Jump to content

DİYALEKTİK ve TARİHİ MATERYALİZM


Recommended Posts

Onların hayatını ta tartısabılırız ıstersen ama gulmenı kendı dusunsel kapasıtendekı zayıflıgına vermelısın cunku sadece 2 kısıyı ornek vermıs olamam

Ayrıca uzun ve abuk yazılar kopyalayıp asacagına ıkı satır kendı beynının urunu fıkır yazmanı tavsıye ederım !!

Bak dostum bu memlekette son 30 yılda kac kısı fabrıkator oldu tesıs kurdu,zengın oldu

Onbınlerce hatta yuzbınlerce !!

muhaha. bak yine guldum. O abuk zubuk yazıyı okusaydın keske, o zaman bu su sectigim yazılarının sacmalıgını anlardın.

neden cvp verilemecek seyler copy past yapılgıdında " kendi dusunsel kapasiten ...." gibi bir savunma yapılıyor. Sen o yazıdakilere cvplarını ver birde senin dusunce kapasitesini gorelim.

Son otuz yılda kac kisinin koselik oldugu o yazıda var ben kabul ediyorum, ama madalyonun diger yuzundede son otuz yıldaki yoksulluk var. Senden isim ve soy ad istiyorum sifirdan var olan ve nasıl ? sadece sabancı ve kocla gecistirilmeyecek kadar onemli konu cunki.

bu ulkede burjuvazi 1920 lerde yoktu, su an olmadıgını soyleyen eden zaten yok, hatta bunların bir cogu komparador burjuvazi, yeterincede memleketimizde var. İlk burjuvazide yine tekrarlıyorum ama devlet destekli saglanmısır, hatta isi bir azdırdılar ordu oyak'ı kurdu, fransız renault firmasıyla ortak oldu bu da 1960 lara dayanır. Nasıl burjuvazi yaratılara guzel bir ornek teskil eder.

O yazı somuru olmadan veya somurunun bir parcası olmadan zengin olunamaz diyor, varmı oyle bir tanıdıgın hani kendisiyle ovunup sıfırdan var olan.

İstersen o yuzbinden bir ornek vereyim :) tayyip erdogan. istermisin daha baska unakıtan nasıl oldumu.

O senin son otuz senedeki fabrikatorler islami sermayenin yarattıkları, eskilerin nasıl gelistigini (sabancı, koc, zeytinoglu) ve daha onlarcasının devlet destekli oldugunu zaten yazdık.Yazayımmı sana cumhuriyetin toprak babalarının nasıl gelisip serpildigini, burjuvazi gelissin diye bu ulkede yıllarca toprak reformu yapılmadıgını.

ah simdi aklıma, geldi birde calık gurubu var, buda yeni zenginlerden, devlet kimseye vermeyecegi kredileri calık gurubuna verdi. Sunu da ekleyim bu sirketlerin ceoları veya mudurleri de zengin oldu, hani o arabalara binenler onlar, ama kaderin cilvesi ki onlarda somuruden pay alan sıfırdan baslayanlar. :)

Bak baska bir kaderin cilvesi, haberin varmı bilmiyorum, IBM turk te bir cok muhendis 1 yılı askın bir suredir direniste.Nedenleri 1,750 ytl olan maaslarına 5 yıldır zam yapılmıyor. En son sendika kurdular, bu muhendisleri adam etmek icinde sevgili IBM 70.000 dolar maası olan bir mudurunu turkiye ye gonderdi, bu mudurun buraya gonderilmesindeki ozelliigi, gittigi yerdeki sendikalarla olan mucadelesindeki basarısı.

Bu kadar yazmak istemiyordum aslında konu farklı yerlere sapıyor. Bunun icin herkesten ozur diliyorum.

tarihinde miridliy tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 867
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Ben sosyal demokratim. Sosyal adaletsizlikleri minimuma indirilmis bir kapitalist sistemin hem yasanilabilir, hem de pratik anlamda tek mumkun ve uygun sistem olacagini dusunuyorum. En azindan insanligin bugunku duzeyinde boyle bu. Yuzyillar sonra ne olur, bilinmez. Her sey otomatik olur, tum uretim robotlara devredilirse, ortaya bambaska bir durum cikarsa, o zamanki duruma bakilir, o durum icin en uygun sistem nedir diye o zaman degerlendirilir.

Ama su an icin icinde yasadigimiz dunyaya baktiginizda en pratik, alternatifleri arasinda en iyi sonucu veren sistem kapitalizm. Sosyal politikalarin yayginlastirildigi bir kapitalizm tabi.

Sosyalist arkadaslar mevcut sistemde yanlis seylere karsi cikiyorlar. Karsi cikilmasi gereken sey esitsizlikler degil, adaletsizliklerdir. Ikisine de karsi cikiyor sosyalistler ama aslinda esitsizlige karsi cikmakla duruma gore adaletsizlige sebep olunabildigini goremiyorlar.

Neden esitsizlige karsi cikmak adaletsizlik dogurur? Cunku cok tipik bir laf vardir, hep duyariz bilirsiniz, 5 parmagin 5'i bir olmaz derler. Bu soz basit ama gercegi ifade ediyor.

Fazla banal bir ornek gibi gelebilir ama diyelim sinifta iki ogrenci var, biri dersleriyle ilgileniyor, birseyler ogrenmeye, kendini ilerletmeye calisiyor. Digerinin ise hicbirsey umurunda degil. Elinden gelmedigi icin degil, ilgilenmedigi icin ogrenmiyor. Bu iki ogrenciden caliskan olani ileride digerinden cok daha fazla para kazanirsa, ortada adaletsizlik oldugunu dusunur musunuz?

Peki boyle mi olur gunumuzde genellikle? Elbette degil. Cunku mekanizma bu kadar basit degil. Isin icinde pek cok baska parametre var. Ornegin tembel ogrencinin babasi zengin olabilir. Mezun oldugunda isi devralacak olabilir. Ya da tum omrunu mirasyedi olarak gecirip kendini uzmeye hic yeltenmeyecek olabilir.

Burada haksizlik mi vardir? Bizim caliskan ogrencimiz acisindan elbette oyle. Peki ya tembel ogrencinin babasi acisindan oyle mi? Diyelim ki bu adam sifirdan basladi. Hem vizyonu vardi hem cok calisti ve de o serveti kendi omru icinde yapti. Ya da o degilse bile, onun babasi oyleydi. Oyle ya, bu servet elbette bir yerlerden baslayacak. Eski nesillerden biri, kendi omrunde cevresindekiler arasindan sivrilecek ve bir servet olusturacak. Peki bu serveti olusturan adam demez mi, kardesim ben calismisim didinmisim, cevremdeki insanlarin gormedigi birseyleri gormusum, vs ve bu avantaji elde etmisim. Kendi cocugumun, cevremdekilerin cocugundan daha avantajli yetismesi benim hakkim degil midir?

Bu anlamda, o adamin cocugunun, o adamin elde ettigi avantaj sayesinde daha iyi yetismesine engel olmak da o adama yapilan bir haksizlik olacaktir.

Gozumuzun onunde hep haksiz yere servetlere el koyanlar var. Hep onlara bakiyoruz, onlar dikkatimizi cekiyor. Peki o servetin kokenine niye hic bakmiyoruz? Ilk olusturan nasil olusturmustur?

