Jump to content

Muhafazakarlar halka neden daha kolay ulaşır?


Recommended Posts

Bu konu eskiden beri hep kafamı kurcalamıştır. Yaşadığım ülke olan ABD'de cumhuriyetçi partiyi destekleyen ve muhafazakar olduğu bilinen Fox haber kanalı tüm kanallar arasında izlenme açısından 5. sırada. Bunun yanında daha tarafsız kabul edilebilecek CNN sanırım 25. falan. Daha liberal kabul edilebilecek MSNBC ise 50'lerde.

Türkiye'de de eskiden beri hep benzer durum dikkatimi çekmiştir. Laik kesim ve sol partiler halka ulaşmada zorluk çeker. Söyledikleri dinlenmez, dinlense de anlaşılmaz. Zaten insanlar dinlemeye bile önyargılı başlar. Bir lafı aydın, hafif solcu veya din karşıtı veya laik biri söylese daha lafın tamamını duymadan kafalarda bir direnç oluşmuştur. Ancak söylenen gerçekten çok doğru ve karşı çıkması çok zor birşeyse ister istemez kabullenilir, aksi takdirde söylenenin altında bir yanlışlık veya geçersiz bir nokta aranır. (Ortalama vatandaş açısından konuşuyorum). Yani daha baştan bir antipati var pek çok durumda. Fakat aynı lafı muhafazakar kanattan biri söylesin, çok daha kolay kabullenilir. Zihinlerde bir direnç oluşmaz ve hedef kitleye ulaşmak daha kolay olur.

Hemen hemen her zaman aydın, laik ve ilerici kesimin dedikleri aslında daha doğru, daha bilimsel ve daha geçerli olmasına rağmen bu durum neden böyledir? Neden aydınlar insanlara ulaşamaz, fakat yarı cahil bir muhafazakar çok daha kolay ulaşır?

Hatta olay daha da ilginç. Örneğin, sağ partilerin politikaları genellikle zenginleri daha zengin eder, orta sınıf ve alt sınıfa pek fayda getirmez. Sol partilerin politikaları ise orta ve alt kesimi daha fazla kollar. Fakat buna rağmen, sağ partiler genellikle daha çok oy alır. İşin içinde derin bir ekonomik analiz olsa ve insanlar 'zenginler işverenlerdir, onların lehine olan politikalar ekonominin daha iyileşmesini sağlar, bu da benim de yararımadır' gibi bir mantıkla olaya yaklaşıyor olsa meseleyi anlamak daha kolay. Ama çoğu ortalama insanın bu tarz bir analiz yapması düşük bir ihtimal. Bazıları, sağ partilerin politikalarını savunan politik yorumculardan duydukları şekliyle bu tür gerekçeleri dile getirirler bazen politik tartışmalarda, fakat normal olarak kararlarının altında bu tür analizler bulunduğuna inanmak güç insanların. Bunlar daha çok bahane olarak söyledikleri şeylere benziyor. Yani durum tersi olsaydı, mesela sol partilerin politikaları zenginlere yarıyor, sağ partilerinkiler orta ve alt sınıfa yarıyor olsaydı, büyük ihtimal işleri daha kolay olacaktı bu kişilerin, bu sefer bu tür gerekçeler sunmalarına da gerek kalmayacaktı, daha kolay ve doğrudan sağcılara destek verebileceklerdi.

Yani insanların muhafazakarları tercih etmesinin altında başka faktörler yatıyor gibi gözüküyor ve aydın kesimin halka nasıl daha kolay ulaşabileceğini anlamak açısından bu faktörlerin anlaşılması bence çok önemlidir.

Geçenlerde bir yerde "Why people vote republican?" (İnsanlar neden cumhuriyetçilere oy verir) diye bir makale okumuştum. Buna benzer bir konuyu işliyordu. Yazarın fikri, demokratların ve liberallerin daha çok akıl, bilim ve rasyonelliğe vurgu yapmaları, muhafazakarların ise toplumu bir arada tutan ve toplumu toplum yapan değerlere daha çok vurgu yapmaları ve bu değerleri daha iyi kullanmalarına bağlıyordu durumu. Yani bizde 'vatan, millet, sakarya' edebiyatı denen şeyi veya dinin birleştirici gücünü muhafazakarlar daha iyi kullanıyor bu yazara göre. Çünkü diğerleri daha rasyonel, ve bu tür edebiyatta rasyonel bir taraf yok.

