Jump to content

DİYALEKTİK ve TARİHİ MATERYALİZM


Recommended Posts

Benim sunum yapmama da gerek yok o halde.

Demek ki başlık açma konusundaki taahhütü yerine getirmeyeceğim.

Fuzulı,

Bu tasarruf sana aıttır ancak gorunen o kı ortada gercekten bır zaman asımı durumu var.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 867
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

''Bütünlüklü bir doktrin kurmuş ve kendi zamanının koşullarına bakarak şöyle şöyle demiştir, bugün bu koşullar değişmiştir, o halde marksistler kendi öğretilerinin de belirttiği gibi yeni koşullar için yeni analiz ve çıkarımlar yaparlar. Lenin de bunu yapmıştır''. Mevzu bu kadar basit ve net.

Bunlar kıvırmasyon yolu ıle kendını sartlamadan baska bır sey degıldır.

Marks Sosyalızm ılk once gelısmıs ulkelerde ve tam da aynı anda baslayacak demıstır ve bunun cok yakında olacagını savlamıstır ve yanılmıstır.

Bu hususta Hangı kosul degıstı???

Soyleyebılırsenız Marks'ı aklayabılırz !!

Almanya Ingıltere ABD ve Fransa nın gelısmıs sanayı ulkesı olması mı degıstı??

Madem yenı kosullar ıcın yenı analızler yapmak gerek o zaman olgusal duruma bakarak yenı cıkarımımızı yapıyoruz,

'Sosyalıst devrım ılk once proleteryanın pek olmadıgı cahıl ve egıtımsız kıtlelerın yogun oldugu ulkelerden baslamıstır'

Evet goruldugu gıbı Marksızmı yenı duruma veya olgusal gerceklıge uyguladıgımızda ortada Marksızm falan kalmıyor !!

Bu yüzden Marks, hem işçi sınıfı en gelişmiş olarak Avrupa'da bulunduğu hem de devrimci burjuvazinin işçi sınıfını da bilinçlendirmesinden ötürü sol hareketlerin Avrupa'da başlayacağını söyledi.

Bunu soylemsının asıl sebebı o ulkelerın sanayılestıklerı ıcın artık kapıtalızmın sonuna geldıklerını sanması ıdı,yanı Marx ın dıyalektıgıne gore nıcel bırıkım oralarda cok daha fazladır,nıtel donusum yaklasmıstır.

Zaten bır alt cumlede de oradakı burjuvazı emperyalıst oldu gerıcılestı dıyorsun yanı soyledıklerınde tutarlılık yok !!

Buna göre işçi sınıfının öne çıkan unsurları ve solcu aydınlar örgütlenecek ve egemen burjuvazinin gericilik şırınga edip durduğu işçi sınıfına dışarıdan bilinç götürmeye çalışacak(sınıf kendiliğinden bilinçlenemezdi artık, çünkü burjuvazi gericileşmişti).

Bunlar kendınızle celısmıyormu ???

Alt yapı yanı ekonomık durum ust yapıyı yanı bılıncı belırlıyorsa,neden ıscı sınıfında ıscı bılıncı yok????

Eger bu bılıncın olusmamasını burjuvazı saglıyorsa,o zaman ıscılerın bılıncını burjuvazı yanı baska bır bılınc belırlıyor demektır kı bu da materyalızm degıl ıdealızme tekabul eder,ve ekonomık ılıskılerın belırleyıcı oldugu teorısını ınhıbe ederek ust yapıyı,ust yapının belırledıgıne goturur !!

Devrim öncesi sınıfın ancak küçük bir bölümünü aydınlatabiliriz ki bizim için bu da önemlidir. Devrimde, kitlenin sayısal çoğunluğundan ziyade, savaşçılığı önemlidir. Öncü savaşır, kitle ise destekler yalnızca. Devrim öncesinde asıl önemli olan kitleyi aydınlatmak değil, bir şekilde iktidarı almaktır. İktidarı alınca alt yapı değiştirilecek ve üst yapı da değişmeye başlayacak. Devrimin kitlesi devrimden sonra yapılır, önce değil. Çünkü alt yapı değişmeden üst yapı değişmez ve biz kapitalizmin normal koşullarında kitleselleşemeyiz.

Evet bu da halktan kopuk Marksızm ıle de ılgısı olmayan stratejı ve taktık takdır edersınız kı,ıthal bır sablon,bırılerı bır yerde orgutledıklerı bır kac safsaloz'u 'devrım' yapmaya ıteklıyor ,olan olen garıbana oluyor!!

Not: Bu başlık felsefi bir tartışmayı gerektiriyor ve seninle bu yörüngede durduğumuz için mutluyum.

Felsefık zırvalar hostur tabıı,ama bıraz da gerceklere gelsenız aclıktan olen on mılyonlar,bırbırlerını yıyen ınsanlar,yoksulluk,sefalet,kapıtalızme kacarcasına donus vs !!

Diyalektiğin dört temel ilkesini şöyle sıralayabiliriz;

*Herşey değişir(evrenin sürekli bir oluş sürecinde olduğunu ve durağan olmadığını, sürekli bir gelişim olduğunu vurgular),

Her sey degısırse Komunızm de baska bır toplum bıcımıne degısecek mı???

