Jump to content

DİYALEKTİK ve TARİHİ MATERYALİZM


Recommended Posts

hani duyanda sovyetlerde ve çinde 1990 lara değin insanların açlıktan öldüklerini, birbirlerini yediklerini, komünist partilerin insanları şiş kebap yaptıklarını zannedecek..

Dımı?? Halbukı oradakı ıscıler refah ıcınde yasamlarını surdurmus,aksamları hangı baloya hangı arabaları ıle gıdeceklerını dusunmekten yorulmuslar,havyar yıyıp petrus ıcmekten de sıkılır olmuslardır,batının unlu tasarımcıları kamu tanzım magazası ıcın gıyım esyası tasarlamaktan yorulmuslardır,tatıllerını gecırebıleceklerı yenı bır ada bulamayınca da uzaya ıstasyon gondermıslerdır,dımı??

Kımse bedavadan soykırım muhabbetı yapamaz,mezarlar her yerde ulasılabılır konumdadır,ortada olgusal olumlerın olması baska bır seydır,soykırım olarak degerlendırılmesı baska bır seydır,ben Ukrayna dakı olumlerı soykırım olarak gormuyorum,o Ukraynalıların yorumu ama bu ortada olumler oldugu gercegını degıstırmez,bunun sayısının 3 mılyon veya 9 mılyon olması da benım ıcın cok onemlı degıl,ermenı konusuna da boyle yaklasırım,ama konuyu dagıtıp bır de oraya zıplamak anlamsız olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 867
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Dımı?? Halbukı oradakı ıscıler refah ıcınde yasamlarını surdurmus,aksamları hangı baloya hangı arabaları ıle gıdeceklerını dusunmekten yorulmuslar,havyar yıyıp petrus ıcmekten de sıkılır olmuslardır,batının unlu tasarımcıları kamu tanzım magazası ıcın gıyım esyası tasarlamaktan yorulmuslardır,tatıllerını gecırebıleceklerı yenı bır ada bulamayınca da uzaya ıstasyon gondermıslerdır,dımı??

eh :lol: bir insanın refah ve mutluluktan anladığı havyar yemek olunca tartışmada bu kadar anlamlı oluyor :lol:

zaten abd ve türkiyede tüm işçiler bahamalarda tatil yapıp, evlerinde barbekü partileri veriyorlar...siz bakmayın hastane kapısında parasızlıktan ölenlere filan...külliyen yalan!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
zaten abd ve türkiyede tüm işçiler bahamalarda tatil yapıp, evlerinde barbekü partileri veriyorlar...siz bakmayın hastane kapısında parasızlıktan ölenlere filan...külliyen yalan!!

Oyle olsa ıdı zaten sosyalızme gecılmezdı,sosyalızme gecılmesının sebebı bu ımkanlara kavusulması ıdır,ınsanca yasamdır,cennet vaadlerını unutmayalım,eger sosyalızmde de kapıtalızmdekı sartlarda veya daha beder yasayacaksak nıye dereyı gecerken atı degıstırelım,burada patron tırtıklıyor,orada devlet farkeden ne??

Ama yıne de gelısmıs ulkelerde ıscıler yemeklerını yıyıp saraplarını ıcıp bır aylık yaz tatıllerını de Bahamalar veta Antalyada gecırıyor buna bızım Almanyada calısan ıscılerımız de dahıl,ama Sosyalıst ulkelerın ıscılerı olmekten yurt dısına cıkmaya fırsat bulamadı.

Bızım ulkemıze tatıle gelen mılyonlarca ınsanın buyuk bolumu ıscıler degıl mı??

Bır dıger konu da SSCB dekı calısma kamplar hadısesı,buralarda da cok olen var,o da ayrı bır dosya !!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kapitalizmi savunma stratejilerinde genellikle kurgulanan mantık şöyledir. Kapitalist üretim ve paylaşım ilişkilerindeki emek sömürüsünü, değer yağmalanmalarını. Sermayenin Merkezileşmesini, Yalnız sermayesi nedeniyle gelir sağlanmadaki adaletsizliği, işsizliği, fakirliği, şiddet ve savaşları gösterdikçe.

1-Evet ama sosyalizmde daha beteri var. İnsanın doğası kötüdür.

2-İşçileri savunuyorsunuz ama işçiler sizi istemiyor.

3-Kapitalizmde emek sömürüsü yoktur. Malların değerini zeka, bilim ve teknoloji belirler

4-Kapitalist sistemde emeğin değeri yüksek, Sosyalist sistemde düşük.

5-Devir değişti, işçi sınıfı kalmadı. Çalışma biçimleri değişti. Kendi işini kendi kurma olanakları arttı. Patrona bağlı işçi azaldı. Vb.

1-Evet ama sosyalizmde de var yaklaşımı. Kişiliksizlik ve tutarsızlık örneğidir. Kötülükleri evrenselleştirerek doğal göstermektir. Sömürü mekanizması bana çalışırsa iyi, başkalarına çalışırsa kötüdür gibi saçma bir mantıktır. Kötülüklerin zaferi karşısında şizofrenik sevinmedir.

2-İşçilerin bizi istememesindeki nedenleri arkadaşlar gayet güzel izah etmişler. Çünkü kapitalistler bizi sevmezler. Ehh fabrikalarında iş verip çalıştırdığı işçilerin de bizi sevmemesi için ellerinden geleni artlarına koymamaktadırlar. İşçilerin %10’u sosyalist bilinçte olsa, kendileri için sınıf bilincinde olsa zaten bu sülükleri sırtlarında tutmazlar. Ve ne yazık ki sosyalist ve komünist bilinç kendiliğinden oluşmuyor. Tam da bu bilinci zeka, bilim ve teknoloji belirliyor.

