Jump to content

Artı-değer denilen saçmalık


Recommended Posts

Bir başlıkta birisi "artı-değerin intikamı" diye saçma bir laf etmiş. Zavallı Marxistler bu devirde hala bunlardan bahsediyor.

Artı-değer analizi günümüzde kabul görmeyen yanlış bir değer teorisi üzerine kurulmuştur dedik kimseye anlatamadık. Ama bu sefer değer teorisine bağlı kalmadan sadece kendi terimleri içinde bile artı-değer analizininin yanlış olduğunu göstermek istiyorum.

Sosyalistlere göre bir fabrika patronu işçisine maldan kazandığı paranın diğer maliyet masrafları çıkartıldıktan sonra kalan paranın tamamını vermeliymiş. Kendine bir kâr kalmamalıymış.

Ama burda gözden kaçan birşey var: İşçi ücretini mal satılmadan önce peşin peşin alır. Burda bir zaman tercihi söz konusu. İkinci olarak da her mal pazara konuldu diye satılacak diye bir kaide yok. Talep olmazsa maliyetine yahut maliyetin altında satılmak durumunda da kalabilir. Ama işçi ücretini peşin peşin çoktan almıştır. Demek ki burda patronun kârı (1) zaman tercihinden doğan faiz ve (2) malın satılıp satılmayacağına dair olan riskten doğar. İşçi ise emeğini kiraya vermiştir ve bir risk almaz. O yüzden mal satılamasa, bozulsa yahut çürüse de işçinin zarar etme riski yoktur ama patronun zarar etme hatta iflas etme riski vardır, ve eğer kâr ederse de bunu hak etmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 218
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Mamul satılıp ısveren kar edınce artık deger var ıse !

Mamul satılıp ısveren zarar edınce eksık deger var degılmıdır !!

Satıs fıatı=Malıyet+Iscılık+artık deger

Malıyet=Satıs Fıatı-(ıscılık+artı deger)

Iscılık= Satıs Fıatı-(Malıyet+artı deger)

Artı deger= Satıs Fıatı-(Malıyet+ Iscılık)

Satıs Fıatımız 10 YTL,Malıyetımız 5 YTL,Iscılık 3 YTL ve Artık deger 2 Ytl olsun

Yanı satıstan 2 YTL kar ettık,formulde problem yok

Ancak Satıs Fıatımız 7 ytl ye duserse,formulde yerıne koyalım,

Malıyet 5 ytl= Satıs Fıatı 7 ytl-(Iscılık+artı deger) 2 YTL

Iscılık 3 ytl oldugundan ,ıscılık+ artı deger 2 YTL ıse artı deger = -1 YTL. yanı eksı deger.

Demek kı mal zararına satılınca ıscılerden el konan bır artık deger yoktur,hatta ıscılere verılen para fazla gelmıstır,o zaman -1 YTL ler ıscılerden gerı alınmalıdır,yok alınmıyorsa o zaman kar edılınce kalan artı YTL ler den de hak ıddıa etmemek gerekır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir metanın maliyeti, işçiliği, kar'ı satıştan sonra belirlenir.

Paranın matematiksel miktarının hiç önemi yoktur.

Tüm zorunlu giderler çıkarıldıktan sonra geri kalan değer işçiliktir. Emeğin karşılığıdır.

Patron da dahil (üretim organizatörü olarak) herkes üretime katkısı oranında pay almalıdır.

Patron, ürünün piyasa fiyatını genel olarak bilir. Hesabını yapar, işçiye ne kadar verirsem bana ne kadar kalır diye.

Buna göre işçi emeği ile pazarlık yapar. Ücretini peşinen verir ki, Kalan kendi marifetinin karşılığı olarak görünsün.

İşçiler, işletmelerde, mal satıldıktan sonra her seferinde işçilik paylarını hesaplayıp almak ister. Ama bunu patronlar istemiyor. Sebebi de yukarıda anlattığım olay.

Faiz'miş, risk'miş bunlar değer yaratmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir metanın maliyeti, işçiliği, kar'ı satıştan sonra belirlenir.

Laf olsun dıye sacmala bakalım,malıyet ıle satısın ne alakası var???

Sadece kar'ın alakası var !!

Iscılık satıstan sonra belırlenıyorsa hapı yuttugunuzun resmıdır,ne degısıyor????

Paranın matematiksel miktarının hiç önemi yoktur.

Tüm zorunlu giderler çıkarıldıktan sonra geri kalan değer işçiliktir. Emeğin karşılığıdır.

Zarar edıldıgınde gerı kalan neyın karsılıgıdır,emek havaya mı uctu???

