Jump to content

Nihat Hatipoğlu denen şarlatan


Recommended Posts

  • İleti 57
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

  • 7 years later...

Nihat Hatipoğlu'nun asparagas - güldürü amaçlı hazırlanmış NASA haberini gerçek sanarak televizyonda anlatmasına dayanıyor şu açıklama; "Ayın yarılmış olduğu gerçeği var ama birçok ilahiyatçı arkadaşımız ayetle açıkça ifade edilen bu mucizeyi inkar ediyorlardı, tevil etmeye çalışıyorlardı utançlarından..."

Youtube

Nihat Hatipoğlu utanmasın diye NASA açıklama yaptı; "Ayın yüzeyinde derinlemesine bir yarık var ve ayın ikiye bölündüğünü tespit ettik. bu bölünme bir meteor, bir gök cisminin çarpmasıyla oluşan bir bölünme değil. eğer öyle olmuş olsaydı parçalanma şeklinde olurdu. çok nizami olarak sanki özellikle ay ikiye bölünmüş gibi kesilmiş... diyorlar" nasa aerospace engineering.

Ey müslümanlar, bu adam henüz 1 hafta önceki gırgır - asparagas - güldürü amaçlı hazırlanmış bir haberi çarpık anlatıyorken size, 1420 yıl önceki olayların haberlerini hangi doğrulukta size anlatmasını umuyorsunuz ki acaba? Koskoca profesör adam, ay hakkında temel bilgileri nasıl bilmez orası da ayrı bir hezeyan.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu başlığın açılma tarihi 1 Kasım 2008. Yani 8 sene geçmiş. 

Hatipoğlu denen şarlatan en azından 8 yıldır gemisini yüzdürüyor demektir.  Bir 8 yıl daha yüzdüreceğinden adım gibi eminim.

Bizim millet soytarıları, şaklabanları, şarlatanları sever. Eğer punduna getirirse de ihya eder.

Bütün televizyon vaizleri yükü tutmuş, dünyalıklarını yapmışlardır: Oteller, hanlar,  hamamlar...

Hayat zaten sıkıcı, zevk alınacak çok az şey var. Kimileri milleti güldürüp köşeyi dönerken bu adamlar da ağlatarak dönüyorlar. Olay çok basit aslında.

Link to post
Sitelerde Paylaş

niye şarlatan?

 

adam dininin emirlerini yerine getiriyor. inanmış ve ona göre yaşıyor bizim gibi değil işte napıcak niye şarlatan onu anlamıyorum. o zaman bütün inanmayanlara şarlatan diyelim, aynı şey.

 

bi yamuğunu gördüysek tamam ama dinde ne diyorsa adam onu diyor. şarlatan değil en fazla cahil denir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...
  • 3 months later...
On 27.07.2016 at 13:15, Tumagü said:

Nihat Hatipoğlu'nun asparagas - güldürü amaçlı hazırlanmış NASA haberini gerçek sanarak televizyonda anlatmasına dayanıyor şu açıklama; "Ayın yarılmış olduğu gerçeği var ama birçok ilahiyatçı arkadaşımız ayetle açıkça ifade edilen bu mucizeyi inkar ediyorlardı, tevil etmeye çalışıyorlardı utançlarından..."

Nihat Hatipoğlu utanmasın diye NASA açıklama yaptı; "Ayın yüzeyinde derinlemesine bir yarık var ve ayın ikiye bölündüğünü tespit ettik. bu bölünme bir meteor, bir gök cisminin çarpmasıyla oluşan bir bölünme değil. eğer öyle olmuş olsaydı parçalanma şeklinde olurdu. çok nizami olarak sanki özellikle ay ikiye bölünmüş gibi kesilmiş... diyorlar" nasa aerospace engineering.

