Jump to content

DİYALEKTİK ve TARİHİ MATERYALİZM


Recommended Posts

Bıraz da şu Ozel Mülkiyet konusuna degınmek ıstıyorum.

Marksızm'e gore ozel mulkıyet ortadan kaldırılınca eşıtsızlık bıtecek,refah gelecek,daha adıl bolusum olacak vs vs.

Uretım araclarının Ozel mulkıyeti ne demektır??

Uretım araclarının kendısının ve faydalarının sahıbıne aıt olması ve bunun belgelenerek kayıt altına alınması hak ve durumudur.

Sosyalıst devrım yapıldıgında butun bu uretım araclarına el konacaktır cunku teorıye gore bu uretım aracları yogunlastırılmıs ve somurulmus emektır.

Pekı bu uretım araclarına kım el koyacaktır???

Teorıye gore dogal olarak calınmıs emegın sahıbı olan proleterya sınıfı,yanı proleterya bır nevı kumbarada para bırıktırmıs ve gunu gelınce de kumbarayı kırıp tasarruflarını almaktadır.

Hukukı olarak devlet artık proleterya devletıdır ve mulkıyet be proleterya devletıne gecer.

Iscıler acısından bakıldıgında ozel mulkıyetın kalkmasının aslında onlara bır faydası yoktur,cunku yenı mulkıyet aslında ıslevsel anlamda ıscılerın degıldır,cunku uretım araclarının kendısının ve faydalarının sahıbı degıldırler.Bır ıscı ortagı oldugu herhangı bır uretım aracındakı hıssesı uzerınde ımtıyaz sahıbı degıldır,bu hııseyı ıstedıgı anda satıp paraya cevıremeyecegı gıbı,oradakı hıssenın herhangı bır ederı yoktur,cunku ederı olması demek ozel mulkıyetın var olması demektır.Bu yuzden ıscılerın fabrıkalara bıreysel ve kullanılabılır anlamda hıssedar olması ozel mulkıyet anlamına gelecegınden mumkun degıldır.

O halde orada ıscılerın uretım aracları uzerınde hıc bır mulkıyetı soz konusu degıldır,kaldı kı olsa bıle bır fabrıkanın bır patrona aıt olmasındakı deger ıle calısan bın ıscıye bolunmesı arasındakı deger oldukca farklıdır,bu genellıkle bır kac ıscı maasına tekabul eder.

Iscıler sosyalıst devlette yıne eskısı gıbı calısacaklardır,uretım aracları karsısındakı pozısyonları degısmıs degıldır,yanı onlar oturup baskası calısacak degıldır ve yıne urettıklerı emek ıle butun sosyalıst devletı ayakta tutma gorevı onlardadır,bu defa ıslerı kapıtalızmden cok daha agırdır,cunku orduyu,yonetıcılerı,ogretmenlerı,saglık personelını,partı uyelerını,cocukları,calısmayan nufusu,yaslıları sakat ve hastaları vs kısaca toplumun gorece kucuk bolumu olarak,toplumun tumu ıcın deger uretmek zorundadırlar.Hal boyle olunca da emeklerının buyuk bolumu devlet tarafından alınacaktır,hadı buna feda olsun dıyelım ancak ne var kı sosyalıst sıstemde sadece emek ıle deger uretılecegı ıcın,emeklerının karsılıgında olusturabıleceklerı deger kapıtalıst sısteme gore cok daha azdır.

Bır cok ıs kolu ve sektor yok olmustur,kabaca orneklersek 5000 Tl ye ceket alan olmayacagından,ne tasarımcı kalır ne manken,ne defıle ne fuar organızasyonu,ne setcı,ne ısıkcı,ne de reklam sektoru kalır.

Tabıı bu bır ornektır,yıne sıgorta sektoru,bahsettıgımız taksı plakası ,borsa, dovız pıyasasıiemlak degerlenmesıifıkrı hakların mulkıyetı,patent vs vs bır cok sektor ve pıyasa ortadan kalkacagı ıcın toplumsal gelır sadece emekten elde edılecektır,takdır edılecektır kı bu da cok kısıtlı bır buyukluk yaratacaktır.

Kapıtalıst sıstemde goz ardı edılen bır sey var,kapıtalıst ettıgı karın cıddı bır bolumunu devlete vergı olarak vermektedır,eger bu ıscının somurulmus emegı ıse onun bır bolumu devlete gıtmektedır, sosyalıst sıstemde yıne ıscı emegının bır bolumunu hem de buyuk bır bolumunu devlete verecektır,aradakı fark bu verme aracısız olmaktadır,ancak burada yaratılan buyuklugun azalmasının yanında baska bır faktor vardır kı bu da dolaylı vergı altında kapıtalıstlerın karlarından buyuk bır bolumunu daha devlete verdıklerıdır.

Ornek olarak bır kapıtalıst karının normal gelır vergısını odedıkten sonra bır cıp almaya karar verdı ıse bunu aldıgı takdırde devlete ayrıca bır vergı vermıs olur,yat alsa keza oyle emlak alsa keza oyle ve yıne hammadde ıthalatı yaptıgında,ıthalat vergısı adı altında malıyetın ıcıne dahıl edılen baska bır vergı oder,onlarca degısık sekılde harc,stopaj,vs adı altında vergıler oder.

Sosyalıst devlet ıste butun bu ımkanlardan yoksundur,ornegın ıthal edılen bır maldan vergı alarak bır gelır elde edemez,bu malın malıyetının ucuzlamasının da ona bır artı getırısı yoktur cunku malı satmayacak malıyetı uzerınden mubadeleye sokacaktır,buradan ıscı bır mıktar avantajlı gıbı gozukecektır, daha az calısma saatı ıle urunu alacaktır,ancak devletın gelırı azaldıgı ıcın de devlet bunu kompanse etmek ıcın ıscının daha fazla emek saatını gaspetmek durumunda kalacaktır.

Kapıtalıstten dolaylı vergı adı altında aldıgı kaymak vergısı Sosyalızmde olamayacagı ıcın Sosyalıst devlet

her halukarda kapıtalıst devletten ekonomık olarak zayıftır,bu yuzden de egıtıme agırlık vererek dusuk malıyet ıle ve dusuk ucret ıle bır takım hızmetlerı saglama yoluna gıder,bu da sozde egıtılmıs ancak ekonomık olarak zayıf bır topluma yol actıgı gıbı egıtımın bır bedelının olmaması bu alanda gerılemeyı beraberınde getırır.