Patron da dahil (üretim organizatörü olarak) herkes üretime katkısı oranında pay almalıdır.

Kabul,eger ıscıler de sermaye koyar ve zarara ortak olursa neden olmasın,boyle bır suru ısletme var zaten.

Patron, ürünün piyasa fiyatını genel olarak bilir. Hesabını yapar, işçiye ne kadar verirsem bana ne kadar kalır diye.

Buna göre işçi emeği ile pazarlık yapar. Ücretini peşinen verir ki, Kalan kendi marifetinin karşılığı olarak görünsün.

Ama pıyasa sımdı oldugu gıbı patronun ıstedıgı gıbı de olmayabılır, o zaman ne olacak???

Iscılere verdıgını gerı mı ısteyecek???

İşçiler, işletmelerde, mal satıldıktan sonra her seferinde işçilik paylarını hesaplayıp almak ister. Ama bunu patronlar istemiyor. Sebebi de yukarıda anlattığım olay.

Zavallı bır dusunce boyle bır hakları yok,eger hesaplayıp alacaklarsa sadece kar'ı degıl zarar edıldıgı zamanda zararı ceplerınden karsılamalılar.

Fabrıka kuracaksın aylar yıllarca ugrasacaksın,fabrıkana gelen vasıfsız ıscı karı alıp goturecek,bunu ıddıa edebılen ınsanın zekasından suphe ederım.

Iscı butun karı alacak,ee fabrıkayı kuran nıye kurdu????

Sonra stok dıye bır olay var aynen bugun oldugu gıbı mallar satılmıyor bu durumda ıscı neyı alacak????

Sonra hangı keskın zeka bır mamulun malıyetını belırleyebılır????

Bugunku mamulden ettıgın kar gıbı gozukebılır ama yarın tazmınat verırsen ne olacak,yangın cıkarsa ne olacak,krız cıkarsa ne olacak????

O zaman hesaplamalar uzun donemler ıcın yapılır,buna da ıscı razı gelmez ve dayanamaz.

Iscıler bugun ısten atılıyor hadı oturup emek guclerı ıle deger uretsınler gorelım,kursunlar bır fabrıka gorelım,gırısımcıler zekı ınsanlar olmasa ınsanlıgın buyuk bolumu bırbırını yer aclıktan. Emek 150-200 sene once deger uretıyordu kı o zaman okuzlerde kullanılıyordu,bknz degırmenler,tarım vs vs ,gunumuzde okuz kullanılmıyor cunku makıneler var,at a da bınmıyoruz 150 beygırlık arabalara bınıyoruz,ısımız kaba kuvvetle degıl mıkro chıplerle buttonlarla,hala 150 senen oncenın emek masallarını zırvalamanın kullanımdan kalkmıs olan orak tan dem vurmanın ne anlamı var.

Emek bır halta yaramaz nerenı yırtarsan yırt,emekgucu yok artık zeka var,tam donanımlı bılgısayaralı makınenın basında calısacak adamda zeka vs aranır kol gucu degıl,kolgucu artık fazla gelıyor spor salonlarında bedava tarafından yıne makıneler aracılıgı ıle harcanıyor,lazımsa gıdın oradan toplayın.

Cagdısı kalmıs ılkeller sızı !!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kar-zarar mantığı,

Risk meseleleri

Kumarhane kapitalizminin ürünüdür.

Normalde, toplumsal ihtiyaçlar üretilir ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılır.

Bu üretimde toplumsal yarar vardır.

Bu üretimde zarar diye bir şey olmaz.

Ürettikleriniz, mal ve hizmet olarak önümüzde durmaktadır. Ve tümü ile yarardır.

Bugün bir maden işletmesi şu kadar ürün ortaya koymuştur. Tümü ile toplumsal yarardır.

Yarın iki misli üretir toplumsal yarar ikiye katlanır. İhtiyaç oldukça, ihtiyaç karşılanıncaya kadar üretim artırılır.

Bütün mal ve hizmetleri üretenler kimlerdir?

Sosyalistler diyor ki! İşçiler.

Birileri diyor ki! Patronlar.

Kararı siz verin.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Demek kı mal zararına satılınca ıscılerden el konan bır artık deger yoktur,hatta ıscılere verılen para fazla gelmıstır,o zaman -1 YTL ler ıscılerden gerı alınmalıdır,yok alınmıyorsa o zaman kar edılınce kalan artı YTL ler den de hak ıddıa etmemek gerekır.

Çok doğru DEHA. Sosyalist mantığına göre girişimci zarar ederse bunu hakediyor, ama kâr ederse nedense haketmiyor.

