Jump to content

EVRİM VE TÜRLERİN KÖKENİ ÜZERİNE…..


Recommended Posts

Evrim konusunda ne kadar yazılsa az......

Bu konuda yazılan bazı yazıları tekrarlamak da yararlı..

Aşağıya eski Ateistforum'da yayınladığım bir yazıyı yapıştırıyorum..

Evrimle ilgili bazı soruları yanıtladığını düşünüyorum..

Selamlar..

HACI

EVRİM VE TÜRLERİN KÖKENİ ÜZERİNE…..

Genel bir inanışa göre türler birbirlerinden türerler. Bu türemenin temel mekanizmalarından birisi mutasyondur. Ancak farklı türler yalnız mutasyonla ortaya çıkmazlar. Bu iletimde önce kısaca mutasyona, daha sonra ise çok daha ilginç bulduğum bir türeme şekline değinecek, ardından yine kısaca evrime neden olan moleküler mekanizmalardan söz edeceğim…

Önce katırdan başlayalım… İngilizcede iki türlü katır kelimesi vardır.

Erkek eşek ile, dişi atın çiftleşmesinin ürünü “mule” dür.. Erkek atla, dişi eşeğin ürünü ise “hinny” denen hayvandır. Aslında bunların arasında önemli farklar yoktur. Bu birleşmeler yeni bir hayvan türünü başlatmaz. Çünkü üreyen dişi katır kısırdır. Arada bir bebeği olur ama ölü doğar. Katır bağımsız olarak çoğalarak türünü idame ettiremez. Katırın iriliğini atla ilgili genler sağlar. Katır inatçılığını ve adımlarının emin ve dengeli olmasını ise eşekten aldığı genlere borçludur. Bu tür yaratıklar için “hibrid” terimi kullanılır. Çoğu kere hibrid yaratıklar gelişme fırsatı bulamazlar ve doğmadan ölürler. Doğanlar ise kendi aralarında çiftleşerek yeni bir türü oluşturamazlar. Tabii bunun da istisnaları vardır.

Hibridizasyon, mutasyon gibi, doğanın bir türden diğer bir tür veya türler oluşturmak için başvurduğu yöntemlerden biridir. Mutasyondan çok daha çabuk ve etkilidir. Doğal seçilim ortaya çıkan yeni canlı üzerine baskı yapar. Katır için sonuç bellidir. Ama doğada diğer türlerden hibridizasyon yöntemi ile ortaya çıktıktan sonra, ayrı bir tür olarak yaşamlarını sürdüren çok sayıda hayvan ve bitki vardır.

Örneğin, Amerika’da çakala benzer coyote denen hayvanla, gri kurdun çiftleşmesinden oluşmuş “kırmızı kurt” denen bir hayvan türü vardır. Bu kurt türü, hibridizasyon yöntemi ile ortaya çıkmış olmasına rağmen, kısır değildir. Kendi benzerlerini çoğaltabilir. Aralarında çiftleşerek yeni kırmızı kurtlar oluşturabilir. Buna benzer birçok örnek verilebilir. Yüzlerce, hatta binlerce bitki türü ile kara ve deniz hayvanının ortaya çıkış nedeni işte bu ilginç hibridizasyondur. Bitkilerin hiç de küçümsenemeyecek yaklaşık yüzde 10’unun bu yöntemle ortaya çıktığına inanılmaktadır. Ayrıca bazı hibridlerin doğal seçilim tarafından yeğlendiği bile anlaşılmıştır. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenler aşağıdaki referansa bakabilirler..

Natural History 9/02 (Eylul/2002 sayisi) Sayfa 62. Baslik; CAUTION: SPECIES CROSSING

Sırası gelmişken kısaca evrimin doğal seçilime maruz kalan moleküler mekanizmasına değinmek istiyorum. Bu mekanizmanın mantıklı ve anlaşılması kolay olduğunu göreceksiniz.

Hücrelerde mevcut DNA, üzerinde genlerin yer aldığı büyük, çok uzun bir moleküldür. Birbirlerine sarmaşık gibi sarılan iki uzun DNA molekülü bir araya gelerek, aralarında yer alan genleri dış etkilerden korurlar. Bu molekülü tanımlamak için çifte sarmal terimi kullanılır. Çifte sarmal olmasının iki nedeni vardır. Bu şekilde bir araya gelen moleküller daha sağlam ve dengeli bir yapı oluşturmaktadırlar. Ayrıca genlerin oluştuğu bazları aralarına alarak onları hücre içindeki enzimlerin zararlı etkilerinden korumaktadırlar.

