Jump to content

Kur'an Mushafları Arasındaki Farklar


Recommended Posts

Küçük Yaştan itibaren Müslümanlar Kuranın Allah tarafından korunan son kutsal kitap olduğuna ve tek bir kelimesinin bile değiştirilemeyeceğine inandırılırlar. Şu ayet bu inanca sahip Müslümanlar için rehberdir. Hicr 9. Şüphesiz o zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.

Ancak Müslüman kitlelerin ezici çoğunluğu farklı kuran Mushaflarının olduğunu bilmez. Konuyu bilen İslam alimleri ise Bir hadisde yer alan “Kuranın 7 kıraat üzerine indirildiği” açıklamasını yaparlar ve kuran Mushafları arasındaki farklılığın Kuran daha yazılmamış iken Kuranı ezberleyen sahabeler arasındaki şive-ağız farklılıklarına bağlarlar. Kaç değişik kuran mushafının var olduğu bilinmese de günümüze ulaşan farklı kuran Mushafları vardır. Libya’da Qaloon ve sudanda El-duri Mushafları kullanılır ve bu Mushaflarda da diğer Mushaflara göre farklılık vardır. Ama biz Şu anda İslam dünyasında En fazla kullanılan 2 farklı kuran mushafı olan Warsh ve hafs mushaflarının birbirlerinden farklılıklarını inceleyeceğiz.

Kuzey Afrika (Warsh) Mushafı : Cezayir, Fas,Tunus un bir kısmı,Afrika’nın ortalarındaki ülkelerde yaşayan Müslüman topluluklarınca kullanılan mushaftır. Osman el-kutbi El-masri’ye atfedilen mushaftır.

Ortadoğu (Hafs) Mushafı : Türkiye dahil Diğer Birçok ülkede kullanılan Mushaf budur.Hafs al-asadi’ye atfen bu ismi almıştır. Suudi arabistanda Bu iki mushafta kullanılır.

Okuduğunuz Kuranın hafs’ mı yoksa Warsh mushafı mı olduğunu anlamanın yolu çok basittir. Okuduğunuz Kuran’da her surenin başında olan “Bismillahirrahmanirrahim” ayet olarak kabul edilmiş ve her surenin 1. nolu ayeti olmuş ise Warsh mushafını okuyorsunuz demektir. Hafs Mushafında ayet numaralandırmalarında “Bismillahirrahmanirrahim” ayet olarak geçmez ve surenin başına yazılır ama 1 nolu ayet bismillahtan sonra başlar. Ancak karıştırmayınız , Fatiha suresinin birinci ayeti zaten “bismillahirrahmanirrahim”dir . Bu nedenle diğer surelerdeki 1. ayetlere bakınız.

İslam alimleri en çok kullanılan bu iki Mushaf arasında çok küçük yazım ve okuyuş farklılıkları olduğunu ve anlam kaymasının az olduğunu ve kuranın anlam bütünlüğüne zarar vermediğini söylerler. Bu savunma doğrudur. Ama cahil toplumların kuranın tek harfinin bile değişmediği şeklindeki inandıkları yalanı ortadan kaldırmak için mücadele etmeyip konuyu sadece kendi aralarında tartışıp toplumu cahil bırakmaları önemli bir hatadır. Evet, farklı Mushaflar arasındaki harf-kelime farklılıkları kuranın anlam bütünlüğüne zarar vermiyor. Tabi bazı ayetlerin anlamları farklı olabiliyor ama bu kuranın vermek istediği mesajı etkilemiyor.

Şimdi bu iki mushaf arasındaki yüzlerce farktan bazılarına bakalım.

Bakara 125. ayet :

Hafs mushafında “vettehizu” anlamı “ (siz) alın-edinin”.

Warsh mushafında ise “vettehazu” anlamı “(onlar) aldılar-edindiler”

İbrahimin makamı hakkında olan bu ayette mesaj değişmese de anlam değişiyor.

Hafs mushafında ibrahimin makamı ile ilgili emir vardır. ayette ilgili kısım : Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın).

Warsh mushafında ise emir yoktur , olay tarihsel olarak anlatılıyor. Ayetin ilgili kısmı : “Onlar da İbrahim'in makamından bir namaz yeri edindiler (orada namaz kıldılar). Burada kuranın mesajı değişmiyor ama ayetin anlamı değişmiş oluyor.

Ali İmran 146.ayet

Hafs mushafında “Qatal -katele” anlamı savaştı(lar)

Warsh mushafında “”qutil- kutil” anlamı öldürüldü(ler).

Bu ayette bir mushafta peygamberle beraber mücadele eden Allah erlerinden bahsedilmektedir. Bir mushafta Allah erlerinin savaştığı yazarken diğer mushafta öldürüldüğü yazmaktadır. Mesaj aynı olsa da anlam değişmektedir.

Fatiha suresi 4. ayet

Hafs mushafında : “maliki” anlamı kral

Warsh mushafında : “maAliki” Anlamı sahip

Bu ayette ceza günü (kıyamet) anlatılırken bir mushafta “o (Allah) ceza gününün kralıdır” iken diğer mushafta “o ceza gününün sahibidir”.