Eger sosyalist arkadaslar biraz objektif baksalar olaya, belki kendi yasadiklari nesilde adaletsizlikler gorurler ama bunun kokeninin genellikle onceki nesillerden gelen adaletli avantajlar oldugunu goreceklerdir. Olay biraz evrim surecinde sans eseri daha avantajli genlere sahip olmus bir canlinin neslinin, daha avantajsiz canlinin nesline gore daha basarili olmasina benziyor.

Avantajsiz canlinin sucu nedir? Neden o oluyor, ortadan kalkiyor, soyu tukeniyor. Goruldugu gibi doga acimasiz isliyor.

Insan uygarliginda, bahsettigimiz turde avantajlar, dezavantajlar, vs bu sekilde nesillerin olumune, ortadan kalkmasina falan yol acmiyor bereket. O acidan cok daha sansliyiz. Bizim bahsettigimiz ekonomik surecte, avantajsizlar da genlerini aktarabiliyor, bu yuzden de sonraki nesillerde esitsizlikler cok daha bariz bir bicimde siritiyor. Avantajsizlarin nesillerinde ofke uyandiriyor. Bu ofkede hakli da olsalar, doganin isleyisinin insan toplumuna yansima bicimidir bu, baska birsey degil.

Dogada adalet yok. Adalet zaten doganin amaci da degil. Doga kor isliyor.

Insanoglu kor islemiyor elbette. Bizde bilinc var. Esitsizliklere, adaletsizliklere bir miktar engel olabiliriz. Insanoglu cok eskiden kesfetmistir ki, tum grubun iyiligi icin ugrasmak, pek cok kez salt kendi iyiligin icin ugrasmaktan daha avantajlidir, uzun vadede.

Bu servetlerin kokeninin ne kadar hak edildigine deginelim biraz daha.

Ilk serveti olusturan dedigim kisi, her zaman bunu hakederek mi olusturmustur? Elbette degil. Bazen dogru zamanda dogru yerde bulunmustur, bazen sansi yaver gitmistir. Bazen ise calip cirparak olusturmustur bunu.

Bazen ise baskalarinin gormedigi seyleri gormek, yeni gelismeleri iyi takip edip bazi seyleri baskalarindan once yapmak, bir amac edinip, ona odaklanip cok calisip ugrasmak, bikmamak, israrla sorunlarin uzerine gitmek, vs gibi takdir edecegimiz ozellikler sayesinde olusturulmustur o servetler.

Ve bu durum, sosyalist arkadaslarin inanmak istediginden cok daha yaygindir. Isin asli, en azindan gelismis kapitalist toplumlar icin gecerli bu dedigim, o servetlerin ilk olusumunda, orneklerin onemli bolumunde genellikle hak edilmis bir zenginlik vardir.

Kentucky Fried Chicken'in kurucusu Albay Brown ordudan emekli olduktan sonra, yani 60 yasindan sonra, evde oturup emekli hayati yasamak istememis, birseyler yapmak, girisimciligi denemek istemis. Elinde tek olan sey bir kizarmis tavuk tarifi. Sermaye falan yok. ABD'de gelecek vaadeden fikirleri finanse etmeyi meslek edinmis kisiler, kurumlar var. Gidip bu kisilerden kendisine yatirim yapmalarini istemis. 1000'den fazla kisi ile gorusmus, birinden evet yaniti alana kadar. Kim bu kadar ugrasir? Kim israrla, hele de o yastan sonra ve o kadar reddedilmeden sonra hala amacinda devam etmek ister?

Iste Albay Brown yapmis bunu ve bugun tum ABD'ye, hatta pek cok baska ulkeye yayilmis Kentucky Fried Chicken lokantalar zinciri boyle kurulmus.

Zannediyor musunuz ki, ilk serveti edinenler her zaman kendi ceplerinden koyuyorlar o sermayeyi? Cogu kez sermayeyi baskalarindan buluyorlar. Kapitalist sistemde bankalar bunun icin var. Gelecek vaadeden fikirlere kredi vermek icin. Girisimcilik, pek cok durumda baskasinin parasiyla yapilir, kendi paranla degil.

Google'i kuranlar, o zaman mevcut arama motorlari arasinda en gelismis, en ideal algoritmayi gelistirmek suretiyle, ve de iyi bir is plani yapmak suretiyle bugunku avantajlarini elde ederek, haksiz bir kazanc mi elde ettiler?

Ben universitede okurken, bir arkadasimiz vardi. Bizler derslere girip cikarken ve kantinde sosyalizm tartismasi yaparken, onun akli fikri para kazanmakti. Derslerde ihtiyacimiz olan yabanci muhendislik kitaplarini gidip ne yapar eder bulur, bunlarin fotokopisini cektirip cogalttirir ve bize parayla satardi. Her olaya "acaba bundan nasil para kazanilir?" gozuyle bakardi. Network pazarlama (Amway tarzi), vs turu seylerle ugrasirdi. Yolda gordugu sirketlerin kapisini calar, ben sizin urununuzu falanca yerde pazarlamak istiyorum, bana bir koli ornek verir misiniz derdi. Onlar da verirlerdi. Ileride zengin olacagini soylerdi bu arkadas. Isin ilginci, bu arkadasin ileride zengin olacagindan hicbirimizin suphesi yoktu. Kendi aramizda bunu soylerdik bile zaten. Bu arkadas kesin koseyi donecek diye. Bir ise bu kadar kafayi koyarsan, bu kadar zamanini ve enerjini harcarsan, elbette bazi sonuclar elde edersin.

Su anda bu arkadas nerede ve ne yapiyor bilmiyorum. Ama eminim zengin olmustur. Biz ise onunla dalga gecip kantinde dunyayi kurtarmaya ugrasacagimiza, onun gibi seyler yapsaydik, belki biz de zengin olurduk.

Demek istedigim, tum gelir dagilimi sorunlarina ve esitsizliklere ragmen, kapitalizmdeki bu esitsizliklerin tumu adaletsizlik degil.

Kapitalizm, yukselmek isteyene imkanlar da veren, verebilen bir sistem.

Sizler sosyalizmde basariyi nasil odullendireceksiniz?

Diyelim iki muhendisten daha iyi uretene, daha basarili olana daha fazla maas vererek mi yapacaksiniz?

Buyuk ihtimalle, onu bile yapmayacaksiniz. Ne kadar calisirsa calissin iki muhendis de ayni parayi alacak. Bu yuzden de daha fazla calisip uretme motivasyonlari kalmayacak. (Nitekim reel sosyalizmin yasandigi ulkelerdeki bezginlik ve umursamazlik buyuk ihtimalle bundan kaynaklaniyor).

Fakat diyelim ki bunun onemini gordunuz, ve olusturacaginiz sosyalist sistemde bunun onlemini almak istediniz. Daha basarili calisana daha fazla maas veya odul verecek turde bir mekanizma kurdunuz.

Bu bile amacina ulasmayacak. Neden mi? Cunku basari her zaman oyle niceliksel olarak olculebilen birsey degildir de ondan.

Kapitalist sistemde bahsettigimiz o basarili kisilerin pek cogu, islerini ilk kurduklarinda, ya da yapmaya calistiklari ise ilk basladiklarinda cevredekiler tarafindan yaptiklari takdir edilmemistir. Cevrelerindeki cogu kisi kalkisilan seyin gelecek vaadeden birsey olduguna inanmamistir. Bu yuzden sermayeyi de zor bulmuslar, tum elestirilere ve engellere ragmen yollarina devam etmislerdir. Cunku devrimci fikirler ve eylemler mevcut paradigmanin otesinde seyler oldugundan, ve bazen kor bir sans, bazen ise bilincli bir vizyon gerektiren seyler olduklarindan, cevredekileri ikna etmek pek mumkun degildir genellikle bu tur seylere.

