayatta kaldigi icin onu gorecegiz.

Mutasyon zaten DNA da olusmakta gen dizisinde olusmakta,ha dogal secilim nasil yazilir diyorsan soyle acikliyalim,devamli mutasyonlar olur ,eger avantaj sagliyorlarsa hayatta kalirlar ve ureyerek yayilirlar.

 

Turlerin hayatta kalmasini saglayan sebebler cesitlidir,illa komplex yapida olmalari veya zeki olmalari gerekmez,insan 20 senede urer,ama bakteri 20 dk da bir bolunur ve geometrik olarak cogalir,dolayisi ile hayatta kalma sansi cok fazladir cunku adedi cok fazladir,bir bakteri bir kac gunde katrilyonlarca sayiya ulasir,istedigin kadar oldur hayatta kalanlar olacaktir,bu kadar hizla urerken dogal olarak mutasyon sansi artacaktir,o da her ortamda hayatta kalma sanslarini yukseltecektir vs vs

 

zorunluluktan sen bahsettin ...bende hedefi küçültmek amacıyla yanlış anlaşılabilecek şeyi sana düzelttirdim...

 

şimdi hedefe gelelim...

genlerde oluşan rastgele bir değişiklik organları nasıl yaratır..

mesela gözü..ele alalım..

fotonları kıracak bir merceği nasıl yazar bu rasgele değişiklikler..

bu foton enerjisini beyne gönderecek sinirleri neden yazar..bu sinirlerle beyin arasında niye bağlantı kurar..

alakasız nedenlerle rasgele yazım ile bu tür ilşkilerin yaratılmasında birşeyler eksik gibime geliyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> atomun cekirdegi toplu igne bası kadar olsaydı,elektronlarla cekirdegin arasıdaki mesafede buradan fransa kadar olurdu.bu boslugun nedeni nedir acaba?

 

Zira, elektronun enerjisi ve onu protona çeken EMK belldir. Bu ikisinin dengede olduğu nokta, elektron zarfı diye anılır. Ama bu sadece atomun bohr modeli için geçerlidir. Bir protonu bir topluiğne başı vs. diyemezsin. Bu ölçekte, ne boşluk vardır, nede madde. Proton vs. boyutları belirsiz elemanlardır. Senin uzaklık vs. dediğin olgular, atom altı dünyası için geçerli değildir. Mesele elektron işte. Artık o protonun etrafında dönüp duran bir parçacık değil, git biraz schrodinger oku, atomik orbital nedir bir öğren.. 1900 yılından kalmış lafları bir türlü aşamadınız.

 

>>> yada eskiden beynimizin sadece %10'nu kulllandıgımızı sanıyorduk,sonra bu sanılgı uf oldu?neden acaba?

 

Bunu sananlar, evrim teorisini anlamamış, dolayısılya doğayı anlamamış bazı malum kişilerdi zaten. İnsan evrimle ortaya çıktığına göre, %10'u kullanılacak bir beynin ortaya çıkması nasıl mümkün olabilir evrim yoluyla? Evrim teorisi bunun olmayacağını söyler, kullanılmıyorsa, aksine körelir der. Ama evrimi inkar eden veya bilmeyen avareler işte böyle laflar ederler. Sizde gene 1900 yıllarında kalmış biçareler aynı yerde sayıklarsınız haliyle..

 

>>> yada yeryuzundeki toplam suların sadece %3 dongusel bir değişim icindedir,acaba bu neden?o kadar su varken?

 

Yeryüzündeki suların tamamı su çevrimi içindedir. Senin meselen, bu çevrimi bilmiyor olmandır. Şu an bakarsan yağmur olan yağan suyun toplam suyun binde biri olduğunu görürsün. Ama bunun böyle olması, Antartika'daki 100 bin yıllık buzun, oraya 100 bin yıl önce yağan karla, bu döngü içinde geldiği ve bir müddet (bin, 50 bin, bir milyon yıl vs. her neyse..) sonra gene bu döngünün parçası olarak buharlaşacağı gerçeğini değiştirmez.

