Jump to content

Kürt isyanları ve Kurtuluş Savaşı


Recommended Posts

Türk milletinin huzurunu koruma amaclı sloganlar atılması gerektiginde medya tayfası sıklıkla Türk ve Kürt kardeştir , Kurtuluş Savaşında Kürdü de Türkü de aynı cephede savaşmıştır , bu ülke el birligiyle işgalden kurtulmuştur mealinde laflar ederler

Peki , bu iddialar dogru mudur..?

Kesinlikle yalandır.. Kurtuluş savaşında 80 bin üzerinde şehit verilmiştir , Resmi rakamlara göre cephede ölen Kürtlerin sayısı yalnızca 600'dür Cumhuriyet'in kurulma aşamasında başlatılan Kürt isyanlarına katılanların sayısı ise bunun 20 katından fazladır..

Kürtlerin İsyan tablosu aşağıdaki gibidir ;

İsyan -Tarih- Bölge -İsyancı sayısı

Nasturi isyanı/ 28 Eylül 1924 /Beytüşşebab /1.000

Raçkoyan-Reman /2 Ağustos-11 Ağustos1925 /Siirt-Sason-Silvan /1.000

Şeyh Sait/ 15 Şubat-31 Mayıs 1925/ Diyarbakır-Kulp- Bingöl/ 3.000

Koçuşağı /7 Ekim-30 Kasım 1926 /Ovacık-Hozat- Çemişkezek/ 500

Bicar /7 Ekim-Kasım /Hani-Lice-Kulp/ 2.500

Zeylan/ 4 Temmuz 1930 /Tendürek-Erciş /1.000

1. Ağrı /16 Mayıs 1926 /Ağrı/ 200

2. Ağrı/ 1 3-18 Eylül 1927/ Ağrı /800

3. Ağrı / 7-14 Eylül 1930 /Ağrı /1.500

1. Tunceli /21 Mart-22 Ekim 1937 /Tunceli /1.500

2. Tunceli /1 Haziran-7 Ağustos 1938 /Tunceli /4.000

Toplamda 16 bini aşkın Kürt çeşitli isyanlarda Türk devletine karşı savaşmıştır..

Kürt milletinin kurtuluş savaşında Türklerle birlikte düşmana karşı savaştıgı külliyen yalandır.. Kürtler bu topraklarda 1 destek verdiyse 10 arkadan vurmuştur..

tarihinde IFeelGood tarafından düzenlendi
Lütfen seçtiğimiz sözcüklere dikkat edelim.
Link to post
Sitelerde Paylaş

bu başlıkğın içeriği külliyen yalandır.

batıdaki yobaz ayaklanmalarını çıkaranlar da

kürttürler değil mi?

izmirde yunanın gelişini alkışlayan soysuzlar varken,

maraş,antep ve urfa düzenli orduya gerek bile kalmadan

halkın kendi direnişi ile kurtulmuşlardır. ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Türk milletinin huzurunu koruma amaclı sloganlar atılması gerektiginde medya tayfası sıklıkla Türk ve Kürt kardeştir , Kurtuluş Savaşında Kürdü de Türkü de aynı cephede savaşmıştır , bu ülke el birligiyle işgalden kurtulmuştur mealinde laflar ederler

Peki , bu iddialar dogru mudur..?

Kesinlikle yalandır.. Kurtuluş savaşında 80 bin üzerinde şehit verilmiştir , Resmi rakamlara göre cephede ölen Kürtlerin sayısı yalnızca 600'dür Cumhuriyet'in kurulma aşamasında başlatılan Kürt isyanlarına katılanların sayısı ise bunun 20 katından fazladır..

Kürtlerin İsyan tablosu aşağıdaki gibidir ;

İsyan -Tarih- Bölge -İsyancı sayısı

Nasturi isyanı/ 28 Eylül 1924 /Beytüşşebab /1.000

Raçkoyan-Reman /2 Ağustos-11 Ağustos1925 /Siirt-Sason-Silvan /1.000

Şeyh Sait/ 15 Şubat-31 Mayıs 1925/ Diyarbakır-Kulp- Bingöl/ 3.000

Koçuşağı /7 Ekim-30 Kasım 1926 /Ovacık-Hozat- Çemişkezek/ 500

Bicar /7 Ekim-Kasım /Hani-Lice-Kulp/ 2.500

Zeylan/ 4 Temmuz 1930 /Tendürek-Erciş /1.000

1. Ağrı /16 Mayıs 1926 /Ağrı/ 200

2. Ağrı/ 1 3-18 Eylül 1927/ Ağrı /800

3. Ağrı / 7-14 Eylül 1930 /Ağrı /1.500

1. Tunceli /21 Mart-22 Ekim 1937 /Tunceli /1.500

2. Tunceli /1 Haziran-7 Ağustos 1938 /Tunceli /4.000

Toplamda 16 bini aşkın Kürt çeşitli isyanlarda Türk devletine karşı savaşmıştır..

Kürt milletinin kurtuluş savaşında Türklerle birlikte düşmana karşı savaştıgı külliyen yalandır.. Kürtler bu topraklarda 1 destek verdiyse 10 arkadan vurmuştur..

Urfa neden Şanlıurfa biliyormusun?

Antep neden Gaziantep biliyormusun?

Maraş neden Kahramanmaraş biliyormusun?

Bu nadide illerimiz insanları kendi mücadelelerini vererek bu onura layık oldular ve çoğu kürt kökenli kardeşlerimizdir !

Bu mücadele doğuanadolu aşiretlerinin payı küçümsenemez ! Rusları geri tepen Erzincanlı BALABAN aşireti gibi kahraman aşiretler unutulamaz !

Örn. Urfa:

İşgalden sonra şehirde Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti örgütlenir ve ayaklanma hazırlığına girişir. 29 Aralık'ta Urfa'ya atanan Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip Bey Siverek'e giderek buradaki aşiretlerin desteğini sağlar. Aşiret kuvvetlerinden oluşan bir birliğin başında 7 Şubat 1920'de Urfa yakınlarındaki Karaköprü köyüne gelir. Fransızlara şehri 24 saat içinde boşaltmaları için gönderilen ültimatom kabul edilmeyince Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti milisleri ile birlikte şehri işgal eder ve Fransızları yerleştikleri binalarda kuşatır. Suruç ve Akçakale'nin aşiretlerinin de katılmasıyla düşman kuvvetlerinin çok üzerinde bir kuvvet oluşmasına rağmen, savaşanların düzenli birlik disiplininden uzak olmaları nedeniyle kuşatma uzar ve çok kayıp verilir. Kuşatmanın uzaması her iki tarafı da yıpratır ve karamsarlığa düşmelerine yol açar. Urfalılar sık sık resmi kuruluşlardan düzenli askeri birlik gönderilmesini ister, ancak düzenli birlik göndermenin Fransa'ya savaş ilanı anlamına geleceğini düşünen [Ankara] hükümet buna yanaşmaz.

Erzaklarını tüketen ve artık katırlarını kesip yemeye başlamış olan Fransızlar bekledikleri yardım da gelmeyince Urfa'dan şerefle ayrılmanın yollarını aramaya başlarlar. Arabuluculuk için şehirdeki Ermenilerden yardım isterlerse de Ermeniler bu konuda aracı olmayı reddederler. Bunun üzerine Fransızlar Amerikan yetimevi yöneticisi Miss Holmes'le bağlantı kurarlar. Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti ile yapılan görüşmelerden sonra birtakım şartlara bağlı olarak şehri terketmeyi kabul ederler. Buna göre şehirdeki Ermenilerin can güvenliği sağlanacak, Urfa'da ölen Fransızların mezarlarına saygı gösterilecek, ağırlıkların taşınması için yük arabaları ve deve verilecek, esirler iade edilecek ve Urfa eşrafından 10 kişi gidecekleri yere kadar Fransızlara eşlik edecektir.

11 Nisan günü Fransızlar eşraftan on kişi yerine bir teğmen komutasındaki on jandarma eri eşliğinde Suruç yolundan Carablus'a doğru hareket eder. Ancak Fransızların şehri terketmesi Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti içinde tartışmalara yol açar. Ali Saip Bey önderliğinde bir kesim, Fransızların şartlarının kabulünü içlerine sindirememiştir. Fransızların geçeceği yol üzerinde Şebeke Boğazında pusu kuran milis ve aşiret kuvvetleri geceleyin Fransızlara saldırır. Üç saat süren çatışma sonunda Fransızlar 296 ölü ve 67 yaralı verir. 140 kadar Fransız da esir edilerek Urfa'ya getirilir.

Urfa'nın kaderini belirleyen bu çatışma nedeniyle yıllar sonra TBMM kararıyla Urfa'ya "Şanlı" unvanı verilmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Türk milletinin huzurunu koruma amaclı sloganlar atılması gerektiginde medya tayfası sıklıkla Türk ve Kürt kardeştir , Kurtuluş Savaşında Kürdü de Türkü de aynı cephede savaşmıştır , bu ülke el birligiyle işgalden kurtulmuştur mealinde laflar ederler

Peki , bu iddialar dogru mudur..?

