Jump to content

Evrim - Sık Sorulan Sorular


Recommended Posts

Bakteri dünyasını nedne saymıyorsun ki? Onlar canlı değil mi?

Yada böcekleri?

İnsanın farklı bir yere konması gerekir mi? Eğer bir E.Coli'yide koymuyorsanız farklı bir yere, hayır..

Her canlıyı farklı bir yere koyup bakabilirsiniz..

Burada evrimle alakası olmayan bir husus var.. Anlaşılması gereken şey bu.. Biraz off-topic, ama milletin hoşgörüsüne sığınarak, kısaca değinmekte fayda var..

Bazı öğretilerin sahipleri, "alt seviyedeki" insanı tavlamak adına, insanı yüceltir ve onun gururnu okşayacak bir konuma getirir. İşte yapılmak istenen budur. Burada alt seviye derken, üzerien basıp çiğnedikleri insanlardır kastım.. Onların sefil, perişan, hiç bir baltaya sap olamamış (veya olmalarına imkan verilmemiş) hallerini sömürürler böylece..

Bu sözü edenin, sosyal hayattaki konumunu sorgulayın, o zaman bir yere varırsınız..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 218
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Arkadaşlar, ben bir Müslümanım ama dünyaya bakış açınız beni cezbediyor. Ben de sizinle aynı soruları sordum dinler için, ama sizden ayrıldığım nokta tesadüflere inanmamam. Her neyse hadis diye sıkılan palavralara, dinlerin binlerce yıl önce yorumlanmış şekline, başörtüsünün gerekli olduğuna, sakalıydı, sarığıydı, cariyesiydi, evrim gerçeğine inanmayışlarıydı beni bağlamaz. Ben bunları zaten çağımızın ilim ve bilimortamında değerlendirerek reddetmişim. Ama dinin özünü yakalayana kadar sürüncemede kalmıştırm, neyse konumuz bu değil. Kendimi tanıtıyım dedim. Bu forma takılıcam da artık.

Gelelim şu evrim teorisine; arkadaşlar benim inandığım kitabı bilimsel ortamdan ayrı yorumlayanlar anca sizin de eleştirisini yaptığınız gibi örümcek ağıyla sarılmış bir kitabın, örümcek beyinli imamlarıdır. Bence dinler bilimle kol kola yürümelidir. Bilim evrim var diyorsa vardır ve bunda kuşku duyalacak bir şey yoktur, olmamalıdır da. Çünkü inandığım kitabın sahibi bilimin yararlandığı gerçekleri yaratandır. Hiç yarattığıyla, anlattığı ters düşer mi? Burada iki sonuç çıkıyor, ya din şu yobaz milyarları bulan müslümanların elinden alınıp yeniden çağa uygun yorumlanacak, ya da bu gerçeği göremeyenler en tabii hakları olarak aklın yolunu seçip dinlerden kendini soyutlayacak. Bu bence dine bağlı olup onun canına okumaktan daha evladır. Sizden ricam, dinle alakalı eleştirilerinize devam edin. Aklı öne çıkarın. Ayrıca bu tarz sitelerde gezerken size yarar sağlayacağını düşündüğüm bir din eleştirisi yapan kardeşimin sitesine rastladım. O İslamiyeti sizden daha profesyonelce eleştiri bombardımanına tutmuş. Ama inanan biri. Aradaki tek fark dedim ya tesadüfe yer vermeyişimiz. Ama inanın aynı yoldayız. Akıl ve bilim eğerki dinle uyuşmuyorsa o ayetler yeniden yorumlanır. Buna engel yoktur. Siteyi de veriyim de daha ne saçmalıklar var başlık açarsınız: http://kurandini.tr.gg Yalnız aşırı şüphecilik te bir sonuca ulaştırmaz. Felsefede şüphecilerin bir akımı vardır, bilirsiniz. Adamlar şüphe etmekten kafayı tozutmuşlar. Herşeyin azı da çoğu da zarar.

tarihinde bulenttttttt tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Ben de sizinle aynı soruları sordum dinler için, ama sizden ayrıldığım nokta tesadüflere inanmamam

İlginç, zira bizde tesadüflere inanmıyoruz..

Şimdi klavyeyi havaya kaldır. Sonra bırak..

Basitçe, bir derece çözünürlükle, 360 x 360 farklı yön var gidebileceği. Artı birde hiç bir yöne gitmeme.. Ne etti: 129601 yön.. gidebileceği mesafe ise, sıfır ile sonsuz arası olabilirde,

Şimdi bir daha yap. bir daha yap.. Amaneeey, o da ne? Kalvey hep aynı yöne gidiyor, masanın üzerine doğru gidiyor..

Şimdi bu:

Bir tesadüftür.. Gideblieceği o kadar yön varken hep bu tarafa gelebilir, bu budur, şans işte.. Hasbel kader denk gelmiş, her bıraktığında o yana doğru gitmiş..

Hımm, bu klavyeyi alıp masaya götüren kalvye cininin varlığını gösterir.

Bu, yer çekimi nedeniyle, klavyenin başka bir yöne giedemeyecek olması yüzünden böyle olmaktadır..

Sence hangisi doğru?

Senin evrim vs. konusunda söylediğin şey: Klavyeyi masaya doğru götüren bir klavye cini var bre...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Söz konusu olan bugünkü meyveler değil, genel olarak tüm meyvelerdir.

Meyveler (ve çiçekler), bitkiler için üreme aracıdır. Bu üremenin gerçekleşmesi için, onu yiyecek bir hayvana ihtiyacı vardır. Canlı onu yer, kabuğunu açar, uzağa taşır vs. vs. Meyvenin üremesini sağlar.

Bu durumda, eğer meyve kendisini yiyen canlıyı daha iyi besleyebiliyorsa, o canlı bitkinin daha çok üremesini sağlayacaktır, çünkü o canlıda daha iyi beslenmiş olacaktır. Bu yüzden ilginç bir simbioz gerçekleşir. Pek çok meyve, sadece belli türlere göre özelleşmiş olur: Kendine en çok faydası dokunana. Ve hayvanda bilhassa o meyveye göre özelleşir, ondan maksimum verim alacak şekilde evrilir.

Buna bir kaç örnek vermek lazım. İlk akla gelen, Brezilyanın yağmur ormanlarındaki, orman fındığı ağacıdır. Bu ağaç devasa boyuyla ormanın baskın türüdür. Çok çok yükseğe boy atar ve dalları ,yaprakları, orman tavanını kaplar. Bu yükseklikten düşecek meyvenin paramparça olması kaçınılmazdır. O yüzden meyvesi çok serttir. Taş gibi resmen. Fakat sorun, bu kadar sert bir meyvenin içinden tohumun nasıl açığa çıkacağıdır. Bu işi, bir tür orman faresi yerien getirir. Bu tür, orman fındığı ile beslenir. Fındığın kabuğunu açıp tohumu çıkarır. Böylece orman fındığı o devasa boya erişip üreyebilir olmuştur. Ve kemirgende fındıkları yiyen tek tür olmakla besin bulma rekabetinde mesafe almıştır.

Bir diğer örnek ise incirlerdir. Bu incirler, afrikanın yabani incirleri, Aydın'daki incirler değil. Bunlar, başta insan olmak üzere primatlar için tartışmasız en faydalı ve besleyici besindir. sebebi, primatlar ile ortak evrim süreçlerinde onları daha iyi besleyerek, daha iyi üreme avantajı sağlamıştır.