 

Soruların sadece, cehaletini ayan etmiş sevgili arkadaşım. Ama hala bir cevabın yok..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Alıntı
genlerde oluşan rastgele bir değişiklik organları nasıl yaratır..

mesela gözü..ele alalım..

fotonları kıracak bir merceği nasıl yazar bu rasgele değişiklikler..

bu foton enerjisini beyne gönderecek sinirleri neden yazar..bu sinirlerle beyin arasında niye bağlantı kurar..

 

Elbette bir mutasyon hoop diye karmasik bir organa yol acmaz,bu mutasyonlar milyarlarca yil icinde yavas yavas bir organi olusturmustur,sonsuz sayida mutasyon ve varyasyon olmus en uygunlari korunmustur.Goz ilk basta basit bir sinirsel duyarga seklinde idi bu avantaj sagliyordu daha sonra avantaj saglayan ne varsa uzerine eklenerek son halini aldi.Gozlerin kapali iken dahi isigi hissedebilirsin,elini gozun kapali iken gozunun onune koy anlarsin,yani yarim goz ise yarar mi yarar,renkli gormemizi saglayan hucreler de sonradan eklendi ama siyah beyaz gorme de ise yarar,sadece isigi algilamada yarar,sadece hareketi algilamada yarar.Mercek cikarilirsa goz gene ise yarar,renk gorlugu,gece korlugu evrimi gosterir ama yine de ise yararlar,

mercek birden olusmamistir,herhalde jelimsi bir tabaka vardi sonra evrimlesti vs vs

 

gozu ele alalim diyen arkadaslar,sanki hayatlarinda merak edip gozun yapisini incelediler,papagan gibi tekrar sadece,sanki alinti yaptigi yer bilimsel kaynak !!

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> fotonları kıracak bir merceği nasıl yazar bu rasgele değişiklikler..

Gayet basit, denizanası ve insanların genlerine bakarsın, insanın göz merceği ile denizanasının kristalinlerinin aynı genler tarafından işlendiğini görürsün. Hımm, demekki, göz merceği bu genlerdeki değişimlerle ortaya çıkmış dersin ki, doğru cevap budur.

Zira, göz mercek olmadan da görebilir. İris olmadan da görebilir. Doğada, benzer şekilde tonla göz mevcuttur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
seza yazdı:
Elbette bir mutasyon hoop diye karmasik bir organa yol acmaz,bu mutasyonlar milyarlarca yil icinde yavas yavas bir organi olusturmustur,sonsuz sayida mutasyon ve varyasyon olmus en uygunlari korunmustur.Goz ilk basta basit bir sinirsel duyarga seklinde idi bu avantaj sagliyordu daha sonra avantaj saglayan ne varsa uzerine eklenerek son halini aldi.Gozlerin kapali iken dahi isigi hissedebilirsin,elini gozun kapali iken gozunun onune koy anlarsin,yani yarim goz ise yarar mi yarar,renkli gormemizi saglayan hucreler de sonradan eklendi ama siyah beyaz gorme de ise yarar,sadece isigi algilamada yarar,sadece hareketi algilamada yarar.Mercek cikarilirsa goz gene ise yarar,renk gorlugu,gece korlugu evrimi gosterir ama yine de ise yararlar,

mercek birden olusmamistir,herhalde jelimsi bir tabaka vardi sonra evrimlesti vs vs

 

gozu ele alalim diyen arkadaslar,sanki hayatlarinda merak edip gozun yapisini incelediler,papagan gibi tekrar sadece,sanki alinti yaptigi yer bilimsel kaynak !!

 

nasıl yani herkes gözdenmi bahsediyor..

burda göz sadece örnek tüm organlarda aynı şekilde değilmi?ışığa karşı gelecek bir duyarga yada herneyse neden yazılsın gene..sonrada bu bağlantılar neden yazılsın...

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> fotonları kıracak bir merceği nasıl yazar bu rasgele değişiklikler..