Fakat kapitalist sistem, serbest girisim ruhu sayesinde, bu tur devrimci gelismelere imkan saglar. Sosyalist sistemin saglayabileceginden cok daha fazla ve cok daha basarili bir bicimde.

Bu yuzden de teknolojideki ciddi ve devrimsel gelismeler daha cok kapitalist ulkelerden cikmistir. Sosyalist ulkelerdeki teknolojik gelismeler, daha cok mevcut teknolojinin gelistirilmesi turunde seylerdir. Devrimci yeni teknolojiler uretilmesi turunde degil.

Kisacasi, kapitalizme gereginden fazla yukleniyorsunuz. Buradaki sosyalist arkdaslarin cogunun yasi genc. Is isten gecmeden, her sey icin cok gec olmadan, biraz farkli seyler de okumaya baslayin.

Ornegin sadece das kapital'i ve sosyalist iktisadi degil, kapitalist ekonomi ve iktisadi da okuyun. Kaciniz gercekten biliyorsunuz mevcut iktisat ve ekonomi teorilerini, merak ediyorum. Tahminim sosyalist kesimin cok azi bu tur seyleri okumaya deger bulmustur. (Biz mesela okumazdik o yillarda 'burjuva iktisat'ini)

Ayrica, zengin insanlarin hayatini okuyun. Gorun bakalim oyle zannettiginiz gibi her zaman babadan gelen avantajlarla mi kurulmus o zenginlikler. ABD'de bir universite profesorunun binlerce birinci nesil zengin kisinin hayatini inceleyerek yazdigi bir kitap var "Millionaire Next Door" diye. Turkceye cevrilmis midir bilmem. Bu kitapta incelenen kisiler, servetini miras olarak alanlar degil, kendi omurleri icinde kendileri olusturanlar. Bu kisilerin dusunce bicimlerini, hayatlarindaki aliskanliklari, inanclarini, egitim duzeylerini, vs incelemis adam. Cok ilginc sonuclar ortaya cikiyor. Kendi cabalariyla zengin olan kisilerin, karsilastiginiz olagan kisilerin cogundan cok farkli yonleri, aliskanliklari var. Ornegin, cogu kisi maasi arttiginda, yani daha fazla gelir elde etmeye basladiginda, daha buyuk bir eve tasinir, daha luks bir araba alir, evini yeni mobilyalarla duzer, fazladan tatile falan cikar. Bu adamlar ise genellikle cimri diyeceginiz turde kisiler. Gelirlerinin imkan verdiginden daha kotu kosullarda yasiyorlar, arada kalan farki biriktirip, zaman icinde sermaye yapiyorlar. Bunu ise emlak, borsa veya kurduklari islere yatiriyorlar. Cogu zengin olduktan sonra dahi eski aliskanliklarini degistirmiyor. Insanlarin televizyondan gordukleri 'zengin' imajina uygun sekilde yasamiyorlar. Orta gelir grubuna sahip insanlarin alisveris yaptigi magazalardan alisveris yapmaya devam ediyorlar. Kullanilmis araba satin aliyorlar. Luks harcama yapmiyorlar.

Kitabin yazarinin ilginc bir gozlemi var mesela. Kitabina konu ettigi bu kisiler icin duzenlenen bir partiye bu tur pek cok kisi cagiriliyor ve partiyi duzenleyen bizim yazar ve yardimcisi pahali takim elbiseler giyinmis, en luks saatleri kollarinda, vs olarak bu kisileri karsilamaya hazirlanirken, davetliler tek tek gelmeye basliyor ve ilginc bir sekilde partiyi veren bizim zugurtlerin, gelen milyonerlerden daha gosterisli oldugu ortaya cikiyor. 10 milyon dolar servetini kendi omru icinde ortaya cikarmis bir yasli davetliye mesela, en luks fransiz sampanyasindan teklif ediyorlar, adam diyor ki, tesekkur ederim ben bira ve koladan baska birsey icmem.

Demek istedigim, biraz arastirin. Populer kulturun etkisinden kurtulun. Magazin show'larinda, televolelerde gordugunuz gibi kisiler degil birinci nesil zenginlerin cogu.

Oyle olsalardi, zengin olmalari mumkun olmazdi. Bunun en buyuk kaniti, loto talihlilerinin basina gelenlerdir. Lotodan buyuk ikramiye kazananlarin %80'inin 5 yil sonra loto kazanmadan onceki maddi durumlarina dondugunu biliyor muydunuz?

Har vurup harman savuran ve tuketim odakli zenginler, yani sizin sinir oldugunuz zenginler, genellikle bu servetin orijinal mimari olan kisiler degil, onlarin neslinden gelen, paraya hazir konmus kisilerdir. Veya paraya kendi omrunde de kavussa, fazla calismadan, cok kisa surede sans eseri, vs bu paraya sahip olanlardir.

Mirasyedilerin de onemli bolumunun, aynen loto talihlileri gibi, o serveti kaybettiklerini biliyor muydunuz?

Hepsi degil tabi. Zenginler, kendilerinden sonra gelen nesillere, bu serveti nasil elde tutup nasil buyuteceklerini de ogretiyorlar mumkun oldugunca. Ilgilenip ogrenenler de daha da buyutuyor tabi serveti. Ama umursamayanlar, bos bir tuketim hayati yasiyor ve birkac nesil icinde ortada servet falan kalmiyor.

Ayni zamanda da sistem icinde surekli yeni servetler olusuyor. Pek cogu da sifirdan.

Yani kapitalizm sandiginiz kadar adaletsiz bir sistem degil. Adaletsizlikleri cok tabi ama sizin adaletsizlik zannettiginiz bazi seyler sizlerin cahilliginden ve olaylara at gozluguyle bakmanizdan kaynaklaniyor. (Merak etmeyin, bu laf benim icin de gecerlidir. Ben de oyleydim).

Biraz daha hayatin icine girin. Daha fazla ve daha cesitli insanlarla tanisin. Ofke duymak yerine, zenginleri anlamaya calisin.

Esitsizlikleri hedef almak yerine, adaletsizlikleri hedef alin.

Esitsizlik bazen adalettir cunku.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili mantık

mümkün olduğu kadar objektif, duygulardan uzak ve bilimsel bakmaya çalışıyoruz.

Sosyalist düzende paylaşımın kriteri üretime katkısı esas alınır.

Elbette daha fazla katkısı olanın, daha kıdemli, bilgili, yetenekli ve üretken işçiler daha fazla hak etmişlerdir. İşte 5 parmağın farkı da bu kadar olur.