Konu insan olunca, işin şekli şemali daha bir değişir. Ama aynı temel prensip geçerlidir. Fakat, detayda önemli farklar vardır. İnsan evrim sürecinde geliştiği toprakları bırakıp uzaklara gittikçe, oralarda besin bulmak zorunda kalmış, fakat kendi bünyesine hiç uymayan meyvelerle, bitkilerle karşılaşmıştır. Bunları yerken, üremeye katkıdan fazlasını yapmış, onları korumuş, sulamış, gözetlemiştir. Bu sayede, insan için daha besleyici olan meyveler avantaj kazanıp süratle yaygınlaşırlar. Ardından tarım dönemi gelir. Bu dönemde insan daha fazlasını yapar. Kendine en yarayacak olan meyveleri, bitkileri seçerek onların doğal seleksiyondan daha hızlı şekilde üremesini sağlar. Yani, daha tatlı olan armudu seçer. Onu diker eker, aşılar vs. ve tatlı olanların çoğalmasını sağlar. Böylece hep en tatlıları, en besleyicileri seçile seçile günümüzn "nefis" meyveleri ortaya çıkar. Bu meyveler, insan tarafından ortaya çıkarılmıştır.

Bugün insan beslenmesinde kullanılan tüm meyve ve hayvanlar, insanlar tarafından geliştirilmiş türlerdir. Bunların bazılarının yabani versiyonları mevcut olsada, insanlar tarafından tercih edilmez.

Daha ilginç olanı ise, çeşitli sebeplerden kendi başına bırakılan, insan idaresinde ve bakımından uzak kalan türlerin, çabucak genlerindeki diğer özellikleri açığa çıkarıp, kendiliklerindne vahşi türlere dönmeleridir. Zira, insan tarafından yetiştirilen türler, doğada insan olmadan varolma şansı bulmakta zorlanır. Uzak adalara götürülen ve orada yabani hayata bulaşan türlerde, terkedilmiş ada ve benzeri sahalarda bu gibi durumlar çabucak gözlenmektedir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

selamlar,

çok klasik olacak ama aklıma takılmış bir örneği sormak istiyorum;

çekik gözlülüğün arka planında da mutasyon yok mudur, bazı çevreler "o mutasyon değildir adaptasyondur" şeklinde konuyu garabete çevirerek sıyrılma eğilimindeler.(ya da varyasyon)tamam nihayetinde adaptasyondur,hatta bakteriye direnç de neticede en genel manasıyla bir adaptasyondur.adaptasyon sonuçtur.sağlanan uyuma verilen addır.ama çekik göz örneğine dönersek, bu, "mutasyon sonucu sağlanmış bir adaptasyondur. " cümlesinde bir yanlış var mıdır?! ya da ilk çekik göz nasıl ortaya çıkmıştır?

teşekkürler..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Niye evrim teorisinne dair soruların bir benzeri kanıtlara dayalı olarak dinsel düşüncelerde bulunmamaktadır?

Benimde evrim teorisine dair anlamadığım tek konu budur ve inançlı kişilerin elmanın nasıl oluştuğunu, gözün nasıl gördüğünü, evrenin neden böyle olduğunu bir şekillendirme yani yaratım varsayımına dayanmadan bilimsel kanıtlar sunmasını istiyorum.

Allah öyle yaratmıştır çünkü o en büyüktür,en güçlüdür her şeyi yapabilir açıklaması açıklama değildir bunu kabul ederek canlılar ve evren hakkında hiç bir şey öğrenememekteyimdir. :)

Yok tanrı bilim ötesi ise yine her şeyi bilimden daha iyi açıklasın da iyi müslüman olduğumuzda andromeda galaksisine iman gücü ile nasıl gidilir anlayabilelim. :D

Yok açıklayamıyorsa evrim teorisi hakkındaki soruları boşuna ateistlere sorup durmasınlar müslümanlar kur'an da falan arasınlar, neden ve nasıl göz görüyormuş.

Yok öyle üçkağıtçılık mecbur muyuz bütün evrenin tüm sırlarını bilmeyi ateistiz diye hayret birşey. Onlar soracak biz cevaplayaccaz,sonra gene soracak gene soracak açıklama olmayan bir şey olana dek soracak ve sonra neymiş bir soruyu cevaplayamamışız demek ki allah varmış. Yok yaa ne uyanık bu müslümanlar böyle sakın cehaletin saklanma çabası olmasın bu sözde bilim merakı?

Biz size sorduk mu çamurdan nasıl oluyor da adem yaratılıp,niye kaburgadan dişi çıkıyor ve böyle bir erkeğin kaburgasından dişi doğması vukuatı biyolojik dünyada hiç rastlanmayıp sadece bir kitapda rivayet ediliyor diye? :)

O yüzden yok size cevap mevap bu konularda kendiniz öğrenin biz öyle yaptık. Yok öğrenemiyoruz kafamız almıyor diyorsanız devam edin puta tapmaya bize ne? :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

tekrar selamlar;

öncelikle ırkların oluşumuyla ilgili yaradılışçı açıklama alıntısı:(pek tabi motorcu hazretleri yumurtlamış)

"Varyasyon, genetik biliminde kullanılan bir terimdir ve "çeşitlenme" anlamına gelir. Bu genetik olay, bir canlı türünün içindeki bireylerin ya da grupların, birbirlerinden farklı özelliklere sahip olmasına neden olur. Varyasyonların kaynağı ise o türün içindeki bireylerin sahip olduğu genetik bilgidir. Bu bireylerin aralarındaki eşleşmeler sonucunda bu genetik bilgi yeni nesillerde değişik kombinasyonlarda biraraya gelir. Anne ve babanın kromozomları arasında genetik madde alışverişi olur. Böylece genler birbiriyle karışır. Bunun sonucu da bu bireyin fiziksel özelliklerinde bir çeşitlenme meydana gelmesidir.

İnsan ırkları ve insanlar arasındaki birbirinden farklı fiziksel özellikler de insan türüne ait 'varyasyonlar'dır. Yeryüzündeki insanların hepsi temelde aynı genetik bilgiye sahiptirler, ama bu genetik bilginin izin verdiği varyasyon potansiyeli sayesinde kimisi çekik gözlüdür, kimisi kızıl saçlıdır, kimisinin burnu uzun, kimisinin boyu kısadır. (Harun Yahya, 20 Soruda Evrim Teorisini Çöküşü)

Varyasyon potansiyelini anlamak için, sarışın ve mavi gözlü bireylere sahip bir toplum ile esmer ve siyah gözlü bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplumu ele alalım. Her iki toplumun zaman içinde birbirine karışmaları ve aralarında evlilikler yapmaları sonucunda, ortaya esmer ve mavi gözlü yeni nesillerin çıktığı görülecektir. Yani her iki toplumun belli fiziksel özellikleri yeni nesillerde birbiriyle eşleşerek farklı görünümlü bireyler ortaya çıkacaktır. Diğer fiziksel özelliklerin de birbirleriyle karıştıkları düşünüldüğünde ortaya çok büyük bir çeşitlenmenin çıkacağı açıktır.