3-Malların değerinin zeka, bilim ve teknolojinin belirlemesini irdelemek gerek. Bu yaklaşımda işçi emeğini yok saymak, zeka, bilim ve teknolojiyi kapitalistlere mal etmek gibi bir kurnazlık vardır. Sanki emekleriyle çalışan gerizeka, bilimden teknolojiden haberleri yok. Bu nedenle malların değerinde işçinin katkısı yok. Demek isteniyor. Tabi saçmalanmış oluyor.

Zeka, bilim ve teknoloji tam da işçilerde var. Zeka, bilim ve teknoloji tam da üretimin içinde yer alarak gelişir. Çalışmaz ve üretmek zekayi, bilim ve teknolojiyi geliştirir. Bir fabrikaya sermaye koymanın zekayı nasıl geliştirdiğini açıklığa kavuşturmak gerekir. Sermaye zekayı nasıl geliştirir?

Zeka, bilim ve teknoloji ile malların hem niteliği, hem de niceliği artıyor. Emeğin verimliliğini ve değerini artırıyor demektir. Bir işçi yalnız el emeği ve göz nuru ile ürettiği bir malı, makine kullanarak daha fazla üretiyor. Üretim artışı işçinin verimliliğinin artışıdır. Bunu kapitaliste mal etmek saçmalığın dik alasıdır. İşçi emeğine ihtiyaç duymadan çalışan bir makine patrona artı değer kazandırmaz. Zeka, bilim ve teknoloji malların ucuzlamasına neden olur, pahalılaşmasına değil.

4-Emeğin değerinden anladığımız nedir? 8 saatlik işgününde aldığı ücretle ihtiyaçlarını ne oranda karşılayabildiğidir. Aldığı ücretin alım gücüdür. Kapitalist sistemde zorunlu ve zorunlu olmayan ihtiyaçların tümü paraya endekslenir. Verilen ücret zorunlu ihtiyaçların karşılanmasına ancak yeter. İster 10 birim, ister 100 birim ücret alsın, bu ücret sayısız kalemlerle geri alınır. Ölçüsü yarın işbaşı yapacak kadardır.

Ama İnsanlar çoğu kez, üretimin içinde, zeka, bilim ve teknolojiyi de kullanarak tükettiklerinden daha fazla üretirler. Bu fazlalığın bir kısmı çalışanların yaşam standartlarına yansır. Ama önemli bir kısmı üretim araçlarının sahipleri tarafından alıkonulur. Bu birikim kapitalistlerin elinde iki türlü değerlendirilir. Birincisi yeniden üretim için, yeni üretim araçlarına, fabrikalara sermaye olur, yatırım olur. İkincisi ise kendisinin ve ailesinin yaşam standarlarını yükseltmek için kullanılır. Birinci kullanım daha fazla üretimlere yol açar, sosyalist düzenlerde bu birikimi devlet üstlenir ve yeni fabrikalar açar. Ancak ikinci kullanım toplumun sırtında yüktür. Üretim araçlarının mülkiyeti, hukuksal bir durumdur. Yalnız buna dayanılarak, çalışmadan üretmeden gelir sağlamak haksızlıktır. Bu mülkiyeti kaldırdığınız zaman kapitalist te geçimini çalışarak ve üreterek sağlamak durumunda kalacaktır. Çalışmadan, üretmeden, yan gelip yatarak para kazanmaya alışmış kapıtalistler için böyle bir gelişme korkulu rüyadır. Korkmalarına gerek yoktur. Milyarlarca işçi böyle geçinmektedir.

5-Devir değişti tezinde doğruluk payı var. Ama değişen nedir? Ona bakmak gerek. Kapitalist üretim ve paylaşım ilişkilerinin temeli değişmemiştir. Kapitalistler Sermayenin merkezileşmesi nedeni ile sayıları giderek azalmaktadır. Tek başına yönetebileceklerinden çok fazla üretim aracı sahibi durumuna gelmişlerdir. Yönetim inisiyatifini ellerinden kaçırmadan, sahip oldukları zenginlikleri korumak için bir yönetim pramiti oluşturmuşlardır. Bu pramitin tepesinde kendileri vardır. Arslan payını kendilerine ayırarak tepeden aşağıya düzeni koruyup muhafaza edeceklere pay vermektedirler. Ordu ve polis, Siyasetçiler, üst düzey yöneticiler, bürokratlar, toplumu uyutan din adamları bu pramitin üstlerinde yer alırlar. Daha altlarda, küçük esnaf, taşeronlar, bilim adamları, en altta da vasıflı vasıfsiz, beyaz ve mavi yakalı işçiler oluşturur.

Bu pramit kapitalizmin ilk dönemlerinde de vardı, şimdi de var. Yalnız hacmi ve kapasitesi artmıştır.

Proleter demek oglundan baska kaybedecek bır seyı olmayan demektır,Turkcesı vasıfsız ıscı demektır !!

Vasıfsız ıscı ye taparak muhendısı,bılım adamını,yonetıcısını karsı devrımcı dıye kızartıp yıyen ılkel bır topluluktan kımseye hayır gelmez !!

Marx ın pesınde kostugu vasıfsız ıscı ıktıdarıdır yanı amele ıktıdarı !!

Kapitalizmin yol açtığı sosyal sınıfların özelliklerini daha önce yapmıştım. Tekrar edeyim. 1-Üretim araçları karşısında mülkiyeti. 2-Üretim organizasyonlarındaki yeri ve3-Üretimden aldığı pay.

Bu kriterlere göre yüksek tahsilli, üretimin içinde yer ve rol alan, yaptığı iş karşılığında ücret alan tüm çalışanlar işçi sınıfını oluştururlar. Marks döneminde vasıfsız işçiye lümpen proleterya, fabrikalarda makine başında çalışanlara modern proleterya ismi verilmiştir. Bugünlerde bu beyaz ve mavi yakalı işçiler olarak isimlendirilir.