*Nitel değişim(yani sürekli olan bir nicel değişim vardır, bu bir evrimdir fakat bir de sıçramalı/hızlı değişim vardır, buna nitel değişim denir, toplumsal süreçlerdeki karşılığı ise devrimdir),

Komunıst toplumda nıcel bırıkım ve nıtel donusum olacak mı, olacaksa nasıl??

*Zıtların mücadelesi(her tezin bir anti-tezi vardır ve onunla sentez oluşturur, sonra bu sentez de bir tez haline gelir ve onun da anti-tezi ortaya çıkar, bu böyle gider...Tabi bunun kendi içinde de bazı başlıkları var, mesela çelişkinin içte olması, geliştirici olması, içeriğin biçimi belirlemesi, içeriğin biçime göre önceliği gibi...),

Komunızmde zıtların mucadelesı olacak mı???*

Dıyalektıgın yasalarını sunus bıcımın de cok aydınlatıcı degıl

Link to post
Sitelerde Paylaş
Marks Sosyalızm ılk once gelısmıs ulkelerde ve tam da aynı anda baslayacak demıstır ve bunun cok yakında olacagını savlamıstır ve yanılmıstır.

Bu hususta Hangı kosul degıstı???

Soyleyebılırsenız Marks'ı aklayabılırz !!

Almanya Ingıltere ABD ve Fransa nın gelısmıs sanayı ulkesı olması mı degıstı??

bu konuyu daha öncede tartıştık ama bunun üzerinde durmamız gerekir...zira dehanın tezleri bunun üzerine genişliyor, popperist zırvalarında buradan kanıtlandığını ileri sürdüler bir ara.

Daha önceden şunu vurguladık, Marx kehanette bulunmadı, kapitalizmin yapısını çözümledi ve iç çelişkilerinin sonunu getireceğini ortaya koydu..

Marx'ın yanlışlanması için esasen bu ülkelerde hiç çelişki yaşanmaması gerekiyordu, sosyalist bir devrimin olup olmaması değil bunun mücadelesi oldu mu olmadı mı ona bakmak lazım..

ABD'de 1930 larda ciddi bir komünist hareket vardı ancak ABD bunu kendi içinde gayet faşizan yöntemlerle çözdü, Fransa'daki Komünist PArti'nin meşhurluğunu herkes bilir, Almanyada Rosa Luxemborg ve spartakistleride bunlara ekleyelim..

Yani ciddi bir sosyalist hareketler ve üzerinde yükseldikleri çelişkiler gerçekleşti ancak Yenilgiyle sonuçlandılar...Bunun ana nedeni yönetimlerinini Faşizan tutumu ve devrimleri bastırmasıdır ve Devrimci örgütlerin tecrübesizlikleridir..

2.Dünya Savaşıda bu hareketlerin sönmesinde büyük rol oynamıştır..

yani, dehanın ima ettiği gibi değildir gerçekler, Tarih ileri batı ülkelerindeki sınıf mücadelelerini kayda geçirmiştir...Bu mücadeleler bitmeyecektir, halen sürüyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Diyalektiğin; Nicel nitel değişiklik tezi ve zıtların mücadelesi tezi bence eksik. Nicel birikimlerin nitelik değişikliği yapması doğru değil. Nicel birikimler sonunda azlık veya çokluk ortaya çıkar, nitel değişiklik başka şeydir. Su örneğinde iki hidrojen bir oksijen birleşerek suyu oluşturması nicel birikim sonucu değildir. Hidrojen ve oksijen farklı iki elemettir. Birleşerek daha farklı bir madde oluşturmaktadır. Burada nicel birikim yoktur.

Zıtların birliği ve mücadelesi de eksik tanımlamadır. Bir olgudan başka şeylerin ortaya çıkışına neden olan şey zıtlıkların savaşımı değildir. Zıtlıkların savaşımı birinin diğerini yok etmesi gibi anlatılır hep. Böyle bir şey olmaz. Birbiri ile ilişki içinde bulunan her şey birbirini etkiler bu etkileşimden hiçbirine benzemeyen yeni bir şey çıkar.

Birinci ve sonuncu maddelerdir diyalektiğin asıl maddeleri.

Diye düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili drekinci,

Bu ilkeler aynı zamanda bir bütündür ve bir ilkeyi anlamak için diğer ilkelerin de o ilkeyle beraber düşünülmesi daha yerinde olacaktır. Mesela nitel değişim konusu... Bir madde çevresiyle hiç etkileşimde bulunmadan nitel değişim yaşamaz ki, ilkelerden biri de herşey birbiriyle ilişkilidir idi. Etrafı ile ilişkileri sonucu bir nitel değişime uğrar ve ilişkiye geçtiğinin de izini taşır. Mesela suyun buharlaşması olayında nitel bir değişim vardır, su buhar haline dönüşüyor ama elbette ısıyla etkileşimi sonucunda ve ısının da izini taşıyor. İki maddenin birleşmesi ise nitel değişimden farklı birşey olsa gerek. Burada zıtların mücadelesi var, oksijen ve hidrojen bir araya gelmiş ve bir sentez oluşturmuşlar.

