Jump to content

Dersim İsyanı ve Nur Talebeleri


Recommended Posts

Soğuk gecenin sessizliğini yaşlı adamın dudağından dökülen sesler bozdu. Metin gözlerle getirildiği meydanı süzen yaşlı adam meçhul varlıklara hitap ediyor gibiydi; "Evladı Kerbelayıh. Bihatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir." Sonra yüzünü alelacele kurulmuş darağaçlarına döndü. Görevlilerin arasında geldiği idam sehpasının altında büyük bir soğukkanlılıkla yağlı ilmiğin boynuna geçirilmesini bekledi. Cellâdına fırsat vermeden ayaklarının altındaki alçak iskemleyi tekmeledi. Artık çektiği tüm sıkıntılar sona ermiş, ruhu huzura kavuşmuştu.

Şimdi bile okuduğumuz tanıklıklarda içimizi acıtan bu manzara Elazığ'da yaşandı. Takvim yaprakları 15 Kasım 1937'yi gösteriyordu. İdam edilen kişi Dersim İsyan ı'nın liderlerinden Seyid Rıza'ydı. Seyid Rıza ile birlikte içlerinde oğlunun da bulunduğu pek çok kişi idam edilmişti. 347 aileye mensup 3 bin 470 kişi Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Balıkesir, Manisa, İzmir gibi illere sürülmüştü. Dersim bu yaşananlardan sonra sessizliğe bürünmüştü. Adı da çıkartılan bir kanunla zaten çoktan Tunceli olmuştu.

Resmi kaynaklara göre öyle. Ancak tanıklar hiç de öyle söylemiyor. Bu tanıklar içerisinde hiç şüphesiz en ilgi çekici olanı Hulusi Yahyagil. Yahyagil, emekli albaydı ve Said-i Nursi'nin en yakın öğrencisiydi. Hayatında ancak sekiz defa görüşebildiği Nursi'ye müthiş saygısı vardı. Öyle ki sorduğu sorular ve yazdığı mektuplar, Nursi'nin en önemli eserleri arasında sayılan Mektubat'ın oluşmasını sağladı. İşte Yahyagil, yarbaylığı döneminde Dersim'de isyanı bastırmakla görevli bir birlikte komutanlık yapıyordu. Yaşadıklarını "Son Şahidler-B ediüzzaman Said-i Nursi'yi Anlatıyor" serisinin ilk cildinde araştırmacı Necmeddin Şahiner'e anlattı. Önce Yahyagil'in Şahiner'e anlattıklarına bakalım, ardından da Nursi'nin Yahyagil'e yazdıklarına...

İmha edin dediler...

Necmeddin Şahiner, Hulusi Yahyagil'e Said-i Nursi ile ilgili hatıralarını dinlemek üzere gitmişti. Yahyagil, Nursi ile ilişkisini anlatırken söz dönüp dolaşıp Dersim'e, Dersim İsyanı'na gelmişti...

Said-i Nursi o sırada Kastamonu'da sürgündeydi. Nursi, Şeyh Said İsyanı'nın ardından Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki pek çok isimle birlikte batı illerine sürgüne gönderilmişti. Önce Isparta'nın Barla nahiyesine, oradan da Isparta'ya sürülmüştü. Barla'da 10 yıla yakın kalmıştı. Isparta'da ise kısa bir süre kaldıktan sonra öğrencileriyle birlikte tutuklu yargılanmak üzere Eskişehir'e götürüldü. idamla yargılandı ve beraat etti. Ancak beraat etmesi hiçbir ş eyi değiştirmedi. Yine sürgün edildi.