Bakara 140.ayet

Hafs mushafında “tekulune” anlamı “siz söylüyor” . Ayet şu şekilde.”Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz”

Warsh mushafında ise “yekulune” anlamı “onlar söylüyor” ayet şu şekilde “Yoksa onlar, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorlar”

Ali İmran 81. ayet

Hafs mushafında “ateytüküm” anlamı “ben verdim”.

Warsh mushafında “ateynaküm” anlamı “biz verdik”

Araf 57 ayet

Hafs mushafında “büşram” anlamı “iyi haber – müjde”. Ayetin anlamı :”Rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O'dur”

Warsh mushafında “nüşram” anlamı “dağıtmak”. Ayetin anlamı : Rüzgârları rahmetinin önünde dağıtarak gönderen O'dur”

Daha çok bu şekilde farklılıklar var. Birkaç tanesine daha kısaca değinelim.

Araf 144. ayette hafs mushafında “benim mesajlarım” warsh mushafında “benim mesajım”

Yunus 2. ayette hafs mushafında “büyücü-sihirbaz” warsh mushafında “büyü-sihir”

Yunus 33 ve 96. ayetlerde hafs mushafında “söz” warsh mushafında “sözler”

Ayrıca bu Mushaflarda birçok harf tutmazlıkları vardır. Mesela Bakara 72 ve 131. ayette warsh mushafında fazladan “elif” harfleri vardır.

Hafs muhsafında 6236 ayet vardır. Warsh mushafında ise 6214 ayet vardır. Bilinen diğer Mushaflar 6616 – 6217 – 6204 - 6226 ayetlidirler. Ancak bu durum Mushafların farklı olduğu anlamına gelmiyor. Aynı Arapça yazıda bazıları 2 ayet var diyor, bazıları 3 ayet var diyor. Bazıları besmeleleri ayet kabul ediyor. Dolayısı ile ayet sayısı farkı kuran Mushaflarının farklı olduğu anlamına gelmiyor. Ama buradan şu önemli sonuç çıkıyor. Kuranda ayet numaraları ve sure numaraları kutsal değildir. Bu nedenle 19. mucizesi imanlıları veya kuranda ayetleri sayıp aklınca birşeyler bulan ömer çelakıl'ın Kuran şifreleri kitabı hiçbir değer arzetmemektedir. Çünkü akıllarınca buldukları kuran şifreleri diğer mushaflara uymamaktadır

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mushaflar arasında fark yok

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in en eski nüshasıyla bugün okuduğumuz nüshası arasında bir fark var mı? Prof. Dr. Tayyar Altıkulaç on yıl süreyle bu sorunun cevabını araştırdı.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in en eski nüshasıyla bugün okuduğumuz nüshası arasında bir fark var mı? Prof. Dr. Tayyar Altıkulaç on yıl süreyle bu sorunun cevabını araştırdı. Altıkulaç ile araştırmalarının sonuçları üzerine konuştuk.

İslâm medeniyetini doğru anlatmayı ve tanıtmayı hedefleyen, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA), yine önemli bir çalışmaya imza attı. Topkapı Sarayı’ndaki ve ‘Hz. Osman Mushafı’ olarak bilinen Kur’an-ı Kerim tıpkıbasımı, akademik nüsha olarak IRCICA tarafından yeniden basıldı. Bu Mushaf’ın ilmî tahkikini Türkiye’nin yetiştirdiği önde gelen Kur’ân ilimleri uzmanlarından Prof. Dr. Tayyar Altıkulaç gerçekleştirdi. Altıkulaç’ın on yıl gibi uzun bir sürede yaptığı çalışma, bundan sonra yapılacak Kur’an çalışmaları için önemli bir kaynak olacak. Bu araştırma sonucunda Kur’an’ın hiçbir harfinin değişmediği savı bir kez daha kanıtlanmış oldu. Ayrıca Topkapı’da bulunan Mushaf’ın Hz. Osman’ın şahsî nüshası olmadığı gibi, oluşturduğu heyete yazdırdığı Mushaf’lardan biri de olmadığı anlaşıldı. Mushaf’ın tıpkıbasımı için özel kâğıt ve orijinaline en yakın cilt kullanıldı. Mushaf’ın baskı masrafları ise Şarja Emiri, Şeyh Dr. Sultan bin Muhammed el Kâsımî tarafından karşılandı. Prof. Dr. Altıkulaç ve IRCICA Direktörü Dr. Halit Eren bize bu önemli çalışmayı anlattı.

Bu çalışmaya yıllar önce başladığınızı biliyoruz. Bu yorucu çalışmaya nasıl karar verdiniz, size vesile olan neydi?

Kur’an tarihi ile ilgili ilk bilgileri aldığım öğrencilik yıllarımdan itibaren Hz. Osman’ın yazdırdığı Mushaf’lar konusunu hep merak etmişimdir. Bu Mushaf’lardan birine ulaşma arzusu hep gündemimdeydi. Bazı bilim adamlarının bunlardan birinin Taşkent’te, birinin Topkapı Sarayı Müzesi’nde, diğerinin Kahire’de olduğuna dair verdikleri bilgiler üzerine ilgim bu yerlere yöneldi. 1969 yılı yazında Kahire’ye gidip oradaki Mushaf’ı görmek istediysem de başaramadım. Taşkent’tekinin mikrofilmini getirtmek için girişimlerim sonuç vermedi. Nihayet emekli olup bu konu ile uğraşma imkânı bulunca bu Mushaf’lar üzerinde çalışmaya karar verdim ve ilk çalışmayı altı yıl önce elimizin altında sayılan Topkapı Sarayı Müzesi nüshası ile başlattım.