Bir olgudan başka bir şeylerin ortaya çıkmasını sağlayan şey zıtların mücadelesidir. Bu mücadele elbette birinin diğerini yok etmesi değildir, ikisi bir sentez oluşturuyor ama bu sentezde eşit payları olması geremiyor, biri çok daha fazla paya sahip olur, baskın gelir, değişim bu şekilde meydana geliyor ama bu baskın gelişte diğer tarafın izini az da olsa taşıyor tabi. Zıtlar, çelişki belli bir seviyede durduğu müddetçe birlikteler ama çelişkinin derinleşmesi bizi çözüme, senteze götürüyor ve bu da zıtlardan birinin baskın gelmesiyle gerçekleşiyor. Baskın gelmek demek, diğerini yok etmek değildir, izlerini az da olsa taşır mutlaka.

Aslında konuşmak istediğin hususu örneklersen daha iyi diyalog kurabiliriz drekinci. Özellikle de toplumsal alandaki neyi hedefleyerek bu iki ilkeye karşı çıkıyorsun merak ediyorum. Sen biraz reformistsin diye aklımda kalmış. Nitel değişime tavır alarak devrime, zıtların mücadelesine tavır alarak da sınıf mücadelesine mi karşı çıkmak düşüncesindesin? Tam olarak kafamda netleştiremedim.

Sevgiler...

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Diyalektiğin; Nicel nitel değişiklik tezi ve zıtların mücadelesi tezi bence eksik. Nicel birikimlerin nitelik değişikliği yapması doğru değil. Nicel birikimler sonunda azlık veya çokluk ortaya çıkar, nitel değişiklik başka şeydir. Su örneğinde iki hidrojen bir oksijen birleşerek suyu oluşturması nicel birikim sonucu değildir. Hidrojen ve oksijen farklı iki elemettir. Birleşerek daha farklı bir madde oluşturmaktadır. Burada nicel birikim yoktur.

Zıtların birliği ve mücadelesi de eksik tanımlamadır. Bir olgudan başka şeylerin ortaya çıkışına neden olan şey zıtlıkların savaşımı değildir. Zıtlıkların savaşımı birinin diğerini yok etmesi gibi anlatılır hep. Böyle bir şey olmaz. Birbiri ile ilişki içinde bulunan her şey birbirini etkiler bu etkileşimden hiçbirine benzemeyen yeni bir şey çıkar.

Birinci ve sonuncu maddelerdir diyalektiğin asıl maddeleri.

Diye düşünüyorum.

Marks-Engels diyalektik materyalizmi Evrim teorisinden ve Enerjinin korunumu yasasından özellikle etkilenerek geliştirdiler...daha çok buralara bakmak lazım, birde Engelsin Doğanın Diyalektiği adlı eserinde bu konuda çok çeşitli örnekleri vardır...

Link to post
Sitelerde Paylaş
2.Dünya Savaşıda bu hareketlerin sönmesinde büyük rol oynamıştır..

yani, dehanın ima ettiği gibi değildir gerçekler, Tarih ileri batı ülkelerindeki sınıf mücadelelerini kayda geçirmiştir...Bu mücadeleler bitmeyecektir, halen sürüyor...

Sevgılı Modern Mystıck,

Dıkkatınızı cekerım kı Engels bu ongoruyu 1847 yılında yapmaktadır ve tum yazdıklarına bakarsanız onlar bu devrımı cok kısa sure ıcınde beklıyorlardı,sız kalkmıs dıyorsunuz kı nerede ıse yuz sene sonra olan 2.Dunya savası bu sonmeye etkılı olmustur,zaten kapıtalızmın yuz sene devam etmesı ongorduklerı gıbı kapıtalızmın gelısmekte olan ulkelerde son asamaya gelıp can cekısmedıgının gostergesıdır,kaldı kı dıger ve asıl yanılma devrımın sanayılesmıs ulkelerden yanı proleteryası gelısmemıs ulkelerden baslamıs olması degılmıdır???

Engels ın ongorusunun uzerınden 160 sene gectı,var mı gelısmıs ulkelerde bır devrım belırtısı???

Kendınızı cok zorlamayınız,gercekler basıt ve yalındır !!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Diyalektiğin; Nicel nitel değişiklik tezi ve zıtların mücadelesi tezi bence eksik. Nicel birikimlerin nitelik değişikliği yapması doğru değil. Nicel birikimler sonunda azlık veya çokluk ortaya çıkar, nitel değişiklik başka şeydir. Su örneğinde iki hidrojen bir oksijen birleşerek suyu oluşturması nicel birikim sonucu değildir. Hidrojen ve oksijen farklı iki elemettir. Birleşerek daha farklı bir madde oluşturmaktadır. Burada nicel birikim yoktur.

Zıtların birliği ve mücadelesi de eksik tanımlamadır. Bir olgudan başka şeylerin ortaya çıkışına neden olan şey zıtlıkların savaşımı değildir. Zıtlıkların savaşımı birinin diğerini yok etmesi gibi anlatılır hep. Böyle bir şey olmaz. Birbiri ile ilişki içinde bulunan her şey birbirini etkiler bu etkileşimden hiçbirine benzemeyen yeni bir şey çıkar.

Birinci ve sonuncu maddelerdir diyalektiğin asıl maddeleri.