Yani ilericiler insanların üst beyin fonksiyonlarına hitap eden söylemler getiriyorlar, diğerleri ise insanların duygusal ve irrasyonel yönüne daha fazla hitap ediyorlar. Ortalama bir vatandaş ise yeterince rasyonel bir birey olmadığı için, muhafazakarların söylemlerinden daha fazla etkileniyor.

Bu gerçekten de açıklamanın bir parçası olabilir ama eksik gibi geliyor bana. Yani insanlar gerçekten bu kadar mı akıl, mantık ve bilime uzak? Olay bu mudur? Yoksa işin içinde başka şeyler de var mı?

Mesela muhafazalarların savundukları ekonomik politikaların gerçekten topluma daha refah getiren politikalar olması ve insanların da bunu bir şekilde seziyor ve bu yüzden onlara destek veriyor olmaları mümkün mü?

Yani olay cehalet değil, tam tersi kendi menfaatine dair derin bir sezgi olabililir mi? Yani insanların tepkilerinin derin bir analize dayanmadığı açık ama evrimsel süreçte kendi menfaatini kollamaya programlanmış insan beyinlerinin farkında olmadan sezdikleri birşeyler mi var acaba?

Tabi bunu iddia etmek, sağ politikaların ekonomi için daha iyi olduğunu iddia etmektir ki öyle bir kabul yapmak da aslında tartışmalı birşey tabi. Bu kabul, genellikle sol politikaların büyük sosyal projelere daha fazla para ayırması ve sağlık, emeklilik, işsizlik sigortası, vs gibi konulara önem vermeleri sebebiyle ekonomiyi asıl pompalayacak sermayedar kesimin finansmanının azalmasına sebep olması gibi bir gerekçeye dayandırılabilir. Ama öte yandan, bu sosyal politikalara fazla para harcamasa da, verdikleri başka kararlarla sağcı partilerin ekonomiye zarar vermeleri mümkün ve çok karşılaşılan bir durum. Örneğin ABD'de son 20 yıldır ne zaman cumhuriyetçiler başa gelse ülkenin borcu artar, dış ticaret açığı ve bütçe açığı yükselir, ne zaman demokratlar gelse ekonomide iyileşme gözlenir.

Yani sağcıların ekonomi politikaları daha iyidir belki diye bir açıklama yapmak da kolay değil. Türkiye açısından belki bu durum biraz daha gerçeğe yaklaşabilir, çünkü Türkiye'deki sol siyaset karma ekonomiden kalma mentaliteyi hala az çok taşıdığı için belki çağın eğilimi olan serbest piyasaya bizim sol partilerin yönelmesi daha yavaş ve problemlidir diye belki açıklanabilir durum Türkiye açısından. Fakat ABD'yi düşündüğünüzde olay karışıyor.

Ayrıca, ekonomi açısından, ekonomiyi daha hızlı büyütecek ve ülkenin gayrı safi milli hasılasını arttıracak, vs politikalar ille de her zaman en iyi ekonomik politikalar anlamına gelmeyebilir. Yani bir an farzetsek ki, gerçekten de sağ politikalar ekonominin daha hızlı büyümesini sağlar, bir ekonominin sağlığı ve insanların memnuniyeti sadece gittikçe artan toplam gelir değil, aynı zamanda daha gelişmiş sosyal politikalardır ve bazen biraz frene basıp gününü değerlendirmek ve hayattan zevk almaya çalışmak daha önemlidir. Yani aslında sağ politikaların zenginleri, dolayısıyla tüm ekonomiyi daha hızlı zenginleştiren bir yönü olduğu açıklaması doğru olsa (dolayısıyla, fakir kesimin refahı bu artan zenginlikten kendilerine düşen küçük pay sayesinde artıyor olsa ve insanlar bunu bir şekilde farkediyor bile olsa) bile bu ekonomide uygulanacak en ideal politikaların bu tarz olduğu anlamına gelmez. Dediğim gibi, bazen hızlı ekonomik büyümeden biraz ödün verip, sosyal politikalara da ağırlık vermek daha mutlu ve daha refah içinde yaşayan bir toplum oluşturabilir, dolayısıyla daha tercih edilir olabilir. (Ki benim için mesela, öylesi daha tercih edilir).