Ancak içinde bulunduğumuz düzende gelir dağılımı farklılıkları. Patronların kişisel yetenekleriyle izah edilecek bir durum değildir. Tam da haksızlık buradadır. Sırf üretim aracının mülkiyetine dayanan, kişisel hiçbir yeteneği olmayan kapitalistlerin büyük miktarlarda artık değere el koymalarıdır asıl haksızlık. Sosyalizm tam da bu türden bir haksızlığa engel için vardır. Bizlerin patronlara düşmanlığı yok. Hatta çoğu rahat bir yaşam standardı sürdüğü için olumlu, neşeli, sağlıklı kişilerdir. Bir meslek düşünün. Örneğin doktorluk. her branştan bir doktor bu hastanede çalışıyor. Ve bu hastane burada çalışan doktorlardan birinin. Aynı işi yapıp aynı ücreti almaları daha adil olmaz mı? Ama gel gör ki. Hastane sahibi doktor. Sırf hastane mülkiyetine dayanarak diğerleriyle mukayese edilemeyecek kadar pay alıyor. Bu adaletsizlik değil mi?

Yani diyeceğim kapitalizmdeki patronların karı çalışanların emeklerinden tırtıklanan haksız bir kardır. Bilimsel olarak ispatlanabilen, artı değere el konulan bir mekanizmadır tartıştığımız. Artık göz göre göre bu haksızlığa göz yummak haksızlık ve adaletsizliktir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Marxism'in bilimselliği tartışması tamamen saptı diye düşünüyorum. Ben de Marksist düşüncenin dönemine göre atılımcı bazı saptamalar yapmış olmakla birlikte bilimsel olmadığını düşünüyorum. İktisat, arkeoloji, antropoloji, bioloji gibi bilimlerin bulgularından yararlanmış olması ona bilimvasfı kazandırmaz. Temel çelişki olan üretim araçlarının mülkiyeti ve artık değerin kullanımı konuları giderek muğlaklaşmaktadır. Teknoloji hem Marxismi hem de kapitalizmi dönüştürmektedir.

Yüzde sekseni halka açık, borsaya kote bir fabrikanın üretim araçlarının sahibi kimdir ? O fabrikanın işçilerine prim olarak fabrikanın hisseleri verildiğinde bu emek sömürüsü olur mu ? Fabrikada hissesi olmayan CEO ve ekibinin statüsü hisse sahibi işçi sendikası karşısında nedir? Fabrika tam otomasyona gittiğinde eski işçiler ellerinde hisse senetleri olduğu için robotları mı sömürüyor olacaklar? Bunların uç örnekler olduğunun ve genellenemeyeceğinin farkındayım. Zamanın değişmekte olduğunu herkese hatırlatmak istedim. Türev borsası denilen kavramlar sadece son 10-15 yılda icat edilen şeyler. Alvin Toffler gibileri bile bu kadarını hayal edemediler. Krizler tabiiki olacak çünkü kaynaklar sınırlı. Ama 19. yy vahşi kapitalizmi de 20. yy sosyalizmi de, Marx tarafından tarif edilmeye çalışılan sınıfsız toplum da yakın geleceğimizde yeri olan şeyler değil. Hakikati gri alanlarda arayalım ve birbirimizi kırmayalım.

Sevgiler, saygılar

Link to post
Sitelerde Paylaş
neden cvp verilemecek seyler copy past yapılgıdında " kendi dusunsel kapasiten ...." gibi bir savunma yapılıyor. Sen o yazıdakilere cvplarını ver birde senin dusunce kapasitesini gorelim.

Ben Marx ve Lenıne cevap yazıyorum burada dedıgın adama ayakkabımı boyatmam !

Son otuz yılda kac kisinin koselik oldugu o yazıda var ben kabul ediyorum, ama madalyonun diger yuzundede son otuz yıldaki yoksulluk var. Senden isim ve soy ad istiyorum sifirdan var olan ve nasıl ? sadece sabancı ve kocla gecistirilmeyecek kadar onemli konu cunki.

Arkadasın sen ılerı zekalımısın senın memleketın son 30 yılda ne hale geldı nasıl zengınlestı gormuyormusun??

Sana nasıl ısım ve soyadı vereyım,bınlerce araba BMW ,Mercedes, vılla,yat,resıdence bunları kım alıyor kım kullanıyor gormuyormusun bunların hepsı zengın cocugu mu??

Sen tasra da falan yasıyor olmalısın !!

O yazı somuru olmadan veya somurunun bir parcası olmadan zengin olunamaz diyor, varmı oyle bir tanıdıgın hani kendisiyle ovunup sıfırdan var olan.

Var bırısı benım,cevremde de bınlerce var neden sıze bu kadar acaıp gelıyor ??

Bak mantık ta degınmıs KFC nın hıkayesını yazmıs oku bunları !!

Sana neden yalan soyleyelım kı!!

Uzay da mı yasıyorsunuz anlıyamıyorum !!

Gecen bır yazı yazdım somuru olmadan nasıl zengın olunura ornek verdım,Sezen Aksu kımı somurdü

Orhan Pamuk kımı somurdu Alex vs vs babasından kalan arsa degerlenen kımı somurdu

Bırakın boyle gerzeklerı kendı beynınızı calıstırın o dıngıl gıbı bınlercesını dınledık bız !!

Neden butun Lux Markalar Turkıyeye gelıyor bır kac zengın ıcın mı??

Sen Istınye Parktakı markaları bır dolas bak bakalım oradakı ortama!!

Soyle bır Bagdat caddesınde yuru,Nısantasında yuru,besbellı zengınlerı Sultanbeylıde arıyorsun !!

Burberry e bır gır,Louıs Vuıttona bak bır de New York 5.caddede yuru

Turkıyedekı durumu daha ıyı kavrarsın!!

Uzun tatıllerde yurtdısına gıden kısı sayısı yuzbınlerle olculuyor vs vs

Bırakın soytarıları hayatın ıcıne dalın !!

1 mılyon doların uzerındekı banka hesaplarının sayısı 50.000 kaynak meryll Lınch

vs vs

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kapitalist sisteme ayak uydurmak ve o sistemin bir parçası olmak,insani değerleri kapitalizme uygun olmayan insanlarda vicdan azabı yapıyor. (Ki bu insanlar genelde önceden komünist olan insanlardır)

Bu azap,suçluluk duygusu insanı komünizme yüklenmeye ve kapitalizmi yüceltmeye,aklamaya itiyor.

Sisteme ve adaletsizliğe karşı yeterince karşı ve aktif olamayışımın verdiği suçluluk duygusu ile ben de zaman zaman kapitalist sisteme karşı mücadelenin gereksizliğine kendimi ve etrafımdakileri inandırmaya çalışırım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kapitalist sisteme ayak uydurmak ve o sistemin bir parçası olmak,insani değerleri kapitalizme uygun olmayan insanlarda vicdan azabı yapıyor. (Ki bu insanlar genelde önceden komünist olan insanlardır)

Bu azap,suçluluk duygusu insanı komünizme yüklenmeye ve kapitalizmi yüceltmeye,aklamaya itiyor.

Sisteme ve adaletsizliğe karşı yeterince karşı ve aktif olamayışımın verdiği suçluluk duygusu ile ben de zaman zaman kapitalist sisteme karşı mücadelenin gereksizliğine kendimi ve etrafımdakileri inandırmaya çalışırım.

Komünistim diyenlerin sistemin parçası olmadığı anlamı çıkmasın.

Elbette hepimiz içinde bulunduğumuz sistemin parçasıyız.

Kastım,sistemi benimsemek,olduğu gibi kabullenmek.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yüzde sekseni halka açık, borsaya kote bir fabrikanın üretim araçlarının sahibi kimdir ?

fabrikanın işçilerine prim olarak fabrikanın hisseleri verildiğinde bu emek sömürüsü olur mu ?