Diye düşünüyorum.

Drekıncı,

Madem dıyalektıgın yasalarını eksık ve yanlıs buluyor ve hatta ıkı yasayı hıc kabul etmıyorsunuz neden boyle bır baslık actınız????

Sız Dıyalektık materyalızmın bılımsel oldugunu ıddıa ederken ben aksını savunacaktım,ancak goruluyor kı sız de benım taraftasınız !!

Eger Dıyalektık yasaları ıle ılgılı gorusunuz olumsuzsa, Dıyalektık materyalızm'ın uzerınde yuruyebılecegınız bılımsel bır yontem olamadıgını da teyıt edıyorsunuz demektır.

Benım de bastan berı orneklerı ıle anlatmaya calıstıgım budur !!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Diyalektik materyalizm bilimi rehber alıyor ise, Bilimin terminolojisini de kabul etmesi gerekir.

Bilim maddeler arasındaki etkileşimleri zıtların mücadelesi şeklinde tanımlamıyor. Maddelerin birbirine güç kuvvet uygulaması enerjilerini birbirlerine aktarması fiziğin konusu, birbirleriyle atom ve molekül bazlarında etkilemesi ise kimyanın konusu olmaktadır. Kimyada maddelerin birbirleriyle tepkimelere girmesi sözkonusudur. Asitlerin, bazların, ısı, enerji ve elektrik enerjileri ile kimyasal reaksiyonlara girmesindeki nedenler ve niçinler hep izah edilebilir olmuşlardır. Bu türden reaksiyonlar için zıtların mücadelesi tanımlaması kullanılmıyor. Maddeler arası ilişkileri tanımlamak istiyorsak bilimin terminolojisini kullanmak durumundayız. Nicel, nitel meseleside böyledir. Nicelik aynı türden maddelerin azlığı ve fazlalığını ifade eder. Isı nicel olarak birikmez. 50 derece sıcaklığın iki mislisi 100 derece değildir. suyun 100 derecede buharlaşması da nitelik değiştirmesi değildir. Maddenin katı, sıvı ve gaz halleri nitelik değişmesi değildir. Su yine H20 dur ama moleküller arası ilişkilerde farklılık sözkonusudur. Ama iki hidrojen bir oksijenden su oluşması veya tersi, sudan oksijen ve hidrojen elde etmek nitelik değiştirmesidir. Ancak bu oluşum ve değişimleri izah için bilim zıtların mücadelesi gibi bir tanımlama kullanmıyor. Kimyasal reaksiyonlar tanımını kullanıyor.

Bu tür şeylerden hareketle insanların reformist, devrimci, pasifist olmalarını değerlendirmek de ayrı bir hatadır.

İktidar mücadelesinde de kullandığınız araç ve yöntemler ile rakiplerinizin araç ve yöntemleri belirleyicidir. İktidara gelmek de nitelik değişikliği demek değildir. İktidar insanları yönetme ve yönlendirme becerisidir. Burjuvazi bir avuçtur. Fabrikalarını, üretim ve paylaşım ilişkilerini bizzat yönetir. İktidardakileri de dolaylı yönetir. İktidarda olmak tüm ulusu yönetebilmek demektir, yasalarını, kurallarını uygulatabilmek demektir. Yasa yaparsın kimse uygulamaz, ceza da versen yine uygulamaz, iktidarda değilsiniz demektir bu. Bu nedenle, bir şekilde iktidarı alıp rakiplerinize baskı ve diktatörlük uygulamak, yandaşlarınıza söz geçirememek gibi durumlarda kalmışsanız ne devriminiz ne de iktidarınız geçerli olur. Geldiğiniz gibi gidersiniz. Nasıl ki, kapitalizmden feodalizme, köleci topluma geri dönüş olamayacağı gibi, sosyalist ilişkilerden de kapitalizme geri dönüş olmaması gerekir. Kimse attan inip eşeğe binmek istemez, kimse bilimsel doğruları öğrendikten sonra hürafelere kanmaz, karın kaynağını öğrenen işçi, fabrikalarını yöneten işçi artık bunları kapitalistlere kaptırmaz. Sosyalist üretim ilişkileri tüm üretici güçlere kapitalizmin verdiğinden daha fazlasını vermeli ki geri dönüş olmasın. Sosyalizmin üretici güçleri kapitalizmden daha hızlı geliştirmeli ki kapitalizme heveslenmesinler. vs vs.

Geçmiş sosyalist iktidarlar bunu ne oranda başardılar araştırılması gerekir. Bunu başarabilen iktidarlar gerçek anlamda iktidar olmuşlardır. Ve artık bu şekildeki bir ülkenin üretici güçleri yönetimlerini kapitalistlere kaptırmaz. Topluca yönetmesini bilen işçiler yönetimi ve paylaşımı kişilerin insafına ve inisiyatifine bırakmazlar, kendi adlarına yönetime getirdikleri kişileri de başıboş bırakmazlar. Kişisel çıkarlarını, toplumsal çıkarlarından önde tutan yöneticileri anında alaşağı ederler. vs vs.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Engels yaklasık 50 sene sonra olumune cok az kala sunları yazar !!