Amelelere bakın hala amele kendıne ıs bulan dıger ameleye yevmıyesının makul bır mıktarını verır,ve normal karsılanır aksı takdırde hıc ıs bulamaz,fabrıkada calısan ıscı de emegının makul bır mıktarını ona ıs saglayana vermezse o da calısacak fabrıka bulamaz.

İşsizlik proleteryanın neden olduğu bir sonuç değildir. Kapitalistler işçi ücretlerini en alt düzeyde tutabilmek için bir oranda işsizlerin olmasını özellikle ister. İş bulmak bile bir ayrıcalık haline gelir. Bu nedenle iş için rüşvet verir. Hiç bir zaman da makul karşılanmaz. İşçi komisyoncularıyla karıştırılmaktadır.

Marks ceket ornegı verır durur ama bugun baktıgınızda 50 YTL ye de ceket var 5000 YTL ye de,ıkı ceketın ureten emegın arasındakı kalıte farkı dogal olarak bu kadar farklı olamaz,o halde ıkı ceketın uretımınıde verılen emek assagı yukarı aynıdır,hammadde farkları da boyle devasa bır farka yol acamaz,

o halde ıkı ceketın satısından elde edılen kar arasındakı korkunca fark nereden gelmektedır???

Kaş yapayım derken göz çıkarmak böyle olur. Bu soruya cevabı kendisi vermesi gerekir. İki ceket arasında emek ve kalite farkı yoksa 50 YTL içinde bile kar tırtıklaması vardır. 5000 YTL ye satın alanın ya piyasadan haberi yoktur, ya havadan para kazanıyordur. Veya bir ceketin fiyatını kestiremeyecek kadar aptaldır. Veya ki en yaygın olanı budur. Ceketin birinde sosyete arasında statü kazandıran bir marka etiketi vardır. Ama artık ceket markasından dayanışma gören insanlarda kalmamıştır.

Fabrıka kar ederken,kar'ın kaynagı ıscılerının emegının artık degerı ıse,bu mantıkla fabrıka zarar ederken de zararın kaynagı ıscılerın patrondan tırtıkladıgı sermaye mıktarıdır,cunku ıscı urunun ederıne kattıgından fazlasını aldıgından bu aradakı farkı patron kendı sermayesınden karsılamaktadır !!

Bu mantıkta hata varmıdır??

Patron bu mantıkla hareket ederse kısa sürede mevcut sermayesini de kaybeder.

Fabrikanın zarar etmesi işçinin hak ettiğinden fazla ücret almasından olmaz. İşçi emeğini üretilen mala geçirmiştir. Pazarın durumunda sorun vardır. Ya Ürün pazarın talebi doğrultusunda yapılmamıştır. Örneğin;Ekvatorda soba üretilmiştir. Veya tüketicilerin alım gücünün çok üstünde fiyat istenmektedir. Veya piyasa doymuş, talep azalmıştır. Bu Pazar işleyişi içinde işçinin suçu yoktur. Malı satıp işçiye para olarak ödeme yapılamıyor ise, üretilmiş mal üzerinden nakti değil ayni ücret ödenebilir.

Sosyalıst sıstemde acıkca goruldu kı salt ınsan emegı ınsanı refah ıcınde yasatamaz !!

Yıne sosyalıst sıstemde bellı yonetıcılerın,ordu kurumlarının,polıs vs beslenmesı calısan emekten kesılecektır,yanı oradada da artık deger vardır.

Sosyalist düzenin sağladığı refah elbette kapitalistinkine yetişemez. Bin kişinin çalışıp bir kişinin refahı değildir amaçlanan. Topyekün kalkınma elbette daha yavaş olur. Bin kişinin kalkınmasıdır amaç. Sosyalist sistemlerin ordu beslemesi gerçek anlamda kapitalist saldırılara karşı korunma amaçlı olur. Aksi halde dünyanın her tarafında üretimde bulunan işçi sınıflarının birbirine düşman olmasının gerekçesi yoktur.

Yıne calıstıgı emegı kesıntıye ugruyor,ama arada bır fark var,kapıtalızmde emegı 300 dolar edıyor,sosyalızm de 50 dolar etmıyor,cunku sosyalıst sıstemın uretebılecegı bu kadar,

Neden??

Cunku Sosyalıst sıstem sut uretıyor ama sıstem geregı kaymak yapamıyor,sutun kılosu 1 YTL,kaymagın kılosu 30 YTL aradakı fark budur !!

temel yanlıs kaymagı yaratanın ıscının emegı oldugunu sanmaktır,kaymagı yaratan zekadır,bılımdır,teknoljıdır,sosyalızm de bunlar ekonomık karsılıklarını bulamaz,

Burada ne anlatılmak istendiği belli değil. Süt üretiliyor ise kaymağı da olur. Sütün kilo fiyatı, kaymak kilo fiyatı ne demek. Üretilen süt te, kaymak da üretenler arasında paylaşılır. Kapitalist düzende işçiye yağsız, kaymaksız süt, patrona ise kaymak düşer.

Afferın sana ama bunu yapan TC ordusu degıl,yabancı ulke servıslerı ıdı !!