Kısacası farklı ırkların varlığı, insanın genlerinde var olan zengin çeşitlilik nedeniyledir. İlk insan olan Hz. Adem ve eşi de genetik yapılarındaki zengin bilgiyi, kendi dış görünümlerine bunların ancak bir kısmının yansımasına rağmen, sonraki nesillere aktarmışlardır. İnsanlık tarihi içinde ortaya çıkan coğrafi izolasyonlar da çeşitli insan gruplarında belirli özelliklerin birikmesine uygun ortam oluşturmuştur. Bu süreç, uzun zaman içinde insan gruplarının kemik yapısı, ten rengi, boy, kafatası hacmi gibi özelliklerinin birbirinden farklılaşması sonucunu getirmiştir. Bu farklılaşma ile ırklar ortaya çıkmıştır."

bilimdışı alıntı bitti =)

..buraya bilimdışı alıntılar getirmekle yanlış mı yapıyorum bilmiyorum ama,sorum şu:ırklar ,örneğin zencilik ya da çekik gözlü sarı ırk vs. nasıl ortaya çıkmıştır.yukarıdaki bilimdışı açıklama bu genetik bilgi ya da enformasyonun ("varyasyon" la açıklanabileceğini savunarak) adem-havva da olduğu savını ortaya atmakta,ama arkasından sadece"ilk" olan o iki kişiden oluşan gen havuzunda sarı ırk ya da zenciliğe dair vryasyonun nasıl olabileceği kısmını atlamaktadır.zira varyasyon potansiyeline dair gen havuzundaki bilgilerin önceki kuşaklardan birikerek geldiği zaten ilgili yazıda yazmaktadır.burada önceki kuşak -yoktur-..kaldı ki aynı ırktan iki insanın oluşturacağı onlarca nesil sonrasında bile ,"mutasyon" olmadan zenci ya da sarı/çekik göz ırkın ortaya çıkıp (daha sonra doğal seçilimle) seçilmesi mümkün müdür?

şimdiden teşekkür,saygılar..

Link to post
Sitelerde Paylaş

ek bir soru daha aklıma gelmişken;

kanat oluşımu ile ilgili yeni bir alıntı:

"Burada kanatların evrimi iddialarıyla ilgili çok önemli bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Çünkü ön ayaklarda meydana gelecek mutasyonlar, canlıya çalışır bir kanat kazandırmadığı gibi, onu ön ayaklarından da mahrum bırakacaktır. Bu ise, bu canlının, diğer türdeşlerine göre daha dezavantajlı (yani sakat) bir bedene sahip olması anlamına gelir. Elbette ön ayakları ne fonksiyonel bir ayak ne de fonksiyonel bir kanat olarak işe yaramayan bir canlı, avcılardan korunma, avlanma, eşleşme gibi yaşamsal faaliyetlerini eskiden olduğu gibi rahat bir şekilde yerine getiremeyecek, kazandığı bu dezavantaj yüzünden elenip yok olacaktır."

bu noktada kanadın getirdiği avantaj,kaybedilen(feda edilenlerden) kısımdan daha fazla avantaj sağlamış olduğu içindir ki, doğal seçilim tarafından seçilmiştir denilebilir mi..neticede eşeyli üreme de aslında -göreceli- çok büyük bir yük getirdiği halde sağladığı avantaj ın seçilme eşiği üzerinde olması nedeniyle ortaya çıktıktan sonra, aseksüel üremeye alternatif olarak, mevcudiyetini korumamış mıdır?

zaman harcayıp cevap vereceklere teşekkürler..

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

<!--quoteo(post=368263:date=May 10 2009, 19:57:name=teflon)--><div class='quotetop'>QUOTE(teflon @ May 10 2009, 19:57) <a href="index.php?act=findpost&pid=368263"><{POST_SNAPBACK}></a></div><div class='quotemain'><!--quotec-->Kısacası farklı ırkların varlığı, insanın genlerinde var olan zengin çeşitlilik nedeniyledir. İlk insan olan Hz. Adem ve eşi de genetik yapılarındaki zengin bilgiyi, kendi dış görünümlerine bunların ancak bir kısmının yansımasına rağmen, sonraki nesillere aktarmışlardır. <!--fonto:Georgia--><span style="font-family:Georgia"><!--/fonto--><!--coloro:#4169E1--><span style="color:#4169E1"><!--/coloro--><!--sizeo:3--><span style="font-size:12pt;line-height:100%"><!--/sizeo-->İnsanlık tarihi içinde ortaya çıkan coğrafi izolasyonlar da çeşitli insan gruplarında belirli özelliklerin birikmesine uygun ortam oluşturmuştur. Bu süreç, uzun zaman içinde insan gruplarının kemik yapısı, ten rengi, boy, kafatası hacmi gibi özelliklerinin birbirinden farklılaşması sonucunu getirmiştir. Bu farklılaşma ile ırklar ortaya çıkmıştır<!--sizec--></span><!--/sizec-->.<!--colorc--></span><!--/colorc-->"<!--fontc--></span><!--/fontc--><!--QuoteEnd--></div><!--QuoteEEnd-->

Şimdi burada HY aslında kısmen evrim anlatmıyor mu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Selam arkadaşlar ..

Çok güzel yazılar okuyorum ve çok hoşumaaaaaaa gidiyor :).

Bence daha doğrusu hemfikir olduğum evrimin bir amacının olmaması.Yani bu evrimi biz baştan alsak acaba yine aynı süre içerisinde yine aynı çeşitlilikte türlere sahip olunurmuydu.Acaba biz olurmuyduk.Yada olurduysak yine aynı süredemi olurdu.emin olduğum eğer olurduysak yine bunları tartışıyor olacağımız kesindi.

Not: Bu arada bugün okudğum bir haberde bbc yeni bir belgesel hazırlıyormuş çok gizli tutuluyormuş baya bir ses getirecekmiş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Mesele şu.. Bu farklılaşma 90 bin yılın neticesi.. İlk insan ortaya çıkalı en iyi ihtimalle 250 bin yıl olmuş durumda..

Bu farklılaşmanın 5 milyon yıl sürmesi ile sonuç ne olur?

bu farklılaşmanın 5 milyon yıl sürmesi pek tabii çok daha radikal,dramatik değişikliklere yol açacaktır. yalnız,belli bir noktadan sonra-ki o nokta belli bir süredir berisinde olduğumuz noktadır kanımca- değişim hızının gittikçe azalarak artan ve sonrasında azalan bir eğri çizeceğini düşünmek yanlış olmaz gibi geliyor bana.neticede insan ırkı çevre etmenleri ve doğal seçilim karşısında canlılığın geri kalanından çok daha az edilgen durumda.seçilime karşı elastikiyet azalmış vaziyette.bu noktada,değişim yönünün en fazla mental unsurlarda olacağını,öyle ya da böyle IQ seviyesinin yükselecegini düşünüyorum.ama mental ya da fiziksel defekt ya da dezavantaja sahip bireyler bile "kendi denklerini bulmak suretiyle" üreyebilmekteler.hatta bu tip birçok örneklemde zannedersem, üreme hızı daha bile fazladır.yani belki de gen havuzunda artarak mevcudiyetini koruma durumu bile sözkonusu..bu da meselenin diğer yönü.yani,düşününce ahkam kesmekten vazgeçtim :),çok fazla değişken var.. :huh: (haddizatında, aslında üzerine düşünmesi çok zevkli bir konu bu :))

.. anibal bu arada yukarda verdiğim iki örneğe/alıntıya(ırklar ve kanat örnekleri) ve açıklamaya biraz daha net bir(ya da iki) açıklama/eleştiri getirebilir misin rica etsem(muhtemelen baymıştır seni artık bu konular ama)..konuştuğum ya da yazdığım şeyden emin olmak istiyorum sadece..tşk..inşallah çok fazla "armut piş, ağzıma düş"olmuyordur..

dip:kimya dediğin gibi evrimin kendilerince "suya sabuna dokunmadığını düşündükleri" unsurlarını kendilerince kullanmışlar..

