Jump to content

İnsan Zekasının Evrimi, İletişim, Kültür ve Flynn Etkisi


Recommended Posts

İnsan Zekasının Evrimi, İletişim, Kültür ve Flynn Etkisi

İnsanın zekası ve uygarlığın bu noktaya gelmesinde iletişimin rolü üzerine birkaç ay önce bir yazı yazmıştım. Bazı noktaları biraz daha genişletip sizinle paylaşmak istedim. Uzunca bir yazı, ayrıca verdiğim bağlantıları da büyük ölçüde takip etmeniz gerekli, bağlantılardaki anlatılanları anlamadan yazı havada kalabilir. Ayrıca bu yazı bazıları için aşırı saldırgan gelebilir; eğer bilimsel düşünceden uzak biriyseniz bu yazının devamını okumayın!

Zekanın Kaynağı: Sinir Sistemi

İnsan zekası; çözümleyici/indirgeyici yöntemlerle problem çözme yeteneği, kavramlarla düşünebilme yeteneği pek çok kişi tarafından bir hayatta kalma stratejisinin ötesinde, tanrısal bir armağan olarak kabul edilir.

Peki, insan zeka kapasitesi olarak diğer hayvanlardan ne kadar farklıdır? Uygarlığın yükselmesi insan zekasına mı yoksa zeka yanında başka etkenlere mi bağlıdır?

Bu noktada Jashua Klein'in kargalar üzerinde yaptığı bir araştırma üzerine TED buluşmasında yaptığı konuşmayı izlemenizi tavsiye ederim [1]. Kargalar gibi pekçok hayvan değişen şartları gözlemleyip yeni stratejiler gelişterebiliyorlar. Karmaşık mekanik problemler çözebilen papağanlar var. Yunusların, orkaların, balinaların ve maymunların da zekaları azımsanmayacak seviyede. Zekanın tanrısal bir armağan olduğunu düşünenler bizden başka diğer hayvanlara da bu armağanın belli miktarlarda verilmiş olduğunu kabul etmeliler.

Modern bilim zekanın tanrısal bir armağan olmadığını gösteriyor. Zekanın kaynağını artık biliyoruz.

Karar Verme Mekanizmaları

İnsan zekası gelişmiş karar verme yetisine dayanır. İnsan beynini anlayabilmek için önce çok basit bir karar verme sistemini düşünelim.

Motil (hareketli) tek hücreliler hücre zarlarındaki proteinler sayesinde içinde bulundukları ortamın kimyasal analizini yaparlar. Yüzey proteinlerinde gelen sinyaller ile başlatılan hareket tek hücreli canlıyı besine yönlendirir, zararlı maddelerden uzaklaştırır.

Bu sistem tıpkı elinizi uzatınca kapanmayan asansör kapısındaki gibi ya da hareket eden bir canlı görünce ışıkları yakan güvenlik sistemindeki gibi çalışır. Karmaşık bir yorumlama işlemi yoktur, sistemin tepki vermesi için bir birikime, bir tecrübeye gereksinimi yoktur, her tepki anlık olarak ortaya koyulur.

Çok hücreli canlılarda ise bazı hücreler ışığa, bazıları kimyasallara duyarlıdır, bunlardan gelen sinyalleri ileten hücreler vardır, ve basit canlılarda bu hücreler vücudun değişik yerlerinde düğümler, yani birbiri ile bağlantılı hücre kümeleri yaparlar. Basit canlılarda duyulara tepki dolaysızdır. Besine yönelme gibi tepkiler kimyasal uyaranların dolaysız etkileridir.

Sinir sisteminde daha ileri bir basamak sürüngenlerde görülür. Sürüngenlerde kafa kısmında korunan organize sinir hücreleri görülür. Bu sinir hücreleri bir ağ oluştururlar ve yine aç/kapa sistemi ile belli uyaranlara belli tepkiler üretirler.

Bizim beynimizde ise ilave bir katman daha vardır, aslında bu katma reptillerde de var, ama biz de çok daha gelişmiş. Beynin kabuk kısmı beynin alttaki kısımlarında oluşan durumları kaydeder. Bizim beynimiz sadece anlık bir karar verme mekanizması değildir, beynimizin kabuk kısmı beyinde oluşan her türlü durumu kaydedetme görevini üstlenir. Başka bir deyişle bir tecrübe biriktiriz ve bu sayede zekiyiz.

Bir böcek hareketlerini aldığı anlık kararla yönlendirir (asansörün elinizi uzatınca kapanmayan kapısı gibi), oysaki biz uyaranları kaydeder ve benzer uyaran geldiğinde önceki kayıtlarla kıyaslarız. Bu sayede daha karmaşık işlerin üstesinden geliriz. Bizim kararlarımız anlık değildir, geçmişi idrak edebildiğimiz için geleceği de daha iyi düşünebiliriz. Biz soğuk bir kış gününde caddede yürürken burnumuza gelen kokunun salep kokusu olduğunu ve muhtemelen bir pastanenin önünden geçtiğimizi tecrübelerimize dayanarak biliriz. Zira daha önce benzer bir durumu yaşamışızdır, sinir sistemimizde benzer bir uyaran seti oluşumuştur ve beynimizin üst katmanına kayıt edilmiştir. Biz uyaranları yorumlar, gruplar, ilişiklendirir ve kaydederiz; benzer uyaran oluştuğunda ilişkili tüm kayıtları bilincimize çağırabiliriz.

Tabi ki bizim de reflekslerimiz var; yani düşünmeden yaptığımız beynimizin alt tabakalarından yönlendirilen davranışlarımız var. Nefes almak, dengemiz sağlamak, vücut sıcaklığını kontrol etmek, yutkunmak gibi daha nice reflekslerimiz var. Fizyolojimizin çoğu bizim irademiz dışında gerçekleşiyor ve bizim müdahale yetimiz çok kısıtlı.

Ancak insandaki zeka pırıltısının kaynağı bu ilkel refleksler değil, zeka beynin üst katmanı olan neokorteksden kaynaklanıyor. Daha önce bahsettiğim gibi bu katman tecrübelerimiz kaydeden katmandır.

İnsanı İnsan Yapan Kültürdür

Konuya başka diğer açıdan yaklaşalım ve insani tecrübelerimiz olmadan davranışlarımız nasıl olurdu ona bakalım; hayvanlar tarafından büyütülen çocuk hikayesini ele alalım.

Türk mitolojisinden Bozkurt Destanı'nı düşünün, kurt tarafından büyütülen bir çocuk... Benzer şekilde Roma mitolojisinde geçen Roma'nın kurucuları Romulus ve Remus da kurttan doğmuşlar ve kurt tarafından büyütülmüşler. İslam yazınından Hay Bin Yekzan'ı düşünün, bir adada insanlardan uzak büyüyen bir çocuk... Ve Amerikan yazınından Tarzan örneklerini düşünün... [2] [3] [4] [5]

Acaba bir insan, hayvanlar tarafından büyütülürse ya da insanlardan izole bir şekilde büyürse, yani insan kültürüne maruz kalmadan büyürse insan düşünüşü ve davranışı sergiler mi? Yani bu hikayelerin az da olsa gerçeklik payı var mı?

2007 yılı Aralık ayı tarihli şu habere bir bakalım [6]. Rusya'da bulunan ve kurtlar tarafından yetiştirildiği düşünülen çocuk hakkında yapılan gözlem şu; "Tipik kurt davranışına ve alışkanlıklarına sahip". Ayrıca çocuğun zeki göründüğü ancak konuşamadığı da belirtiliyor.

Alkolik ailesi tarafından aşırı derecede ihmal edilen ve köpekler tarafından büyütülen Oxana Malaya'nın hikayesi [7] ve 13 yıl boyunca ailesi tarafından tecrit edilen ve sosyal hayattan uzak bir şekilde büyüyen Genie Wiley'in hikayesi de çok acıdır [8]. Genie hakkında bir kitap ve bir belgesel film de var [9][10].

