Jump to content

Neden Yaslaniyoruz?


Recommended Posts

Bu forumda "Neden Yaslaniyoruz" ile ilgili bir tartismanin ve basligin olup olmadigini bilmiyorum.

Aradim Bilim Forumunda ancak rastlamadim.Eger var ise bu konuyla ilgili yazi veya yorumlar link atarmisiniz?

Insanlarin yüzyillardir merak ettigi tek birsey vardir."Biz kimiz,nerden geliyoruz,nereye gidiyoruz?"

Tabiatin ve yasamin degismez bir kanunu olan bu olayin, neden ve nasil oldugu konusunu burada fikirlerine güvenebilecegim dostlarla paylasmak istedim.

Gerek teorik,gerek felsefik olarak yaslanmanin nedenlerini ögrenelim diyorum.

Her yasamin sonu ölümdür?

Acaba bizler "Tasiyici yalanci Genlermiyiz" diye soruyorum kendime.İnsanların büyümesi, yaşlanmaları ve ölmeleri üzerine ne gibi teoriler var?

Yaslanmayi durdurabilirmi insanlik?Insan hayati daha uzun ömürlü ve saglikli bir bicimde uzatilabilirmi?

Yaslanan hücreler devamli yaslanmayacak sekilde kalabilirmi?

Bu konu hakkinda müslümanlardan yorum yazmalarini istemiyorum.Cünkü onlar bilimsel yaklasimlardan ziyade "Ölüm" ile ilgili biryigin hadis,ayet getireceklerdir.Hayatin sinav oldugu ile ilgili bir yigin ayet ve hadis getireceklerdir.Ben onlarin kolaycilik yaptiklarini,tek dayanaklari olan Kurandan

alintilar yaparak konusacaklarini biliyorum.

Is odurki bir kitaba ve inanca göre yorum yapmadan kanitsal nedenleri ortaya koyarak yorum yapmaktir.

Bilgehanbengi ve haci arkadaslardan özellikle yorum bekliyorum.

Saygilar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Acaba bizler "Tasiyici yalanci Genlermiyiz" diye soruyorum kendime.İnsanların büyümesi, yaşlanmaları ve ölmeleri üzerine ne gibi teoriler var?

Dawkins'in bakış açısına göre. "Bencil Gen Taşıyıcıları"yız. Bir açıdan bakıldığında doğru. Bizlerin asıl sahibi olan genler, biz kılıfları eskimeden önce en sağlam zamanında kendini kopyalar. Sonra kılıf eskiyip dağılabilir (yaşlanabilir), Genler kendini kopyalamıştır.

Ayrıca Peygamberimiz SAV buyurmuştur ki .......)

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Gerek teorik,gerek felsefik olarak yaslanmanin nedenlerini ögrenelim diyorum.

Felsefeyle filan ne işi var ki bunun?

Yaşlanmanın herşeyi biyolojiden ibarettir. Bir kaç etmenin birleşmesi ile ortaya çıkar. Birisi, vücutta biriken atıklar vs. dir. Bir diğeri büyümenin sürmesidir. En önemlisi ise, telmoerlerin kısalarak artık hücrelerin üreyemez olmasıdır.

Pratikte, canlılar yaşlanacak kadar uzun yaşama şansına sahip değildir. Bu sebepe yaşlanm doğal seleksiyonda çok belirleyici bir indikatör olamamıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Insanlarin yüzyillardir merak ettigi tek birsey vardir."Biz kimiz,nerden geliyoruz,nereye gidiyoruz?"

Bu bir yalandır. -Yüzyıllardir ruhban sınıfının uydurduğu bir yalandır.