Bu defa sürgün yurdu Kastamonu'ydu. Yahyagil, Said-i Nursi'yi Barla'da ziyaret etmişti. Nursi bu ziyaretten çok hoşnut kalmıştı. Yahyagil'le bu tarihten sonra bağlantısı hiç kopmadı. Yahyagil, Nursi'yi sık sık ziyaret edemiyordu ama ikili el altından sürekli haberleşiyordu. işte Nursi'nin Kastamonu'ya sürgün edildiği dönemde Yahyagil de Elazığ'da görev yapıyordu. Gelen emre göre de taburuyla birlikte Dersim İsyanı'nı bastıracak birliklerin arasında yer alacaktı; "Ben Elaziz (Elazığ)'de tabur komutanlığı yapıyordum. 1938 Dersim İsyanı'nın sebep olduğu facia hadisesi neticelenmek üzere idi. Bizi de Dersim İsyanı'nı önlemeye ve bastırmaya memur ettiler, isyan dedikleri şey de, bazı dağ köylerinin o yıl vergi vermeme meselesi idi. Aslında hadise basitti. Fakat nedense onu büyüttüler ve umumileştirdiler." Çok basit önlemlerle, belki hiç can kaybı yaşanmadan çöz ülecek bir olay kısa sürede bölgeyi etkisi altına aldı. Dersim yani Tunceli ve çevresi alev alev yanıyordu. Yahyagil'e göre bu sırada gelen emir netti: "Bize verilen emir: Dersim ahalisini külliyen imha emri idi. Canlı tek bir insan bırakılmayacak... genç-ihtiyar, suçlu-suçsuz, çoluk-çocuk, kadın-erkek ne varsa hepsini imha...

Ben kıta komutanı idim. En çetin ve zor vazifeyi de bize vermişlerdi. 'Sen piyadesin, seni topla da takviye etmek gerekir' dediler. Çok mahzun ve mustarip idim. Neticede vuku bulacak haksız zulüm ve gadirleri düşünüyordum. Aynı zamanda iki tane çıkılmaz hissin ortasında kalmıştım: Birincisi: Askerlikte emre mutlaka itaat, ikincisi: Göre göre bildiğim, olacak olan zulümlerden kaçmak, o ortamda istifa etmek, belki b aşka manalar verilmek endişesi..."

Hulusi Yahyagil bu ruh haleti içerisinde ne yapacağını bilemezken eline bir mektup ulaşır. Emir erinin koşa koşa getirdiği mektup Said-i Nursi'den gelmekteydi. Nursi sürekli takip edildiği için mektubu direkt Yahyagil'e göndermek yerine Kastamonu'dan Isparta'daki bir arkadaşına ulaştırmıştı. Yine aynı mektup buradan da Nevşehir-Ürgüp'te bulunan Abdülmecid Ünlükula gönderildi. Ünlükul, Said-i Nursi'nin küçük kardeşiydi ve Ürgüp'te müftülük yapıyordu. Mektubun üçüncü ve son durağı Hulusi Yahyagil olacaktı. Mektupta Nursi, talebesine öğütlerde bulunur. Nur talebelerine Allah'ın yardım edeceğini, sabırlı ve metin olmasını tavsiye eder. Yahyagil'in bir sıkıntısının olduğunu ve bunu hissettiğini ama dünyada karşılaşılan zorlukların gelip geçici olduğunu anlatır mektubunda Said-i Nursi.

Diri diri yaktılar

Yahyagil, bu ilginç mektubu aldıktan so nra, istifa fikrinden tamamen vazgeçer. Birliğinin başında "Te'dip ve tecziye" harekâtına katılır. Olayın devamını yine onun satırlarından okuyalım;

"Mektup bana büyük bir teselli verdi, nefes aldım. İsyan bölgesine vardık.

Çok uzak mesafelerden birbirimize tek-tük birkaç mermi attıksa da, hiç kimseye bir şey olmadı. Kimsenin burnu kanamadı. Döndük dolaştık, kimseyi bulamadık. Bölgeyi terk etmiş, mağaralara çekilmişlerdi. Allah yardımımıza yetişti. Elimizi kirletmeden ve kana bulaştırmadan kurtardı ve muhafaza etti."

