Jump to content

DİYALEKTİK ve TARİHİ MATERYALİZM


Recommended Posts

Ama otomobili taksi olarak kullanıp başkalarını bir yerden bir yere taşırsanız o zaman kazancınız şoförlük hizmetinizin karşılığıdır. Şöförlüğü siz değil de başka birine yaptırıyorsanız. İşte o sizin işçiniz olur ve bütün giderlerden sonra size kalacak para temelde çalıştırdığınız işçiye vermediğiniz kısımdır. Artık bunu P, P’ gibi hesaplarla ekonomi bilen biri ortaya koysun.

Ekonomı bılenlerde yardım ıstemene ne gerek var beynını calıstırsana,Taksı plakası besyuz mılyar yanı bunu yatıran veya borclanarak alan kısı hıc kar almayacak,bunu sofore bırakacak oyle mı???

Zaten taksı plakası olmasa hıc bır sofor ona kar vermez kı,bulur bır araba kendı calısır

Taksı sahıbının kar'ı plaka yatırımından gelır,ıste kalın kafanız bunu anlamaz,sosyalızm de de taksı plakası olmaz,kaymaksız sutun degerı de o kadar olur !!

Taksı plakasına 500 mılyar yatıran bırısı bunu bankaya koysa senede 75 mılyar para alır yanı ayda 6 mılyar,eger taksı plakası degerlenemzse,taksı sahıbı ayda 6 mılyar reel olarak zarar eder,bu zararını kompanse etmek ıcın de dogal olarak aracından soforlu veya soforsuz para kazanmak zorundadır,bunun yanında kaza rıskı,teror rıskı,gasp rıskı vs gıbı de bır yıgın rısk almaktadır.

Gercek hayat boyle degıldır,taksıcelerın buyuk bolumu plakaların asırı degerlendıgı donemler dısında zarar eder,onun dısında orada calısan sofor hıc bır sey uretmez ama para kazanır,aldıgı paranın vergısını vermez vs vs

Ve de bır taksı de soforluk yapan bır ınsan bır amele kadar emek harcar mı??

Harcamaz ama daha fazla veya esıt kazanır bu da gosterır kı kazancın pıyasadakı karsılıgı verılen emkle olculmez,harcanan sure ,asgarı gecım sartları ve pıyasa sartlarının arz ve talebın bır karısımıdır.

Bır taksı sahıbının de bır fabrıka sahıbının de para kazanıp kazanmadıgı bugunun konusu degıldır,ve kazanclar reel olarak oradan dısarı cıkarılmadıgı takdırde kazanc olarak addedılemez,cunku gunlerce aylarca kar eder gozuken muessseler bır gecede de batabılır ve gecmısın tum karlarını cok kısa surede gerı verebılır,bunun nedenı pıyasa rısklerıdır,ornegın tum alacaklarını YTL olarak tasıyan fırmalar son dovız yukselıslerınde portfoylerındekı cırodan %25 kaybettıler,yanı karı %25 olan muesseselrın butun karları uctu gıttı,bır savas bır deprem anıda boyledır,krız anları da boyledır nasıl ev fıatları dustu ıse taksı plaka fıyatları da dusmustur,plakada 100 Mılyar dusus olsa bu gecmıste kı kac yılın karını goturur???

Anlatmak ıstedıgım ekonomık hadıseler 2+2=4 gıbı ıslemez,orada gerceklesen ne ıse ona bakılır,ıscı maasını alıp sıstem dısına cıkardıgı ıcın onun karı zararı bellıdır,ama onun sıtem dısına cıkardıgı para patronun lehıne mı aleyhıne mı bunu o anda bır cok sektor ıcın bılemezsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 867
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Doğrusu deha konuştukça, değerlendirmeler yaptıkça. Korkmaya, tüylerim diken diken olmaya başladı.

Eee bu ısler hanım evladı ısı degıl,bınlerce can gıttı !!

Daha çocukken sol adına, solcuları provakasona getirmek için özel yetiştirilmiş biri olduğunu düşünmeye başladım.

Hayranım zekana,aklın sıra bel altından mılletı gaza getıreceksın,sen cok mu roman okuyorsun bakım??

Kızgınlığı borsa spekülatörü dediğim için değil,

Hala bu soyledıklerını ıspat edemedıgın ıcın adı ve serefsız bır ıftıracısın, eh bunun yanına ozel yetıstırılmıs ajanlıgı da katmıssın yakısır.

konuştukça iç yüzü açığa çıktığı içindir. Kızgınlıkla anlattıklarının ne anlama geldiğini, söyledikleri, savundukları nasıl kendini ele verdiğini, ne çamlar devirdiğini farkettikce çileden çıkıyor.

Şu alıntıların arka planını sizler değerlendirin.

hah haah fıkrı plandakı yenılgını boyle mı gıdereceksın bakım zavallı sefıl,senın pesınden gelen ıscı var mı ona bak!

Onlarca soru cevapsız duruyor !!

ve nedense Ukrayna da aclıktan olen mılyonlar ve bırbırını yıyen ınsanlar hakkında tek kelıme yok,

Bu mu senın cennetın???

Neden bu kadar ınsan kapıtalızme gerı dondu otsene cennet bulbulu,tek yaptıgın kıssel saldırı onları da ıspat edemedıgın surece adı ve serefsız ıftıracı etıketınden kurtulamazsın !!

Alıntı yaptıgın cumlelere sonuna kadar sahıp cıkıyorum ve Mahır ın dava arkadasları veya eskı buyuk kafaların da buyuk bolumu bu tıp soylemlerde bulunuyor.

Hatta ne enteresan o donemde Mahır le yatmıs bır suru orgut kurmus 8 sene ıcerde yatmıs efsane kadın lıder sonradan dıyor kı (o da doktor)

'Oglumu unıversıteye gonderınce olay olacak dıye tedırgın oluyorum'

Halktan kopuldugunu hemen hepsı soyluyor !!

Gelişen sol hareketin içine sokulan ajan provakatörler gençleri şiddet eylemlerine sürükledi.

Afferın sana ama bunu yapan TC ordusu degıl,yabancı ulke servıslerı ıdı !!

TC ordusu o gun bu darbeyı yapmasa ne olacaktı hadı cozum gosterın !!

Sol devrıme gıtmıyordu olay,karsıda kuvvetlı sag hareket vardı tamamen ıc savas ve mezhep catısmasına doner tas ustunde tas kalmaz ulke harap olurdu.

Bana bır kısı cozum gostersın !!

her gun 20 kısı olmeye devam etsın ulkenın butun tesıslerı harap olsun!!

Ordu neden bes sene on sene sonra darbe yapacagım dıye genclerı oldurtsun,ne menfaatı var darbe yapmaktan??

Darbe baska ulkelerın planlarını engellemedı mı??

En azından degıstırıp tek ve kuvvetlı bır orgut etrafında toplandıklarını gormedık mı??

12 Eylulde su oldu bu oldu dıye zırlayan sozde sosyalıstler bıze SSCB veya Cın veya dıger ulkelerde oldurulen,aclıktan olen on mılyonların hesabını veremıyorsa,barı 12 Eylulden once oldurulen 10 bın kısının hesabını versın,bu 10 bın kısıyı kım oldurdu ve ne hakla ??

Ondan sonra 18 ıdamın hesabı sorulsun !!

Sırın gozukecegım dıye maskara olmak bazılarının kacınılmaz kaderı olsa gerek !!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ekonomı bılenlerde yardım ıstemene ne gerek var beynını calıstırsana,Taksı plakası besyuz mılyar yanı bunu yatıran veya borclanarak alan kısı hıc kar almayacak,bunu sofore bırakacak oyle mı???

Zaten taksı plakası olmasa hıc bır sofor ona kar vermez kı,bulur bır araba kendı calısır

Taksı sahıbının kar'ı plaka yatırımından gelır,ıste kalın kafanız bunu anlamaz,sosyalızm de de taksı plakası olmaz,kaymaksız sutun degerı de o kadar olur !!

Plaka parası nerden çıktı? Birilerine haraç veriyor diye bunu vatandaştan mı çıkaracak. Vatandaşın evinden işine, işinden evine otomobille gidişin kaymaklısı kaymaksızı neymış?

Taksı plakasına 500 mılyar yatıran bırısı bunu bankaya koysa senede 75 mılyar para alır yanı ayda 6 mılyar,eger taksı plakası degerlenemzse,taksı sahıbı ayda 6 mılyar reel olarak zarar eder,bu zararını kompanse etmek ıcın de dogal olarak aracından soforlu veya soforsuz para kazanmak zorundadır,bunun yanında kaza rıskı,teror rıskı,gasp rıskı vs gıbı de bır yıgın rısk almaktadır.

Gercek hayat boyle degıldır,taksıcelerın buyuk bolumu plakaların asırı degerlendıgı donemler dısında zarar eder,onun dısında orada calısan sofor hıc bır sey uretmez ama para kazanır,aldıgı paranın vergısını vermez vs vs

Plaka ücreti geyiği. Ne plakaymış, 300 gram tenekenin değeri 10 araba ediyor. İşte kapitalist ekonomi bu.