Kesinlikle yalandır.. Kurtuluş savaşında 80 bin üzerinde şehit verilmiştir , Resmi rakamlara göre cephede ölen Kürtlerin sayısı yalnızca 600'dür Cumhuriyet'in kurulma aşamasında başlatılan Kürt isyanlarına katılanların sayısı ise bunun 20 katından fazladır..

Kürtlerin İsyan tablosu aşağıdaki gibidir ;

İsyan -Tarih- Bölge -İsyancı sayısı

Nasturi isyanı/ 28 Eylül 1924 /Beytüşşebab /1.000

Raçkoyan-Reman /2 Ağustos-11 Ağustos1925 /Siirt-Sason-Silvan /1.000

Şeyh Sait/ 15 Şubat-31 Mayıs 1925/ Diyarbakır-Kulp- Bingöl/ 3.000

Koçuşağı /7 Ekim-30 Kasım 1926 /Ovacık-Hozat- Çemişkezek/ 500

Bicar /7 Ekim-Kasım /Hani-Lice-Kulp/ 2.500

Zeylan/ 4 Temmuz 1930 /Tendürek-Erciş /1.000

1. Ağrı /16 Mayıs 1926 /Ağrı/ 200

2. Ağrı/ 1 3-18 Eylül 1927/ Ağrı /800

3. Ağrı / 7-14 Eylül 1930 /Ağrı /1.500

1. Tunceli /21 Mart-22 Ekim 1937 /Tunceli /1.500

2. Tunceli /1 Haziran-7 Ağustos 1938 /Tunceli /4.000

Toplamda 16 bini aşkın Kürt çeşitli isyanlarda Türk devletine karşı savaşmıştır..

Kürt milletinin kurtuluş savaşında Türklerle birlikte düşmana karşı savaştıgı külliyen yalandır.. Kürtler bu topraklarda 1 destek verdiyse 10 arkadan vurmuştur..

Kardeşim Uteybe. Samimiyetli şunu diyor ve ilan ediyorum.

Helal olsun. Eline ve yazına. tebrik ederim

Bu saatten sonra seni kendime dost ve müttefik ilan ediyorum.

İyi akşamlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kesinlikle yalandır.. Kurtuluş savaşında 80 bin üzerinde şehit verilmiştir , Resmi rakamlara göre cephede ölen Kürtlerin sayısı yalnızca 600'dür

Ruslara karşı savaşan kürt sayısı acaba kaçtı?

Acaba Ermenilerin katlettiği insanlar kimlerdi.. Orada da Türk vardı değil mi?

Cumhuriyet'in kurulma aşamasında başlatılan Kürt isyanlarına katılanların sayısı ise bunun 20 katından fazladır..

Mesela sadece Şeyh Said den başlarsak:

http://www.seyhsaid.cwsurf.de/kapsamli_bir...ma_basliyor.htm

Ve ayrıca Osmanlının 350 sene boyunca isyansız idare ettiği bir kavmi nasıl oluyorda bu şekilde hırçınlaştırabildiler.. Bunu sormak lazım önce.. Ve birde Mustafa Kemal Lozanda İsmetin telgrafı üzere neden Musul Kerkük konusunda ısrar etmek yerine hemen Türkiye ye çağırdı? Bundan daha önemli bir konu mu vardı? Evet vardı.. Şapka kanunu..

"İhtilâf u tefrika endişesi,

Kûşe-i kabrimde dahi bîkarar eyler beni;

İttihadken savlet-i a'dâyı defa çaremiz,

İttihad etmezse millet, dağıdar eyler beni..."

Hey koca Yavuz....

Cumhuriyet'in kurulma aşamasında başlatılan Kürt isyanlarına katılanların sayısı ise bunun 20 katından fazladır..
Acaba neden?

Masdar: 'Hayat ve Hatıratım'

Müellif: Dr. Rıza Nur

- cild 4, sahife 1315

<< Halkta büyük bir inkisar oldu. Maneviyatı kırıldı. Gavur olduk zannettiler. Hükûmete diş biliyorlar. Bir gün harb olsa, bu millet gayretle harb etmez. Hem iktisadi müthiş bir zarar. Milyonlarca lira harice aktı, gitti. Bundan da yahudiler istifade ettiler. İtalya ve Fransa'da mevcut yeni ve eski şapkaları milyonla memlekete soktular. İki-üç frank kıymeti olan bu şapkalar, en aşağı on liraya (120 Franka) satıldı. Bunların çoğu zımpara kağıdı ile temizlenmiş şapkalardı.>>

İrfan Orga, 'Atatürk' isimli kitabının 265'inci sahifesinde şöyle diyor:

<< Bu vesileyle ülkenin huzurunu tehdit eden büyük isyanlar ve karışıklıklar meydana geldi. Nihayet hükûmet sıkıyönetim ilan etti. Ülkenin her yanında fevkalade yetkili mahkemeler (İstiklal Mahkemeleri) kurdu. Bu mahkemeler, isyancıları öncekinden daha çok harekete sevketti. Halkın içinde mukavemet ruhunu körükleyen ve din duygularını ayakta tutan din adamlarından pek çok kimse idam edildi. Kurulan askeri mahkemeler, hiçbir sekilde müsamaha göstermiyor, acıma ve yumuşama nedir bilmiyordu.

tarihinde Lasiyyema tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bakalım maraş nasıl kahraman olmuş ,

27 Kasım gecesi işgal kuvvetleri komutanı Yüzbaşı Andre kale burcundaki Türk bayrağını indirtti. 28 Kasım Cuma günü yataklarından kalkan Maraşlılar doğduklarından beri kalenin burcunda sürekli gördükleri bayraklarını göremediler. Evi kale karşısında olan ve ilk tepkiyi gösteren Hukukçu Mehmet Ali Kısakürek “Alem-i İslâm’a Hitap” başlığı ile bir beyanname yazarak şehrin belirli yerlerine ve o gün Cuma olması münasebetiyle hasseten Cami duvarına astı. Beyannamede “Ey Milleti Necibe-i Osmaniye. Binüç yüz seneden beri Hazret-i Allah’ı ve Peygamber-i Zişanını hizmet ile razı ettiğin bir din ölüyor. Yani ecdadının kanı pahasına feth ettiği bir kalenin burcu barosundaki (bayrak direği) al sancağın bu gün Fransızlar tarafından indirilip yerine kendi bandıraları konuldu. Şimdi acaba bunu yerine koyacak sende birkaç yüz İslâm gayreti hiç mi yok, İğtişaş (coşkunluk) arzu etmeyelim. Yalnız pürvekar (ağırbaşlılıkla) ve azamet olarak al al sancağımızı geri yerine koyalım. Tekrar kemal-i muhabbetle yerimize avdet edelim. Korkma, korkma seni buradaki birkaç Fransız kuvveti kıramaz. Sen mütevekkilen Allah’a kendi mevcudiyetini gösterecek olursan, değil birkaç Fransız kuvveti hatta bütün Fransız milleti kıramaz. Buna emin ol”. “şöyle bilmek lazım ki, muzaffer bir kalenin üzerinde bir yabancı bayrağın dalgalanması ile kılacağın namaz sakattır. (düşmüş, hükümsüz) Haydi, haydi vakit tamam burada göstereceğin fedakârlık Kâbe yolunda yeşil sancağın gölgesinde can vermeye benzer. Ey ulu Müslüman.”

Bu beyannamenin verdiği coşkuya Ulu Camii imamı Rıdvan Hoca da katılınca Maraşlılar tekbir sesleriyle kaleye yürüdüler ve bütün engelleri aşarak kaleye tekrar Türk Bayrağını çektiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şeyh Said İsyanı ve Kürtler ;

Kürt İstiklal Komitesi üyelerinden ve eski Mebuslardan Yusuf Ziya, Musa ve Cibranlı Halit beyler ve bazı arkadaşları 1924 yılında çıkan Nasturi ayaklanması dolayısıyla tutuklanmış ve mahkum olmuşlardı. Bu arada Şeyh Sait'in tanıklığına gerek duyularak Bitlis Harp Divanına çağrılmıştı. Bu durum Şeyh Sait'i kuşkulandırdığından; yaşlı ve hasta olduğunu ileri sürerek , ifadesini bulunduğu yerde alınmasını istedi. Harp Divanı bu isteği kabul etti. İfadesi Hınıs'ta alındı. Kuşku içinde olan Şeyh Sait, oğlunu İstanbul'a yolladı. Bir yandan Bitlis Harp Divanının, kendisi hakkında görüşlerini adamları aracılığıyla araştırırken; diğer yandan Diyarbakır, Çapakçur, Ergani ve Genç dolaylarında bir ay kadar dolaştıktan sonra, 13 Şubat 1925'te Piran köyüne gelerek kardeşinin evine yerleşti.