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> bu farklılaşmanın 5 milyon yıl sürmesi pek tabii çok daha radikal,dramatik değişikliklere yol açacaktır. yalnız,belli bir noktadan sonra-ki o nokta belli bir süredir berisinde olduğumuz noktadır kanımca- değişim hızının gittikçe azalarak artan ve sonrasında azalan bir eğri çizeceğini düşünmek yanlış olmaz gibi geliyor bana.

Evrim, mutasyonlar ve onları kanalize eden doğal seleksiyon ile belirlenir. Mutasyon hızları genelde değişmez ve genel olarak çok çok yüksektir zaten. Bu durumda, evrimin hızını belirleyen temel faktör, doğal seleksiyondaki değişim hızı olacaktır. Bu ise, çok fazla parametre ile belirlendiği için çok geniş bir aralığa tekabül eder. Bu ne demektir: Evrimin hızı, bazen koşar gibi süratli, bazense yerinde sayar gibi yavaş olacaktır. Ki bu hızlarda, ancak popülasyon bazındadır, aynı zaman diliminde kimisi süratli değişip, kimisi yerinde sayabilir tabi ki..

Kısaca, evrim bir sabit veya fonksiyonel hız tarif etmez. Herhangi bir zaman diliminde, değişim hızı eşit bir diğer zaman diliminden çok farklı olabilir..

Kanatların vs. evriminde, yaratılışçıların tipik hayata bakışını görürüz: Toptan indirgemecilik ve/veya genellemecilik..

Ön ayakların kanada doğru evrilmesinde, ön ayaklar kanat görevi görmeyen, yani uçmaya yaramayan, ama başka bir işe daha iyi yarayan bir forma dönmek zorunda. Bu formda ise, elbette koşul ayakların işe yaramaz olması.. Diyorlar ki, amanda ön ayakları değişirse, onun getirdiği avantaj ne olacak? Eee, T-Rex'in kollarına bir baksaydınız, ne iştir? Yada bir devekuşuna..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zahmet olmazsa puta tapma konusunun biyolojik olarak evrimini açıklayın.

Hangi organın gelişmesiyle insan tapmaya başladı falan gibisinden...

İnsan dışındaki hayvanlarda neden puta tapınma yok?

tarihinde Gucistenci tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu bazında birkaç sorum olacak, şöyle ki:

1- Bilindiği gibi, türler kendi içeriğinde çiftler halinde çeşitlilik göstermektedirler, örneğin her türe ait erkek ve dişi şahsiyet olarak bir birinden bağımsız birer bireydir, buna rağmen türlerinin olmasa olmaz üyeleridirler, dişiyi dişi olmaya, erkeği de erkek olmaya yönlendiren olay nedir, bir birlerinden tamamen bağımsız organizmalar olmalarına rağmen bir birlerini tamamlayacak şekilde gelişim göstermelerini, Darvinsizim neye bağlamaktadır.

2- Örneğin, iklim şartları iddia ettiğiniz gibi tekamül olayında bir etken ise, kutupta yaşayan Eskimoların dişilerinde neden sakal çıkmamaktadır, ayrıca çöl iklimi ile kutup iklimi bir birlerinden köklü farklılık göstermelerine rağmen, her iki iklimde yaşayan insanlar insan olma açısından neden bir birlerinden kopmamaktadır, her iki toplulukta büyük ihtimalle yüz binlerce yıldır ayrı ortamlarda yaşamalarına rağmen neden şüpheye yer bırakmayacak şekilde insan olma formlarını korumaktadırlar,

3- Darvinci tekamülle ilgili bütün iddialar, fosiller üzerinden yapılmaktadır, fosiller de iddia edilen gelişimin, yaşayan türlerde de gözlenmesi gerekli değil mi, Dünya dışında içinde yaşam olmayan bir gezegene gitsek, orada önceden yaşamış olan canlıların fosillerini bulsak, iddia ettiğiniz gibi, fosiller özerinde düşünüp yorum yapmanın bir mantığı olur, fakat fosillerin doğrudan veya dolaylı yaşayan temsilcilerinin bulunduğu bir gezegende bunun bir mantığı olmaz, zira Tekamül varsa gidip iskelet aramanın hiçbir manası yoktur; bugün insan olsun, maymun olsun tür olarak her ikisi hayatta mevcut olup yaşamaktadırlar. Eğer ki böyle bir tekamül varsa bu iki tür arasında en azından maymundan başlayarak insana doğru yüz binlerle ifade edilebilecek ışın şeklinde bir canlı serisi olması gerekirdi, fakat gerçekler bunun aksinedir, ayrıca diğer canlı çeşitleri içinde bu durum mevcut olmalıydı tekamül süre gelen bir olaysa her çeşidin kendi serisini sergilemesi gerekirdi, böyle bir durum yoktur. Kemik fosilleriyle tekamül ispatı iddiası, her gelişen seri bir alt serinin üzerine yükseleceğinden ve böylece alt serilerin yok olmasını gerekli kılacağından alt serilerle ilgili örneklerin yaşamaması gerekirdi, fakat ister ister alt alta isterse paralel olarak tekamül gösterdikleri iddia edilsin bu gün insan olsun, maymun olsun her ikisi de yaşayan birer tür olarak mevcutturlar, böyle olmasına rağmen bunların yaşayan tekamül serileri mevcut değildir, kolay olsun diye insanla, maymun örneğini verdim, aslında bu durum bütün türler için söz konusudur. Çeşitli tabiat şartlarında türler bazı hususlar kazanabilirler, tıpkı bir sporcunun yaptığı sporla ilgili özel kabiliyetler kazanması gibi fakat bu durum kendisiyle, spor yapmayanlar arasında türden çıkarıcı veya türü değiştirici bir olay meydana gelmez, tabiat şartlarının tesiri de o şekildedir. Kutuplarda yaşan bir kimseyle, çölde yaşayan bir kimse arasında insan olma açısından hiçbir fark oluşmaz. Bu gün kutupta yaşayan bir Eskimo’yla, çölde yaşayan bir Arap kolaylıkla ortaklık kurup beraber çalışabilirler. Zira her ikisi de tam anlamıyla insan olup, geçmişi yüz binlerce yıla dayanan değişik iklim şartlarında yaşamış olmaları onların insan olma olaylarında fiziksel değişiklik yapmadığı gibi, zihinsel kabiliyetleri de aynıdır, her ikisi de iki kere ikinin dört ettiğini bilirler.