Yani insanların belki de sezgisel olarak ekonominin ve doğal olarak kendi menfaatlerinin daha fazla farkında olmaları gibi bir açıklama da bu noktada geçersizleşiyor gibi. (Zaten çoğu ortalama vatandaşın işin bu yönlerinin farkında olacağı veya konuya bu şekilde kafa yoracağı şüpheli). Çünkü insanlar gerçekten işin tüm bu yönlerinin farkında olsalar da, aslında sosyal demokrat politikaların tüm toplum açısından daha tercih edilir olması gayet olağan ve doğru bir bakış açısı olabilir, ve en azından bu tarz düşünenler ile diğer tür düşünenler arasında eşit bir dağılım olmalıdır istatistiksel açıdan.

Fakat öyle olmadığına göre, asıl faktör başka birşey olmalı. Yani insanların muhafazakarlara daha az direnç göstermesi ve onların dediklerini daha kolay kabul etmesinin altında başka bazı faktörler olmalı.

Muhafazakarların insanların beynine girmede daha başarılı olmasının başka sebepleri de var mıdır? (Mesela olay sadece din midir, dinin kullanılması mıdır?)

Bu sebepleri öğrenip uygulayarak, diğer kesimin de halka daha kolay ulaşmaya başlaması mümkün müdür?

Yoksa savundukları fikirler ve sahip oldukları değerler yüzünden bizde sosyal demokrat kesimin, ABD'de ise demokrat partinin halka muhafazakarlar kadar kolay ulaşması hiçbir şekilde mümkün değil midir? (ABD'de ancak 8 yıllık bir Bush tecrübesinden sonra demokratlar başa gelebildi ve buna rağmen oylar arasındaki fark yine az. Yani cumhuriyetçilerin oyları, demokratlardan daha az da olsa, yine de çok yakın onlara. Türkiye'de de sol partiler başa geldikleri zaman genellikle ancak koalisyon hükümetleriyle falan başa gelebiliyorlar. Yani diğerleri kadar oy alamıyorlar).

Her şeyden önce bu konudaki farkı yaratan faktörler tam olarak nelerdir?

Bu konuda fikri olan var mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 62
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

BU iletiye girmez artik, bu KITAP tir,KITAPP, birazdaha konuyu uzatsaydin, ANSIKLOBEDI katogorisine girecekti....

Okuyup yorumlamasi bile iki gunumuzu alir,hatta bir okuma ekipi olusturmamiz lazim..

(elestiri olarak alirsin benden artik :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mantık

Dünyanın her yerinde, her ülkede halk tutucudur.

İlerici olanlar her zaman kuşku uyandırır.

Halk yeniliği sevmez.

Aslında insanlar gerçek anlamda yeniliği sevmezler ve istemezler.. Hatta korkarlar...

Bak bu konuda Dostoyevski ne diyor:

Yeni bir adım atmak, yeni bir kelime telafuz etmek, halkın en çok korktuğu şeydir.

Halk her yeniliği korku ile karşılarken, köklü bir değişimden bahsedenler daha da derin bir korku nedeni olabilirler.

Ama ABD politikasında bunun ilginç bir istisnasını gördük.

Obama değişim sloganı ile seçimleri kazandı.

Ama bu seçimlerde Obama'nın mı seçimi kazandığı, Bush ve destekleyicilerin mi seçimi kaybettiği kesin olarak belli değil.

Bence Demokratlar kazanmadı, Republican'lar kaybetti.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sosyal koşulların ve eğitim sisteminin İnsanı şekillendirdiği kesin bir gerçektir..

Ülkemizde Din dersi zorunludur, Tarih kitapları TÜrk-İslam sentezini aşılarlar, Bol bol Anti-Sol propaganda vardır..

bunu birde Gazeteler ve TV ler izler..

1980 den önce Türkiye halkı bu kadar muhafazakar ve sağcı değildi...bunu iyi düşünmek lazım..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben ABD'yi bilmem. Türkiye'de ise sol partiler hep dinsiz gib algılanır ve bir takım zengin elitist kesimden aşka kimse sol partilere oy vermez. Burda esas faktör dindir. Dini kullanır ve dindar olduğuna halkı ikna edersen ve birde ekonomiyi biraz düzeltip birkaç yol, baraj falan yaparsan %50'yi vurursun. Ama dindar olmadan veya dindar olduğuna halkı ikna edemezsen ağzınla kuş tutsan %30'u geçmezsin malesef Türkiye böyle.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili mantık

Yazıyı hazırlamadan önce keşke, sağ, sol, orta veya muhafazakar tanımlamalarına açıklama getirseydin.