Bu arada İstanbul'da, örgüt mensupları kendisine İngiliz ajanı süsü veren bir Türk polisi ile görüştüler. İngiltere'nin, çıkacak bir ayaklanma sonunda kurulacak Kürdistan'ı maddi ve manevi yönden desteklemesi isteklerini ve programını şöyle belirtmişlerdi :

1- İngiltere, Kürt Emirliği 'nin kurulmasını destekleyecek ve koruyacak.

2- 1926 yılında başlayacak ayaklanmanın ilk hedefi, Diyarbakır'ı ele geçirip, Musul sınırında İngilizlerle ilişki sağlamaktır.

3- Kurulacak Kürt Emaretine Akdeniz'e çıkış sağlanacak.

4- Emaretin başına Seyit Abdülkadir getirilecek.

5- Diyarbakır ele geçtikten sonra, İngiltere her çeşit para ve silah yardımı yapacaktı.

Program bu kadar değildi. Doğuda ayaklanma çıkınca, Batı Anadolu 'da ve İstanbul'da da Hilafetçi ayaklanmalar çıkartılacak, Ankara iki ateş arasında kalacak ve V ahdettin İstanbul'a gelecekti.

Yapılan propagandalar '' Cumhuriyet Yasaları ile İslamiyet'in, dinin, namaz, oruç, kuran, nikah, ırz ve namusun kalkacağı bütün aşiret ağalarının ve hocaların Ankara ' ya sürülecekleri ve bunlardan, yasalara uymayanların denize atılacağı'' şeklinde olup halkı devlete karşı ayaklanmaya kışkırtıyordu. Cibranlı Halit ve adamları da Hükümete haber verilmesini engelliyorlardı. Durumu Atatürk'e ilk kez duyuranlar Varto'da oturan Hornek aşireti oldu. 1924'te Erzurum depremi sebebiyle Erzurum'a gelen Atatürk'e bilgi verildi. O da Cibranlı Halit'in yakalanması için ilgilileri uyardı. Erzurum'a gelmiş olan Yusuf Ziya tutuklandı ve Bitlis Harp Divanına yollandı. Suçunu kabul etti ve Cibranlı Halit, Hasananlı Halit, Şeyh Sait ve Hacı Musa'nın adını açıkladı. Hacı Musa hemen tutuklandı. Fakat aşiretlerinin ayaklanmaması için Hacı Musa ve bazı tutuklular serbest bırakıldı.

Bu arada Şeyh' in oğlu da İstanbul ve Suriye'de çeşitli kişilerle görüşmüştü. Eğer bir ayaklanma çıkarsa 'Cemiyet-i Akvam' a haber vereceklerini ve asker bulunmadığı için aşiretlerin yöreyi kolayca ele geçirebileceklerini söyledi. Bundan sonra dini bir ayaklanma fetvası hazırlandı. Cumhuriyetin ve Mustafa Kemal'in dinsizliği, din kurallarına aykırı davrandıkları ileri sürüldükten sonra, mal ve canlarının helal olduğu belirtiliyordu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

konunun sadece antep-urfa-maraş kısmına dair bir yorum yapacağım, arkadaşlar bu iller o dönemlerde özellikle TÜrk nufüsunun daha fazla yaşadığı illerdir..

Antep ve maraş 70 lerden sonra Kürtlerin göçüyle Kürt nufüs oluşmuştur, Antep direnişinin simgelerinden Kara Yılan ve türkülerinde Kürtlerin lafı geçiyor mu acaba??

şimdi 1-2 embesil çıkıp bana kürt düşmanı der diye bir de not düşeyim,

amacım sadece yanlış anlamayı gidermek, bu iller Kürtlerin yaşadığı iller değillerdir, günümüzde kürt nufusu artmıştır..

Hatiyece değil neticeye bakalım bu ülkenin kıymetini bilip ülkeyi yağmalayanlarla savaşalım...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ortada saçma sapan bir savaş var,bir tarafı TSK diğer tarafı ise PKK.Ben bir insan olarak,iki taraftan da ölen o gencecik insanlara üzülüyorum.Siz ise bok yoluna canına kaybetmiş,TSK tarafından zorla savaşa sürülmüş,hatta beyni yıkanmış 30 Anadolu gencinin ölümünü bir tarafınıza takmadığınızı ifade ediyorsunuz.

Aklı olan insan burada hangi yaklaşımın daha faşizan olduğunu görebilir.

Ülkücü pisliklerin bakış açısıyla bakıyorsunuz,sadece taraf farklı...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hakaret, küfür ve saldırı içeren tüm iletiler temizlenmiştir.

Lütfen dikkat ediniz, kimseyi zor durumda bırakmayınız.

Sloganlarınızı da gidip ilgili sitelerde atınız!

eros,

Aynı biçimde yazmaya devam ederseniz ceza alacaksınız.

Bu bir UYARIDIR.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Beyler, yanılıyorsunuz !

Ayrıca ermeni çetelerinin zulmüne uğrayan en mazlum 2 il erzurum ve van dır. Kürt yoğun vilayetlerimizdir, buna itirazı olan ?

Henüz anlayamamış arkadaşlardan ricam lütfen aşağıdaki yazıyı okumaları.

Kurtuluş Savaşı

Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktığında Kürtlerin sadakatinin farkındaydı ve daha önce Diyarbakır'da 16. Kolordu'da görev yaparken tanıdığı bu insanlara güveniyordu. 16 Haziran 1919'da Kâzım Karabekir Paşa'ya yolladığı şifrede, "Doğu vilayetleri halkının, Ermeni çetelerinin acımasızlığına ve taarruzlarına hedef olmuş, en büyük felaketi görmüş bir unsur olmak sıfatıyla, birlik ve fedakârlık lüzumunu en önce takdir ettikleri iftiharla görülmektedir" diyor ve şöyle devam ediyordu: "Bu sebeple ben Kürtleri de bir öz kardeş olarak ağuşumuza (bağrımıza) katıp tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu dünyaya Müdafaa-i Hukuku Milliye cemiyetleri vasıtasıyla göstermek karar ve azmindeyim."

Zaten Kürt aşiretleri de, 'din ve vatan uğrunda açılacak mücahedeye katılmaya hazır olduklarını', Kâzım Karabekir Paşa'ya bildirmişlerdi. Erzurum civarındaki Kürtler, İstanbul'un İngiltere tarafından işgaline çok üzülmüş ve ilgili makamlara yolladıkları bir telgrafta "Hilafet ve Saltanat makamının uğradığı tecavüz ve ihanetin tazmini ve mevcudiyet ve istiklalimizin temini için son damla kanlarımıza kadar mukavemete ahdediyoruz" demişlerdi. Atatürk, Kürtlerin bu hassasiyetlerini gözeterek ve kimliklerini onore ederek, onları Milli Mücadele'ye kazandırdı. Hamidiye Alayları'ndan kalan Kürt milisler önce Müdafaa-i Hukuku Milliye cemiyetlerine sonra düzenli orduya katıldılar. Urfa ve Maraş'ın düşman işgalinden kurtarılmasında çok önemli roller üstlendiler. İsmet Paşa'nın ifadesiyle, "Milli Mücadele devamınca canla başla gayret gösterdiler."

Sevr'e protesto

Kürtlerin içinde 'bağımsız Kürdistan' kurmak isteyen küçük bir milliyetçi grup vardı. Başlarında Şerif Paşa'nın bulunduğu bu 'Jön Kürtler,' İtilaf Devletleri ile anlaşarak önce Kasım 1919'daki Paris Konferansı, sonra 10 Ağustos 1920'deki Sevr Anlaşması'nda boy gösterdiler ve Sevr'e, 'Kürt halklarının Türkiye'den bağımsızlık elde etmeleri' yönünde bir madde eklettiler. Ancak bu kadro, Doğu Anadolu'daki Kürt liderler tarafından şiddetle kınandı. Erzincan'dan 10 ayrı Kürt aşiret lideri, Fransız Yüksek Komiserliği'ne, 'Türklerin ve Kürtlerin soy ve din itibarıyla kardeş olduklarını' vurgulayan protesto telgrafı yolladı. Bediüzzaman Said Nursi, Ahmet Arif ve Mehmet Sıddık, Kürtler adına yayımladıkları ortak yazıyla, Sevr Anlaşması'nı lanetledi. Kürt din âlimleri de Milli Mücadele lehinde Anadolu müftülerinin yayımladığı fetvayı imzaladılar.