Çalışmalarınızda hangi önemli sonuçlara vardınız, özetler misiniz?

Topkapı Mushaf’ı ile ilgili özetle belirtmek gerekirse: İlk varak’ından önceki Osmanlıca 1226 (1811) tarihini taşıyan açıklamada bu Mushaf’ın Hz. Osman’ın mübarek eliyle yazıldığı kaydediliyorsa da, benim incelemelerime göre bu Mushaf Hz. Osman’ın şahsî nüshası olmadığı gibi oluşturduğu heyete yazdırdığı Mushaf’lardan biri de değildir. Baş taraftan birkaç varak zarar gördüğü veya zayi olduğu için sonradan yazılmıştır (Mushaf’ın yazılışından sonra yaklaşık 50-100 yıl içinde kaleme alınmıştır). Başından sonuna kadar kelime kelime, harf harf incelediğimiz bu değerli kültür varlığımızın metni ile bugün okuduğumuz Mushaf’lar arasında -çok basit, manayı etkilemeyen bazı imlâ farklılıkları istisna edilecek olursa- bir farklılık yoktur. İmla farklılıklarıyla ilgili bir örnek vereyim. Meselâ “alâ” kelimesi pek çok nüshasda yâ ile yazılırken bu Mushaf’ta elif’le yazılmış. Aslında bu örnek bu Mushaf’ın Hz. Osman’ın Mushaflarından olmadığının da delillerinden biri. Bu Mushaf Hz. Osman’ın yazdırdığı Mushaf’lardan biri olan Medine nüshasından veya bu nüshadan yazılmış bir Mushaf’tan istinsah edilmiştir. Hat uzmanlarına göre hicrî I. asrın sonunda veya II. asrın ilk yarısı içinde yazılmış olmalıdır.

Özellikle İslam ve Kur’an araştırmacıları için yeni bir yol oluşturdu mu bu çalışma?

Elbette oluşturuyor. Biliyorsunuz Mushaf’larda imlâ konusunda İslâm ülkelerinde birlikten söz edemiyoruz. Kendi Mushaf’larının Hz. Osman’ın Mushaflarındaki imlâya uygun olduğunu iddia eden ülkelerin dayanakları sadece Hz. Osman’ın Mushaflarından bazı eski kaynaklarda nakledilen bilgiler değil, bu kaynakların yararlandıkları eski Mushaf nüshalarıdır. O halde ezbere tartışmak yerine elimizdeki en eski Mushaf’lar olan Topkapı Müzesi, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Kahire’de El Meşhedü’l-Hüseynî nüshalarının ve diğer noksan eski Mushaf nüshalarının birlikte incelenmesi gerekmez mi?

Bu çalışma için ülke olarak geç kalmadık mı?

Elbette çok geç kaldık. Ama ben şahsen bu konuda ilk adımı atmaya çalıştım. Diğer adımları da -inşallah- Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde ve Kahire’de El Meşhedü’l-Hüseynî’de bulunan ve her ikisinin de Hz. Osman’ın Mushafları olduğuna inanılan nüshalarla atmış olacağız. Bunlardan ilkinin bir ay içinde meraklılar ve araştırmacılarla buluşacağını umuyorum.

Bu araştırma sonucunda Kur’an’ın hiçbir harfinin değişmediği savı bir kez daha kanıtlanmış oluyor sanırım?

Bu savda “bir harf” ifadesi ile Yüce Kitab’ın herhangi bir tahrife uğramadığı kastediliyorsa bu sorunun cevabı elbette “evet” olacaktır. Bu sonuç sadece Medine çevresine ait olduğunu tespit ettiğimiz bu nüsha ile değil, Basra çevresine ait bir nüsha olduğunu tespit ettiğimiz Türk ve İslâm Eserleri Müzesi nüshasıyla da ortaya çıktı, incelemesini tamamladığımız ve henüz herhangi bir bölge ile irtibatını belirleyemediğimiz Kahire nüshası ile de teyit edilmektedir. Ancak mana açısından hiçbir önemi olmayan imlâ farklılıklarının bu savla çelişmediğini de söylememiz gerekir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hadislere göre Muhammed'den kalan orijinal Kur'an yakılmıştır.

Mevcutlar ise Osman'ın düzenlediği Kur'an'ın kopyalarıdır, orijinalin değil.

Orijinalinden eksiltmeler olduğu hakkında da sahih hadisler mevcuttur.

Neyin eksiltildiği, neyin katıldığı orijinali ortada olmadığından bilinmiyor.

