Jump to content

Kendiliginden bir araya geldi... *****


Recommended Posts

  • İleti 46
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

yanı adem havva ya ınanmıyosun öylemı ama müslümansın değılmısın ben öyle anladım

Ben ne yazmak istediğini tam anlayamadım, müslümanmısın değilmisin yazmak istedin diye tahmin ediyorum.

Teiste başka, ateiste başka, müslümana farklı cevap mı verildiğinden , farklı yaklaşılması gerektiginden mi sordunuz?

yoksa benim şahsi inancımı mı merak ettiniz ?

Adem ve havva hikayesi : http://www.koreus.com/video/animateur.html İzlenmesini çoook tavsiye ederim.

Lütfen konuya yönelik ilerliyelim.

Teşekkürler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
..şu kendi kendini kopyalan melokülün nasıl ortaya çıktığını açıklayabilirmi....

..Bilim ne kadar gelişirse gelişsin bunu açıklayacak seviyeye erişebilirmi...

Bilim bunları açıklayacak seviyeye çoktan erişti, hatta o soruyu geçip yeni soruların peşine düştü.

Şöyle ele alırsak,

Sadece şu an rafımda Darwin'in en az 6666 cümlelik değil, 6000 sayfalık yazıları var.

(evet adam sadece insan maymundan gelmiştir dememiştir, hatta bunu hiç dememiştir.)

Kaldı ki daha çok yazdıkları.

Yayınlanmamış yazdıklarını hesap edersek,

Artı bu yazıların altyapısı olan çalışmalarını hesap edersek,

Artı bu yazılarında dayanak gösterdiği başka 6000 sayfalık çalışmaları olan bilim adamlarını hesap edersek,

Darwinin yazdıkları sonrasında konu ile ilgili araştırılmış ve yazılmış nice sayfaları hesap edersek,

bu sorunun yanıtının, teist arkadaşların alıştığı üzere,

"ol dedi oldu" gibi basit olamayacağını da anlayabiliriz sanırım.

Böyle bir yanıtı ya da özeti beklemek mantıklı olmaz.

yani bu kendini kopyalayan molekülün şans eseri olduğunun ileri sürülmesinin ardında, bilimin yeteri kadar kat ettiği yol var.

buradaki "şans eseri oldu", "ol dedi oldu" önermeleri arasında ciddi bir bilimsel altyapı farkı vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilim bunları açıklayacak seviyeye çoktan erişti, hatta o soruyu geçip yeni soruların peşine düştü.

Şöyle ele alırsak,

Sadece şu an rafımda Darwin'in en az 6666 cümlelik değil, 6000 sayfalık yazıları var.

(evet adam sadece insan maymundan gelmiştir dememiştir, hatta bunu hiç dememiştir.)

Kaldı ki daha çok yazdıkları.

Yayınlanmamış yazdıklarını hesap edersek,

Artı bu yazıların altyapısı olan çalışmalarını hesap edersek,

Artı bu yazılarında dayanak gösterdiği başka 6000 sayfalık çalışmaları olan bilim adamlarını hesap edersek,

Darwinin yazdıkları sonrasında konu ile ilgili araştırılmış ve yazılmış nice sayfaları hesap edersek,

bu sorunun yanıtının, teist arkadaşların alıştığı üzere,

"ol dedi oldu" gibi basit olamayacağını da anlayabiliriz sanırım.

Böyle bir yanıtı ya da özeti beklemek mantıklı olmaz.

yani bu kendini kopyalayan molekülün şans eseri olduğunun ileri sürülmesinin ardında, bilimin yeteri kadar kat ettiği yol var.

buradaki "şans eseri oldu", "ol dedi oldu" önermeleri arasında ciddi bir bilimsel altyapı farkı vardır.

Efenim arkadaş orda molekülün nasıl ortaya çıktığının açıklanması demiş, iyi idrak edebildinizmi?

Lütfen arkadaşın mesajını okuyunuz.

Rica ederim konu üstünde kalalım. ( Biraz gökçek gibi oluyor ama )

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konudan uzaklaştığımı sanmıyorum.

ilk molekülün oluşmasının basit ve kolay bir açıklaması yok.

yüzlerce araştırma ve deney,

binlerce sayfa,

onlarca yanlışlanmış hipotez var.

kolay anlaşılır bir özetinin olmaması,

bilimin bu konuya yanıtının olmamasından değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mamut bilim ilerledikçe dinlerde ki söylemlerde değişmiştir..