Şubat devrimi patlak verdiği zaman, biz hepimiz, koşulları ve devrimci hareketlerin gidişini kavrama bakımından, geçmiş tarihsel deneyin, özellikle de Fransa deneyinin büyülü etkisi altındaydık. Genel altüst oluş işareti, 1789'dan bu yana bütün Avrupa'nın tarihine hükmetmiş olan Fransa'dan yola çıkmamış mıydı bir kez daha? Onun için, Paris'te, 1848 Şubatında ilan edilen "toplumsal" devrimin proletarya devriminin niteliği ve gidişi hakkındaki fikirlerimizin 1789 ve 1830 modellerinin anılarının damgasını taşıması apaçık, aynı zamanda kaçınılmaz bir şeydi. Ve hele Paris ayaklanması, zafere ulaşan Viyana, Milano ve Berlin ayaklanmalarıyla yankılanınca, Rusya sınırına kadar bütün Avrupa harekete sürüklenince, daha sonra Haziran ayında Paris'te proletarya ile burjuvazi arasında iktidar uğruna ilk büyük savaş verilince, kendi sınıfının zaferi bile bütün ülkelerin burjuvazisini, yeniden, henüz az önce devrilmiş bulunan kralcı-feodal gericiliğin kollarına atılacak kadar sarsınca, biz, o günün koşulları içinde, büyük ve kesin kavganın başlamış olduğundan ve bu kavgayı uzun süreli ve seçeneklerle dolu bir tek devrimci dönemde vermek gerekeceğinden, ama bu kavganın ancak proletaryanın kesin zaferi ile sonuçlanabileceğinden artık hiç bir şekilde şüphe edemezdik.

Ama tarih bizi de haksız çıkardı, bizim o zamanki görüşümüzün bir yanılsama olduğunu ortaya koydu. Hatta daha da ileri gitti: yalnız bizim o zamanki yanılgımızı savurmakla kalmadı, proletaryanın, içinde dövüşmek zorunda olduğu koşulları da baştan aşağı altüst etti. 1848'in savaşım tarzı bugün her bakımdan eskimiş, zamanı geçmiştir ve bu, bu vesileyle daha yakından incelenmeye değer bir noktadır.

Tarih bizi ve benzer düşüncede olanların hepsini haksız çıkardı. Tarih gösterdi ki, Kıta üzerindeki iktisadi gelişme durumu, o zaman, kapitalist üretimin kaldırılması için henüz yeterince olgunlaşmamıştır; ve tarih, bunu, 1848'den bu yana bütün Kıtayı kaplamış olan ve Fransa'da, Avusturya'da, Macaristan'da, Polonya'da ve son olarak da Rusya'da büyük sanayie ancak şimdi gerçekten söz hakkı veren ve Almanya'yıi da birinci sınıf bir sanayi ülkesi durumuna getiren —bütün bunlar kapitalist bir temel üzerinde, yani 1848'de pekâlâ genişlemeye elverişli bir temel üzerinde olmak üzere— iktisadi devrim ile tanıtladı.

Bu güçlü proletarya ordusu, hâlâ amaca ulaşmamış olsa da, zaferi bir tek büyük darbeyle gerçekleştirmek olanaksız bulunduğuna göre, çetin, inatçı bir savaşta mevziden mevziye yavaş yavaş ilerlemek zorunda bulunsa da, 1848'de toplumsal dönüşümü bir çırpıda sağlamanın olanaksız olduğu kesin olarak tanıtlanmış bulunmaktadır.
Link to post
Sitelerde Paylaş
Drekıncı,

Madem dıyalektıgın yasalarını eksık ve yanlıs buluyor ve hatta ıkı yasayı hıc kabul etmıyorsunuz neden boyle bır baslık actınız????

Sız Dıyalektık materyalızmın bılımsel oldugunu ıddıa ederken ben aksını savunacaktım,ancak goruluyor kı sız de benım taraftasınız !!

Eger Dıyalektık yasaları ıle ılgılı gorusunuz olumsuzsa, Dıyalektık materyalızm'ın uzerınde yuruyebılecegınız bılımsel bır yontem olamadıgını da teyıt edıyorsunuz demektır.

Benım de bastan berı orneklerı ıle anlatmaya calıstıgım budur !!

Diyalektik maddenin kendisinde, maddenin hareketinde, değişiminde, etkileşiminde vardır. Bizler de bunu görüyor ve değerlendiriyoruz. Bilim maddesel ilişkileri tüm yönleri ile ele alır, zaman içindeki değişimleri, dönüşümleri, hareketleri, hareketlerin nedenlerini ve nasıllarını ortaya çıkarır, diyalektikten anladığım budur. Bilim diyalektik düşünceyi kabul eder ve uygular. Bilim maddeyi de kabul eder ve araştırır. Diyalektik Materyalizm maddenin bilimsel açıdan ele alınıp incelenmesidir. Bu anlamda başlığı açtım ve tartışıyorum. Darwin türlerin evrimini ortaya koyduğu zaman ne genden haberi vardı ne de genetik bilimi, ama darwinin yaklaşımını daha sonraki bilimsel gelişmeler hep doğruladı. Diyalektik, heraklitostan beri var. Aynı suda iki kez yıkanılmaz yaklaşımı değişimin, dönüşümün, etkileşimin, zamanın yani Diyalektiğin en çarpıcı ifadesidir.