Sevgiler, saygılar

Sevgili 2old4u

yüzde sekseni halka açık borsaya kote bir fabrikanın. yüzde seksen hissesinin bileşeni hakkında hiç araştırma yaptın mı? Bu hisseleri işçiler mi alıyor zannediyorsun.

Üstelik tam da bu türden kazançlar haksızlık adaletsizlik içerir. Hiçbir değer üretmeden sırf borsadaki hissenin değer kazanmasıyla elde edilen gelir adaletsizliğin dik alasıdır. Peki bu hisselerin değer kazanması nasıl olur. Fabrikada çalışan işçilerin üretim artışlarıyla. Bu artış doğal olarak işçilere yansıması gerekirken neden hisse senedi olanlara yansıyor.

Sen zannediyorsun ki bir fabrikada çalışan işçiler o fabrikanın hisselerini alabiliyor.

Nerdee.

Hem borsadaki kazanma yalnız fabrikanın üretimi ile orantılı, reel üretime dayalı bir kazanç değil ki. Boş kağıtlara millet hücum edince yükseliyor. Yükselen hissenin karşılığına denk mal ve hizmez üretilmediği için Fos diye dibe vuruyor. Şişirilmiş kağıtlara kazanacağım diye birikimini yatıranlar, borsa dibe vurunca bu kez dimyata pirince gidilirken evdeki bulgurdan da oluyor. Üç kuruş birikimi olanlarında birikimleri borsa aracılığı ile talan ediliyor.

Fabrikanın işçilerine üretimden pay verilecekse neden direkt para verilmiyor da hisse veriliyor. Hiç düşündün mü? Çünkü hisse kaygan zeminde kızak, hop düşüyor hop kalkıyor.

Ama paranın değer kaybı hisseler gibi hemen olmuyor. Sonra paranın değer kaybında iktidarlar sorumlu tutulup üzerlerine gidilebiliyor. Ama borsa kağıtlarının değer kaybettiğinde kimseyi sorumlu tutamıyorsun.

vs. vs.

Borsa işlerini deha ya sor iyi bilir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

2old4u gıbı kafası calısan ınsanlar da oldugunu gormek gercekten guzel !!

O nıye pay alıyo bu nıye fazla alıyor zevzeklıgı ıle omur gecırenler aslında onu bıle haketmedıklerını ne zaman anlayacaklar acaba??

SSCB de ve CIN de pratık olarak mılyonlarca ıscı nerede ıse bır mılyar patronsuz calıstı da ne oldu??

Daha mı karlı cıktılar !!

Sosyalızm ınsanlık acısından devrım degıl karsı devrımdır !!

Alt tabakanın ust tabakayı gerı cekme cabasıdır !!

Bu arada Fuzulı'ye hazırlık olsun ,

Madem ınsanların ust yapısını yanı dusuncesını ekonomık altyapısı belırler,

Nasıl oldu da Sosyalıst bır toplumdakı ınsanların ust yapısı kapıtalıst oldu??

Ve nasıl oldu da bu kapıtalıst ust yapı ,sosyalıst altyapıyı degıstırdı??

Hanı belırleyıcı olan ust yapı degıl altyapı ıdi????

Evet cevaplar wellcome !

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kapitalist sisteme ayak uydurmak ve o sistemin bir parçası olmak,insani değerleri kapitalizme uygun olmayan insanlarda vicdan azabı yapıyor. (Ki bu insanlar genelde önceden komünist olan insanlardır)

Bu azap,suçluluk duygusu insanı komünizme yüklenmeye ve kapitalizmi yüceltmeye,aklamaya itiyor.

Sisteme ve adaletsizliğe karşı yeterince karşı ve aktif olamayışımın verdiği suçluluk duygusu ile ben de zaman zaman kapitalist sisteme karşı mücadelenin gereksizliğine kendimi ve etrafımdakileri inandırmaya çalışırım.

Yani "gavurun ekmeğini yiyen,gavurun kılıcını sallar."diyosun.Çok akılcı!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yani "gavurun ekmeğini yiyen,gavurun kılıcını sallar."diyosun.Çok akılcı!

Hayır öyle birşey demiyorum.

Hepimiz aynı ekmeği yiyoruz ama bazılarımızın boğazına oturuyor bu ekmek.

Ekmeğin boğazda takılması gavura kılıç sallayacağımıza gavurun kılıcını sallamamıza neden olabiliyor diyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fuzulıye hazırlık sorularına devam,

Sn fuzuli,

Komunızmde Aıle olmayacak ,her sey serbest olacak,kadınlar ortak olacak dıyorlar bu dogru mu??

Komunızm de cennet te hurı vaadeden dınler gıbı dıyorlar ne dıyorsunuz??

Sn fuzulı,

Komunızmın ılerı evresınde devlet olacak mı??Uretım araclarının sahıbı kım olacak ??

'Herkesden yetenegıne gore,herkese gereksınımıne gore' vermek adılmıdır,

yetenek ve gereksınımler nasıl ve hangı kurumlarca belırlenecek ve denetlenecektır??

Sn fuzulı,

Uretım aracları dısında mulkıyet olacakmıdır,mesela komınızme gecılınce ben bahceme nar agacı dıksem gelen gecen yıyebılır mı??Yoksa onları kovalamaya hakkım var mı??

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ama yavuz hırsız gibi bütün bunların kaynağını aklamak için kendini yırtan biri hiçbir saygıyı haketmez.

O saydıkların SSCB ve CIN de mıslı ıle oldu orada olen on mılyonlarca ınsanın sucu ne ıdı??

Sana arastırma konusu !!

1.Cın de 1957-60 arası kac kısı aclıktan oldu

2.Cın de Kultur Devrımı esnasında kac kısı oldu

3.SSCB de Stalın donemınde kac kısı oldu !!

Olaylara onyargılı bakmamayı ogrenın !!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Vicdan sahibi olmak, adalet hissi ve empatiyi tartışma konuları içine soktunuz. Konu hala dialektiğin bilimselliği sanırım. İnsanlık durumu tek bir reçeteyle tedavi edilemeyecek kadar karışıktır. Marxismi ilk uygulayan ve sosyalist pratiğin temellerini atan üç önemli pragmatist neden biribirine düştüler acaba Vladimir Iliich, Chugashvili ve Troçki yoldaşlar neden hemfikir olamadılar dersiniz? Tek bir doğru yol yok da ondan. Drekinci bu arada borsayı savunuyor değilim ama yazınızdaki çelişkilere işaret etmeden geçemeyeceğim. Hisse değerleri konusunda art arda iki cümlede birbiri ile çelişen şeyler söylüyorsunuz. Ayrıca konu borsa değil mülkiyetin nitelik değiştiriyor olması. Sayın doktorum, bir doktorun hastane sahibi olup doktorları çalıştırdığı model pek yaygın değil, şimdilerde başbakanın karısı doktorları çalıştırıyor...Doktorların kooperatif tarzında işlettikleri kurumlar hep battılar. Bu da bizlere kapak olsun. İşletme bilmek te gerekiyor korkarım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Fuzulıye hazırlık sorularına devam,

Sn fuzuli,

Komunızmde Aıle olmayacak ,her sey serbest olacak,kadınlar ortak olacak dıyorlar bu dogru mu??

Komunızm de cennet te hurı vaadeden dınler gıbı dıyorlar ne dıyorsunuz??

Soru fuzuliye sorulmuş ama nacizane cevap vereyim. İstemeyen dikkate almaz.