Gayet basit, denizanası ve insanların genlerine bakarsın, insanın göz merceği ile denizanasının kristalinlerinin aynı genler tarafından işlendiğini görürsün. Hımm, demekki, göz merceği bu genlerdeki değişimlerle ortaya çıkmış dersin ki, doğru cevap budur.

Zira, göz mercek olmadan da görebilir. İris olmadan da görebilir. Doğada, benzer şekilde tonla göz mevcuttur.

tamam haklısın..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> ışığa karşı gelecek bir duyarga yada herneyse neden yazılsın gene.

 

Zaten yazılan filan bir şey yok.. Kafanızdaki semantik deyimleri doğada aramayın.

Her hücre ışıktan bir şekilde etkilenir, zira ışık bir enerjidir. Enerji kimyasal tepkimelerin dengesini belirler. Demekki bir hücre ışık alırsa, kimyasal dengesi değişecektir. Pekala ne olacaktır? Gelen ışığa bağlıdır mesele. Çok güçlü ışık gelirse, hücre ölür mesela..

 

Canlılarda hücrelerden oluşmuştur. O halde, ışıktan etkileneceklerdir. Eğer, bir şekilde bu etkilenme bir tür geri besleme yaratır ve canlıya avantaj sağlarsa, işte o zaman bu anlam taşır.

Eee, ne dedik, ışık enerjidir dedik. İşte apaçık şekilde, kullanılabilir enerji.. Bugün tek hücreli canlılarda bile, ışığa yönelme olgusu mevcut. Ötesi? Orası çorap söküğü gibi gelir, merak etmeyin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bence evrimin malzemesi mutasyon,itici kuvveti tabii ayiklanma değil..

siz bunca canli türünün sadece mutasyon ve randomal(rasgele) çeşitliliğin ayiklanma yoluyla secilmesi sonucu olusabileceğini düşünebiliyor musunuz?

bu mikroorganizmalar için dogrudur,çok hücreli koloniler içinde öyle diyelim ama daha ötesi için sadece bir parça etki yapar,evrimin tamamini olusturamaz.

evrim mutlaka var..çünkü bu tabiatin bir yasasi..madde hareket değişim ve akiş halinde,değişmeyen hiç bir şey yok..üstelik bu nicel değişimler üstüste birikerek,nitel sicramalara yani devrimlere yol açiyor..

bir şey(farkli bir mekanizma) var ama bir türlü anlayamiyor bilim..çünkü evrim çok uzun bir süreçtir,bilim ise bir kaç yüzyillik.

diyalektik materyalizm bu hususta bize oldukca carpici bilgiler vermekte!

tarihinde torv4lds tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> siz bunca canli türünün sadece mutasyon ve randomal(rasgele) çeşitliliğin ayiklanma yoluyla secilmesi sonucu olusabileceğini düşünebiliyor musunuz?

 

Bu işler öyle "düşünebiliyor musunuz" vs. ile çözülmez biraderim. Bilim bunu aşalı çok oldu. Probability vs. teorileri, Bayes vs. çoktandır bilime neyi nolup, neyin olamayacağını gösteren ışık olmuştur.

 

İşkembeden çıkarılan bir rasgele sözcüğü hiç bir anlam taşımaz. Rasgele denebilmesi için, öncelikle rasgeleliğin tanımlandığı bir uzay gereklidir. Mesela, bir zarın 18 gelmesi rasgele olacak bir şey midir?

 

Konu genetik ve mutasyon olduğuna göre, bakacağınız şey şudur. Genlerin her birinin bir boyutla, yani bir eksenle (X,Y,Z ekseni gibi) tarif edildiği bir çok boyutlu uzay (=matris) düşünün. Bu matriste, fert fert olası her canlı yer alacaktır, zira her canlıyı temsil eden bir gen koordinatı mevcut olacaktır. Ama bazı koordinatlarda acayip heyulalar olacak, mesela kalbine giden damarlar olmayan canlılarda olacaktır. Kısaca, yaşayamaz canlıları da temsil eden noktalar olacaktır.