Nursi'nin duaları kabul olmuş olacak ki Yahyagil'in korktuğu başına gelmemişti. Ancak herkes Yahyagil kadar şanslı değildi. Yahyagil'in hatıralarını anlattığı bir başka isim Abdülkadir Badıllı, "Bediüzzaman Said-i Nursi, Mufassal Tarihçe-i Hayatı" isimli eserinde bir başka tanıklığa daha yer veriyor. Badıllı, Necmeddin Şahiner'in anlattığı hatıraları d oğrulattıktan sonra bir başka "Nur Talebesi" Malatyalı emekli Yüzbaşı Şevki Bey'in söylediklerini naklediyor. Biz de Said-i Nursi'yi anlatan en geniş biyografik araştırma olan bu kitabın 1134. sayfasından alıntılayalım:

"Dersim İsyanı'nda isyan eden bazı insanlarla askerler harp ederken, isyancılar yavaş yavaş çekilip dağın zirvesine doğru gitmişler. Bizim askerler onlara ulaşamıyor ve bir şey yapamıyorlardı. Bu defa herhalde gelen emirler mucibince, Hulusi Bey'e de verilen emir gibi, geri dönüp masum çoluk-çocuk, ihtiyar demeden katletmeye başlamışlar. Hatta hınçlarını alamayarak, bazı taburlar topladıkları çoluk-çocuk, kadın ihtiyar, bigünah masumları büyük avlulu surlu bir evin içine doldurmuşlar ve birçok teneke gazyağı döküp bunları ateşe vermişlerdi. Bu ateş içinde yükselen feryatlar ve çığlıklar ortasından, bir kadın kucağındaki bebeğini ateşte yanmaması için surun üstünden dı şarıya fırlatmış. Fakat bir yüzbaşı o bebeği süngüleyerek, süngü ile tekrar surun üstünden ateşin ortasına atmıştı. Gözümle gördüm."

Kitabın yazarı Abdülkadir Badıllı, dipnotta anlattığı bu acı hatıranın yanına, bu olayın Necip Fazıl Kısakürek'in çıkardığı Büyük Doğu dergisinde 1951 yılında yayımlandığını da belirtmiş. "Nur Talebeleri" ve "Dersim İsyanı" bir arada düşünülmesi zor iki cümle. Ancak yakın tarihin içinden çıkıp gelen tanıklıklar toplumun farklı katmanlarını" ortak bellekte buluşturuyor... (Aktüel dergisi-Tuncay Opçin)

04.Aralık.2008 12:56:37

Bunların bu fıkralarına karşı hapse giren nurun bir kısım talebeleri böyle cevap veriyorlar:

1938 senesinde Dersim faciası ki Doğu Mecmuasının 17. sayısında "Doğu Faciası" serlevhasıyla bu vakıanın tam tamına aynı yazılı ki; dünyada hiç vuku bulmamış öyle bir zındıklık, münafıklÄ ±k ve vatan ve millete hadsiz bir düşmanlık olduğunu kat'i ispat ediyor. Elbette öyle fevkalade cani canavar memurlara bin defa zındık, gizli komünist, dinsiz demekle suç olmak, bilakis tastik ile taktir ile mukabele lazım.

...

Yine o cevabı veren Nur şakirtlerinden Abdurrezzak namında birisi diyor ki: İşte o davanın doğruluğuna delalet eden yüz emareden tek bir emaresi 1938 deki Dersim faciasında binler masumları, ihtiyar kadınları hem öldürüp hem ateşe atmak ve bir isyan tevehhümü ve ihtimali yüzünden yaktırması Beşinci Şua'nın o hükmünü kat'i hakikat olarak gözlerine sokuyor.

Üstadın Dokuzuncusu: Çok mühimdir. Fakat bizi mahkûm edenlerin, Risale-i Nur'u mütalâalarının hatırı için, onları kızdırmamak fikriyle yazmadım.

Onuncusu: Kuvvetli ve ehemmiyetlidir. Fakat yine onları küstürmemek niyetiyle şimdilik yazmadım.

deyip yazmadığı 9. ve 10. maddesinden..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 95
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

bu nurcular değilmi atatürke deccal diyip TC ye küfür devleti diyen

olması gereken olmuş

az bile

bu ulkede muhammed bedevisinin kuralları değil aklın sağduyunun kuralları gecer bunu kalın kafanıza sokun artık

'gizli komünist'

her komunist dinsizmi olmak zorunda bir sürü müslüman komunist var

tarihinde Metalurjist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> 1938 deki Dersim faciasında binler masumları, ihtiyar kadınları hem öldürüp hem ateşe atmak ve bir isyan tevehhümü ve ihtimali yüzünden yaktırması

Kimmiş bunlar?