Bilim yaratıcı var mı yok mu bunun derdinde değildir..

Ama yaratıcı bilimin derdindedir..

Zira her yeni bir buluşta bu yaratıcının sınırları daralmaktadır..

Yaratıcı bilinmezliklerde vardır..

Bilimin şu anda bazı sorulara cevap verememesi o konuyu bilinmez kılmakla beraber hemen o boşluğa Tanrı fikrini tıkıştırma eğilimide yoktur.. O boşluğa Tanrıyı sokuşturan ihtiyacı olanlardır..

Çok değil paratoner icat edildiğinde çoğu dindar buna karşı çıktı..

Zira dini kitaplarda yıldırımlar Tanrının gazabıydı...

Yine aynı şekilde doğal felaketlerde Tanrının bir gazabıydı..

6 günde yaratılış masalı madara bir hal aldı..

Ama bilim gerçeği bulana kadar bunlar hep Tanrı fikri ile destek buluyordu...

Link to post
Sitelerde Paylaş
üniversite yıllarımda ankara emekte bir nur evine gitmiştim.orda bu hikayeyi dinlemiştim.gördümki vaktim boşa harcanıyor.bi daa gitmedim.

Üni. zamanında mekan belirttiğin cemaatin evi, kalabalık bir istişare sırasında mekanda şeytanın sol eli ile yiyip içtiği soylendi, bende dayanamarayak daldım lafın ortasına "Şeytan bir melekdir, ve zaruri ihtiyaçları yoktur" dedim. İçerdekiler apışıp kaldı, bkz. ciddi ciddi bu konuda yazıları mevcuttur.

Zaten bunlar ile tartışmanın tadına ilk o zaman varmıştım. Netice belli kitle bana düşman oldu, içlerinde üni.'den öğr. görv. hocalarımda vardı.

arkadaş yazınca bende bi anımı yazayım dedim.

Sevgiyle kalınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mamut,

Şimdi, geldiğimiz yere bakalım.

Başlıkta sorduğun soruyu sormuyorsun artık. Çünkü karmaşık yapıların her zaman son halleriyle bir anda ortaya çıkmayabileceğini, sandal ve Boeing uçağı örneğinin ortaya çıkış şekli olarak canlılara uymadığını, çünkü birinin kendi benzerini üretemez, birinin ise üretebilir yapılar olduğunu, dolayısıyla günümüzde karşılaştığımız kompleks yapıların zaman içinde, kendilerinden önce gelen durum ve koşullara dayalı olarak açıklanabileceğini, asıl açıklanması gerekenin başlangıç koşulları olduğunu kabul ediyorsun şu anda.

Dolayısıyla, başlık yazısında dile getirdiğin argüman güme gitti.

Tartışmanın ekseni kaydı. Hem de o kadar kaydı ki, bu aslınada başka bir başlığın, başka bir tartışmanın konusu haline geldi.

Bu dikkat etmeni istediğim birinci husus.

Dikkat etmeni istediğim ikinci husus ise, ortada sadece bilimin canlılığı nasıl açıkladığı konusundan daha öte, onu aşan bir problemin olduğu.

Yani ben sana burada kendi kendini kopyalayabilen moleküllerle ilgili bilimsel açıklamalar yapsam, bu konuya yıllarını verip doktora tezi hazırlamış insanların binlerce sayfalık çalışmalarından özetler sunsam, MIT üniversitesinde kendi kendini kopyalayabilen bazı molekül türlerinin yapay olarak üretildiğini anlatsam, mevcut tek çalışmanın bu olmadığını, pek çok başka yerde, pek çok başka bilim adamının bu konuda büyük gelişmeler kaydettiğini anlatsam acaba bunların senin üzerinde etkisi ne olur?

Herşeyden önce, bu derece yoğun ve üst düzey teknik bilgi içeren yayınları ve içeriklerini anlayabilir misin? Zaten, asıl merak ettiğin bu mudur?

Yani merak ettiğin bu işin teknik ayrıntıları mıdır, yoksa teorik olarak olabilirliği midir?

Bilim adamları her ayrıntısını henüz çözememiş olsa, fakat doğru yolda olduklarını, en azından işin prensibini ve karmaşık moleküllerin ortaya çıkışına yol açan mekanizmaları anlamış olduklarını, dolayısıyla bu işin seni ilgilendiren kısmının, yani teorik olarak olabilirliğinin aslında tartışma konusu olmadığını anlatsam, bu bilgiyi acaba nasıl karşılarsın?