 

Şimdi, herhangi bir noktadaki herhangi bir canlıyı alırız. Bunun bu gen haritasında herhangi bir yöne doğru ilerlemesi için ne gereklidir? Ne olacak, mutasyon.. Peki mutasyonların genetik olarak hangi koordinattan, hangi yöne, hangi uzunlukta bir sıçrama getireceği neye bağlıdır? Gayet basit: Tesadüfe. İşte buradaki rasgelelik budur.. Mutasyon herhnagi bir yöne, herhangi bir uzaklıkta bir sıçramayı öngörür.

 

Filojeni denen yükse ihtisas işte bu matris üzerinde çalışır. Eğer biz canlıları böyle bir uzaya yerleştirirsek, bariz bir gruplanma görürüz. Mesela, tüm insanlar belli birgrup oluşturur. Hiç kimse genetik olarak diğerinin %100 kopyası değildir. Bu nedenle herkes ayrı bir noktada olur. Velakin bunlar birbirine yakın olurlar, zira aynı gen grubuna sahiptirler. Ama bu küme insanlar ile sınrılı kalmaz, hemen yakınına şempanzeler gelir, goriller gelir, makaklar gelir vs. vs. iyice uzaktan bakarsak, bir memeli gurubu görürüz, bir sürüngen grubu görürüz böyle gider bildiğimiz filojenik ağaç, kladistik ağacı ortaya çıkar.

 

Bugün biline kladistik bilgileri ışığında, herhangi bir türden diğerine ulaşan bir yol mevcuttur. Yani siz bir canlıyı alıp, genleri şöyle olsaydı, diyerek, hem yaşayan hemde başak bir tür olan ikinici bir canlı elde edebilirsiniz.

 

İşte mutasyon bu noktada rasgelelik ile öne çıkar. Mutasyon her yöne doğru olacaktır. Ama bu değişimler eğer uzun bir ışın çiziyorsa, canlının düştüğü yer, büyük ihtimalle yaşayamaz bir canlıya tekabül edecektir ki biz buna doğal seleksiyon diyoruz. Ama elbette bir tanesi yaşayabilen bir canlıyı gösterecektir ki bu doğal seleksiyonun önünü açtığı canlıyı gösterir.

 

Demekki, rasgele mutasyonlarla, canlıların tek hücreliden insan olmasına giden bir süreç işleyebilirmiş. Mesele aslında basit. Rasgele bir hareket, her yöen herhangi bir zunlukta demektir. Rasgele bir hareketin toplam vektörü, sıfır olur. Eğer bu rasgele ise, her yönde her uzunlukta gidilmiş olacaktır. Bu nedenle de canlının değişmesi beklenemez. Ancak, bazı yönlere doğru olan mutasyonlara izin veren doğal seleskiyonun olması demek, mutasyonlarla alınan yolun doğal seleksiyonun belirlediği istikamete gitmesi demektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
seza yazdı:
Guzel arkadasim,etmiyor demedik ki,sadece hayatta kalmaya uygun ise seciliyor,degilse yok oluyor,mutasyonlar da seciliyor veya senin secilmeni etkiliyor,artik anlamissindir umarim.

 

Ben anladımda sen hala evrimi anlamamışsın... Anladığını iddia etmiyor musun bide!

Mevcut şartlara uygun mutasyonlarda olabilir!... Zaten işe yarar tüm mutasyonlar mevcut şartlara uygun olmak zorundadır...

 

Balığın, akciğerli balığa evrimleşmesini ele alalım...