Sonuc olarak Ozel Mulkıyetın kaldırılmasının pratık olarak ıscılere bır yararı yoktur cunku ozel mulkıyetın kaldırılması demek kendılerının de bunlara sahıp olamaması demektır,pratık calısmada da gelırlerını arttırıcı degıl azaltıcı bır rol oynar bunun bır dıger bacagı da ıstıhdamdır,sosyalıst herkese ıs bulacagından yıne uretımden alınan pay duser.

Sosyalızm gecıs asamasıdır aslolan komunızmdır falan dıyenlere de sunu sormak ısterım komunızm de uretım araclarının tekrar ozellestırılmeyecegının ne gıbı bır garantısı var???

Devletı ortadan kaldırdıgınıza gore uretım araclarını koruyacak mekanızma nedır ??

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 867
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Psikolojik faktör dediniz de aklıma babamın başından geçmiş bir olayı anlatayım.

Babam kahvede oturup oyun seyrediyormuş,

Bir tanıdık genç yanaşmış yanına.

-Memmed emi biliyormusun ne olacak?

-Ne olacak?

-Piyasadan ceviz çekilecek, ceviz kıtlığı olacak.

-Yok ya!

-He vallah! bende bir çuval var gel sana uygun fiyatla satayım.

-Sat. Kaça veriyorsun?

-15 lira

-Kaç kilo var?

-20 kilo

Babam yeni maaş almış, vermiş 300 lirayı almış bir çuval ceviz ile evin yolunu tutmuş.

Evde annemin siniri tepesinde

-Ne yapacağım bu kadar cevizi, kıtlık olacaksa olsun sana ne? Ceviz yemeden yaşayamayacak mısın? vb bağırıp çağırmış.

Babam kazıklandığı fark etmiş ama iş işten geçmiş,

Ne ceviz kıtlığı olmuş ne de aldığı fiyat piyasadakinden ucuzmuş,

İşte kapitalizmin marifet diye sunulduğu kazıklama eylemi.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Deha üretim araçları özel ve devlet mülkiyeti konusundaki marksist yaklaşımı güzel özetlemiş,

Zamanındı marksist literatürü iyi takip ettiği belli oluyor.

Biliyor da müziplik yapıyor.

Bu kez de, Üretim araçlarının devlet mülkiyetine geçişinde devletin niteliğini es geçiyor.

Sosyalist devlet ile kapitalist devletin nitelik farkını gözden uzak tutuyor.

Kapitalist devlete vergi veren kapitalistler zaten bunu bir şekilde geri alıyorlar. Kapitalist devlet kapitaliste çalışıyor. Onun özel mülkiyetini koruyor, geliştiriyor ve krize girdiği zaman da yardım ediyor. Vergi iadeleri, yatırım teşvikleri vs ile zaten kapitalistin vergisi kapitaliste geri dönüyor.

Sosyalist devletteki üretim araçları işçiler için çalışır. Planlı ekonomi ile hangi mala, ne kadar ihtiyaç varsa tespit edilip üretiliyor. Sosyalist devlet de bilim ve teknolojiyi kullanır. Üretim verimliliğini bu şekilde artırır. Artırmazsa zaten aptallık eder. Sosyalist devlet işçilerin yalnız kol gücünü geliştirmez. İşçi devleti işçiyi sonuna kadar geliştirir patronu değil. (deha öküz görür diye çamur adıyor) Bilim ve Teknolojiyi tüm toplum yararına sonuna kadar kullanır. Fikir ve buluşlara en yüksek değer verir, mucitleri maddi ve manevi ödüllendirir. Gören de sosyalist devleti karasapanla tarım yapıyor sanacak. Gerek nitelik olarak ve gerekse nicelik olarak her türlü mal ve hizmetin üretilmesi için ne gerekiyorsa yapar. İşsizlik olgusu olmayacağı için tüm üretici güçlerden yararlanır. Üretici güçleri geliştirir. Emeğinin karşılığı geri döndüğü için işçi emeğine yabancılaşmaz. İşini daha severek yapar. Emeğinin sömürüldüğünü, özel kişilerin elinde biriktiğini gören farkeden işçi üretimi yavaşlatır, emeğinin tam hakkını ister, vermezse grev yapar vs vs. Kendi devletini kuran işçi sınıfı bunun bir daha kapitalistlerin eline geçmemesi için gerekli önlemleri alır. Almayı beceremezse yeni kapitalistler tekrar enselerinde boza pişirir. vs. vs.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Deha ve Mantık'ın yürüttüğü mantık temelden yanlış..Artı-Değer olayını anlamamışlar...Patronun, emekçisini (daha genel tanım koyalım) 8 saat çalıştırıp 6 saat ücreti ödemesidir, patronun zarar etmesi işçisini sömürmesine engel filan değildir, zarar ederse işçi çıkarır, iflas verir, ücret hiç ödemez vs...

Enteresan !! Patron fabrıkasını sermayesını her seyını kaybedınce ne olmakta????

Patron hem zarar edıp hem ıscısını nasıl somurecek???

Emegın bızım bılmedıgımız bır degerleme sıstemı mı var???

Zarar ederse ıscı cıkarır ,ıscı parası odemez ıflas eder dıyorsun ama bu olayların hepsınde hukukı sorumlulugu vardır,sermaye taahhudu vardır,mal varlıgı ıle de sorumludur,hapse de gırebılır o kadar basıt degıl bu ısler,ıscı cıkarmakta kolay degıl tazmınatları dunyanın parası tutar vs vs

Israrlı biçimde modern üretim ilişkileri içinde sömürünün olmadığını anlatmaya çalışıyorlar...Yani bir son teknoloji CNC makinesini kullanan işçiyide aynı mantıkla sömürürler bir maden işçisinide aynı mantıkla sömürürler...Bir fabrikada Tasarım mühendisi olarak çalışan emekçiyide aynı mantıkla sömürürler..

CNC makınesı bedava mı alınıyor arkadasım??

Eskımıyor mu,kredı ıse faızı yok mu,bakım gıderı yok mu??

Orada asıl ısı yapan makınedır (Zeka ,Bılım ,teknolojı) ıscının o uretımdekı payı ellıde bırdır,hala ısı ıscının emegı ıle yapılmıs gostermenın ne alemı var???

Pıyasadakı arz talebe gore de maasını alır !!

Sankı pıyasalar ıyı gıderken ıscıler bundan faydalanmaz mı,burunlarını kaldırıp yuksek ucret talep etmez mı??Talep dusunce de tersı olur ucretlerı duser.