Said Nursinin talebelerine bir kısmının diri diri yaktırıp küllerinden, kalanlarında diri diri deşerek çıkardığı yağlarından sabun yaparak satıp kendine han ve hamam aldığı onbinlerce Türk'ün yanında bunun esamesi ne ola ki?

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> 1938 deki Dersim faciasında binler masumları, ihtiyar kadınları hem öldürüp hem ateşe atmak ve bir isyan tevehhümü ve ihtimali yüzünden yaktırması

Kimmiş bunlar?

Said Nursinin talebelerine bir kısmının diri diri yaktırıp küllerinden, kalanlarında diri diri deşerek çıkardığı yağlarından sabun yaparak satıp kendine han ve hamam aldığı onbinlerce Türk'ün yanında bunun esamesi ne ola ki?

Kimmiş bunlar?

Okumadın dimi

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> 1938 deki Dersim faciasında binler masumları, ihtiyar kadınları hem öldürüp hem ateşe atmak ve bir isyan tevehhümü ve ihtimali yüzünden yaktırması

Kimmiş bunlar?

Said Nursinin talebelerine bir kısmının diri diri yaktırıp küllerinden, kalanlarında diri diri deşerek çıkardığı yağlarından sabun yaparak satıp kendine han ve hamam aldığı onbinlerce Türk'ün yanında bunun esamesi ne ola ki?

Bu son postun için sana maalesef katılamayacağım anibal... Çünkü böyle bir olay yok...

Şu andaki İslamcıların nasıl haksız zenginleştiklerini, han hamam sahibi olduklarını yakınen izliyor ve tarihe tanıklık ediyoruz ama aynı durum Said Nursi için geçerli değildir... Ömrünün çoğu hapiste geçmiş, hiç evlenmemiş, çoluk çocuk sahibi olmamış, malı mülkü olmayan ve hiç sakınmadan, açıkça şeriatı savunan bir dava adamıdır... Günümüze kadar uzanan fikirleri ile bir sürü taraftar bulmasının altında da bu samimiyet yatar...

Bir insanın fikirleri ile savaşacaksak ve başarılı olacaksak hareket noktamız da doğru olmalı diye düşünerek bu postu yazdım; kusura bakma...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu son postun için sana maalesef katılamayacapım anibal... Çünkü böyle bir olay yok...

Şu andaki İslamcıların nasıl haksız zenginleştiklerini, han hamam sahibi olduklarını yakınen izliyor ve tarihe tanıklık ediyoruz ama aynı durum Said Nursi için geçerli değildir... Ömrünün çoğu hapiste geçmiş, hiç evlenmemiş, çoluk çocuk sahibi olmamış, malı mülkü olmayan ve hiç sakınmadan, açıkça şeriatı savunan bir dava adamıdır... Günümüze kadar uzanan fikirleri ile bir sürü taraftar bulmasının altında da bu samimiyet yatar...

Bir insanın fikirleri ile savaşacaksak ve başarılı olacaksak hareket noktamız da doğru olmalı diye düşünerek bu postu yazdım; kusura bakma...

Andremoda

Said nursinin vasiyetlerinden tarihçe-i hayat eserinde ''Konuşan yanlız hakikattir'' diye bir mektup var okudunuzmu?

Bediüzzaman risalei nurların bu derece başarılı olmasının altında sizin bahsettiğiniz bir tarzda samimiyetin olduğunu anlatıyor..

Bence okumalısın

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yok yok, var Andromeda.. Sen bilmezsin.. Biliyorsan, buyur hadi aksini bir ispatla..

Elbette bunlar "amanda diri diri yakılan binlerce kadın kız vs." derken ne kadar sağlam delillere sahipseler, bu sadi kürdinin katliamlarınında o kadar sağlam delilleri var, hiç merak etme..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peygamberi bile, çoğu çok genç en az 15 kadın ile evlenip, onlarca cariye tutarak yaşarken, Said-i Nursi hiç evlenmeden, çoluk çocuk yapmadan ömür boyu şeriatı anlatmış ve bu işi dava edinmiş ve fakr-u zaruret içinde yaşamış bir dava adamıdır...

Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim; çünkü o zaman fikirleri gereksiz yere daha da büyür...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Peygamberi bile çoğu çok genç en az 15 kadın ile evlenip, onlarca cariye tutarak yaşarken, Said-i Nursi hiç evlenmeden, çoluk çocuk yapmadan ömür boyu şeriatı anlatmış ve bu işi dava edinmiş ve fakr-u zaruret içinde yaşamış bir dava adamıdır...

Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim; çünkü o zaman fikirleri gereksiz yere daha da büyür...

andromeda aynı şeyı feto da yapıyor sonuçta evlenmıyor ama kendısı rehaf içinde

Link to post
Sitelerde Paylaş
andromeda aynı şeyı feto da yapıyor sonuçta evlenmıyor ama kendısı rehaf içinde

O sadece organizasyon içinde bir sembol isim... Tek bir şahıs işi değil bu organizasyonlar... Ülkenin içindeki şeriatçı-Osmanist ruhun harekete geçmiş halini temsil eder bu zihniyet... Ülkede bir Kemalist-Osmanist çatışması yaşanmakta şu anda... İsterse yanlış olsun, samimiyetle ve inançla savunulan her dava taraftar toplar... Peygamberlik de böyle bir şey... Kuyuya atılan taşı çıkartmak bakın şimdi ne kadar zor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nurcuların önemli özelliklerinden biri de büyük yalancı olmaları, çok kolay yalan söyleyebilmeleridir.

Çünkü üstadları da aynı özelliktedir.

Bu yapılan alıntı gibi daha onlarca yalan hikaye vardır risalelerde.

Bir depremde nasıl Said Nursi sayesinde kurtulunduğu, bir yangında risale sayesinde nasıl yanılmadığı vs.

Bunlardan birini yazayım da görün yalanları:

"Dünya ehli, Risale-i Nur talebelerine, Risale-i Nur'a ve onun 'Âyet-ül Kübra' adlı bölümüne ilişmek, zarar vermek amacını güttükleri için; karşımda: Eskiden Belediyenin bulunduğu Hükümet binasının dairelerinden biri, hiç görmediğimiz şaşıp kaldığımız biçimde birden parladı... Tam bitişiğinde Risale-i Nur'un çalışkanlanndan bir talebesi, iki kardeşinin ve masum Ceylan'ın sermayesinin bulunduğu büyük mağazalan, yangının çok yakınında olduğu ve dehşetli yangın bütün şiddetiyle mağazalara doğru ilerlediği için; biçare Ceylan'la birlikte bana geldiler: 'Biz yanı-yoruz, mahvoluyoruz!' dediler.

"Yangının hücum ettiği mağazada; Risale-i Nur külliyatından Âyet-ül-Kübra vardı. Ben, yangından iki gün önce, bu kitabın bana getirilmesini söylemiştim de getirilmemişti. Yangın zamanında anlaşıldı ki, kitap orada; yangını söndürmek için kalmış. Ben de Risale-i Nur-u ve Âyet-ül-Kübra adlı o Risale'yi şafaatçı kılıp:

"'-Ya Rabbi kurtar!' dedim. 3 saat o dehşetli yangın hücumunda devam etti.

"Bütün o büyük dâireyi, altında ve bitişiğindeki dükkânların hepsini yaktı. Ama, Risale-i Nur-un ve Âyet-ül-Kübra adlı bölümünün koruyuculuğu'nda olan mağazaya, hiç mi hiç ilişmedi. Ve altındaki Risale-i Nur talebesinin dükkânına da dokunmadı. Bu dükkân da sağlam kaldı... Bu, Risale-i Nur'un bir kerameti'dir. Kastamonu'da meydana gelen yangında da aynı durum görülmüştür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Said-i Nursi hiç evlenmeden, çoluk çocuk yapmadan ömür boyu şeriatı anlatmış ve bu işi dava edinmiş ve fakr-u zaruret içinde yaşamış bir dava adamıdır...