Gerçekte bu sorular insanlığın derdi değildir.Bu tür soruları her 50 kişiden biri ancak düşünür oda bu haliyle değil...

geri kalanı ''bunlar insanlığın en önemli sorularıdır'' lafına inanır. Tabiki cevabını satın almak için gene yalanı uyduranlara koşarlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güneşin de çok ciddi yaşlandırıcı etkileri var. Özellikle derimizin yaşlanmasında UV çok önemli bir faktör. Normal metabolizma sonucu açığa çıkan bazı maddelerin de yaşlandırıcı etkileri var. Anibal'in bahsettiği genetik düzenleme var. Her bölünmede hücre sona yaklaşıyor. Bu evrimsel bir gerekliliktir. Evrim çok uzun yaşayan, çok dayanıklı bireyler üretebilirdi ama o zaman evrimin eleyici mekanizması çalışmazdı. Yani evrimleşebilmek için ölmek zorundaydık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Bilgehan, bence evrimin gerçekleşmesi ölmek zorunlu değil, yoksa doğal seleksiyon nasıl işleyebilirdi? Şöyle, üreme avantajı başkalarının ölmesine endeksli olmayabilirdi. Ama işin bu tarafı, çok su götürecek ve çoook hikaye üretilecek bir taraf olurdu. Ama kesin olarak, türler ve hayat bugünküden çok çok acayip başka bir şey olurdu..

Bu noktada asıl itirazım, bizim malum aklıevvellerin, bu cümleden hareketle, evrimi bir tezgah sanıp, sanki uyulması zorunlu olan bir şey olduğu fikrini atamayacak olmaları. Bizim dünyamızda evrim, dünyamızın gerçeği olan ölüm üzerien kuruludur. yoksa evrim "aman ben gerçekleşeyim" diye canlıları ölmeye programlayan bir şey değildir..

Ama evrim için yaşlanmak gerekmiyor.

Pratikte, canlıların yaşlanacak kadar uzun yaşama fırsatı bulamıyor olması, evrimin bu konuyu başıboş bırakmasına yol açmış gibi görünüyor. Eğer av bulmak, av olmamak, cinsel seçim vs. vs. çok çok bariz farkla ön sıralarda yer almıyor olsaydı, eminim ki, ihtiyarlamanın da önüne geçecek bir seleksiyon ortaya çıkardı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

300' yakın yaşlanma teorisi vardır... Aktif (Programmed) ve pasif (wear and tear) yaşlanma teorileri vardır... Yaşlanma bu teorilerin çoğunun birlikte işlediği bütüncül bir süreçtir...

Bu konu çok geniş ve anlatılması zor bir süreç ama eğer daha dar kapsamlı sorularınız olursa, tek tek ve kısaca cevaplayabilirim... Yaşlanma süreci oldukça ilginç ve üzerinde çok çalışılan bir süreçtir...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kanser gibi hastalıklar genetik ile değil, yaşla ilgili olarak ortaya çıkıyor. Hiv'e karşı bağışıklığı olan insanlar var. Ölüm kavramını evrim açıklamada şuan için yeterli bir teori olarak kabul edilimez.

Kanser, yaşla, bağışıklık durumuyla, radyasyonla, kimyasallarla ve özellikle viral enfeksiyonlarla bağlantılı olabilir ama genetik yatkınlık da oldukça önemli bir diğer primer veya tamamlayıcı sebeptir... Özellikle karaciğer detoksifikasyon süreçlerini idare eden bir grup gendeki polimorfizmin ve/veya tumor supressor genlerdeki mutasyon ve polimorfizmlerin kanserde çok önemli rolleri olabilir... Genetik yatkınlığa örnek olabilecek spesifik örnekler pek çoktur (BRCA1, BRCA2 vs)...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kanser gibi hastalıklar genetik ile değil, yaşla ilgili olarak ortaya çıkıyor. Hiv'e karşı bağışıklığı olan insanlar var. Ölüm kavramını evrim açıklamada şuan için yeterli bir teori olarak kabul edilimez.

Kanser genlerle iglil bir hastalıktır. Yani genetik hastalıktı.