Ayrıca orijinal olanın noktalama işaretlerine ve harekelere sahip olmaması, sonradan düzenlenenlerin ise noktalamaları neye göre yaptığı konusu tartışmalıdır. Çünkü noktalama ve harekelerin yerlerinin değiştirilmesiyle ayetler çok farklı anlamlar kazanabilmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Küçük Yaştan itibaren Müslümanlar Kuranın Allah tarafından korunan son kutsal kitap olduğuna ve tek bir kelimesinin bile değiştirilemeyeceğine inandırılırlar. Şu ayet bu inanca sahip Müslümanlar için rehberdir. Hicr 9. Şüphesiz o zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.

Ancak Müslüman kitlelerin ezici çoğunluğu farklı kuran Mushaflarının olduğunu bilmez. Konuyu bilen İslam alimleri ise Bir hadisde yer alan “Kuranın 7 kıraat üzerine indirildiği” açıklamasını yaparlar ve kuran Mushafları arasındaki farklılığın Kuran daha yazılmamış iken Kuranı ezberleyen sahabeler arasındaki şive-ağız farklılıklarına bağlarlar. Kaç değişik kuran mushafının var olduğu bilinmese de günümüze ulaşan farklı kuran Mushafları vardır. Libya’da Qaloon ve sudanda El-duri Mushafları kullanılır ve bu Mushaflarda da diğer Mushaflara göre farklılık vardır. Ama biz Şu anda İslam dünyasında En fazla kullanılan 2 farklı kuran mushafı olan Warsh ve hafs mushaflarının birbirlerinden farklılıklarını inceleyeceğiz.

Kuzey Afrika (Warsh) Mushafı : Cezayir, Fas,Tunus un bir kısmı,Afrika’nın ortalarındaki ülkelerde yaşayan Müslüman topluluklarınca kullanılan mushaftır. Osman el-kutbi El-masri’ye atfedilen mushaftır.

Ortadoğu (Hafs) Mushafı : Türkiye dahil Diğer Birçok ülkede kullanılan Mushaf budur.Hafs al-asadi’ye atfen bu ismi almıştır. Suudi arabistanda Bu iki mushafta kullanılır.

Okuduğunuz Kuranın hafs’ mı yoksa Warsh mushafı mı olduğunu anlamanın yolu çok basittir. Okuduğunuz Kuran’da her surenin başında olan “Bismillahirrahmanirrahim” ayet olarak kabul edilmiş ve her surenin 1. nolu ayeti olmuş ise Warsh mushafını okuyorsunuz demektir. Hafs Mushafında ayet numaralandırmalarında “Bismillahirrahmanirrahim” ayet olarak geçmez ve surenin başına yazılır ama 1 nolu ayet bismillahtan sonra başlar. Ancak karıştırmayınız , Fatiha suresinin birinci ayeti zaten “bismillahirrahmanirrahim”dir . Bu nedenle diğer surelerdeki 1. ayetlere bakınız.

İslam alimleri en çok kullanılan bu iki Mushaf arasında çok küçük yazım ve okuyuş farklılıkları olduğunu ve anlam kaymasının az olduğunu ve kuranın anlam bütünlüğüne zarar vermediğini söylerler. Bu savunma doğrudur. Ama cahil toplumların kuranın tek harfinin bile değişmediği şeklindeki inandıkları yalanı ortadan kaldırmak için mücadele etmeyip konuyu sadece kendi aralarında tartışıp toplumu cahil bırakmaları önemli bir hatadır. Evet, farklı Mushaflar arasındaki harf-kelime farklılıkları kuranın anlam bütünlüğüne zarar vermiyor. Tabi bazı ayetlerin anlamları farklı olabiliyor ama bu kuranın vermek istediği mesajı etkilemiyor.

Şimdi bu iki mushaf arasındaki yüzlerce farktan bazılarına bakalım.

Bakara 125. ayet :

Hafs mushafında “vettehizu” anlamı “ (siz) alın-edinin”.

Warsh mushafında ise “vettehazu” anlamı “(onlar) aldılar-edindiler”

İbrahimin makamı hakkında olan bu ayette mesaj değişmese de anlam değişiyor.

Hafs mushafında ibrahimin makamı ile ilgili emir vardır. ayette ilgili kısım : Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın).

Warsh mushafında ise emir yoktur , olay tarihsel olarak anlatılıyor. Ayetin ilgili kısmı : “Onlar da İbrahim'in makamından bir namaz yeri edindiler (orada namaz kıldılar). Burada kuranın mesajı değişmiyor ama ayetin anlamı değişmiş oluyor.

Ali İmran 146.ayet

Hafs mushafında “Qatal -katele” anlamı savaştı(lar)

Warsh mushafında “”qutil- kutil” anlamı öldürüldü(ler).

Bu ayette bir mushafta peygamberle beraber mücadele eden Allah erlerinden bahsedilmektedir. Bir mushafta Allah erlerinin savaştığı yazarken diğer mushafta öldürüldüğü yazmaktadır. Mesaj aynı olsa da anlam değişmektedir.

Fatiha suresi 4. ayet

Hafs mushafında : “maliki” anlamı kral

Warsh mushafında : “maAliki” Anlamı sahip

Bu ayette ceza günü (kıyamet) anlatılırken bir mushafta “o (Allah) ceza gününün kralıdır” iken diğer mushafta “o ceza gününün sahibidir”.