İşte muğlak bir yabancı ülke servisi, Kim bu yabancı ülke servisi, Türkiye’deki çalışmalarının amacı nedir? Bu tür iddialar iki yönlüdür. 1-Gerçek anlamda yabancı servisler ülkeyi güçsüzlüğe, siyasi istikrarsızlığa sürükleyerek onu kendi çıkarlarına yöneltmek. Bu yönden dünyanın her tarafında cırıt atan ajanlar, CIA, Scotlant Yard vs emperyalist ülkelerin ajanlarıdır. ABD ve İngiltere gibi emperyalist ülkelerin ve bu ulusların şirketlerinin çıkarlarını korumaktır. Sosyalist bir ülkenin bu anlamda sömürgeleştirme politikası olmaz. Ülkesini sosyalist yapmak isteyen işçi ve komünist partilerine, Anti emperyalist ülkelere yardımı olur yalnızca.

2-Siyasi muhalifler bu şekilde suçlanarak etkisizleştirilmek istenir. Kapitalist sistemin siyasi muhalifleri kimlerdir. Sosyalistler. Kimlerin yönlendirmesiyle böyle davranılır? Emperyalistlerin.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İşçilerin %10’u sosyalist bilinçte olsa, kendileri için sınıf bilincinde olsa zaten bu sülükleri sırtlarında tutmazlar. Ve ne yazık ki sosyalist ve komünist bilinç kendiliğinden oluşmuyor. Tam da bu bilinci zeka, bilim ve teknoloji belirliyor.

Eh,komedi doğrusu,çünkü ne dıyordu cennet vaadcısı sosyalıst

'Alt yapı ust yapıyı belirler,insan nasıl yasıyorsa öyle düşünür'

Madem oyle neden ıscı sınıfında bilinç kendiliğnden oluşmuyor??

Adamların alt yapısı işci neden üst yapısı sizin istediğniz gibi devrimci değil??

Neden böyle bir çelişki var??

Çünkü teoriniz zırva!!

Pekala size nereden geldi bu bilinç,sizin alt yapınız nedir,ekonomik durumunuz nedir??

yani siz bilinçli,bilgili uzak görüşlü engin insanlarsınız ama işciler koyun öyle mi??

Siz gidip onları bilinçlendirmeseniz mal gibi yasayıp gıdecekler degil mi???

Bir de utanmadan bu bilinci ZEKA belirler diyor,işçide bu bilinç yok çünkü işcide ZEKA YOK diyor işci aptal diyor beygir dıyor !!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Üretim araçlarının mülkiyeti, hukuksal bir durumdur. Yalnız buna dayanılarak, çalışmadan üretmeden gelir sağlamak haksızlıktır. Bu mülkiyeti kaldırdığınız zaman kapitalist te geçimini çalışarak ve üreterek sağlamak durumunda kalacaktır. Çalışmadan, üretmeden, yan gelip yatarak para kazanmaya alışmış kapıtalistler için böyle bir gelişme korkulu rüyadır. Korkmalarına gerek yoktur. Milyarlarca işçi böyle geçinmektedir.

Kapitalist nerede yan gelip yatmış,o da ışını ışcilere mudurlere bırakacak kadar enayı degilse mesai harcar,ayrıca kol emegi vermez ama kanunlar karsısında sorumlulugu patron alır,krediye imza ,beyannameye imza,her yere imza atar ve hukukı sorumluluk ve risk alır,parasını riske eder,bunların karsılıgında bir sey almasın mı??

Bir şirket battıgı zaman hukuki sorumluluk kimdedir,iscide mi?? patron da mı???

Kapitalist te size katılsa sizin elinize gecen artacak mı?

Eger emekten kesmek gerekiyorsa sosyalızm bunu daha cok yapmak zorundadır,cunku kapıtalizmın manevra alanına sahıp degıldır,bir cok kapitalist faaliyet dısı karlar elde ederek işcilerını iyi durumda tutabilir ve tutmaktadır ama sosyalizm de bu imkan olmadıgından direk işcinin emegıne yuklenir,işte asıl somuru oradadır,onun ıcın sosyalıst ulkelerde maaslar hep 20-30 Usd dır.

Bu kriterlere göre yüksek tahsilli, üretimin içinde yer ve rol alan, yaptığı iş karşılığında ücret alan tüm çalışanlar işçi sınıfını oluştururlar.

Yuksek tahsiili de işci sınıfı ama işci sınıfında da bilinc yok diyorsun iyice sasırmıssın artık !!

Akbank genel Muduru de maas alıyor oda senın hesapla ücret aldıgı için işci ,ama adamın maası 70,000 YTL !!

Bu soruya cevabı kendisi vermesi gerekir. İki ceket arasında emek ve kalite farkı yoksa 50 YTL içinde bile kar tırtıklaması vardır. 5000 YTL ye satın alanın ya piyasadan haberi yoktur,

Bunlar seni ırgalamaz senın anlaman gereken 50 ytl lik ceket 5000 e satılınca ekonomıde kaymak olusur bundan ıscıde faydalanır,Sosyalızmdekı gıbı tum ceketler 50 YTL olursa kaymak olmaz maasalar 10 USD olur,ama ceketı 5000 e satan ıscısıne bıraz daha fazla vermekten gocunmaz ve batmaz !!

Fabrıka kar ederken,kar'ın kaynagı ıscılerının emegının artık degerı ıse,bu mantıkla fabrıka zarar ederken de zararın kaynagı ıscılerın patrondan tırtıkladıgı sermaye mıktarıdır,cunku ıscı urunun ederıne kattıgından fazlasını aldıgından bu aradakı farkı patron kendı sermayesınden karsılamaktadır !!

Buradan anlaman gereken emegın sabit bir bedeli yoktur,bir gün patrona artı deger verebildiğ gibi öbürgün eksi bakiye verip patronun sermayesınden tırtıklayabilir.

Yani emek devamlı artı deger üretemez ve urettiği zamanda patronun karının tümünü oluşturamaz,patronun karını baska sartlar belirler piyasa belirler.

Ukrayna da işciler aynı emegı harcamıs ama bırak artı deger üretmeyi açlıktan ölmüşlerdir !!