Yoksa teknik ayrıntıları anlamadan bu işin olabilirliğine ikna olmayacağını mı söyleyeceksin o durumda?

O zaman ben de sana sorarım, Einstein'ın relativite kuramının ayrıntılarını anlıyor musun? Denklemlerini biliyor musun?

Peki bunları bilmiyorsan, neden bu teoriye de aynı önyargı ile yaklaşmıyorsun?

Meselenin sadece Einstein'ın kuramında senin yetiştiğin toplumun dinine aykırı bir yön olmaması olduğunu, bu yüzden bu konuya bir direnç göstermediğini, diğer konuda ise sorunun bilimsel açıklamalar değil, senin eşit derecede anlamadığın o açıklamalara karşı bu kez zihinsel bir direnç göstermen olduğunu, dolayısıyla sorunun bilim değil, inançlar olduğunu, yani onların bilimle çelişip çelişmemesi olduğunu bilmem ne kadar görüyorsun.

Mantık ve felsefe kitaplarında sözü edilen bir düşünce yanlışı vardır, adına ingilizce "argument from ignorance" (yani cehaletten argüman) denir. Anlamı da bir şeyin nasıl olduğu bilinmiyorsa, ya da sözkonusu kişi bilmiyorsa, o şeyin olamayacağına kanaat getirmektir. Bu bir düşünce yanlışıdır, çünkü bir şeyin olup olmayacağı, bunu senin veya benim anlayıp anlamadığımız ile ilgili değildir.

Eski zamanlarda insanlar yağmurun nasıl yağdığını da bilmiyordu. Aynı mantığı o zaman uygularsan, o zamanın sana benzer kişisi, yağmurun nasıl yağdığı meçhul, dolayısıyla bu benim dinimin Tanrı'sının, ya da kutsal ruh, peri ,cin, vs' nin sebep olduğu birşeydir demiş olurdu.

Bilimin tüm tarihi düşünüldüğünde açıkladığı şey bir ya da iki değildir. Bilim sürekli eskiden bilinmez olan olayları, süreçleri mekanizmaları bilinir hale getirmiştir.

Canlılığın nasıl oluştuğu konusu da, her ayrıntısı henüz çözülmemiş olmasına rağmen, en azından teorik olarak, mekanizmasının ve altında yatan temel sürecin anlaşılması anlamında, yani bizim bu tartışmada ilgilendiğimiz anlamda anlaşılmış bir konudur.

Çünkü bizim ilgilendiğimiz konu, sınırları çizili ve kendini kopyalayabilen bir molekülün oluşumunun, doğa yasaları ve doğal süreçlerle mümkün olup olmadığıdır. Eğer bu mümkünse, nasıl mümkün olduğu bir ayrıntıdır. Senin de benim de eğer mesleğimiz gerektirmiyorsa, ayrıntılarına girmemiz gereksiz olan bir konudur.

Hem, eğer sorun Tanrı'yı bilgi sınırımızın hemen ötesine koymaksa, Tanrı'yı ötesine koyduğumuz sınır tarih boyunca sürekli eski sınıra göre ilerlediğinden, bu bakış açısı ve Tanrı'ya bu şekilde ulaşma anlayışı, güvenilirliğini çoktan kaybetmiş bir anlayış değil midir? Birinci adımı, ya da ikinci adımı anlayabilirim. Ama milyonuncu ve milyarıncı adımda bile "bak, hala açıklayamadığımız şeyler var, demek ki Tanrı var, Tanrı'ya gereksinim var" demek ne derece ikna edicidir?

Anlayış bu olduğu sürece, bahsedilen Tanrı'ya olan inancın bilinmeyenler sürdükçe sürekli devam edeceği, fakat bunun hiçbir şeyi açıklamadığı belli değil midir?

Hem Tanrı nasıl bir açıklamadır? 'Tanrı yaptı' demenin ya da 'Ol dedi, oldu' demenin bilmiyorum demekten ne farkı vardır? Neden bilim eğer birşeyi açıklamakta zorlanıyorsa, bu Tanrı inancının bir zaferi gibi algılanıyor? Tanrı neyi açıklamış ki zafer naraları atılıyor?

Tanrı olsa olsa entellektüel alanda kovula kovula artık neredeyse tamamen entellektüel alanın dışına atılmıştır. Geriye Tanrı inancını mazur gösterecek duygusal faktörler ('kalp gözü', vs)'den başka birşey kalmamıştır.