Kapital'i 15 yaşında bitirip de iki gazete okumalık sürede bitirilebilecek manifestoya göz atmayan eski komünistlerin marksizmi ne kadar iyi tahlil edebildiğine güzel bir örnek.

Anti-komünistlerin asırlık argümanları hala dillerde dolaşıyor. Üstelik bu mesnedsiz iddialara Marx'ın üşenmeyip de manifestoda cevap verme zahmetine katlanmasına rağmen.

Aile kavramını iyi etüt edebilirsek sistemin, mülkiyetçi toplum için yarattığı hukuki bir çözüm olduğunu görürüz. Marx demiyor ki komünizmde iki insan bir araya gelip aile olamaz. Evlatlarını mülk haline getiren, mirasçı rolü biçen, boşanmalarda mülkiyet paylaşımı için birbirini boğazlayan yozlaşmış bir aile kavramını eleştiriyor. Özetle sorunun cevabı; evet. Komünizmde şu an gördüğünüze benzer bir aile kavramı olmayacak.

Diğer yandan kadınına da bir mülk ya da üretim aracı gözüyle bakan kapitalist toplumun komünistlerin üretim araçlarının kamulaştırmasından anladığı şey olsa olsa kadınların da ortaklaşa kullanımı olur. Kadınını bir birey olarak dahi kabul etmeyen zihniyetin izlerini en çağdaş kapitalistlerde bile görmek mümkün. Kadının alınıp satıldığı, kiralandığı, teşhir edildiği fuhuş ve pornografi sektörünü modernize edip insanlığın hizmetine sunan kapitalistler, komünistlerin kadını aşağıladığını söylüyor. Tek kelimeyle "komik".

Her şeyin alınıp satılabilir bir meta haline geldiği toplumda akarsuları, yolları bile özelleştiren, sermaye haline getiren zihniyetin kadını da sermaye haline getirmesi doğaldır. Kadına birey olma özgürlüğünü vermek kadını birilerinin malı haline getirmemek kadını ortaklaşa kullanmak gibi algılanıyorsa sözümüz yok. Ne kadar çabalasak kapitalistler kadar godoş olmamız imkansız.

Sn fuzulı,

Komunızmın ılerı evresınde devlet olacak mı??Uretım araclarının sahıbı kım olacak ??

'Herkesden yetenegıne gore,herkese gereksınımıne gore' vermek adılmıdır,

yetenek ve gereksınımler nasıl ve hangı kurumlarca belırlenecek ve denetlenecektır??

Komünizme din muamelesi yapan kapitalistlerin insanı sürekli denetleyecek, tanrı gibi omzunun üzerinden izleyecek organizasyonlara ihtiyaç duyması da bir başka ironi. İnsan kendi yeteneklerinin farkına varamayacak türden bir canlı mı? Kendi başının çaresine bakamaz mı?

Devletin ortadan kalkması insanlık için özgürlük adına güzel bir atılım olacaktır. Üretim araçlarının son aşamada devlet denen mekanizmanın da elinden çıkıp tamamen kamu mülkü haline gelmesinin faydaları gözle görülür bir sıçramaya neden olabilir. Çünkü kapitalist sistemin başlıca problemi her şeyin kâr/zarar hesabı üzerinden ilerletilmesi. Bu mesele insanları üretmeye teşvik etmiyor aksine yaptığı mesleğe yabancılaştırarak yoz bir üretim döngüsü yaratmaya yarıyor. Üretim araçlarındaki teknolojik gelişme ile beraber kol gücüne olan ihtiyaç azalıp da insanların hepsi tekniker ve mühendis olarak kendilerini istihdam ettiklerinde üretim namına bir dezavantaj söz konusu olamaz zaten. İnsanın severek yaptığı işler daha kalıcı olmuştur hep. 4 yıl konservatuar eğitimi alıp da para kazanmak için popüler kültüre teslim olan, kütüphaneler dolusu bilgi birikimini iktidar sahiplerinden yana yazılar kaleme alarak satan, bilgiyi ararken kendisinden insan öldürecek araçlar geliştirmesi istenen insanların kendi mesleklerine karşı yabancılaşması üretimi teşvik eden bir unsur olarak kabul edilemez.

Sn fuzulı,

Uretım aracları dısında mulkıyet olacakmıdır,mesela komınızme gecılınce ben bahceme nar agacı dıksem gelen gecen yıyebılır mı??Yoksa onları kovalamaya hakkım var mı??

Özel mülkiyetten ne anladığınıza bağlı tabi bu. "Gelen geçen benim günlüğümü okuyacak mı?" gibi saçma sapan sorular soran da oluyor. Hayır efendim kim ne yapsın sizin nar ağacınızı? Gider manavdan alır kendine nar. Kapitalist sistemin ürettiği açgözlü insan modelini komünizme mi uygulamaya çalışıyorsunuz? Belki sizin ağacınızdaki daha taze ve lezzetlidir. Rica ederse belki siz de insanlık namına bir tane koparır verirsiniz. Narları sermaye haline mi getireceksiniz? Yiyemeyeceğiniz yemeği alıp stoklamak mıdır derdiniz? Aç kalmazsınız korkmayın. İndirim günlerinde market market dolaşıp bulabildiğini alan, sonra tüketemeden çöpe atan, pazar ucuzluğundan faydalanmak için haftadan haftaya meyve sebze alan insanlar arasında kaldığınız için alternatifini düşünemiyorsunuz bile. Korkmayın kimse yoldan geçerken sizin tuvaletinizi kokutmaz. Bu kadar paranoya da fazla...

Link to post
Sitelerde Paylaş

komünist toplum düzeninin aile üzerindeki etkisi ne olacaktır?

Yanıt: Bu, cinsiyetler arasındaki ilişkiyi, yalnızca ilgili kişileri ilgilendiren ve toplumun hiç bir müdahale isteminde bulunmayacağı salt özel bir ilişki haline getirecektir. Bunu yapabilecek durumdadir, çünkü özel mülkiyeti kaldırmakta ve çocukları komünal olarak eğitmekte, böylece bugüne kadar mevcut evliliğin ikiz temelini —özel mülkiyet sayesinde kadının kocaya ve çocukların da ana-babaya olan bağımlılığını— yoketmektedir. Ahlak dersi veren darkafalıların kadınların komünist ortaklaşalığına karşı kopardıkları yaygaranın yanıtı da buradadır. Kadınların ortaklaşalığı tümüyle burjuva toplumuna ait bir ilişkidir ve bugün eksiksiz bir biçimde fuhuş ile gerçekleşmektedir. Ama fuhşun kökleri özel mülkiyettedir ve onunla birlikte o da kalkar. Şu halde, komünist örgütlenme, kadınlarda ortaklaşalığı getirmek yerine, ona son verir.

Engels.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İdeoloji dışarıdan bakılınca, kapalı ve tutarlı bir sistem gibi görünür. İçeriden ise imana, inanışa katılmaya verir kendini. Fert ideolojiye baglanır ve onda kendini bulacagına inanır. Ama kendini gerçekleştirecegi yerde kaybeder, yabancılaşır. Demekki, ferdi, hayatlarla olan ilişkisinde, ideoloji bir takım gerekler ileri sürmektedir. Ama, bu gerekler, fert tarafından razı olunarak kabul edilmektedir. Eger, fert, ideoloji ugruna fedakarlık yapmaya yönelmişse, eger ideoloji ferdin üzerinde müeyyideler uyguluyorsa, fert onları bekler ve talep eder. Demek ki baskı altında olanların ve sömürülenlerin, boyun egişini, katlanmasını, rızasını saglayan şey ideolojidir. İdeoloji, bu ideolojiyi kabul etmeyenleri küçümsemeyi, onları ideolojiye döndürmeyi, ya da mahkum etmeyi mümkün kılar.