Insan evrimsel sürecinde avcıdır,bu yuzden zekası ıle hareket eder,insanı emegin ürünü göstermek cehalettir!! İnsan öküz değildir zorlayarak güç ile iş yapmaya çalışsın,İnsan makara yapar,vinç yapar,sapan yapar zekası ıle ve harcadıgı emegın mıslı mıslı guc uretır !!

Yureyecegıne yada kosacagına 150 beygirlik arabası iile mesafe kat eder,beygir'in gücü hala bir beygirdir oysa !!

Marks ınsan emegini meta olarak görmüş ve onun degerını de da hayvan ilkesi ile belirlemiştir,yanı basic olarak hayatta kalması için gereken minimum gider toplamı,ya da öküz ise su ve ot gideri gibi !!

Bunlar dogru degıldır,detaylara yeri gelince gireceğim !!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet, Deha cok dogru bazi noktalara parmak basiyor.

Sosyalistlerin tanimladigi anlamda somuru, ancak urunun degerini emek bazinda tanimlarsan anlamlidir. Yani Marks'in emek deger teorisi baglaminda degerlendirirsen ekonomiyi, ancak o zaman somuru diye birsey tanimli ve anlamli olur.

Eger bir urunun degeri uzerinde harcanan emek miktari ile belirliyse, o zaman patronun ettigi kar da iscinin emeginin somurulmesi sonucu ortaya cikan kar olur elbette.

Ama bu mantiga gore Deha soruyor haliyle, o zaman patron zarar ettiginde ne oluyor diyor? O emek kayip mi oluyor? Yoksa bu sefer isciler hakettiklerinden fazla mi pay almis oluyorlar, onlar mi patronun sermayesinden tirtikliyorlar diyor.

Goruldugu gibi, sorun degerin anlasilma bicimindedir burada. Degeri emek bazinda degerlendirirsen, elbette ortaya boyle bazi tutarsizliklar cikar.

Bu yuzden 'deger'i Marksizm'deki gercek disi emek-deger teorisine gore degil, degerin olusumuyla ilgili mevcut modern ekonomik teorilere bakarak tanimlamali ve anlamaya calismaliyiz.

Modern ekonomide bir seyin degeri, arz ve talep egrilerinin kesistigi miktardir. Yani bir urunun fiyati, kaca satabiliyorsan odur. Bunu meslegi geregi satis ile ilgilenenler cok iyi bilirler. Uzerinde cok az da emek harcanmis olsa, cok nadir bulunan ve cok fazla kisinin elde etmek istedigi birsey, cok degerli olur. Tam tersi, uzerinde cok fazla da emek harcanmis olsa, kimsenin istemedigi birsey cok degersiz olur.

Iste patronlar bu yuzden bazen kar, bazen zarar ederler. Eger deger emek ile olculseydi, hep kar etmeleri gerekirdi.

Bu acidan bakildiginda ise, ortada somuru diye birsey kalmiyor. Ortada karmasik bir ekonomi ve alinan riskler vardir. Uretilen urunun degeri, uzerinde harcanan emege degil, bu urune piyasada ne kadar ilgi gosterilecegine bagli oldugundan, her yatirim bir risktir. Patron da koydugu sermayenin ve aldigi riskin karsiligi olarak pastanin onemli bolumune el koymaktadir. Patron kaybederse iscilerin bir kaybi yok cunku. Onlar sabit ucretlerini almaya devam ediyorlar.

Marksizm'in modasi gecmis fikirlerinin yanlisligini okuyanlar arasinda gorenler goruyor eminim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Drekinci,

1-Evet ama sosyalizmde daha beteri var. İnsanın doğası kötüdür.

Evet, sosyalizmin kapitalizmden daha beter oldugunu soyluyoruz ama bunu insanin dogasinin kotulugune baglamiyoruz. Bunu sistemler arasindaki farka bagliyoruz. Sosyalist sistem daha kotu oldugu icin ortaya daha beter bir durum cikiyor. Insanlar iki tarafta da insan oldugu icin ve kotu olduklari icin degil.

3-Kapitalizmde emek sömürüsü yoktur. Malların değerini zeka, bilim ve teknoloji belirler

Sosyalistler bu deger meselesini anladiklari gun, sosyalizmden vazgecerler herhalde. Degerin gercekte nasil olustugunu bizim nasil anladigimizi dahi tam anlayamiyorsunuz. Degeri zeka, bilim ve teknoloji belirler degil cevap. Daha dogrusu, bu kavramlarin degerin olusumunda rolu yok mudur, vardir elbette. Ama dolayli olarak.

Degerin olusumu arz ve talep dengesine baglidir. Bu ise sadece fiziksel ihtiyaclarla degil, olculmesi cok zor bazi subjektif faktorlerle de ilgilidir.

Oyuncak kavgasi yapan iki cocugu izleyin mesela. Normalde yuzune bile bakmadiklari bir oyuncak, eve gelen misafir cocuk ilgilendi diye degerli hale geliverir birden. Paylasamazlar bir turlu o oyuncagi. Normalde o oyuncaktan cok daha fazla istedikleri ve daha degerli baska bir oyuncagi o anda eline verin, yine de kandiramazsiniz. Ille de o oyuncagi istemektedir. O oyuncagi elde etmek icin ne odemesi gerekiyorsa razidir.