Ustelık bızım bahsettıgımız ıcınde somuru olmayan ılıskıler bunlar degıl,patent,marka,fıkrı eserler,muzık,futbol,vob,dovız pıyasası,arsa degerlenmesı iınternet uzerı uygulamalarvs vs gıbı konular kı bunlar sosyalızmde uygulanamadıgından kol gucune gerı donuluyor yanı aslında ılerı degıl gerı gıdılıyor.

Aklınız fıkrınız ıscılerde takılı kalmıssınız bak senın Yeldan bey ne dıyor

“Kapitalizmin sonuna gelindi” ifadesini siz de abartılı buluyor musunuz?

Kesinlikle abartılı bir ifade. Çünkü önce kapitalizmin sonunu getirecek bir alternatifin, bir toplumsal düzenin ortaya çıkması lazım. Böyle bir alternatif düzen ise halihazırda yok. Sovyet sisteminin 1990’da çöküntüye uğraması, kapitalizm sonrası toplum tahayyüllerinin somut olarak gerçekleştirilmesi konusunda bize henüz bir dayanak sunmuyor.

Tarıh 6 Ekım 2008

Ustelık savunabılır Marksıst de olabılır o onun gorusu !!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kapitalist devlete vergi veren kapitalistler zaten bunu bir şekilde geri alıyorlar. Kapitalist devlet kapitaliste çalışıyor. Onun özel mülkiyetini koruyor, geliştiriyor ve krize girdiği zaman da yardım ediyor.

El ınsaf kapıtalıst devlet yol yapınca,o yoldan sadece zengınler mı gecıyor,yaptıgı okullarda zengınler mı okuyor,senı benı mecburı hızmete gonderıp zengınlere mı baktırıyor,yesıl kart zengınlere mı verılıyor vs vs

Beledıyeler park yapınca zengınler mı oturuyor??

Kapıtalıst nasıl vergısını gerı alır???

Devletler kapıtalıstlere yardım etmıyor aslında orada calısanlara yardım edıyor cunku gerek bızdekı krızde TMSF gerek bugunku krızde tum dunya ulkelerı koydukları sermaye karsılıgında hısselerı kendı uzerıne gecırıyor.

Devletı sadece ozel mulkıyetı koruyan bır kurulus olarak gormek yanlıstır,Engels ve Marks ta bu yuzden devletın sosyalızmde sonmeye baslayacagını ve yokolacagını soyluyor ama bende soruyorum mulkıyetın tekrar ozellestırılmesının onundekı engel nedır???

Karayolları,Devlet su ıslerı ,YSE vs kurulusların hangı gelırle hangı kesıme hızmet ettıgı ortadadır !

Vergi iadeleri, yatırım teşvikleri vs ile zaten kapitalistin vergisi kapitaliste geri dönüyor.

Vergı ıadesı ve tesvıkler bellı sartlara baglıdır ne tum kapıtalıstlerı ıcerır,ne de ıcerdıgı kapıtalıstlerın tum vergısını gerı almasını saglar !!

Sosyalist devletteki üretim araçları işçiler için çalışır. Planlı ekonomi ile hangi mala, ne kadar ihtiyaç varsa tespit edilip üretiliyor. Sosyalist devlet de bilim ve teknolojiyi kullanır. Üretim verimliliğini bu şekilde artırır.

Tabıı kı oyle olacak ama bu yatırımları nereden yapacak???

Tırtıkladıgı ıscının emegınden degıl mı???

Iscı ıcın ne farkeder??? ha kapıtalıste karsılık ayırmıs ha sosyalıste !!

Mulkıyet dersen ozel mulkıyet yosa zaten ıscının de bır mulkıyetı yok eee !!

Fikir ve buluşlara en yüksek değer verir, mucitleri maddi ve manevi ödüllendirir.

Onlara plaket vermesı,o sureclerın ekonomık deger yaratması ıle alakasızdır !!

Gören de sosyalist devleti karasapanla tarım yapıyor sanacak.

Eh gercekte olan da oydu onu da beceremeyıp aclıktan on mılyonlarca ınsanın olumune sebep oldular,uyguladıkları Lysenko bılımının sonuclarını da hep beraber gorduk.

Emeğinin karşılığı geri döndüğü için işçi emeğine yabancılaşmaz.

Evet gerı donuyor ama kapıtalızmdekının beste bırı bıle degıl,masal anlatmayalım pratıkte o ulkelerde olana bakalım ancan 20 Usd maas olarak doner !!

İşini daha severek yapar. Emeğinin sömürüldüğünü, özel kişilerin elinde biriktiğini gören farkeden işçi üretimi yavaşlatır, emeğinin tam hakkını ister, vermezse grev yapar vs vs.

Godun mu sosyalızm de bu hakları da yok,hem ac kalır hem hıc bır hakkı yoktur !!

Kendi devletini kuran işçi sınıfı bunun bir daha kapitalistlerin eline geçmemesi için gerekli önlemleri alır. Almayı beceremezse yeni kapitalistler tekrar enselerinde boza pişirir. vs. vs.

Evet ne hazın % 99 ıscı % 1 kapıtalıste yenıldı !!

Ama gercek oyle degıl gercek halkın % 99 u kapıtalızme gerı donusu ıstedı ve kapıtalıst ve emperyalıstlere yalvardılar gerı gelsınler dıye !!

Yoksa ellı sene sonra uc bes kapıtalıstın orgutlenıp mılyarlarca ınsana karsı zafer kazanabılecegı ancak maslaldır!!

Ustelık 'bılımsel' yasalarınıza gore tarıhın tekerlegı ılerı gıder ıdı fos cıktı

Alt yapı ust yapıyı belırlerdı,sosyalızm kapıtalıst ust yapı yarattı fos cıktı

Seyler kendı karsıtına dondukten sonra gerı tekrar eskı karsıtına dondu kı dıyalektık de fos cıktı

canlı oluye dondu sonra tekrar canlandı

yadsımanın yadsıması yon degıstırdı kı bu ılke de fos cıktı,cıvcıv kırdıgı yumurtaya gerı gırdı

Nıcel bırıkım nıtel degısıme yol acar da fos cıktı,sosyalızmde nıcel bırıkım nıtel degısıme yol acarak kapıtalızme donmedı

vs vs vs

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ama gercek oyle degıl gercek halkın % 99 u kapıtalızme gerı donusu ıstedı ve kapıtalıst ve emperyalıstlere yalvardılar gerı gelsınler dıye !!