Doğrusu ABD de ağırlıklı iki parti biliyoruz. Diğer partiler hakkında pek fikrimiz yok.

Yazında anlaşıldığına göre cumhuriyetci parti sağda, demokrat parti biraz daha solda. Ama muhafazakar parti hangisi belli değil.

Sosyal ve politik değerlendirmeler; mevcut sosyal sınıfların çıkarları ve bunların bakış açıları yönünden değerlendirilmediği takdirde, doğru bir analizin ortaya çıkacağını zannetmiyorum.

İşçi ve emekçi kesimlerin alternatif olarak kurup sürdürebileceği sosyalist düzeni teorik olarak mevcut olsa da. Bunu başarabilecek örgütlülük düzeyi yoktur. Daha doğrusu kapitalist düzenin sahipleri Büyük burjuvazi buna geçit vermemektedir. İşçi ve emekçi sınıfların sosyalizmi hedef alan örgütlenmelerini şimdilik engelleyebilmektedirler. Kendi koyduğu kurallar içinde gelişmelerine bir noktaya kadar izin vermekte, iktidar alternatifi olacak kadar güçlendiklerinde çeşitli bahanelerle engellemekte, partileri, örgütlerini kapatılmaktadırlar. Kendi kuralları içinde iktidara gelmiş olanları da darbelerle iktidardan uzaklaştırmaktadırlar.

İşçi ve emekçi sınıflar barışcıdır. Sömürüldüklerini bilip gördükleri halde, bu duruma şiddet yolu ile son verme seçeneğini kullanmak istemeyebilirler. Çünkü düzen kapitalist düzen olsa bile, sömürü oranları aynı kalsa bile, işçi ve emekçi kesimler geçmiş zamanlara göre yavaş da olsa gelişmelerini sürdürebilmektedirler. Buna razı olmaktadırlar. Başlarında iş gösteren olmadan, işlerini kendi inisiyatifleri ile sürdürecek, ürünlerini hakça paylaşacak düzeyde değillerdirler. Böyle olunca sosyalist bir düzenin altyapısını oluşturacak bilinçli bir işçi sınıfı, yöneticilik yeteneği gelişmiş bir işçi sınıfı oluşmamış, düzeni değiştirecek kadar güçlenmemiş demektir.

Dolayısıyla konunun asıl sol yanı hep güdük kalmış/güdükleştirilmiş, yok sayılmıştır.

Geriye kalan sağ yanı ise, Faşizmden sosyal demokrasiye kadar bir yelpaze izler. Bu yelpaze içinde kimin iktidara gelmesinin kapitalist sınıflar açısından bir sakıncası yoktur. Faşizm burjuvazinin daha baskıcı ve daha sömürgen kesimlerinin iktidarı, sosyal demokrasi ise daha barışçı ve daha az sömürgen ve daha çok statükonun korunmasını isteyen burjuvazinin iktidarıdır.

Kitlelerin siyasal tercihleri hep bu yelpaze içinde tutulmak istenir.

Kitlelerin, bu yelpazenin içindeki sola (sosyal demokrasiye) ve sağa (Faşizme) kadar seçenek hakkı vardır.

Sorunlar bu seçenekler dahilinde çözülmelidir. Bütün seçenekler burjuvazinin değirmenine su taşır.

Böyle olunca sevgili mantığın analizlerinden öte gidilemez.

Tıpkı bir futbol veya basketbol maçı kritiği gibi analizler yapılır.

Cumhuruyetçiler iktidara gelir, ona göre analizler,

Demokratlar iktidara gelir buna göre değerlendirmeler yapılır.

Bu böyle sürüp gider.

Ta ki. Sosyalistleri engellemeye güçleri kalmayıncaya kadar.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı,

Olayı halkın değişiklikten korkması ile açıklamak da yetmiyor bana göre. Bazı durumlarda bu doğru olsa da, benim bahsettiğim kesim her zaman değişiklik önermiyor ki. Çoğu kez sadece daha sosyal politikalar öneriyorlar ekonomi açısından. Diğer açılardan ise aşağı yukarı aynı. Belki laiklik konusunda biraz daha hassas olmaları hariç.

Asıl soru, muhafazakarların halka ulaşmayı nasıl başardığından ziyade, diğerlerinin neden başaramadığıdır bana göre.

