Jump to content

Işıktan Hızlı Hareket Edilemez Efsanesinin Kaynağı Nedir?


Recommended Posts

Çekim dalgaları için yok demek doğru olmaz. Bilimsel bir ifade değildir.

En doğru ifade çekim dalgaları henüz gösterilememişlerdir şeklinde olmalıdır.

Herhangi bir yokluk gibi değildir çekim dalgaları.

Çünkü onlar bir gözlemi açıklamada araçtırlar.

Elektronlar bulunmadan önce, etkilerinden dolayı, onların varlığını ileri sürmek gibi bir şeydir.

Sonunda başka bir şey oldukları anlaşılsa bile yok değildir onlar.

Her zaman var olacaklardır.

Çünkü ortada bir etki vardır.

O etkinin bir açıklaması olmalıdır.

O etki açıklanıncaya kadar çekim dalgaları var olmaya devam edeceklerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 178
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

yanıtı tektir, çünkü işiğin kütlesi sifir olarak kabul edilir ve kütlesiz -ya da kütlesizliğe yakin- bir şeyin hızıda kütleli bir şey tarafından erişilebilinemeyecek düzeydedir. yani olayin değil özel görelelik genel görelelikle bile alakasi yok. genel görelelik bir önkosul olarak bunu ortaya koyar, nedenini açiklamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Işığın hızını geçmek elbette mümkündür.

Işık hızını yine ışık geçebilir.

Bunun için farklı bir ortamın var olması gerekmektedir.

madde ortamında işiğin hizi c den kucuktur, konu ile bunun alakasi olamaz

diğer bir ihtimalde esir kavramindan bahsediyor olmanızdır.ki bu varsayimda geçen yüzyil çöpe atilmiştir.

Bilgi ışık hızından daha hızlı hareket edebilir mi?

Edebildiğini dolaşık (entengled) parçacıkların varlığından kesin olarak biliyoruz.

Bu konuda yaptığımız gözlemlerden şüphemiz yok.

Big Bang sırasında da ışık hızının aşıldığını kurguluyoruz. O kesin değil tabii ama mantıklı.

edemez, çünkü bilgi denilen şey beyindeki elektrokimyasal yada devrelerdeki elektriksel akimdir, o da işiin binde biri bile hizla hareket etmez.

bigbang dediğiniz şey kozmik yumurta adi verilen maddenin katı sıvı gaz plazma ve elektromagnetizme gibi herhangi bir durumundan dogmustur.ışık hızı geçilmemiş patlayan bu kütleden kopan parçalar ışık hızından son derece az bir hızla dagılmıstır.

cern deki deneylerde kullanılan hızlandırıcılar bile kütlesi sıfıra yakin olan parcacıklari işikhizina eriştirememektedir, siz hangi bigbangden bahsediyorsunuz.

Çekim dalgaları için yok demek doğru olmaz. Bilimsel bir ifade değildir.

En doğru ifade çekim dalgaları henüz gösterilememişlerdir şeklinde olmalıdır

kütle çekim dalgası diye bir şey şaibelidir, teoriktir ve kesin değildir

kaldıki kütleçekimin kendisi başli başina graviton gibi parçacıklar tarafından gerçeklenir.

bu parçalarda işiktan ağirdir, yani ne edilirse edilsin kütlesi işiktan büyük oldugu için onun hizina erişemez.

tarihinde LBronstein tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

çoğu kişide idealist düşünce yapısı hakim, önemli olan bilgi değil düşünce şeklidir, değiştirilmesi gerekende budur.hareket halindeki kütlesiz bir parçacık -işik- hızını geçmek olanaksızdır. bu teorik meorik değil kesin bir gerçektir, üstelik dalga denilen şey parçacıkların titreşim hareketidir, yani soyut bir olgudur bunun hizida momentumuda şuyu buyuda soyuttur, işikla karşilaştirilamaz.

işiğa gelince dalga ya da ayni anda hem dalga hem parçacık değil, parçacıktır..kütlesinin tam sifir olduguna da inanmiyorum muhtemelen sifira cok yakin ama birin zilyonda biri kadarda olsa bir kütleye sahiptir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Çekim dalgaları için yok demek doğru olmaz. Bilimsel bir ifade değildir. En doğru ifade çekim dalgaları henüz gösterilememişlerdir şeklinde olmalıdır.

Sevgili Hacı, çekim dalgaları için yok demek gayet doğrudur. Zira o şeyleri, çekim dalgaları olmadan da izah edebilirsin. Çekim dalgalarının "amanda çişimi yapıyom, popom kuru kalıyo, demekki çekim dalgaları da allahta var valla.." demekten pek bir farkı yoktur. İkisini aynı kefeye koymak istemem ama, maalesef böyle.. bunları birbirinden ayıran şey: Allah var diyemiyoruz, çünkü yaratılma denen bir şeyin var olduğu filanda aynen böyle yok. Yani bunun olabilirliği için bir zemin yok. Çekim dalgaları da yok, ama çekim denen bir şey var ve bu da dalgaların olabilirliğine zemin hazırlıyor. İşte aradaki tek fark bu. Çekim dalgaları "olabilirler" listesinde yer alır. Ama yokturlar. Tıpkı, 8 ayaklı, pembe ve uçan bir filinde olabilir olduğu halde var olmaması gibi.