Yoksa ellı sene sonra uc bes kapıtalıstın orgutlenıp mılyarlarca ınsana karsı zafer kazanabılecegı ancak maslaldır!!

Evet sonunda gelinen nokta bu. Kapitalistler ve emperyalistler niçin geri döndü?

Sosyalist blok yalnız Rusya'nın kapitalist birikimi üzerinde inşa oldu, O da ikinci dünya savaşında yerlebir edildi. Rusya dışında tüm dünyayı ve kendi işçi sınıflarını sömürerek büyük birikimler üzerine konmuş kapitalist blok olduğu gibi duruyordu. Hala duruyor ve küreselleşme ile tüm dünyaya yayılıyor. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya da büyük oranlara sermaye birikimi vardı. Konu sosyalizm ve komünizm olunca tümü birden komünist bloğu yıkmak için seferber oldular. Faşist Hitleri üzerlerine saldılar. Sosyalist bloğa dahil daha feodal ilişkiler içinde bulunan pek çok ülke vardı. Eşit ve dengeli gelişme elbette yavaş olmaktadır. Kapitalist bloğun fabrikalarındaki bilim ve teknolojik imkanlar elbette önemli ölçüde ilerlemişlerdi. Ürün kapasiteleri verimlilik üst düzeylerdeydi, biriken sermayenin yeniden üretime yatırılmasına sosyalistler elbette karşı çıkmıyorlar. Kapitalist düzenlerde yeni fabrikalar yeni üretim demektir. Yeni iş olanakları demektir. Sosyalistler buna niçin karşı çıksınlar. Bu fabrikalar zaten işçilerin emeklerinin birikiminin sonucudur. Kapitalistlerden daha iyi ve kendileri yararına üretim yapacaklarını söylemektedirler. Dünyanın Merkezi kapitalist ülkelerindeki üretim araçlarıyla sosyalizmi kurmadıktan sonra, 200-250 yıllık birikim kapitalistlerin ellerinde elbette yeniyetme sosyalizmin vaadettiklerinden daha fazla olacaktır. Bu gerileme sosyalizmin yetersizliğinden değil. Kapitalizmin kalbi olan ülkelerin sermaye birikimi açısından mesafeyi zaten çok açmış olmalarındandır. Bugün ABD küresel üretimin neredeyse %20 sini üretmektedir. Ama gelin görün ki bu üretimin oradaki işçilere yararı ortalama bir sosyalist ülke kadar bile değildir. Emek ve sermaye arasındaki makas ileri derecede açılmıştır. Bir yanda sokakta yatanlar ile diğer yanda dolar milyarderleri vardır.

Sonuç itibariyle sosyalist bloğun dağılmış olması sosyalist tezleri yanlışlamaz. Sosyalistler siyasi iktidarı kaybetmişlerdir ama komünist partileri faaliyetlerini sürdürmektedir. Bir yandan kendi yeni kapitalistlerinin iç yüzünü göstermekte, diğer yandan da barışçıl demokratik yollardan yeniden iktidara gelme mücadeleleri vermektedirler. Kapitalizmin demokrasi gerekçelerini de ellerinden almaya çalışmaktadırlar.

Demokratik yollarla iktidara geldiğinde bakalım ne geveliyecekler. Veya Allendeyi devirdikleri gibi bu kez gerici darbelere yeltenip, zor kullanmaya başlayacaklar.

Evet tarihin tekerlerği ileri gidiyor. Bu yolda zigzaglar olabilir. Daha oyun bitmedi oynanıyor, daha dağıtılacak çok kağıt, oynanacak çok taş var. Sosyalist ve komünistler yeniden demokratik yollarda iktidara geldiği günleri görecekmiyiz bilmem ama benim ömrüm yetmeyecek olsa da. Sonucun bu yönde olacağına eminim.

Tarih safra kaldırmaz. İlerleme diye bir şeye inanıyorsak, ilerlemeden anladığım budur.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

son kısımları okudum

kendisiyle sürekli itiştiğimiz halde deha'nın burada mal ve hizmetin değernin belirlenmesi konusunda bihayli haklı olduğu ortada..

deicide ve fuzuli eğer katılırlarsa ((ki deicide'ye mesaj attım, yoğunluktan dolayı okumamış, ama yazma ihtimali yok değil)) belki bu konu açıklığa kavuşur..

Link to post
Sitelerde Paylaş

sosyalizmi, kapitalizmin kuralarına ve kurumlarına göre eleştirirsen böyle saçma sapan şyler yazarsınız....Deha saçmalıktan öte şeyler üretmiyor..

Sosyalizmde, devletin biçimi, üretimin biçimi herşeyin biçimi farklı olacaktır, tabii bu bir süreç içinde gelişecektir ama bunları kapitalist toplumun yapısıymış gibi eleştiremezsin..

Bir kapitalist hiç bir şekilde işçi-emekçi çalıştırmadan bir şey elde edemez ve sonuçta satamaz...PAtron zarar ederse bunu küçülerek karşılar yani işçi çıkarır, 5 işçinin işini 1 işçiye yükler o da olmazsa batar gider. diğer kapitalistler tarafında yutulur...Tekelleşme sürecide böyle işler..Büyük küçüğü yutar..

Kapitalist bilhassa ABD gibi ülkelerde sermaye birikimini zaten sömürüden elde etmiştir ve bunu sömürerek artırır...Elbette zekasını kullanacak, işçilerde zekasını kullanacak ve üretimden gelen gücünü kullanacaktır..

DEHA bey fabrika sahibi olsun ve işçileri grev yaspın da görsün üretimin gücünü...Tabii grevi günah saymazsa...aldıklarınıza şükredin mavalı okumazsa:))

Link to post
Sitelerde Paylaş
Burada da, gene, işçinin, kendi emeği ile, tüketilen hammaddelere oniki saatte altı marklık bir yeni değer kattığını varsayıyoruz, ki bu yeni değeri, kapitalist, yapımı tamamlanmış parçayı sattığı zaman paraya dönüştürür. Kapitalist, bununla, işçiye üç markını öder; öteki üç markı da kendisine alıkoyar. Ama eğer işçi, oniki saatte altı marklık bir değer yaratıyorsa, altı saatte de , üç marklık bir değer yaratır. Demek ki, kapitalist için altı saat çalışmakla, işçi, ücret olarak aldığı üç markın eşdeğerini kapitaliste zaten geri ödemiş oluyor. Altı saatlik bir çalışmadan sonra ikisi de ödeşmiş olmaktadırlar, birbirlerine tek fenik bile borçlu değillerdir.