Buna rağmen bu argümanlar, nasıl sürekli sanki birşeyleri açıklıyorlar veya kanıtlıyorlarmış gibi sürekli getirilebiliyor, anlaşılır gibi değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Marcos,

Bu konunun iki yönü var. Birincisi kendi kendini kopyalayan moleküllerin ortaya çıkışı,

diğeri ise yarı geçirgen bir zarın oluşup, bu moleküllerin dış dünyadan izole hale gelmesi.

İngilizcen varsa, aşağıdaki bazı linklerden en azından bu kendi kendini kopyalayabilen

moleküllerle ilgili bazı bilgiler edinebilirsin.

http://w3.mit.edu/newsoffice/tt/1990/may09/23124.html

http://www.sq3.org.uk/papers/evselfreps.pdf

http://www.astroscu.unam.mx/~angel/tsb/Rebek.htm

http://www.positiveatheism.org/crt/ghadiri.htm

Yarı geçirgen zar ve proto hücrelerin oluşumuna ise portaldaki şu yazıda yıllar önce

değinmiştim:

http://portal.ateizm2.org/modules.php?name...icle&sid=43

Malesef şu aşamada daha fazla yardımcı olamıyorum bu konuda. Çok çok geniş ve ayrıntılı

teknik bilgi gerektiren bir konu.

Fakat mamut'a da anlattığımı gibi, bizim bu forumda ilgilendiğimiz anlamda asıl soru

bu işin nasıl olduğu değil, teorik olarak olabilirliği. Nasıl olduğu bir teknik ayrıntı.

Ki hiçbirinizin o ayrıntıları merak ettiğini zannetmiyorum. Önemli olan mevcut doğa

yasalarının, belli bazı koşullarda (örneğin okyanusların dibindeki 'vent'lerde, veya

karada sıcak su kaynaklarının bulunduğu ortamlarda, ya da sahilde, vs) atmosterdeki, topraktaki

ve denizdeki malzemeleri ve güneş ışığını ya da sıcak sudaki kinetik ya da ısı

enerjisini kullanarak kimyasal tepkimelere yol açıp açmayacağı, ve bu sürecin teorik

olarak kimyasal moleküllerin polimerleşmesine ve kompleksleşmesine sebep olup olmayacağıdır

ki bunun da cevabı evettir.

Yani asıl merak ettiğiniz konu aslında cevaplanmış bir konudur. Ayrıntıları ise bilim

adamlarının hala uğraştığı bir mesele.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne Çin, Ne Hindistan, Ne seyyareler. Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…

En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.. Birbirini anlamayan.

Efendim, yukarıda can yücel'in ifade ettiği gibidir durum. Lütfen konuyu uzatmayalım, ya ben anlatamamışımdır, ya siz anlayamadınız, ben daha çok anlatamadığımdan kaynaklandığını söyleyeceğim, çünki sizleri kırmak gibi bir niyetim yok.

Bu molekül açıklaması marcos'içindir.

Benim işaret ettiğim ile alakalı olan çok daha derinlerdedir. Benim derdim bir molekül değil, bir hipotez değil. Daha derin.

Örn. Çocuk>Anne>sperm>............tersiyer>....permiyen>....kambiryen>........molekül>..................> ?

Çok derin....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mamut,

Yani ne?

Derin olan sorun nedir?

İlk nedene mi takılıyorsun?

Yani şimdi de bu moleküllerin doğa yasaları ile açıklanabileceğine ikna olduğunu, ama o doğa yasalarının nasıl meydana geldiğini, evrenin nasıl başladığını ve neden böyle olduğunu mu soruyorsun?

Herşeyin kesin sebebini bilsek ne kadar güzel olurdu değil mi?

Ama bilmen gereken şey, her zaman bir sınırın ve bilinmeyenlerin olacağı. Bütün mesele, bu durumu nasıl karşılamamız gerektiğini anlayıp, durup dururken sırf bu sebepten dolayı doğaüstü ve delilsiz spekülasyonlara atlamanın anlamsızlığını görmek.

İlk sebebe kadar gitmek mi derdin?

İlk sebebin de sebebi Tanrı'dır mı diyorsun?

Peki Tanrı'nın sebebi nedir?

Tanrı sebepsiz olabiliyorsa veya kendi kendisinin sebebi olabiliyorsa o zaman evrene niye sebep arıyorsun?

Eğer evrene sebep aramak geçerli bir mantık yürütme ise, o zaman Tanrı'ya niye sebep aramıyorsun?