Olabilir olmakla, var olmayı karıştırıyorsun sevgili hacı. Çekim dalgaları var olabilir. Bunlar ışıktan hızlı gidebilir. Öyleyse ışıktan hızlı gidilebilir. Atın izafiyet teorisini çöpe. Nasıl izah ederseniz edin ondan sonra diğer meseleleri o sizin sorununuz..

Kısaca, bu kabulün kimseye faydası yok. Güvenilir bir bilgi değil. Birileri bir şekilde gözler, o zaman neyse. Ama şu durumda böyle bir şey var demek, işimizi gören bir sürü şeyi çöpe atmak demek. Bu nedenle bunun varlığı kabul edilmez, denklemde yer almaz.

Faydacılık safsatası mı? Değil. Bu sadece, bu postülatın neden kabul edilemeyeceğini, neden "Çekim dalgaları var" denemeyeceğini izah eden bir açıklama. Onların varlığına dair bir emare olsa, bu durumda bahse konu fayda, yanlış teşhis olacağı için zaten otomatikman çürüyecek, o bilgide buna göre düzenlenecektir.

Gösterilmek ile, görülmeyi, yani gözlenmeyi karıştırıyorsun sevgili hacı.. Kara madde gösterilmiştir vede gözlenmiştir, görülmüştür.

Bakarız şöyle, ahanda galaksiler.. Ula bu kadar kütle böyle bir arada duramaz, o çekim gücü buna yetmez. Demekki orada ek çekim gücü getiren bir şey var. İşte bu çekim gücünü sağlayan şey kara maddedir.

Bu nedir? Bu birinin bir kutu boyayla karaya boyadığı şey değil elbette. O çekim gücünü sağlayan şey. Bu bir madde de olabilir başka bir şey de.. Bu gibi yaklaşım göstermektir.

Görülmesi, yani gözlenmesi ise, geçenlerde yapılmıştır. Gerekte yoktur, zaten gösterilirken gözlenmişte olmaktadır.

Ama çekim dalgaları için böyle bir gerek ve gözlem mevcut değildir. İşte mesele budur. Bu nedenle, bu dalgalar gösterilene kadar, yok kalacaklardır.

Ama bu dalgalar bir dogma değildir. Bu dalgaların yok kalması, onları aramak gereğini daha ciddi ortaya koyar. Ama bulana kadar onlar maalesef yok kalacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
madde ortamında işiğin hizi c den kucuktur, konu ile bunun alakasi olamaz

diğer bir ihtimalde esir kavramindan bahsediyor olmanızdır.ki bu varsayimda geçen yüzyil çöpe atilmiştir.

Esir kavramı çöpe atılmamıştır. Başka bir kavramla yer değiştirmiştir.

Einstein'a göre uzayın bir dokusu vardır. Bu doku içindeki gök cisimleri tarafından katlanır, bükülür ve deforme edilir.

Belli ki bu kavramı siz henüz duymamışsınız.. Haberiniz olsun istedim.

edemez, çünkü bilgi denilen şey beyindeki elektrokimyasal yada devrelerdeki elektriksel akimdir, o da işiin binde biri bile hizla hareket etmez.

Bilginin ne olduğunu bilmiyorsunuz galiba.

Bilgi sandığınız gibi beyindeki elektrokimyasal devrelerdeki akım değildir.

Bilgi dışardan beyne ulaşan ve orada işlenip saklanan bir değerdir.

Bilgi beynin içinde değil, dışında üretilir ve beyne duyu organları ve sinirler aracılığı ile iletilir.

Bilgi daha önce bilgisayarların içinde işlenir, derlenir. Beynin anlayacağı bir dile çevrilir.

Bu süreç beyindeki süreçlerden çok daha hızlıdır. Ve ışık hızı işte bu süreçlerde devreye girer.

Tabii bilgisayarın hardware ve software'i de bu hıza limit koyan engellerdir.

Çünkü onlar ışık hızında çalışamazlar.

bigbang dediğiniz şey kozmik yumurta adi verilen maddenin katı sıvı gaz plazma ve elektromagnetizme gibi herhangi bir durumundan dogmustur.ışık hızı geçilmemiş patlayan bu kütleden kopan parçalar ışık hızından son derece az bir hızla dagılmıstır.

cern deki deneylerde kullanılan hızlandırıcılar bile kütlesi sıfıra yakin olan parcacıklari işikhizina eriştirememektedir, siz hangi bigbangden bahsediyorsunuz

Bu hezeyanlarınıza cevap vermemi mi bekliyorsunuz?

Sanırım bu sayıklamaları ve yumurtaları rüyanızda gördünüz.

Big Bang bir false vacuum'un genişlemesinden oluşmuştur.

Bu konuda burada daha fazla yazmak istemiyorum. Çünkü konu Bilim forumunun birçok yerinde tartışıldı.

Size Big Bang'in fiziği başlığına bir göz atmanızı tavsiye ediyorum.

Kütlesi olan bir parçacığı ışık hızında harekeet ettirmek mümkün değildir.

Ama parçacığın kütlesine göre ışık hızının yüzde 99,99'una kadar hızlandırılabilir.

kütle çekim dalgası diye bir şey şaibelidir, teoriktir ve kesin değildir

kaldıki kütleçekimin kendisi başli başina graviton gibi parçacıklar tarafından gerçeklenir.

bu parçalarda işiktan ağirdir, yani ne edilirse edilsin kütlesi işiktan büyük oldugu için onun hizina erişemez.