Çifte sarmal DNA mokelülleri arada bir açılarak, genlerin açığa çıkmasını ve çekirdekteki RNA moleküllerine maruz kalmasını sağlar. Bir RNA molekülü açığa çıkan genlerden genetik şifreyi kopyalar ve onu çekirdek dışına taşır. Hücre dışındaki endoplazmik retikülüm denen yerde, diğer RNA molekülleri tarafından, genetik şifreye uygun proteinler sentez edilmektedirler. Her canlı için bu proteinlerin sırası ve görevi bellidir. Bu bir bilgi birikiminden başka bir şey değidir. Genlerin özellikler her canlı türünde az çok farklıdır. Bazı canlı türleri durmaksızın değişmekte olan ortama daha iyi uyarlar. Yani bu canlıların genleri ortama daha iyi uyan proteinler sentez eden genlere sahiptirler. O canlı türünü ortam yok edemez. Onlar için doğal seçilim imtihanını geçmiş tümcesi kullanılabilir. O canlının genleri çiftleşme ile yeni nesillere geçerken de doğal seçilime maruz kalacak ve uyanlar daha başarılı olacaklarından, kendilerinden sonra gelecek diğer nesilleri oluşturacaklardır. Evrim için, temel olarak, ortaya çıkan yeni bilginin DNA’da genler şeklinde birikmesinden başka bir şey değildir diyebiliriz. Başka bir deyişle evrim, bilgi birikiminin yeni bir türün ortaya çıkmasında kullanıldığı bir yöntemdir. Karmaşık olmadığı, tam tersine, son derece ilkel, basit ve temel bir mekanizma olduğu için, kaçınılmazdır.

Canlılar doğal seçilime maruz kalmadan da evrilebilirler.

1968 yılında Motoo Kimura adlı bir Japon bilim adamı, Mishima Milli Genetik Enstitüsünde yaptığı araştırmalar sırasında ilginç bir gözlem yapmıştır. Darwin’e göre evrimin doğal seçilim ilkesine dayandığını biliyoruz. Kimura’nın yaptığı gözlemlerde, ilginç olarak, bu ilke izlenmiyordu. Yani doğal seçilim olmadan da mikroplar evrime uğrayabiliyorlardı. Kimura’ya göre moleküler mutasyonlar oluyor ve birikiyordu. Onların bakterilere ve diğer canlılara, ne yararı oluyordu, ne de zararı. Canlı da onları hamal gibi taşıyordu. Hemen her canlıda çok sayıda nötral ve inaktif genler vardı. Onlar aktif olmadıklarından canlıda değişen bir şey yoktu. Aynı kemik yapısı, aynı metabolizma, aynı boynuzlar, aynı göz ve kulak, aynı akıl.. Kimura’ya göre koşulların aniden değiştiği ve bu değişikliğe uygun genlerin ortaya çıkmasına zaman kalmadığı durumlarda, nötral ve inaktif dediğimiz genler aniden devreye girmekte ve canlının yaşamını yönlendirmeye başlamaktadırlar. Canlı onların yardımı ile ortama daha kolay uymayı başarmaktadır. Ama bu henüz mükemmel bir uyum değildir. Mükemmellik gelecek nesillerde yeni genlerin ortaya çıkması ile sağlanacaktır. Tabii bu arada fenotipik ve genotipik olarak önemli ölçüde değişecektir. Çıktığı canlı türü duruma göre yok olmuş olabilir veya olmayabilir.

Görüldüğü üzere Kimura’nın bu kuramına göre değişen genler üzerine doğal seçilim her zaman baskı yapmıyor. O genler zaten var. Yani onların ortaya çıkış nedeni rastgele tesadüfler. İnsanlarda da inaktif ve nötral genlerin varlığından kuşkulanılıyor.