Bakara 140.ayet

Hafs mushafında “tekulune” anlamı “siz söylüyor” . Ayet şu şekilde.”Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz”

Warsh mushafında ise “yekulune” anlamı “onlar söylüyor” ayet şu şekilde “Yoksa onlar, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorlar”

Ali İmran 81. ayet

Hafs mushafında “ateytüküm” anlamı “ben verdim”.

Warsh mushafında “ateynaküm” anlamı “biz verdik”

Araf 57 ayet

Hafs mushafında “büşram” anlamı “iyi haber – müjde”. Ayetin anlamı :”Rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O'dur”

Warsh mushafında “nüşram” anlamı “dağıtmak”. Ayetin anlamı : Rüzgârları rahmetinin önünde dağıtarak gönderen O'dur”

Daha çok bu şekilde farklılıklar var. Birkaç tanesine daha kısaca değinelim.

Araf 144. ayette hafs mushafında “benim mesajlarım” warsh mushafında “benim mesajım”

Yunus 2. ayette hafs mushafında “büyücü-sihirbaz” warsh mushafında “büyü-sihir”

Yunus 33 ve 96. ayetlerde hafs mushafında “söz” warsh mushafında “sözler”

Ayrıca bu Mushaflarda birçok harf tutmazlıkları vardır. Mesela Bakara 72 ve 131. ayette warsh mushafında fazladan “elif” harfleri vardır.

Hafs muhsafında 6236 ayet vardır. Warsh mushafında ise 6214 ayet vardır. Bilinen diğer Mushaflar 6616 – 6217 – 6204 - 6226 ayetlidirler. Ancak bu durum Mushafların farklı olduğu anlamına gelmiyor. Aynı Arapça yazıda bazıları 2 ayet var diyor, bazıları 3 ayet var diyor. Bazıları besmeleleri ayet kabul ediyor. Dolayısı ile ayet sayısı farkı kuran Mushaflarının farklı olduğu anlamına gelmiyor. Ama buradan şu önemli sonuç çıkıyor. Kuranda ayet numaraları ve sure numaraları kutsal değildir. Bu nedenle 19. mucizesi imanlıları veya kuranda ayetleri sayıp aklınca birşeyler bulan ömer çelakıl'ın Kuran şifreleri kitabı hiçbir değer arzetmemektedir. Çünkü akıllarınca buldukları kuran şifreleri diğer mushaflara uymamaktadır

Açıkça korunamamış bir mesajdan söz ediyoruz yani; bilgiler için teşekkürler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

tevrat ve incildede o kitapların tanrı tarafından korunduğu bu yüzden değiştirilemeyeceği yazıyor ama müslümanlar onların değiştirildiğini düşünüyor peki aynı şey kuranda yazınca inanmaları aptallığın sınırlarını zorlamak değil midir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir Peygamber niye en önemli vazifesi olan Kur'an'ı yazdırıp, ölmeden önce toplatıp, mühürletmez ve emanet etmez sizce ?

Büyük olasılıkla daha yaşayacağını sanıyordu.

Çünkü kendisini ölüme götüren son hastalığı sırasında dahi Kuteyle adındaki kadınla evlenmiş ama gerdeğe girmeye imkan bulamamıştı.

Ölümünden önce kağıt kalem istemiş olması da vasiyetini dahi hazırlamamış olduğunu, daha yapacaklarını tamamlamamış olduğunu gösteriyor.

Buradan son hac konuşmalarına "veda hutbesi" denmesinin ve "dininizi tamamladım" sözlerinin uydurma olduğunu anlayabiliriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Büyük olasılıkla daha yaşayacağını sanıyordu.

Çünkü kendisini ölüme götüren son hastalığı sırasında dahi Kuteyle adındaki kadınla evlenmiş ama gerdeğe girmeye imkan bulamamıştı.

Ölümünden önce kağıt kalem istemiş olması da vasiyetini dahi hazırlamamış olduğunu, daha yapacaklarını tamamlamamış olduğunu gösteriyor.

Buradan son hac konuşmalarına "veda hutbesi" denmesinin ve "dininizi tamamladım" sözlerinin uydurma olduğunu anlayabiliriz.

Yalnız dininizi tamamladım diye bir ayet de var biliyorsunuz ?

Maide 3

Ali Bulaç

3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir; artık onlardan korkmayın benden korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Diyanet Vakfı

3. Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyle kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

Edip Yüksel

5:3 Leş, kan, domuzun eti ve ALLAH'tan başkasına adananlar size haram kılındı. Canları çıkmadan kesmeniz hariç, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, boynuzlanmış ve canavar tarafından yenmiş hayvanlar, kutsallaştırılmış taşlar üzerinde boğazlanarak fal oklarıyla dağıtılanlar,2 evet bunlar kötüdür. Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak islam'ı beğendim. Kim açlıktan dolayı zorda kalırsa, günaha istekle yönelmeden yerse ona günah yoktur. Çünkü ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

3-Size şunlar haram kılındı: Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenmiş olup da henüz canlı iken kesmedikleriniz, dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve zararla kısmet paylaşmanız. Bunlar, birer yoldan çıkıştır. Bugün kafirler dininizi söndürebilmekten ümitlerini kestiler; onlardan korkmayın, yalnız benden korkun! İşte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak müslümanlığa razı oldum. Her kim aşırı açlık durumunda çaresiz kalır da günaha eğilim maksadı olmaksızın, onlardan yemek zorunda olursa, elbette Allah, bağışlayandır, merhamet sahibidir.