1800 yılında Fransa'da ormanda avcılar tarafından bulunan Victor, vahşi çocuklar konusunda bilimsel literatüre geçen ilk vaka. Victor'un hikayesini bu kitaptan [11] okuyabilirsiniz.

Son iki paragrafta verdiğim kaynaklara mutlaka bir göz atın. Bu zavallı çocukların acı deneyimleri insanların "insanlar arasında" yetiştiklerinde "insan" davranışı gösterdiklerini, eğer insanlardan izole bir şekilde yetişirlerse insan gibi davranmadıklarını açık bir şekilde kanıtlıyor.

Bu çocukların ortak noktaları konuşamamaları ve insan davranışı sergilememeleridir. Yani hayvanlar tarafından yetiştirilen çocuklar insan gibi değil hayvan gibi davranmaktadırlar. Sosyal hayattan tamamen izole bir şekilde büyütülen büyütülen çocuklar da normal insan davranışları göstermemekte ve konuşma güçlüğü çekmektedirler. Çocukluk yaşlarında bir dilin sözdizimini öğrenemeyen bir birey büyüdüğünde sadece tek tek sözcükler ile konuşabilmekte, sözdizim kurallarını öğrenememektedir.

Bu örnekler insan davranışının genlerinde kodlanmış olmadığını, yada "ruhuna" işlenmiş olmadığını açık şekilde kanıtlıyor. Davranışlarımızı sosyal etkileşimlerden ediniyoruz.

Bu bilgiler ışığında insanın "İslam fıtratı" üzerine yaratıldığı iddiasının yalan olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. İnsan nasıl yetiştiriliyorsa öyle oluyor. Belli ölçüde içgüdüleri ve refleksleri var ama insanları birbirinden ayıran en önemli özellik çevresel faktörler oluyor. Kaynakları kısmında 8 numaralı bağlantıyı inceleyin, Genie'nin beyni normal bir insan beyni gibi gelişememiş.

Sinir Sisteminin Birikimleri ve Algılarımız

Davranışlarımızı etkileyen karar verme mekanizmalarımızın birikime dayalı olarak çalıştığını gördük. Acaba görme, duyma gibi algılarımız da böyle midir? Fizyolojik olarak bir görme kusuru olmayan bir bebeğin gözlerini kapatır, yetişkin olduğunda açarsak görebilir mi? Bu konuda insan üzerinde deney yapmak fazlasıyla vahşi olurdu ancak 3 yaşında geçirdiği talihsiz bir kaza sonucu sağ gözü ağır zarar gören ve sol gözünün korneası zarar gören ve 40 yıl sonra bir ameliyatla sağlıklı bir göze kavuşan Michael May'in öyküsü bu konuya ışık tutuyor [12] [13] [14]. May'in gözleri yapılan bir operasyonla düzeltilmiş ama beyni gözlerden gelen sinyalleri yorumlayacak birikimden yoksun, bu yüzden May normal bir insan gibi göremiyor.

Görme tamamen yoruma dayalı bir algıdır, doğduğumuz andan itibaren beynimiz gözlerden gelen sinyalleri anlamladırmaya ve kategorize edip arşivlemeye başlıyor. Gözlerimizden gelen sinyaller doğrudan görmemize ve gördüğümüz anlamamıza yardımcı olmuyor, bu sinyaller beyin tarafından işlenip önceki tecrübelerimizde karşılaştırılmadığı sürece gördüğümüz şeye anlam veremiyoruz. Yani daima önyargı ile görüyoruz, bu sayede pekçok göz yanılması (ilüzyon) sinir sistemimizi yanıltabiliyor.

Günlük hayatımızda iyi tanıdığımız bir cismi beklenmedik bir yerde gördüğümüzde ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Bir hafta kada önce apartmanın girişindeki klimanın üzerine bir komşumun koyduğu yüzücü gözlüğünün ne olduğunu anlamam bir hayli zamanımı aldı. Zira klimanın üzerinde bir yüzücü gözlüğü görmeyi beklemiyordum, onun yeri bana göre orası değildi, oysaki havuz kenarında görsem tanımlamam bir saniye bile sürmezdi.

Bunlardan çıkan sonuç; insan beyni ve algıları mükemmel değiller. Hayatta kalmamıza yardımcı olacak kadar algı ve zekaya sahibiz.

Peki bizim gibi hayatta kalmayı başaran diğer canlılardan, özellikle bizim kadar olmasa da belli derecelerde zeka gösteren canlılardan ne farkımız var?

Bizim farkımız iletişim yeteneğimizin ileri derecede gelişmiş olması. Beynimizdeki soyutlama çok ileri boyutlarda ve bunu iletişimimizde de kullanıyoruz.

Sosyal Hayat, Görme, Soyut Düşünce ve Zeka İlişkisi

Biz ağaç dallarında yaşarken beynimiz ve gözlerimiz önemli değişiklikler yaşadı. Sevgili Sexy Huri'nin paylaştığı ve çevirisi üzerinde çalıştığımız bir belgeselden bir kısmı aktarmak istiyorum. Çevirisi tamamlandığında bu belgeseli sizinle de paylaşacağız.

Gözlerimiz zamanla kafamızın ön kısmına geldi ve bu bize 3 boyutlu yani derinliği daha iyi kavrayan bir görüş sağladı. Bizim gözlerimizin konumu ile bir tavşanınkini karşılaştırın; tavşanın gözleri kafanın iki yanındadır ve bu ona çok geniş bir görme alanı sağlar. Ancak iki gözün aynı anda görebildiği alan çok dardır. Bu yüzden derinlik algısı zok düşüktür.

Oysa ki gözlerin kafanın ön tarafına gelmiş olması iki gözün aynı anda gördüğü alanı genişletir ve derinlik algısını arttırır. Bu algı hayatı dallarda geçen, daldan dala atlayan bir canlı için çok önemlidir. Fakat bir dezavantajı vardır; görme alanınız dar olduğu için avcıları göremezsiniz. Arkanızdan yaklaşan bir avcıdan haberdar olmak için birlikte yaşadığınız kabile bireylerine muhtaç olursunuz. Yani bireyler birbirlerine yırtıcıyı haber verecekler ve yem olmaktan kurtulacaklardır.

Kabile hayatı başlı başına iletişimi arttıran, gerekli kılan bir yaşam tarzıdır. Canlılar sosyalleştikçe oldukça karmaşık iletişim teknikleri geliştirirler. Biz karşımızdaki bireyin hareketlerinden, özellikle yüz hareketlerinden anlam çıkarmayı öğrenmeliydik, bu sayede hem görme algımız gelişti, hem de yüz kaslarımız ve bu kaslara olan hakimiyetimiz gelişti, zira yüzümüze verdiğimiz şekil ile kendimizi ifade etmemiz de önemliydi.

Yüz ifadeleri her ne kadar doğal gibi gelselerde aslında soyutturlar, yani sevinç, üzüntü, kızgınlık bildiren yüz ifadeleri soyut mesajlar taşırlar. Başarılı bir bireyin bunları doğru olarak okuması ve yorumlaması beklenir. Bu durum sesler içinde geçerlidir.

Bizim bu soyutlama yeteneğimiz ile dallarda yaşamanın bir gereği olan el becerimiz birleştiğinde soyutlamada ileri aşamalara geldik. Bu konuya daha sonra değinmek istiyorum, önce soyutlanmış bilginin aktarımı konusunu ele alalım.