Link to post
Sitelerde Paylaş

drekinci,

ABD'de muhafazakar olan cumhuriyetçiler. Demokratların fikirleri bizdeki sosyal demokrasiye biraz daha benziyor, ki aslında onlarınki bile kuzey Avrupa ile falan karşılaştırıldığında sosyal demokrat sayılmaz fazla. Sadece biraz daha solcular.

Kavram kargaşası biraz da şundan kaynaklanıyor, Türkiye'de sağ partilere biz liberal deriz, solculara sosyal demoktat. ABD'de ise demokrat parti, yani biraz daha solda kalan parti liberal olarak isimlendiriliyor. Diğerleri ise (yani cumhuriyetçiler) muhafazakar kabul ediliyor.

Tabi bir sosyalist olarak senin açından hepsi aynı kefede, yazında da belirttiğin gibi.

Fakat benim bu başlıkta incelediğim konu aslında sizi de bağlar. Yani benim bahsettiğim kesimin neden halka ulaşamadığını çözebilirsek ve nasıl daha kolay ulaşabileceklerine dair fikirler geliştirebilirsek, bu size, yani sosyalistlere de yarar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Diğer yorumlardan faithnomore ve Lagrange din faktörüne vurgu yapmış. Buna değinmiştim zaten yazıda. Bu gerçekten işin en önemli kısmı olabilir. Ama yine de merak ediyorum, başka faktörler de akıllara geliyor mu diye.

sevgili mantık tabiiki yoksulluğun etkiside var ama buna şiddetli itiraz gelecek..

ne kadar zamandır ülkeden uzaksın bilmiyorum ama şöyle bir İstanbulun varoşlarını, Gebze'yi, İzmit varoşlarını dolaş derim..

birde nezih hali vakti yerinde semtleri gör..

sonuç olarak insanlar ne verilirse onu alıyorlar okullarda...bu yoksullukla birleşince çekilmez bir yobazlık oluşuyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Halk kendi dilinden konuşanı sever. Mesele bu kadar açık. Kendine benzeyeni sever. Ayrıca sol partilerin halka hitap etmede sorunları vardır. Kendilerini anlatamazlar. Halkın sorunlarının çözümü ve durumlarının iyileştirilmesi ile ilgili olarak net söylemleri yoktur. Konuşurlar ve faaliyetlerini yaparlar ama halkın anlayacağı dilden konuşmaya çalışmazlar. Muhafazakar değerlere vurgu yapmazlar, çünkü karşı partilerin söylemleri ile konuşmak istemezler. Bir iletişim sorunlarının olduğu açıktır. Aydın olmak demek halktan kopuk olmak demek değildir. Ama adeta böyle bir hava vardır. Muhafazakar değerlere tepeden bakmak yada onları politika yaparken kullanmamak belli ki bir işe yaramıyor. Halk bunlara değer veriyorsa bir şekilde değer verdiğini göstereceksin, bir yolunu bulacaksın. Halkın anlayacağı dilden konuşmanın bir yolunu bulacaksın. Kısacası sol partiler halka soğuk ve uzak geliyor. Onların benimseyeceği ve onların tutunacağı söylemler geliştirmek gerekir. Halka inmek diye birşey vardır. Bu pekala yapılabilir, hemde teknik bir şekilde programlanabilir. Siyasette şov yapmak ve söylem geliştirmek önemli bir unsurdur. Sol partiler bunu başaramıyor. Obama çok farklı bir lider. Bir lider olarak onu dinlemek ve izlemek benim için keyifli. Ama büyük bir halk kitlesi onu seyrederken benim algıladığımı algılar mı? Pek sanmam. Ancak yinede güven veren bir havası var. Bizde ise ana muhalefet liderinin iticiliğini bilmeyen var mı? Bu lider partisinin oylarını yükseltmek değil düşürmek için ideal birisi. Bizdeki politikayı geçtim adeta ağalık sistemi gibi.

tarihinde baglanti tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

faithnomore,

Yoksulluk faktörü tam tersi bence açıklamayı zorlaştırıyor. O zaman insanların alt ve orta sınıfı daha fazla kollayan partilere oy vermesi beklenmez mi?

baglanti,

Senin açıklamana göre ise bu durumu değiştirmenin kolay bir yolu olmalı. Yani söylem değiştirerek, daha farklı konuşarak, vs bu problem aşılabilmeliydi.

Halbuki sorun kronik bir sorun. Partilerin başındakilere bağlı olarak sadece bir miktar değişiyor. Fakat genel eğilim aynı kalıyor. Yani sanki işin içinde kişiler üstü bazı faktörler var gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkiye İslam illetinden nispeten kurtulalı bir asır bile olmadı.