4- Türleri oluşturan bilgi neden savunmalarıyla orantılı değil, örneğin bugün için bütün insanlar bir araya gelse bir sineğin kanadını yapay olarak oluşturacak bilgiye sahip değiller, buna rağmen sinek kendi kendini oluştura biliyorsa bu demektir ki insanların sahip olduğu bu gün ki bilim seviyesinin çok ötesinde bir bir bilgi taşıma durumundadır, bu bilgiyi otomatik olarak gelişiminde kullanma durumundaysa neden savunmasında kullanmıyor ve bir parmak değmesiyle ezilmeye açık oluyor.

5- Sizce, bir insanın inanç yapılanmasını, herhangi bir kurama odaklayarak yapılandırmasının mantığı nedir, zira kuramlar bilimselliğe başka bir ifadeyle bilimsel ispata dönüşmedikleri müddetçe, yanlış çıkma ihtimaliyle yükümlüdürler. Tekamül nazariyesinin yanlış çıkma ihtimalini hangi moralle yüklenmektesiniz.

6- Akıllı tasarım veya bir organizmanın içeriğinde ki sistemlerin, birbirlerine doğrudan ihtiyacı gibi şeyleri sora bilirim fakat konu uzatmak istemiyorum, yukarıda beş şıkta belirttim sorular, konu bazında bana önemli gelmektedir, cevaplandır sanız ve beraber görüşsek diyorum.

Fereç Hüdür

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> 1- Bilindiği gibi, türler kendi içeriğinde çiftler halinde çeşitlilik göstermektedirler, örneğin her türe ait erkek ve dişi şahsiyet olarak bir birinden bağımsız birer bireydir, buna rağmen türlerinin olmasa olmaz üyeleridirler, dişiyi dişi olmaya, erkeği de erkek olmaya yönlendiren olay nedir, bir birlerinden tamamen bağımsız organizmalar olmalarına rağmen bir birlerini tamamlayacak şekilde gelişim göstermelerini, Darvinsizim neye bağlamaktadır.

Cahillik zor zenaattir, yazdıklarından anlaşılan şey bu..

Eşeyli üreme, tür içinde ortaya çıkan adaptasyonların kombine edilebilmesini sağlar. Böylece tür daha geniş doğal seleksiyon uyumuna sahip olur.

Dişi/Erkek birbirinden bağımsız organizmalar değildir. Aksine birbirine çok bağlı organizmalardır. İki erkek birbirinden ne kadar bağımsız ise, dişi ile erkekte ancak o kadar bağımsızdır..

Pratik bir açıklamayı sana şöyle yapabiliriz. Kadın, safi kadındır. Erkek ise, hem erkek, hem kadındır. Bir leşince, kadın sadece kadın olma özelliklerini verirken, erkek kadın veya erkek olma özelliği verebilir doğacak çocuğa..

Tür insandır. Her insanın %95'i denktir. Geri kalan %5'in %90'ı kadın ve erkekte mevcut olsada yoğunluğu vs. farklıdır. Mesela, memeler gibi, erkekte de, kadında da vardır. Kalça kemiği gibi ,kadında büyüktür vs. vs. Bu yüzde %5'in sadece %10 kadar kısmı, sadece kadında veya sadece erkekte mevcuttur. Fakat pratikte böyle olmaz, pek çok kadında sadece erkekte olması gereken, pek çok erkekte de sadece kadında olması gereken şey mevcut olur..

>>> 2- Örneğin, iklim şartları iddia ettiğiniz gibi tekamül olayında bir etken ise, kutupta yaşayan Eskimoların dişilerinde neden sakal çıkmamaktadır, ayrıca çöl iklimi ile kutup iklimi bir birlerinden köklü farklılık göstermelerine rağmen, her iki iklimde yaşayan insanlar insan olma açısından neden bir birlerinden kopmamaktadır, her iki toplulukta büyük ihtimalle yüz binlerce yıldır ayrı ortamlarda yaşamalarına rağmen neden şüpheye yer bırakmayacak şekilde insan olma formlarını korumaktadırlar,

Neden eskimoların erkek/veya dişi sakalları çıkması gereksin ki?

Eğer cevap istiyorsan, kutup veya çölde yaşama, insan için, klasik biyolojik özellikleri ile mümkün olmayan bir durumdur. Yani, bir barınağınız ve ateşiniz yoksa, sakallı olmanız veya olmamanız bir şeyi değiştirmez, donar ve ölürsünüz.. Bir barınağınız varsada, sakallı olmanız veya olmamanız bir şeyi değiştirmez..

Kutup ayısı ile Boz ayı farklı tür müdür? Eer farklı türse, bir afrikalı pigme ile isknadinav insanı da farklı tür olacaktır..

Ve dahası şu.. Ne dedik? Sen orada o iklime tabi değilsin.. Sen kutupta ve çölde kendi iklimini oluşturuyorsun. Bu yüzden adaptasyona ve değişime uğramanı düşünecek bir şey yok..

>>> 3- Darvinci tekamülle ilgili bütün iddialar, fosiller üzerinden yapılmaktadır, fosiller de iddia edilen gelişimin, yaşayan türlerde de gözlenmesi gerekli değil mi,

Evrimle ilgili iddialar fosiller üzerinden yapılmaz. Bu iddiaların tamamı, yaşayan canlılar üzerinden yapılır.. Yaşayan canlılar üzerinden edinilen bilgilerin fosil kayıtlarına uyumu beklenir ki, bulunan fosiller de buna uygundur zaten..

>>> Dünya dışında içinde yaşam olmayan bir gezegene gitsek, orada önceden yaşamış olan canlıların fosillerini bulsak, iddia ettiğiniz gibi, fosiller özerinde düşünüp yorum yapmanın bir mantığı olur, fakat fosillerin doğrudan veya dolaylı yaşayan temsilcilerinin bulunduğu bir gezegende bunun bir mantığı olmaz, zira Tekamül varsa gidip iskelet aramanın hiçbir manası yoktur; bugün insan olsun, maymun olsun tür olarak her ikisi hayatta mevcut olup yaşamaktadırlar.

Zaten öyledir ve kimse gidip fosil aramakla evrim için uğraşmaz..

>>> Eğer ki böyle bir tekamül varsa bu iki tür arasında en azından maymundan başlayarak insana doğru yüz binlerle ifade edilebilecek ışın şeklinde bir canlı serisi olması gerekirdi, fakat gerçekler bunun aksinedir,

Her şeyden önce, insanın maymundan geldiğini, filden geldiğini veya yılandan geldiğini neye dayanarak söylüyorsun? Bunu nasıl iddia ediyorsun? İşte asıl anlaman gereken soru bu..

Evrimsel düşünce ile maymun ve insan arasındaki benzerlikler, dört şeyi ifade edebiliyor olabilir:

1. İnsanlar maymunlardan üremiştir.

2. Maymunlar insanlardan üremiştir.

3. İnsan ve maymun bağımsız olarak farklı canlılarda üremiştir.

4. İnsan ve maymunlar bir ortak atadan gelmektedir.

Bu soruların cevabı teroinin teorik kısmıyla kısmen halledilebilir..