Biz çocuklarımıza bu soyutlanmış bilgileri aktarmak zorundaydık, bu bilgileri çabucak öğrenen yavrular hayatta kaldılar, iletişim yeteneği kıt olanlar elendiler. İletişim konusunda sesleri, işaretleri, yüz ve vücut hareketlerini kullanmakta en başarılı olanlar hayatta kalmayı başardılar. Sesli iletişim gelişimini konuşmaya kadar sürdürdü. Soyut kavramlarla düşünme yeteneğimiz, şekillere anlam verme becerimiz önce resimlerle sonra bu resimlerin de soyutlaştırılmış halleri olan harflerle iletişebilmemizi sağladı. Bu noktada ellerimizin yazıp çizecek kadar gelişmiş olması bize büyük avantaj sağladı. Dalları kavramak için evrimleşen ellerimiz resim çizmemize yazı yazmamıza yardımcı oldular.

Sözlü iletişimden yazılı iletişime geçişimiz çok uzun sürdü, yaygınlaşması ancak son yüzyılda gerçekleşti. İnsanlar en büyük icatlarından biri olan yazıyı yaygınlaştırmayı bir türlü başaramadılar ve yazı doğrunun yayılması için değil, hurafelerin yayılması için kullanıldı. Matbaayı icad edip İncil bastık örneğin. 2009 yılında hala bizim insanımızın çoğunun evindeki tek kitap Kuran'dır.

Yazılı iletişiminin en büyük avantajı kuşaklar arası engeli kaldırmasıdır, yani uzun süre sadece aynı dönemde birbirlerine yakın yaşayan insanlar arasında aktarılırken yazı kuşaklar arası bilgi aktarımını mümkün kıldı. Bu insanoğlunun birikiminin katlanarak artmasını sağladı.

Bizi insan yapan şey kültürümüz, ve bu kültürü, bu uygarlığı iletişim yeteneğimiz sayesinde geliştirdik.

Şimdi düşünün; iki, üç nesil önce Afrika'da yırtıcılardan kaçan, modern dünyadan habersiz bir kabileden çıkan bir çocuk modern bir ülkede eğitim aldığında ataları yüzlerce nesildir şehirde yaşamış bir çocuktan geri kalmıyor. Afrika ülkeleri, Hindistan vs. ülkelerden çıkan başarılı bilimadamlarını düşünün.

İnsan Zekasının Sınırı

Yazının en acı kısmına gelelim; beyin vücudumuzun en pahalı organlarından biridir. Çok büyük bir enerji tüketimi vardır, korunması çok önemli, ayrıca faydalarının yanı sıra büyük zararları da vardır. İnsan beyin gelişimi konusunda bir hayli ileri gitmiş durumda ama bu gelişmişlik hem biyolojik hem sosyolojik pek çok dezavantajı beraberinde getiriyor. İnsanın zeki olmasının kendisine ve çevresine verdiği zararları bir düşünün, ben burada saymayacağım.

Acı kısım demiştim, alıştıra alıştıra söyleyeyim. Biyolojik sistemler kendilerine gereksiz yük olacak organları geliştirmezler. Yani gereğinden fazla gelişmiş, fayda sağlamaktan öteye gereksiz enerji harcayan bir organ doğal seçimle elenir ve tarihe karışır.

Bundan 35.000 yıl önce yaşayan bir çocuğu bugünün eğitimini versek o da bizim kadar başarılı olurdu. Yani zeka olarak bizden geri değildi. Yani evrimsel sürecimiz de beynimiz gereksinimlerimize göre şekillendi ve daha ileriye gitmedi. Yani avcılardan kaçıp, sağdan soldan yiyecek toplayan ve avlanan insanın zekası ne ise bizimkisi de o. Daha zeki değiliz.

Modern insanın daha başarılı olmasının tek sebebi zamanla biriktirdiği bilgi üzerine kurduğu uygarlıktır. Bu uygarlık çocuklarımızı daha iyi beslememizi sağladı, onlara daha iyi eğitim vermemizi sağladı. Vahşi doğada hayat mücadelesi veren bir bireyden çok daha farklı bir bilgi setine sahibiz, beynimiz aynı ama bilgilerimiz ve buna bağlı olarak düşüncelerimiz, ve dolayısıyla hayata bakışımız farklı.

Flynn Etkisi

Flynn Etkisi diye bilinen bir olgudan bahseyim; gelişmekte olan ülkelerde aralıklı olarak yapılan IQ testlerinde ortalama zekanın ülkenin gelişme hızına oranla arttığı görülüyor. Yani ülke geliştikçe, eğitim iyileştikçe, çocuklar daha iyi beslendikçe zeka artıyor. Gelişmiş ülkelerde ise artış daha yavaş, hatta durma noktasına gelmiş. Bazı Avrupa ülkelerinde artık artış görülmüyor. Yani eğitim ve beslenme öyle bir seviyeye gelmişki artık çocuklar bir önceki nesle göre daha zeki olmuyorlar. Bu insan zekasının sınırlarına ulaştıklarını gösteriyor. [15][16][17]

Buradan çıkarılacak birkaç sonuç var, öncelikle geri kalmış ülkelerin durumunu ele alalım; açlıkla mücadele eden, savaşlar, hastalıklar içinde kıvranan ülkelerin zeki bir nesil çıkarması çok güç görünüyor. Zira beslenme ve eğitim kalitesini yükseltmeleri çok güç, dolayısıyla daha zeki nesiller yetiştirmeleri zor. Tıpkı gelişmiş silahları ve gemileri ilk icad edenlerin koloniciliğe başlayıp dünyayı sömürmesi gibi refaha ulaşıp beslenme ve eğitim kalitelerini arttıran ülkelerin çocukları diğerlerinden daha zeki oluyorlar. Bu daha ileri, daha sofistike bir sömürge sistemi anlamına gelebilir. Geri kalmış ülkeler daha uzun süre gelişmiş ülkelerin ucuz işgücü ve hammadde gereksinimleri için sömürülebilirler.

İkinci önemli sonuç ise eğitimi geliştirip, iletişimi arttırıp, bilgiyi daha kaliteli ve ulaşılabilir hale getirip insanın zihinsel kapasitesini daha iyi kullanmamız gerekliliğidir. Belli bir noktadan sonra insan daha zeki hale gelemeyecektir. Bu nedenle iki yönde çalışmalara hız verilmelidir; bunlardan biri kollektif zekadır, ki bunu daha önce ölümsüzlük başlığı altında anlatmıştım, diğeri de yapay zekadır. Biz yeterince zeki değilsek bizden zeki olan bir şeyi yapmak zorundayız, bizden daha çok şeyi bilen, bizden hada hızlı düşünen bir makina yapmak zorundayız. Yoksa bazılarının tapındığı insan zekası bize bir yerden sonra yetmeyecek.

Üçüncü nokta ise bana göre Flynn etkisinin en önemli açılımı, ve çok önemli sorulara yanıt veriyor. İnsan, uzaya çıkacak, DNA'yı çözecek zekayı nereden buldu? Ağaç dallarından laboratuvarlara nasıl uzandık? Evrimsel süreç içinde böyle teknolojileri geliştirebilme potansiyeline sahip bireylerin seçilmesi nasıl sağlandı?

Aslında konuya hakim biri, ya da yazıyı baştan sona okuyup anlamış olan biri bu sorulara çok rahat yanıt verir, ama ben yine de açıklayayım.

Bizim beynimiz eğitim ve beslenme kalitemizin çok düşük olduğu bir dönemde evrimleşti. Yani beyin kapasite olarak o dönemdeki gereksinimin çok üzerinde gelişti. Neden mi? Çünkü o dönemde en yüzeysel eğitimle en yüksek anlama kapasitesine sahip olmak önemliydi. Aile ve kabile bireylerini en çabuk ve en iyi şekilde anlayıp, kendisine aktarılanı en çabuk öğrenen bireyler daha başarılı oldu. Ama kendileri de pek de zeki olmayan öğretmenler olan kabile üyeleri, bir bireyin hayatta kalması için gerekli bilgileri öğretirken bilinçli ve sistematik bir yol izlemiyorlardı, o kötü eğitim şartlarında hayatın kurallarını en çabuk "kapan" daha başarılı oldu. Yetersiz ve düzensiz bir eğitim sürecinde en çabuk öğrenenler en yüksek beyin kapasitesine sahip olanlardı.

