Jump to content

Genç: Bekára da Nataşa versinler


Recommended Posts

Hangi meslekler profesyonel değildir?

Üçkağıtçılık, dolandırıcılık, gasp, üfürükçülük, büyücülük, medyumluk, falcılık, tetikçilik, yankesicilik, kapkaççılık?...

Benzer yaklaşımla bunların hepsinin birer serbest teşebbüs olduğunu, meşrulaştırılmasının gerekliliğini söyleyebiliriz. Sadece hepsinin reklamcılık, pazarlama, sermaye yönetim biçimi ve risk faktörü farklıdır. Hatta ayda 500 ytl alan adamın yastık altında bilmem kaç ayda biriktirdiği para değersizdir ve bir gaspçı bu adamın birikmiş 2 milyarını çalıp otomobil ya da ev parasının üstünü tamamlasa, otomotiv sektörüne ya da gayrımenkul piyasasına para girmiş olur ekonomi canlanır. Bu tip suçlar için bırakın caydırıcı olmayı, teşvik edici yönergeler koyulmalıdır. Bir falcının umut pazarlama hakkı elinden alınmamalıdır. Çok amaçlı el mikserinin vazgeçilmez bir ürün olduğunu söyleyen reklamlar kadar bu falcının da geleceği görme yetisinin olduğunu söylemeye hakkı vardır. Bir tetikçi de bir polis kadar hayatını riske atmaktadır.

Bunlar profesyonel meslekler arkadaşlar. Lütfen bu insanları aşağılayıcı sözler sarfetmeyin. İnsan haklarından bi haber yaşamayın.

tarihinde thecrow tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 115
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Hangi meslekler profesyonel değildir?

Üçkağıtçılık, dolandırıcılık, gasp, üfürükçülük, büyücülük, medyumluk, falcılık, tetikçilik, yankesicilik, kapkaççılık?...

Benzer yaklaşımla bunların hepsinin birer serbest teşebbüs olduğunu, meşrulaştırılmasının gerekliliğini söyleyebiliriz. Sadece hepsinin reklamcılık, pazarlama, sermaye yönetim biçimi ve risk faktörü farklıdır. Hatta ayda 500 ytl alan adamın yastık altında bilmem kaç ayda biriktirdiği para değersizdir ve bir gaspçı bu adamın birikmiş 2 milyarını çalıp otomobil ya da ev parasının üstünü tamamlasa, otomotiv sektörüne ya da gayrımenkul piyasasına para girmiş olur ekonomi canlanır. Bu tip suçlar için bırakın caydırıcı olmayı, teşvik edici yönergeler koyulmalıdır. Bir falcının umut pazarlama hakkı elinden alınmamalıdır. Çok amaçlı el mikserinin vazgeçilmez bir ürün olduğunu söyleyen reklamlar kadar bu falcının da geleceği görme yetisinin olduğunu söylemeye hakkı vardır. Bir tetikçi de bir polis kadar hayatını riske atmaktadır.

Bunlar profesyonel meslekler arkadaşlar. Lütfen bu insanları aşağılayıcı sözler sarfetmeyin. İnsan haklarından bi haber yaşamayın.

İyi de onlar insanlara ne veriyor?

Müşteriler ve insanlık bunlardan olumlu olarak nasıl yararlanıyorlar?

Pezevenklik de o mesleklerin arasında ve fahişelikle yakından ilgili.

O insanlara ne veriyor?

İnsanlar kendi ihtiyaçlarını karşılayacak profesyonellerden yardım bekliyor.

Tonla karga kadar çirkin erkek var.

Onların tek umudu hayat kadınları.. Onlarsız ellerine kadın eli değmeyecek tonla erkek var.

Ayrıca fahişe kadınlar seksden başka şeyler de veriyor erkeklere..

Sahte olmasına rağmen erkeğin istediği yumuşaklık ve yakınlığı veriyor kadınlar.

Bazı erkekler fahişelerle cinsel ilişkiye bile girişmiyor. Konuşuyor. İçini döküyor. Sohbet ediyor.

Fahişe kadınlara dokunmak, onları okşamak, öpmek, onlarla çıplak ve yalnız bir odada bulunmak erkekleri mutlu ediyor.

Bütün bunları ve fazlasını erkeklere yukardaki meslek erbaplarından kaçı sağlıyor?

Onların hepsi insanları suistimal ediyor.

Fahişeliğin de insanları suistimal ettiğini kimse iddia edemez.

Kimse fahişe kadınların da insan olduklarını hiç hesaba katmıyor.

Fahişe kadınların da müşterilerine aşık olabileceklerini hiç düşündünüz mü?

Fahişeliği yukardaki kötü mesleklerle bir tutmak, kadınları da aşağılamak gibi bir şey.

Pek akıllıca bir benzetme değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayır hacı gayet akıllıca bir benzetme bence. Çünkü düşündüğün zaman yastık altında biriken, tasarrufa ayrılan paranın ekonomiye bir katkısı yok. Bir mafyanın soygunları ve vurgunları sayesinde elde ettiklerini yüzme havuzlu villalara, barlara, meyhanelere, kumarhanelere aktarılıyorsa villaları yapan işçiler için istihdam kapısı açılıyor demektir. Alkollü içecek üreten firmalar için yeni yatırım alanları demektir. Kâr fazlasını kumarhanelerde kumar oynayarak harcayan insanlar bu para ile kumarhane çalışanlarını besleyecek, kumarhanenin kazancı da ekonomik döngüdeki yerini alacak demektir.