Richard Lewontin’in de bu konuda ilginç gözlemleri vardır. Lewontin ve Jack Hubby meyva sinekleri üzerinde yaptıkları araştırmalarda bazı genlerin beklenenden daha yaygın olduklarını gözlemlemişlerdir. Sanki doğal seçilim sürekli olarak onları yeğlemektedir. Daha sonra araştırmacılar meyva sineklerindeki genlerin ürünleri olan proteinleri elektroforezle inceliyorlar. Jeloya benzer bir ortama proteinleri tabiri caizse, ekiyorlar ve ortama elektrik akımı yüklüyorlar. Proteinler bu ortamda ağırlık ve büyüklükleri ile orantılı olarak hareket ediyorlar. Bu yöntemle proteinler arasında mevcut bazı farkları görmek mümkün oluyor. Soruna işlevleri aynı olan proteinlerin aynı şekilde davranması önyargısı ile yaklaşıyorlar. Sonunda büyük bir düş kırıklığına uğruyorlar.. Çünkü aynı genin ürünü olan ve aynı görevi yapan proteinler farklı hızlarla hareket edebiliyorlar. Bu araştırmanın sonunda Lewontin ve Hubby, işlevleri aynı olan proteinlerin sentezini sağlayan genlerin çeşitli türleri (varyasyonlar) olduğu sonucuna varıyorlar. Bu genlerin meyva sinekleri arasında gözlemlenen anlamlı farklılıklardan sorumlu olduğunu düşünüyorlar. İlginç olarak bu genler, doğal seçilimle değil, heretide ile kazanılıyor. Yani doğal seçilime maruz kalmıyorlar.

Bir canlının diğer bir canlıdan çıkabileceğini gördükten sonra, her canlıyı Allah’ın bizzat yarattığında israr etmek ne kada saçma geliyor, değil mi?

Çiftliğinde dişi at ve erkek eşekten katır yaratan çiftçi Allah değil elbette. Ya da Meksika bozkırlarında dişi gri kurt bulamadığı için, yakaladığı dişi kayoti ile çiftleşen ve onu dölleyen erkek gri kurt, kendini kırmızı kurt denen yeni bir hayvan türünün yaratıcısı olarak görmüyordur herhalde.

Hibridizasyonun onbinlerde örneği olduğu biliniyor.

Çoğalmanın moleküler düzeydeki mekanizmaları anlaşıldıktan sonra evrim bir kuram olmaktan çıkmıştır. Artık evrim için değil, ayrıntıları için kuramlar ortaya atılmaktadır. Evrim için kuram teriminin kullanılmasının nedeni budur.

Evrimle ilgili olarak yapılan gözlemlerden her gün yeni bir şeyler öğrenilmektedir. Bilgi DNA molekülü içinde birikmektedir. Bu molekülü yakından inceleyerek ve çeşitli canlılardan elde edilen DNA moleküllerini karşılaştırarak, canlıların geçmişi ile ilgili bazı sonuçlara varılabilmektedir.

Milyonlarca yıl amber içinde korunan bazı böceklerden DNA elde etmek ve onu incelemek mümkündür. Bazı bilim adamlarına göre bugün yaşamakta olan bütün insanlar bundan 200 bin yıl önce yaşamış bir kadından geldiğini iddia etmektedirler. DNA profiline bakarak, insanlığın bundan 80 bin yıl önce son derece dar bir boğazdan geçtiği ve o zaman dünyadaki insan sayısını bir kaç bine indiği anlaşılmıştır.

Bütün bunlar, sayısız diğer gözlem ve buluşlar ve ilerde bulunacak olanlar, DNA’nın bilgi biriktiren bir molekül olduğunu gösteriyor. Bu bilgiye zamanla yenileri ekleniyor. İşte bu değişiklik evrim olarak biliniyor. Birkaç istisanası dışında, canlıların moleküler yapısı olduğu gibi kalmıyor. Evrim sürecine tabi olarak sürekli değişiyor.

Evrimi anlamak hiç de zor değil!

Primitif bir güzellik ve zerafete sahip olan evrim, ilkel olmasına rağmen sofistike, basitliğine rağmen kompleks…

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evrimi anlamak hiç de zor değil!

Primitif bir güzellik ve zerafete sahip olan evrim, ilkel olmasına rağmen sofistike, basitliğine rağmen kompleks…

ozaman dahada basitleştirelim...

bendeki genlerde değişiklik oluyormu? oluyorsa nasıl oluyor?

yani 10 yıl önceki hücremdeki genlerle bu günkü genlerim aynı değilmi?

aynı değilse nasıl ve hangi yollarla değiştiler..

Link to post
Sitelerde Paylaş
ozaman dahada basitleştirelim...

bendeki genlerde değişiklik oluyormu? oluyorsa nasıl oluyor?

yani 10 yıl önceki hücremdeki genlerle bu günkü genlerim aynı değilmi?

aynı değilse nasıl ve hangi yollarla değiştiler..

O kadar da basit değil!

Bazıları zedelenmişlerdir mutlaka ama, hemen tamir edilmişlerdir.

İlerde kanser olursanız, mutasyona uğrayan bir geniniz olduğu söylenebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
...