Ey müslümanlar, bu adam henüz 1 hafta önceki gırgır - asparagas - güldürü amaçlı hazırlanmış bir haberi çarpık anlatıyorken size, 1420 yıl önceki olayların haberlerini hangi doğrulukta size anlatmasını umuyorsunuz ki acaba? Koskoca profesör adam, ay hakkında temel bilgileri nasıl bilmez orası da ayrı bir hezeyan.

Değerli Tumagü, zaman ilerleyip gidiyor, akp yandaşları halen zaytung haberlerini gerçek imiş gibi yayınlıyorlar. Kaç tane oldu böyle asparagas haber yayınlıyorlar sayamıyorum artık.

 Akp'ye yandaş Sabah gazetesinin Nazi roketi 72 yıl sonra New York'u vuracak başlıklı haberinin asparagas haber olduğu ortaya çıktı.  

tarihinde Engse Hohol tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu şarlatanlardan kurtulmak hiç de zor değil ama çoğunluk, hayattaki beklentilerine ulaşamayan çoğunluk, meleklerin kanatlarına yazılı evliya isimlerine kendini adayan çoğunluk, önce bu çoğunluktan kurtulmak lazım. Bu çoğunluğa dikşın dikşın yapamayacak olduğumuza göre AKP'siz ilk gelen hükümet, eğitime ciddi yatırım yapmalı, eğitimin saatini 10 saate çıkarmalı ve imamhatipleri kapatmalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

Engse Hohol, Nihat Hatipoğlu zaytungcu şamata bir adam değil, koskoca probesör ve artık Yükseköğretim Kurulu üyesi.

 

Nihat Hatipoğlu Yükseköğretim Kurulu üyeliğine seçildi ve ardından da dün Tayyip Erdoğan, Nihat Hatipoğlu'nu YÖK üyeliğine atadı. Nihat Hatipoğlu'nn istikbali parlak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Değerli Tumagü, kendisine polis tarafından sorulan sorulara, kendi de polise soru sorarak trolleyen Adanalı Torbacı arkadaşımızın ne farkı vardı Nihat Hatipoğlu'ndan anlamıyorum. Adanalı Torbacı işini yerine uygun yapıyor olmasından ötürü daha takdir edilesiydi. Adanalı Torbacı'nın mezarlık okutmanlığını ve mezarlıkta kuran-ı kerim satış işini elinden aldılar, cezaevine attılar, Nihat Hatipoğlu'nu ise YÖK'e atadılar. Ne kahpesin sen dünya.

 

 Türkiye'de bilim, beyin yakan sözleriyle Nihat Hatipoğlu'na emanet edildi. "Ateistlerin en büyük babası Şeytan, öyleyse Şeytan onlardan daha temizdir" diyen Hatipoğlu'na Ateizm Derneği dava açmıştı. Sonuç hakkında bilgim yok. Olasılıkla mahkemeye hiç çıkmamıştır bile.

 

tarihinde Engse Hohol tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evliyalar bastonla uçak düşürdüler, taş deve doğurdu diyen adamları başka ülkede deli hastanesine yatırırlar. TC'de akademisyen yapıyorlar ne güzel ülke. YÖK Denetleme Kurulu üyesi Prof. Dr. Bülent Arı ne demişti "Türkiye'nin geleceği için cahil nesil lazım" unuttunuz mu? İşte geliyor cahil nesil. YÖK bilim kurulunda olması gerekenler sırasında Cübbeli Ahmet, Vehbi Güler, Nihat Doğan, Kadir Mısırlıoğu var. Hatipoğlu ile birlikte Prof. Dr. Mazhar Bağlı da Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörlüğüne atandı. Bu da büyük bir fark yaratacaktır batı dünyasına ettiğimiz bilimsel öncülüğümüzün farkı artırmasına. Batı dünyası neyle takip eder arkamızdan artık kendileri düşünsünler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence doğal olarak olması gerekenler oluyor.

Milletin çoğunlugu bunları oralara  yerleștiren dindar siyasileri seçiyor.

Seçenler dindar, seçilenler dindar, tabii ki o mevklilere gelenler de dindar olacak.