Bugün o kapasiteyi düzenli ve bilimsel bir eğitimle en üst seviyelerde kullanabiliyoruz. İnsanlığın asırlar boyunca biriktirdiği bilgiyi çocuklarımıza bir kaç yıl içinde verebiliyoruz. Çocuklarımızı çok iyi besliyoruz, hatta hamile kadınlar bile gebelikleri ve emzirme dönemleri sırasında beslenmelerine dikkat ediyorlar. Böylece biyolojik sistem mümkün olan en yüksek verimde çalışıyor. Ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde "yeni nesil pek akıllı" lafını duyuyoruz. İşte bu lafın bilimsel adı "Flynn etkisi"dir.

Flynn Etkisi ve Dinler

Tanrı kavramını icad ettiğimiz dönemlerde insan zekası bugünün çocukları seviyesinde idi, bilgi birikimi ise bugünün çocuklarından bile düşüktü. Tanrı kavramı yanıtsız sorulara bir "yama" olarak gelişti; insanın çaresizliğine, acizliğine ve acılarına bir teselli oldu.

Dinler ise bu yalandan yanıtların daha organize halleriydi. İnsan zekası bugünkü seviyesinde olmadığı için sistematik yolla bilgi edinme yoluna gidilmedi, körü körüne iman tercih edildi. Dinler zamanla toplumsal kontrol mekanizmalarına dönüşüp, insanlığın başına büyük birer bela oldular.

Bugün bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar kolay... İnsanlığın binlerce yıllık birikimine ulaşmak saniyeler alıyor. Yeterli beyin kapasitesine sahip herkes bu birikime ulaşıp düşüncelerini buna göre şekillendiriyor, olumsuz genetik faktörlerin üzerine bir de yetersiz beslenip, iyi eğitim alamayanlar ise taş devrinin, bronz çağının efsanelerini gerçek sanıyorlar.

Flynn Etkisine göre zeka ilerlemesinin durduğu, yani zeka potansiyelinin en ileri seviyede kullanıldığı İsveç'te tanrıya inananların toplam nüfusa oranı %23, Norveç'te %32 civarında ve azalma gösterirken, geri kalmış ülkemiz Türkiye'de tanrıya inananların toplam nüfusa oranı %95 seviyesinde. Diğer gelişmiş ülkelerle aramızdaki farklar da benzer şekilde ürkütücü. Ayrıca ülkemizdeki inananlar, inanmayanlara karşı hoşgörü göstermiyorlar.

Buradan çıkan sonuç şudur; tanrı ve din yalanları, zekası geri, bilgisi eksik insanları etkilemektedir. Zeki ve bilgili insanlar bu yalanlara kanmamaktadırlar.

Zekası geri ve temel eğitimden yoksun bireylerin bu yalandan kurtulma şansları yok gibidir. Bu forumda da bu tip bireylerin örneklerine rastlıyoruz. Türkiye eğitim kalitesi olarak her yıl gerilemektedir, insanlarımızın en temel bilimsel bilgilerden yoksundur. Türkiye geri dönüşü olmayan bir çöküşün eşiğindedir. Bunu engellemek için aklı başında her bireyin üzerine düşen görev toplumu bilgilendirmektir. Cehalete karşı savaşımızı her türlü dirence, tehtide, zorluğa rağmen bıkmadan, yılmadan sürdürmeliyiz.

Sevgiler, saygılar

Bilgehan

Yazı konusunda eleştirilerinizi bilimsel bir anlatımla sunmanızı, itiraz ettiğiniz noktaların net olarak belirtmenizi ve yanıt verirken konu dışına çıkmamanızı rica ediyorum.

-----------------------------------

Kaynaklar:

[1] http://www.ted.com/index.php/talks/joshua_...e_of_crows.html

[2] http://tr.wikipedia.org/wiki/Asena

[3] http://en.wikipedia.org/wiki/Romulus_and_Remus

[4] http://en.wikipedia.org/wiki/Hayy_ibn_Yaqdhan

[5] http://en.wikipedia.org/wiki/Tarzan

[6] http://www.dailymail.co.uk/news/article-50...cow-clinic.html

[7] http://www.mymultiplesclerosis.co.uk/misc/...l-children.html

[8] http://www.mymultiplesclerosis.co.uk/misc/wild-child.html

[9] http://www.amazon.co.uk/exec/obidos/ASIN/0...ultipscleroa-21

[10] http://www.amazon.co.uk/NOVA-Secret-Wild-C.../ref=pd_sbs_b_6

[11] http://www.amazon.co.uk/Forbidden-Experime.../ref=pd_sbs_b_4

[12] http://discovermagazine.com/2002/jun/featsight

[13] http://abcnews.go.com/GMA/Books/Story?id=3642802&page=1

[14] http://www.youtube.com/watch?v=1sayrYYk7gA...feature=related

[15] http://en.wikipedia.org/wiki/Flynn_effect

[16] http://en.wikipedia.org/wiki/IQ_and_the_Wealth_of_Nations

[17] http://en.wikipedia.org/wiki/Health_and_intelligence

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 64
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Gerçekten bilimsel olan kısımları çok güzel bir yazı teşekkürler...

Flynn etkis ve din olan kısmında uydurup uydurup ipe dizmişsin :)

Bildiğini yaz gerisini okura bırak be bilgehan ölürmüsün bilime kendi yorumunu sokmasan :)

Aşağıdaki yazıyı okursan ne demek istediğimi nalrsın sanırım..Ben senin bu uzun yazını okdum umarım sende okuyup cevabını veririsin ....

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtop...mp;#entry168186

Link to post
Sitelerde Paylaş

Castro; sağolasın. Biraz faydam oluyorsa ne mutlu.

Passanger; son kısım benim yorumum değil, durumun sözcüklere dökülmesi...

Eğer yazının başına hiç itiraz etmeyip, yazının bağlandığı son kısıma itiraz ediyorsan, ilk kısmı anlamamışsın demektir. Eğitim seviyesi arttıkça tanrı inancının azaldığı benim yorumum değil. Son 100 yılda büyük çalışmalara imza atmış bilim adamlarına bak, gelişmiş ülkelerde inanç konulu istatistiklere bak... Ben uydurmuyorum bunları, insan zekileştikçe din geriliyor.

Bu arada bağlantısını verdiğin yazıyı sen mi yazdın? Aslında bu konudaki düşüncelerimi az çok biliyor olmalısın. Ama yine de en kısa zamanda bir yanıt yazarım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Passenger; bu arada aklıma birşey geldi... Madem yazının ilk kısmına onay veriyorsun, son kısmını beğenmedin, buyur son kısmı bir de sen yaz. Sen olsan bu yazıyı nereye bağlardın çok merak ettim.

Tabi bu teklifim herkese açık... Onayladığınız noktaya kadar gelin, sonrasını siz yazın... Yazıyı siz bağlayın yani...

Link to post
Sitelerde Paylaş
İnsan Zekasının Evrimi, İletişim, Kültür ve Flynn Etkisi

Ayrıca bu yazı bazıları için aşırı saldırgan gelebilir; eğer bilimsel düşünceden uzak biriyseniz bu yazının devamını okumayın!

Modern bilim zekanın tanrısal bir armağan olmadığını gösteriyor. Zekanın kaynağını artık biliyoruz.