Her yaşta görülür. Hatta kanserle bile doğulabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hastalık genler ile taşınmıyorsa bu hastalık genetik değildir diyoruz yanlışmıyım Hacı... 10 kanser hastasını 9'zu anne babasındaki gen yüzünden kanser olmuyor. Sen sanırım %10 bir kısmı katıyorsun. Çok azda olsa aileden alınan genler etkili olabilir. Çoğunluğu yaşla ilgili olan bir hastalık, zaten kanser hastalarının %67 65 yaşının üzerindedir... yaşam tarzı bu hastalık için ana etken, genetik bir hastalıktan spor yaparak , dengeli beslenerek kurtulamazdınız o zaman... Hücresel bazda tabii ki genle ilgili bir hastalıktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kanser, yaşla, bağışıklık durumuyla, radyasyonla, kimyasallarla ve özellikle viral enfeksiyonlarla bağlantılı olabilir ama genetik yatkınlık da oldukça önemli bir diğer primer veya tamamlayıcı sebeptir... Özellikle karaciğer detoksifikasyon süreçlerini idare eden bir grup gendeki polimorfizmin ve/veya tumor supressor genlerdeki mutasyon ve polimorfizmlerin kanserde çok önemli rolleri olabilir... Genetik yatkınlığa örmek olabilecek spesifik örnekler pek çoktur (BRCA1, BRCA2 vs)...

http://news.bbc.co.uk/2/hi/health/6921862.stm bu aydınlatıcı olur sanırım...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hastalık genler ile taşınmıyorsa bu hastalık genetik değildir diyoruz yanlışmıyım Hacı... 10 kanser hastasını 9'zu anne babasındaki gen yüzünden kanser olmuyor. Sen sanırım %10 bir kısmı katıyorsun. Çok azda olsa aileden alınan genler etkili olabilir. Çoğunluğu yaşla ilgili olan bir hastalık, zaten kanser hastalarının %67 65 yaşının üzerindedir... yaşam tarzı bu hastalık için ana etken, genetik bir hastalıktan spor yaparak , dengeli beslenerek kurtulamazdınız o zaman... Hücresel bazda tabii ki genle ilgili bir hastalıktır.

Kanserin genetik hastalık olması, o genlerin atalardan gelmesi demek değildir.

Kanser genetik hastalıktır. Çünkü genlerdeki bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkarlar.

Kanserojen maddeler genlerde mutasyonlara neden olurlar ve onlar aracılığı ile etkilerini gösterirler.

Bazı kanserler ise ana babadan genlerle intikal ederler. Onların sayısı nisbeten azdır ama çok az değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kanserin genetik hastalık olması, o genlerin atalardan gelmesi demek değildir.

Kanser genetik hastalıktır. Çünkü genlerdeki bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkarlar.

Kanserojen maddeler genlerde mutasyonlara neden olurlar ve onlar aracılığı ile etkilerini gösterirler.

bakın kendinizde ayrım yapmışsınız Kanser ve genetik (kalıtımsal ) Kanser. Kanserin ırsi özellik sağan ender durumuna genetik kanser diyebiliriz.

Kanser genetik bir hastalık dersek, onu hemofili ile aynı kefeye koymuş oluruz. Kanser farklıdır o yüzden tedavisi zordur veya yoktur.

birçok kanser türü genetik değildir. Kansere, çevre, beslenme, kanserojen maddeye maruz kalmak, radyasyon, iş ortamındaki kanserojen maddeler ve sigara neden oluyor. Sonuç bilimsel anlamda gentik bir hastalıktır ama Sözlük anlamı olarak genetik bir hastalık değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Emporium....

Tıp benim mesleğim.

Kanser en iyi bildiğim bir konudur.

Ve görünüşe göre senin yeterince bildiğin bir konu değil....

Kanseri ayrı bir başlık altında inceleriz..

Burada başlık yaşlılık..

Onun hakkında yorum yapalım lütfen.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Anibal, bence evrim "reshuffle" etmeyi seviyor, yeni crossing over'ları, yani yeni bireyleri; yeni gen setlerini seviyor.* Eğer bir birey cinsel erginliğe ulaşır ve hiç güçten düşmeden (yaşlanıp zayıf düşmeden) yaşamaya devam ederse (1) populasyon nüfusu çok artar, (2) aynı gen kaynakları ortalıkta dolaşır durur, (3) genç ve tecrübesizlerin şansı azalır.

Evrim yaşlanma olgusu olmadan da yürürdü ve dediğin gibi şu anda canlılık bambaşka olurdu.