Tersi olsa, șașırırdım. Dindarların yapacaklari eylemleri önceden kestirmek pek zor değil.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kavak, Samsun kavak değilse doğru diyor. Çoğunluk neyi seçerse, çoğunluk tarafından seçilen hükümetler de çoğunluk arasındaki adamları seçerek devlet makamlarına yerleştiriyor ki, bir sonraki seçimlerde tekrar kendisini seçsinler o adamlar ve akp tekrar hükümet olsun. Nihat Hatipoğlu'nu sevmeyenler zaten akp'ye oy veren insanlardan değil. Dolayısıyla akp bu atamalarla seçmen kaybetmiyor, hatta kazanıyor bile olabilir.

Evliyalar bastonla uçak düşürdüler, taş deve doğurdu diyen adamları başka ülkede deli hastanesine yatırırlar. TC'de akademisyen yapıyorlar


Kütük ağlıyordu var bir de, muhammed'e ağlayan hurma kütüğü

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cinlerden "üç harfliler" diye bahseden bir cehalet utancı... Böyle cehalet putlarının bilim kisvesine son kerteye kadar katkı verilmesi ülkenin ne kadar karanlık bir cehalete gömüldüğünün en tipik göstergesi.

 

Halk arasında cinler diye adını anınca gelecekleri korkusuyla üç harfiler deme geleneği vardır. Böylesi ilkel bir cehalete bilimsel unvan taşıyan birinin imza atması kadar yüz kızartıcı bir utanç daha olamaz.

 

Ülkenin fikir dünyasına darbe üstüne darbe vuruyor, fikir dünyasını yoz, uçsuz bucaksız bir çöle çeviriyorlar. Fikir serap oldu, yalakalık, yaranmacılık, çıkarcılık diz boyunu aşalı çok oldu, gırtlağa dayandı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gökçek allahtan korkmuyor demekki cinlerden korktuğu kadar. Cin deyince cin musallat oluyorsa allah deyince allah musallat olamıyor mu, yetişemiyor mu imdada? Cehaletin tavan yaptığı Türkiye'de din tüccarlığı verimli bir meslek kolu olmasaydı, Hatipoğlu işkur eğitim kurslarının müdavimi olurdu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben aslında ateistlerin Allah'a inanmadıklarına inanmıyorum demişti, onlar da dua eder gibi bir şeyler söylemişti. Ateistler hakkında sonsuz cahil olmakla beraber ona soru soranların da aşağıya kalır bir tarafı yok. Einstein cevaplar değil sorular zekayı belirler demişti. Buradan görüyoruz ki milyonlarca geri zekalı var. Bu kadar geri zekalı insan olmasaydı böyle şarlatan da olmazdı. Bunlar olduğu sürece böyle insanlar da var olmaya devam edecek. Onlar aylık 600 bin lira kazanırken, bunlar asgari ücretini artırmaya çalışacak. Sonra da etrafta Nihat Hatipoğlu diye konuşup duracaklar. Öyle bir soru soruluyor ki, o insanlar yerine siz utanıyorsunuz resmen. Böyle adamların bu kadar para kazanması oldukça iğrenç bir durum. Din üzerinden demagoji yaparak her türlü pisliği yiyen insanlar, ahlaksızlığın abidesidir. Bu adam da çok iyi bir demagoji yapabiliyor. Paraları da cebine götürüyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, AkılveMantık said:

Ben aslında ateistlerin Allah'a inanmadıklarına inanmıyorum demişti, onlar da dua eder gibi bir şeyler söylemişti. 

Musluman kibri bu, abdulaziz bayindirda oyle dusunuyor. Muslumlerin cogunlugu ateistlere karsi nefret ve ofkeyle bakiyor, geri kalani da kibirle aciyarak tepeden bakiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, AkılveMantık yazdı:

Öyle bir soru soruluyor ki, o insanlar yerine siz utanıyorsunuz resmen.