Kütle çekim dalgalarını kimse reel dalgaalar olarak lanse etmedi. Ama varlıklarından kuşkulanılıyor ki bu konuda milyarlarca dolar harcanıyır.

Gerçek sandığınız graviton parçacığı da kuramsaldır. Henüz gösterilmemiştir. Belki de asla gösterilemeyecektir.

Işıktan ağırdır biraz anlamsız bir ifade. Yani siz gravitonlarda kütle mi var demek istiyorsunuz?

Önce gravitonları gösterin. Sonra kütlesi ile uğraşırsınız...

Size iyi günler dilerim LBronstein kardeşim....

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> Çekim dalgaları için yok demek doğru olmaz. Bilimsel bir ifade değildir. En doğru ifade çekim dalgaları henüz gösterilememişlerdir şeklinde olmalıdır.

Sevgili Hacı, çekim dalgaları için yok demek gayet doğrudur. Zira o şeyleri, çekim dalgaları olmadan da izah edebilirsin. Çekim dalgalarının "amanda çişimi yapıyom, popom kuru kalıyo, demekki çekim dalgaları da allahta var valla.." demekten pek bir farkı yoktur. İkisini aynı kefeye koymak istemem ama, maalesef böyle.. bunları birbirinden ayıran şey: Allah var diyemiyoruz, çünkü yaratılma denen bir şeyin var olduğu filanda aynen böyle yok. Yani bunun olabilirliği için bir zemin yok. Çekim dalgaları da yok, ama çekim denen bir şey var ve bu da dalgaların olabilirliğine zemin hazırlıyor. İşte aradaki tek fark bu. Çekim dalgaları "olabilirler" listesinde yer alır. Ama yokturlar. Tıpkı, 8 ayaklı, pembe ve uçan bir filinde olabilir olduğu halde var olmaması gibi.

Olabilir olmakla, var olmayı karıştırıyorsun sevgili hacı. Çekim dalgaları var olabilir. Bunlar ışıktan hızlı gidebilir. Öyleyse ışıktan hızlı gidilebilir. Atın izafiyet teorisini çöpe. Nasıl izah ederseniz edin ondan sonra diğer meseleleri o sizin sorununuz..

Kısaca, bu kabulün kimseye faydası yok. Güvenilir bir bilgi değil. Birileri bir şekilde gözler, o zaman neyse. Ama şu durumda böyle bir şey var demek, işimizi gören bir sürü şeyi çöpe atmak demek. Bu nedenle bunun varlığı kabul edilmez, denklemde yer almaz.

Faydacılık safsatası mı? Değil. Bu sadece, bu postülatın neden kabul edilemeyeceğini, neden "Çekim dalgaları var" denemeyeceğini izah eden bir açıklama. Onların varlığına dair bir emare olsa, bu durumda bahse konu fayda, yanlış teşhis olacağı için zaten otomatikman çürüyecek, o bilgide buna göre düzenlenecektir.

Gösterilmek ile, görülmeyi, yani gözlenmeyi karıştırıyorsun sevgili hacı.. Kara madde gösterilmiştir vede gözlenmiştir, görülmüştür.

Bakarız şöyle, ahanda galaksiler.. Ula bu kadar kütle böyle bir arada duramaz, o çekim gücü buna yetmez. Demekki orada ek çekim gücü getiren bir şey var. İşte bu çekim gücünü sağlayan şey kara maddedir.

Bu nedir? Bu birinin bir kutu boyayla karaya boyadığı şey değil elbette. O çekim gücünü sağlayan şey. Bu bir madde de olabilir başka bir şey de.. Bu gibi yaklaşım göstermektir.

Görülmesi, yani gözlenmesi ise, geçenlerde yapılmıştır. Gerekte yoktur, zaten gösterilirken gözlenmişte olmaktadır.

Ama çekim dalgaları için böyle bir gerek ve gözlem mevcut değildir. İşte mesele budur. Bu nedenle, bu dalgalar gösterilene kadar, yok kalacaklardır.

Ama bu dalgalar bir dogma değildir. Bu dalgaların yok kalması, onları aramak gereğini daha ciddi ortaya koyar. Ama bulana kadar onlar maalesef yok kalacaktır.

Çekim dalgaları olmadan çekimi izah edemezsin sevgil Anibal.

Einstein'ın genel görelik kuramına göre bile izah edemezsin.

Genel görelikte uzay-zaman dokusunu deforme eden gök cisimleri, bu deformasyonu çekim dalgaları ile başarmaktadırlar.

Daha doğrusu bu deformasyon etrafa çekim dalgaları şeklinde yayılmaktadır.

Yayılan bu dalgaların hızı ışık hızındadır.

Çünkü uzayda hız limiti ışık hızıdır denmektedir.

Bu iddia doğru olabilir. Olmayabilir de.

Çünkü çekim dalgaları gösterilememişlerdir.

Ancak onlar gösterildikten sonra çekim dalgalarının olup olmadığı ve hızları konusunda ahkam kesilebilir.

Ben kuramsal bir dalganın ışıktan hızlı da gidebileceğini kurgulayabilirim, yavaş da gidebileceğini...

Ama onlara angaje olmuş değilim.