Faiz'miş, risk'miş bunlar değer yaratmaz.

drekinci:

Yok ya? Sen isteyene faizsiz para veriyor musun? Bugunkü para sonraki paradan daha değerlidir. Değer de üretilmez. Değer insanın gözündedir. Sen emek verip hiçbir işe yaramayacak birşey üretebilirsin. Onu talep edecek kimse olmadıkça onun değeri sıfırdır. Değeri yapan onu alacak kişinin işine yaramasıdır. Yoksa mala sarfedilen emek değildir. Sizin bu değer teorisi ekonomi biliminde 130 senedir modası geçti. Git biraz araştır, bak artık ekonomistler nelerden bahsediyor. Marjinal Fayda Devrimi olalı 130 sene oluyor. Bak bakalım Carl Menger, Jevons felan ne demiş. Neden bugün ekonomistler artık emek değer teorisine itibar etmiyor.

tarihinde ludwig tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili ludwig

ekonomide herhangi bir ürünün birkaç değeri olur.

O ürünü kullanırsan, kullanım değeri veya fayda değeri önem kazanır.

O ürünü pazarda alımsatım, ticaret metası olarak kullanırsan bu kez değişim değeri öne çıkar.

Ürünü A yerinden alıp daha çok ihtiyaç duyulan B yerine götürürsen üzerine nakliye giderlerini koyarsın.

Kışın kullanılacak malı yazın üretirsen, kışa kadar depoda bekletmek durumunda kalırsın. vs. vs.

Yani bir ürünün veya hizmetin ortaya çıkması için herkes biraz emek katar. Ve ürünün değeri herkesin kattığı emeğin toplamıdır. Daha doğrusu 'değer hesabı' sabit ve zorunlu giderler + sarfedilen emeklerdir.

Ürün çok yararlı olabilir.

İşe yaramaz bir ürün de olabilir.

Yararlı ürünü kullanırken zaten yararını görürüz.

İşe yaramaz ürün emeğin heba olmasıdır. Ki kim ne kadar emek katmışsa o kadar emek heba olur. Kullanılmaz çöpe atılır. Ama zaten bu ürünün üretilmesinde söz ve karar sahibi işçiler değil. Patronun sermayesi ve ürünleri de toplumun zenginliğine dahil edersek yine son çözümlemede işe yaramayan ürünün faturası topluma kesilir. İşten atılmalar, krizler vs ortaya çıkar ve patronun işe yaramaz ürün üretme saçmalığının faturası zaten yine işçiye çıkarılır.

Zaten, insanlar ve de patronlar aptal mı ki işe yaramaz şey üretsinler.

Aslında her üretilen ürün az veya çok bir işe yarar. Bir talep ve ihtiyaç üzerinden üretilmesine karar verilmiştir. Piyasa araştırması yapılmıştır, ona göre satılır ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırılır.

Yani zarar etme riski masaldan öte bir şey değildir? En fazla kardan zarar edilir.

Bugünün parası yarının parasından daha değerli olamaz. Aksi halde finans kurumları para kazanamaz. Yarının parası bugünkünden fazladır ki. Finans kuruluşları para ve menkul değer satıyor. Bu para ile çalışanların gelecekteki emekleri satın alınıyor ve bugünün parası yarın geri dönerken aradan geçen zamanda çalışanlardan elde artı değerler ekleniyor.

Ben, Carl Menger, Jevons felan tanımam, harun yahya da evrim teorisini çürüttüm diye yırtınıyor. Vee hikaye anlatıyor.

Sevgiler.

tarihinde drekinci tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bütün mal ve hizmetleri üretenler kimlerdir?

Sosyalistler diyor ki! İşçiler.

Birileri diyor ki! Patronlar.

Kararı siz verin.

Sen laftan anlamıyormusun???

Madem oyle ıssız kalan ıscıler otursun mal ve hızmet uretsın !!

Mesela otelde garson mu,otel olmadan garsonluk yapsın !!

Normalde, toplumsal ihtiyaçlar üretilir ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılır.

Bu üretimde toplumsal yarar vardır.

Bu üretimde zarar diye bir şey olmaz.

Ürettikleriniz, mal ve hizmet olarak önümüzde durmaktadır. Ve tümü ile yarardır.

Evet bır lastık bot bır de keten takım uretırsın olur bıter,onunde duran mal ve hızmetlerı oturur yersın ondan sonra,bu sıvrı zekanız sayesınde on mılyonlarca kısı aclıktan oldu,sapıklıgın alemı yok.

Yani zarar etme riski masaldan öte bir şey değildir? En fazla kardan zarar edilir.