Bu nasıl bır ekonomı anlayısı bunları yazan Marks tan baskası degıl !!

Iscı gelıyor, 20 Marklık hammadde verılıyor Bır mark ta genel gıderler ıcın bındırılıyor ve mamul 27 marka satılıyor,burada 6 mark bır kar var ve Marks bu karın ıscının emegı oldugunu soyleyerek,ıscının 12 saatlıgı 3 Mark'a anlastıgı halde 6 saat sonra patron ıle odestıgını soyluyor.

6 Marklık karın tumu emekten geldıgı savlansa bıle bu karın toplamı nasıl olur da Iscının farzedılebılır !!

O gelıp calıstıgı fabrıka nasıl ayakta duracaktır o zaman???

Hem komunıstım dıyorsun hem fabrıkasında calıstıgın adama bır kurus vermıyorsun,o da senın mantıgınla emek harcamıs,o ıscıyı bulmus getırmıs yapacagı ısı gostermıs basında durmus vs vs,hammadde bulmus almıs,getırmıs borclanmıs ien onemlısı musterı bulmus ve satmıs vs vs

Pekı tersını dusunelım yıne ıscı ıle 12 saatlıgı 3 mark'a anlastılar ve malı urettıler,anı bır krız vs sonucu Malı 27 mark yerıne 21 marka yanı malıyet fıyatına satmak zorunda kaldılar,bu sefer de patronun ona bır fenık borcu yoktur dıyebılırmıyız??

Bır berber salonunda calısan kalfa aldıgı paranın yarısını dukkan sahıbıne verır bıldıgınız gıbı

Bu somurumudur adaletmıdır?????

Link to post
Sitelerde Paylaş
Üretimin bugünkü durumunda, insanın işgücü, bir günde, bizzat kendisinde bulunandan ve kendisinin malolduğundan daha büyük bir değer üretmekle kalmaz; her yeni bilimsel bulguyla, her yeni teknik buluşla, günlük üretiminin günlük maliyeti aşan bu fazlalığı artar, ve dolayısıyla da işgününün, işçinin günlük ücretini karşılamak için çalıştığı bölümü azalır; öte yandan da, işgününün, işçinin karşılığını almaksızın emeğini kapitaliste armağan etmek zorunda olduğu bölümü artar.

F.Engels, 1891 de K marx ın Ucretlı Emek ve Sermaye Kıtabına onsozunden

Bahsettıgım Zeka,Bılım ve Teknolojı hususuna ıtıraz edenler gormelıdır kı Engels yetmısınden sonra bunu kavramaya baslamıstır,cunku gelısmelerı bızzat gozlemlemıstır,eh aradan 120 sene daha gecmıstır ve konum cok daha degısmıstır.

Demek kı neymıs,kapıtalıst bılımsel ve teknık bulusları yanı zekayı uretım surecıne gıttıkce daha fazla kattıgına gore demek kı devrımcı olan ılerlemecı olan bılımı teknıgı destekleyecek olan burjuvazıdır,

ve bu olgu ıscının degerını dusurecegı ıcın ıscı sınıfı bılımsel gelısmelerden yana olamaz ne burada ne sosyalızmde !!

Insan dogaya karsı mucadelesınde kaba kuvvetı degıl zekayı kullanır cunku ınsan avcıdır,butun mesele bunu anlayabılmektedır !!

Link to post
Sitelerde Paylaş
DEHA bey fabrika sahibi olsun ve işçileri grev yaspın da görsün üretimin gücünü

Iscıler talep varsa greve gıderse mantıklı olabılır ama talep yok ıken greve gıderlerse ısletmenın kapanmasını hızlandırırlar bu konumda da Marks der kı bundan en buyuk zararı ıscıler gorur cunku kapıtalıst ıscısız,ıscının kapıtalıstsız yasayabılecegınden daha uzun yasar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yine biryerlerden cımbızlama yapmış,

Ne demek istediği belli değil.

Örnek verdik;

Bir fabrikanın 3 ortağı var. 100 de çalışanı.

ortaklardan biri muhasebe işini, diğeri personel yönetimini diğeri de yan gelip yatıyor.

ürün pazarlamasında sorun yok.

Her türlü giderler gelirlerden düşüldükten sonra 1000 lira kar kalıyor.

Hadi bu karı üç ortağa paylaştır bakalım kriterlerin ne olacak. Nasıl paylaştıracaksın. Ve bu bin liranın içinde 100 işçinin payı var mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Örnek verdik;

Bir fabrikanın 3 ortağı var. 100 de çalışanı.

ortaklardan biri muhasebe işini, diğeri personel yönetimini diğeri de yan gelip yatıyor.

ürün pazarlamasında sorun yok.

Her türlü giderler gelirlerden düşüldükten sonra 1000 lira kar kalıyor.

Hadi bu karı üç ortağa paylaştır bakalım kriterlerin ne olacak. Nasıl paylaştıracaksın. Ve bu bin liranın içinde 100 işçinin payı var mı?

Neden sordugunu anlamadım ama bu yontemı bızzat uyguladıgım ıcın racon kesebılırım!!

3 ortaktan ıkısı bızzat calısıyor ve bırısı calısmıyorsa genelde calısanlara kendı belırleyeceklerı bır maas yazılır ve malıyete eklenır,kar bundan sonra hesap edılerek 3 'e bolunur,ama ortakların arasında baska hukuklar varsa bunu yapmayabılır bos gezenı hos karsılayabılır,ornegın o ısın asıl sahıbıdır veya onlara ısı ogretendır veya aıle buyugudur vs vs

Iscılere gelınce ıscıler belırlı bır ucret karsılıgında hukukı anlasma yolu ıle ısguclerını satmıs ve bedelı olan ucretlerını almıslar ıse buradan onların bır alacagı kalmaz,ancak ıscılerı motıve etmek ıcın patron karın bır kısmını dagıtabılır yahut uretım durumuna gore prım esası getırebılır bunlar tamamen o ankı konjonkturle ılgılıdır,ustelık 1000 YTL dedıgın ıyı kar mıdır beklentılerı karsılıyor mu??Hedeflere varılmıs mı??

Bunları bılmek lazım !!

Link to post
Sitelerde Paylaş

neden sorduğum açık.