Biraz daha dikkatli yazmak gerek:-)

Tabi ki bizim de reflekslerimiz var; yani düşünmeden yaptığımız beynimizin alt tabakalarından yönlendirilen davranışlarımız var. Nefes almak, dengemiz sağlamak, vücut sıcaklığını kontrol etmek, yutkunmak

...ve otomobilde giderken vites attırmak.

Bu bilgiler ışığında insanın "İslam fıtratı" üzerine yaratıldığı iddiasının yalan olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. İnsan nasıl yetiştiriliyorsa öyle oluyor. Belli ölçüde içgüdüleri ve refleksleri var ama insanları birbirinden ayıran en önemli özellik çevresel faktörler oluyor. Kaynakları kısmında 8 numaralı bağlantıyı inceleyin, Genie'nin beyni normal bir insan beyni gibi gelişememiş.

Sanki İslam çevresel faktörleri, belli ölçüde içgüdüleri ve refleksleri kabul etmiyormuş gibi yazıyorsun. İslam fıtratı denilen şey Allah'ın insanları hakkı idrâk ve kabûle müsâid yarattığı fıtrat-ı asliyyedir (fıtrat-ı İslâmiyye). O saydığın özelliklerle insan "bu" oluyor işte.

Şimdi düşünün; iki, üç nesil önce Afrika'da yırtıcılardan kaçan, modern dünyadan habersiz bir kabileden çıkan bir çocuk modern bir ülkede eğitim aldığında ataları yüzlerce nesildir şehirde yaşamış bir çocuktan geri kalmıyor. Afrika ülkeleri, Hindistan vs. ülkelerden çıkan başarılı bilimadamlarını düşünün.

İslam fıtratı işte, her ne kadar yamyam olsa da profesör olma potansiyelini içinde barındırıyor, çünkü o bir insan yavrusuydu:-) Yeni Gine'li yerli ile İngilizin zekası arasında fark yok (Tüfek Mikrop ve Çelik)

Yoksa bazılarının tapındığı insan zekası bize bir yerden sonra yetmeyecek.

İnsan zekasına tapmak konusu neyse de onu küçümsemek ve sınırlı görmek de son derece sığ bir yaklaşım.

Tanrı kavramını icad ettiğimiz dönemlerde insan zekası bugünün çocukları seviyesinde idi

Tabi, şimşekten korkuldu sonunda tanrı bulundu. Çok bilimsel.

Ayrıca ülkemizdeki inananlar, inanmayanlara karşı hoşgörü göstermiyorlar.

Tersi de geçerli. Hatta inanıyorum ki ateistlerin hâkim oduğu bir ülkede inanan katliamı bile yaşanabilir.

Buradan çıkan sonuç şudur; tanrı ve din yalanları, zekası geri, bilgisi eksik insanları etkilemektedir. Zeki ve bilgili insanlar bu yalanlara kanmamaktadırlar.

Evet aynen öyle: Descartes, Newton, Galileo, Kepler, Maxwell, Tesla, Faraday, Pascal, Edison, Linnaeus, Joule, Mendel, Kelvin, Pasteur, Wittgenstein, Whitehead, Napoleon, Abdussalam (ve hatta Laplace, sanılanın aksine tanrıya inanırdı) gibiler tanrıya veya yaratıcı güce inanan birer gerizekalıydılar. Ama gariptir ki uygarlığı etkilemiş kişilerdir:-))

Zekası geri ve temel eğitimden yoksun bireylerin bu yalandan kurtulma şansları yok gibidir

Keşke yukarıda zikredilenler yaşasaydı da okusaydı bunları:-)

Bu arada, alıntılamadığım kısımlara katılıyorum, zaten deneysel gerçeklerden bahsedilmiş.

tarihinde sonus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yazı bazı gerçekleri daha iyi kavramamıza sebep olan bir açıklıkla yazılmış. Kaliteli bilgi içeriyor. İnsanın ebeveynleri ve toplum tarafından yetiştirilmesiyle beyninin nasıl geliştiği ortaya konmuş. Bir eşyayı olmaması gereken bir yerde gördüğümüz zaman bile beyin kavramakta zorlanıyor. Bir süre bakıp düşündükten sonra anlıyor. Bu durum beynimizin algıları yorumlarken alışkanlıklarını kaale aldığının göstergesidir. O alışkanlıklara ters olan durumlar, algının bir süre tıkanmasına sebep oluyorsa, bildiğimiz her şey öğrenme sonucudur. Merdiven çıkma, inme, iki ayak üzerinde yürüme, görülenin yorumlanması, kavramları anlama gibi faaliyetlerimizi doğuştan bizde var sanıyoruz. Oysa bunlar öğretilmezse kişi bunlardan yoksun kalıyor ve hiç öğrenemiyor. Eğer bunlar Tanrı vergisi olsaydı hayvanlar arasında büyüyen insanlarda da görülmesi gerekirdi.

İnsanın medeniyetler kurması büyük bir avantajıdır. Yoksa insanın hayvanlardan çok fazla bir farkı olmazdı. Esas soru bilgi ve görgü biriktirmek için insanın neyi referans aldığıdır. Bu bilgileri biriktirerek insan farklılaşıyor. Bunun kaynağı nedir? İnsanın daha hassas daha zeki olup daha rafine bir hayata yönelmesinin bir sebebi olmalı. Birileri çıkıp Tanrı diye ortaya atlamasın lütfen. Alakası yok.

İnsanın gelişmeye, kendini ve evreni çözmeye olan tutkusu sürekli kendi kendini tetikleyen bir olgu olabilir diyorum. Bu beynimizi etkileyip daha zeki olmamıza sebep oluyor olabilir. Tabii ortamı düzgün insan toplulukları için bunu söylüyorum. "Belli bir noktadan sonra insan daha zeki hale gelemeyecektir" ifadesi var yazıda. Ben bunun kesin olarak doğru olabileceğini düşünmüyorum. Evrim öyle sürprizler yapmış ki, yine bir sürpriz yapmayacağını nereden bilebiliriz? Neymiş o sürprizler derseniz, ilk vereceğim örnek insanı ortaya çıkartmış olmasıdır. Doğayı tahrip edebilen insanı. Yeterince çarpıcı bir sürpriz değil mi bu?

Kollektif zeka ile ilgili Bilgehanın daha açıklayıcı bir yazı yazmasını talep edeceğim. Bu konu ilgimi çekti. Yapay zeka ise tabii çok önemli bir konu. Hem sunacağı imkanlar sebebi ile hem insanın kendisini anlaması yönünde kazandıracakları sebebi ile.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Zekanın Kaynağı: Sinir Sistemi[/b]

Modern bilim zekanın tanrısal bir armağan olmadığını gösteriyor. Zekanın kaynağını artık biliyoruz.

Zeka bilimadamlari tarafindan beyinde diye kabul edilir,bu maddeye baglama mecburiyetinde olup bir kabul edistir,ama buna dair bir kanit yoktur..

Bilim yalnizca gercegi soyler,kabul etme,varsayma bilimadamlarina aittir,kanit yoksa,bilim boyle diyor diyemezsin!

Atheistler; bilimi bilgisiz dindarlardan daha cok istismar etmeye calisiyor.

Dediklerini gercekmis gibi kabul ettigimizde bile yine yaniliyorsun,Herseyi Tanri yaratti da sinir sistemi kendi kendine oldu diye dusunen bir dindar yoktur...

Bilim kendini islam ile tanitan Tanrinin yokluguna kanit olamaz,goremeyenlere de mucize olamaz..Daha fazla bilim yobazligi yapmayin...

tarihinde pharlap tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Flynn Etkisi ve Dinler

Tanrı kavramını icad ettiğimiz dönemlerde insan zekası bugünün çocukları seviyesinde idi, bilgi birikimi ise bugünün çocuklarından bile düşüktü. Tanrı kavramı yanıtsız sorulara bir "yama" olarak gelişti; insanın çaresizliğine, acizliğine ve acılarına bir teselli oldu.