Bir şey varsa onun bazı nitelikleri de vardır. Ben diyorum ki o şeyin nitelikleri hakkında ahkam kesemezsiniz.

Görmediğiniz, ölçmediğiniz şeyler için onlar şunu yapar, bunu yapamaz diyemezsiniz. Bu bilimsel değildir.

Önce onu gösterin. Sonra hakkında bir hüküm verin derim ben.......

Bilim halı hazırda çekim dalgalarını aramakla meşgul.

Sizin bu konudaki olumsuz görüşlerinize korkarım pek önem vermiyorlar ki milyarlarca dolarlık araştırmalarına devam ediyorlar.

Birbirleri etrafında dönen iki nötron yıldızında gözlemler yapmaya ve gözlemlediklerini anlamlandırmaya çalışıyor gavurlar.

Çekim dalgaları yoktur demek çekimin mekanizmasını biliyorum demektir.

Oysa siz de çekimin mekanizmasını bilmiyorsunuz, bilim de.

Çekim dalgaları ilahi bir varlık değillerdir. Çünkü çekim olgusu çok iyi bilinen bir kuvvettir.

Ölçülebilir, formüle edilebilir bir değerdir.

Öyle olunca da ona neden olan fiziksel süreçler kesin olarak vardırlar.

Çekim dalgaları işte o fiziksel süreçlerden biridir.

Evet.. Kuramsaldır. Ama yine de bir açıklamadır.

Tabii bunu siz gelin bu konuda milyarları çar çur eden gavurlara anlatın.

Ben sizi anlarım ama, onların sizi anlayacağını sanmıyorum.

Selamlar..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Çekim dalgaları olmadan çekimi izah edemezsin sevgil Anibal.

Edersin sevgili Hacı, ediliyor da zaten..

Çekim dalgaları, yani "Gravitational Wave" yerçekimini izah etmek için kullanılmaz. Yerçekiminin sonucudur, gövdesi veya sebebi değil. Bu bahsedilen şey, yerçekimi etkisiyle uzay ve zamanın dalgalanması durumudur. Büyük bir kütle, uzay-zaman dokusundan geçerken (hareket) uzay ve zamanda dalgalnamaya yol açar, yerçekimi sebebiyle. Yada öyle olmalıdır zaten. Tıpkı denizdeki geminin dalga yaratması gibi. İşte bunlar yerçekimi, daha doğrusu yerçekimsel dalga denir.

Bu dalgaların hali, henüz doğrudan algılanamamoş olmasıdır. Ama bunların ne olduğu bellidir.

Şimdi çıkıp, "bu dlagalar var, işte şöyleler ve de böyleler, hatta ışıktan hızlı gidiyorlar, giderlerde aynen" gibi yaklaşımda bulunursak, maalesef, teorik hesapların ortaya çıkardığı uzay/zaman bükülmesi ve dalgalanması üzerien değil, bu dalgaların cismani özelliği üzerine konuşmuş oluruz. Ama bu dalgalar henüz gözlenip detekte edilemediği için, bu babda yokturlar ve cismani durumu hakkında hiç bir şey söyleyemeyiz. Yani, bunlar yokturlar, taa ki cisimleri gözlenene kadar.

İşin daha ilginç yanı ise şudur. Bu dalgaların var olmasına dair kavram genen izafiyet teroisinden gelir. Sen ise bu teoriyi, bu teorinin teorik çıkarımlarından birini ele alarak çürütüyorsun ki, doğal olarak o çıkarımlarda çürüyor. Kısaca, böyle bir dalga varsa, bunun izafiyet teorisine uygun olup ışık hızından yüksek hızda gidemeyeceğini kabul etmen gerekir. Aksi bu dalgaların varlığını geçersiz kılar zira..

Yani, bu dalgaların en fazla ışık hızıyla gidebileceği, dlaganın dayanağı nedeniyle kabul edilmektedir.

>>> Çekim dalgaları yoktur demek çekimin mekanizmasını biliyorum demektir.

Alakası yok hacı.. Çekim dalgaları çekimin mekanizmasından ziyade sonucudur. Çekimin nasıl olupta çektiğini açıklamaz. Çekimin nasıl bir şeye sebep olup dalgalandığının ifadesidir. Çekimin nasıl olduğu, işin aslı bir muammadır hala. Graviton filan diye bir şeyler gevelenmektedir ama henüz kesinlik yoktur.. Ve çekim dalgaları, gravitonun alternatifi değil, sonucudur..

>>> Çekim dalgaları ilahi bir varlık değillerdir. Çünkü çekim olgusu çok iyi bilinen bir kuvvettir.

Dahada öte.. Çekim dalgaları tespitte edilebilir. Bunları tespit etmek için bir sürü dedektör yapılmaktadır. Sorun, bu işin, dünyadan oturup güneşteki bir tek atomun değişmesini tespit etmek kadar ufak, küçük bir değer olmasıdır..

Peki bu aslında ne anlama geliyor? Bu dalgayı oluşturmak için, bir enerji harcanması lazım. Yani bu dalgalar bir enerji taşırlar. Yani bunlar yerçekimi radyasyonu olarakta anılırlar.