Solungaçlı solunum yapan balık ortam şartları solungaçlı solunuma uygun oldugu halde akciğerli balığa evrimleşmiştir... Akciğerli balıklar derin sularda yaşayamaz... Bu derece evrimleşen akciğerli balık için artık bulunduğu sular yeterince sığ değilse öldürücü olacaktır (Doğal seçilim)... Tabii balıkta ölmemek için sığ suları kendine yaşam alanı olarak seçecektir... Derin sulardan mecburen sığ sulara gelen Akciğerli balık popülasyonundan "bir kısmı" evrimleşmeye devam ediyor ve yaklaşık 28 milyon yılda karaya çıkıyor (Tictaalik)... Ancak diğer kısım akciğerli balıklarda hiç bir değişiklik olmuyor. (Fosillerden gözlemlenebilen)

Büyük beyaz köpek balığı yaklaşık 150 milyon yıldır hiç bir değişime uğramamış... Bugün ne ise 150 milyon yıl önce de en azından morfolojik olarak tıpa tıp aynısı imiş...

 

Anbal diyorki

 

1- Morfolojik olarak fazla bir değişim olmamış olabilir ama fizyolojik olarak değişmediğini nereden biliyorsun... Fosiller bize canlının yumuşak dokuları hakkında net bilgi vermez...

Katılıyorum ama ben hiç değişmemiştir diyemiyorsam sende kedinlikle değişmiştir diyemezsin...

 

2- 3600 milyon yılda evrimleşip köpekbalığı haline gelmesini neden görmüyorsun?

Onu sen işkembenden sallıyorsun... Hele hele Kambriyen öncesi canlılar ile kambriyen sonrası canlılar arasında hiç bir bağ yoktur...

Çünki fosil kaydı yoktur... Sizin kambriyen öncesi basit canlılar evrimleşerek kambriyen sonrası kompleks canlıları oluşturmuştur teziniz ne bir gözleme ne de başka bir deneysel doğrulama yöntemine dayandırılamaz...

 

Kamriyen önce canlılar; genelde tek hücrelileri, basit cok hücreliler, çeşitli kabuklulardan ibarettiler... Ancak kambriyen devirden kambriyen öncesi ile hiç alakası olmayan kompleks yapılara sahip milyonlarca tür ortaya çıktır...

Tübitak ta kambriyen için aynen şunları yazar...

 

Alıntı
Kambriyene kadar geçen yaklaşık üç milyar yıllık süreç içinde yaşam hücresel düzeyde pek çok gelişme kaydetti; fakat, bu gelişim bakterilerden, bir ve çok hücreli alglerden öteye geçemedi. Geç Proterozoikte başlayan hayvanların gelişimi ve çeşitlenmesi, Kambriyene damgasını vuran en önemli olaydı.Kambriyenden hemen önce Neoproterozoiğin sonunda en ilkel biçimleriyle ortaya çıkan hayvanlar, Erken Kambriyenin sonuna kadar geçen kısa zaman dilimi içinde, yaşamın tarihi boyunca bir daha asla tekrarlanmayacak bir hızla evrimleşip, çeşitlendi.

 

Bakın yaşam kambriyenden önce bir ve çok hücreli alglerden öteye gidememiş... Ben bazı kabuklular diye iyimser bile konuşmuşum...

 

Siz (evrimciler) hiç bir fosil kaydı ya da başka bir şey olmadığı halde köpekbalığı 3600 milyon yılda o hale gelmiştir! şeklinde hiç bir mesnedi olmayan işkembeden sallama bir ifade kullanabiliyorsunuz?

Hani gözlem? Hani fosil kaydı? Hiç birisi yok... Tamamen zorlama ve sallama ifadeler...

Link to post
Sitelerde Paylaş
AteshBey yazdı:
....

Solungaçlı solunum yapan balık ortam şartları solungaçlı solunuma uygun oldugu halde akciğerli balığa evrimleşmiştir...

...

 

Demek akciğeri de olanların bir avantajı vardı.

Akciğer ve ayakların aynı anda belirmesi sana bir şeyler anlatmıyor mu?

Kuruyan su birikintilerinden çıkıp yakınlardaki kurumamış su birikintilerine gidebilmek büyük avantaj.

Bu balık türleri belli ki sığ sularda yaşıyorlardı.

Ayakları ve akciğerleri aynı anda evrilmiş. Ne tesadüf değil mi?

.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...