Lozan görüşmeleri yapılırken Batılı devletlerin Kürtleri 'azınlık' olarak görmekte ısrar etmeleri üzerine ise Bitlis milletvekili Yusuf Ziya Bey, 3 Kasım 1922'de Meclis kürsüsüne çıkıp şöyle demişti: "Avrupalılar diyorlar ki, 'Türkiye'de yaşayan akalliyetlerin (azınlıkların) en büyüğü, en kesretlisi (kalabalığı) Kürtlerdir.' Bendeniz Kürdoğlu Kürdüm. Binaenaleyh bir Kürt mensubu olmak sıfatiyle sizi temin ederim ki Kürtler hiç bir şey istemiyorlar. Biz Kürtler vaktiyle Avrupa'nın Sevr paçavrası ile verdiği bütün hakları, hukukları ayaklarımız altında çiğnedik ve bütün manasıyla bize hak vermek isteyenlere iade ettik. Türklerle beraber kanımızı döktük, onlardan ayrılmadık ve ayrılmak istemedik ve istemeyiz."

Bir sonraki celsede ise Bitlis, Erzurum, Kastamonu, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Pozan, Diyarbakır, Van milletvekillerinin hepsi şu cümlelerin altına imza attılar: "Türk, Kürt bir kütle-i vahidedir. Kürtler, hiç bir vakit Türkiye camiasından ayrılamaz ve bunu ayırmak için hiç bir kuvvetin tesiri yoktur." (Kaynaklar ve daha fazla detay için

Bkz: Mustafa Akyol, 'Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek', 2006)

'Soy ve din kardeşi' oldukları Türklerle birlikte Türkiye için canlarını ortaya koyan tüm bu 'çılgın Kürtler'in bugün kemikleri sızlıyor olmalı. Çünkü Kürtlük adına hareket ettiğini ileri süren bir terör örgütü 30 binden fazla vatandaşımızı katletti ve hâlâ da kan dökmeye devam ediyor. Türkiye'ye ve Türklüğe karşı fanatik bir nefretle dolu etnik Kürt milliyetçiliği, hem Türklere hem de Kürtlere acı ve ölüm getiriyor. Öte yandan da bir grup marjinal Türk ırkçısı, 'tarih boyu Kürt ihaneti' masalları uydurarak, Kürt vatandaşlara karşı husumet körüklüyor.

Türkiye'nin etnik bir gerilime sürüklenmemesi için, iki etnik milliyetçiliği de yenmemiz gerek. Ve bunun bir yolu 'çılgın Türklerin ve Kürtler'in gerçek hikâyesini yeniden hatırlamak. 'Bir hilal uğruna' birlikte savaşmış ve can vermiş o yüzbinlerce şehidin hatırası, Türkiye'nin bölünemezliğinin en dramatik işareti olsa gerek.

Mustafa Akyol

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=184935

Link to post
Sitelerde Paylaş
konunun sadece antep-urfa-maraş kısmına dair bir yorum yapacağım, arkadaşlar bu iller o dönemlerde özellikle TÜrk nufüsunun daha fazla yaşadığı illerdir..

Antep ve maraş 70 lerden sonra Kürtlerin göçüyle Kürt nufüs oluşmuştur, Antep direnişinin simgelerinden Kara Yılan ve türkülerinde Kürtlerin lafı geçiyor mu acaba??

şimdi 1-2 embesil çıkıp bana kürt düşmanı der diye bir de not düşeyim,

amacım sadece yanlış anlamayı gidermek, bu iller Kürtlerin yaşadığı iller değillerdir, günümüzde kürt nufusu artmıştır..

Hatiyece değil neticeye bakalım bu ülkenin kıymetini bilip ülkeyi yağmalayanlarla savaşalım...

Bende bunları söyliyecektim,baktım ki modern-mystic benden önce davranmış.

Antep-Urfa-Maraş G.Doğu'da Kürt nüfusunun en az olduğu illerDİ diyebiliriz.Urfa'da Arap,Maraş'ta Çerkes-Çeçen nüfusu vardır.Kırmançilerin eskiden beridir en yoğun yaşadığı bölgeler,Hakkari,Şırnak,Bitlis kısmen Diyarbakır çevresidir.

K.Savaşı döneminde asker kaçaklarının en yoğun olduğu bölgelerin başında Kürt bölgeleri gelir.Sadece Kürtler asker kaçağıydı demiyorum dikkat...

O dönemde de önemli bir kısmı,aynı bugün olduğu gibi emperyalizmin maşası olmuştur.Gerici-Kürtçü işbirliği bugün nasıl kıskaca almışsa bizi,o zamanda bunu denemişlerdir...

Bunlar ne ırkçlık,ne yalan...Buz gibi gerçeklerdir.

Son zamanalrda DTP mitinglerine göz atın,belki Şeyh Sait posterlerine falan rastlarsınız...

Link to post
Sitelerde Paylaş

kurtulus savasının bıtıs tarıhı nedır ılk onu ogren

eger kürtler gercekten ayrılık ısteseydı en kötü zamanınızda ısyan ederdı gelmezdı canakkaleye yada kurtulus savasında yanınızda yer almazdı

bizim istedıgımız sadece haklar

ayrılık bu hakların verılmedıgı zaman gerceklesır ve ısyanlarda ondan sonra baslar

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yukarıda yazmış oldugum alıntı metne ek olarak bilgilerinize sunulur;

Birinci Dünya Savaşı'nda Kafkas Cephesi'nde Aşiret Mensuplarından Oluşturulan Milis Birlikleri

Doç. Dr. Mehmet Evsile

ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 36, Cilt: XII, Kasım 1996

--------------------------------------------------------------------------------

Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas (Doğu) Cephesi, savaşın başlangıcından 1916 yılının Mayıs ayı ortalarına kadar 3. Ordu; bu tarihten itibaren 2. Ordu’nun bölgeye intikali ile 3. ve 2. Ordular tarafından savunulmuştur. 2. Ordu’nun cepheye katılması ile Kemah-Pülümür-Hınıs hattının kuzeyi 3. Ordu; güneyi de 2. Ordu’nun sorumluluk bölgesi olarak tesbit edilmiştir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde aşiret mensuplarının oluşturduğu askerî organizasyonun başlangıcı, II. Abdülhamit devrine kadar gitmektedir. 1891 yılında Hamidiye Hafif Süvari Alaylan’ın kurulduğu bilinmektedir. II. Meşrutiyet devrinde bu teşkilât önemli ölçüde gevşemişse de Birinci Dünya Savaşı sırasında gördüğümüz aşiret birliklerinin Hamidiye Hafif Süvari Alayları’nın devamı olduğu anlaşılmaktadır. 1

Çalışmalarımızı yürüttüğümüz Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Arşivinde, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesinde aşiret birliklerinin teşekkülüne zemin teşkil edecek herhangi bir belgeye rastlamadık. Ancak, 2 Temmuz 1915 tarihinde Sağ Cenah Grup Komutanlığı’ndan 3. Ordu Komutanlığı’na gönderilen bir belgede, Teşkilât-ı sabıkanın eşkal-i tamamı olan Aşiret Alayları tabiri dikkatimizi çekmektedir. Bu belge, aşiret birliklerinin eski teşkilâtın benzeri olduğu hususunda bize fikir veren önemli bir belgedir.2 3. Ordu’nun kuruluşunda, İhtiyat Süvari Tümenleri olarak varlığını devam ettiren aşiret birlikleri, eski teşkilatın izlerini önemli ölçüde kaybederek Milisler 3 ve daha sonra da Gönüllü Müfrezeler 4 isimleri ile anılmaktadır.

Şimdi kronolojik sırayı da dikkate alarak önce 3. Ordu bölgesindeki, sonra da 2. Ordu bölgesindeki Milis Teşkilâtı’nı inceleyelim:

3. Ordu Milis Teşkilâtı: 3. Ordu’nun savaştan önceki kuruluşu, 7 Haziran 1914 tarihinde belirlenmiştir. Ancak Avrupa’da savaşın başlaması üzerine, 2 Ağustos 1914’te bir Seferberlik Emri yayınlanarak mevcut kuruluşa bazı ilâveler yapılmıştır.

Aşiret birliklerinden oluşan İhtiyat Süvari Tümenleri de, bu safhada ordunun kuruluşuna katılmıştır.5 Toplam 4 İhtiyat Süvari Tümeni ile Van İhtiyat Bağımsız Süvari Tugayi’nın 1 Kasım 1914 tarihindeki sefer kuruluşları şöyle idi:6

1. İhtiyat Süvari Tümeni: Komutanı: Albay Muhlis.

1. Hınıs Alayı : Dört bölüklü

2. Hınıs Alayı : Dört bölüklü

3. Hınıs Alayı : Dört bölüklü

4. Hınıs Alayı : Dört bölüklü

5. Hasankale Alayı : Dört bölüklü

25. Hınıs Alayı : Dört bölüklü

2. ihtiyat Süvari Tümeni: Komutanı: Yarbay Abdurrahman.

7. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,

8. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,

9. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,

10. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,

11. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,

12. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,

13. Beyazıt Süvari Alayı : Beş bölüklü,

14. Beyazıt Süvari Alayı : Altı bölüklü.

3. İhtiyat Süvari Tümeni: Komutanı: Yarbay Cemil.

15. Kop Süvari Alayı : Dört bölüklü,

16. Erciş Süvari Alayı : Beş bölüklü,

17. Muradiye Süvari Alayı : Dört bölüklü,

26. Kop Süvari Alayı : Beş bölüklü,

27. Erciş Süvari Alayı : Dört bölüklü,

28. Muradiye Süvari Alayı : Dört bölüklü.

4. İhtiyat Süvari Tümeni: Komutanı: Mehmet Sait.

20. Cizre Süvari Alayı : Dört bölüklü,

21. Mardin Süvari Alayı : Dört bölüklü,

22. Mardin Süvari Alayı : Dört bölüklü,

23. Viranşehir Süvari Alayı : Beş bölüklü,

24. Siverek Alayı : Beş bölüklü.

Van İhtiyat Bağımsız Süvari Tugayı: Komutanı: Yarbay Süleyman.

18. Özalp (Saray) Süvari Alayı : Beş bölüklü,

29. Özalp (Saray) Süvari Alayı : Altı bölüklü,

19. Başkale Süvari Alayı : Beş bölüklü,

30. Hanik (Van) Süvari Alayı : Dört bölüklü.

İhtiyat Süvari Tümenleri’nin seferberlikleri için barış zamanında herhangi bir hazırlık yapılmamıştı. Bu tümenler, mensup oldukları aşiretler ve bölgenin imkânlarına göre seferberliklerini yapmak zorunda kalmışlardır. Kolordular, kuruluşlarında bulunan nizamiye birliklerinin seferberlikleri ile uğraştıklarından, bunlarla ilgilenmeye fırsat bulamamışlardır. Hatta kolordular, bu tümenlerin kaynağı olan aşiretlerin hayvanlarını da aldıklarından, bunlara çok yaşlı ve iş göremeyecek durumda hayvanlar kalmıştır.

İhtiyat Süvari Tümenleri’ne büyük çaplı piyade tüfekleriyle adî Martin tüfekleri ve cephanesi yeteri kadar verilmiş; topçu ve diğer teknik birlikler verilememiştir. Giyecek ve teçhizat verilemediğinden, erler mahallî kıyafetleriyle kalmışlardır. Seferberliğin ilânında bu tümenlerin erleri yaylalarda çadırlarda bulunduklarından, toplanmaları çok gecikmiştir. Subaylar ve erler yeterli eğitimi alamamışlardır. Bu tümenlerin seferberlikleri, birçok eksikliklerle birlikte 42. günde tamamlanabilmiştir.7

Bu arada ihtiyat Süvari Tümenleri’nin tek elden sevk ve idaresi düşünülmüş ve 3 Kasım 1914 tarihinde 1. ve 4. İhtiyat Süvari Tümenleri birleştirilerek İhtiyat Süvari Kolordusu teşkil edilmiştir.8

İhtiyat Süvari Tümenleri, 7-12 Kasım 1914 tarihleri arasında cereyan eden Köprüköy Muharebeleri’ne, 17-20 Kasım 1914 tarihlerinde cereyan eden Birinci Azap Muharebesi’ne katılmışlardır. Ancak gerek eğitimsizlik ve gerekse disiplinsizlikleri yüzünden bu birliklerden istenilen seviyede verim elde edilememiştir. Bunun üzerine 21 Kasım 1914 tarihinde İhtiyat Süvari Kolordusu lağvedilerek, bu kolorduya bağlı tümenler, 2. Nizamiye Tümeni’ne dahil edilmiştir.9 Bundan sonra aşiret birlikleri, bu tümenin emrinde askerî harekâta katılmışlardır. Böylece 3. Ordu’nun kuruluşunda İhtiyat Süvari Tümenleri olarak yer alan Aşiret Alayları’nın bu statüsü sona ermiştir. Hattâ bazı yazarlar, bunların uzantısı oldukları Hamidiye Alayları’nın Birinci Dünya Savaşı’nda bu şekilde tarihe karıştığını ifade etmektedirler. 10

Bu arada Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın emrindeki birliklerin önemli bir kısmının Allahüekber Dağları’nda kaybedilmesi olayından sonra Aşiret Alayları, ümitlerini keserek kafileler halinde cepheden firar etmişlerdir. Bunlar, daha sonra Doğu Anadolu’nun dağlık bölgelerinde eşkıyalık ve soygunculuk olaylarına karışmışlardır. 11

Ancak imkânsızlıklar içinde bulunan ve ilerleyen Rus kuvvetlerini durdurma çareleri arayan 3. Ordu Komutanlığı, 11 Mayıs 1915’te Muş Talimgâh Komutam Binbaşı Osman Bey’e, talimgahtaki silâh miktarı kadar er ile Malazgirt istikametinde ilerlemesi, yolda rastlayacağı milis ve sair kuvvetleri de emrine alarak, Ruslar’ın Muş ve Hınıs istikametinde ilerlemesinin önlenmesini emretti.12 Böylece aşiret birlikleri, eskisinden daha düzensiz bir şekilde yeniden ihtiyaç görülen bölgelerde ordu emrine girmişlerdir. Bu çerçevede Cibranlı Aşireti ile Hormek ve Lolan halklarının cepheye sevkedildiği, Cibranlı 3. Aşiret Alay Komutanı Yarbay Mahmut Halil Bey’in büyük yararlılıklar göstererek Pasinler’de şehit olduğu, Rus ordusunun Pasinler’e kadar ilerlediği, Pasinler’de Cibranlı 2. Aşiret Alay Komutanı Halit Bey’in yaptığı fedakârlıktan dolayı Albay rütbesine terfî etmiş olduğu, Hasenanlı Aşireti’nin önemli faaliyetler yaptığı, Halil, Aslan ve birçok ağalarının şehit olduğu, Sipkanlı Abdülmecit Bey’in savaş meydanında ağır yaralandığı, fakat bütün bunlara rağmen Rus ordusunun her gün biraz daha ilerleyerek asker ve aşiret alaylarını zor durumda bıraktığı tesbit edilmiştir.13

Rus işgalinin yayılması, 1916 yılı Mart ayının başlarında Bitlis ve Muş’un işgal altına girmesi, bölgede yeni bir durum ortaya çıkarmış, gerek işgal hareketinin önüne geçilmesi, gerekse tehlikeli bir hal alan Diyarbakır istikametinin korunması düşüncesiyle, Çanakkale Cephesi’nden çekilen 2. Ordu’nun bölgeye intikaline karar verilmiştir.

2. Ordu Milis Teşkilâtı: 2. Ordu bölgesindeki aşiret birliklerine baktığımızda, 3. Ordu’daki İhtiyat Süvari Tümenleri gibi düzenli bir yapının bulunmadığını görüyoruz. Her ne kadar 2. Ordu’ya bağlı tümenlerin resmî kuruluşlarında aşiret birlikleri varsa da, buradaki birliklerin daha küçük ölçülerdeki milis kuvvetleri ve müfrezeler şeklinde oldukları görülmektedir. 2. Ordu’daki milis teşkilâtını doğuran sebepler, 3. Ordu’daki durumdan farklı olarak aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir:

1- Bitlis ve Muş’un düşman işgaline girdiği tarihte bölgede düzenli ordu denebilecek birliklerin miktarı yok denecek kadar azdır. 2. Ordu’ya bağlı tümenlerin bölgeye intikali de, ancak Ağustos 1916 tarihine kadar gerçekleşebilmiştir. Bu arada düşman ilerleyişini durdurmak ve bazı bölgelerde oyalamak amacıyla milis birlikleri teşkil edilmiştir. Dolayısıyle bu birlikler, bu husustaki ihtiyacı karşılamak üzere, özellikle savunma muharebeleri sırasında peyderpey toplanmışlardır. Meselâ 22 Mart 1916 tarihinde, 16. Kolordu Komutanlığı’na verilen bir raporda, Çapakçur Müfrezesi’nin Kulp kuzeyindeki Şin köyünden başlamak üzere Kiranzık-Mezra-i İmam-Eruh Boğazı-Dersim Karabay-Buğlan Gediği-Çanlıkilise-Mezra-i Şardan’dan Çapakçur Boğazı’nda bulunan Siği’ye kadar uzanan geniş bir cepheye yayıldığı, müfrezenin sol kanadında Oğnut Müfrezesi’nin; Eruh civarında ise Ardeşen Milisleri’nin bulunduğu ifade edilmektedir. 14