Ve bu radyasyon, Aerobico'muydu neydi, şu koca çanak tarafından tespit edilmiştir zaten. Nasıl, şöyle, bir nötron yıldızı ikilisi var ve birbirlerinin etrafında dönüyorlar. Bu bir tür pulsar durumu demek. Ve bu pulsarın puls zamanı, dönüş zamanına bağlı. Ve bakıyoruz ki, bu pulsarlar her yıl bir kaç, (75 idi sanırım) mikrosaniye yavaşlıyor. Demekki, çekim güçlerini kaybediyorlar ve yerçekimi radyasyonu/dalgası olarak uzaya yayıyorlar.

İşte bu terimin asıl hikayesi bu. Yerçekimi dalgası var, bilinmiyor, edilmiyor, ışıktan hızlı gidemez..

Konuda şu sevgili hacı. \Adam ölmüş, demekki bir katili var.." demek başka.. "Bu katilin bir tüfeği var. Dudakları pembe rujlu, kırmızı çorap giyiyor, çok ta iyi koşuyor" demek başka.. Biz sadece adamın ölümüne bakıp bunu bir şeyin öldürmüş olacağını düşünebiliriz. Eğer çıkıp, varlıkları bilinmeyen, dikkat et, varlık derken "var/yok" değil, varlık, yani nitelik ve nesnel varlıkları hakkında bilgimiz olmayan bu dalgalar üzerinden spekülasyon yapamayız, çünkü, bu dalgalar bu saha için, yani varlık sahası için henüz yoklar..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Esir kavramı çöpe atılmamıştır. Başka bir kavramla yer değiştirmiştir.

Einstein'a göre uzayın bir dokusu vardır. Bu doku içindeki gök cisimleri tarafından katlanır, bükülür ve deforme edilir.

Belli ki bu kavramı siz henüz duymamışsınız.. Haberiniz olsun istedim.

elektromanyetizmayi açiklamak için maxwellde esir değil ama ona benzer bir nane uydurmustu.

sonuc olarak söylediğiniz şeyin elle tutulur tarafi yoktur, sadece bir şeyler hesaplanirken bosta kalan yeri doldurmak için uydurulan farazi şeylerdir.

üstelik esir yada ona benzer uzay dokusu vs.. gibi zirvaliklarin hepsi bizzat einstein'in genel görelelik ve parçacıklar üzerinde işik hizi dolaylarında yapılan deneyler sonucu rafa atilmiştir.

boslugun dokusu felan yoktur, yokluktur.

Bilgi beynin içinde değil, dışında üretilir ve beyne duyu organları ve sinirler aracılığı ile iletilir.

beyin ya da ona benzer bir şey(cpu vs..) olmaksizin bilgi diye bir şey doğada ayrik olarak yoktur.yani dişaridan bir şey beyne gelir ama bu uyartidir bilgi ise uyartinin beyinde mayalanmiş halidir, beyin olmadiği sürece bilgi uyartı olmadiği sürece duyum duyumun ve sinir sisteminin olmadiği yerdede maddenin dişinda hiç bir şey yoktur.

Big Bang bir false vacuum'un genişlemesinden oluşmuştur.

hayır bütün halindeki bir kütle(enerji)nin patlaması sonucu bu enerjiden kopan parçaların katılaşması sonucu meydana gelmiştir.vakum makum ying-yang şu bu hepsi mitolojik niteliktedir, inanç düzeyini aşamaz.kaldiki bu patlayan kütle maddenin bildigimiz hal ve durumlarindan herhangi biridir ama şimdilik iyi bilinmemektedir.

Kütlesi olan bir parçacığı ışık hızında harekeet ettirmek mümkün değildir.

yani false vakum kütlesizdir bu yuzden bigbang sirasinda işik hzi aşildi diyorsunuz. bende diyorum ki bu false vakum nedir biraz açin, kütlesiz bir şeyden kütle olustugu iddiasi ise yoktan var olma dini görüşü ile paralel olup düpedüz idealizmdir sizin ateistliğiniz üzerine düşünülmesi gerektiğini kanıtlar.

Gerçek sandığınız graviton parçacığı da kuramsaldır. Henüz gösterilmemiştir. Belki de asla gösterilemeyecektir.

Işıktan ağırdır biraz anlamsız bir ifade. Yani siz gravitonlarda kütle mi var demek istiyorsunuz?

Önce gravitonları gösterin. Sonra kütlesi ile uğraşırsınız...

bir üstte fotonların bile kütlesi oldugunu ama bu kütlenin ölçülmesi imkansiz kücüklükte oldugu -yani sifir değil ama sifira cok yakin- söylemiştim.yani bana göre kütlesiz bir parçacık söz konusu değildir, dalga ise parçacıkların titreşim hareketinden ibarettir, e esir uzay dokusu ya da benzeri bir şeyde olmadiği için işik parçacıktır ve her şey kütle sahibidir.

tarihinde LBronstein tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Anibal

Burada kabul edeceğim tek cümle şu:

Çekim dalgaları çekimin mekanizmasından ziyade sonucudur.

Buna aynen katılıyorum.

Çekim dalgaları gösterilseler bile, bu temel mekanizmayı anlamak demek değildir.

Peki ama bilim adamları neden çekim dalgalarını bulmak istemektedir?

Çünkü bu dalgalar çok uzun mesafelere zayıflayarak ama, başka türlü değişikliğe uğramadan gidebilmektedirler.