Emınım aynen oyledır,hayatında tasın altında elını koymamıs,bır ıscı bıle calıstırmamıs bır ınsandan ne beklersınız kı,bızzat ben ne zararlar ettım uretımden ,sermayemın dortte bırıne zorla sattım tenesır vadeye,sen konus bos bos ısın gucun parası olanlara kın ve nefretını kusmak,parası olan butun ınsanların kafasını kesseler haz duyarsın,sapkın ve sapıtmıssın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Artı deger ıle ılgılı bır soru.

Bır ıscı fabrıkada calısıp bın ytl alıyor ve sosyalıstlere gore somuruluyor artık degerıne patron el koyuyor.

Aynı ıscı evınıze hızmetcı veya bahcıvan olarak gırıyor ve 800 YTL alıyor.Bu ıscı artık deger yaratıyor mu,somuruluyor mu,kendısını calıstıran sırtından bır kazanc elde edıyor mu?????

Bu ıscı 1000 YTL lık ısı mı tercıh etmelı 800 YTL lık ısı mı????

Link to post
Sitelerde Paylaş
örnegin bir ayakkabı fabrikasını ele alalım. Bu fabrika

deri satın alır ve bu deriyi ayakkabı haline getirir. Yüz dolarlık deri satın

aldı, diyelim. Bu derinin, fabrikada islendikten sonra, yine iki yüz dolarlık

ayakkabılar olarak piyasaya sürüldügünü varsayalım. Ne oldu? Derinin degerinin

üstüne yüz dolarlık yeni bir deger daha eklenmis oldu. Bu nasıl eklendi;

görelim:

"Sermaye ve emek birleserek bu yüz dolarlık degeri ekledi. Sermaye fabrikayı,

makineleri sagladı, bütün masrafları karsıladı. Emekçi, emek verdi. Sermaye ve

emegin ortak çabasıyla bu yüz dolarlık deger meydana geldi.Sermaye ve emek bu yüz dolarlık degeri ortaklasa ürettiklerinden, sıra simdi bu degeri paylasmaya geldi. Diyelim ki, sermayenin payı elli dolar, emegin

de ücret olarak aldıgı elli dolardır. Diyelim ki bu elli doları alan isçiler, ayakkabı satın almak istediler. Ancak

elli dolarlık ayakkabı alabileceklerdir.

Yukardaki örnek Jack Londonun Demir Ökce adli kitabindan eklenmistir. Konuyu cok iyi aciklayan bir kitap olarak tafsiye ederim. Okuyun (160. Sayfada bu konu islenir). Bu kitap Jack Londonun Marx si hic görmedigi halde Marx gibi düsündügünün kanitidir. Nede olsa AKLIN YOLU birdir.

Kitabin adi: Demir Ökce

Yazar : Jack London.

NOT: Yukardaki alintinin icine kendi notlarimdan bir satir karismisti. Onu düzelttim. Bu yanlisliktan dolayi belki tartismada yanlis akti bu yüzden olusan yanlis anlamalara sebep olmamdan ötürü Yazar Ludwig den ve diger katilimcilardan özür dilerim .

SAYGILAR

tarihinde Rochader tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Emekçi, emek verdi. Sermaye ve

emegin ortak çabasıyla bu yüz dolarlık deger meydana geldi.Sermaye ve emek bu yüz dolarlık degeri ortaklasa ürettiklerinden, sıra simdi bu degeri paylasmaya geldi. Diyelim ki, sermayenin payı elli dolar, emegin

de ücret olarak aldıgı elli dolardır. Diyelim ki bu elli doları alan isçiler, ayakkabı satın almak istediler. Ancak

elli dolarlık ayakkabı alabileceklerdir.

Rochader,

Burada bir saçmalık yok mu????

Işci neden elli dolarlık ayakkabı alsın???

Bir günde bir ayakkabı mı yapıyor,aylık maaşı kaç para bu işçinin???

Ikıyuz dolarlık ayakkabı derken ıkı adet yuzer dolarlık ayakkabı mı demek istedın???

pekı krız oldu ayakkabı fiyatları dustu ne olacak???

Iscının parasınıda onceden odemıs bulundu????

Örnekte tutarsızlıklar var lütfen gözden geçirip düzenleyiniz !!

Ben san baska ornek vereyım,aynı ayakkabının ustune Gianni Versace yazıp 1000 usd a sattıgımızı varsayalım kalan 900 Usd ıscıden tırtıkladıgımız artık deger mı olur ???