Her üç ortağın fabrikanın sahibi olmalarından dolayı kar almasını analiz edeceğim. Bu analizde, çalışan iki ortak kendi emeklerine bir değer biçiyorlar. Bu değeri neye göre biçiyorlar. (bir muhasebecinin piyasadaki miktarına göre mi? Veya personel müdürlüğü işinin piyasadaki ücretine göre mi? Aynı kriter diğer çalışan işçiler için de biçilebilir mi?

Hiç çalışmayanın büyüklüğünü, işi öğretmiş olmasını vs ni katarsan onun yan gelip yatmasını böyle soyut şeylere bağlayabilirsin ama öyle değil.

Örneğin; fabrikanın maliyeti 105 birim, her bir ortak 35 birim katkı ile fabrikayı kulmuş olsun.

Çalışan iki patronu diğer 100 kişiye eklersek, Fabrikada 102 çalışan var demektir. Elde edilen kar bu 105 birim sermayenin ürettiği bir kar mıdır? Sermaye çalışanlar olmadan değer üretebilir mi? Üretirse neden fabrika kuruluyor. Bankaların verdiği faizin kaynağı nedir? Bankalar topladığı paraların yanına bir sıfır koyarak mı çoğaltıyor?

Özetle demek istediğim şu; fabrika ve işçi olmadan değer üretilir mi? Çalışılmadan, iş yapılmadan değer üretilir mi?

Bunu araştırıyorum. Üretilebilir gibi görünüyor ki bunu patronların çalışmadığı halde gelirinden anlıyoruz. Bu somut bir olgudur. Ve çok sihirli gibi görünüyor. Bu gerçekten bir sihir midir? 35 birim para nasıl sürekli gelir getiren bir yeteneğe kavuşuyor. Çalışan işçileri aradan kaldırdığımızda bu gelir getirme işi gerçekleşebilir mi?

Yani patronların karının orijinini arıyoruz.

Hani bilimsel araştırmalarda yalnız olguğu tanımlamak yetmez, bunun nedenlerini ve nasıllarını da ortaya koymak gerekir diyoruz ya, Bu da öyle bir şey.

Patronun karının kaynağı nedir?

Soyut psikolojik bir şey midir? Somut bir iş karşılığı mıdır?

Bir malın değerini nasıl kestiririz, veya hesaplarız.

Psikolojik bir kestirim midir? Yoksa somut bir iş ve çalışma karşılığı mıdır?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başlık baya yol almış.

Hepsini okumak isterdim lakin sabrım el vermez.

Gördüğüm kadarıyla burada pek çok meseleyi hemen herkes kendince hükme bağlamış.

Kafası karışık pek kimse görünmüyor ortalarda.

Benim sunum yapmama da gerek yok o halde.

Demek ki başlık açma konusundaki taahhütü yerine getirmeyeceğim.

Gayet sabırlı katılımcılarmışsınız; şaşırdım doğrusu.

30 sayfaya dayanmışsınız.

Moderatörlere

Requiem ile olan yazışmalarımızı kaldırmışsınız ortalıktan.

Konuyla alakasız iletilerdi. Isabet olmuş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Freddie,

Ister baska baslik acalim, ister burada tartisalim, bu konunun cozumu sizler icin kolay degil.

Aktif yansi diyerek ust yapi da alt yapiyi belirler demis oluyorsun. Bu konu hem Marksistlerin kendi aralarinda dahi hararetle tartistiklari bir konudur, hem de Marksizmin elestirmenlerinin vurgu yaptigi belli basli noktalardan biridir.

Marksizmin sorunlu noktalarindan biridir yani. (Yumurta tavuk paradoksu var burada cunku). Aynen dincilerin kader konusu gibi, bu da sizin zayif noktalarinizdan biridir.

Bu ve bu baslik altinda incelenmis pek cok baska mesele, Marksizm'in sadece pratiginde degil, teorisinde de yanlisliklar oldugunu gosterir.

Eger kosullar degisiyorsa, bu bazi seylerin bastan dogru ongorulmedigini gosterir. Marks'in dogru ongorude bulunamadigi tek nokta bu degil zaten ama bu konu da o noktalardan biri.

Dolayisiyla, Marksizm'in bilimsel olup olmamasi ayri konu (ki bu basligin eski sayfalarinda o konuya da degindik), bilimsel olsa bile yanlis bir bilimsel teori oldugu cok aciktir. Yanlis ciktigi cok ayrinti vardir.

Sosyalizmin amaclarini takdir ediyorum ama sosyalist kesim reel dunyada yasanan somut tecrubelerin acikca gosterdigi gercekleri, yani Marksizm'in yanildigini, dogru cikmadigini gormeyecek kadar duygusal ve gozleri korelmis tavir takiniyorlar, neredeyse dinciler gibi.

***

Not: Bu baslik altinda yazdigim belli basli yazilarin numaralarini veriyorum: 82, 85, 87, 88, 161, 166, 235, 237, 238, 286, 491, 492 ve 494. Bunlardan 491 no'lu ileti ve sonrasindakiler zaten son birkac sayfaya ait ve onlar uzerinde konustuk. Fakat bazi seyleri tekrar etmemek icin, eski iletilerin bir kismi okunmali diye dusunuyorum. Ayrica, onunde ve arkasindaki ilgili mesajlarla birlikte okunmali bu yazilar ki icerigi tam anlasilabilsin ve yerine oturtulabilsin.

Ayrica, deha'nin bu baslikta cok sayida guzel iletisi var fakat onlar arasinda secip numara yayinlamak daha zor, cunku cok daha fazla sayida mesaji var kendisinin. Aslinda onlar da okunmali, bu basliktan gerekli bilgiyi alabilmek, gerekli sonuclara ulasabilmek icin.