Bır taksı sahıbının de bır fabrıka sahıbının de para kazanıp kazanmadıgı bugunun konusu degıldır,ve kazanclar reel olarak oradan dısarı cıkarılmadıgı takdırde kazanc olarak addedılemez,cunku gunlerce aylarca kar eder gozuken muessseler bır gecede de batabılır ve gecmısın tum karlarını cok kısa surede gerı verebılır,bunun nedenı pıyasa rısklerıdır,ornegın tum alacaklarını YTL olarak tasıyan fırmalar son dovız yukselıslerınde portfoylerındekı cırodan %25 kaybettıler,yanı karı %25 olan muesseselrın butun karları uctu gıttı,bır savas bır deprem anıda boyledır,krız anları da boyledır nasıl ev fıatları dustu ıse taksı plaka fıyatları da dusmustur,plakada 100 Mılyar dusus olsa bu gecmıste kı kac yılın karını goturur???

Kapitalist ekonominin kumar ekonomisi olduğunu itiraf ediyorsun yanı. Yıllarca kazanıp biriktirdiğin bir gecede buharlaşabilir yani. Halbuki para veya menkul kıymet yerine diyelim ki altın biriktirmiş birisi, Bir gecede buharlaşır mı?

Anlatmak ıstedıgım ekonomık hadıseler 2+2=4 gıbı ıslemez,orada gerceklesen ne ıse ona bakılır,ıscı maasını alıp sıstem dısına cıkardıgı ıcın onun karı zararı bellıdır,ama onun sıtem dısına cıkardıgı para patronun lehıne mı aleyhıne mı bunu o anda bır cok sektor ıcın bılemezsınız.

Medyumlara veya borsa spekülatörlerine danışmak gerek her halde. Onlar gaipten haber verirler.

İşte bu dahi arkadaşımın bilimsel çözümlemeleri. Ne inciler döktürüyor farkında değil. Bu kafa; Diyalektik ve Tarihi Materyalizmin bilimsel olup olmadığını anlayabilir mi?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Plaka parası nerden çıktı? Birilerine haraç veriyor diye bunu vatandaştan mı çıkaracak. Vatandaşın evinden işine, işinden evine otomobille gidişin kaymaklısı kaymaksızı neymış?

Degıl mı ne gerek var taksı plakasına,taksımetreye,her kes bos vaktınde bırbırını tasısın olsun bıtsın!!

Plaka ücreti geyiği. Ne plakaymış, 300 gram tenekenin değeri 10 araba ediyor. İşte kapitalist ekonomi bu.

Hay bın kunduz,kagıt parcalarının uzerıne de 100 Usd yazıp bıze kaskallıyorlar,aslında o da bıldıgımız kagıt !!

Kapitalist ekonominin kumar ekonomisi olduğunu itiraf ediyorsun yanı. Yıllarca kazanıp biriktirdiğin bir gecede buharlaşabilir yani. Halbuki para veya menkul kıymet yerine diyelim ki altın biriktirmiş birisi, Bir gecede buharlaşır mı?

Tabıı kı buharlasır, altın fıatları da duser cıkar,bır kac gunde %25 yukselıp dusebılır o da karını goturur!!

Ukrayna da aclıktan olenler ve bırbırını yıyenlere ne zaman cevap verecen bakım cennet vaadcısı,

Izledın mı lınkını verdıgım vıdeoları,sızladı mı acaba vıcdanın??

Neden bu kadar ınsan kapıtalızme gerı dondu??

Anlatsana bıze cennetcı amca,yuz mılyonlarca ınsan aptaldı da sen mı kaldın akıllı ??

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hay bın kunduz,kagıt parcalarının uzerıne de 100 Usd yazıp bıze kaskallıyorlar,aslında o da bıldıgımız kagıt !!

10 TL lik kağıt paranın yanına bir sıfır kafadan atınca 100 TL olur. 1980 den sonra sıfır ata ata kağıt parada yer kalmadı. Bir sene önce 100 lira alırken bir sene sonra 1000 lira aldık. daha sonra 10000, 100000, daha sonra 1000000, milyarlar, trilyonlar, katrilyonlar. Paramıza sıfır atınca katrilyoner mi olduk.

Plakayı menkul değer yapan şey nedir?

Sen bırak sosyalist ekonomiyi, Önce kendi kapitalist ekonominin ne olduğunu öğren.

Kapitalist ekonomi bile olsa paranın değerini korumasının veya korumamasının arkasında ne yatıyor farkında değilsin. Kafan borsaya endekslenmiş. Acaba ful as mı gelir beş benzemezmi diye kağıtları dağıtanın eline bakıp duruyorsun. Beşbenzemez gelirse bunu başkalarına nasıl ful as diye yuttururum, buna kafa yorup duruyorsun.

Forumun bir yerlerinde paranın ne olduğuna ilişkin bir yazım var. Bul oku öğren.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ukrayna da aclıktan olenler ve bırbırını yıyenlere ne zaman cevap verecen bakım cennet vaadcısı,

Izledın mı lınkını verdıgım vıdeoları,sızladı mı acaba vıcdanın??

Propaganda filmlerinden oldum olası uzak dururum. Vurdulu kırdılı filmleri sevmem. Bu filmlerde hep öldürülenlerin yerine koyarım kendimi. Esas oğlanı kahraman bulmam. Arenada boğanın tarafını tutarım.

Ben yaşamın tarafındayım. Ölüme sebep olanlardan nefret ederim.

Asmayalım da besleyelim mi? Hiç hicap duymadan kitlelere seslenebilenlerden nefret ederim. Onları temize çıkarmak isyeyenlerden de.

Üç kuruşluk kar için işçileri açlık ve sefalet şartlarında çalıştıranlardan, Fabrikasındaki çalışanların yaşam standardından çok yüksek standartta yaşayan kapitalistlerden, işçiyi insan değil bir üretim makinası görenlerden nefret ederim. vs. vs.

Gerisi fasa fiso.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu baslik altinda simdiye kadar yapilan yazismalar bence objektif katilimcilara Marksizmin modasi gecmis, antibilimsel ve hatta pek cok ozelligiyle dinlere yaklasan bir dusunce sekli oldugunu gostermeye yeter.

Sosyalizmin ideallerinde kotu bir taraf yok. Elbette herkes ister haksizliklardan, adaletsizliklerden arindirilmis bir ekonomik duzeni. Ama Marksizm, 19. yuzyildan kalma, modasi gecmis ve yanlis felsefi ve ekonomik fikirlere dayanan bir dusuncedir. Uygulanabilir (ve uygulanmis) sekilleri basarisizliga ugramis, sistemi bizzat yasayanlar o sistemden kacmis ve kapitalizme siginmislardir.

Bu baslik altinda yazan sosyalist arkadaslar bu soylenenlere buyuk bir ofkeyle karsi cikip kapitalizmin kotu taraflarini gundeme getiriyorlar devamli. Halbuki tartisilan nokta kapitalizmin ne kadar iyi bir sistem olup olmadigi degildir, tartisilan sey Marksizm ve Marksizme dayali sosyalist sistemlerdir. Marksizmin savunuculari kas yaparken goz cikariyorlar. Kapitalist sistemdeki sorunlardan yakinip, cozum olarak cok daha sorunlu ve daha kotu bir secenek oneriyorlar.

Sosyalizmin yasanmis orneklerinden ders cikaran, daha cagdas ve bilimsel teorilere, fikirlere dayanan fikirlerle insanlarin karsisina cikmiyorlar. Eski paradigmalarini asmis bir goruntu cizmiyorlar. Tam tersi, cagin disinda kaldiklarini her tavirlariyla belli ediyorlar. Cagimizin bu derece karmasik ekonomik sisteminde meselenin isci sinifi ve patronlardan ibaret olmadigini goremiyorlar. Olayi isci sinifi degil, daha genis bir ifade ile "emekci sinifi" ile niteleyen sosyalistler bile meselenin icyuzunu yeterince anlayip analiz edemiyorlar. Gunumuzun internet caginda, hizmet sektorunun bu kadar gelistigi ve hayatlarimizin her ayrintisina girdigi cagdas ekonomide serbest meslek, kontratli calisma, gecici sure maasli kontrat, iki iste calisip birinde ucretli, birinde kendi isini yapan kisi olmak, vs gibi kendi kafalarindaki tipik siniflandirmaya uymayan pek cok gecim bicimi oldugunu, pek cok insanin hem ucretli hem kendi isinin sahibi kisiler oldugunu (iki ayri gelir kapisi), elaman calistirmayan isyerlerinin gunumuzde mumkun oldugunu (internetteki on-line is yerleri, web sayfalarindan para kazananlar, vs), pek cok ucretlinin yatirimlari oldugunu (kira geliri aldiklari evler, borsadan aldiklari hisse senetleri, ki hisse senedi bir kisiyi o hissesini aldigi sirketin kismi sahibi yapar), vs gormuyor, bu karmasik ekonomik iliskileri anlamiyorlar.