Marks'a göre Marksizm bir ideoloji degildir. Marksizm ideolojilerin sonunu belirtir. Ve bu sonun gelişini hızlandırır. Marksizm bir felsefe de degildir. Çünkü felsefeyi aşar ve gerçekleştirir. Marksizm bir ahlak da degildir, ama ahlaklar hakkında bir teoridir. Marksizm bir estetik degildir, ama eserler, eserlerin şartları, ortaya çıkışları ve yok oluşları hakkında bir teoriyi ihtiva eder.

İdeoloji bilimsel ya da bilim dışı olabilecegi gibi, nesnel gerçekligin dogru ya da yanlış yansıması da olabilir. Egemen sınıfların ideolojisi bilim dışıdır. Emekçi yıgınların ideolojisi ise bilimden hareket eder. Bütün bunlara ragmen ideoloji ile bilimi hiç bir zaman birbirine karıştırmamak gerekir. İdeolojiler tutucu ya da ilerici olabilir. Bilimdışı ya da bilimsel saptamalardan hareket edebilir. Bu ideolojinin bilim ile aynı şey oldugunu göstermez. Çünkü ideolojilere, artık, inanç ve davranış unsurları girmiştir. İnanç ve davranış unsurları , her türlü ideolojiyi katılaştırır.

İdeolojiler belirli durumlarda, nasıl davranış gösterilecegi, nelere inanılıp nelere inanılmayacagı gibi konularda da kısıtlamalar getirmişlerdir. Bilimde ise inanç ve davranış unsurlarının hiç bir yeri ve rolü yoktur. Marksizm; dogaya, topluma ve tarihe bir bakış yöntemidir. Ekonomik, toplumsal ve politik güçleri çözümleyiş biçimidir. Deger yargıları ve inançlar bilim olamaz. Marksizm ise tüm bunlardan kendini soyutlar. Yalnızca nesnel gerçege baglıdır ve şeyleri ve olguları, kavram ve süreçleri birbirleri ile ilişki ve çelişkileri baglamında ele alır.

Marksistler hiç bir konuda dogmalara yer vermezler, tüm süreçte degişimi esas alırlar. Her durumda somut şartların somut tahlillerine yer verirler ve stratejilerini buna uygun olarak planlar ve taktiklerini buna uygun olarak gerçekleştirirler. Marksizmin hiç bir ülke için somut reçetesi yoktur, dogması yoktur. Her Marksist içinde yer aldıgı toplumun sosyoekonomik durumuna uygun olarak sınıf ilişkileri ile her an degişebilen taktikler geliştirirler.

Marks'ın gerek tarihsel çözümlemeleri ve gerekse de sınıfsal çözümlemeleri ve öngörüleri halen aşılmamamıştır. Üstüne üstlük dünyanın ezilen halkları için hala tek umuttur. Kapitalizm bu güne kadar varlıgını onun teorilerini yorumlayarak, karşı önlem almaya çalışarak sürdürebilmiştir. İleri ülkelerde ise bu varlıgını sosyal devlet anlayışına borçludur. Ancak bu sosyal refahın bedelinin ise bizim gibi ülkelere ödettirildigi gözden kaçırılmaktadır. Az gelişmiş ülkelerin sömürüye başkaldırışları bu sosyal devletin de çöküşü anlamına gelecegi açıktır.

Kapitalizmin özü kar dır. Bu ise kapitalizmin bizatihi yıkılışının ve yıkılacagının temeli ve izahıdır Latin Amerikadaki sınıf mücadelerine bir bakmak aslında izah için yeterlidir. Kapitalizmin şu an içinde bulundugu ve hızla ülkemizi de sarmaya başlayan kriz aslında kapitalizmin sonunun da başlangıcı olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Modok Kızılderililerinin yaşam düzeni vadilere, nehirlere ve göllere baglı olan avcı ve toplayıcı bir kabile. Sivri uçlu çubuklarla topraktan şalgam kökleri çıkarıyorlar, yaban bitkileri tohumları topluyorlar, büyük ve küçükbaş hayvanları avlıyorlar, balık tutuyorlar. Su kablumbagasının etini yemek için , kabugunu da kase ve kap kaçak olarak kullanıyorlar. Hasırotları ve sazlardan örgü yapabiliyorlar. Modok kültürünün kahramanı ve totemi bir cins hayvan Kumokums.

" Dünyayı ve herşeyi yaratan Kumokumsdur. O dünyayı şöyle yaratmıştır :

Başlangıçta Kumokums büyük saz gölünün kenarında oturuyor ve yalnızca merak ediyor, çünkü etrafta saz gölünden başka bir şey yokmuş. Bol su var diye düşünmüş, acaba biraz da toprak olsa nasıl olur. Bunun üzerine Saz gölünün dibine erişmeye çalışmış ve beşinci girişiminde gölün dibinden bir avuç çamur çıkarmış. Çamura fiske vurmaya başlamış ve çamur tüm Saz ölünün etrafı çevreleninceye kadar onun elinden taşmış. Daha sonra çamura şekil vererek dagları, nehirleri diger tabiat şekillenmelerini yapmış. Agaçları ve bitkileri topraktan çıkarmış. Kuşları gökyüzüne, balıkları suya , hayvanları da topraga koymuş.Bir kadın bir sepeti nasıl süslüyorsa o da dünyayı öyle süslemiş.

Bir zaman sonra yorulmuş ve zaten de kış geliyormuş. Bir ayı ne yapıyorsa ben de onu yapacagım demiş. Saz gölünün dibinde kendine bir oyuk açmış ve zamanımıza gelineye kadar o tepe kurumuş ve bugün oldugu gibi sert bir kayaya dönüşmüş. Kumokums günün birinde uyanacak ve dünyaya bakıp onun nasıl degiştigini görünvce belki de onu ilk haline dönüştürecektir. ( Kızılderili Mitolojisi -Alice Marriot, Carol Rachlin)

Surinam ve Brezilya'nın yagmur ormanlarında yaşayan Trio kızılderilileri esas olarak avcı-toplayıcıdırlar. Bu orman kabilelerinin pek azının bir koruyucu tanrısı ve ona tapmak için binaları vardır. Evcil hayvanları olmadıgı için yünü bilmezler. İlkel dokuma tezgahlarında agaç kabuklarından kumaş dokurlar. Sepet örer ve çömlek yaparlar. Metal ve taş kullanmayı bilmezler bütün aletleri bitkilerin çeşitli kısımlarından yapılmıştır.Paprava ve Varakuku adında bir yaratılış söylenceleri vardır. Bu söylenceye göre :

Paparava nehir kıyısında balık tutarken, elleriyle Varaka adında bir balık yakaladı, fakat balık elinden kurtuldu, yere zıpladı ve kayboldu. Paparava ne kadar aradıysa da onu bulamadı, tam umudunu kesmişken arkasından bir kadın sesi duydu. Sen de kimsin diye sordu :

Ben Varakayım, yakaladıgın balıgın ruhuyum diye yanıtladı kadın. Beni köyüne götür, nerede yaşadıgını görmek istiyorum. Paparava Varakuyu köyüne götürür. Benim yaşamım çok basittir der Paparava. Evim yok, dışarıda sazların arasında uyuyorum. Yiyecek olarak gördügün sazların yumuşak kısımlarını yiyorum, etli kısımları sulu olur. Nehre döndüklerinde bein hemen bırakma dedi Varaka. Babam yieceklerle gelecek . Yer elması, tatlı patates, yuca ve muz getirecek. Getirdiklerini görmek istiyorum.