 

Evet, din sömürüsünü aptalca sorularıyla besleyen salak embesillerin bu kadar bot yığını kadar çok oluşu, insanlık adına yüz kızartıcı bir utanç. Bu geri zekalıca, aptalca sorular sorulmasa ne olur, sömürü çarkı durur. Çarkı çevirmek için bu kadar aptalca bir soru da olmaz artık çüşşş oha demeden, zekanın kırıntısını taşımayan her türlü embesilce sorunun sorulması gerekiyor.

 

Sömürü çarkını bu aptalca sorular çeviriyor. Kafka'nın Dava adlı distopyasını ilk başta anlamakta zorlanmıştım. Fakat biraz daha okuyunca ne kadar iğrenç ve tiksindirici bir toplum yapısı betimlediğini anladım. Toplum yapısı bazen insanın midesini ağzına getirecek kadar iğrenç olabiliyor. Aptallık, embesillik, salaklık öylesi dip yapıyor ki insan denen türün bu kadar aşağılaşmasına insan akıl erdiremiyor.

 

Üstelik bu aptal embesillerin yığın yığın her yerde bot dağları kadar çok olmaları umudu tüketen bir durum. Kafka'yı Dava romanını okuyunca anladım. Onun zihnine girdim, zihni kitabın satırlarından beynime taşındı. İnsan denen türden tamamiyle umutsuzdu. Bu tür rezil, aşağılık ve embesil bir türdü. Şempanzeden çok da fazla ileriye gidemediği gibi, ele geçirdiği araçlar yüzünden şempanze bu türün yanında öylesine masum kalıyordu ki, insan yeryüzünün en iğrenç türüydü. Kitabın kapak resmi de zaten bunu vurguluyor.

 

Kafka haklıymış. "Beyninize şimşek gibi inecek kitaplar okuyun. Bir kitap sizi sarsarak uyandırmıyorsa ne işe yarar?" demişti. Peki dedim, kitabını aldım ve hadi beynime şimşek gibi in, beni sarsarak uyandır dedim. Okumaya başladığımda önce saçmaladığını sandım. Açıkça saçmalıyordu. Neredeyse hayal kırıklığına uğrayıp okumayı bırakacaktım. Fakat okudukça anladım ki saçmalaması, ne kadar saçma bir tür olduğumuzu vurgulamak içinmiş.

 

Kitabı bir hamlede okudum. Büyük bir ümitsizlik içine düştüm. İnsan, yeryüzünde ortaya çıkmış en aşağılık tür... Kafka çok bitirici bir ümitsizlik aşıladığı için bu kitabın yok edilmesini vasiyet etmiş. Fakat en yakın dostu bu vasiyeti yerine getirmeyip eseri dünya edebiyatına kazandırmış. İyi mi yapmış bilmiyorum. Yeryüzüne yapılacak en büyük iyilik, onu bu türden tümüyle temizlemek olur diye bir düşünceye kapıldım kitabı okuyunca.

 

Sanırsam kendi eliyle geliştireceği yapay zeka, insan türüne bunu yapacak ve bu pisliği yeryüzünden silecek. Böyle düşünmeyi hiç istemiyordum. Fakat Kafka sözünün eriymiş. Beynime şimşek gibi inen bir kitap yazmış. İşin kötüsü, bir 20. yüzyıl distopyası olan romanın, 21. yüzyılda da utanç davalar yoluyla yaşanmış olması. Bu utançlara nasıl imza atabildik? İnsanlara "bu insanlar suçsuz, bu uydurma kanıtlar, onları bulan polisler tarafından yerleştirildi" denildiği zaman "gebersinler, beter olsunlar" yanıtlarının verildiğini hatırlıyorum. Tümüyle ümitsizliğe düşmeme tek engel olan, bu alçakların ettiklerini bulmaları ve çevirdikleri dolapların kendi başlarına dönmesi oldu. Ama...