Bugun pek cok dev sirketin patronunun kim oldugu belli degildir. Yuzlerce, binlerce hisse sahibinden olusan sirketlerdir onlar. Bu hissedarlarin bir kismi sirketin onemli yuzdelerine sahip buyuk hissedarlar iken, pek cogu kucuk hissedarlardir. Sirketi patron degil, yonetim kurulu yonetir. Kendilerine bir CEO secerler. Maasli bir yoneticidir bu adam. Elbette ki kendisine de sirketten onemli miktarda hisse verilir, sirketin durumunu iyilestirmek kendisine de avantaj saglasin diye.

Bu sirketlerin pek cogu, en azindan batida boyle bu, hemen hemen tum calisanlarina "stock option" denen hisseler dagitir. Yani calisanlari sirketin kismi sahipleri, hissedarlari haline getirirler. Sirketin soforunden muhendisine ve mudurune kadar herkes, rolu olcusunde belli miktarda hisse alir.

ABD'de sirketlerin tipik maasli calisanlarinin yukselerek sirketin CEO (Chief Executive Officer), CFO (Chief Financial Officer), CTO (Chief Technical Officer) gibi mevkilerine geldikleri gorulmemis seyler degillerdir. (Ornegin General Electric sirketinin eski unlu CEO'su Jack Welch, sirketteki isine bir muhendis olarak baslamistir).

Bu derece karmasik hale gelmis bir sistem, Marks'in 19. yuzyilda gordugu ve elestirdigi kapitalizmden cok daha farklilarmis, evrim gecirmis bir sistemdir.

Pek cok maasli eleman, pek cok is sahibinden daha fazla kazanmaktadir bu sistemde.

ABD'de 5-10 yillik piyasa tecrubesi olan bir muhendis yillik 100-150 bin dolar civari maas alabilmektedir. Bu pek cok kucuk isyeri sahibinin yillik kazancindan fazladir. Ki bu alelade bir muhendis. Bir de yonetici pozisyonlarini, ust duzey satis pozisyonlarini, vs dusunun. Maasli islerin gelirleri yuzbinlerce dolara, yarim milyon dolarin ustune cikmaktadir bazi pozisyonlar icin.

Bu evrim gecirmis sistemi eski kriterlerle, 19. yuzyil felsefeleriyle degerlendiremezsiniz.

Bu sistemi elestirip daha iyiye goturmek istiyorsaniz, bugunku sisteme bakmalisiniz. 19. yuzyildaki kapitalizme degil.

Bu sistemi daha iyiye goturecek cozumlerin de, bu sistemin icinden cikacagi, bu sistemin daha da degisip gelismis, bir bakima 'evrimlesmis' hali olacagi cok aciktir.

Bu sistemdeki sosyal sorunlar cozulurse, issiz insanlarin sokaklara dusmesi, ac kalmasi onlenirse, herkese is saglamak, is bulamayanlarin ise en azindan basinin ustunde bir cati, karnina da girecek yemek bulmasi mumkun hale getirilirse, bu sistem yasanacak bir hal alir. Bu ise hep bahsettigim, sosyal politikalarin yayginlastirildigi, sosyal demokrat siyasetin hakim oldugu bir kapitalist ekonomide mumkun olacak birseydir.

Adaletsizlikler yok olmaz, fakat dunya ideal degildir. Ideal sistemler ancak kafamizda yarattigimiz utopyalarda vardir. Onlara ise gercek dunyada rastlamayiz.

Gercek dunyada rastlayabilecegimiz en iyi cozum, halen pek cok bati ve kuzey avrupa ulkesinin yasadigi turde bir duzendir. Ozel mulkiyetin mevcut oldugu, fakat sosyal hizmetlerin tum halka yayginlastirildigi turde duzenlerden bahsediyorum. Ulasabilecegimiz pratik acidan mumkun en iyi duzen o tur bir duzendir, benim fikrime gore.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Drekinci'nin ve diger sosyalist arkadaslarin iyi niyetini goruyorum. Haksizliklara, adaletsizliklere karsi ciktiklarini dusunuyorlar. Ezileni, hor goruleni koruduklarini dusunuyorlar. Fakat bunu yaparken, icinde yasadiklari sistemi iyi analiz etmedikleri, hatta dogru durust anlamadiklari anlasiliyor. Evet, burada yorum yapan pek cok sosyalist arkadas, bir kismi hayat tecrubesi eksikliklerinden (genc olduklari icin), bir kismi ise kendilerini bilerek veya bilmeyerek bu bilgilerden uzak tuttuklari icin, elestirdikleri kapitalist sistemi tam bilmiyorlar, anlamiyorlar.

Demokrasi paradoksu basliginda, benim onerdigim sertifikali secme/secilme hakki konusunu konusurken drekinci 'onerilen sinav sorularini bilmeden de bir vatandasin kendi cikarinin ne tarafta oldugunu gormesi mumkundur' diyordu. Peki o zaman soruyorum, neden bu cikarinin nerede olacagini goren vatandaslar, cikarlarini hic sizin sol partilerde gormuyorlar? Neden bu partiler %1 bile oy alamiyor? Ya bu kisilerin kendi cikarlarinin hangi tarafta oldugunu gorebildikleri iddiasi dogru degildir, ya da cikarlari sizin tarafinizda degil, sistemi savunan ve koruyan partiler tarafindadir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sosyalizmin yasanmis orneklerinden ders cikaran, daha cagdas ve bilimsel teorilere, fikirlere dayanan fikirlerle insanlarin karsisina cikmiyorlar. Eski paradigmalarini asmis bir goruntu cizmiyorlar. Tam tersi, cagin disinda kaldiklarini her tavirlariyla belli ediyorlar. Cagimizin bu derece karmasik ekonomik sisteminde meselenin isci sinifi ve patronlardan ibaret olmadigini goremiyorlar. Olayi isci sinifi degil, daha genis bir ifade ile "emekci sinifi" ile niteleyen sosyalistler bile meselenin icyuzunu yeterince anlayip analiz edemiyorlar. Gunumuzun internet caginda, hizmet sektorunun bu kadar gelistigi ve hayatlarimizin her ayrintisina girdigi cagdas ekonomide serbest meslek, kontratli calisma, maasli calisma, gecici sure maasli kontrat, iki iste calisip birinde ucretli, birinde kendi isini yapan kisi olmak, vs gibi kendi kafalarindaki tipik siniflandirmaya uymayan pek cok gecim bicimi oldugunu, pek cok insanin hem ucretli hem kendi isinin sahibi kisiler oldugunu (iki ayri gelir kapisi), elaman calistirmayan isyerlerinin gunumuzde mumkun oldugunu (internetteki on-line is yerleri, web sayfalarindan para kazananlar, vs), pek cok ucretlinin yatirimlari oldugunu (kira geliri aldiklari evler, borsadan aldiklari hisse senetleri, ki hisse senedi bir kisiyi o hissesini aldigi sirketin kismi sahibi yapar), vs gormuyor, bu karmasik ekonomik iliskileri anlamiyorlar.

Sayın mantık,

Şu yazdığınız paragraf bile,bizim anlatmak istediklerimiz ile sizin anladıklarınız arasındaki uçurmu göstermeye yeter diye düşünüyorum.

Teker teker gidelim, hizmet sektörü gelişti diyorsunuz,haklısınız, hizmet sektöründe "emekçi" yok mu?Restoran'da komi,otoparkta vale,sinemada yer gösterici yok mu?

Hizmet bir üretim değilmidir?Elbette üretimdir.Bunu anlamanız için çok tanıdık ve basit bir iktisadi terimin tanımını yapalım.

GSMH (Gayri Safi Millî Hasıla), bir ülke vatandaşlarının veri bir yıl için ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin, belli bir para birimi karşılığındaki değerinin toplamıdır.Üretim içine hizmet,sanayi,tarım,hepsi vardır.Yani hizmet sektörünün gelişmesi, "üretimin" olmadığı anlamına gelmez.Aksine zaten üretim hesaplanırken "mal ve hizmet toplamı" alınır.