İnsanlar maymundan veya maymunlar insandan türemiş olabilir mi? İnsan ve maymunların benzer ortamlarda ve aynı coğrafyalarda yaşadıkları düşünülürse, bu pek mümkün değildir. Bu nedenle evrim teorisine göre bu gerçekleşmiş olamaz.. Yani, evrim teorisi, insanın maymundan geldiğini söylemez, aksine, insanın asla maymundan gelemeyeceğini söyler. Kuvvetli olan bu görüşün değişebilemsi için, pratik buluntulara, yani aksini destekelyen somut kanıtlara ihtiyaç vardır.

Geriye elimizde iki seçenek kalır: İnsan ile maymunun atası ortaktır. İnsan ile maymun farklı canlılardan evrimleşmiştir.

İkisinin morfolojik özelliklerine bakıldığında, benzerlikler o kadar fazladır ki, bunların farklı canlılardan tesadüfen böyle olabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, olası tek yol, insan ile maymunların ortak atalara sahip olduklarıdır..

>> ayrıca diğer canlı çeşitleri içinde bu durum mevcut olmalıydı tekamül süre gelen bir olaysa her çeşidin kendi serisini sergilemesi gerekirdi, böyle bir durum yoktur.

İlginç, bizim bildiğimiz, yani gözlerimizle gördüğümüz, bunun tam tersidir. Her canlı çeşidi, kendi serisini sergiler...

>>> Kemik fosilleriyle tekamül ispatı iddiası, her gelişen seri bir alt serinin üzerine yükseleceğinden ve böylece alt serilerin yok olmasını gerekli kılacağından alt serilerle ilgili örneklerin yaşamaması gerekirdi,

Neden gereksin? Şimdi şöyle düşün.. Birden bir şeyler oldu ahanda küresel ısınma.. Dünya pek çok ısındı.. Afrikadaki insanlar bu ısınmaya uyum sağlamak için evrildiler. Ama sibiryadakiler, bundan etkilenmediler ve öylece kaldılar.. Neden illa alt serinin yok olması gereksin ki?

>>>fakat ister ister alt alta isterse paralel olarak tekamül gösterdikleri iddia edilsin bu gün insan olsun, maymun olsun her ikisi de yaşayan birer tür olarak mevcutturlar, böyle olm asına rağmen bunların yaşayan tekamül serileri mevcut değildir, kolay olsun diye insanla, maymun örneğini verdim, aslında bu durum bütün türler için söz konusudur.

İnsan ve maymunun bir birinden gelmiş değildir zaten, izah ettik daha önce.. Velakin, gerek insna gerekse maymun için o bahsettiğin alt seriler bugün yaşamıyor zaten.. Örneğin, insanın kendine en yakın atası Homo Erectus'tur, pek uzun bir zaman evvel ortadan yok olmuştur..

>>> Çeşitli tabiat şartlarında türler bazı hususlar kazanabilirler, tıpkı bir sporcunun yaptığı sporla ilgili özel kabiliyetler kazanması gibi fakat bu durum kendisiyle, spor yapmayanlar arasında türden çıkarıcı veya türü değiştirici bir olay meydana gelmez, tabiat şartlarının tesiri de o şekildedir. Kutuplarda yaşan bir kimseyle, çölde yaşayan bir kimse arasında insan olma açısından hiçbir fark oluşmaz. Bu gün kutupta yaşayan bir Eskimo’yla, çölde yaşayan bir Arap kolaylıkla ortaklık kurup beraber çalışabilirler. Zira her ikisi de tam anlamıyla insan olup, geçmişi yüz binlerce yıla dayanan değişik iklim şartlarında yaşamış olmaları onların insan olma olaylarında fiziksel değişiklik yapmadığı gibi, zihinsel kabiliyetleri de aynıdır, her ikisi de iki kere ikinin dört ettiğini bilirler.

İnsanın geçmişi yüzbünlerce yıla dayanmaz, en fazla 250 bin yıl olabilir. Velakin, hiç kimse tabiat şartlarında öyle hususlar kazanmaz, sporcunun kas yapması gibi.

Ama mesele şudur: İşte insan, ama o da ne, kimisi zenci, kimisi kızıl, kimisi beyaz.. Ve bu değişim, sadece 60 bin yıl önce gerçekleşmiş olabilir..

Bu değişim insan genomunda on binde bire filan tekabül eder. İnsan ile şempanze arasındaki genom farkı ise, %1 civarındadır. 1/100 ile 1/100000 arasında yüz kat fark mevcut.. Demekki eğer 60 bin X 100 = 6 Milyon yıl geçerse, zenci ile sarışın insan ile şempanze kadar farklı olabilecektir. İlginç gelebilir, şempanzelerle yolumuzun 6 milyon yıl kadar önce ayrılmaya başladığı kabul edilir, fosil kayıtlarına bakınca.. Yani, tıpkı evvelden atalarımızın iki ayrı yola sapıp, birilerini şempanze birilerini insan olması için yaşadıkları farklılıkların hızı, insanların iki ayrı yola girip zenci ile sarışın arasındaki farkın ortaya çıkmasına denk olmaktadır.. Bu böyle olmak zorunda değildir aslında, ama, insanı o hale getiren doğal seleksiyon süreci son 250 bin yıldır aynı yönde işleyip gittiği için, bunun böyle olması da beklenirdi..

>>> 4- Türleri oluşturan bilgi neden savunmalarıyla orantılı değil, örneğin bugün için bütün insanlar bir araya gelse bir sineğin kanadını yapay olarak oluşturacak bilgiye sahip değiller, buna rağmen sinek kendi kendini oluştura biliyorsa bu demektir ki insanların sahip olduğu bu gün ki bilim seviyesinin çok ötesinde bir bir bilgi taşıma durumundadır, bu bilgiyi otomatik olarak gelişiminde kullanma durumundaysa neden savunmasında kullanmıyor ve bir parmak değmesiyle ezilmeye açık oluyor.

Neden olsunlar ki? İnsanların bilgi sevyiesi hiç bir halt olmayabilir. İnsanlar daha bin sene evvel bir mikrobu nasıl öldüreceklerini de bilmiyorlardı. Eğer mesel buysa, gidilir, öğrenilir..

Sineklerin vs. bilgi taşıdığı yok biraderim.. Sinek kanadını kendi mi yapıyor? Haa, sinek kanadı zaten onun savunmasıdır, o ayrı bir konu..

>>> 5- Sizce, bir insanın inanç yapılanmasını, herhangi bir kurama odaklayarak yapılandırmasının mantığı nedir, zira kuramlar bilimselliğe başka bir ifadeyle bilimsel ispata dönüşmedikleri müddetçe, yanlış çıkma ihtimaliyle yükümlüdürler. Tekamül nazariyesinin yanlış çıkma ihtimalini hangi moralle yüklenmektesiniz.

Çıkabilir, hiç bir önemi olmaz.. Evrim yanlış çıkarsa, o anda zaten doğrusu neyse o ortaya çıkacaktır.. Peki siz, bir masaldan ibaret olan bu dinleri hangi akla hizmeten yüklenmektesiniz? amanda varsa kazanırım, yoksa kaybetmem diye düşünmeyin, bunun tartışması bu topik için konu dışıdır, basitçe o zihinyietle, nedne Zeus'a, Ra'ya ve İsa'ya tapmadığınızı sorgulamak gerekecektir..