Tanrı'nın burada yapay bir açıklama olduğunu, aslında birşey açıklamadığını görmüyor musun?

Bilinmeyen her iki durumda da var. Her zaman da olacak.

Bütün mesele, biz bunu olgun bireyler gibi kabullenip, bu işi yavaş fakat emin adımlarla ilerleyen bilime mi bırakacağız, yoksa kendimizi kandırdığımızı bile bile, sırf açıklama yapıyormuş gibi görünmek için Tanrı'ya mı sığınacağız?

Link to post
Sitelerde Paylaş
gönderildi (düzenlendi)
Mamut,

Yani ne?

Derin olan sorun nedir?

İlk nedene mi takılıyorsun?

Yani şimdi de bu moleküllerin doğa yasaları ile açıklanabileceğine ikna olduğunu, ama o doğa yasalarının nasıl meydana geldiğini, evrenin nasıl başladığını ve neden böyle olduğunu mu soruyorsun?

Herşeyin kesin sebebini bilsek ne kadar güzel olurdu değil mi?

Ama bilmen gereken şey, her zaman bir sınırın ve bilinmeyenlerin olacağı. Bütün mesele, bu durumu nasıl karşılamamız gerektiğini anlayıp, durup dururken sırf bu sebepten dolayı doğaüstü ve delilsiz spekülasyonlara atlamanın anlamsızlığını görmek.

İlk sebebe kadar gitmek mi derdin?

İlk sebebin de sebebi Tanrı'dır mı diyorsun?

Peki Tanrı'nın sebebi nedir?

Tanrı sebepsiz olabiliyorsa veya kendi kendisinin sebebi olabiliyorsa o zaman evrene niye sebep arıyorsun?

Eğer evrene sebep aramak geçerli bir mantık yürütme ise, o zaman Tanrı'ya niye sebep aramıyorsun?

Tanrı'nın burada yapay bir açıklama olduğunu, aslında birşey açıklamadığını görmüyor musun?

Bilinmeyen her iki durumda da var. Her zaman da olacak.

Bütün mesele, biz bunu olgun bireyler gibi kabullenip, bu işi yavaş fakat emin adımlarla ilerleyen bilime mi bırakacağız, yoksa kendimizi kandırdığımızı bile bile, sırf açıklama yapıyormuş gibi görünmek için Tanrı'ya mı sığınacağız?

o ilk neden dediğin şey ( hangi unsur ise ) senin,benim,o molekülün,bu sanal alemin yaratıcısı oluyor. ( Oluşmasına sebep olan )

Kimilerinin söylediği ilah, allah,Tanrı,Tengri,God... gibi değil yani.

İşte o ilk'in olduğu kesin benim için, benim ne bir din ne bir felsefe umrumda. Ne kadar ileri uçulursa uçulsun bu gerçek asla değişmiyor. Ortada olan bir gerçeklik üzerine.

Ispatlanmamış olması olmuyor olması anlamına gelmiyor.

Benim bir inancım yok onuda ekliyeyim. Halen merakta kalanlar var.

Sadece ilk diye birşeyin varlığını kabul ediyorum, burda anlaşılmayan bir kısım varmı sayın mantık ?

( oluşuma sebep olan ) = Yaratan

tarihinde Mamut tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Yerçekimi kendiliğinden mi oluştu ? Ben burayı kendime çekeyim, sexy olayım herşeyi kendime çekeyim mi dedi ?

Hangi bilinç ile yer çekimi var, yer çekimini açıklayabilirsin, ama yer çekiminin ne için oluştugunu açıklayamazsın.

Açıklayabilir misin lütfen, aydınlat bizi.

Teist arkadaşın "Varlıkların belli özelliklere sahip olmasının nedenleri en detaylı şekilde açıklanmazsa bunlara sebep olan bir bilinç vardır" dayatmasını meşru görüyorsanız haksızlık ediyorsunuz.

Kel alâka.

tarihinde bayşapka tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Mamut,

O ilk neden dediğin şeyin nedenini açıklayamadığın sürece ortada bir açıklama yoktur. Bunu neyle açıklarsan açıkla, onun da açıklaması gerekeceğinden, sonsuza kadar giden nedenler zincirinden kurtulamazsın. Bunun birbaşka olası çıkış yolu da kendi üzerine kapanan bir nedenler zinciri. Fakat öyle ya da öbür türlü, olay bir yerde bitmiyor, nedenler zinciri sürekli devam ediyor.