Geçim biçimlerine gelince, işçilerde maaşlı çalışıyor zaten,bu yeni bir şey değil.Yarı zamanlı veya belirli zamanlı,bunlar işin özünü değiştirmiyor, 1 aylık işe alınan da, part-time çalışanda "çalışıyor" sonuçta.Bunlar farklılaşma değil,yanılıyorsunuz.Serbest meslek dediğimiz şey, en basit anlamı ile esnaflardır.Küçük esnaf veya büyük esnaf, üretilen mal ve hizmetleri, üretildiği yerden alıp, bulunduğu yerde satma/dağıtma/kiralama işlerini yapıyor.Bu da bir üretimdir.Ve bu da "yeni bir olgu" değildir.İnternet üzerinden para kazananlar,veyahut işçi çalıştırmayıp kendi işini yapanlar.Burada değinmemiz lazım olan konu, çağın getirdiği, "uzmanlaşmada ki ilerleme" olabilir.Emekçiler nitelikli/niteliksiz diye ayrılır.Niteliklilerde kedni içlerinde ayrılır.Bir mühendis ,çalıştığı yerde maaşı iyi,statüsü yüksek dahi olsa,sonuçta emekçidir.Kol gücü değilsede zihin gücü ile çalışır, ve yıllarca okuyarak harcadığı emeğin üstüne koyarak,hakkını alır/almak ister.Burada uzmanlaşmış ve çok nitelikli işçilerin, durumlarının iyileşmesi, bir nevi küçük burjuvazi olmaları,olayın aslını değiştirmiyor.Sonuçta bir ülkede 100 işçiye ihtiyaç varsa,ancak 10 mühendise ihtiyaç olur.Bu toplam 110 kişi emekçidir.Sermayedar değildir, üretim araçları bunlarda değildir,sermayedardadır.Emeğini ortaya koymayan mühendis para kazanamaz.Oysa sermayedar kazanır.Hisse senedi dediğiniz şey de budur işte, sermaye ortaklığı.

Ancak bu hisse senedi sahiplerini,küçük yatırımcıların, hiçbir söz hakkı olmadığı gibi, temettülerden komik rakamlar alabilir.Borsa denilen kumar masasında, çoğunlukla kaybeden küçük yatırımcıdır.Bugün İMKB için ufak bir araştırma yaparsanız,işlemlerin ve hisselerin % kaçının küçük,kaçının büyük yatırımcıda olduğunu öğrenebilirsiniz.Keza ne kadarı yabancı ne kadarı yerli.Ve "finans kapital" denilen bu sistemin,nelere gebe olduğu, nefret ettiğiniz o devlet müdehalesinin nasıl yaşandığını hep birlikte gördük.

Üstelik şunu hep gözden kaçırıyorsunuz.Kapitalizm tekelcidir,tam rekabet piyasası hiç bir zaman bir varsayımdan öteye gidememiştir.Bütün regülasyonlara ve kısıtlamalara rağmen,istikameti de tekelciliktir.Bazı piyasalar,kendi şartları gereği, oligopol yapıda olabilir.Aksak rekabet piyasalarının ise nasıl işledğini görüyoruz.29 buharından sonra kapanan ve büyükler tarafından satın alınan binlerce banka vardır.Bugün ki krizde de durum benzerdir.Birçok iflas veya "birleşme"ye tanık olduk.Büyükler küçükleri yuttu,piyasada tutunamayanlar battı.

Unuttuğunuz bir noktada "bahsettiğiniz sosyal hizmet yaygınlığı" ve insanca yaşam koşullarının, sosyalistlerin,işçilerin mücadeleleri ile kazanıldığını, kapitalizm ile işçi sınıfının Avrupa'da uzlaştığı, ve emperyalizm olgusu.Yani sömürgeden gelen refah akışının varlığı.Bütün bunları es geçerek,bizim fikirlerimizi "çağdışı" olarak yorumlamak,ancak konunun tamamını göz önüne almamak ve alamamaktan ileri gelir.Ütopyacılıkla suçlanan bizlerin karşısında, tam rekabet,tam istihdam,görünmez el ve tam bilgi/şeffaflık ile oluşmuş "piyasaların" varlığı varsayımı üzerine eleştiriler yapılıyor.

Kusura bakmayın ama, siz Allah'ı,Tanrı'yı,İsa'yı -adına ne derseniz artık- atmışsınız ama "piyasa" yeni tanrınız olmuş.Tanrı'nın iradesi gibi "piyasa iradesinden" bahsediyor,piyasa davranışlarını "insani davranışlar" ile betimliyor,mesela "piyasalar bugün hareketli,piyasalar bugün endişeli",hatta bunun "doğal düzen "olduğunu savunuyorsunuz.Piyasa istedi oldu!

Son sözüm herkese;

Harun Yahya iddialarından, propaganda filmlerinden ve ne olduğu belirsiz kaynakalrdan yapılan suçlamalar yerine, gerçekten konuya hakim olarak ve konuyla alakalı olarak,konunun mantığını kavrayarak, eleştirler getirmenizi rica ediyorum.Marksizmin,reel sosyalizmin,vb. eleştirisi yapılamaz değildir.Ancak öyle argümanlar,öyle yanlışlarla karşımıza geliyorsunuz ki, önce en baştan bazı şeylerin anlatılması gerekli oluyor.

Neyse,

Saygılar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sultangaliyev,

hizmet sektörü gelişti diyorsunuz,haklısınız, hizmet sektöründe "emekçi" yok mu? Restoran'da komi,otoparkta vale,sinemada yer gösterici yok mu?

Peki buradan "emekci iktidari"nin en iyi cozum oldugu sonucu nasil cikiyor? Eskiden proleterya diktatorlugu deniyordu, simdi en azindan terimlerini guncellestirmis sosyalistler "emekci iktidari" diyor. Ama neden o vasifsiz kisilerin iktidari aradigimiz cozum oluyor?

Ayrica, diyorsun ki muhendis de bir emekcidir. Cunku calistigi isyerinin sahibi degildir. Dogru, buna katilirim.

Peki hic ABD'deki pek cok muhendisin calisma bicimi olan "contract position" diye bir tabir duydun mu?

Bunun ne oldugunu aciklayayim. Benim pek cok muhedis arkadasim sirketlerin daimi elemani olarak degil, contractor olarak calismayi tercih ediyor. Contractor dedigin muhendis, cesitli sirketlerde gecici kontrat pozisyonlarinda calisiyor. Ornegin bir sirkette bir proje var, 3 aylik, ya da 6 aylik, ya da 1 yillik bir is var bir muhendis icin. Arkadas gidip o sirketle kontrat imzaliyor, o gecici sure icinde, proje bitene kadar o sirket bunyesinde, o sirket icin calisiyor. Bazen kendi evinden calisiyor (eger isi bilgisayar basinda, uzaktan yapilacak bir isse), bazen sirketin binasina gidip, orada kendisine verilen odada calisiyor. Baslangictaki kontratta tespit edilmis bicimde parasi odeniyor (ister 2 haftada bir ya da aylik maas olarak, ya da baska bir sekilde). Kontrat bitince baska bir sirket ile baska bir kontrat yapiyor. Arkadasin kurdugu bir sirket, bir 'corporation' var, fakat bu 'corporation' arkadasin evindeki cekmecesinde bulunan bir kagittan ibaret. Yani bu arkadasin sirketini bir is icin kiralamis oluyor obur buyuk sirket, bu arkadas da o proje bitene kadar buyuk sirket icin calisiyor, sonra da baska sirket icin.

Simdi, boyle calisan arkadaslar kendi isinin sahibi midir? Emekci midir? Yoksa degil midir?

Ve bunun cok istisnai bir ornek oldugunu dusunme. Teknoloji sektorunde bu tarz calisan cok kisi var ABD'de.

Ayrica, yine benim yasadigim yer olan ABD'den ornek. Evime gelen musluk tamircisi ile konusuyorum, adamin ev kredisi ile aldigi birkac evi var. Maasli olarak musluk tamirciligi yapiyor, ama ayni zamanda da evlerini kiralayip, aldigi kiranin buyuk bolumu ile aylik kredi taksidini oduyor, geri kalan cok kucuk miktari da cebine atiyor, ek gelir yapiyor.

Tanidigim baska bir arkadasim var. Gunduz maasli isinde calisiyor, aksamlari internette kurdugu online gambling sayfasi ile ilgileniyor, oradan topladigi parayi ek gelir yapiyor.

Baska bir arkadasin esi, "network marketing" denen is ile ilgileniyor. Haftada birkac gun, her seferinde yarim vardiya olarak postane icin calisiyor bu hanim, fakat geri kalan gunlerinde es, dost, tanidiga temizlik urunleri satiyor. Ve de calistigi organizasyona baska saticilar kazandirip, onlarin satislarindan yuzde aliyor.

Baska birisi var, sabah 6'da kalkiyor, yasadigim eyaletin saati ile 6:30'da (ki bu New York saati ile 9:30'a denk geliyor) yani New York borsasinin acilis saatinde bilgisayarinin basinda "day trading" yapiyor. (Yani bilgisayar basinda hizli sekilde hisse senedi alip satarak kar etmeye calismak). Bunu birkac saat yapiyor, sonra da sat 9:00-9:30 gibi gunluk maasli isine gidiyor, aksama kadar orada calisiyor.

Gunumuzun gelismis kapitalizminde herkes tipik vasifsiz isci degil. Imkanlardan haberdar olan insanlar, baska seylerle de ugrasiyorlar.

Biliyorum, bunlar sizin bildiginiz, alistiginiz seyler degil. Bildiginiz sadece tipik isci isveren iliskisidir. Patron butun gun bagirir durur, isci de boynunu buker, mecburiyetten calisir durur. Baska sansi yoktur.