Hollywood yildizlari ve zengin kisilerin gosteris meraklisi olanlari, sirf alelade vatandastan farkli olabilmek icin, markali ve asiri pahali bazi urunleri kullanir. Ornegin bazi kadin cantalari vardir, 5000 dolara, 10000 dolara satilir. Bunlar bilincli olarak az sayida uretilir, ureticileri tarafindan. Ornegin, sadece 500 tane yaparlar o cantadan. Yani arz'i dusuk tutarlar. Boylece de fiyatini arttirirlar. Gosteris meraklisi kesim, o cantaya sahip olabilmek icin ne gerekiyorsa yapar. Cok fazla isteyen kisi oldugu icin, fakat ortada hepsine yetecek kadar canta olmadigi icin, cantanin fiyati asiri yukselir. Astronomik paralar oder insanlar o cantayi elde etmek icin.

Demek istedigim, bazi urunler vardir, bedava da verseniz alan cikmaz. Bazi urunler vardir, fiyatini astronomik bir sekilde arttirsaniz da alicisi cikar. Ekonomi ilginc konudur ve eger gercekci fikirler olusturmak istiyorsaniz ekonomi ile ilgili, insan dogasini ve ekonominin isleyisini daha gercekci ve daha dogru bir bicimde degerlendirmelisiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence biz elma ile armutu karşılaştırıyoruz.

Marksizmle kapitalizmi aynı ekonomik sistemin öğeleri olarak ele alınca, sevgili Drekinci haklı.

Onları farklı ekonomik sistemler olarak ele alınca DEHA ve Mantık haklı.

Bu sistemler birbirleri ile hiç bağdaşmadıklarından onları neden birbirleri ile karşılaştırıyor ve bir sonuca varmak istiyoruz ki?

Marksizmin kendi içinde tutarlı bir sistem olabilmesi için onu başka bir sistemle karşılaştırmadan değerlendirmemiz gerekiyor.

Kapitalizm de öyle.. Marksizimle karşılaştırıldığı an çözümü olanaksız sorunlarla karşılaşılıyor.

Bu durumu Marksizmin geçersizliğinin delili olarak yorumlamak mümkün.

Kendisini sürekli olarak kapitalizmdeki defektleri ortaya koyayarak savunan Marksizim, benzer eleştirilerin kapitalizmden gelmesini hoş karşılamıyor.

Marksizmin kendisini kapitalizmden soyutlayarak savunmasına olanak yok.

Ama kapitalizm kendisini Marksizmi eleştirmeden de savunabilir.

Bence bunlar bu tartışmalarda ihmal edilen noktalar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie,

Alt yapı üst yapıyı belirler, üst yapı alt yapının bir yansısıdır fakat pasif değil aktif bir yansısıdır.

Ister baska baslik acalim, ister burada tartisalim, bu konunun cozumu sizler icin kolay degil.

Aktif yansi diyerek ust yapi da alt yapiyi belirler demis oluyorsun. Bu konu hem Marksistlerin kendi aralarinda dahi hararetle tartistiklari bir konudur, hem de Marksizmin elestirmenlerinin vurgu yaptigi belli basli noktalardan biridir.

Marksizmin sorunlu noktalarindan biridir yani. (Yumurta tavuk paradoksu var burada cunku). Aynen dincilerin kader konusu gibi, bu da sizin zayif noktalarinizdan biridir.

Bu ve bu baslik altinda incelenmis pek cok baska mesele, Marksizm'in sadece pratiginde degil, teorisinde de yanlisliklar oldugunu gosterir.

Kapitalizmin maddi koşullarının değişerek emperyalizm haline gelmesi, Lenin'i Marks'a göre daha iradeci bir tutum almaya itmiştir.

Eger kosullar degisiyorsa, bu bazi seylerin bastan dogru ongorulmedigini gosterir. Marks'in dogru ongorude bulunamadigi tek nokta bu degil zaten ama bu konu da o noktalardan biri.

Dolayisiyla, Marksizm'in bilimsel olup olmamasi ayri konu (ki bu basligin eski sayfalarinda o konuya da degindik), bilimsel olsa bile yanlis bir bilimsel teori oldugu cok aciktir. Yanlis ciktigi cok ayrinti vardir.

Sosyalizmin amaclarini takdir ediyorum ama sosyalist kesim reel dunyada yasanan somut tecrubelerin acikca gosterdigi gercekleri, yani Marksizm'in yanildigini, dogru cikmadigini gormeyecek kadar duygusal ve gozleri korelmis tavir takiniyorlar, neredeyse dinciler gibi.

***

Not: Bu baslik altinda yazdigim belli basli yazilarin numaralarini veriyorum: 82, 85, 87, 88, 161, 166, 235, 237, 238, 286, 491, 492 ve 494. Bunlardan 491 no'lu ileti ve sonrasindakiler zaten son birkac sayfaya ait ve onlar uzerinde konustuk. Fakat bazi seyleri tekrar etmemek icin, eski iletilerin bir kismi okunmali diye dusunuyorum. Ayrica, onunde ve arkasindaki ilgili mesajlarla birlikte okunmali bu yazilar ki icerigi tam anlasilabilsin ve yerine oturtulabilsin.

Ayrica, deha'nin bu baslikta cok sayida guzel iletisi var fakat onlar arasinda secip numara yayinlamak daha zor, cunku cok daha fazla sayida mesaji var kendisinin. Aslinda onlar da okunmali, bu basliktan gerekli bilgiyi alabilmek, gerekli sonuclara ulasabilmek icin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci,

Dediklerinde haklisin. Ama sosyalizmin gerekliligini, bu iki sistemi birbiriyle karsilastirarak ileri surenler onlar. Biz de dogal olarak neden sosyalizmin daha iyi olmadigini gosterebilmek icin bu karsilastirmayi devem ettirmek ve ayni yoldan gitmek zorundayiz.