Ayrıca, bahsettiğin gibi bir ilk sebepten bahsedilebilse bile, yani öyle birşey olsa bile bunun nasıl birşey olduğu belli değil. Senin dediğin anlamda alırsak bu nedeni, ne akıllı olduğunu zorunlu olarak söyleyebiliriz bunun, ne neye benzediğini, ne de tek olup olmadığını. Belki sanal bir kör parçacıktır ilk neden. İlk neden dediğin şey, olabilse bile, milyon şeyden biri olabilir. Ortada net bir hipotez yok. Bırak hipotezi, net bir açıklama girişimi bile yok. Milyon olasılık içinde kaybolan, bulanık bir fikir var sadece. Tek dediğin 'evrenin bir sebebi olması gerekir'.

'Evrenin sebebi olması gerekir' den çıkıp, ne bu sebebe Tanrı ya da başka birşey diyebilirsin, ne de açıklama yapmış edasına kapılabilirsin.

Aslında hiçbir şey söylemiyorsun bunu diyerek. Ama söylediğini zannediyorsun.

Bu dediklerimi iyi düşün. Deizmin mentalitesindeki temel problemlerden birini açıklıyorum burada kısaca. (Tabi deizmle o kadar derdim yok aslında. Deizmi elbette teizme tercih ederim).

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mamut yanlışınız ahada şurada:

Evet, ben nehrin kenarına gelince, oradan selin getirdiği kütükler kendi kendine bir sandal ve bir köprü oluverdiler..

Buyur, bana bunun neden olamayacağını bir anlat, hadi bekliyoruz..

Link to post
Sitelerde Paylaş
???

Sevgili mantık o zaman sizden canlılığın ortaya çıkmasını anlatmanızı istiyoruz.

Zor bir soru değil sorduğum

sadece kendi kendini kopyalayabilen bir molekülün bir kez ortaya çıkmasını bir anlatın

Bana yeter de artar bile.

"Biz de gökten çift çift canlı indiren zembilin özelliklerinin açıklanmasını istiyoruz" desek mesela, ne cevap verirsiniz?

"Allah" adlı ne idüğü belirsiz ve kara çarşafı pek bir seven, meydanlarda insan taşlatan bir Arap tanrısı tarafından yapıldı her şey" denilince, sorun sizin nezdinizde çözülmüş oluyor mu?

"Bilimin bu konuda verilmiş bir çok yanıtı ve yapılmış gözlemi vardır; araştırma ve gözlemler devam etmektedir" cevabı sizi şimdilik tatmin etmelidir...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Mamut,

O ilk neden dediğin şeyin nedenini açıklayamadığın sürece ortada bir açıklama yoktur. Bunu neyle açıklarsan açıkla, onun da açıklaması gerekeceğinden, sonsuza kadar giden nedenler zincirinden kurtulamazsın. Bunun birbaşka olası çıkış yolu da kendi üzerine kapanan bir nedenler zinciri. Fakat öyle ya da öbür türlü, olay bir yerde bitmiyor, nedenler zinciri sürekli devam ediyor.

Ayrıca, bahsettiğin gibi bir ilk sebepten bahsedilebilse bile, yani öyle birşey olsa bile bunun nasıl birşey olduğu belli değil. Senin dediğin anlamda alırsak bu nedeni, ne akıllı olduğunu zorunlu olarak söyleyebiliriz bunun, ne neye benzediğini, ne de tek olup olmadığını. Belki sanal bir kör parçacıktır ilk neden. İlk neden dediğin şey, olabilse bile, milyon şeyden biri olabilir. Ortada net bir hipotez yok. Bırak hipotezi, net bir açıklama girişimi bile yok. Milyon olasılık içinde kaybolan, bulanık bir fikir var sadece. Tek dediğin 'evrenin bir sebebi olması gerekir'.

'Evrenin sebebi olması gerekir' den çıkıp, ne bu sebebe Tanrı ya da başka birşey diyebilirsin, ne de açıklama yapmış edasına kapılabilirsin.

Aslında hiçbir şey söylemiyorsun bunu diyerek. Ama söylediğini zannediyorsun.

Bu dediklerimi iyi düşün. Deizmin mentalitesindeki temel problemlerden birini açıklıyorum burada kısaca. (Tabi deizmle o kadar derdim yok aslında. Deizmi elbette teizme tercih ederim).

Kuantum dünyası "sebepsiz" veya önceden öngörülemeyen olaylarla doludur... Newton fiziği ile düşünmek yanıltıcı olabilir...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...