Dinler ise bu yalandan yanıtların daha organize halleriydi. İnsan zekası bugünkü seviyesinde olmadığı için sistematik yolla bilgi edinme yoluna gidilmedi, körü körüne iman tercih edildi. Dinler zamanla toplumsal kontrol mekanizmalarına dönüşüp, insanlığın başına büyük birer bela oldular.

Sırf bu yüzden Tanrı aralarından zeki güvenilir sözü dinlenen insanları onları uyarması için seçip doğru yola çağırdı...

Bugün bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar kolay... İnsanlığın binlerce yıllık birikimine ulaşmak saniyeler alıyor. Yeterli beyin kapasitesine sahip herkes bu birikime ulaşıp düşüncelerini buna göre şekillendiriyor, olumsuz genetik faktörlerin üzerine bir de yetersiz beslenip, iyi eğitim alamayanlar ise taş devrinin, bronz çağının efsanelerini gerçek sanıyorlar.

Yine yanılıyorsun dinde aşırıya kaçamadan orta yolu takibeden insanların daha motive daha uyumlu relax yaşadığını bilim kanıtladı.Sevgili forumeydanın bir başlığı vardır onu okumanı tavsiye ederim :) (ahlak ve din adı altında)

Flynn Etkisine göre zeka ilerlemesinin durduğu, yani zeka potansiyelinin en ileri seviyede kullanıldığı İsveç'te tanrıya inananların toplam nüfusa oranı %23, Norveç'te %32 civarında ve azalma gösterirken, geri kalmış ülkemiz Türkiye'de tanrıya inananların toplam nüfusa oranı %95 seviyesinde. Diğer gelişmiş ülkelerle aramızdaki farklar da benzer şekilde ürkütücü. Ayrıca ülkemizdeki inananlar, inanmayanlara karşı hoşgörü göstermiyorlar.

Buradan çıkan sonuç şudur; tanrı ve din yalanları, zekası geri, bilgisi eksik insanları etkilemektedir. Zeki ve bilgili insanlar bu yalanlara kanmamaktadırlar.

Avrupa ortaçağ karanlığımdan sonra aklın yolunu seçti.. kanunlarını işeyecek şekilde uygulamaya koydu ..Yinede kanunların açıklarından faydalanan açıkgözler var.. Sürekli birbiri ile paslaşarak ceza sistemi ile bunun önünü kesen devlet adamları sayesinde sistemleri daha iyi... siyasette isveçte sanırım sürekli bir değişim var ..Bir sağ bir sol alıyor iktidarı ..Sabit fikirlerinden kurtulup dünyalarını güzelleştirdiler.

Türkyenin sorunu din değil siyasetteki açıklarıdır ..Kimse buna karşı çıkmasın .Dini siyasete alet ediyolar martavallarınıda okumayın, milletimiz cahil evet ama bunun suçlusu sadece din değil..Bana sorarsan gerçek dinden bi-haber yaşadıkları için türkiye bu halde..

Zekası geri ve temel eğitimden yoksun bireylerin bu yalandan kurtulma şansları yok gibidir. Bu forumda da bu tip bireylerin örneklerine rastlıyoruz. Türkiye eğitim kalitesi olarak her yıl gerilemektedir, insanlarımızın en temel bilimsel bilgilerden yoksundur. Türkiye geri dönüşü olmayan bir çöküşün eşiğindedir. Bunu engellemek için aklı başında her bireyin üzerine düşen görev toplumu bilgilendirmektir. Cehalete karşı savaşımızı her türlü dirence, tehtide, zorluğa rağmen bıkmadan, yılmadan sürdürmeliyiz.

Sevgiler, saygılar

Bilgehan

Bilimi ideallerine alet etmek ahlaksızlığın daniskasıdır....

Ben kendimi dev aynasında görmüyorum ortalama bir zekaya sahip ortalama bir dindarım.

Sen resmen inanan insanı gerzekalı yerine koyuyorsun :)

Peki soruyorum sana bilgehan ..

Canlılığın oluşuundan sonra olan yolculğunu evrimle gerçekleştirdik ..

Peki Bigbang öncesinde ne vardı ?

Bunu açıklayabilecek bir babayiğit varsa çıksın gerine gerine söylesin ..

Hayır açıklayamıyorsa sonsuza kadar sussun ...

Son olarak bir ayet..''İnsan başıboş bırakılaağınımı sandı''

Evet neokortesimizle insanlık mirasını çağlar boyunca aktardık..Şimdi uç seviyeye geldik ama ahmaklıktan hala kurtulmuş değiliz..

İnsana ne yaptıysa kibri yapmıştır..

Kendine güveni arttıkça daha çok kibirleniyor..

Yarının ne olacağını bilemeyen bir canlı için fazla kibirliyiz :)

Acziyetimizi göremeyecek kadar bilgiye sahip miyiz ?

Bilime sonuna kadar destek vermeye mecburuz ...Ama değerlerimizi unutmadan .. Zaten ikisi bir yerde muhakkak birleşecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Buradan çıkan sonuç şudur; tanrı ve din yalanları, zekası geri, bilgisi eksik insanları etkilemektedir. Zeki ve bilgili insanlar bu yalanlara kanmamaktadırlar.

Sevgiler, saygılar

Bilgehan

Yazı konusunda eleştirilerinizi bilimsel bir anlatımla sunmanızı, itiraz ettiğiniz noktaların net olarak belirtmenizi ve yanıt verirken konu dışına çıkmamanızı rica ediyorum.

-----------------------------------

Bilgehan,

Şu cümlene acaip takmış durumdayım, dumur oldum diyebilirim.

Tek bir soru soracağım.

Burdaki ateistlerin çok büyük çoğunluğu inanan ebeveynlerin çocukları ve onlar tarafından büyütüldüler.

Bu kadar zekası geri ebeveynler nasıl bu kadar zeki! evlatlara sahip olabildiler diye kendime sormadan edemedim?

Bir cevabın var mı buna?

Sevgiler...

Ve bir not, sen ne kadar zeki isen inan yan komşun imam da o kadar zeki!!!!!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
İnsanın medeniyetler kurması büyük bir avantajıdır. Yoksa insanın hayvanlardan çok fazla bir farkı olmazdı. Esas soru bilgi ve görgü biriktirmek için insanın neyi referans aldığıdır. Bu bilgileri biriktirerek insan farklılaşıyor. Bunun kaynağı nedir? İnsanın daha hassas daha zeki olup daha rafine bir hayata yönelmesinin bir sebebi olmalı. Birileri çıkıp Tanrı diye ortaya atlamasın lütfen. Alakası yok.

Eğer doğru anladıysam cevabım sizin sorunuza bir yanıt olacaktır;

Şöyle başlıyalım

İnsan anatomik yapısı gereği doğada birçok hayvandan yetersiz durumdadır.

Bunun üstesindende birlikte yaşama ile gelmiştir.

En ufak bir zeka belirtisi daha sonra gelecek olan bilgilerin tohumunu atmıştır.

Yani aslında bir referans noktası yoktur tek refaransı "HAYATTA KALMAK"tır.

Ayağa kalktıktan sonra ellerini boşta kalması,ateşi bulması vs bunlar

hayatını kolaylaştıracak birer zeka ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Ve yukarda dediğim gibi vahşi yaşamda "birlikte yaşama" yı seçmişti.

Dolayısıyla bu ilk zeka ürünleri grup içindeki diğer bireylerede aktarılmıştır.Ve ilk birikim başlamış oldu.