Süleyman Ateş

3. Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (tahta veya taşla) vurul(arak öldürül)müş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış ve canavar parçalayarak ölmüş olan havyanlar -henüz canları çıkmadan kestikleriniz hariç- dikili taşlar (putlar) adına boğazlanan hayvanlar ve fal oklariyle kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (insanı yoldan çıkaran kötü şeylerdir). Bugün artık inkar edenler, sizin dininiz(i yok etmek)den umudu kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, bendenkorkun! Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size ni'metimi tamamladım ve size din olarak İslam'a razı oldum. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa ona günah yoktur. Doğrusu, Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Yaşar Nuri Öztürk

3 Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yalnız dininizi tamamladım diye bir ayet de var biliyorsunuz ?

"Dininizi tamamladım" uydurmasına Maide-3 de dahildir.

Maide-3 ayetinin son ayet olduğu, bundan sonra başka ayet gelmediği yalandır.

Son gelen ayet olsa, 4. ve 5. ayetlerle olan bağlantısının anlamı nedir?

Son ayetin içinde ondan önce gelmiş olan 5.ve 6. ayetlerdeki yasaklanmış leş, kan vs. konularının ne işi var?

Bu açıdan Maide-3'ün son ayet olması imkansızdır.

Ayrıca ayette tamamlandığı söylenen din değil nimettir.

Din hakkında söylenen ise din olarak İslam'ın seçildiği ve üzerinize bu dinin olgunlaştırıldığıdır.

Buradan benim anladığım geçmiş dinlere nazaran İslam dininin yeni hüküm ve düzenlemeler yapılarak sunulduğudur.

Yani bu ayet Kur'an'ın ve dinin tamamlandığını kesinlikle bildirmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ya sizin kabul etmediğiniz değerler sizi bu kadar neden tedirgin eder anlamıyorum.Madem inanmıyorsunuz.İnanmadığınız şey hakkında kim ne derse desin size ne siz varsa ateistliğinizle ilgili deersiz değerlerinizi anlatın. Hem inanmamak hem de ianamadığınız şey hakkında yorum yapmak size mi kalmış..Bunu düşünecek olan siz değil bu değerlere inanalardır.Çünkü siz toptan zaten kabul etmiyorsunuz. Yoksa kabul etmeye mi niyetlisiniz ne çaktırmadan yada huzursuzluk mu veriyor size Peygamber, kutsal Kitap ve Allah'ın varlığı sizlere..Bunlar varsa sizi ilgilendirmez.zira zise göre yok.. Yoksa da niye olmayan şey hakkında bu kadar zahmet çekiyorsunuz.
Link to post
Sitelerde Paylaş
Ya sizin kabul etmediğiniz değerler sizi bu kadar neden tedirgin eder anlamıyorum.Madem inanmıyorsunuz.İnanmadığınız şey hakkında kim ne derse desin size ne siz varsa ateistliğinizle ilgili deersiz değerlerinizi anlatın. Hem inanmamak hem de ianamadığınız şey hakkında yorum yapmak size mi kalmış..Bunu düşünecek olan siz değil bu değerlere inanalardır.

Ama bu değerleri kabul edecek insanlarda bu eleştirecek kafa cesaret yok.Adamlar yardım etmeye çalışıyor.din denen hatalıktan kurtulmanız için.Bizi rahatsız ettiği yok.Size taptığınız değerlerin ne b.ktan şeyler olduğunu göstermeye çalışıyarlar sen anlayamasanda.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlgilendiriyor çünkü genç beyinlerin muhonun uydurmalarıyla kirletilmesini istemiyoruz. Bu siteye giripte islamın gerçek yüzünü gören bir genç dimah bile ilerisi için bir umuttur. Hem sen onu bunun bırakta konuya yorum yap. Peygamber diye inandığınız adam 9 yaşında sübyanlarla gerdek hayalleri kuracağına ne diye allahının indirdiği ayetleri kağıda yazdırmayı akıl edememiş. Bu kadar mı düşmüş uçkurunun peşine.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Prof. Dr. Süleyman Ateş'in "Gerçek Din Bu 2" kitabındaki kuran'ın derlenmesi ile ilişkin yazısını zerre kadar yorum katmadan sadece özetleyerek kendi sözleri ile alıntılıyorum. Prof.Dr. Süleyman Ateş Kuran'ın nasıl Derlendiğini anlatıyor. (sayfa 127-135)

A- BİRİNCİ DERLEME

Peygamber devrinde vahiy devam ettiği için Kuran-ı Kerim toplanıp bir kitap haline getirilmemişti.Ömer , ebubekir'i Kuran'ı yazdırmaya ikna etti. Zeyd Bin sabit bu iş ile görevlendirildi.Zeyd, Kuranı araştırmaya hurma dallarından yassı taşlardan ve insanların hafızalarından başladı.zeyd,Tevbe suresinin son iki ayetini yalnız Ebu Huzeyne el-ensari'de buldu. İkinci derlemede ise Ahzab suresinin 53. ayetini yalnızca Huzeyme ibn sabit'ten almıştı.Zeyd'in derlediği ilk Mushaf ölümüne kadar ebubekir'de kaldı. Sonra ömer'e geçti. Ömer'in vefatından sonrada hafsa'ya geçti.