Bizler henüz kaçıncı nesiliz ki?

İslam'ın mantığı hala geçerliğini koruyor ve insanlar, gerici muhafazakarları yeğ tutuyor.

Onlar da bu faktörü hem ekonomik, hem politik, hem de sosyal alanda son derece başarılı şekilde kullanıyor.

Türkiye'deki en önemli sorun zihniyet sorunudur.

Yoz, iki yüzlü, çıkarları doğrultusunda yaşamaktan hoşlanan, doğruları olmayan bir milletiz.

Bilim ve akıldan sözeden insanlara uzak olmamız, onları tehlike olarak görüp uzak durmamız çok doğal..

Ben herşeye rağmen "halka inmek" diye bir şeye inanmıyorum.

Taviz tavizi doğuracak ve gelinen nokta bugünkünden daha da beter olacaktır.

Bir parti lideri daima temiz ve doğru konuşmalı, bilim ve akıla olan ihtiyacı dilinden düşürmemeli, insanların bilinç altına işleyecek yöntemleri bulup onları kullanmalı.

Ayrıca Obama, bence Tayyip'in ABD versiyonundan başka bir şey değil..

Amerika'nın Tayyip'i.

İyi bir hatip...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ecevit, Erbakan´la beraber CHP-MSP koalisyonu dönemlerinde beraber calistiklari dönemlerdeki bir anisini anlatmisti.Ecevit ile Erbakan adini hatirlayamadigim bir ilde miting veriyorlardi.Ilk önce kürsüye Bülen Ecevit cikmis.Yaklasik 2 saat konusan Ecevit´i meydandaki muazzam kalabalik cok ciliz alkislamis.Erbakan Ecevit´e söyle demis; "bak demis simdi halk beni nasil alkislayacak."

Daha sonra diger koalisyon partisi MSP´nin Genel Baskani Necmettin Erbakan kürsüye gelir.Ve hükümetin programlariyla ilgli cok ucuk,yalan, uygulanmasi mümkün olmayan hayali programlardan bahseder.Oradaki kalabalik halk neredeyse ortalik yikilircasina alkislamis Erbakani,hatta "Mücahit Erbakan " sloganlariyla ortaligi inletmisler..Daha sonra Ecevit´le yanyana gelen Erbakan´a Ecevit;"Nasil bu kadar yalanlari söyleyebilirsin,bu söylediklerin hicbir zaman bizim hükümet programinda yoktur."demis.Erbakan´da "Sen konusmasini bilmiyorsun,bak nasil alkisladi halk gördünmü?" demis.

Bu ufak örnegi baz alaraktan sunu söylemek istiyorum.Muhafazakar kesimlerin, halkin zayif,ucuz,teslimiyetci yanlarini daha iyi yakaladiklari ve halkin anlayacagi teorik olmayan söylevleri daha iyi sunumladiklarindan dolayi daha cok ön plana cikiyorlar.Gerci Deniz Baykal gibileride onalr gibi bogazlari yirtilircasina avaz avaz bagiriyorlar ancak kendi ideolojilerinden saptikca ,güven olayini yitiriyorlar.

Din,sadaka kültürü,hayali sözler,fantastik sözler her kesim halka cazip gelmistir.Sovenizm yani.

Sol ve Demokrat partiler,Sovenizm´den uzak kaldikca,bunun sonucundada mutlaka teorik olmak zorunda kaldiklarindan,Egitim seviyesi düsük halkin gözünde

puan kaybetmislerdir.

Saygilar.

tarihinde tomclancy tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
faithnomore,

Yoksulluk faktörü tam tersi bence açıklamayı zorlaştırıyor. O zaman insanların alt ve orta sınıfı daha fazla kollayan partilere oy vermesi beklenmez mi?

.

bu çok karmaşık mesele, oy verme olayında yoksul kesim insanları senin kadar rasyonel düşünemezlerki...Zaten düşünseler, o halde mümkün değil kalamazlar..birşeyleri mutlaka değiştirmek isterler..

Din ve türevleri onlara gerçektende hoş geliyor, afyon gibi..

Heleki sözkonusu İslam ise tam bire bir...Tüm vurguları öte dünya ve mükafatlar ile azaplar olan bir din..öte yandan Sadaka kültürü denen bir kültür var..

işin çok derinlerine inersek geriye doğru gitmemiz ve geleneklere değnmemiz lazım olacak..ancak en genel geçer açıklama her zaman için yoksulluk ve eğtim sistemidir..

buna ek olarak gelenekleri koyabiliriz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mantıık

Ortada bir gerçek var. Ya da bir gözlem..