Gunumuzun bati tipi kapitalist toplumunda, baska sansi olmadigini dusunmek, sadece cahillikten, yasadigi toplumu ve sistemi bilmemekten kaynaklanir.

Pek cok kisi, is dunyasina atilip, vasifsiz eleman olarak yillarca calistiktan sonra aklini basina topluyor ve liseyi disaridan bitiriyor, her donem birer ders alarak onlisans duzeyinde cesitli sertifika programlari bitiriyor (buradaki okullar, bu sekilde part-time ogrencilik imkani veriyorlar isteyene) ve farkli bir meslek ediniyor. Rontgen teknisyenligi, avukatin yaninda calisan, onlarin evrak islerini yapan "paralegal" denen hukuk yardimciligi, hemsirelik, vs pek cok sertifika alinabiliyor her donem 1-2 ders alarak okunan birkac yillik sertifika programlariyla.

Insanlar kendilerini gelistiriyorlar. Komsum, yillardir bocek, fare, vs gibi zararlilari temizleyen bir sirketin elemani olarak calisiyordu. Simdi kendi adina isler alip, kendi adina calismaya basladi. Yakinda tamamen bagimsiz olup, kendi isini yapmayi dusunuyor.

Yani kapitalist toplum, seceneklerden haberdar olan, gozunu acip arastiran, ilgilenen, ugrasan ve calisan kisiler icin kendini gelistirme, yukselme ve hatta zengin olma imkani yaratabiliyor.

Elbette insanlar bu surecte ayni noktadan baslamiyorlar yarisa. Bazilari cok daha ileriden basliyor. Ki onlar yeterince ugrasirlarsa gelebilecekleri yerler bizim hayal edemeyecegimiz duzeyde zenginliklere denk gelebiliyor. Ama boyle avantajli baslayanlarin onemli bolumu canlarini sikmayip bos bir tuketim hayati gecirerek miras aldiklari serveti eritiyorlar ve bazen yasliliklarinda calismak zorunda kaliyorlar. Ya da onlar degilse de cocuklari.

Demek istedigim, bugunun toplumunu, bugunun verileri ile degerlendirin.

Yuzyillar oncesinin asiri basitlestirilmis isci isveren iliskisi ile degil.

O emekci dediklerinin basa gelmesi ile olusacak sistem, mevcut sistemden daha mi iyi olacaktir? Neden daha iyi olsun? Zaten canli ornekleri daha iyi olmadigini gostermedi mi?

Neden o sistemleri bizzat yasayanlar o sistemden kactilar? Bu basit soruyu bile cevaplayamiyorsunuz, fakat israrla ortada yurutulebilir ve mevcut sisteme tercih edilir bir alternatif varmis gibi konusuyorsunuz. Nedir o alternatif? Nerede? Nasil yapacaksiniz, yapacaginiz isi?

Sunlari bir somutlastirsaniz da, biz de anlasak.

Cunku tek duydugumuz, sermaye sahiplerine ve kapitalist sisteme karsi kusulan kin ve nefret. Somut ve yapici herhangi bir fikir veya alternatif duymadik henuz.

Kapitalizm tekelcidir,tam rekabet piyasası hiç bir zaman bir varsayımdan öteye gidememiştir.Bütün regülasyonlara ve kısıtlamalara rağmen,istikameti de tekelciliktir.Bazı piyasalar,kendi şartları gereği, oligopol yapıda olabilir.

Dogru, buna bir itirazim yok. Benim bahsettigim, alternatif nedir? Daha iyi bir alternatif getirebiliyor musunuz? Basindan beri benim bu baslikta bahsettigim odur. Kapitalizm ideal olmayabilir, ama sizin getirmek istediginiz alternatiften kat kat iyidir diyorum.

konuya hakim olarak ve konuyla alakalı olarak,konunun mantığını kavrayarak, eleştirler getirmenizi rica ediyorum.

Bu basligin tamamini okudun mu? Hic zannetmiyorum. Bu basligin eski sayfalarinda, tam bu istedigin kriterlere uyan elestirilerimiz var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mantık,

Ama Marksizm, 19. yuzyildan kalma, modasi gecmis ve yanlis felsefi ve ekonomik fikirlere dayanan bir dusuncedir

Demişsin. Komünizm ütopik birşey değildir. Yani geleceğin toplumuna yönelik bir zihinsel tasarım değildir. Diyalektik materyalizmin tarihe uyarlanmasıyla ortaya çıkarılmış ve birgün uygulanmasının zorunlu olacağının altı çizilmiş bir düzendir. Nasıl ki su 100. derecede buharlaşır ve bu bir zorunluluktur, kapitalist toplumun ezilenleri de(işçi sınıfı yani) önünde sonunda devrimi yapacaktır ve bu da bir zorunluluktur. Toplumların temeli din, ahlak, felsefe, düşünce, hukuk v.s. değil; tüm bu faaliyetleri yapabilmek için gerekli olan (başta yeme, içme ve barınma olmak üzere) maddi malların üretimidir. İşin temelinde maddi üretim ve -bununla bağlantılı olarak- üretim ilişkileri vardır. Üretim ilişkileri deyince de tarihsel süreç içinde iş bölümü ve sınıflar ardı sıra gelir ve tarih bir sınıf savaşı(üretimi -mecburen ve doğal olarak- merkeze alan daha iyi yaşama/hayatta kalma mücadelesi) olarak belirir. Bu savaştaki nihai son, üretim teknolojisinin gelişmesi ile emekçilerin yerini makinelerin alması ve bu yolla işbölümünün (ve sınıf ayrımlarının) ortadan kaldırıldığı sınıfsız bir topluma ulaşılmasıdır(komünizm). Bunun için teknolojinin toplumcu amaçlar için kullanımı ve -sınıflar olmasa bile- sömürücü sınıfların ortadan kaldırıldığı bir geçiş aşaması(sosyalizm) yaşanmalıdır. İşin özeti bu.

Komünizmin hayal olduğunu söyleyenler, materyalizmi kabul etmeyen dinci takımıdır. Bunlara göre insan bilinci, daha doğmadan tanrı tarafından belirlenmiştir('fıtrat' denen şey). Dolayısıyla insanlar bu fıtratları gereği hep bencil-bireyci kalacaklar ve komünizm çökecek, hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir. Dinciler, mevcut sömürü düzeninde şekillenmiş insan bilincini ''fıtrat'' olarak sabitlerler(metafizik anlayış)

Materyalizme göre ise günümüzün bencil ve bireyci insan tipi, -insanın bilinci, içinde bulunduğu maddi koşullarca şekillendirildiği için- bu düzenin ürünüdür ve düzeni değiştirip komünizmi kurduğumuzda, bu yeni düzenin içine doğan bebekler o nesnel ortamda, ortama uygun şekilde bir bilinç seviyesinde olacaklardır. Yani paylaşımcı, eşitlikçi, toplumun çıkarını düşünen v.s. bir karakter. Yani komünizm kendi insan modelini de yaratacaktır(her düzen gibi) ve tam da bu sebeple ''uygulanamaz olduğu'' iddiası geçersizdir.

Uygulanabilir (ve uygulanmis) sekilleri basarisizliga ugramis, sistemi bizzat yasayanlar o sistemden kacmis ve kapitalizme siginmislardir.

Uygulanmış şekilleri başarısızlığa uğramamış, karşı-devrime maruz kalmıştır. İnsanların sistemden kaçtığını iddia ediyorsunuz. Hangi insanlar? Köşeyi dönme hayali kuranlar bu sistemi beğenmedi evet. Ama onlara birşey vaad edilmemişti zaten. Proleteryaya(işçi sınıfına) gelince...Bugün onca sıkıntı ve ambargoya rağmen Kübalılar sosyalizm için seve seve canlarını vereceğini söylüyorlar. Bugün Rusya'nın en büyük ikinci partisi Rusya Federasyonu Komünist Partisi'dir. Venezuela, Bolivya, Nepal, Ekvador v.s.de halkçı iktidarlar sosyalizme doğru yürüyorlar. Kapitalizme geçtikten sonra, yaygın işsizlik ve en temel hizmetlerin bile ücretli olması sebebiyle gerek göç gerekse doğum azlığı yüzünden eski doğu bloku ülkelerinin nüfusu hızla azalıyor. Sosyalizmin dengeleyici bir süper güç olmadığı dünyamızda, emperyalizmin yükselttiği savaş ve gericilik bayrağının kötü sonuçlarını tüm insanlık görüyor.

Halklar sosyalizme geçmek isteyince ''bir grup terörist, darbeci, eğitimsiz'' v.s. diyorsunuz; sosyalist ülkelerde emperyalizm destekli yapılan karşı devrimler sonucu sistem değiştiğinde ise ''kitleler sistemden vazgeçti'' diyorsunuz. Elinizi vicdanınıza koyunuz.

Bu evrim gecirmis sistemi eski kriterlerle, 19. yuzyil felsefeleriyle degerlendiremezsiniz.