B- İKİNCİ DERLEME

Hz. Osman döneminde İslam devletinin sınırları çok genişlemişti ve farklı dilleri konuşan kişiler Müslüman olmuşlardı.Bu kişilerin Arapça okuyuşları çok farklı idi ve sonunda birbirlerini küfr içinde olmakla suçlamaya varacak kadar ileri gitmişlerdi.özellikle Ermenistan bölgesindeki savaşta bu durum kendini baş göstermişti.Askerlerin kıraat farkından dolayı birbirlerini küfr içinde olmakla suçlamaları üzerine Osman kuran'ı tek bir kıratta kureyç lehçesi ile tekrar derlemeye karar verir. hafsa'daki ilk derlenen mushafı aldırır ve Zeyd'in başında olduğu 6 kişilik bir komisyonu ikinci derleme için görevlendirir.komisyon üyeleri Kuran'ı yazarken ihtilafa düştükleri durumda Hz. Osman'a başvururlar ve onun direktiflerine göre kuran'ı yazarlardı. İkinci derleme bitince kimilerine göre 4 kimilerine göre 7 nüsha çoğaltıldı ve önemli vilayetlere gönderildi hafsa'nın mushaf'ıda hafsa'ya iade edildi. Bundan sonra Hz. Osman diğer tüm Mushafların yakılıp yok edilmesini emretmiştir.Ancak bazı sahabilerin kendilerine özel Mushafları yaktırmadıkları tarihen sabittir. Hz. Ali, Abdullah ibn Mesud , übeyy ibn Ka'b'ın özel Mushaflarının varlığı bilinmektedir.

RESMİ MUSHAF HARİCİNDEKİ ÖZEL MUSHAFLARIN YAKILMA NEDENİ

Bunun temel nedeni, Kuran üzerinde doğabilecek bir düşünce ayrılığını önlemek idi. Çünkü kişilerin kendilerine özel kuran Mushaflarında yanılabilmeleri mümkün idi ve bundan dolayı kuran okunuşunda ve yazılında bazı farklar doğmuştu. Bu farkları ancak işin uzmanı olanlar çözebilirdi. Derleme işi ilk kez ebubekir döneminde yapılmış ama ayetler esaslı sıraya konulmamış rastgele bir Mushaf oluşturulmuştu. Ayrıca rivayetlerden anlaşıldığına göre ashab arasında sonradan bulunan ama bu ilk derlemede olmayan ayetler vardı.işte bu gibi nedenlerle de Osman döneminde ikinci derleme yapıldı. Ayetler ve sureler rastgele değil sıraya kondu.Böylece ikinci derleme ile Kuran'în tam ve doğru nüshası elde edildi. Birinci derleme ve ikinci derleme ile oluşturulan Kuran'ın tıpatıp aynı oldukları söylenemez. Çünkü ilk derlemede bazı ayetler bulunamamıştı. Özel olarak oluşturulan diğer Mushaflar yakıldığı gibi bir süre sonra ilk derlenen Mushaf'da yakılmıştır.Çünkü ilk derlemenin yazısı ilkeldi ve mükemmel değildi. Bu nedenle yakılması gerekiyordu. Böylece tek Mushaf kaldı. Hz. Ali'nin mushafını görmüş olanlar Osman döneminde ikinci kez derlenen resmi mushaftan bazı kelime farkları olduğunu söylerler. Kuran'ın , olduğu gibi korunduğundan şüphe yoktur. Ancak peygamber'e vahyedilmiş olan bütün ayetlerin şu anki resmi Mushafta bulunduğunu söylemek abartı olur. Çünki yine kuran'ın ifadesi ile Peygamberin hafızasından silinmiş ayetler vardır.Bu ayetler peygamber zamanında Allahın dilemesi ile peygambere unutturulmuş böylece yazılamamış ve ortadan kalkmıştırlar.Ama peygamberin yazdırdığı ayetler titiz bir çalışma ile derlenmiş ve Kur'an olarak günümüze kadar gelmiştir.Resmi mushaftan ayrı olan özel Mushaflar yakılmış olmakla beraber bazıları saklanarak sonraki kuşaklara intikal etmiştir. Bunları görenler bu özel Mushaflar ile Resmi Mushaflar arasındaki farkları tesbit etmişlerdir.Bunlar incelendiğinde temelde fark olmadığı sadece ufak tefek bazı kelime farklıklarının bulunduğu görülür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evvettt

Kur,ani kendi görüs ve düsüncesine göre yorumlayanlar kafir olur denmesine ragmen,tasavvuf erbabi,filosoflar,sunni ve sii kelamcilarla tefsirciler,cesitli ayatlari kendi maksat ,gaye ve niyetlerine göre yorumlamislardir,yorumlamaktadirlarda.