O da tutucu kesimin halka derdini çok daha kolay anlatabilmesi ve daha da önemli olarak halktan kabul görmesi.

Bu öneriyi kabul ettikten sonra gerisi sanıldığı kadar zor değil.

Demek ki halk konservatif.. Tutucu. Muhafazkar..

Yani muhafazakarların halka kolay inme nedeni belli.

Bu bağlamda halk neden muhafazakar diye sorabilirsiniz.

O ilgili ama yine de ayrı bir soru..

Halk neden değişim istemez?

Bu sorunun yanıtı biraz daha zor.

Bu konuda Eric Hoffer'in Türkçeye çevrilmiş bir kitabı var.

İlgilenen herkese tavsiye ederim.

Adı: Değişim Sancısı.. Ayışığı kitapları..

Bende 2003 baskısı var.

Link to post
Sitelerde Paylaş
baglanti,

Senin açıklamana göre ise bu durumu değiştirmenin kolay bir yolu olmalı. Yani o söylem değiştirerek, daha farklı konuşarak, vs bu problem aşılabilmeliydi.

Halbuki sorun kronik bir sorun. Partilerin başındakilere bağlı olarak sadece bir miktar değişiyor. Fakat genel eğilim aynı kalıyor. Yani sanki işin içinde kişiler üstü bazı faktörler var gibi.

Evet kişiler üstü faktörler elbette var. Çünkü genel politikaları itibarıyla zaten böyleler. Yani benim anlattığım gibi. Bu iş sadece lider ile olmaz ki. Kadronun kalanıda halktan kopuk. Lider ne kadar bu algıyı değiştirebilir? Belli bir oranda evet ama tümüyle hayır. Üstelik ben sol partilerden şöyle halka sıcak gelen bir lider görmedim doğru düzgün. Hatta bana sıcak gelen bile. Obama farklı bir lider ama bakalım o halkla ne kadar yakınlaşabilecek? O kadar iletişim uzmanları var. Halka nasıl hitap etmeleri gerektiği ile ilgili bir politika geliştirmeyi başaramıyorlar. Doğrusu hayret birşey. Belki birgün anlarlar. Oysa o kadar zor birşey değil. Ayrıca iş hitap etmekle bitmez, o hitapla halkın ilgisini çektikten sonra yönlendirecek söylemler ve şovlar gerekir.

Tayyip Erdoğana bir bakın. Konuşmalarını ve harketlerini izleyin. Halkı öyle bir avucuna alıyor ki konuşurken. Aslında bu kadar alt kitleye hitap etmek çok sağlıklı değil. Hitap şekli ve söylemleri siyasete bile uygun değil. Ama işe yarıyor. Oda bunun işe yaradığını biliyor. O mikrofonu aldığı zaman orada sadece konuşmuyor, orada dinleyenlerin ruhunu yakalıyor. Bir başka parti lideri çıksın bunu yapsın. Aynı söylemlerle yapmak zorunda değil. Aynı tarzlada yapmak zorunda değil. Bütün mesele bunu yapabiliyor olmaktadır. Karizma ve etkileme denilen şey. Emin olun Atatürkte bu çok daha fazla vardı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Söylenenler beni her nedense fazla tatmin etmiyor.

Halk muhafazakardır, değişiklik istemez demek bence olayı tam açıklamıyor. İki sebeple, birincisi benim bahsettiğim partiler her zaman ciddi değişiklik öneren partiler değiller. İnsanların yaşamlarında korkacakları düzeyde bir değişiklik olmuyor bahsettiğim partiler iktidarda olduğu zaman. İkincisi, insanlar greçekten memnun değillerse değişiklikten de korkmamaları gerekir zaten. Ama normal hayatlarında karşılaştıkları problemler insanları değişikliğe itmiyor. Ancak hayatları çok kötüleşirse (örneğin ABD'deki ekonomik kriz) belki o zaman zar zor iktidarı değiştirecek miktarda oy kayması oluyor öbür tarafa, ki buna rağmen oy oranları yine de yakın oluyor.