Gelelim insan yavrusuna ,

Bildiğimiz gibi doğadaki birçok hayvanın aksine insan yavrusu doğar doğmaz uzun bir süre ( en az 2-3yıl diyelim) doğrudan bir bakıma muhtaçtır.

Ama bir ceylan yavrusu bile doğduktan saatler sonra yürüyebilmektedir.

Bu bakıma muhtaçlık insanda sosyal yaşamın gelişmesinde bir katalizör görevi görmüştür,

görüldüğü gibi hep birbirine muhtaçlık söz konusu bu ister yavru olsun ister yetişkin.

Birisi avlanır birisi yavru bakar birisi düşmanlara karşı uyarır/savaşır.

Derken insan ilk zeka parıltısının meyvelerini yemeye başlar.

Hayatta kalmada daha başarılı olmuştur ancak bunla yetinmez.Neden mi ?

Çünkü artık beyni hızlı bir şekilde gelişmekte

Gerek sosyal ilişkilerden olsun gerekse ateşi bulması,ellerini yürümek için kullanmaması boşta kalması bunların hepsi bilindik beynin gelişmesinde rol oynayan etkenler.

Dolasıyla sürekli daha zeki bir varlık olma yönünde ilerlemiştir ve birlikler halinde yaşamasıda bilgi birikimine yol açmıştır !

"Belli bir noktadan sonra insan daha zeki hale gelemeyecektir" ifadesi var yazıda. Ben bunun kesin olarak doğru olabileceğini düşünmüyorum. Evrim öyle sürprizler yapmış ki, yine bir sürpriz yapmayacağını nereden bilebiliriz?

Baglantı bu konuyu dawkinsin bir örneğinden yola çıkarak düşünürsek hiçde yanlış olmaz :

Silahlanma yarışında;

Doğadaki av-avcı arasında sürekli bir denge söz konusudur.

Mesela ceylan ve tilkiyi ele alalım.

Ceylanlar nesiller boyu tilkilerden kaçmak ,hayatta kalma savaşı içersinde olacaklar ve her bir yeni nesil bunu bir öncekinden daha iyi yapacaktır.

Tilkide mecburen daha kurnaz avlanmak zorunda kalacaktır yoksa ceylanlar onlardan üstün olacaktır ve artık avlayamayacaklar.Avda başarılı kurnaz tilkiler ve kaçmada başarılı hızlı ceylanlar dolasıyla bir seçilime maruz kalacak.Bunun sonunda kurnaz tilkiler nesilden nesile dahada başarılı olurken aynı şekilde ceylanlarda daha hızlı koşan bir nesil elde edecekler.

Peki bunun bir sınırı olmalı yoksa şuana kadar çoktan ışık hızında koşan ceylanlarımız olmalıydı.Peki bundan sonra olabilirmi elbette hayır çünkü bunu engelleyen birçok sebep vardır ki şimdi buna değinmeyeceğim.

Aynı şekilde insanda gerek doğa ile gerekse sosyal yaşamda birbiri içersinde bir silahlanma yarışındadır .Silahı ise zekadır.Elbette bir noktadan sonra buda bir dengeye /max noktaya ulaşacaktır.

Bizi aldatan kavram ise zekanın soyut olması.

Ve zekada bir sınır henüz göremememiz.

Ancak zekada bildiğimiz üzereye maddeye[beyine] bağlı ve bir sınırı olmalı

Sınırı olmasada genede biyolojik açıdan bir dengeye ulaşmak zorundadır.

Fiziksel olarak Sürekli büyüyen gelişen bir beyin çok büyük zorlukları beraberinden getireceğinden hiçde avantajlı olmasa gerek.!

Umarım sıkmamışdır

Saygılar!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilgehan,

Şu cümlene acaip takmış durumdayım, dumur oldum diyebilirim.

Tek bir soru soracağım.

Burdaki ateistlerin çok büyük çoğunluğu inanan ebeveynlerin çocukları ve onlar tarafından büyütüldüler.

Bu kadar zekası geri ebeveynler nasıl bu kadar zeki! evlatlara sahip olabildiler diye kendime sormadan edemedim?

Bir cevabın var mı buna?

Sevgiler...

Ve bir not, sen ne kadar zeki isen inan yan komşun imam da o kadar zeki!!!!!!

Bilgehana yöneltmişsiniz ancak bende fikrimi belirtmek istedim

Aslında zeka kavramını biraz irdelemek gerek bu noktada.

Bilgehanın belirtiği gibi "Bundan 35.000 yıl önce yaşayan bir çocuğu bugünün eğitimini versek o da bizim kadar başarılı olurdu. Yani zeka olarak bizden geri değildi"

Ancak problem zekadan çok zekilikten kaynaklıyor.

Bize teist düşünceleri öğreten ebeveynlerimizde,komşumuz imamda aynı potansiyelde

Önemli olan bu potansiyeli ne kadar çok kullandığı.

Kimisi sadece yemek içmek s.çmak için kullanır zekasını

Kimisi üni. köşelerinde formüller üzerinde kafa patlatır.

Kimisi standart bir hayat sürer ,kimisi sınırlarını zorlar.

Ateist sınırlarını zorlayandır,kafasını kullanıp teistlikten kurtulandır.

Birde cahil tanımı yapalım isterseniz

Hacı'nın dediği gibi

Cahil insan bildiği ile yetinendir.Yeni fikirlere açık olmayandır.

Aslında iş bir nebzede cahillikten kaynaklanıyor

Geri zekalı olmaktan değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilgehana yöneltmişsiniz ancak bende fikrimi belirtmek istedim

Aslında zeka kavramını biraz irdelemek gerek bu noktada.

Bilgehanın belirtiği gibi "Bundan 35.000 yıl önce yaşayan bir çocuğu bugünün eğitimini versek o da bizim kadar başarılı olurdu. Yani zeka olarak bizden geri değildi"

Ancak problem zekadan çok zekilikten kaynaklıyor.

Bize teist düşünceleri öğreten ebeveynlerimizde,komşumuz imamda aynı potansiyelde

Önemli olan bu potansiyeli ne kadar çok kullandığı.

Kimisi sadece yemek içmek s.çmak için kullanır zekasını

Kimisi üni. köşelerinde formüller üzerinde kafa patlatır.

Kimisi standart bir hayat sürer ,kimisi sınırlarını zorlar.

Ateist sınırlarını zorlayandır,kafasını kullanıp teistlikten kurtulandır.

Birde cahil tanımı yapalım isterseniz

Hacı'nın dediği gibi

Cahil insan bildiği ile yetinendir.Yeni fikirlere açık olmayandır.

Aslında iş bir nebzede cahillikten kaynaklanıyor

Geri zekalı olmaktan değil.

Yani ebeveynlerinizin cahil ve zekasını doğru yönde kullanmadığını mı söylüyorsun şimdi.

Hem bizlere, hem sizleri yetiştirenlere büyük haksızlık.

Tanrıyı reddet, zekanı en üst seviyede kullanan insan sıfatını al öyle mi.

Sen nasıl bir hakaret ettiğinin farkındamısın arkadaşım

Ve bir gün bir yaratıcıya inanırsan zekan ne olacak birden, en yüksek kullanım aşamasından en alt kullanım aşamasına mı düşecek, bu ne şimdi, bilimsellik. Pehhhhhhhhhhhhh......

Burda bizim gibi irdeleyen, araştıran, aklını kullanan müslümanlara da tatlı su müslümanı diye de isim takacaksın ve bunu yapınca da kendini erdemli insandan sayacaksın. Buna daha kocaman pehhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh.