Link to post
Sitelerde Paylaş

Deha sayilari azaltalim

Patron bir kilo un verdi ve bu un patronun sagladigi olanaklar icinde iscinin tecrübesi ile 2 tane ekmek oldu. 1 ekmek ikiye bölündü yarisi patrona yarisi isciye verildi. 1 ekmek daha var o ekmek artik un degil ekmek ve bu ekmekte iscinin hakki varmi yokmu? sorun bu. Simdi ayni olayi söyle yapalim. 1 kilo unun yarisi ile bir ekmek yapildi diger 1/2 kilo un saklandi meydana gelen ekmek yari yariya bölüsüldü. Bir gün sonra kalan unda ekmek yapildi ve tekrar bölüsüldü isci hangi durumda karli?

SAYGILAR

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yukardaki örnek Jack Londonun Demir Ökce adli kitabindan eklenmistir. Konuyu cok iyi aciklayan bir kitap olarak tafsiye ederim. Okuyun (160. Sayfada bu konu islenir). Bu kitap Jack Londonun Marx si hic görmedigi halde Marx gibi düsündügünün kanitidir. Nede olsa AKLIN YOLU birdir.

Kitabin adi: Demir Ökce

Yazar : Jack London.

Yaw bu kitabı tavsiye etmesen daha iyi zaten bu kitap ve Gorkı'nın ana vs gibi kitapları teorik eğitimden önce okutturulan kitaplardır tarafımdan da beşikte veya kundakta okunmuştur.

İki kişinin bildiği sır değildir yani iki kişi aynı şeyi düşünüyorsa bu o fikir dogrudur ve aklın yolu birdir manasına gelmez,mılyarlarca müslüman da aynı seyı dusunuyor ve aynı seye ınanıyor onlara gore de akıl Allah'a göturur,yani açıkça yadırgadım bu devirde böyle bir mantık yurutmek ustelık verdiğin örneği de 'Allah kısmet ederse' tartısıp göreceğiz AKLIN YOLU nu !!

Üstelik üzülerek yazıyorum ki jack london 1876 dogumludur yani o Romanı yazdıgında Marx oleli neredeyse otuz yıla yakın zaman gecmiştır,yanı Marx'ın kapıtal dahıl butun eserleri basılmıstır bır sosyalıst olan Jack london da bunları dogal olarak okumustur.

Dolayısı ıle karsılasmadılar ama aynı seyı dusunduler demek komıktır,bız de Marksla hıc karsılasmadık dıkkat edersen yahut Darwın ıle.

Dolayısı ıle bıraz sacmak kacmıs.

Bunun yanında Jack london u matah bırısı sanıyorsan assagıdakı satırları bır oku,

Jack London 26.000$'a California Glen Ellen'da Sonoma Dağının doğu yamacında 4 km²'lik bir çiftlik satın aldı.

London'ın çalışanları onun büyük bir çiftlik sahibi zengin bir kişi rolünü oynaması çabasıyla alay ediyorlardı." diye yazar.

Jack London kariyeri boyunca defalarca intihalden suçlandı.

Egerton R. Young "Vahşetin Çağrısı"nın kendi kitabı "Northland'daki Köpeklerim"den alındığını iddia etmiştir. Jack London yanıt olarak onun kitabını kaynak olarak kullandığını kabul etmiş ve Young'a bir teşekkür mektubu yazdığını ileri sürmüştür.

The New York World’ün 1906 yılında yayınladığı “ölümcül benzerlik” isimli makalede, Jack London’ın “Love of Life” isimli kısa hikayesinin 18 pasajını, Augustus Biddle’ın kurgusal olman düzyasısı ve J. K. Macdonald’ın “Gece Yarısının Güneşi Diyarında Kayıp” isimli yazılarıyla adım adım karşılaştırmıştır. London’ın Biddle’ın hikayesini yeniden düzenlediği kanıtlandıktan sonra London da ilgili eserlerden esinlendiğini kabul etmiştir

En ciddi suçlama, Jack London’ın dünyaca ünlü Demir Ökçe romanının “ Piskopos’un Gördüğü Hayalet” isimli 7. Bölümü hakkında ortaya atılmıştır. Bu bölüm, Frank Harris’in 1901 yılında yayınlanan “ Londra Piskoposu ve Halk Ahlâkı” isimli ironik denemesinin birebir kopyasıdır. Bu olaydan dolayı öfkelenen Harris, kitabın telif haklarından 1/60 oranında hisse talep etti. Jack London bu konuda inatçıydı ve kitabının yeni baskısını ilgili bölümü kırparak yayınladı. Sonraları ise bu bölümün gerçek Londra Piskoposunun gerçek bir konuşması olduğuna inanıldı. Joan London ise bu savunmayı “gerçekten uzak” olarak yorumladı.

London spent $80,000 to build a 15,000-square foot stone mansion on the property.

Kaynak wikipedia

Evet biraz araştıralım öyle yazalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Artı değer ücreti ödenmemiş emektir.