25 Mart 1916’da 5. Tümen’den 16. Kolordu’ya gelen bir raporda, Van Gölü Güney Müfrezesi’nden bahsedilmektedir. 15

31 Mart 1916 tarihinde 16. Kolordu’nun kuruluşunda bulunan birlikler arasında Mutki Müfrezesi’nden söz edilerek, bu müfrezenin taarruz eden düşman kuvvetlerini Kerp istikametinde geriye atmaya muvaffak olduğu; Silvan Müfrezesi’nin Şin köyünde olup, gönüllülerden bir kısmının Geligüzen-Kozma Gediği-Eruh hattında olduğu, bir kısmının da Ardeşen’de bulunduğu anlatıldıktan sonra Muş-Kulp istikametindeki Şin Müfrezesi (Kürtlerden oluşmuş 700 silâhlı) bölgesinde sükûnetin mevcut olduğu bildirilmektedir. 16

2 Nisan 1916 tarihinde 5. Tümen’in 16. Kolordu’ya verdiği bir cevap yazısında, Hizan Müfrezesi’ne belirtilen konuda gereken emirlerin verildiğini, gönüllülerin Nebat dağını tutmaya çalıştıkları anlatılmaktadır.17

Yine 2 Nisan 1916’da 16. Kolordu Komutanı’nın Çapakçur Müfreze Komutanı’na verdiği emirde, Palu Müfrezesi’nin Dersim asilerini bastırmaya çalıştıkları; Kulp Müfrezesi Komutanı’na verdiği raporda, düşmanın Kızılağaç’taki kuvvetlerini takviye ettiği hususunda bilgi verdiği anlaşılmaktadır. 18

2 Nisan 1916’da 16. Kolorduca, Şin güneyindeki Yüzbaşı İsmail Hakkı’ya verilen bir raporda, Eruh Müfrezesi’nin Buğlan gediğinde üç gün üç gece düşman taarruzuna karşı koyduğu, bu harekât sırasında Buğlan Müfrezesi’nin de taktik bir rol üstlendiği ifade edilmektedir. 19

Bu müfrezelerin tamamının bölgedeki savunma muharebelerinde aktif rol oynadıkları söylenebilir.

2- Oturdukları bölgeler işgale uğrayan bazı aşiret mensuplarının hem mağduriyetlerinin önlenmesi, hem de bu aşiretlerin gittikleri yerlerde huzursuzluk çıkarmalarını engellemek üzere bunlardan milis birlikleri oluşturma yoluna gidilmiştir. Bu konuda 2. Ordu Komutanı Ahmet İzzet Paşa, hatıratında şu bilgileri vermektedir:20

“Cepheye vardığımda büyük ölçüde Ermeni göçü bitmişti. Münferit bazı istenmeyen hareketler bilinir ve duyulursa büyük bir içtenlikle engellemeye çalışıyordum. Fakat memleketleri istilâya uğrayıp bu tarafa göç ve iltica etmiş olan Kürt aşiretlerinin batı vilâyetlerine gönderilmesine hükümet tarafından teşebbüs olunmuştu ki, bunun da büyük ölümlere ve başka türlü zararlı olaylara sebebiyet vermesi düşünülebilirdi. Dolayısıyle Kürt aşiretlerinden süvari teşkil edeceğimi öne sürerek bu göçün engellenmesine elden geldiğince çalıştım. Bu sayede aşiretler civardaki boş arazide yerleştirilerek bir ikisinden de oldukça faydalı ve değerli süvari kıt’aları teşkil edilebildi. Bu muamelenin manen ve diğer suretlerle de iyi etkileri görüldü. Bu sırada Diyarbakır Vilâyeti’nde ortaya çıkan bazı eşkıya kaynakları kendiliğinden kurudu.”

2. Ordu Komutanlığı bölgesindeki milis birlikleriyle ilgili ilk ciddî düzenlemenin 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa tarafından yapıldığı görülmektedir. Milis birliklerinin daha verimli bir şekilde kullanılması için, bunların esaslı bir teşkilâta bağlanması düşüncesiyle 16. Kolordu Komutanı, 6 Nisan 1916 tarihinde Sason ve Mutki bölgelerinde bulunan milis kuvvetleri için şu talimatı yayınlamıştır: 21

1- Mutki bölgesindeki milisler, Hacı Musa Bey komutasında olarak Kerp-Bitlis istikameti ile Tatvan batısında Korsuvak-Hövükşiyan-Kepişan-Ezirget istikametinde Mutki bölgesi içerisinde ilerlemeye çalışacak, düşman çete ve kuvvetlerine karşı adı geçen istikametleri örtmek ve korumakla beraber düşmanın geri atılmasına çalışacaktır. Her fırsattan faydalanarak Bitlis ve Muş ovalarına doğru sarkan düşmanı taciz edecektir.

Hacı Musa Bey, 5. Tümen’in Duhan Boğazı’nın batısında bulunan kuvvetleriyle aralıksız olarak irtibatta bulunacak ve Bitlis’e karşı yapılacak harekâta katılacaktır.

2- Sason bölgesinde bulunan milis ve gönüllüler, Mahbuban ve Tabuk üzerlerinden Sason’a gelen istikametleri koruyacaktır. Ayrıca düşman çetelerini geri atmaya ve Bitlis-Muş ulaştırma hattı üzerine doğru ilerleyerek düşmanı taciz etmeye çalışacaktır. Bu bölgedeki gönüllüler reislerinin emir ve komutasında bulunacaklardır. Sason Askerlik Şube Başkanı, müfrezelerimizin harekâtını düzenlemekle ve maksada uygun idare etmek hususunda emir ve talimat vermek ve bölgesinin korunması hususunda gereken askerî tedbirleri almakla görevlidir.

3- Mutki ve Sason bölgelerindeki müfrezeler, 5. Tümen Komutanı’nın emrinde olup, her hususta gereken emri kendisinden alacaklardır.

4- Mahallindeki en büyük mülkiye memurları dahi, müfrezelerimizin ihtiyacını sağlamak ve halkın moralini yüksek tutmak hususunda birliklerle işbirliği yapacaklardır.

5- Bu talimat, Bitlis Vilâyeti’ne, 5. Tümen Komutanlığı’na, Sason Askerlik Şube Başkanlığı’na ve Şin Müfreze Komutanlığı’na gönderilmiştir.

10 Nisan 1916 tarihinde 16. Kolordu’nun durumu hakkında 2. Ordu Ko mutanlığı’na verilen raporda milislerle ilgili şu bilgiler yer almaktadır:22

5. Tümen Cephesi:

1- Botan Suyu ile Van Gölü’ne akan Güzeldere arasındaki Hizan bölgesinde Van Gölü Güney Müfrezesi vardır. Bunun kuvveti Yarbay Ali Bey komutasında 1000 kişilik bir piyade taburu ve 300 milisten ibarettir.

2- Bitlis Boğazı ile Muş-Bitlis yolu üzerinden Nuh’tan 5 kilometre kadar doğuda bulunan Hotayta silsilesini aşarak gelen yol ile, bu yolun birleştiği İrzak Sokul arasındaki Mutki bölgesinde Hacı Musa komutasındaki Gönüllü Müfrezesi vardır. Bu müfrezelerin mevcudu belli ve sınırlı değildir. Bunların görevi, Bitlis batısında harekâtta bulunarak, tümenin harekâtını kolaylaştırmakla beraber, Korsuvak ve Ziran’dan Muş ovasına inerek Bitlis-Muş arasındaki düşmanın irtibatını güçleştirmektir.

4 Nisan 1916’da Nuh’tan Korsuvak istikametinde ilerleyen Rus kuvvetleri yenilmiş ve beş esir alınmıştır. Bitlis batısındaki Kerp üzerinden de bir tabur kadar düşman kuvvetinin Mutki’nin merkezi olan Tatvan’a ilerlemesi üzerine, Musa Bey, kuvvetinin bir kısmını, bu düşmana karşı göndermiş ve düşmanı mağlup etmiştir.

3- Mutki bölgesi batı sınırı ile Taluri suyu arasındaki Sason bölgesi, kaza merkezi olan Kabilcevaz (Sason) Askerlik Şubesi Başkanı Yüzbaşı Ahmet komutasında ve kendi reisleri de emrinde olmak üzere yeni teşkil ettiğim milis müfrezemiz vardır. Bunların kuvvetleri henüz bir şekil almadı. Vazifesi, Muş’un 6 kilometre doğusunda Kortik dağının doğusundan gelen yol ile Taluri suyu vadisinin ve bu istikamette Beleki kuzeybatısındaki Mahbuban üzerinden Sason’a gelen istikametleri kapatmak ve düşmanı taciz etmektir.

17. Alay Bölgesi:

Kozma Dağı ve güneyindeki Taluri suyu ile Murat suyu sol kıyısında, Muş-Genç yolu arasındaki Kulp bölgesinde 27 Mart 1916’da Çapakçur Müfrezesi cephesine düşman tarafından yapılan taarruzlar üzerine, dağılmaya başlayan milislerin Lice ve Hani’den gönderilen milis ve jandarmalarla takviye edilerek, direnmeleri sağlanmış ve bunların halen 700 kadar milis ve 70 kadar jandarmadan kurulu bir kuvvet halinde Şin’de ve Şin kuzeyindeki Kozma Gediği’nde ve Kozma Dağı’nın doğu ve batısından Şin’e gelen yollar üzerinde bulunmaktadır.