Elektromanyetik dalgalar ise uzun mesafeleri kat ederken, deforme olmaktadırlar. Örneğin ışığın dalga boyu uzamakta ve tayfı kırmızıya kaymaktadır.

Aslında biraz da türkçemizin kurbanıyız..

Çekim kuvveti ile ilgili iki farklı dalga kavramı var.

Onları İngilizce yazalım.

Gravity waves,

Gravitational waves.

Gravity waves kolaylıkla gösterilebilir.

http://en.wikipedia.org/wiki/Gravity_wave

Gravitational waves ise henüz gösterilememişlerdir.

Uzay-zaman dokusundaki dalgalanmalardır.

http://en.wikipedia.org/wiki/Gravitational_waves

Bu dalgalanmanın ışık hızında yayıldığı kurgulanmıştır.

Ama bu dalgalar henüz gösterilemedikleri için bu hızın ne olduğu kesin olarak bilinmemektedir.

Havuza atılan bir taşın suda dalgalar oluşturması gibi, deforme edilen uzay-zaman dokusunda bu deformasyonla oranlı bir takım dalgalar oluşmakta ve onlar etrafa yayılmaktadırlar. Çok zayıf olduklarından gravitational dalgaları göstermek mümkün olamamıştır.

Siz işte bu dalgalar yoktur diyorsunuz ki bu pek doğru bir ifade değil.

Onları bulmak için bilim milyarlarca dolar harcıyor.

Ben sadece bunu vurgulamak istemiştim.

O dalgalar demonstre edilirlerse, çekim kuvvetini nasıl ilettikleri de anlaşılabilir.

Öyle dalgaların olması gerekiyor. Hatta olmaları kaçınılmaz bir zorunluk.

Tabii biri çıkıp da gravitasyonal dalgaların aslında dolaşık (entangled) parçacıklar olduğunu gösterirse, ışık hızı veya hız kavramı ortadan kalkabilir.

Muhtemelen gravitational dalgalar da ışık hızında yayılıyorlar ama, onların olmadığını kesin olarak nasıl bilmiyorsak, hızlarını da kesin olarak iddia edemeyiz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Elektromanyetik dalgalar ise uzun mesafeleri kat ederken, deforme olmaktadırlar. Örneğin ışığın dalga boyu uzamakta ve tayfı kırmızıya kaymaktadır.

Sevgili Hacı, elektromanyetik dalgalar uzağa gitseler, yakına da gitseler, deforme olmazlar. Tayfları da kırmızıya kaymaz. Kırmızıya kayma uzak mesafeye gitmekten filan değil, ışığın çıktığı nokta ile alındığı noktanın bir birinden uzaklaşmasından ortaya çıkar, meşhur doppler vakası..

Bu dalgaların var olduğunu düşünmemize yol açan şey, izafiyet teorisinin ta kendisidir. Ve ölçümler bunu doğrulamaktadır. Şimdi çıkıp bunu atlayarak, bu dalgaların ışıktan hızlı gidebileceğini kabul edip, izafiyet teroisini bir şehir efsanesi olarak addetmek hiç akıllıca geliyor mu sana sevgil Hacı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili Hacı, elektromanyetik dalgalar uzağa gitseler, yakına da gitseler, deforme olmazlar. Tayfları da kırmızıya kaymaz. Kırmızıya kayma uzak mesafeye gitmekten filan değil, ışığın çıktığı nokta ile alındığı noktanın bir birinden uzaklaşmasından ortaya çıkar, meşhur doppler vakası..

konuyla alakasiz ama bir düzeltme yapalim,

elbetteki uzağa yada yakına gitmeyle tayf arasinda ilişki yoktur ama bu söylediğiniz bos uzayda salınan işinlar için geçerlidir.bir çekim alanina giren elektromanyetik dalgalarin tayfi kırmızıya kayar. örneğin bir karadelik nötron yildizi ve hatta gezegen ve uyduların bile arasindan yanindan vs.. geçerken işinlarin enerjisi azalir buda tayfini değiştirir.

bunlar son derece basit şeyler, ama kırmızıya kayma nedeniyle evrenin genişlediğini savunmak abeste iştigaldir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gene aynı şey LBronstein.. Işığın tayfının değişmesi, uzağa veya yakına gitmesine değil, gözlemci hızına vs. bağlıdır. Vesaireyi açarsak.. Gözlemcinin olduğu yerde ışık hızının düşük olmaıs, yoğun gravite vs. vs. bir şeyler çıkar karşımıza, ama ışık uzağa gidince tayfı, frekansı filan değişmez..

Yani, mesafe çok yakında olsa, çok uzakta olsa kırmızıya kayma görülmez. Ama buna sebep olacak bir şey varsa arada, mesafe yakında olsa uzakta aynı şey olacak, frekans değişecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
elektromanyetizmayi açiklamak için maxwellde esir değil ama ona benzer bir nane uydurmustu.

sonuc olarak söylediğiniz şeyin elle tutulur tarafi yoktur, sadece bir şeyler hesaplanirken bosta kalan yeri doldurmak için uydurulan farazi şeylerdir.

üstelik esir yada ona benzer uzay dokusu vs.. gibi zirvaliklarin hepsi bizzat einstein'in genel görelelik ve parçacıklar üzerinde işik hizi dolaylarında yapılan deneyler sonucu rafa atilmiştir.

boslugun dokusu felan yoktur, yokluktur.