Evrimi anlamak hiç de zor değil!

Primitif bir güzellik ve zerafete sahip olan evrim, ilkel olmasına rağmen sofistike, basitliğine rağmen kompleks…

Yazını zevkle okudum hacı.

Eline, gözüne sağlık.

Bu arada dişi eşekle aygırın çiftleşmesinde olan yavruya fransızlar "bardeau" diyormuş. Türkçede de "bardo" diye geçiyor. Artık kimden kime geçtiyse ... ses olarak fransızcaya yakın gibi.

.

Link to post
Sitelerde Paylaş
O kadar da basit değil!

Bazıları zedelenmişlerdir mutlaka ama, hemen tamir edilmişlerdir.

İlerde kanser olursanız, mutasyona uğrayan bir geniniz olduğu söylenebilir.

Genler nasıl zedeleniyor?

Genler nasıl mutasyona uğruyor..?onları değiştiren etken ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Genler nasıl zedeleniyor?

Genler nasıl mutasyona uğruyor..?onları değiştiren etken ne?

- hücreler çoğalırken (genler kopyalanırken) yanlış kopyalama olabiliyor,

- radyoaktif maddeler (alfa-beta-gamma ışınları) atomlara, moleküllere etki edebiliyor,

- bazı kimyasal maddelerin de mütasyonlara neden oldukları biliniyor,

...

Link to post
Sitelerde Paylaş
- hücreler çoğalırken (genler kopyalanırken) yanlış kopyalama olabiliyor,

- radyoaktif maddeler (alfa-beta-gamma ışınları) atomlara, moleküllere etki edebiliyor,

- bazı kimyasal maddelerin de mütasyonlara neden oldukları biliniyor,

...

sonrada bu mutasyonlar KALITSAL hale geliyor ve ben genetik olarak değişmiş oluyorum öylemi?

sonrada bu değişmiş genleri ilerki nesillere aktarıyorum..böyleliklede nesiller ufak ufak değişiyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gen zedelenmesi öteden beri çok iyi bilinen bir durum..

Hücrelerde zedelenen genleri tamir eden enzimler var.

Onlardan birinin genetik olarak işlevsiz olması durumunda deride kanserler ve sarkomlar gelişiyor.

Xeroderma pignentozum denen bir hastalık vardır.

Bu hastalarda dna tamir mekanizmasında bozukluk olduğundan erken yaşta deri kanserleri ortaya çıkar..

Erken dediğim 5-15 yaşları arasında...

Ve bu çocukların ömrü kısadır.

Bazı kanserojenler, radyoaktivite ve radyasyon hücrelerin çoğalması ile ilgili genlerde mutasyonlara neden olurlar.

Bunların kalıtsal olması için seks hücrelerini tutması gerekiyor.

Kanserler kalıtsal da olabilirler ama, çoğu otozomal hücrelerde vuku bulan mutasyon olduğu için yeni nesillere geçmiyor.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
sonrada bu mutasyonlar KALITSAL hale geliyor ve ben genetik olarak değişmiş oluyorum öylemi?

sonrada bu değişmiş genleri ilerki nesillere aktarıyorum..böyleliklede nesiller ufak ufak değişiyor..

Hacı da belirtti.

Mütasyonlar üreme hücrelerinde ise, bu kalıtsal olur.

Üreme hücreleri de çoğalır, radyasyona maruz kalır, kimyasal maddelerden etkilenir.

.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hacı da belirtti.

Mütasyonlar üreme hücrelerinde ise, bu kalıtsal olur.

Üreme hücreleri de çoğalır, radyasyona maruz kalır, kimyasal maddelerden etkilenir.

.

olay çok açık ozaman evrimi anlamayacak bir durum yokki?genler ufak ufak değişiyo onlarda yeni nesillere aktarılabiliyor..

yalnız bu düşünceye göre genlerdeki değişim rasgele bir olay..çevrenin bilinçli bir etkisi yok..bu rasgele değişimlerden nasıl oluyorda göz gibi kulak gibi kalp gibi organizmanın bütünü için faydalı organlar ve sistemler oluşuyor..daha doğrusu genlere bunlar yazılıyor..hücre çekirdeğinin içindeki bir kitapta değişiklik yapıp kitabın cümlelerini değiştiren bir ışın niye gözü yazsınki?