Yani diyeceğim o ki ben diyalektiği, zıtların birliği, zıtların mücadelesi, nicel birikimlerin nicel değişikliklere yol açtığı şeklinde değerlendirmediğim için, diyalektiği, değişim, dönüşüm, ilerleme ve etkileşimler yumağı olarak gördüğüm ve bildiğim için bu başlığı açtım. Ve bu görüşümü de sürekli savunuyorum. Benim anladığım diyalektik budur. Diğer sınıflamalar ve değerlendirmeler eksiktir. her olayı açıklamakta yetersizdir.

Bilim forumunda kalıplaşmış, değişmeyen fizik yasalarının bile olmadığını, maddeden bağımsız fizik yasası bile olamayacağını hep savundum. Madde sürekli değişim ve dönüşüm halindedir. Devinim maddenin var oluş biçimidir. Diyalektik bu açıdan maddenin hareket yasa ve kurallarıdır. Bu yasa ve kurallar da her durumda geçerli donmuş ve kalıplaşmış değildir. Değişmeyen tek yasa ve kural değişimin kendisidir.

Yani diyeceğim benim zıtların birliği ve mücadelesine, nicel ve nitel değişikliklerdeki yaklaşımına itirazım diyalektiği ortadan kaldırmıyor ve diyalektiğin bilimsel olmadığını göstermiyor. Tam tersine diyalektiğin bilimsel olması için yaptığım itirazlardır. Bir ideolojinin bilimsel olması için bilimin yaklaşımlarıyla ters düşmemesi gerekir. Bilimin yaklaşımlarını kabul etmesi gerekir. Hiçbir bilim dalı nicel birikimlerin nitel birikimlere yol açtığından bahsetmez. Hiçbir bilim dalı maddenin içinde zıtlar vardır. zıtlar çarpışır biri diğerini yok eder vs demez. Her türlü madde etkileşimleri kendi bağlamında ele alınır nedenleri ve niçinleri bulunur açığa çıkarılır. Benim anladığım diyalektik de budur.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yani diyeceğim o ki ben diyalektiği, zıtların birliği, zıtların mücadelesi, nicel birikimlerin nicel değişikliklere yol açtığı şeklinde değerlendirmediğim için, diyalektiği, değişim, dönüşüm, ilerleme ve etkileşimler yumağı olarak gördüğüm ve bildiğim için bu başlığı açtım. Ve bu görüşümü de sürekli savunuyorum. Benim anladığım diyalektik budur. Diğer sınıflamalar ve değerlendirmeler eksiktir. her olayı açıklamakta yetersizdir.

drekıncı,

Sızın anladıgınız dıyalektık ıle Marksızmın dıyalektıgı ortusmuyor,sız Marksızmden farklı bır dıyalektık savunuyorsunuz bu yuzden bırıncı ıletıden berı sızden tanım ıstemekteyım.

Acıkca goruluyor kı Marksıst dıyalektıgın en temel yasalarını kabul etmıyorsunuz,bu da onları bılımsel gormedıgınız manasına gelır,aksı halde bunları kabul ederdınız !!

Zaten sızın genel soylemlerınızın de Marksızmle bır alakası yok,sız daha cok reformıst donusum pesındesınız ama Marksızm kesınlıkle sıddet ve devrım ongorur.

Yani diyeceğim benim zıtların birliği ve mücadelesine, nicel ve nitel değişikliklerdeki yaklaşımına itirazım diyalektiği ortadan kaldırmıyor ve diyalektiğin bilimsel olmadığını göstermiyor. Tam tersine diyalektiğin bilimsel olması için yaptığım itirazlardır.

Dıyalektıgı bılımsel gormedıgınız cok acık !!

Bir ideolojinin bilimsel olması için bilimin yaklaşımlarıyla ters düşmemesi gerekir. Bilimin yaklaşımlarını kabul etmesi gerekir. Hiçbir bilim dalı nicel birikimlerin nitel birikimlere yol açtığından bahsetmez. Hiçbir bilim dalı maddenin içinde zıtlar vardır. zıtlar çarpışır biri diğerini yok eder vs demez.

Demek kı dıyalektık bılıme uygun olmayan soylemler ıcerır !!

Bravo guzel soylemıssınız de neden benı bu kadar ugrastırdınız?????

Bu arada bu baslıkta donen tartısmalara bakılırsa dıyalektık uzerıne her ne kadar yorumlar yapılsada,

genel olarak Marksıst dıyalektıgın ne oldugu cok fazla anlasılmıs ve bılınıyor gozukmuyor!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yani diyeceğim benim zıtların birliği ve mücadelesine, nicel ve nitel değişikliklerdeki yaklaşımına itirazım diyalektiği ortadan kaldırmıyor ve diyalektiğin bilimsel olmadığını göstermiyor. Tam tersine diyalektiğin bilimsel olması için yaptığım itirazlardır.

Yani şu cımbızlama tekniğini ne kadar sık kullanıyorsun.

Bu alıntılandırdığın cümlede sen bilimsel olması için bold yapıyor ve bilimsel olmadığına karar veriyorsun. Halbuki ondan önceki cümle de diyor. benim itirazım diyalektiği ortadan kaldırmıyor ve diyalektiğin bilimsel olmadığını göstermiyor.