>>> 6- Akıllı tasarım veya bir organizmanın içeriğinde ki sistemlerin, birbirlerine doğrudan ihtiyacı gibi şeyleri sora bilirim fakat konu uzatmak istemiyorum, yukarıda beş şıkta belirttim sorular, konu bazında bana önemli gelmektedir, cevaplandır sanız ve beraber görüşsek diyorum.

Elbette sorabilirsin, bekleriz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anibal, beni cahillikle suçlamana pek bir mana veremedim, konu başlığına uyarak yaptığım şey sadece soru surmaktan ibaretti, bir soru tutarsız dahi olsa sahabi cahillikle itham edilmez, soru sormanın doğası icabı soru karşı taraftan bilgi talep etmedir, benimde yaptığım bilgi talebidir, sizin iddialarınızı çürütücü yönde herhangi bir şey söylemedim, sen bunu dahi anlamayıp feveran göstermek suretiyle beni cahillikle suçlayacak şekilde tepki göstere bilen bir mantığa sahipsen, sorduğum soruları nasıl anlaya bilirsin, her sorulan sorunun cevabının ret ihtimali olduğu gibi kabul ihtimalide vardır, fakat sen en başta peşinen beni reddiyetçi konumuna koyup tepki veriyorsun, hem ben sana bir şey diyeyim mi, zor olan cahillik sanatı değil, cahilliğine rağmen insanın kendini alim sanmasıdır, bütün sorunlar temelde burdan çıkmaktadır, bunu seni rencide etmek için, şahsını konu ederek söylemiyorum. Genel bazda söylüyorum.

Anibal, benim nedemek istediğini anladığını sanmıyorum, Şöyle ki.

1- İnsanların birey olarak, tamamiyle bir birlerine uyumlu olacak şekilde ayrı ayrı dişi ve erkek olarak nasıl gelişme gösterdi, verdiğin cevapta:

“Dişi/Erkek birbirinden bağımsız organizmalar değildir. Aksine birbirine çok bağlı organizmalardır. İki erkek birbirinden ne kadar bağımsız ise, dişi ile erkekte ancak o kadar bağımsızdır.”

Bu cevapmıdır, o zaman daha açıkça şöyle diyeyim, kökenleri tek bir hücre olmasına rağmen cinsel organları bir birlerine uyumlu olarak nasıl gelişti. Diğer ifadende:

Yumurtalıkla kramozonların özelliklerinden anlatayım derken bunu dahi beceremiyerek,

”Pratik bir açıklamayı sana şöyle yapabiliriz. Kadın, safi kadındır. Erkek ise, hem erkek, hem kadındır.” Demektesin,

Nedemek erkek hem erkektir hem kadındır, bunu sanırım hiçbir erkek kolay kolay kabul etmez, biraz ondan biraz ondan hoş bir tanımlama değil, ben kendi hesabıma sade erkek olmayı tercih ederim.

2- İklim şartları bünyenin özelliklerine tesir ederek oluşumlar yapıyorsa, aynı iklimde yaşayan, soğuk iklimde yaşayan bayanların neden sakalı çıkmıyor, sence tekamülün ötesinde bir albenili konfor olayı gözükmüyormu,

3- Türlerin yaşayan serilerini konu ederken, örneğin insandan geriye doğru veya herhangi bir canlıdan geriye doğru, yaşayan hassas bir gelişim serisi olması idia çerçevesinde gerekliliktir, bunlar güncel olarak yaşamalı ki, iddia ettiğiniz 5 milyon yıl öncekilerin bıraktığı fosiller gibi, kendileride 5 milyon yıl sonrasına fosil bırakabilsinler, bu tür serilerin olamadığı açıktır..

Sorularımın içeriğinde bu tür bir mantık var, ya aceleyle görmedin yada göremedin.

O zaman başka açıdan ben biraz konuya gireyim:

Konuya malzeme yapılan fosiller, bir birleriyle benzerlik açısından bazı yönlerden çağrışımlı olmalarına rağmen her ne kadar aksi iddia edilirse edilsin standart bir zincir teşkil etmiyorlar, arada büyük boşluklar olduğu gibi “Kabriyen” döneminde ki gibi ani çıkışlar ve çeşitlenmaeler de var. Böyle olması ise Kur’an’a aykırı değildir, zira Kur’an’da türler cin olarak ayrı tanımlanmış olmalarına rağmen yaratılışta artma şeklinde gelişmeyecekleri söylenmemiştir, aksine gelişmenin varlığından bahsedilmiştir, bu konuda yıllarca önce bir yazımda şöyle demiştim:

“Tekamülcüler İnsanı hayvan konumuna koyarak insan olma haklarını inkar ederler, arkasına saklandıkları şeyde tekamül iddialarıdır. Güya bu iddialarıyla İlâhi kitaplarda belirtilen İnsanın Adam ile Havva’dan gelme bilgisini yalanlayacak ve böylece İlahi kitapları boşa çıkaracaklar. Hal bu ki, adına tekamül dedikleri İnsanın gelişme olayı Kuran’da mevcut olup, İnsanın insanlığını inkar etmedikten sonra bütün çabaları Kuran’ı doğrulamaktan öteye gitmemektedir. Şöyle ki, Kuran’dan mealen:

-- Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz. 7/69

Görüldüğü gibi insan donmuş bir kalıp değildir, yaratılışta, yaratılış özelliklerinde Allah’ın takdiriyle artma şeklinde farklılıklar meydana gelebilmektedir. Vucutça ilerleme olayı ve vucutça ilerlemenin söz konusu olduğu yerda aynı türe ait, çeşitli döne4mlerle ilgili olarak, çeşitli fosillerin olması normaldir. Bundan dolayı fosillerle ilgili olarak ileri sürdüğünüz bütün tekamülcü iddialarınız rahatlıkla Kur’an’ı doğrular nitelikte düşünülebilecek şeylerdir. 7/69 da yaratılışta artma yani fiziki yapıda daha mükemmele gidişten doğrudan bahsedilmektedir. Bu insana verildiğine göre, çeşitli zamanlarda baştka türlerede verilmiş veya verilebilir manasında olduğu gibi, bir kere verilen artmanın defalarca verilmemesine bir neden yoktur. Ayrıldığımız nokta türlerin başka türe başkalaşım geçirmesi iddasıdır ki Kur’an bunu onaylamaz.

Fereç Hüdür

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> hem ben sana bir şey diyeyim mi, zor olan cahillik sanatı değil, cahilliğine rağmen insanın kendini alim sanmasıdır, bütün sorunlar temelde burdan çıkmaktadır, bunu seni rencide etmek için, şahsını konu ederek söylemiyorum. Genel bazda söylüyorum.

Bunu birde aynanın karşısına geçip kendine söylesen pek büyük hayır etmiş olacaksın kendine...

>>> Nedemek erkek hem erkektir hem kadındır, bunu sanırım hiçbir erkek kolay kolay kabul etmez, biraz ondan biraz ondan hoş bir tanımlama değil, ben kendi hesabıma sade erkek olmayı tercih ederim.

Bak görüyorsun işte.. Bilimsel gerçekleri egolara hizmete bağlayan kişiye cahil sıfatı bile kifayetsiz kalır. Gerçekler, erkeklerin onu beğenip, beğenmemesi ile doğru veya yanlış olmaz.