Link to post
Sitelerde Paylaş
olay çok açık ozaman evrimi anlamayacak bir durum yokki?genler ufak ufak değişiyo onlarda yeni nesillere aktarılabiliyor..

yalnız bu düşünceye göre genlerdeki değişim rasgele bir olay..çevrenin bilinçli bir etkisi yok..bu rasgele değişimlerden nasıl oluyorda göz gibi kulak gibi kalp gibi organizmanın bütünü için faydalı organlar ve sistemler oluşuyor..daha doğrusu genlere bunlar yazılıyor..hücre çekirdeğinin içindeki bir kitapta değişiklik yapıp kitabın cümlelerini değiştiren bir ışın niye gözü yazsınki?

Bu noktada devreye doğal seçilim giriyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki mutasyonların Frekansı nedir?

Her dogumda mutlaka mutasyon görülür mü?

Bildigim kadarı mutasyonlar çok ender görülen olaylar... Ve mutasyonlar ya nötr dür ya da zararlıdır... Yararlı bir mutasyon şimdiye kadar kayda geçmemiş... (evrimden başka)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Peki mutasyonların Frekansı nedir?

Her dogumda mutlaka mutasyon görülür mü?

Bildigim kadarı mutasyonlar çok ender görülen olaylar... Ve mutasyonlar ya nötr dür ya da zararlıdır... Yararlı bir mutasyon şimdiye kadar kayda geçmemiş... (evrimden başka)

Bildiğim kadarıyla yaklaşık olarak her 10 doğumdan birinde mutasyon oluşur.

Ancak hacı daha doğru bilgiler verecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bildiğim kadarıyla yaklaşık olarak her 10 doğumdan birinde mutasyon oluşur.

Ancak hacı daha doğru bilgiler verecektir.

Mutasyona bir oran bulmak zor.

Hücrelerin çoğalırken yapılan DNA hatası milyonda bir...

Bu hataların bir kısmı tamir edilebiliyor.

Bir kısmı junk DNA'yı tutuyor.

Bir kısmı önemsiz genleri tutuyor.

Bir kısmı az önemi olan genleri tutuyor..

Çok azı önemli genleri tutuyor..

Ama mutasyondan daha önemli olarak kromozom anomalileri var..

Onların oranı çok daha fazla olabilir.

Akraba evlilikleri onların oranını abartabilir.

Her 10 doğumdan birinde önemli bir anomali oluşmaz.

Kromozom anomalileri hastalığa göre her 160 doğumdan bir de olabilir, her 1000 doğumdan bir de olabilir.

Örneğin trizomi 21 olan Down sendromunda hastalık oranı ananın yaşı ile ilgili..

http://www.ds-health.com/risk.htm

Aslında bu çok zor bir konudur. Ayrıntılıdır.

Basit bir cevabı yoktur..

Onun için fazla üzerinde durmak istemiyorum.

Altından kalkmak çok zordur..

Bu konuya harcayacak zamanım gerçekten yok..

Selamlar..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Son birkaç yıldır evrimi anlamak için birçok kitap aldım. Anlamakta en çok zorlandığım konulardan biridir evrim. Anladığım zaman da anlatmakta güçlük çekerim. Yalnız en son elime geçen kitabı çok sevdim, anlaması kolay, anlatım sade. Bu kitabı yavaş, sindire sindire okuyorum halen, bitmesini istemiyorum. (Evrim Kuramı ve Bağnazlık - Cemal Yıldırım)

Hacı, sende çok güzel açıklamışsın, teşekkürler. Bilgisayarıma da kaydettim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
...

Bildigim kadarı mutasyonlar çok ender görülen olaylar... Ve mutasyonlar ya nötr dür ya da zararlıdır... Yararlı bir mutasyon şimdiye kadar kayda geçmemiş... (evrimden başka)

Mütasyonların ya nötr ya da zararlıdır derken neye dayanıyorsun?

Rasgele olan bir şey, zararlı, nötr, ya da faydalı olabilir. Hatta bazı durumlarda zararlı, bazı durumlarda yararlı olabilir.

İşe yarayan bir şey rasgele değişirse, sonucun zararlı olması olasılığı büyüktür, yararlı olmasının olasılığı küçüktür. Küçüktür ama sıfır değildir.

Çok iyi işe yarayan bir şey değişirse "daha iyi" ye götürecek rasgele bir değişikliğin olasılığı çok daha küçüktür. Ortama çok iyi uymuş bir canlıda, ortam değişmezse, "daha iyi"'ye gitmek çok zordur. Bu canlıda olacak mütasyonlar, büyük bir olasılıkla var olandan daha kötü sonuçlar verecek, yavrunun yaşama şansı, öbür yavrulara göre azalacaktır. Bu canlı artık evrilmiyormuş gibi gözükür.