Bu sistemi elestirip daha iyiye goturmek istiyorsaniz, bugunku sisteme bakmalisiniz. 19. yuzyildaki kapitalizme degil

Kapitalizmi eski kriterlerle değil, temel kriterle eleştiriyoruz. Değişimlere göre eleştirilerimizi elbette yeniliyoruz. Marksizm somut durumun somut tahliline dayanır.

Kaldı ki Marksizm, diyalektik materyalizmdir ve bu, belli bir yüzyıl için yapılan eleştiriler toplamı değil; bütünlüklü bir dünya görüşü, tüm tarihe ve doğaya bakışımızı etkileyen bir doktrindir(ideoloji de değil). Marksizm, 19 yy.da yapılmış kapitalizm eleştirilerinden ibaret değildir. Biz o eleştiriler toplamına marksizm adını takmıyoruz; o eleştirileri ve analizleri yaparken kullandığımız doktrine marksizm diyoruz. Bu noktada doktrinin yenilenmesinin değil, nesnel durum değiştiği için bu yeni durumun aynı doktrinle yeni bir tahlilinin yapılmasının söz konusu olduğunu görmek gerekiyor. Marksizm zaten maddeci ve diyalektik yapısı gereği, değişimin öğretisidir, nesnel koşullardaki sürekli oluş sürecini değerlendirir ve zaten pozitivizmden en önemli farkı da buradadır. Değimie vurgu yapan bir doktrin nasıl aşılır veya dogmatikleşebilir ki?

Bu sistemi daha iyiye goturecek cozumlerin de, bu sistemin icinden cikacagi, bu sistemin daha da degisip gelismis, bir bakima 'evrimlesmis' hali olacagi cok aciktir.

Evet işte marksizm de tam bu evrimi, toplumsal değişimin yasalarını açıklayan bir öğretidir ve kapitalizmin daha insani hale gelmesi ancak(yani tarihin yasaları gereği) sosyalizme geçişle mümkündür. Değişim ancak zıtların mücadelesi ile mümkündür. Üretimin kollektif karakteri ile üretim araçlarındaki mülkiyetin özel karakteri arasında tarihi ilerletici motor, yani temel olan çelişki vardır. Eğer bu nesnel çelişki inkar edilecekse, bahsettiğin şu kapitalizmin evrimi nasıl sağlanacaktır?Kapitalizmin gelişimini ve aşılmasını, burjuvaların ''yav şu emekçileri fazla sömürmeyeyim yazıktır'' gibi ahlaki tutumlar geliştireceği boş hayaline mi bağlayacağız yoksa? Bizim açıklamamaız sınıf mücadeleleridir, peki sizin açıklamanız ne? Size göre tarihi ilerleten güç nedir? Buna paralel olarak da, kapitalizm nasıl olacak da insanlığın bütünü yararına ''evrimleşecektir''? İnsanlığın bütünlüğü yararına evrimleştiğinde o hala kapitalizm olacak mıdır? Patronların her zaman için karlarını maksimum, maliyetlerini ise minimum yapmaya çalıştıklarını ve bunun en iyi yolunun da çalışanları en düşük ücrete en fazla sürede çalıştırmak olduğunu, işsizliğin patronlar için önemli bir kar kapısı olduğunu göz ardı etmeden düşünmenizde fayda var. Unutmayınız ki sosyal demokrasi için de kapitalizm eleştirisi yapmanız gerekir.

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Mantık'a cevap vermeye devam ediyorum...

Peki buradan "emekci iktidari"nin en iyi cozum oldugu sonucu nasil cikiyor? Eskiden proleterya diktatorlugu deniyordu, simdi en azindan terimlerini guncellestirmis sosyalistler "emekci iktidari" diyor. Ama neden o vasifsiz kisilerin iktidari aradigimiz cozum oluyor?

Öncelikle şunu belirtelim ki bizim ''işçi sınıfı'' lafından kastımız, sadece mavi yakalı çalışanlar değil beyaz yakalıları, işsizleri, ev hanımlarını, topraksız köylüleri v.b. de kapsıyor. Sadece kol emekçilerini değil, kafa emekçilerini de kapsıyor. Üretim araçlarına sahip olmayan ve yaşamak için emeğini satmak zorunda kalan herkes proleterdir.

''Vasıfsız kişilerin iktidarı''na gelince... Sosyalist toplumda da elbette iş bölümü ve dolayısıyla yöneticiler olacak. Sadece hiç çalışmadan sırf mülkiyete sahip olduğu için zenginlikten en büyük payı almak ortadan kalkacak. Bugün çalışan bazı patronların yaptığı işleri de yöneticiler pekala yapabiliyorlar. Sosyalist toplumu eski düzenin cehalete ittiği emekçiler değil, onların sınıf bilinci kazanmış öncüleri yönetir. Bilinçli işçilerin kendi sistemlerini kurup kendilerini yönetmeleri de kötü birşey değildir.

Peki o zaman soruyorum, neden bu cikarinin nerede olacagini goren vatandaslar, cikarlarini hic sizin sol partilerde gormuyorlar? Neden bu partiler %1 bile oy alamiyor? Ya bu kisilerin kendi cikarlarinin hangi tarafta oldugunu gorebildikleri iddiasi dogru degildir, ya da cikarlari sizin tarafinizda degil, sistemi savunan ve koruyan partiler tarafindadir.

Çünkü materyalizmin bize öğrettiğine göre, insan bilinci içinde yetiştiği maddi koşullarda şekillenir. İnsanların sınıf bilinci kazanıp toplu hareket edememeleri ve bireysel kurtuluş peşinde koşmalarının sebebi, içinde yaşadıkları kapitalist düzenin onların bilincine yaptığı yozlaştırıcı etkidir. Tüm çalışma koşullarımız(ve dolayısıyla eğitim sistemimiz) eleme ve rekabete dayanırken, bunun davranış ve düşüncelerimize yansımayacağını düşünmek metafizik bir yanılgı olurdu zaten. Ayrıca bu nesnel etkiye, bir de egemen sınıfın başta kitle iletişim araçları olmak üzere tüm ideolojik aygıtları kullanarak insanların bilincine sürekli olarak afyon şırıngaladıkları gerçeğini koyarsanız(dini gericilik, ataerkillik, milliyetçilik, bencillik v.b.nin etkisi) her halde sorunuz yanıtlanmış olur.

Eğer belli bir tarihsel-toplumsal kesitteki bir toplumun verili düşünce ve eğilimlerine bakarak onlar için iyi olana ve sunulan alternatifin geçersizliğine karar vermeye kalkışırsanız; ne tutarlı olabilirsiniz(çünkü her tarihsel-toplumsal kesitte insanların düşünceleri ve yönelimlerinin farklılaştığını görürsünüz) ne de bu gibi sitelerde ateizmi yayma uğraşı vermenizin bir anlamı kalır(zira aynı toplumun ezici çoğunluğu inançlıdır).

Zaten Leninist örgüt teorisi ve eşitsiz gelişim yasası yeterince anlaşıldığında; sosyalizm öncesi dönemde işçi sınıfının bilincinin üstte saydığım etmenler nedeniyle sosyalizme kapalı olduğu ve bunun ancak kapitalist sistemin politik ve ekonomik kriz döneminin rastladığı bir nesnellikte değişerek sistem karşıtı mücadelenin kitleselleşme olanağı bulacağı ve/fakat yine de kitlelerden net bir sosyalizm talebinin kendiliğinden çıkmayacağı, Leninist öncülerin yönlendirmesine ihtiyaç duyacağı gibi gerçekleri bizim zaten bildiğimiz ve Leninizm'in tam da bunların açıklanması üzerine kurulu olduğunu belirtmek isterim. ''Neden sol partilerin oyu az?'' sorusu kendi içinde, mevcut düzenin işçi sınıfında kendiliğinden bir devrimci tepki yaratması gerektiği önyargısını barındırdığı için yanlıştır. Kapitalizmin tekelleştiği ve egemen sınıfın ideolojisinin de egemen olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Zaten aksi halde metafizik bir yanlışa düşmüş olurduk.

Gercek dunyada rastlayabilecegimiz en iyi cozum, halen pek cok bati ve kuzey avrupa ulkesinin yasadigi turde bir duzendir. Ozel mulkiyetin mevcut oldugu, fakat sosyal hizmetlerin tum halka yayginlastirildigi turde duzenlerden bahsediyorum. Ulasabilecegimiz pratik acidan mumkun en iyi duzen o tur bir duzendir, benim fikrime gore

Öncelikle sosyal-demokrasinin ne olduğunu tam olarak anlamamız lazım(marksist açıdan tabi :rolleyes: ). Sosyal-demokrasi anlayışı, kapitalizmi yıkıp sosyalizmi kurmak değil, mevcut kapitalist sistem içinde emekçiler için belli kazanımlar elde edilebileceği ve bu kadarının yeterli olduğu düşüncesidir(temelde). Peki bu görüş nasıl uygulanabilir?