Diyalektiği ben icat etmedim. Heraklitostan beri var. O zamandan beri de bilimsel.

Bu bakış açısı ile zaman içinde toplumların üretim ve paylaşım ilişkilerinin çözümlemesini Marks ve izleyicileri yapmış, Tarihi Materyalizmi geliştirmişlerdir. Tartıştığımız ağırlıklı konu da budur. Tarihi materyalizmin penceresinden bakarak geçmiş toplum biçimlerini ve günümüzün kapitalizmini, emperyalizmini, sosyalizmini tartıştık genellikle. Bilimsel bir analiz olduğu için ekonomik ve sosyal ilişkileri, üretim ve paylaşım ilişkilerini doyurucu olarak açıklamaktadır. Bu analiz, emek sömürü mekanizmalarını gösterdiği için ,sömürünün nasıl ortadan kalkabileceğine de ışık tutmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

drekıncı,

Sızı anlamak mumkun degıl hem dıyalektıgın ıkı onemlı yasasını kabul etmıyorsunuz,bılımde boyle seyler yok dıyorsunuz hem de dıyalektık bılımseldır dıyorsunuz !!

kendınız bılırsınız !!

Somuru dedıgınız sey yoruma tabııdır,bana gore kapıtalıstın aldıgı bolum hakkıdır ve zaten onun da bır kısmına devlete vererek kısmen ıscıye gerı odemıs olur.

Sosyalıst sıstemde de ıscının calısmasının onemlı bır bolumu devlet tarafından alınacaktır cunku devletın vergı alabılecegı bır kapıtalıst yoktur,butun gıderler ıscıden kesılecektır.

Sosyalıst sıstem,kapıtalıst sıstem kadar total gelır uretemeyecegı ıcın sosyalıst sıstemde ıscının emegı uzerındekı kesıntı kapıatlızmden daha fazla olmak zorundadır.

Sonuc olarak sosyalızm ıscı ıcın avantajlı ve emegının tam karsılıgını alabılecegı bır sıstem degıldır,pratık olarak ta denenerek gorulmustur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sosyalıst sıstemde de ıscının calısmasının onemlı bır bolumu devlet tarafından alınacaktır cunku devletın vergı alabılecegı bır kapıtalıst yoktur,butun gıderler ıscıden kesılecektır.

Sosyalıst sıstem,kapıtalıst sıstem kadar total gelır uretemeyecegı ıcın sosyalıst sıstemde ıscının emegı uzerındekı kesıntı kapıatlızmden daha fazla olmak zorundadır.

Sosyalist sistemin kapitalist sisteme avantajları çok açık ve seçiktir.

1-Çalışabilir durumda olanların tümü üretimde yer alacaktır. Tam istihdam vardır

2-Kapitalistlerin lüxü için ayrılan kısım da işçilere yansıyacaktır.

3-Çalıştıklarının tam karşılığı geri döndüğü için, çalışmaktan üretmekten zevk alır durumda olacaklardır.

4-İşsiz kalma korkusu olmayacaktır. Daha rahat ve huzurlu olarak daha çok üretim daha çok refah hedefi önde olacaktır.

5-Bilim ve teknolojiyi geliştirmek, daha az kol emeği daha fazla kafa emeği ile büyük üretimler gerçekleştirme tüm toplumu rahatlatacaktır.

6-Kar etme, zarar etme gibi kavramların papucu dama atılacaktır. Toplumsal yarar ön plana çıkacaktır.

7-Dengeli kalkınma insanları tatmin edecek. zengin fakir arasında uçurumlar olamayacağı için, huzursuzluklar, kıskançlıklar vs. daha az olacaktır.

8-Kapitalistlerin yarattıkları altyapı dengesizliği bir süre sorun yaratacaktır ama hem gelişmiş yöreleri herkesin yararlanmasına açarak, hemde gelişmemiş bölgeleri hızla kalkındırarak dengeli ve topyekün kalkınma gerçekleştirilerek. herkesin mutluluğu için uygun ortam yaratılmış olacak.

9-Her türlü kumar ve haksız kazanç olanaklarına geçit verilmeyerek, insanın insanı sömürmesi ve kazıklamasının önü tıkanacaktır.

10-Güçlü ve zengin sosyalist devlet her türlü projeyi, Kamu yararına Global toplumsal projeleri yaşama geçirerek kalkınmayı en üst düzeye çekecektir.

11-İnsanın insanla mücadelesi sona ereceği için savaşlar son bulacak, silahlara ayrılan masraflar da toplumun refahına tahsis edilecektir.

12-Devletin mülkiyet bekçiliği sona ereceği için polisin görevi yalnız adi suçlarla sınırlanacaktır.

13-Gelir dağılım adaletsizliğinden kaynaklanan suçlarda azalma olacağı için adalet mekanizmalarının yükü hafifleyecek, masrafları daha az olacaktır.

14-Devlet giderek sönümlenecek, devlet bir baskı aracı olmaktan çıkıp yalnız üretim planlaması yapan bir yapıya kavuşacaktır.

vb.