 

Ya Kafka, beynime bu kadar da şimşek gibi inmesen iyiyidi ya... Biraz da umut lazım...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kafka'nın Dava'sını değerlendirme ihtiyacı hissettim. Etkisini üzerimden atamadım.

 

Roman, başta öyle görünmese de son derece sert bir toplumsal eleştiri. Adalet aygıtının ne kadar yozlaşabileceğini ürkütücü bir biçimde gözler önüne seriyor. Adaletin dünyada bir yerlerde romandaki kadar yozlaşıp yozlaşmadığını bilmiyorum ama, kısmen kesinlikle anlattıkları gerçekleşti. Özellikle sistemi rüşvetle beslemeyenlerin infazı için yargının sonuçlanmasının gerekli olmadığı... İnfazların yargılama kisvesi altında yargısız yapılması. Zaten romandaki yargı sistemi için yargılama sonucu diye bir şey yok! Yargının tek amacı rüşvet çarkını çevirmek.

 

Romandaki adalet(!) sisteminin diğer çarpıcı özelliği, yargılama için suçun, kanıtın, hiç bir şeyin gerekli olmayışı. Gerekli olan tek şey yargıçların yargılamak ve rüşvet sızdırmak için bir kurban seçmeleri.

 

Son olarak, din adamlarının bu yargıçların hemen yanı başında fahri yargıçlar olarak yer almaları ve güya olan biteni açıklayan bir takım masallar uydurarak vicdani bir görev yerine getiriyor rolü kesmeleri.

 

Başka konular da var. Avukatların görünürde yargıçlar tarafından aşağılandığı fakat aslında rüşvetleri emiştikleri. Romanda bir savcı betimlemesi göremedim. Sistemde savcı yok galiba. Çünkü sav yok zaten. Sava gerek yok. Çünkü dava açılması için ne suça, ne kanıta, ne de sava gerek var. Sadece yargıçların biraz da kimin parasını yolalım diye etraflarına bakınmaları gerekiyor.

 

İnsanlığı ve onun yarattığı adalet kavramını çok şiddetli biçimde aşağılayan, dozu son derece yüksek bir eleştiri...

 

Bir ilginç ayrıntı daha var: O da yargılamaların kesinlikle şeffaf olmaması ve öyle ki, hiç kimsenin (buna herkes ama herkes dahil) davanın aşamalarından haberdar olmaması. Bir yargıç bir sanığı yeterince sağdıktan sonra bırakıyor ve başka daha yağlı bir sanığı sağmaya girişiyor. Eski dava dosyası kapatılmıyor, çünkü yargı sonuçlanması diye bir şey dediğim gibi yok. Dosya herhangi bir yargıç şunu az daha sağalım diyene kadar uykuda bekliyor.

 

Bu kadar karamsar bakmanın insanı uyandırmanın ötesinde bir şok uyuşukluğuna sokmasından endişe ettim romanı okurken. Kafka karamsarlığın dibini betimlemiş ve çok ürkütücü. Ama radikalleri severim. Bir iş yapacaksan dibini yapacaksın.

 

Bazı ince küçük ayrıntılar da var. Adliye memurlarının sanığa düşman edilmesi için yargıçlar ince, adalet gibi gözüken yöntemler kullanıyorlar. Bunu romanın sonuna kadar anlayamıyorsunuz. Son sözüm, bir nükleer bomba taşıyan çantayı, bu anlatılan kentin ortasında patlatmak için dayanılmaz bir istek duyacaksınız romanın arka kapağını kapatırken... Kentin diyorum, çünkü kentin havaya uçurulacak belli bir adliye sarayı bulunmuyor. Sistem tüm kente ahtapot kollarını sarmalamış durumda. Yargıçlar dağınık bir takım çatı katlarında kan emici vampirler gibi üslenmiş durumdalar. Romanın en korkunç vampir öykülerinden daha korkunç olduğuna garanti veririm. Nefret duygularını kontrol edemeyenler okumasın.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...