Sovyetler Birliği varken ve ikinci büyük kutup iken tüm dünyada emek hareketleri yaşanıyordu. Kapitalist ülkelerde de güçlü işçi hareketleri vardı. İşte bu ülkelerde, burjuvazi, olabilecek bir devrim tehdidine karşı sosyal-demokrat politikaları uygulamaya koydu. Sosyal devlet anlayışıyla bazı tavizler verdi. Keynes de özünde kapitalisttir ve kuramı kapitalizm içindir. Ama burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Sosyal-demokrasi, sosyalizm gibi zorla alınan birşey değildir(sosyalizm için işçileri örgütler, gerektiğinde silahlandırırsın ve bir devrim ile iktidarı ele geçirmeye çalışırsın); ama sosyal-demokrasi ve kapitalizm içi verilmiş bazı sosyal haklar, burjuvazinin sosyalizm korkusuyla verdiği(evet burjuvazinin verdiği!) tavizlerdir. Yani sosyal-demokrasi mücadele edilip alınan birşey değil, burjuvazi tarafından verilen bir tavizdir.

Sosyal-demokrasinin hayat bulabilmesi için;

1-Dünyada ciddi bir ''sosyalizm tehdidinin'' bulunması gerekir.

2-Bu tehditle karşılaşan kapitalist ülkenin belli bir gelişmişlik ve zenginliğinin bulunması gerekir(ki oradan işçilere pay versin)

Bu iki şıkkın ikisi birden varolmalıdır.

Günümüzde S.S.C.B. yoktur ve artık Avrupa'da sosyal haklar birbir geri alınmaktadır. Avrupa sosyal-demokrat partileride ''demokrasi, laiklik, insan hakları'' v.b. soyut kavramlarla oy toplamakta, ekonomik olarak ise liberallerden hiçbir fark göstermemektedir. Çünkü burjuvazinin taviz vermesi için gerekli tehdit(S.S.C.B.) ortadan kalkmıştır.

Sovyetlerin dağılmasıyla biten aslında sosyalizm değil, sosyal-demokrasidir. Çünkü -başta da yazdığım gibi- sosyalizm zorla alınır ve böyle birşeyin bitmesine imkan yoktur! Ama sosyal-demokrasi, egemenlerce verilen bir tavizdi ve bitmiştir! Ne zaman sosyalizm yeniden güçlenir ve kapitalistleri tehdit eder, ancak o zaman sosyal-demokrasi ve sosyal devlet anlayışı yeniden gündeme gelecektir.Ama Türkiye gibi ülkelerde, Sovyetler ''tehdidi'' varken dahi sosyal devlet yoktur, çünkü sosyal-demokrasinin olabilmesi için yukarıda yazdığım iki maddenin ikincisi Türkiye'de yoktu. 70'lerde Ecevit CHP ile iktidara geldi ve sosyal-demokrat politikalar uygulamaya kalktı, sermayedarlara konan vergileri artırıp teşvikleri kıstı. Peki ne oldu? Patronlar bile bile üretimi durdurup kıtlık çıkardılar, sonrada kendi medyalarından karşıt propoganda yaparak işi bitirdiler! Ecevit, patronların mallarına el koyamadı(çünkü sosyalist değildi) ve ağzı açık ayran budalası gibi bakabildi sadece! Şimdi bir babayiğit çıkıp sosyal-demokrat politika izlesin, gene kıtlık çıkar hatta daha kötü olur!

Çözüm sosyalizmdir, el koyup kamulaştırmaktır! Sosyal-demokrasi bitmiştir!

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie,

Bu baslik 25 sayfaya ulastigi icin eski sayfalari okumak zor biliyorum. Bu yuzden hem sen hem de sultangaliyev zannediyorum so birkac sayfada konusulanlara bakarak yorum yaziyorsunuz.

Bahsettigin pek cok nokta ile ilgili gerek bu baslik altinda, gerekse daha once tartisilan baska basliklar altinda (ornegin 'demokrasi paradoksu' basligi) getirdigimiz pek cok elestiri var. Soyledigin bazi seyler, o elestirileri hic duymadigin, hic okumadigini ortaya koyuyor.

Ornegin,

Nasıl ki su 100. derecede buharlaşır ve bu bir zorunluluktur, kapitalist toplumun ezilenleri de(işçi sınıfı yani) önünde sonunda devrimi yapacaktır ve bu da bir zorunluluktur.

Bu konudan bahsettik daha once. Madem bu bir zorunluluktur ve geri donussuz bir bicimde sosyalizme gecilecektir, neden sosyalist ulkeler kapitalizme geri donmustur?

Ayrica, Marks'in ongorusune gore sosyalist devrimin ileri kapitalist ulkelerde gerceklesmesi gerekiyordu, fakat tam tersi henuz feodaliteden tam kurtulamamis, kapitalist sisteme yeni gecmeye calisan ulkelerde meydana geldi.

Bu tur gelismeler, Marks'in ongorulerinin yanlis ciktigini gosterir. Bu kadariyla bilimsel olmadigini degil ama bilimselse bile yanlis bir bilimsel teori oldugunu gosterir. Ki onceki elestirilerimizi okursan, neden bilimsel olmadigini da acikladigimizi gorursun.

Değişim ancak zıtların mücadelesi ile mümkündür.

Degisim her zaman zitlarin mucadelesi ile olmak zorunda degildir. Diyalektik materyalizmi elestirdigimiz iletilerimiz de var bu baslik altinda.

Bu ikisi birer ornek sadece. Iletinde bahsettigin baska bazi noktalari da gundeme getirebilirdim ama daha guzeli senin eski elestirileri incelemen olacaktir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie,

Ikinci mesajini yeni gordum. Oradan da bir noktaya cok kisa deginecegim:

''Neden sol partilerin oyu az?'' sorusu kendi içinde, mevcut düzenin işçi sınıfında kendiliğinden bir devrimci tepki yaratması gerektiği önyargısını barındırdığı için yanlıştır. Kapitalizmin tekelleştiği ve egemen sınıfın ideolojisinin de egemen olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.

Buradan ortaya sosyalist bir hareket olmasi icin sizin ise el atip, hareketi baslatmaniz gerektigi sonucu cikar. Fakat Marks'a gore, sosyalist hareket uretim iliskilerinin tespit ettigi temelden cikacak zorunlu bir surectir.

Yani ortada bir tezat var. Sosyalizm, kapitalist sistemin ic celiskileri sebebiyle, zorunlu olarak kendisi mi yikilacak, yoksa bu yikilma icin sizin ise el atmaniz mi gerekiyor?

Alt yapi mi ust yapiya sebep olur, ust yapi mi alt yapiya? Marksizmin kolay cozemeyecegi problemlerden biri bu. Dincilerin kader problemi gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sosyal-demokrasinin hayat bulabilmesi için;

1-Dünyada ciddi bir ''sosyalizm tehdidinin'' bulunması gerekir.

2-Bu tehditle karşılaşan kapitalist ülkenin belli bir gelişmişlik ve zenginliğinin bulunması gerekir(ki oradan işçilere pay versin)

Bu iki şıkkın ikisi birden varolmalıdır

Su anda pek cok bati ve kuzey avrupa ulkesinde sosyal demokrat politikalar hala canli bir sekilde uygulaniyor. Goruldugu gibi, bir sosyalizm tehdidi falan gerekmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mantık,

Bu baslik 25 sayfaya ulastigi icin eski sayfalari okumak zor biliyorum. Bu yuzden hem sen hem de sultangaliyev zannediyorum so birkac sayfada konusulanlara bakarak yorum yaziyorsunuz

Evet doğru, önceki pekçok sayfaya bakmaya üşenmiş ve okumamıştım. ;) Ama sen de onları kısaca tekrarlamaya üşenme bence.

Madem bu bir zorunluluktur ve geri donussuz bir bicimde sosyalizme gecilecektir, neden sosyalist ulkeler kapitalizme geri donmustur?

Tarihsel gelişim ''kazık gibi doğru'' olmaz, kendi içinde geri dönüşler yaşayabilen fakat nihai olarak ileri giden bir gelişimdir. Buna eşitsiz gelişim denir, Lenin bu hususu belirtir. Tekrar edelim, sosyalizmden geri dönüşler yaşanması asla marksizmi yanlışlamaz çünkü tarihsel gelişim doğrusal değil, eşitsiz bir gelişimdir. Bunu Lenin, daha Sovyetleri kurarken öğretiyor.