Diğer tür açıklamalar ise, yani 'halka inmek', halkın dilinden konuşmak, vs, yine olayı açıklamaya yetmiyor. Sol partilerden bu konuşma üslubunu beceren liderler de ancak diğerlerinden biraz daha fazla oy alabiliyorlar. Ciddi fark yaratacak kadar değil.

Ayrıca bağlantı'nın bahsettiği gibi, iletişim uzmanlarının analizleri, vs dikkate alındığında, eğer olay bundan ibaret olsaydı yeterli bir hazırlık ve analiz ile bu sorun çözülebilmeliydi.

Olay sanırım yine din konusunda düğümleniyor. Dini kullanan işi götürüyor. Prensip gereği dine itibar etmeyenler ise mecburen onu kullanamıyor. En azından muhafazakarlar kadar etkin kullanamıyor.

Yani anlayacağınız, her şeyin kökeni şu din denen illet.

İnsanları bu illetten kurtarmak mümkün olursa, sol ve sağ partiler daha eşit koşullarda rekabet edebilecekler politikada.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Söylenenler beni her nedense fazla tatmin etmiyor.

Halk muhafazakardır, değişiklik istemez demek bence olayı tam açıklamıyor. İki sebeple, birincisi benim bahsettiğim partiler her zaman ciddi değişiklik öneren partiler değiller. İnsanların yaşamlarında korkacakları düzeyde bir değişiklik olmuyor bahsettiğim partiler iktidarda olduğu zaman. İkincisi, insanlar greçekten memnun değillerse değişiklikten de korkmamaları gerekir zaten. Ama normal hayatlarında karşılaştıkları problemler insanları değişikliğe itmiyor. Ancak hayatları çok kötüleşirse (örneğin ABD'deki ekonomik kriz) belki o zaman zar zor iktidarı değiştirecek miktarda oy kayması oluyor öbür tarafa, ki buna rağmen oy oranları yine de yakın oluyor.

Diğer tür açıklamalar ise, yani 'halka inmek', halkın dilinden konuşmak, vs, yine olayı açıklamaya yetmiyor. Sol partilerden bu konuşma üslubunu beceren liderler de ancak diğerlerinden biraz daha fazla oy alabiliyorlar. Ciddi fark yaratacak kadar değil.

Ayrıca bağlantı'nın bahsettiği gibi, iletişim uzmanlarının analizleri, vs dikkate alındığında, eğer olay bundan ibaret olsaydı yeterli bir hazırlık ve analiz ile bu sorun çözülebilmeliydi.

Olay sanırım yine din konusunda düğümleniyor. Dini kullanan işi götürüyor. Prensip gereği dine itibar etmeyenler ise mecburen onu kullanamıyor. En azından muhafazakarlar kadar etkin kullanamıyor.

Yani anlayacağınız, her şeyin kökeni şu din denen illet.

İnsanları bu illetten kurtarmak mümkün olursa, sol ve sağ partiler daha eşit koşullarda rekabet edebilecekler politikada.

Dini bugün çok büyük insani değerleri içeren bir kurummuş gibi gösteren tonla ilahiyatçı var. Hatta halkta kendince olan anlayışıyla böyle olduğuna inanıyor. Siyaset yapmak politik olmak değil midir? Sen sol partiysen ne olmuş? Gör bu gerçeği ve oyna. Çok mu zor? Çok mu takiyye kokuyor? Olsun ne var. Hayat pratik çözümler gereksindirir. Var olan bir gerçeğe direnmek boşunadır. Oyunu kurallarına göre oynarsın ve alacağını alırsın. Gerisi boş. Toplumun din ile ilgili bilinçlenip değişmesini beklemek anlamsız. Bu çok uzun bir süreç. Dini alırsın, içinden zamanı gelince evrim teorisini bile çıkarırsın. Tabii zamanı gelmeden değil. Politikacı bile politik olmayı başaramıyorsa vay kalanların haline. Ama dini kullanırken sağ partinin kullandığı gibi kullanmayacaksın. Özgün ve partine yakışan argümanlar geliştireceksin. Hem halka hitap edecek hem seviyeyi yerlere düşürmeyip, kendine yakıştıracaksın. Söylemlerin direkt din olmayacakta onun yüce derlerine! vurgu yapan söylemler olacak. Dine teğet geçecek yani. Ama basit ve içten olması şart. Basit olmazsa halk anlamaz. İçten olmazsa halk bunu inandırıcı bulmaz. İnsani değer değil mi? Benimse ne olur? İddia zaten bu. Biraz cambazlık işte altı üstü.

tarihinde baglanti tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...