* Seviyor derken evrime bir bilinç atfetmiyorum, yaşlanma varsa evrim daha hızlı ilerler diyorum. Benzer şekilde cinsel erginliğe çabuk ulaşmak, bir batında çok yavru vermek, paspal replikasyon enzimleri de de evrimin "sevdiği" şeyler arasında. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hastalık genler ile taşınmıyorsa bu hastalık genetik değildir diyoruz yanlışmıyım Hacı... 10 kanser hastasını 9'zu anne babasındaki gen yüzünden kanser olmuyor. Sen sanırım %10 bir kısmı katıyorsun. Çok azda olsa aileden alınan genler etkili olabilir. Çoğunluğu yaşla ilgili olan bir hastalık, zaten kanser hastalarının %67 65 yaşının üzerindedir... yaşam tarzı bu hastalık için ana etken, genetik bir hastalıktan spor yaparak , dengeli beslenerek kurtulamazdınız o zaman... Hücresel bazda tabii ki genle ilgili bir hastalıktır.

Aileden alınan genler sizi ille de kanser yapmasa bile oldukça yatkın hale getirebilir... Kanser çevresel faktörler ve polimorfizmlerin ve tabii ki somatik mutasyonların elele gittiği bir hastalıktır çoğu zaman; ama kanserli hücrenin ortaya çıkışı herzaman ve kesinlikle genetik süreçlerin neticesidir... Yaşla ilgili olmasına gelince, yanlış işleyen epigenetik (genetik materyalde ve onu saran histon proeinlerindeki yanlış metilasyon ve asetilasyon) süreçler, eskimiş (kodu, viral sebeplerle veya çevresel hasarlarla bozulmuş) genetik materyal ve doğru işlemeyen apoptotik mekanizmalar burada etken olabilir...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili Anibal, bence evrim "reshuffle" etmeyi seviyor, yeni crossing over'ları, yani yeni bireyleri; yeni gen setlerini seviyor.* Eğer bir birey cinsel erginliğe ulaşır ve hiç güçten düşmeden (yaşlanıp zayıf düşmeden) yaşamaya devam ederse (1) populasyon nüfusu çok artar, (2) aynı gen kaynakları ortalıkta dolaşır durur, (3) genç ve tecrübesizlerin şansı azalır.

Evrim yaşlanma olgusu olmadan da yürürdü ve dediğin gibi şu anda canlılık bambaşka olurdu.

* Seviyor derken evrime bir bilinç atfetmiyorum, yaşlanma varsa evrim daha hızlı ilerler diyorum. Benzer şekilde cinsel erginliğe çabuk ulaşmak, bir batında çok yavru vermek, paspal replikasyon enzimleri de de evrimin "sevdiği" şeyler arasında. :)

Değişik evrim stratejileri doğal seçilim tarafından tercih edilmiş olabilir... DNA tamir mekanizmaları zayıf olan kemirgenlerde (yaşlı kemirgenlerde tümöre bağlı ölüm çok sıktır mesela) kısa gebelik ve bir batında çok yavrulama ve hızlı bir seleksiyon mantıklı olurken; primatlarda DNA tamir mekanizmaları çok iyi olduğu için daha yavaş giden süreçler işliyor olabilir... Zaten üreme dönemi sonrası yaşlanma mekanizmaları genellikle pasif bütüncül yaşlanma süreçleridir (oksidasyon, glikozilasyon, doğal genetik materyal eskimesi vs) ve doğal seçilimin alanı dışında kalırlar (bu yaş grubu üreyemediği için)...

Fakat sosyal antropoloji çalışmaları yazılı kültür olmayan toplumlarda kabilenin yaşlı bireylerinin varlığının gençlerin ve çocukların yaşama şansını arttırdığını ortaya koymuştur... Bu yaşlı bireyler çok fazla yiyecek toplayarak (bazen gençlerin 7 katı) ve erişkin erkekler avdayken çocuklara bakarak kabile sosyal yaşamına katkıda bulunurlar ve kriz (kıtlık, savaş, hastalık, doğal afet vs) zamanlarında tecrübeleri ile çok sayıda yaşamı kurtarabilirler...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...