Ayrica, Marks'in ongorusune gore sosyalist devrimin ileri kapitalist ulkelerde gerceklesmesi gerekiyordu, fakat tam tersi henuz feodaliteden tam kurtulamamis, kapitalist sisteme yeni gecmeye calisan ulkelerde meydana geldi

Bak bu soruya da ben cevap vermiştim ama bu seferde senin tam olarak okumadığın ortaya çıktı. Sorun değil gene cevap vereyim. Marksizm, diyalektik ve maddeci olduğundan ötürü kalıplaşmış çözüm paketlerine saihp değildir. Değişen koşullar için değişen mücadele stratejileri üretilmesini öngörür. Marks'ın yaşadığı dönemde kapitalizm hala tekelleşmemiş ve emperyalizm halini almamıştı. Üretici güçleri bir nebze geliştirmekteydi, üst yapıda tam olarak gericileşmemişti, bir ilericiliği nispeten devam ediyor ve bunun proleteryanın bilincine olumlu etki edeceği düşünülüyordu. Bu nesnel duruma bakan Marks ve Engels de sol devrimci hareketin gelişmiş ülkelerde ortaya çıkacağını söylediler. Aslında doğru söylediler, onların döneminde dünyadaki tüm sol hareketler gelişmiş ülkelerde ortaya çıktı, işçi hareketi de yaşandı ve güçlüydü. Özellikle de Paris Komünü deneyinde gücünü gösterdi. Yani Avrupa'da Marks'ın öngördüğü gibi bir emek hareketi oldu.

Fakat kapitalizmin üretici güçlerin gelişimi önünde engel olmaya başladığı, tekelleştiği, bunun bir sonucu olarak üst yapıda gericileştiği ve işçi sınıfının bilincini çürüttüğü, emperyalizmin ortaya çıktığı Marks sonrası yeni dönemde; marksizmin dinamik yapısı gereği, eski çıkarımların da yenilenmesi gerekiyordu. İşte bu noktada Lenin'i görmek gerekir. Lenin yaptığı emperyalizm tahliliyle, devrimci hareketlerin, merkezin sömürüsüne uğrayan çevre ülkelerde yükseleceğini belirtir ve bunda da haklıdır. Aynen öyle olmuşur.

Marksizmi bir çeşit sabit dogmalar yığını gibi görüp, onun diyalektik yapısını görmezden gelip, onu 19 yy.da söylenmiş kehanetler toplamı gibi düşünürsek yanılırız. Değişen somutluğa göre tahlil yapan bir öğretidir. Marks kendi zamanın somutluğuna göre konuştu, somutluk değiştiğinde marksistlerin yeni tahliller yapması gerekti ve Lenin ortaya çıktı. Hala emperyalizm döneminde yaşadığımız için Lenin'in tahlilleri hala geçerlidir ve Lenin devrimci hareketlerin çevre ülkelerde ortaya çıkacağını belirtmişti.

Not: En sonunda insan gibi tartışacağımız bir kapitalist bıulduğumuza sevindim.

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Su anda pek cok bati ve kuzey avrupa ulkesinde sosyal demokrat politikalar hala canli bir sekilde uygulaniyor. Goruldugu gibi, bir sosyalizm tehdidi falan gerekmiyor.

sn Mantık, şuan Batı Avrupada sosyal-güvenlik hakları artık yavaş yavaş kesintiye uğramaktadır...Sosyal-demokrasi, Batı Avrupa Burjavazisinin çelişkileri hafifletmesinden öte birşey değildir...Burada artık değer sömürgelerden gelen değerlerdir..Sovyetlere karşı bir tür tedbir programıdır yani ancak Sovyet yıkılınca yavaş yavaş gevşetmeye ve değerleri sadece burjuvazi toplamaktadır..

ABD diyorsunuzda M.Moore'ın belgelesellerini izleyince ve ABD de yoksulluğun boyutlarını görünce bir başka düşünüyoruz...Ben de mühendisim ve nitelikli iş yapmak demek sömürülmemek demek değil değildir...Kol ve Kafa işçileri diye bir tabir duymadınız mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Freddie,

Ikinci mesajini yeni gordum. Oradan da bir noktaya cok kisa deginecegim:

Buradan ortaya sosyalist bir hareket olmasi icin sizin ise el atip, hareketi baslatmaniz gerektigi sonucu cikar. Fakat Marks'a gore, sosyalist hareket uretim iliskilerinin tespit ettigi temelden cikacak zorunlu bir surectir.

Yani ortada bir tezat var. Sosyalizm, kapitalist sistemin ic celiskileri sebebiyle, zorunlu olarak kendisi mi yikilacak, yoksa bu yikilma icin sizin ise el atmaniz mi gerekiyor?

Alt yapi mi ust yapiya sebep olur, ust yapi mi alt yapiya? Marksizmin kolay cozemeyecegi problemlerden biri bu. Dincilerin kader problemi gibi.

Yok canım sende, bunun devrimle olacağını ve proleter yığınların yapacağını yazmışlardır..Ayrıca Paris Komünü üzerine yazılarına bakabilirsin..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mantık,

İkinci iletini yeni gördüm.

Buradan ortaya sosyalist bir hareket olmasi icin sizin ise el atip, hareketi baslatmaniz gerektigi sonucu cikar. Fakat Marks'a gore, sosyalist hareket uretim iliskilerinin tespit ettigi temelden cikacak zorunlu bir surectir

Bizim ''el atmamız'' hareketi başlatmak noktasında değil; maddi koşulların olumsuzluğunun artması sonucu(yani kapitalist sistemin ekonomik ve politik krizi sonucu) harekete geçen işçi sınıfının başkaldırısının iktidar hedefine yönlendirilmesi noktasında devreye giriyor. Kitleleri asıl harekete geçirecek olanın, düzenin krizi olduğunu(yani maddi-nesnel bir sebep olduğunu) belirtmiştim. Bu krizin devrimci hedeflerle buluşturulması işi ise komünist öncülerin görevidir. İradenin rolü vardır fakat maddi koşulların çizdiği sınır çerçevesinde. Herşeyi koşullara bırakarak iradeyi ihmal etmek mekanik maddecilik ve kaba ekonomizm; iradi müdahelelerin koşullarla bağını koparmak ise anti-maddeci ve idealistçe bir yanılgı olacaktır. Kapitalizmin maddi koşullarının değişerek emperyalizm haline gelmesi, Lenin'i Marks'a göre daha iradeci bir tutum almaya itmiştir.

Yani ortada bir tezat var. Sosyalizm, kapitalist sistemin ic celiskileri sebebiyle, zorunlu olarak kendisi mi yikilacak, yoksa bu yikilma icin sizin ise el atmaniz mi gerekiyor?

El atmak gerekiyor. Çünkü kapitalizmin kriz sarmalı proleteryayı vurduğunda, proleteryanın vereceği tepkinin düzen karşıtı bir yöne(sosyalizme) kanalize edilmesi ve egemen sınıfın müdahelesiyle maniple edilmemesi için bizim devreye girmemiz şart. Yoksa, kapitalizm krize girince işçi sınıfı -kendiliğinden başkaldırabilir ama- kendiliğinden aydınlanarak ''sosyalizm'' demez. Yani nesnel koşulların sebep olduğu başkaldırının sosyalizme yöneltilmesine ihtiyaç vardır. Özellikle de kapitalizmin üst yapıda gericileştiği ve toplumu çürüttüğü emperyalizm döneminde.

Alt yapi mi ust yapiya sebep olur, ust yapi mi alt yapiya? Marksizmin kolay cozemeyecegi problemlerden biri bu. Dincilerin kader problemi gibi.

Bu soruyu başka(ve bu soruya özel) bir başlıkta ele almak gerekir. Çünkü bu konu uzun. İstersen böyle bir başlık açabilirsin ve konuşabiliriz. Şimdi kısa olsun diye ne desem yine de ekleme yapmak gerekecek. Bunu belirterek yine de diyorum ki: Alt yapı üst yapıyı belirler, üst yapı alt yapının bir yansısıdır fakat pasif değil aktif bir yansısıdır.

Sevgiler...

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Propaganda filmlerinden oldum olası uzak dururum. Vurdulu kırdılı filmleri sevmem. Bu filmlerde hep öldürülenlerin yerine koyarım kendimi.

Kendını bıraz da Ukrayna da aclıktan oldurulenlerın yerıne koysan ya,ya da yenılmek suretı ıle oldurulenlerın,yahut sosyalızm vaadı ıle katledılen on mılyonların !!

Esas oğlanı kahraman bulmam. Arenada boğanın tarafını tutarım.

Ben yaşamın tarafındayım. Ölüme sebep olanlardan nefret ederim.

Edersın evet bılırız ,12 Eylul 18 kısının olumune neden oldu dıye nefret edersın ama Sosyalızm adı altında katledılen on mılyonlarca ınsanın olumune sebeb olanları agzına bıle almazsın !!

Üç kuruşluk kar için işçileri açlık ve sefalet şartlarında çalıştıranlardan, Fabrikasındaki çalışanların yaşam standardından çok yüksek standartta yaşayan kapitalistlerden, işçiyi insan değil bir üretim makinası görenlerden nefret ederim. vs. vs.

Ben de ıscılerı cennet vaadederek kandıran bır halttan anlamaz komplekslı cahıl cuheladan,halk ıktıdarıyız dıye halkını aclıktan olduren,fuhusa ve sefalete surukleyen,on mılyonlarca kısının olumune seyırcı kalan hasta beyınlı psıkopatlardan!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...