Mantık,

Önce şunu belirtelim ki marksizm bilimsel bir tepsitten ibaret değildir. Yani ''Marks bir tarihte 'şöyle olacak' dedi ve bunun adı marksizmdir'' değil. Marksizm değişimin yasalarını öğretir ve değişimin yolunu gösterir(diyalektik). Bunu yaparken de maddi koşullara dikkat çeker(maddecilik) ve maddi koşulların değişimini açıklar. Her verili durumda sosyalizme uzanan yolları bulmak gerektiğini belirtir ve Marks kendi yaşadığı dönemin koşullarına göre uygun gördüğü bir yol belirtmiştir. O yol, 1900'lerden itibaren değişmiştir(Lenin bu değişimi vurgular) çünkü maddi koşullar değişmiştir. Bu durum Marksizm'in yanlış olduğunu göstermez çünkü Marksizm demek, Marks'ın kendi zamanının koşullarına dayanarak yaptığı iktidarı alma metodu demek değildir. Marksizm, koşulların değişimine dikkat çeken -ve bu yüzden bilimsel olan- bir öğretidir. Ve öğretinin kendisi değişmemiştir, zaten değişimin öğretisidir. Siz Marks'ın öğretisi ile onun o günkü koşullarda öğretisini kullanarak yaptığı çıkarımları birbirine karıştırıyorsunuz. O çıkarımların bir kısmı bugün değişmiştir ve bu Marks'ın öğretisini geçersizleştirmez, çünkü Marks'ın öğretisi zaten koşulların sürekli bir değişim halinde olduğunu ve her yeni koşulda yeni çıkarımlar yapmak gerektiğini vurgulayan bir öğretidir. Lenin'de yeni çıkarımlarını yaparken ve Marks'ın çıkarımlarını yenilerken yine Marks'ın öğretisini kullanmıştır.

Burada yok emek değerinin değişiminden, yok işçi sınıfının bir sınıf olarak değişiminden, yok kapitalizmin -marksizmin belirttiği gibi kendi iç dinamikleri ile ortaya çıkan- değişimlerden v.s. bahsedip duruyorsunuz ama Marksizm bu değişimin öğretisidir zaten. Marks'ın bu öğretiyi kullanarak yaptığı tahlillerin bir kısmı artık aşılmıştır ama yine marksizm kullanılarak aşılmıştır. Bunu bir anlayabilseniz kısır döngüden çıkmış olacağız aslında. Siz marksizmi bir din gibi düşünüyorsunuz. ''Şöyle şöyle dedi, bugün böyle değil, o halde yanlıştır'' diyorsunuz. Bu bakış açısı bir din için doğrudur ama koşulların değişimine vurgu yapıp her yeni koşula uygun eleştiri, analiz ve mücadele yapılmasını öngören bir doktrin için yanlıştır. Söylenmesi gereken şu: ''Bütünlüklü bir doktrin kurmuş ve kendi zamanının koşullarına bakarak şöyle şöyle demiştir, bugün bu koşullar değişmiştir, o halde marksistler kendi öğretilerinin de belirttiği gibi yeni koşullar için yeni analiz ve çıkarımlar yaparlar. Lenin de bunu yapmıştır''. Mevzu bu kadar basit ve net.

Kısaca özetlersem: Marksizm, kapitalizme yapılan eleştiriler toplamı veya bir ideoloji değildir(ideoloji olan komünizmdir, marksizm değil); tüm tarihe ve doğaya bakışımızı oluşturan bir doktrindir.

Alt yapı - üst yapı meselesine gelince... ''Aktif bir yansıdır'' diyerek şunu demiş oluyorum: Son tahlilde alt yapı üst yapıyı belirler ama bu mekanik bir belirlenim değildir, diyalektik gereği üst yapının da bir karşı etkisi vardır ama alt yapı değişmişse üst yapı sonsuza dek karşı etki gösteremez ve bir süre sonra o da değişir.

Bir örnekle açıklamaya çalışayım ki daha net anlaşılsın.

Örneğin ''din kitlelerin afyonudur'' diyoruz ve marksizm bize, dini inançların, mevcut sömürü koşullarının verdiği ezilmişlik ve daha iyi bir yaşam özlemi sonucunda ortaya çıktığını, bunu ortadan kaldırmak için onu doğuran koşulları ortadan kaldırıp eşitlikçi bir düzen kurmak ve insan kalbini bu dünyada mutlu etmek gerektiğini öğretiyor. Yani önce alt yapı(dini inanca temel oluşturan maddi koşullar) ve sonra üst yapı(dini inanç) değişecek diyor örneğimizde.

Şimdi bu ne demek?

İnsan kitlelerini din afyonundan tam olarak kurtarabilmek için yaşadıkları koşulları değiştirmemiz gerek demek. Peki önce koşulların değişmesi gerekiyor ise, o zaman biz o koşulları değiştirecek olan devrimi afyonkeş insanlarla mı yapacağız gibi bir soru sorulabilir(anladığım kadarıyla senin de buna benzer bir düşüncen var ve o yüzden marksizmde bir tutarsızlık olduğunu düşünüyorsun).

Fakat bu soru marksizmin tam anlaşılamadığını gösteriyor. Marks, kapitalizm henüz ilericiliğini bırakmadığı ve belli bir ilericilik gösterdiği yıllarda yaşamıştı. O yıllarda kapitalistlerin anti-feodal mücadelesi hala devam ediyordu ve bu mücadele elbette düşünsel alana(üst yapıya) da olumlu bir şekilde yansıyor, işçi sınıfının da bir ölçüde kendiliğinden aydınlanmasını sağlıyordu. Bu yüzden Marks, hem işçi sınıfı en gelişmiş olarak Avrupa'da bulunduğu hem de devrimci burjuvazinin işçi sınıfını da bilinçlendirmesinden ötürü sol hareketlerin Avrupa'da başlayacağını söyledi. Nitekim iktidarı alamadıysa da(Paris Komünü dışında) bu dediği çıktı ve ilk sol hareketler bu kıtada yaşandı. Yani o yıllarda burjuvazinin hala ilericiliğini kaybetmemiş olmasından ötürü alt yapının gelişimi devam ediyor ve üst yapıyı da geliştiriyordu. Dolayısıyla bahsettiğin hususa dikkat etmemizi gerektirecek bir çelişki ortada yoktu.

Fakat kapitalizm tekelleşerek emperyalizm halini alınca, egemen burjuvazi feodaliteyle uzlaşma yoluna gitti(pekçok Avrupa ülkesi bile hala kralliktır mesela) ve gericiliği kullanmaya başladı(yeşil kuşak, evanjelizm, ılımlı islam v.s.). Alt yapıda yaşanan tekelleşme ve emperyalizm evresiyle birlikte üst yapıda da gericilik tekrar hortladı ve işçi sınıfının mücadelesi de sekteye uğradı. Lenin bunu belirtir. İşte bu yüzden marksistler bu yeni durumun yeni bir tahlilini yaptılar ve yeni bir mücadele yöntemi ortaya koydular(Leninist örgüt modeli).