Sevgili LBronstein,

Nasıl ki, pratik ve akılcı yaklaşım olarak ışığın zilyonda bir kütlesinin olabileceğini söylüyorsan. Aynı yaklaşımla boşluğun dokusunun olması gerektiği sonucuna varabiliriz.

Şöyle ki;

Boşluk denilen yer neresidir. Yıldızlar ve galaksiler arasında kalan mekan. Bu mekana sen yokluk dersen, söyle bir durum ortaya çıkar. A yıldızından ışık yokluğa giriyor, yoklukta ilerliyor, bir süre sonra B yıldızının dünya gezegenindeki insanlara ulaşıyor. Eğer A yıldızından çıkan ışık yokluğun içinden geçiyorsa zaman oluşmaz, Işık, A yıldızından B yıldızına gelinceye kadar hızı olmaz, aradan zaman geçmez. Halbuki güneşten gelen ışığın bize gelinceye kadar geçtiği süre onun bir dokudan geçtiğini gösterir. Aksi halde güneşle bizin aramızdaki mekan yokluksa, Güneşteki bir patlama ile bizim onu algılamamız eşzamanlı olması gerekir. Çünkü ışığın kat ettiğim mekan yokluktur, yokluk zamanı barındırmaz.

Ne dersiniz? Yanılıyor muyum?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yani, mesafe çok yakında olsa, çok uzakta olsa kırmızıya kayma görülmez. Ama buna sebep olacak bir şey varsa arada, mesafe yakında olsa uzakta aynı şey olacak, frekans değişecektir.

zaten konuyla alakasiz demiştim, yaptiğim düzeltme "çekim alanina giren işinlarin enerjisi azaldiğindan tayfi kayar" di. bunu eklemenin okuyucular açisindan yararli olacağini düşündüm.yoksa mesafe katettiği için benzini biten otomobil gibi işinlarinda iflas ettiğini iddia etmek akil ve mantik dişi bir şeydir buna kimse itiraz edemez.

Eğer A yıldızından çıkan ışık yokluğun içinden geçiyorsa zaman oluşmaz,

yokluktan kasit boslugun maddi bir şey olmadiğidir, yani bosluk denilen şey esir doku vs.. gibi uyduruk zerrelerden olusmadiğidir. yoksa boyut anlaminda zaman ve mekan vardir, ve bilmem hangi gezegenden hangisine yol alan işinda bu zaman-mekan denilen boyut içerisinde yol almaktadir.

Aksi halde güneşle bizin aramızdaki mekan yokluksa, Güneşteki bir patlama ile bizim onu algılamamız eşzamanlı olması gerekir.

bahsettiğim gibi ben burada zaman-mekan ya da fizigin günümüzde uydurdugu bilmem kaç düzine boyutu reddetmiyorum, reddettiğim şey boslugun maddi bir şey olmadiği ve içerisinde doku enerji parçacık zerre gibi.. bir şey barindirmadiğidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
yokluktan kasit boslugun maddi bir şey olmadiğidir,

boyut anlaminda zaman ve mekan vardir, ve bilmem hangi gezegenden hangisine yol alan işinda bu zaman-mekan denilen boyut içerisinde yol almaktadir.

reddettiğim şey boslugun maddi bir şey olmadiği ve içerisinde doku enerji parçacık zerre gibi.. bir şey barindirmadiğidir.

Sevgili LBronstein,

Hacı yı suçladığın metafizik şey var ya. Farkındaysan aynı duruma düşmüş oluyorsun.

Hani maddeden başka, maddeden bağımsız bir şey yoktur diyoruz ya.

Zaman maddenin hareketinin göreceli ifadesidir. Mekan da öyle. Maddeden bağımsız mekan da olamaz. Boşluk hiçbirşey barındırmıyorsa yok demektir. Halbuki boşluk varlığın bir boyutudur. Varlığın bir boyutu olunca mutlaka ışığa biçtiğin zilyonda bir kütleyi, boşluk için de düşünmek gerek. Boşluk dediğimiz şey, belki tam da bu zilyonda bir kütle ile doludur. Mutlak sıfır derecede en küçük bir hareketi tespit edilemediğimiz için boş zannediyor olabiliriz ve bir yerde bu zilyordabir kütle hareketlenince, (kinetik enerji, ışık enerjisi) domino taşı misali bitişiğindeki kütleleri de oynatmakta, titreştirmekte böylelikle ışık oluşmakta ve bundan dolayı ışık, hem kütle hem de dalga özelliği gösterebilmektedir.

Yani sonuç itibariyle maddeden bağımsız bir şey olmayacağına göre, zaman ve mekan maddenin var oluş biçimlerinden olduğuna göre, zamanı kütlenin hareketi olarak madde ile ilişkilendiriyoruz, aynı şekilde kütle barındırmadığını zannettiğimiz mekanın madde ile ilişkilendirmesi kaçınılmaz olur.

Diye düşünüyorum.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gene aynı şey LBronstein.. Işığın tayfının değişmesi, uzağa veya yakına gitmesine değil, gözlemci hızına vs. bağlıdır. Vesaireyi açarsak.. Gözlemcinin olduğu yerde ışık hızının düşük olmaıs, yoğun gravite vs. vs. bir şeyler çıkar karşımıza, ama ışık uzağa gidince tayfı, frekansı filan değişmez..