Şimdilik kendisine Kulp bölgesinin komutanlığını verdiğim alay komutanının görevi, Kozma Dağı geçitlerini kuzeyden korumak ve milis gönüllüler ile Muş ve Murat suyu arasındaki sahada taarruzî hareketlerle düşmanı taciz ve meşgul etmektir. Palu Bölgesi:

Bölgede, Diyarbakır’dan, Lice’den ve Harput’tan getirilen, sayıları bini geçen milis ve jandarmalardan kurulu müfrezeler bulunmaktadır.

Bu müfrezeler Çapakçur Müfreze Komutanlığı’na bağlanmış olup, bir kısım kuvvetle de Çapakçur Müfrezesi takviye ettirilmiştir.

Bu düzenlemelerden sonra 2. Ordu bölgesindeki milisler, 12-15 Temmuz 1916 tarihinde meydana gelen Kulp muharebelerine, 2-9 Ağustos 1916 tarihleri arasında meydana gelen Muş-Bitlis muharebelerine, 5 Ağustos 1916’da cereyan eden Çapakçur muharebelerine ve 27 Ağustos 1916 tarihinde meydana gelen Oğnut muharebelerine katılmışlardır.

Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde görülen önemli bir faaliyet de memleketleri işgal edilen aşiretlerin diğer bölgelere iskânı meselesi olmuştur.

8.3.1916 tarihli 2. Ordu Komutanlığı’ndan Diyarbakır Valiliği’ne gönderilen bir yazıda, Diyarbakır ve civarına göç edip buradan dahi sevk edilmekte bulunan ihtiyat Süvari Alayları’na mensup aşiret reisleri, aşiret erleri ve ailelerinin savaş bölgesine yakın yerlerde iskân edilmeleri ve bunların iaşelerini sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasını istemektedir.23

2. Ordu Komutanlığı’ndan 5.8.1916 tarihinde 16. Kolordu Komutanlığı’na, 2. Menzil Müfettişliği’ne ve Diyarbakır Vilâyeti’ne verilen yazıda, muharebe hattında vatanî görevlerini ifâ etmekle meşgul olduklarını beyan ederek iskân ve iaşelerinin sağlanması için Cibranlı Aşireti’nden oluşan İhtiyat 25. Alay Komutanı Ali Haydar imzası ile bir telgraf alındığı ifade edilerek, bu konuda gereken hazırlıkların yapılması istenmiştir. 24

12.9.1916 tarihinde 2. Ordu Komutanlığından 4. Kolordu Komutanlığı’na bildirilen yazıda, Haydaranlı Aşireti’ne mensup bir teğmen ve maiyetinin gelerek, 4. Kolordu emrine verilen 60 aşiret erinin ailelerinin iskânlarının temin edilmesi için bunların isimlerinin liste haline getirilmesi gereği ifade edilmiştir.25

2. Ordu Komutanlığı’na yazılan bir başka yazıda, Cibranlı Aşireti’nden oluşan 3. ihtiyat Süvari Alayı’na mensup subaylar ve erlerin ailelerinin Elâzığ Vilâyetiyle, Siverek ve Urfa livaları dahilinde iskânlarının sağlanması gereği bildirilmiş 26, bu tebliğe karşılık 2. Ordu Komutanlığından, Kafkas Ordu Grubu Komutanlığı’na verilen cevapta, Cibranlı Aşireti’ne mensup erlerin bir kısmının Urfa livasına bağlı Buâyab nahiyesine yerleştirilmiş olduğu bildirilmiştir.27

2. Kolordu Komutanlığından 2. Ordu Komutanlığı’na bilgi verilen bir başka yazıda da, orduya hizmet etmiş ve halen etmekte olan Baba Bey Aşireti’ne mensup aşiretlerin ailelerinin ve akrabalarının erkek ve kadın nüfusları tesbit edilerek Diyarbakır Vilâyeti dahilinde Derik civarında iskân edilme arzuları bildirilmektedir.28

4. Alay Süvari Subayı tarafından 2. Ordu Komutanlığı’na verilen bir dilekçede ise, Zerikan Aşireti’nden Kolyon Bey başkanlığında 4. ihtiyat Süvari Alayı’na mensup 280 erin isimlerinin yer aldığı listeleri getirdiği kaydedilmektedir. 29

2. Ordu bölgesinde muharebelerin kesilmesi üzerine, ordu komutanlığı tarafından, daha sonraki faaliyetlere esas olmak üzere sorumluluk bölgesinde yer alan aşiretlerin iskân krokileri hazırlanmıştır. Bu krokiye göre aşiretlerin yaşadığı mahaller, şöyle tesbit edilmiştir:30

3. Ordu ile 2. Ordu’yu birbirinden ayıran Kemah’ın güneyinden başlayıp, daha güneye doğru Hozat’a kadar Seydanlı, Şeyh Hasenanlı, Batı Dersim; doğuya doğru Pülümür’e kadar Pülümür, Mazgirt istikametine doğru Hasenanlı, Nazimiye, Doğu Dersim, Çan ve Ekrek aşiretleri.

Bu bölgeden güneye doğru Palu ile Darahini arasında Palu Aşiretleri, Çapakçur ve Darahini Aşiretleri, Kulp’tan Silvan’a kadar olan bölgede Zerikân, Hıyan, doğuya doğru ise Muş-Bitlis arasında Sason, Zamanhan, Mutki ve Pirân Aşiretleri.

Silvan’dan Mardin-Siirt arasına uzanan bölgede Reşkütân, Babûs, Penciyâr, Raman, Dükşüdî, Behramkî, Kikî, Südgiçî, Ömergân ve Havrikî Aşiretleri.

Siirt’ten Botan çayının güneyi boyunca uzanan bölgede Eruh Aşiretleri, Şirvan Aşiretleri, Şırnak Pervari Aşiretleri, Halilân, Hoyşinân ve Kiravyan Aşiretleri.

Siverek bölgesinde Karakeçili Aşiretleri.

Viranşehir bölgesinde Milli aşiretlerinin oturdukları belirlenmiştir.

Bundan sonra 2. Ordu’nun cephe gerisindeki hizmetlerin yerine getirilmesi için yukarıdaki aşiretlerin bir kısmından istifade edilerek milis birlikleri meydana getirilmiştir. Bunların teşkilâtı da şu şekilde tesbit edilmiştir: 31

2. Kolordu:

Genç Milis Alayı: Komutanı, Yarbay Emir Bey, 3 taburlu bir alay,

Dariki Milis Alayı: Komutanı, Hacı İsmail Ağa, 3 taburlu bir alay,

Piçar Milis Alayı: Komutanı, Salih Bey, 3 taburlu bir alay,

Hıyan Milis Alayı: 3 taburlu bir alay,

Çapakçur Milis Taburu

Sason Milis Taburu

Birinci Milis Amele Taburu

4.Kolordu:

Şeyh Şerif Milis Alayı: 3 taburlu bir alay,

Pülümür Milis Alayı: Komutanı, Yarbay Mustafa Bey, 3 taburlu bir alay

Nazimiye Milisleri: 1 tabur,

Birinci Şeyh Hasenanlı Alayı: Komutanı, Kanfuzade Mehmet Ağa, 3 taburlu bir alay,

İkinci Şeyh Hasenanlı Alayı: Komutanı, Seyit Rıza Ağa, 4 taburlu bir alay,

Seydanlı Birinci Alayı: Komutanı, İdare İbrahim Ağa, 2 taburlu bir alay,

Seydanlı İkinci Alayı: Komutanı, Kasımoğlu Mustafa Ağa, 3 taburlu bir alay ve 1 bölük Pejkar bölüğü,

Müstakil Kalan Taburu,

Çan Taburu,

Erkek Taburu,

Ohi Amele Taburu,

Bulanık Amele Taburu,

Karaçor Amele Taburu,

5.Tümen

Mutki Milis Alayı: Komutanı, Musa Bey, 4 taburlu bir alay,

Müstakil Mutki Taburu,

Penciyâr Milis Taburu,

Dancûb Müfrezesi Milis Kıtası,

Haydaranlı Bölüğü,

Hasenanlı Bölüğü,

Şeyh Masum Bölüğü,

Zamanhan Bölüğü,

Halîlan ve Hoyşinân Bölüğü.