Paparava nehrin kıyısında dururken, birden dev bir timsahın agız dolusu bitkiyle kafasını sulardan çıkardıgını gördü ve hemen oradan kaçtı. Güvenli bir uzaklıga erişince timsahın Varakanın ayakları dibine bir yıgın bitki bıraktıktan sonra nehrin derinliklerine süzüldügünü gördü. Varaka Paparava'yı çagırarak bitkileri nasıl ekmesi gerektigini ögretti. Ve süzülüp gitti. Bitkiler büyürken Paparava Varakanın yolunu gözlemeye başladı. Bitkiler olgunlaşıncaya kadar Varaka gelmedi, sonra bir sabah gelerek Paparavaya bütün yiyecekleri nasıl yemesi gerektigini, yuca bitkisinden ekmek yapmayı, bitkileri hazırlaması için kap kacak yapmayı ögretti. Önceleri yeni yiyecekler Paparavaya çok tatsız geldi, yemesi zor oluyordu. Ancak daha sonra alıştı ve artık saz yememye başladı. İşte halkımız yedigimiz yiyecekler yemeye böyle başladı.

(Dünya Mitolojisi, Donna Rosenberg)

Kuzey Amerika'nın Navajo Kızılderililerinin yaratılış mitosuna göre başlangıçta ilk dünya ya da Siyah Dünya vardı. Üzerinde yaşayanlar yalnızca kanatsız böcekler ile sürüngenlerdi. Günlerden bir gün böcekler bir araya geldiler ve " burası çok karanlık, daha büyük ve aydınlık bir yer bulmalıyız" dediler. Pervane böcegi kendilerine kanatlar yapmayı önerdi ve böcekler çekirgenin önderliginde ikinci dünya olan Mavi Dünyaya geldiler. Burada dört büyük kuşla karşılaştılar. Beyaz Turna, Mavi Balıkçıl, Sarı Gerdanlı Dalgıç ve Siyah Gerdanlı dalgıç. Kuşlarla *böcekler savaşa tutuşurlar, sonunda sag kalan böcekleri çekirge toplayıp Sarı Dünyaya götürür. Mitos böylece insana kadar devam eder. ( Donna, age )

Bengal körfezindeki Andamanlılarda ateş Bilikunun mülkiyetindeydi. Yalıçapkını onu çalmaya kalkıştı. Fakat Biluku uyandı ve yalıçapkını kaçmaya çalışırken peşinden sedef fırlatıp kanadını ve kuyrugunu kesti.Yalıçapkını denize daldı, Betra kudu denilen yere yüzdü ve ateşi orada bekleyen hayvanldan birine verdi., o da ateşi bronz kanatlı kumruya geçirdi. Kumrudan ötekilere geçti. Yalıçapkını yaşadıgı kaza sonucu insan oldu. Biluku da öfkelenerek dünyadaki evini terk etti. O zamandan beri göklerde bir yerde yaşamaya başladı. * ( Campbell, İlkel Mitoloji )

Bu mitoslar avcı ve toplayıcı ekonomiye sahip olan, mülkiyeti ortaklaşa olarak tanıyan, içlerinde henüz sınıflaşmanın olmadıgı toplum biçimlerinde yaşayan totemci kabilelere ait yaratılış söylencelerinden seçtigim bir demet. Bu toplum biçimine sahip hangi kabile ile karşılaşırsanız karşılaşın mitosları hep aynı temel ögeleri kapsayacaktır. Burada herhangi bir tanrı kavramı, ya da ahret kavramı yoktur. Her şey doganın içerisinde ve yaşamın tüm dogallıgı içerisinde olup bitmektedir. Henüz cezalandırıcı bir güç ortaya çıkmamıştır, çünkü bu kavramlar henüz ekonomiye ve toplum biçimine yabancıdır.

İnsanlar dogdukları andan itibaren toplumun eşit üyesidirler ve bireyler arasında bir sınıf farkı yoktur. İnsanca yaşamak için dogmuş olmak yeterli bir koşuldur. İnsanca yaşamak dogum ile kazanılan bir haktır ve henüz ters yüz edilmemiştir. Tanrının bulunuşu ile birlikte insanca yaşamanın ölümle kazanan bir hak oldugunu görecegiz. İşte bu da tam da özel mülkiyet ile ve sınıflaşma ile gelişen bir olgudur.

Bu iletiyi yazmadaki amacım ilkel insanın saf ve dogal yapısına örnek vermek içindir. O halen inasanın insanal özüne, dogal özüne sahiptir. Hala paylaşımcıdır ve eşitlikçidir. Nitekim MÖ 500- MS 500 aralıgında meta üretiminin gelişmesi ile birlikte insanlar azgın bir sömürü ve vahşet çarkı içerisine girerler. Dikkat edin, büyük dinlerin yazı ile tanışmasının tarihleri de bu sürece denk düşer ve tüm dinler egemen ideoloji olmadan evvelki eşitlikçi söylemleden bahsederler. Eskiye özlem, ortaklaşmacılık ve toplumsallık.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Komünizmde şu an gördüğünüze benzer bir aile kavramı olmayacak.

Onu bılıyoruz da nasıl olacak??

Aıle hıc mı olmayacak??

Kapital'i 15 yaşında bitirip de iki gazete okumalık sürede bitirilebilecek manifestoya göz atmayan eski komünistlerin marksizmi ne kadar iyi tahlil edebildiğine güzel bir örnek.

Manıfestoda kadın ve aıle uzerıne yazanları oncekı ıletılerımde astım

Ustelık drekıncının benım sandıgı burjuvazı uzerıne olan ıletı yıne manıfestodan ıdı

Dolayısı ıle yel degırmenlerı ıle mucadeleyı bırakmanızı saglıgınız acısından tavsıye ederım!!

Üretim araçlarının son aşamada devlet denen mekanizmanın da elinden çıkıp tamamen kamu mülkü haline gelmesinin faydaları gözle görülür bir sıçramaya neden olabilir.

Devlet yoksa kamu mulku nasıl olacak,garantısı nedır ??

4 yıl konservatuar eğitimi alıp da para kazanmak için popüler kültüre teslim olan,

O zaman o calar sız odersınız,onun calıp soylemesıne de bır emek hesabı uygularsınız ama o bır sey uretmedıgınden parası yıne emekcıden cıkar,o zaman da kım konservatuara gıderken ,kim fabrıkada emekcı olmayı kabul eder zor soru??

Herkes ressam,muzısyen yazar falan olursa cıft yonlu facıa olur!!

Gider manavdan alır kendine nar.

O manavdan nar alıyorsa,bende narlarımı manava ozgurce satabıırmıyım??

Nar olayından kasıt sudur,

uretım aracları uzerındekı mulkıyet kalkıyor ama dıger esyalar uzerındekı mulkıyet durumu nedır ev??

araba??bag bahce??vs vs

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...