Yani, mesafe çok yakında olsa, çok uzakta olsa kırmızıya kayma görülmez. Ama buna sebep olacak bir şey varsa arada, mesafe yakında olsa uzakta aynı şey olacak, frekans değişecektir.

Işığın tayfının kırmızıya kaymasının tek bir açıklaması vardır.

Aradaki uzay genişliyor demektir.

Evren genişlemekte uzayda mesafeler artmaktadır.

Genişleyen uzay ışığın da genişlemesine neden olmaktadır.

Elektromanyetik dalgaların bu şekilde bir metamorfoza uğramaları onların deforme olmaları demektir.

Çok uzaklara yollanacak ve daha da önemlisi oradan alınacak bilgiler gravitasyon dalgaları ile çok daha emin olarak değerlendirilebilir.

Işık uzağa gidince tayfı elbette değişir. Bu bir gözlemdir. Nedeni ise yukarda değindiğim gibi uzayın genişlemesidir.

Ayrıca ışığın hızı gözlemcinin hızından ve konumundan bağımsızdır.

Tekrarlıyorum. Işığın tayfı ile gözlemcinin hızının en ufak bir alakası yoktur.

Işığın tayfı gözlemci ile ışık kaynağı arasındaki mesafenin genişliğine bağlıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hani maddeden başka, maddeden bağımsız bir şey yoktur diyoruz ya.

Zaman maddenin hareketinin göreceli ifadesidir. Mekan da öyle.

maddeden bagimsiz bir şey yoktur demiyoruz,

içerisinde tek bir gram kütle bulunmaksizinda uzay-zaman varolabilir, olmamasina gerekçe ne?

bu yuzden uzay-zaman yada eğer gerçekse -fizikçilerin supersicim(tel) teorisine dayandirarak yaptiklari- diğer boyutlarda maddeden özerk olarak vardir ve soyutlama değillerdir.

Varlığın bir boyutu olunca mutlaka ışığa biçtiğin zilyonda bir kütleyi, boşluk için de düşünmek gerek.

ışıği görebiliyor etkisini gözlüyor onu bir enerji olarak kullanabiliyorum ama bosluk bi skime yaramio ki :lol:

tarihinde LBronstein tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Çok uzaklara yollanacak ve daha da önemlisi oradan alınacak bilgiler gravitasyon dalgaları ile çok daha emin olarak değerlendirilebilir.

Bunlarda aynı sorundan veya daha fazlasından muzdarip olabilirler. Henüz onların ne olduklarını bilmiyoruz. ama kalsik madde bpyutları içinde kaldıklarını biliyoruz. Çünkü, var olmalarını bize düşündüren şey, o madde boyutları.. Boyut denince, 3 boyut, 4 boyut filan demiyorum. MAdde (fizik olarak madde) uzayından (matematik uzay, düzlem, küme vs.) bahsediyorum...

>>> Işığın tayfı gözlemci ile ışık kaynağı arasındaki mesafenin genişliğine bağlıdır.

Değildir sevgili Hacı.. Eğer ışık kaynağı ile gözlemci birbirlerine göre sabitse, ışığın tayfı bellidir. Mesafe artsın veya azalsın değişmez. Ama hareket ediyorlarsa, bu değişir ama değişimin miktarı mesafeyle gene alakaslı değildir.

Pratikte, uzaydaki çok uzak iki cisim uzaklaştığı için, kainatın genişlediği öngörüsüne uyn bir şekilde tayf kayması olacaktır. Ama, mesela, galaksinin iki ucundaki iki kişi için böyle bir durum söz konusu olmaz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

bana soracak olursaniz bigbang denilen şey bile teoriktir. yani elde henüz kesin kanıt yok, tüm galaksiler haritalanamadi evrende cm3 başina düşen ortalama kütle miktari bile tam bilinmiyor ama evrenin kapalı ve küresel şekilde oldugu düşünülmektedir ve galaksi tayflarinin bazilari maviden kirmiziya doğru kaydiği için genişleme fikri, çok düşük sicaklikta fosil bir radyasyon -kozmik fon rasyasyonu- gökadalar arasini doldurdugu içinde evrenin başta tekil durumda oldugu düşüncesi fiziğe hakim.

ancak kirmiziya kayma olayi dediğim gibi çekim alanlarindan ya da sadece evrenin kismi bir bölümünde gerçekleşiyor da olabilir.

her ne olursa olsun patlayan şey ne yaratılıçıların iddia ettiği tanrının nede hacı gibilerin bu yaratici yerine oturttuklari false vakum gibi şeylerden yoktan var olan bir şey değil, bütün halindeki cok yogun ve sicak bir kütledir. bu da maddenin bir halidir ama henüz aydinlatilamadiği için adina kozmik yumurta denilir, uzay-zaman ise içindeki tüm maddeyle beraber ezelidir.

daha bigbang(tekillik) teorisi bile teorik düzey kaldiği halde fizikçiler hayal gücünü çizgi filmlere değin genişletip paralel evrenler m kurami gibi zirvaliklari üretmekle mesgullar, ne de olsa artik fen fakülteleri -artik fantasy shop haline gelen- ve bilimsel araştirma enstitüleri bir ske yaramiyor, adamlar maaş almak için uyduruk teoriler çikariyorlar.

tarihinde LBronstein tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...