Evrim karşıtlarının ısıtıp ısıtıp getirdikleri "köpekbalıkları bilmemne kadar milyon yıldır neden evrilmiyor?" sorusuna cevap.

.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Mütasyonların ya nötr ya da zararlıdır derken neye dayanıyorsun?

Rasgele olan bir şey, zararlı, nötr, ya da faydalı olabilir. Hatta bazı durumlarda zararlı, bazı durumlarda yararlı olabilir.

İşe yarayan bir şey rasgele değişirse, sonucun zararlı olması olasılığı büyüktür, yararlı olmasının olasılığı küçüktür. Küçüktür ama sıfır değildir.

Çok iyi işe yarayan bir şey değişirse "daha iyi" ye götürecek rasgele bir değişikliğin olasılığı çok daha küçüktür. Ortama çok iyi uymuş bir canlıda, ortam değişmezse, "daha iyi"'ye gitmek çok zordur. Bu canlıda olacak mütasyonlar, büyük bir olasılıkla var olandan daha kötü sonuçlar verecek, yavrunun yaşama şansı, öbür yavrulara göre azalacaktır. Bu canlı artık evrilmiyormuş gibi gözükür.

Evrim karşıtlarının ısıtıp ısıtıp getirdikleri "köpekbalıkları bilmemne kadar milyon yıldır neden evrilmiyor?" sorusuna cevap.

.

işe yaramayan şeylerin işe yarayan şeylere göre çooooooooook çok fazla olması gerekmezmi?

canlılarda işe yaramayan şeyler niye işe yarayan şeylerden çooooooooook çokfazla değil...

bunu evrimi çürütmek için sormuyorum hakketen böyle olması gerekmezmi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
işe yaramayan şeylerin işe yarayan şeylere göre çooooooooook çok fazla olması gerekmezmi?

canlılarda işe yaramayan şeyler niye işe yarayan şeylerden çooooooooook çokfazla değil...

bunu evrimi çürütmek için sormuyorum hakketen böyle olması gerekmezmi?

DNA ilgi ilgili süreçlerin büyük bir kıskançlıkla idame ettirilmesinden dolayı.....

DNA'nın kopyalanması, DNA'dan genetik şifrenin alınmazı ve protein sentezi son derece sıkı bir şekilde denetim altındadır.

Hücrede proteinlerin doğru sentezi için birçok kontrol mekanizmaları vardır.

Enzimler o kontrol mekanizmalarından sorumludurlar.

Bazı kriterlere uymayan protein molekülleri, hücre dışına salgılanmazlar ve hücre içinde parçalanırlar.

Hücre dışına işlevsiz bir protein veya enzim veya hormon salgılanmamaya çalışılır.

Bunda her zaman başarılı olunmaz ve arada bir enzim eksiklikleri ile nitelikli hastalıklar ortaya çıkar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
ozaman dahada basitleştirelim...

bendeki genlerde değişiklik oluyormu? oluyorsa nasıl oluyor?

yani 10 yıl önceki hücremdeki genlerle bu günkü genlerim aynı değilmi?

aynı değilse nasıl ve hangi yollarla değiştiler..

Bu konu ile ilgili çok ilginç ve bir o kadar güzel bir kitap var:Rıchard Dawkins'in Oxford Uni Press çıkışlı "gen bencildir" ri oku... Ben üçüncü kez tekrar okumaya başladım ve gözümden kaçan yada okuduğum dönemlerde belki de anlıyamadığım o kadar ilginç noktalar yakaladım ki...

Bugün neredeyse ineceğim durağı kaçırıyordum...Okuduğum bölüm- belki anlıyamadığım için- çok ilginç geldi..."Saldırganlık: bencil makine ve kararlılık..."....

Evrimsel kararlılık stratejisinden ( EKS) söz ediyor... ve tabii genomun matematiğin "oyun kuramı" olarak bilinen dalını kullanarak J.Maynard Smith ve arkadaşlarının çıkarsanımları ile...

Bu konuyu buraya taşımak istiyorum zaten...

Ama biraz daha araştırmam gerek ve zaman..

Doğal seçilim de yine öyle..Haci kısa kesmiş belki daha anlaşılır olması için... Ama içinde onun yer verdiği noktalardan çok daha fazla ayrıntı var...

Bir koca günümü ayırmam gerek, doğru anlatabilmek için.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...