Buna göre işçi sınıfının öne çıkan unsurları ve solcu aydınlar örgütlenecek ve egemen burjuvazinin gericilik şırınga edip durduğu işçi sınıfına dışarıdan bilinç götürmeye çalışacak(sınıf kendiliğinden bilinçlenemezdi artık, çünkü burjuvazi gericileşmişti). Elbette egemen sınıfın ideolojisi de egemendir ve Leninist militanların götürdüğü bilinç çok güdük bir etki gösterir. Zaten sömürü düzeni ve dünyevi mutsuzluk(yani sömürücü bir alt yapı)da devam ettiği için işçiler din afyonuna hala devam etmektedirler ve bizim çabamız yetersiz kalır. Ki marksist düşüncenin de belirttiği gibi, sadece bilinç götürmekle(yani ideolojik mücadeleyle, örneğimizde din karşıtı yayınlar yaparak) gericilik haklanmaz. İşçi sınıfının bu geri bilincini uyandıracak olan gene bu düzenin yaşayacağı krizlerdir. Alt yapıda meydana gelen krizler, kapitalizmin üst yapıdaki etkisini azaltıp işçi sınıfının bilincine müdahele etmenin olanaklarını sunacak ve bu gibi kriz dönemlerinde Leninistlerin bilinç taşıması etkili olacak, geçmişteki etkisiz bilinç taşıma mücadelesi de ancak bu dönemlerde etkisini göstermeye başlayacaktır. Kriz dönemlerinde egemenlerin egemenliği minimumdur. İşçi sınıfı devrimci bir ayaklanma için maddi koşullara sahip olur. Leninist öncünün geçmiş mücadelesinin meyveleri toplanır ve bu dönemde bilinç taşıma faaliyeti bir hayli etkili olur. Sınıfı sizi destekleyecek şekilde ayaklandırabilirsiniz.

Fakat bu destek ve ayaklanmada dahi işçi sınıfı, -henüz geçmiş toplumun bilincine bıraktığı tortularından kurtulmadığı ve yeni toplumu yaşamadığı için-, hala talebini net bir biçimde ''sosyalizm'' olarak ortaya koyamayabilir, bilinci istenen seviyede değildir. Bu dönemlerde -o dönemin içeriğine göre- kitlelerin isteği ya aş ya iş ya barış veya buna benzer bir şeyde somutlanır. Leninistleri, bu gibi taleplerini yalnızca onların karşılayabileceğini düşündükleri için desteklerler(çünkü eski düzen onları hayal kırıklığına uğratmış ve krize girmiştir). Sınıfın bilinci hala geridir ama krizin yarattığı nesnel(alt yapısal) olanak sonucu artık onları arkamıza alacak kadar bir boşluk bulmuşuzdur zihinlerinde. Toplu bir ayaklanma sonucu sınıfın öncüsü -sınıfın tam isteği sosyalizm olmamasına rağmen- iktidarı alır ve yeni sosyalist düzeni örgütler. Yeni düzen örgütlendikçe(yani yeni alt yapı kuruldukça) ve üst yapı aygıtlarına da egemen olunca(basın-yayın gücü, devlet erki, eğitim v.s.) eski düzenin üst yapısı köklü şekilde değişmeye başlar. Böylece tıpkı marksizmin dediği gibi önce alt yapı sonra üst yapı değişmiş olur.

Senin/sizin anlayamadığın yer şu: Sen/siz, biz önce işçi sınıfını kitlesel olarak bilinçlendirip sonra devrim yapacağız(yani önce sınıfın üst yapısını/bilincini değiştireceğiz sonra devrim yapıp yeni düzeni/alt yapıyı kuracağız) sanıyorsun ve marksizmin ''önce alt yapı sonra üst yapı'' demesi sana bir çelişki gibi görünüyor. Fakat bu doğru değil, biz devrimi tüm sınıfı aydınlatarak yapmayacağız(ki bu yapılamaz zaten). Eski düzen/eski alt yapı krize girerek işçi sınıfını tepki vermeye yöneltecek, bizde o tepkiyi örgütleyip ya da yönlendirip iktidarı alacağız. Devrim öncesi sınıfın ancak küçük bir bölümünü aydınlatabiliriz ki bizim için bu da önemlidir. Devrimde, kitlenin sayısal çoğunluğundan ziyade, savaşçılığı önemlidir. Öncü savaşır, kitle ise destekler yalnızca. Devrim öncesinde asıl önemli olan kitleyi aydınlatmak değil, bir şekilde iktidarı almaktır. İktidarı alınca alt yapı değiştirilecek ve üst yapı da değişmeye başlayacak. Devrimin kitlesi devrimden sonra yapılır, önce değil. Çünkü alt yapı değişmeden üst yapı değişmez ve biz kapitalizmin normal koşullarında kitleselleşemeyiz. Dolayısıyla ortada çelişki de yok. Marksizm doğrudur ve Lenin -kendi katkılarıyla da- bunu uygulayarak başarmıştır.

Not: Bu başlık felsefi bir tartışmayı gerektiriyor ve seninle bu yörüngede durduğumuz için mutluyum.

Sevgiler...

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili Freddie,"diyalektik" tanımınız ilgimi çekti.Bunu biraz açar mısınız?Sizce nedir diyalektik?

Sevgili Kara,

Diyalektiğin dört temel ilkesini şöyle sıralayabiliriz;

*Herşey değişir(evrenin sürekli bir oluş sürecinde olduğunu ve durağan olmadığını, sürekli bir gelişim olduğunu vurgular),

*Nitel değişim(yani sürekli olan bir nicel değişim vardır, bu bir evrimdir fakat bir de sıçramalı/hızlı değişim vardır, buna nitel değişim denir, toplumsal süreçlerdeki karşılığı ise devrimdir),

*Zıtların mücadelesi(her tezin bir anti-tezi vardır ve onunla sentez oluşturur, sonra bu sentez de bir tez haline gelir ve onun da anti-tezi ortaya çıkar, bu böyle gider...Tabi bunun kendi içinde de bazı başlıkları var, mesela çelişkinin içte olması, geliştirici olması, içeriğin biçimi belirlemesi, içeriğin biçime göre önceliği gibi...),

*Herşey birbiriyle ilgilidir(herşeyin birbiriyle öyle ya da böyle bağlantılı olduğunu ve birbirini bir şekilde etkilediğini belirtir)

Bu ilkelerin detaylı açıklamasını istersen dostum, o da burada: http://www.kurtuluscephesi.com/sozluk/politzer1.html

Sevgiler...

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...