Nitekim, iki sistemin karsilastirilabilecek somut yonleri de var. Iki sistemde yasamis insan topluluklarinin refah duzeyi karsilastirilabilir mesela. Hangi sistemden digerine gecme istegi daha fazla olmustur, buna bakilabilir. Sonucta iki sistem de insanlarin mutlulugu icin var. Bu amaci hangisi daha iyi yerine getiriyorsa, bizler acisindan o daha degerlidir, daha tercih edilir olandir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mantık

Ben bu sistemlerin pratik uygulamalarını dikkate almıyorum.

Yalnız teorik yaklaşımları ve çözümleri beni ilgilendiriyor.

Her iki sistemin de aşırıya kaçabileceğini ve abüz edilebileceğini biliyoruz.

Kuramsal olarak Marksizmin varlığı, kapitalizmin varlığını gerektiriyor.

Kapitalimz ise, varlığı için Marksizme gereksinim duymuyor.

Ama yine de Marksizmin eleştirilerinden etkileniyor.

Ve kendine çeki düzen verebiliyor.

Bunlar temel olarak tümüyle farklı sistemler.

Ne yalın Marksizm mevcut.. Ne de yalın kapitalizm........

İlginç olarak Marksizm kapitalizmle enfekte olunca yozlaşıyor.

Oysa kapitalizm Marksizmin etkisi altında çok daha mükemmel bir rejime ve ekonomik sisteme dönüşüyor.

Ona biz sosyal demokrasi diyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Modern mystic,

M. Moore'un belgesellerini ben de begeniyorum. Bazi kitaplarini da okuyorum. O adamin yapmaya calistigi sey, Amerikan kapitalizminin asiriya kacmis uygulamalarini insani bolgelere cekmek. Yani benim bahsettigim turde sosyal demokrat bir amac guduyor. O adam ve benzeri kisilerin fikirlerine burada "Liberal" ya da "Libertarian" fikirler deniyor. Bizde anlasilan 'liberal' cok daha farkli haliyle. Buranin 'sol'u ancak bu kadar bir sol. Ona da sukur tabi.

Insanligin bu ulastigi cagda, hala sokaklarda evsizlerin olmasi, insanlarin saglik sigortasi sirketleri odemiyor diye ameliyat olamayip olmeleri, vs kabul edilir seyler degil. ABD kendine bu tur konularda ceki duzen vermek zorunda. Yoksa sonu hic iyi degil.

Ama ABD bunu becerirse ve bunu yaparken diger ozelliklerini korumayi basarirsa, buradaki sistem pratik anlamda gorunur gelecekte ulasilabilecek en iyi sistemlerden biri haline gelir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Patron kaybederse işçi nasıl aynı ücreti almaya devam eder?

Maaşlar indirilir, işten çıkarılmalar başlar vs vs.

Genellikle zararlar bir sure absorbe edilir. O donemde isciler birsey hissetmez. Ancak zarar sirkete ciddi sekilde dokunmaya basladigi zaman dogal olarak onlemler de alinir.

Sirketler ABD'de 3 ayda bir bilanco yayinliyor. Bazen kar gosteriyorlar, baze zarar. Isten cikarmalar ancak zararlar sirketin gelecegini etkiler noktaya gelince basliyor. Bu da dogal elbette. O zamana kadar calisanlar hicbir sey hissetmiyor.

Calisanin riski ile yatirimcinin riski bir degildir. Calisan, bakti olmadi gider baska bir yerde is bulur. Onun icin degisen cok fazla birsey yok. Ama yatirimci, yatirimini kaybederse, butun varini yogunu kaybetmis olur pek cok durumda. Onun toparlanmasi cok daha zor. Alinan riskler arasinda daglar kadar fark var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada şu aklıma geldi...

Marksizm olmasaydı, kapitalizm denen bir şey var olabilir miydi?

Marksizmi yok sayarak, kapitalizmi tanımlamak mümkün mü?

Marksizmin hiç olmadığını düşünelim bir an için.....

Mevcut ekonomik sistemi nasıl tanımlayabiliriz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yanıtlanacak çok şey var ama zamanım az olduğu için bir iki şeye değineyim.

Kapitalistlerin sermayesinin kaynağı zaten işçinin emeğinden tırtıklanandır. Daha önceki üretim süreçlerinde, artı değerlere el konularak tırtıklanarak birikmiş sermayeyi patronun sahiplenmesidir. Patron bunu yeniden üretime yönlendirince elbette piyasa araştırması yapması gerek, piyasa ihtiyaçlarını saptaması gerek. Norveçte soba üretip ekvatorda satmaya kalkarsa o sobaları Etopya'nın dağlarına gömmesi gerekir. Burada sorumluluk tamamen patrondadır. İşçinin emeğinden oluşan sermayeyi ölü bir alana yatırarak heba etmiştir. Bunun suçunu veya yükünü işçilerde göstermek meseleyi kavrayamamaktır. Patron risk alarak kumar da oynayabilir. Sermayesini başkalarına bu şekilde kaptırabilir. Patronun kumar oynama ihtiyacı tam da kapitalist sistemin ruhuna uygundur. Amacı daha fazla havadan para kazanmaktır, insan ihtiyacı için üretim onun kaygısı değildir. Adeta yüksek karlar elde etmek için kumar oynamaktadır, Kumarda kaybedince sermaye buhar olup uçmuyor, bir başkasının mülkiyetine geçiyor. Yani işçisinden tırtıkladığı sermayeyi kendisi kullanamıyor götürüp başka birine kumarda kaybediyor. Kapitalist ekonomide borsa bu nedenle kumardır zaten. Alt tabakalardan tırtıklanmış sermayeleri büyük sermayedarlara kaptırmaktır.