İnsan DNA'sı 46 kromozomda toplanır. Senin hemen her şeyin tüm insanlar gibi bu kromozomlar içinde kodludur. Bunların yarısı anadan, yarısı babadan gelir. İlk 22 kromozom konu babında önemsizdir, şimdilik. Ama 23. Kromozom iki şekilde olabilir: X -> kadın, Y -> erkek. Bu koromozom, anadan gelen X ve babadan gelen X veya Y tarafından belirlenir. Eğer XX olursa, bebek dişi, XY olursa bebek erkek olacaktır. Gördüğün gibi her erkek kanında X kromozomu taşır ve eli mahkum bir miktar kadındır.. Kabul etmesende kadın olan tarafların var..

Ha, o 22 kromozom içinde de kadına has özellikler zaten var. Bir elini yokla bakalım, memeler ne iş sende? Bir hormon testi yaptır, kaç dişi hormonu taşıyorsun kanında öğren..

>>> 2- İklim şartları bünyenin özelliklerine tesir ederek oluşumlar yapıyorsa, aynı iklimde yaşayan, soğuk iklimde yaşayan bayanların neden sakalı çıkmıyor, sence tekamülün ötesinde bir albenili konfor olayı gözükmüyormu,

Neden çıksın, buna ne hacet var, başka sakalı çıkacak aslında da sıcak olduğu için dökülüyor mu ki?

Sakalın çıkması testeronla alakalıdır temelde. Bu ise erkeklik hormonudur. Kadında bir miktar vardır ama sakal çıkartmaya yetmez.. Eğer sakal çıkacak kadar tetsteron artarsa, kadın kadın kalamaz ve nesli tükenir..

Cahil olduğunu gör, neden kadınların sakalı çıkması gerekiyor, kafadan uyduruyorsun sadece..

İklim şartları, bünyeye tesir edip yeni özellikler vs. kazandırmaz.. Evrim teorisinin varlık sebebi bunun reddidir. Bu söylediğin şey, lamark'ın söyledikleridir ve Darwin bunu çürütmüştür. Senin gidip evrim teorisini rakibi olan lamarkizmin teziyle sorgulaman, lamarkizmin bizzat evrim teorisi ile çürütülmüş olan savını sanki evrim teorisinin iddiası gibi göstermen, senin sadece bir şey bilmeyen ama bildiğini sana bir cahil olduğunu gösteriyor, maalesef.

Cehaletin emaresi, bir şeyi bilip bilmediğini sorgulamadan, bilmeden, biliyormuş gibi atlamaktır ortaya. İşte senin yaptığın şey bu. Elbette sorular soracaksın, fikirler üreteceksin. Ama sen "Amanda evrim teorisi varmış, bu olsa olsa şudur, öyleyse budur" diyerek sallıyorsan, bu ancak cahil cesareti olur. Bir zahmet et, git bir yerlerden al, bul, oku: Türlerin Kökeni, Charles Darwin.. Ha, ondan sonra buyur gel, istediğin eleştiriyi yap..

>>> 3- Türlerin yaşayan serilerini konu ederken, örneğin insandan geriye doğru veya herhangi bir canlıdan geriye doğru, yaşayan hassas bir gelişim serisi olması idia çerçevesinde gerekliliktir, bunlar güncel olarak yaşamalı ki, iddia ettiğiniz 5 milyon yıl öncekilerin bıraktığı fosiller gibi, kendileride 5 milyon yıl sonrasına fosil bırakabilsinler, bu tür serilerin olamadığı açıktır..

Eh, bizde sana böyle canlılar hem günümüzde yaşamakta, hemde fosilleri bulunmaktadır diyoruz. Bunlar var diyoruz, ki, Darwin'de bu seriler üzerindeki gözlemleri ile teorisini geliştirdi diyoruz.. Sen gene aynı cehaletle bu seriler olması lazımda yoklar vs. diyorsun..

>>> Konuya malzeme yapılan fosiller, bir birleriyle benzerlik açısından bazı yönlerden çağrışımlı olmalarına rağmen her ne kadar aksi iddia edilirse edilsin standart bir zincir teşkil etmiyorlar, arada büyük boşluklar olduğu gibi “Kabriyen” döneminde ki gibi ani çıkışlar ve çeşitlenmaeler de var.

Kambriyen döneminde ani bir çıkış vs. yok.. Bu da gene cehaletinin bir dışavurumu. Kambriyen döneminde türlerin ortaya çıkış hızı diğer dönemlerden çok daha farklı değildir. Kambriyenin asıl esprisi, fosil olabilecek olan kabuk ve omurga gibi oluşumların ortaya çıkmış olmasıdır.

>>> Tekamülcüler İnsanı hayvan konumuna koyarak insan olma haklarını inkar ederler, arkasına saklandıkları şeyde tekamül iddialarıdır. Güya bu iddialarıyla İlâhi kitaplarda belirtilen İnsanın Adam ile Havva’dan gelme bilgisini yalanlayacak ve böylece İlahi kitapları boşa çıkaracaklar.

Adem ve Havvadan gelme bilgisi diye bir bilgi yok.. Böyle bir masal var sadece.. Sadece şunu öğreteyim. Yaşamış olan en düşük insan popülasyonu, en az 2000 kişi olmalıdır ve yaklaşık 60-70 bin yıl önce bu kadar azalmış olmalıdır. İlk insanın ortaya çıkışı ise 250 bin yıl kadar öncesi olabilir. 250 bin yıl önce, H.Erectus ve diğer hominidlerden ortaya çıkan insan nüfusu, tahminen toba gölünün patlaması ile yaşanan ani iklim değişimi sonucu küçülmüş, 2000 kişiye kadar düşmüştür.

Tüm insanlar, atalarından gelen o kromozomları taşırlar. mtDNA denen genetik kod, anadan evlada, Y kromozomu ise babadan oğula geçer. Buna göre, en sık görülen mutasyonların en eski mutasyonlar olması gerekir. Bu noktadan yapılan araştırmalar, ilk kadının 900 bin yıl önce yaşadığını göstermektedirler, yani, daha insan ortaya çıkmadan yüzbinlerce yıl önce.. Her durumda, ilk kadın ilk erkekten çok ama çok önce yaşamış, ve dahası o ilk kadın hiç bir zaman tam teşekküllü bir erkek insan doğuramamıştır.

Sizin yaptığınız, mesnetsiz masallarla insanı güya yüce bir varlık gibi gösterebilmek adına hayvanları aşağılamaktan ibarettir. Ama şu bir gerçektir, insan, domuz ne kadar hayvansa, ta o kadar hayvandır, ki, domuz gribi virüsü H1N1 amanda bu insanmış, domuz değilmiş demeden insanları da öldürmektedir.

Hayvanlar aşağılık filan değildir. İnsan neyse, haydanda odur..

Ha, Allah mı? Bu masallarla, bilim olarak hiç bir yere varamazsın.. Kuran onaylıyormuşta, muhammede karı kız ayarlama misyonundan başka hiç bri haltı olmayan o kitabın bilişm adına esamesi olmaz.. Gidin siz oradan, muahmmedin kaç akrabasını yatağa attığını öğrenin. Ondaki masallarda, masaldan ibarettir hepsi o kadar.. Dilersen sana başka masallarda anlatırız, ister misin?

Ama evrim üzerine tartışmak istiyorsan, önce git evrim teorisini öğren..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...