Kapitalizmin ne olup ne olmadığı gözümüzün önünde duruyor. Nelere yol açtığını hepimiz biliyor, görüyoruz.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

drekıncı,

Saydıgınız maddeler buyuk bır hevesle uygulandı,sonuc aclıktan olen on mılyonlar,cocuklarını yıyen ınsanlar,aclık,sefalet ve fuhus ve kacarcasına kapıtalızme gerı donus !!

Gercekten bu tartısma ıyıce anlamsızlasmaya basladı,hem dıyalaektıgın yasalarını kabul etmeyeceksın hem savunmak ıcın baslık acacaksın,hem devrımı kabul etmeyeceksın hem sosyalıstım dıyeceksın.

Ustelık kıbarlık ettıgıme bakma dıyalektıgın d sınden haberın yok,safı muhalefetsın !!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Diyalektiğin ne olup olmadığını yazdım. Hala diyalektiğin yasalarını kabul etmeyeceksin gibi laflar ediyorsun.

Sosyalizmin ne olup olmadığını dilimin döndüğü kadar anlatıyorum.

Yine, ne biçim sosyalistsin diye kendi kafana göre değerlendirme yapıyorsun.

Ben kendimin ne biçim bir sosyalist olduğumu gayet iyi biliyorum.

Elbette sizlerin kafasında canlandırdığınız tip sosyalist değilim.

Evet tartışma anlamsız hale geldi.

Ben, söylemek istediklerimi genel anlamda söyledim. Umarım izleyenler yararlanmışlardır.

Safi muhalefetin kim olduğuna izleyiciler karar verir.

Diyalektiğin nicelik, nitelik ve zıtların savaşımı konularını sosyalist arkadaşlarla ayrıca tartışabiliriz.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Diyalektiğin nicelik, nitelik ve zıtların savaşımı konularını sosyalist arkadaşlarla ayrıca tartışabiliriz.

Yanı benım yerıme sen gecıyorsun kendı yerıne de baska sosyalıst arıyorsun eh hayırlı olsun !!

Sosyalıstlerle yapacagın dıyalektık tartısmasında sana basarılar karsındakılere de sabır dıleyerek sızınle olan tartısmama son vermek zorundayım cunku baslangıc cızgınızden sapıp benım tarafıma gectınız,sosyalıstlıgınıze gelınce Marksıst olmadıgınız kesın kı o da benım Marksızmın gecersız kaldıgı yonundekı gorusum ıle uygundur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen kapitalizmi savunuyorsun. Seninle tartışmalarımız zaten bu zeminde oldu. Ve sonuçsuz kaldı. Ben karın kaynağının işçi emeği olduğunda israr ettim. Sen, karın kaynağının nereden geldiğini gösteremedin. Ben sınıflı toplumların varlığını ve bunun da üretim araçlarının özel mülkiyetine ve buna dayalı emek sömürüsüne dayalı olduğunu savundum sen bunları da inkar ettin.

Ben diyalektiğin bir bütün olduğunu, maddelerin ve toplumların sürekli etkileşim, dönüşüm ve değişim halinde olduğunu savundum. Senin bu konuda ne dediğin belli olmadı, sürekli muhalefet ettin.

Sosyalist arkadaşların diyalektiği tanımlarken nicel-nitel değişim maddesi ile zıtların birliği ve mücadelesine itiraz ettim, itirazımı gerekçelendirdim. Onlardan yanıt bekliyorum

Sen sosyalist değilsin ki senin yerine geçip sosyalist arkadaşlarla tartışayım.

Sosyalist arkadaşlarla tartışmalarımız daha verimli olacaktır. Onlarla zıtların mücadelesini vermeyeceğiz. Birimiz diğerimizi ortadan kaldırmayacak, birbirimizi tamamlayacağız :D

Maddeyi ve toplumu objektif ele alıp değişim ve dönüşüm yasalarını bu objektiflik içinde arayacağız. Bizim devrimci, reformist, oportunist, pasifist olmamız ve subjektif değerlendirmelerimiz bu objektif gerçekleri, somut durumu değiştirmeyecektir. Objektif durumun objektif tespitini yapacağız. Bizim subjektivitemiz, (plan, proje ve hedeflerimiz) bu objektifliğin üzerine inşa edilecektir. Objektif gerçekliği istek ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda değiştirmemizi sağlayacaktır. (bilimin kulvarı da budur) Bunu başarabilmemizin yolu maddeyi ve toplumu doğru değerlendirmekten geçer. Düşüncelerimizi gerçekleştirmenin yolu; başta işçi ve emekçi sınıflar olmak üzere geniş kitlelere götürmek ve onlar tarafından kabul edilmesinden geçer, Düşüncelerimizin uygulanabilir olmasından geçer, vs vs,

Bu tartışmalardan pek çok sonuç çıkar, pek çok yeni tartışmalara da gebedir. Ama bu tartışmaları bir sidik yarışı gibi algılayıp galip çıktığına hükmediyorsan bununla sevinip övünebilirsin. Bu tartışmalarda bildiklerime en küçük bir katkın olmadı. Savunduklarımın da sana katkısı olup olmadığını bilmiyorum. Olmamış gibi görünüyor. Çünkü kapitalizmin üstünlüğünde israr ediyorsun.

Umarım izleyenler yararlanmışlardır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...