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

CasTRo, sorularıma zahmet edip cevap vermişsin. Ne var ki anlattıkların tatmin edici değil. O kadarını bende düşünebiliyorum ki ayrıca yazdıklarında hatalarda var. Bu sorularım için yüksek bilgi içeren cevaplar bekliyorum. Tabii varsa. Bazı yaklaşımların ise havada kalıyor. Ceylan ve tilki örneği ne alaka. Ben insandan bahsediyorum. Biz oraları çoktan geçtik. Doğadan belli ölçüde koptuk zaten. İnsanın daha zeki olması için beyninin büyümesi gerekliliği nereden çıktı? Böyle bir gereklilik olacağını hiç sanmıyorum. Beynin gelişmesi dersen, insanda böyle bir gelişme olabiliyorsa avantajları ve dezavantajları ile olacaktır. Buna engel olmak mümkün bile değildir.

tarihinde baglanti tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Yani ebeveynlerinizin cahil ve zekasını doğru yönde kullanmadığını mı söylüyorsun şimdi.

Hem bizlere, hem sizleri yetiştirenlere büyük haksızlık.

Tanrıyı reddet, zekanı en üst seviyede kullanan insan sıfatını al öyle mi.

Sen nasıl bir hakaret ettiğinin farkındamısın arkadaşım

Ve bir gün bir yaratıcıya inanırsan zekan ne olacak birden, en yüksek kullanım aşamasından en alt kullanım aşamasına mı düşecek, bu ne şimdi, bilimsellik. Pehhhhhhhhhhhhh......

Burda bizim gibi irdeleyen, araştıran, aklını kullanan müslümanlara da tatlı su müslümanı diye de isim takacaksın ve bunu yapınca da kendini erdemli insandan sayacaksın. Buna daha kocaman pehhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh.

Sevgiler...

Hakaret etmiyorum ben ancak durum böyle.

Cahili tanımladım birde yukarda

Eğer bende şuanda bildiğimle yetinsem bu kadarı bana yeter desem bende cahil olurum

Ateist cahil olmaz demiyorum.Ancak genelde sorgulama ve merak duygusu olduğundan cahil kalmaz.

Ayrıca kimse aklını kullanan insan sıfatı için ateist olmuyor .Aslında bu sıfatı kendi kendine takıyor Bi geçmişteki teist düşüncelerine bakıyor birde ateistken ki düşüncelerine aradakı farkı görebiliyor.

Birgün yaratıcıya inanırsam zekam neden en alt kullanım aşamasına düşşün ki ?

Zaten o bigün inandığım tanrı,dinlerin tanrısı olamaz bu 1

2.si ise o zaman ben aklımı en alt seviyede kullanmış değil yanlış bir yolda kullanmış olurum

Diğer bir konu ise tatlı su müslümanlığı

Şahsen ben sorgulayıp birşeylerin yanlış olduğunun farkına varan müslümanların

hala müslümanlıkta diretmesini 2 sebebe bağlıyorum

1.si DİNİ KENDİLERİNE GÖRE YANLIŞ YORUMLAMASI ( yumuşatması-evcilleştirmesi-traşlaması]

2.si GERÇEKLER DOĞRULARI İLE ÇELİŞTİĞİ İÇİN GÖZLERİNİ YUMMASI ( ki genelde bu yüzden insanlar doğru yolu bulamaz bu ister bilinçli bir göz yumma olur bazende yetişdiği ortam/çevre/imkanlar buna olanak tanımaz

Link to post
Sitelerde Paylaş
İnsanın medeniyetler kurması büyük bir avantajıdır. Yoksa insanın hayvanlardan çok fazla bir farkı olmazdı. Esas soru bilgi ve görgü biriktirmek için insanın neyi referans aldığıdır. Bu bilgileri biriktirerek insan farklılaşıyor. Bunun kaynağı nedir? İnsanın daha hassas daha zeki olup daha rafine bir hayata yönelmesinin bir sebebi olmalı. Birileri çıkıp Tanrı diye ortaya atlamasın lütfen. Alakası yok.

Bilgehanbengi'nin yazısında bunlar için tatmin edici cevapların verildiğini düşünüyorum.

İnsanın gelişmeye, kendini ve evreni çözmeye olan tutkusu sürekli kendi kendini tetikleyen bir olgu olabilir diyorum. Bu beynimizi etkileyip daha zeki olmamıza sebep oluyor olabilir. Tabii ortamı düzgün insan toplulukları için bunu söylüyorum. "Belli bir noktadan sonra insan daha zeki hale gelemeyecektir" ifadesi var yazıda. Ben bunun kesin olarak doğru olabileceğini düşünmüyorum. Evrim öyle sürprizler yapmış ki, yine bir sürpriz yapmayacağını nereden bilebiliriz? Neymiş o sürprizler derseniz, ilk vereceğim örnek insanı ortaya çıkartmış olmasıdır. Doğayı tahrip edebilen insanı. Yeterince çarpıcı bir sürpriz değil mi bu?

Zekanın sabit kalıp gelişmeyeceğini iddia etmek beyhudedir, aynen katılıyorum.

tarihinde sonus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
CasTRo, sorularıma zahmet edip cevap vermişsin. Ne var ki anlattıkların tatmin edici değil. O kadarını bende düşünebiliyorum ki ayrıca yazdıklarında hatalarda var. Bu sorularım için yüksek bilgi içeren cevaplar bekliyorum. Tabii varsa. Bazı yaklaşımların ise havada kalıyor. Ceylan ve tilki örneği ne alaka. Ben insandan bahsediyorum. Biz oraları çoktan geçtik. Doğadan belli ölçüde koptuk zaten. İnsanın daha zeki olması için beyninin büyümesi gerekliliği nereden çıktı? Böyle bir gereklilik olacağını hiç sanmıyorum. Beynin gelişmesi dersen, insanda böyle bir gelişme olabiliyorsa avantajları ve dezavantajları ile olacaktır. Buna engel olmak mümkün bile değildir.

Ceylan tilki örneğini gelişmede bir sınır olması gerektiğini daha iyi görebilmek için verdim.

Belki şuan için [fiziksel olarak]sahip olduğumuz beyin daha zeki olmak için yeterli olabilir ancak çok daha fazlası için mutlaka büyümek zorundadır.(beynin çalışma mantığını düşünürsek maddeye ihtiyac duymaktadır)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilgehanbengi'nin yazısında bunlar için tatmin edici cevapların verildiğini düşünüyorum.

Bende zaten alıntı yaptığınız ikinci paragrafta kendimce açıkladım. Ancak yinede insanın içinden çıktığı doğal ortama göre bu kadar farklılaşması ilginç. Bugünkü cevaplarımız bunlar olabilir. Yarın bunlara daha doyurucu cevaplar bulmayacağımızı nereden bilebiliriz. Gelişme duracak bir şeye benzemiyor. Gün geçtikçe her şeyi daha iyi anlamaya başlayacağız diye düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ceylan tilki örneğini gelişmede bir sınır olması gerektiğini daha iyi görebilmek için verdim.

Belki şuan için [fiziksel olarak]sahip olduğumuz beyin daha zeki olmak için yeterli olabilir ancak çok daha fazlası için mutlaka büyümek zorundadır.(beynin çalışma mantığını düşünürsek maddeye ihtiyac duymaktadır)

Bu konuda bilginin yeterli olduğundan emin misin? Benimde bilgim yeterli değil ama beynin büyümeden daha zeki olacak imkana sahip olduğunu düşünüyorum. Örneğin yarım beyinle yaşayan ve muhasebecilik yapan bir kız haberi vardı. Şimdi bu nasıl oluyor?

Ben iletilerimi yazarken eksik bilgilerime rağmen kesin sonuçlara varmam. Eksik bilgim varsa ya araştırır öğrenirim yada soru olarak iletime yazarım. Senin gibi bilgisi yetersiz olmasına rağmen kesin sonuçlara varanlara gerçekten sinir oluyorum. Bilmeden konuşma.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...