Ayrıca psikolojik faktör demek tamamen soyut bir şeydir. Marksist değer teorisini biraz okumuşsanız. Bu psikolojik faktöre de değinir. Üretilen mallar ve hizmetlerin son aşaması bunların kullanılma aşamasıdır. Kullanılırken malın fayda değeri öne çıkar. O mal zorunlu ihtiyaç maddesi veya hizmeti ise işte bu zorunluluktan dolayı her zaman fayda değerini üzerinde taşır. Ama bir malı 50 liraya karıda dahil olmak üzere mal edilmişse. Bunun 5000 liraya satılması zaten çarpıklığın dik alasıdır. Bunun savunulacak tarafı olmaz, gel gör ki bizim kapitalist propagandistleri bunu bir marifetmiş gibi göstermektedir. Bu kazıklama, aptal veya enayiyi, nörotik kişilikleri kazıklamaktır.

Kapitalistler bunu da becererek sermaye biriktirmesi bile başlı başına facıadır.

İnsan psikolojisini çocuğun oyuncak rekabetine benzetmek iyi bir metafor. Ama nede olsa onlar çocuk. Örneğin, bir annebaba misafir çocuklarını da dikkate alarak, her oyuncaktan iki tane alsa, böyle bir anlaşmazlıkta aynı oyuncağın birini bir çocuğa diğerini diğer çocuğa vererek sorunu barışçıl çözer. Çözmese bile bir oyuncak için kavga etmelerini engellese yeter, engellemeyip kavgalarına seyirci kalsa bile kavga sonucunda birisi (güçlü olanı) diğerini sindirerek kavgaya son verir. Gelişkin insan bu türden kıskançlık kavgalarına girmez. Onlar başta zorunlu ihtiyaç maddelerini karşıyayıp giderek yaşam standartlarını yükseltmeye bakar. Bunu da yalnız kendi emeği ile sağlayabilirse işte insana yakışan da budur.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Deha ve Mantık'ın yürüttüğü mantık temelden yanlış..Artı-Değer olayını anlamamışlar...Patronun, emekçisini (daha genel tanım koyalım) 8 saat çalıştırıp 6 saat ücreti ödemesidir, patronun zarar etmesi işçisini sömürmesine engel filan değildir, zarar ederse işçi çıkarır, iflas verir, ücret hiç ödemez vs...

Israrlı biçimde modern üretim ilişkileri içinde sömürünün olmadığını anlatmaya çalışıyorlar...Yani bir son teknoloji CNC makinesini kullanan işçiyide aynı mantıkla sömürürler bir maden işçisinide aynı mantıkla sömürürler...Bir fabrikada Tasarım mühendisi olarak çalışan emekçiyide aynı mantıkla sömürürler..

ve Prof.Dr.Erinç Yeldan'dan (Bilkent Üniversitesi) bir alıntı yapmak istiyorum,

yaşayan bir düşünce sistemi olarak Marksizme yapılan katkılar tüm 20. yüzyıl boyunca süregelmiş ve kapitalizmin tekelci aşaması (Harry Magdoff, Paul Baran ve Paul Sweezy); finansallaşması (James Crotty, Prabhat Patnaik, Giovanni Arrighi ve Samir Amin); kalkınma ekonomisi (David Harvey, Immanuel Wallerstein, Dos Santos, Andre G. Frank) veya iktisat kuramı (Stephen Resnick ve Richard Wolf) gibi çeşitli alanları da içererek genişletilmiştir.

Marx?ın düşünce sistematiğini kabul etmeyenler veya Marx?ın ya da kendisinden sonra gelen Marksist sosyal bilimcilerin politik iktisat yazınına katkılarını yadsımaya çalışan çevreler her zaman var olmuştur. Bu kesimler 160 yılı aşkın süredir Marksist ekonomi politiğin katkılarını ?eskilerden gelen hoş bir seda? olarak algılayarak, değersizleştirme gayreti içindedir. Bu çevrelere ilgili yanıtı gene Marx?ın kendisi, Dante?nin İlahi Komedya?sından aktardığı o ünlü dizeyle vermekteydi: segui il tuo corso, e lascia dir le genti. (**)

(**) ?Sen bildiğin yolda devam et, bırak diğerleri konuşsun.?

tarihinde Modern_Mystic tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu arada şu aklıma geldi...

Marksizm olmasaydı, kapitalizm denen bir şey var olabilir miydi?

Marksizmi yok sayarak, kapitalizmi tanımlamak mümkün mü?

Marksizmin hiç olmadığını düşünelim bir an için.....

Mevcut ekonomik sistemi nasıl tanımlayabiliriz?

Marksizm kapitalist üretim ve paylaşım ilişkilerinin bilimsel analizidir. Mevcut bir ilişkinin, olgunun tanımıdır. Ama sosyalizm ve komünizm bu tanımdan yola çıkarak olması gerekeni söylemektir. Kapitalizmin evrilerek, devrilerek gelmesi gerekli ve hatta zorunlu aşamalardır. Kapitalizm evrilirken, Ya faşistleşerek vahşileşiyor, veya sosyal demokrasi ile ıslah oluyor. Ama sosyal demokrasi de dahil olmak üzere kapitalizmin özünü değiştirmiyor. Yine Üretim araçlarının sahipleri olan bir kapitalist sınıf var. Yine bu sınıf kendi kafasına gire ürün üretip, kendi kafasına göre dağıtıp paylaşıyor. Bu paylaşmada psikolojik faktörler de önemlidir. İşçi ücretine 5 kuruş zam yapmaz, gider karı ile kız ile yer, kumar oynar, yat, kat, uçak, malikane, pahalı ne varsa oraya yatırır. Düzeni ayakta tutacak, ordu, polis, bürokrat, yönetici, siyasetçi, din adamlarına da bol keseden dağıtır. Sosyalizm burjuvazinin masraflı yaşam standartlarını da aşağı çekerek bunu geniş kitlelere yaymaya çalışır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...