Bu şekilde oluşturulan milis birlikleri, cephe gerisindeki bazı hizmetleri yapmak üzere görevlendirilmişlerdir. Buna göre milis alaylarının görev yerleri şu şekilde belirlenmiştir :32

Genç Milis Alayı: Murat güneyi Kıran deresinden Masalla deresine kadar olan bölgede örtme faaliyetinde,

Dariki Milis Alayı: Heşek Meydanında,

Picar Milis Alayı: Bir taburu Lice-Hazro, bir taburu Hani-Merivân yolunda inşaatla meşgul,

Kulp Milis Alayı: Şin-Pasur yolunda inşaatta,

Hıyan Milis Alayı: Pasur-Hazro yolunda inşaatta,

Çapakçur Milis Taburu: Elmalı’da,

Lice Milis Taburu: Tuzla’da yol inşaatında,

Sason Milis Taburu: Kalurik-Moguruk hattında,

Birinci Milis Amele Taburu: Pasur-Hazro yolunda inşaatta,

Şeyh Şerif Milis Alayı: 12. Tümen bölgesinde Eznefir-Cürsan hattında,

Pülümür Milis Alayı: Doğu Dersim’de Yağacık-Sekbanbaba tepesi hattında,

Nazimiye Milisleri: Doğu Dersim’de Nazimiye civarında,

Birinci Şeyh Hasenanlı Alayı, İkinci Şeyh Hasenanlı Alayı, Seydanlı Birinci Alayı, İkinci Alayı, Müstakil Kalan Taburu : Batı Dersim bölgesinde,

Ekrek Milis Taburu: Haçtur’da 36. Alay bölgesinde,

Ohi Amele Taburu, Bulanık Amele Taburu, Karaçor Amele Bölüğü: 4. Kolordu bölgesinde yol inşaatında çalışmaktadırlar.

Mevaçikî Milis Alayı: Mutki Müfrezesi cephesinde,

Müstakil Mutki Taburu: Keltepe güney doğusunda 13. Alay bölgesinde,

Van Güney Müfrezesi: Sârik’te,

Haydaranlı Bölüğü: 15. Alay karargâhında,

Hasenanlı Bölüğü: Ali Han güney köylerinde,

Şeyh Masum Bölüğü: Raçor-Müskân hattında bulunmaktadır.

Çan Milis Taburu ve Penciyâr Milis Taburu ile Halîlân ve Hoyşinân Bölüğü’nün görev yerleri tesbit edilememiştir.

Sonuç olarak, yurt savunması karşısında gerek cephede, gerekse cephe gerisinde üzerlerine düşen her türlü görevi yerine getiren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki aşiret mensupları, Mondros Mütarekesi’nin imzasından sonra ortaya çıkan Müdafaa-i Hukuk ve Müdafaa-i Yatan gibi cemiyetler içerisinde de yerlerini almışlar; Sivas Kongresi’nden sonra da bu kongrenin aldığı bütün kararlara iştirak ederek Türkiye’nin millî birlik ve bütünlüğü yolunda hizmet etmekten geri kalmamışlardır.

--------------------------------------------------------------------------------

NOT: Bu makale 23 Kasım 1995 Kars’da, 24 Kasım 1995 Iğdır’da düzenlenen “Millî Birlik ve Beraberlik” panelinde sunulmuştur.

1 Bayram KODAMAN. Sultan II. Abdülhamid’in Doğu Anadolu Politikası, İstanbul 1983, s. 94.

2 Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Arşivi, Klasör: 2940, Dosya: 594, Fihrist: 7.

3 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Kafkas Cephesi, 2. Ordu Harekâtı, Genelkurmay Başkanlığı Yayını, Ankara 1978, s. 46.

4 Fevzi ÇAKMAK; Büyük Harpte Şark Cephesi Hareketleri, Genelkurmay Başkanlığı Yayını, Ankara 1936, s. 170.

5 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Kafkas Cephesi, 3. Ordu Harekâtı, Genelkurmay Başkanlığı Yayını, Ankara 1993, s 39.

6 a.g.e.. s. 50-51.

7 a.g.e., s. 81.

8 a.g.e., s. 116.

9 a.g.e., s. 304.

10 Tekin ERER; Kürtçülük Meselesi, İstanbul 1990, s. 23.

11 M. Şerif FIRAT; Doğu illeri Ve Varto Tarihi, Ankara 1983 (5. Baskı), s. 143.

12 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, 3. Ordu Harekâtı, Cilt: I, s. 690.

13 Doğu illeri Ve Varto Tarihi, s. 143.

14 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, 2. Ordu Harekâtı, s. 46.

15 a.g.e., s. 47.

16 a.g.e., s. 50-51.

17 a.g.e.. s. 51.

18 a.g.e., s. 51.

19 a.g.e., s. 51.

20 Ahmet İzzet Paşa; Feryadım, İstanbul 1992, Cilt: 1, s. 256-257.

21 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, 2. Ordu Harekâtı, s. 54.

22 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, 2. Ordu Harekâtı, s. 56-58.

23 ATASE Arşivi, Klasör: 3197, Dosya: 3, Fihrist: 1 -7.

24 ATASE Arşivi, Klasör: 3197, Dosya: 3, Fihrist: 1-43.

25 ATASE Arşivi, Klasör: 3197, Dosya: 3, Fihrist: 1-46.

26 ATASE Arşivi, Klasör: 3197, Dosya: 3, Fihrist: 1-68.

27 ATASE Arşivi, Klasör: 3197, Dosya: 3, Fihrist: 1-76.

28 ATASE Arşivi, Klasör: 3197, Dosya: 3, Fihrist: 1-25.

29 ATASE Arşivi, Klasör: 3197, Dosya: 3, Fihrist: 1-66.

30 ATASE Arşivi, Klasör: 2933, Dosya: 567, Fihrist: 2.

31 ATASE Arşivi, Klasör: 2673, Dosya: 178, Fihrist: 5-1.

32 ATASE Arşivi, Klasör: 2673, Dosya: 178, Fihrist: 5-2.

----------------------

* Ondokuz Mayıs Üniversitesi Amasya Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi -

- ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 36, Cilt: XII, Kasım 1996

KAYNAK:

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=Derg...mp;IcerikNo=715

Soluğunuz mu kesildi, nutkunuz mu tutuldu atıp tutan arkadaslar ?

Okuyun, gerçekleri öğrenin ki, kardeş nasıl olunmuş biline...

Link to post
Sitelerde Paylaş
kurtulus savasının bıtıs tarıhı nedır ılk onu ogren

eger kürtler gercekten ayrılık ısteseydı en kötü zamanınızda ısyan ederdı gelmezdı canakkaleye yada kurtulus savasında yanınızda yer almazdı

bizim istedıgımız sadece haklar

ayrılık bu hakların verılmedıgı zaman gerceklesır ve ısyanlarda ondan sonra baslar

kritik bir dönemde koçgiri isyanını ben mi çıkardım?

gerçi sen de şunu diyebilirsin:

batıdaki meclise işini zora sokan gerici ayaklanmaları kürtler mi çıkardı? :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Peki , bu iddialar dogru mudur..?

Kesinlikle yalandır.. Kurtuluş savaşında 80 bin üzerinde şehit verilmiştir , Resmi rakamlara göre cephede ölen Kürtlerin sayısı yalnızca 600'dür Cumhuriyet'in kurulma aşamasında başlatılan Kürt isyanlarına katılanların sayısı ise bunun 20 katından fazladır..

uteybe yine ırkçı kimliğiyle birşeyler yazıp, kendince kürtlere laf geçirmeye çalışmış ama

ona şöyle bir hatırlatma yapayım..

kurtuluş savaşında resmi kaynaklara göre toplam 9000 vatandaşımız ölmüştür...

oooh 9 bin ne zamandan beri 80 bin oldu bilmiyorum..

ama sanırsam kurtuluş savaşı adı altında bir şeyleri kutsallaştırma çabasından başka bir şey değil....

ayrıca resmi kaynaklara göre 9 bin ölü verilen bir savaş ne kadar kurtuluş savaşı adını hak eder bilmiyorum.ama bunuda kurtuluş savaşı yalanına aldananlar düşünsün ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gavs her konuya maydanoz olmak zorunda değilsin bırakta biraz fikirlerinden mahrum kalalım <_<

ayırdır... gerçeklerin size hatırlatılması seni rahatsız mı ettti

ayrıca bazılarınız hem sosyalist olup aynı zamanda hem milliyetçi ve ırkçı

veya bazılarınız hem ateist olup aynı zamanda hem ırkçı olmayı nasıl beceriyorsunuz şaşıyorum doğrusu

Link to post
Sitelerde Paylaş
ayırdır... gerçeklerin size hatırlatılması seni rahatsız mı ettti

ayrıca bazılarınız hem sosyalist olup aynı zamanda hem milliyetçi ve ırkçı

veya bazılarınız hem ateist olup aynı zamanda hem ırkçı olmayı nasıl beceriyorsunuz şaşıyorum doğrusu

sen beynini bunlara yorma git evrimi çökert :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...