Ilk Arap imlasinda sesli harflerin ,sesli harf yerine kullanilan isaretlerin,mevcut olmamasi,okumanin deyisik bicimde olmasina sebeb oldugu gibi,müslümanligin yayildigi diyer Arap bölgelerindeki lehce farkida buna sebeb olmustur.

Kisaca özetledigimiz bu nedenlerle,kisaca kur,anin elde yazili bir metni olmasina ragmen Türlü din bilimcileri tarafindan baska baska anlamlarda yorumlamalar,bir tarafdanda ortaya cikan yeni durumlarin cözümüne uygun bir ayatin bulunmamasi karsisinda fikihcilar yorumcular,AYETLERDEN yeni yorumlar üretme gayretine girmislerdir.

Örneyin eskiden Ayin nur oldugunu iddia eden tefsirciler,bugün gördülerki ayda Dünya gibi toprak ve kayalardan olusmaktadir.

Eskiden depremlerin kullari cezalandirmak icin Tanrinin yaptigini sananlardan bir cok din bilgini bugün bunun böyle olmadigini görünce eski tefsirlerinden yumusak tornistanlar yapmakta yeni yeni anlamlar cikarmaya calismaktadirlar ayetlerden.

Islam hukukundada durum ayni, varsa tabiiki.Ser,i hileler daha cok sözü baska anlama cevirme ve yorumlamalarin kötüye kullanilmasindan dogmustur.

Islam alemi ,güclerinin nerdeyse %80 ini bosuna harcamaktadirlar.Bu kelle ile Batiyiyi birakin yakalamalarini,batiya yaklasmalarida mümkün deyildir.Hep suya asagi kürek cekip duruyorlar.

Türkiye batinin etrafinda dönen bir uydu olmustur.Bunda muhalefetlerinde cok büyük katkilari vardir. Bu uyduluk yeterli görülmemekte batinin bir geri kalmis eyaleti yapmaya calisilmaktadirlar.

Komunist sistemin yikilmasiyla,en büyük düsman ilan edilen müslümanlar,simdi batililarca yedege alinip,korunur gösterilmekte ve bu dine simsiki bagli kalmalarinda cok fayda temin edeceklerini hiristiyan alemi müslümanlara nasihat etmektedirler.

Bu nedenle Fettehullah fendiler efendisi NAZI kalintisi papa ile ayni yatakta alt alta üst üste sarilip sevgi gösterileri sergilemektedirler. Artik kur,anin Yahudileri,hiristiyanlari dost edinmeyin ayatininda hükmü cöpe atilmis oluyor.Islam din adamlariyla Hiristiyan ve Yahudi din adamlari herseyi silkip cöpe atmis görünmektedirler.Tabiki burda kandirilanlar herzamanki gibi Müsümüsülümanlar olacaklardir.<

Yahudi ve Hiristiyanlar bu güresde her zaman üste cikmalarini bilmislerdir,Akillarini kullandiklarindan.Cöl Fellahinin NAKILLARINI kullanan müsümüsüler eskiden oldugu gibi,bu seferde kandirilacaklar,kaybedecekler yine müslümanlar olacaktir.

Dün,Yunanli dostlarimiz dinsiz Mustafa Kemali ve arkadaslarini Ankarada yakalayip cezalandiracaklar,bizde seriat devletini kuracagiz deyen Saidi NURSILER(kürdiler) in yolunda yol alan Fettullahi NURSinin dogrultusunda olan hökümat,o yolda cok tehlikeli virajlara girmektedir.

Umariz tehlikeyi sezip bu yoldan vakit gecirmeden tornistan ederler.Aksi takdirde hem kendileri cok büyük zarar görecekler, hemde Türkiye.

tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş
Batı ülkeleri ve Amerika o yüzden müslümanların ılımlı bir şekilde dinlerini yaşamalarını açıkça desteklemektedir. "Ilımlı müslüman" diye terör yapmadan sadece uslu uslu tüketen ama asla araştırıp bir şey bulamayan kişilere denir... Batı dünyası için biçilmiş kaftandır bu uyuyan ve rasyonaliteden kopmuş topluluk...
Link to post
Sitelerde Paylaş

tolonbey demiş ki;

"Örneyin eskiden Ayin nur oldugunu iddia eden tefsirciler,bugün gördülerki ayda Dünya gibi toprak ve kayalardan olusmaktadir."

Nur ışık verir ama ışığı kendinden değildir; o yüzden aya Nur tabiri verilmiştir; Işığını Güneşten aldığı için...

Link to post
Sitelerde Paylaş
tolonbey demiş ki;

"Örneyin eskiden Ayin nur oldugunu iddia eden tefsirciler,bugün gördülerki ayda Dünya gibi toprak ve kayalardan olusmaktadir."

Nur ışık verir ama ışığı kendinden değildir; o yüzden aya Nur tabiri verilmiştir; Işığını Güneşten aldığı için...

Kuranda Nur süresi var. Oradan bir alıntı yapayım.Ki Kuran'da ki Nur'dan kastın ne olduğu daha iyi anlaşılsın.

Nur (24) 35.ayet

Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir.

Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.

Şimdi Kuran senin dediğin gibi mi anlatıyor Nur'u?

tarihinde dragonemc2 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...