Said-i Nursi, Namı yedi cihanı saran rus dilberleri için, Gelincik'e (Karadeniz/Rusya kıyısında bir yer, novorosisk civarı, eski veizrler, padişahlar filan buradna kız alırmış) gitmiş, orada bir dilberi döverek kaçırmak isterken yakalanıp Sibirya'ya yollanmıştır. Kendisi bunun "Amanda esir düştüm de, ebüvveee." şeklinde anlatır. Ama Sibiryadaki zindancılar, sözde padişah macunu tarifi rüşvet vererek kaçar. Yol boyu 6 kadınla evlenip boşanır ama görür ki, kısırdır kendisi, çocuk olmamaktadır. BU şekilde Anadolu'ya döner. Kısır olduğunu bildiği için, milleti böyle "allah kitap filan" diye kandırıp, ağaç tepesinde tünediği yerden gözüne kestirdiği kızları "amanda sana şeyten girmiş" diyerek malum şekilde üfleyip iyileştiriverir.

Bu işi daha iyi yapmak içinde evlenmekten uzak durur. Ve talabelerine yaptırdığı katliamlardan sağladığı sabun paraları ile muazzam bir servetin sahibi olur..

Delil mi sitiyorsun Andromeda, işte yazdık ya, görmüyor musun koskoca delilleri yukarda, töbee, töbeee..

Link to post
Sitelerde Paylaş

İllegal başlık yazısında anlatılanların ispatı, belgesi nerede? Ben yazdım gerçek oldu diye başlarsak, herkes bir şeyler yazar. Gelip bunları anlatan başlık açıyorsun ama ispat deyince ortada yok. Tarihi belgen var mı? Sen insanları her okuduğuna inanacak kadar akılsız mı sanıyorsun? Yani en azından burada öylelerini zor bulursun. Yoksa dışarıda sürüyle. Kuranı bıraktın şimdi Risale-i Nur sayıklamaya mı başladın? Bu kitaptan pasajlar görmeye bile tahammül edemiyorum. Getirip burnumuza sokuyorsun. O kitabın yazarı icazetini kimden almış acaba? Sizin Allahınızdan mı peygamberinizden mi? Söylediklerinin doğru olduğunu neye göre ölçtünüz? Senin dini inancına göre sen Kurandan sorumlusun. O pek korktuğun cehenneme gönderebilir seni bu yaptığın.:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
O sadece organizasyon içinde bir sembol isim... Tek bir şahıs işi değil bu organizasyonlar... Ülkenin içindeki şeriatçı-Osmanist ruhun harekete geçmiş halini temsil eder bu zihniyet... Ülkede bir Kemalist-Osmanist çatışması yaşanmakta şu anda... İsterse yanlış olsun, samimiyetle ve inançla savunulan her dava taraftar toplar... Peygamberlik de böyle bir şey... Kuyuya atılan taşı çıkartmak bakın şimdi ne kadar zor...

bence erbakancılar bunlardan daha samımıydı ne oldukları bellıydı en azından ama bunlar sağ gösterıp sol vuruyor

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu son postun için sana maalesef katılamayacağım anibal... Çünkü böyle bir olay yok...

Şu andaki İslamcıların nasıl haksız zenginleştiklerini, han hamam sahibi olduklarını yakınen izliyor ve tarihe tanıklık ediyoruz ama aynı durum Said Nursi için geçerli değildir... Ömrünün çoğu hapiste geçmiş, hiç evlenmemiş, çoluk çocuk sahibi olmamış, malı mülkü olmayan ve hiç sakınmadan, açıkça şeriatı savunan bir dava adamıdır... Günümüze kadar uzanan fikirleri ile bir sürü taraftar bulmasının altında da bu samimiyet yatar...

Bir insanın fikirleri ile savaşacaksak ve başarılı olacaksak hareket noktamız da doğru olmalı diye düşünerek bu postu yazdım; kusura bakma...

ben anibale paso laf sokuyorum, kusura baktığını hiç görmedim.

bakmaycaktır muhtemelen, çekinmeden söyleyebilirsin. :)

bu arada saidi anlamak gerçekten de çok güç.

sahtekarlıktan ziyade belki de yazdıklarına o da inanıyordu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...