Yapma!!

Mal zarar ederse nereye ucuyor artı deger???

Versace aynı ayakkabıyı 1000 usd a satınca artı deger yanı 900 usd ucretı odenmemıs emek mı oluyor???

verelım hemen isçilere !!

Aynı ayakkabıyı ıkı yuz dolara satsak artı deger oluyor 100 Usd

Bu nasıl oluyor????

Artı deger ucretı odenmeyen emek ıse hesaplanabılır bır deger degılmıdır sonucta ıscının ucretı bellıdır,ama bu orneklerın bırınde 100 usd dıgerınde 900 usd oluyor sacma degıl mı????

Marks ın ılkel devrınde yasamıyoruz !!

Hem boyle dogma tanımlar yapmayalım onları yeterı kadar bılıyoruz kı karsı cıkıyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Deha sayilari azaltalim

Patron bir kilo un verdi ve bu un patronun sagladigi olanaklar icinde iscinin tecrübesi ile 2 tane ekmek oldu. 1 ekmek ikiye bölündü yarisi patrona yarisi isciye verildi. 1 ekmek daha var o ekmek artik un degil ekmek ve bu ekmekte iscinin hakki varmi yokmu? sorun bu. Simdi ayni olayi söyle yapalim. 1 kilo unun yarisi ile bir ekmek yapildi diger 1/2 kilo un saklandi meydana gelen ekmek yari yariya bölüsüldü. Bir gün sonra kalan unda ekmek yapildi ve tekrar bölüsüldü isci hangi durumda karli?

Ah be guzel kardesım hangı devırde yasıyorsun da boyle bır ornekle karsıma cıkıyorsun,ekmek stoksuz fıresız,emege dayalı her cıkan satılan falan fılan bır nesnedır ve bu yuzden ekmek fıyatını zaten otorıte belırlıyor hesap kıtap yapıyor ve sabıt fıyat koyuyor.

Evet oyle bedava para olursa oyle rısksız stoksuz uretım olursa o kadar yuksek kar marjı olursa ıscının hakkı artar ama goruldugu gıbı o zaman herkes bu ısı yapacagından sabıt fıyata baglanmıstır,ve dıkkat edersen o durumda da fırın sahıbı yuksek ıscılıkten kacmak ıcın bızzat kendısı ve aılesı calısır.

Ama ımalatı ,uretımı bu kadar basıt ve anaokulu orneklerı ıle acıklıyamazsınız,bugun devasa ve karmasık bılgısayarlı makınelerde uretım yapıyorsun,orada ıscı hamur yogurmaktan daha da az enerjı harcıyor ama ekmek uretımınden cok fazla cıktı elde edıyor,orada ıscının rolu cok az harcadıgı emek cok az ama aldıgı para eskıye gore cok fazla.

sen varsayıyorsun kı ekmek sadece el emegı ıle yapılıyor evet eskıden oyle ıdı ama bugun hamur karıstırma makınaları var,elektrık fırınları var vs vs

Sen once yuz dolarlık ayakkabı ornegıne don orada tutarsızlık var mı yok mu onu gorelım,öyle ona cevap vermeden ekmege zıplarsak olmaz.

Beklıyorum ayakkabı ornegını tekrar duzelt ve ne demek ıstedıgını anlat hatta mumkunse kıtaptan bıre bır yaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Deha meyve veren agac taslanir. Sende bana wikipediayi övme. Simdi girer o satirlari degistiririm istersem.. :P

Ben kendi fikrimi paylastim. Ayrica verdigin tarihlerde öyle günümüz gibi kitaplar basilip cogaltilmazdi..

Kapıtalın kac yılında basıldıgı bellı basılmak demek cogaltılmak demek ve satılması ve de okunması demek,sımdı mızıkcılık yapacaksan vereyım mısketlerını.

Wıkıpedıa da yazanları yalanlıyabılırsen madalya benden !!

yapma etme hem dusunmeden yazıyorsun hem sacma ornek verıyorsun hem gerceklerı kabul etmıyorsun andolsun bırakacagım ne halınız varsa gorun !!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ver misketlerimi ne halin varsa gör. Örnek verdigimede pisman oldum. Nerdeyse kapitalist amerikanin krizinide benden bileceksin.. :P

saka bir yana Demir Ökce iyi kitaptir kimin olursa olsun hangi bölümünde hirsizlik varsa var bu yazarin onun kisiligi. Önemli olan yazinin ne anlattigi..

Kitaptan bire bir alinti;

BIR DÜSÜN MATEMATIGI

Açıklamalarının yarattıgı saskınlıgın ortasında Ernest yine konusmaya basladı.

"Bu toplantıya katılanların çogu, sosyalizmin gerçeklesmesinin olanaksız

oldugunu söylediler. Simdi size, olanaksız oldugunu söylediginiz seyin,

kaçınılmaz oldugunu gösterecegim. Degil yalnız siz küçük kapitalistlerin, büyük

kapitalistlerin ve tröstlerin de tarih sahnesinden silinmesi kaçınılmazdır.

Unutmayınız ki, evrim süreci hiçbir zaman geriye isletilemez. Bu süreç hiç

aksamadan akar, akar ve rekabetten birlesmeye dogru akar. Büyük birlesmeden daha

büyük birlesmelere ve hepsinden daha büyük bir birlesme olan sosyalizme dogru

akar.

"Bana düs gördügümü söylüyorsunuz. Çok güzel. O halde size gördügüm düsün

matematiksel yorumunu yapacagım. Ama buna geçmeden önce, sizleri, yaptıgım

hesabın yanlıslarını bulmaya çagırıyorum. Kapitalist sistemin yıkılmasının neden

kaçınılmaz oldugunu ve bunun nedenini matematiksel yoldan açıklayacagım.

Baslıyorum, eger konu dısma çıkıyormus gibi görünürsem de sabırlı olmanızı rica

edecegim.

-159-

"Önce özel bir endüstri dalını, -sözlerime katılmadıgınız takdirde hemen sözümü

kesmekten çekinmeyin- örnegin bir ayakkabı fabrikasını ele alalım. Bu fabrika

deri satın alır ve bu deriyi ayakkabı haline getirir. Yüz dolarlık deri satın

aldı, diyelim. Bu derinin, fabrikada islendikten sonra, yine iki yüz dolarlık

ayakkabılar olarak piyasaya sürüldügünü varsayalım. Ne oldu? Derinin degerinin

üstüne yüz dolarlık yeni bir deger daha eklenmis oldu. Bu nasıl eklendi;

görelim:

"Sermaye ve emek birleserek bu yüz dolarlık degeri ekledi. Sermaye fabrikayı,

makineleri sagladı, bütün masrafları karsıladı. Emekçi, emek verdi. Sermaye ve

emegin ortak çabasıyla bu yüz dolarlık deger meydana geldi. Buraya kadar bir

diyeceginiz var mı?"

Salondakilerin hepsi baslarıyla onayladı.

"Sermaye ve emek bu yüz dolarlık degeri ortaklasa ürettiklerinden, sıra simdi bu

degeri paylasmaya geldi. Bu tür paylasım istatistiklerde, genellikle çok küçük

kesirli rakamları içerir, ama biz burada konunun daha iyi anlasılması için

yuvarlak rakamlarla yetinecegiz. Diyelim ki, sermayenin payı elli dolar, emegin

de ücret olarak aldıgı elli dolardır. Simdi bu paylasımdaki anlasmazlıklar

üstünde durmayacagız.* Ne kadar gürültü ko-

Everhard burada, açıkça dönemin emek sorunlarının nedenlerine deginiyor. Ortak

ürünün paylasılmasında, sermaye alabilecegi kadarını, emek de mümkün olanın en

fazlasını almak istiyordu. Paylasım üzerine yapılan bu kavgalar kaçınılmazdı.

Kapitalist üretim düzeni varoldugu sürece, emek ve sermaye, ortak üretimin

paylasılması konusunda kavga etmeyi sürdürdüler. Bu durum bugün bize garip

görünmekte, ama unutmamalıyız ki biz o dönemde yasayanların yedi yüzyıl

ilerisinde bulunuyoruz.

-160-

panlırsa kopartılsın, bu paylasma oranının yüzdeleri önceden ayarlanmıstır. Bu

söylediklerim, yalnız ayakkabı sanayisi için degil, sanayinin diger dallan için

de geçerlidir. Tamam mı?"

Masadakiler aynı görüste olduklarını belirttiler.

"Diyelim ki bu elli dolan alan isçiler, ayakkabı satın almak istediler. Ancak

elli dolarlık ayakkabı alabileceklerdir. Bu konuda da anlastık mı?

"Simdi bu sanayi sürecini degil, Birlesik Devletler'deki bütün sanayi

süreçlerinin tümünü ele alalım. Bunun içine deri, hammadde, nakliye, satıs, her

sey giriyor elbette. Birlesik Devletler'in yıllık toplam üretim miktarının da

dört milyar dolar oldugunu varsayalım. Bu hesaba göre, isçiler ücret olarak

yılda iki milyar dolar kazanmaktadır. Dört milyar dolarlık üretim yapıldı. Bunun

ne kadannı emek geri alabilir? ki milyar dolarlıgını. Bu konuda tartısılacak

bir sey yok, eminim. Aslına bakarsanız ben burada, bu degerleri, emekçilerin

lehine genis bile tuttum. Çünkü bin kapitalist kurulusta, emegin geri satın

aldıgı ürün yanyı bulmuyor.

"Neyse hesabımıza dönelim. Ama biz buna göre emegin, toplam üretimin yansına,

yani iki milyar dolarlık satın alma gücüne sahip oldugunu varsayalım. Buradan,

emekçilerin yılda ancak iki milyarlık tüketim yapabilecegi sonucu açıkça ortaya

çıkar. O halde emekçilerin eline geçmeyen ve dolayısıyla tüketemeyecekleri iki

milyar dolar daha vardır."

-161-

"Emekçiler, paylarına düsen iki milyar dolan alsalar bile harcayamazlar," diye

atıldı Bay Kowalt. "Eger öyle olsaydı, bankada hiç paralan olmazdı."

"Bankalarda biriken paralar, toplandıgı kadar çabuk eriyen yedek fonlardır.

Bunlar emekçiler tarafından yaslılık, hastalık, kaza, cenaze masraftan için çok

zor biriktirilmis paralardır. Bankaya yatınlan paralar, ertesi gün ısınlmak

üzere rafa kaldınlmıs bir dilim ekmektir. Hayır, emek, ücretleriyle satın

alabilecegi üretimin hepsini tüketir.

"Dedigimiz gibi, iki milyar dolar da sermayeye kalmıstı. Masraflarını

karsıladıktan sonra, geriye kalanın hepsini tüketir mi? Söyleyin sermaye iki

milyar doların hepsini tüketir mi?.."

Ernest konusmasını keserek, bu soruyu konuklanna tek tek yöneltti. Herkes bir

yana kafasını salladı.

"Bilmiyorum," dedi içlerinden biri açıkça.

"Elbette biliyorsunuz," diye devam etti Ernest. "Söyle bir düsünün biraz. Eger

sermaye, payına düseni harcasaydı toplam sermaye miktan artmayacak, hep aynı

kalacaktı. Oysa Birlesik Devletler'in ekonomik tarihine bir göz attıgınızda,

toplam sermayenin sürekli arttıgını göreceksiniz. Öyleyse sermaye kendi payını

tüketmez. Bir zamanlar, ngiltere, bizim demiryolu hisse senetlerinin büyük bir

kısmını elinde tutuyordu, hatırlıyor musunuz? Yıllar geçtikçe, bu hisse

senetlerini geri aldık. Bu ne anlama gelir? Sermayenin tüketilmemis payından bir

kısmı, bu hisse senet-

-162-

lerini satın aldı. Bugün, Birlesik Devletler'de-ki kapitalistlerin, yüzlerce ve

yüzlerce milyon dolar degerindeki Meksika, Rusya, talya ve Yunanistan'ın hisse

senetlerini elinde bulundurmasının anlamı nedir? Bunun anlamı, bu yüzlerce ve

yüzlerce milyon dolann, sermayenin tüketemedigi paydan çıktıgıdır. Dahası,

kapitalist sistemin ortaya çıkısından bu yana, sermaye hiçbir zaman kendine

düsen payın tamamını harcamamıstır.

"Simdi konunun önemli ve belirleyici noktasına geliyoruz. Birlesik Devletler'de

yılda dört milyar dolar degerinde servet üretiliyor. Emek bunun iki milyannı

satın alıyor ve tüketiyor, sermaye ise geri kalan iki milyan tüketmiyor; yani

büyük miktarda, tüketilmemis bir üretim fazlası kalıyor. Bu üretim fazlasıyla ne

yapılıyor? Bu üretim fazlasıyla ne yapılabilir? Emek tüketemez, çünkü payına

düsen ücretin tamamını harcadı. Sermaye de, bu kalan ürünü tüketemeyecek, çünkü,

dogası geregi, tüketebilecegi kadannı tüketmistir. Üretim artıgı ortadadır.

Bununla ne yapılabilir? Bununla ne yapılıyor?"

"Bu üretim artıgı yurt dısına satılır," dedi aniden Bay Kowalt.

"Dogru," diye onayladı Ernest de. "Bu üretim artıgının sonucunda yabancı

pazarlara ihtiyaç duyarız. Bu da yurt dısına satılır, yurt dısına satılmak

zorundadır. Bundan kurtulmanın baska bir yolu yoktur. Bu tüketilmemis fazla

ürünün, yurt dısına satılmasıyla, ticari dengemiz denilen sey olusuyor. Buraya

kadar anlasıyor muyuz?"

SAYGILAR

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...