Demek ki bu saydığım mesleklerin hepsinin teşebbüs hürriyeti kapsamında tutulması için gerekçeler üretilebiliyor. En az fuhuş kadar meşru hale getirilebiliyor.

Ayrıca benim derdim fahişe kadınlarla değil fuhuşla. 6 yaşındaki bir kızçocuğunun hayallerini süsleyen bir meslek değildir. O kız çocuğu doktor olmak, hemşire olmak, öğretmen olmak isteyebilir. Fakat ben hayata adımlarını "fahişelikte kariyer yapacağım" diye atan pek insan bilmiyorum. Onlar hem toplumdaki cinsel açlığı suistimal etmek zorunda kalıyor, hem de kendilerini istismara uğratarak yaşamını sürdürüyor. Mesleğini severek icra eden fahişelerin oranı %1 i geçmez.

tarihinde thecrow tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Hangi meslekler profesyonel değildir?

Üçkağıtçılık, dolandırıcılık, gasp, üfürükçülük, büyücülük, medyumluk, falcılık, tetikçilik, yankesicilik, kapkaççılık?...

Benzer yaklaşımla bunların hepsinin birer serbest teşebbüs olduğunu, meşrulaştırılmasının gerekliliğini söyleyebiliriz. Sadece hepsinin reklamcılık, pazarlama, sermaye yönetim biçimi ve risk faktörü farklıdır. Hatta ayda 500 ytl alan adamın yastık altında bilmem kaç ayda biriktirdiği para değersizdir ve bir gaspçı bu adamın birikmiş 2 milyarını çalıp otomobil ya da ev parasının üstünü tamamlasa, otomotiv sektörüne ya da gayrımenkul piyasasına para girmiş olur ekonomi canlanır. Bu tip suçlar için bırakın caydırıcı olmayı, teşvik edici yönergeler koyulmalıdır. Bir falcının umut pazarlama hakkı elinden alınmamalıdır. Çok amaçlı el mikserinin vazgeçilmez bir ürün olduğunu söyleyen reklamlar kadar bu falcının da geleceği görme yetisinin olduğunu söylemeye hakkı vardır. Bir tetikçi de bir polis kadar hayatını riske atmaktadır.

Bunlar profesyonel meslekler arkadaşlar. Lütfen bu insanları aşağılayıcı sözler sarfetmeyin. İnsan haklarından bi haber yaşamayın.

Bu saydıklarının fuhuştan önemli farkları var; üçkağıtçılık, dolandırıcılık, büyücülük, medyumluk, falcılık temelde aynı şey; dolandırıcılık. İnsanları kandırarak paralarını rızalarına aykırı bir biçimde alma olayı yani. Bir insan bir başkasına hastalığını için para veriyor diyelim, bu çerçevede gönüllü bir anlaşma var, ama taraflardan biri öbürüne parası karşılığı vermeyi taahhüt ettiği hizmeti vermiyor vs. burada yanlış olan o. Ha bana sorarsanız üfürükçüye bilmemneye para veren insan parasını kaybetmeyi hak etmiyor da değil ama yasaları böyle sübjektif düşünceler üstüne kuramayız. Bu saydıklarımıza bence çeşitli şartlarla yasalar dahilinde izin verilebilir, bunların yalan olduğu konusunda bir uyarı koyma zorunluluğu konsun, sigara paketlerinde öldürür falan yazıyor ya aynen onun gibi, zararlı diye içen olduğu gibi yalan olduğunu görerek bunlara para veren de olur, ama bilgilendirme olduğu için dolandırıcılık olmaz.

Tetikçilik, falcılık, yankesicilik ve kapkaççılıkta da insanların mülkiyet ve yaşama haklarının ihlali var, yaşamları ya da malları rızalarına aykırı bir biçimde ellerinden alınıyor. Bunlar hiçbir şartta kabul edilemeyecek eylemler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Reklamcılık da böyle bir şey. Eşeği boyayıp satma zanaatidir reklamcılık. Dileyen malını kafasına göre süsleyip püsleyip piyasaya sunar. Bir üfürükçünün "ben insanlara placebo etkisi dağıtıyorum kardeşim" dediği an müşterisiyle arasına girme hakkınız kalmaz.

Diğer yandan insanların yaşama ve mülkiyet haklarını ihlalinden bahsetmişsin Astur. Hastalıkların çok ufak bir kısmı sorumsuzluktan kaynaklanır. Doğuştan gelen kusurlar, beklenmeyen kazalar, temel ihtiyaçlardan yoksunluk gibi sebeplerden meydana gelen hastalıklar kişinin tercihi ile alakalı değildir. Fakat kimi hastalıkların tedavisi ya da tedavisinde kullanılacak ilaçlar dünyanın parasıdır. Bu adamı tedavi ve ilaçtan mahrum bırakmak bu kişinin yaşama ya da mülkiyet hakkını ihlal etmek değilse, gasp da değildir. Sonuçta mağdur kişiye sözde bir seçme hakkı tanınmıştır. "Ya evini satıp tedavi ol ya da öl." ile "Ya paranı bize ver ya da öl." demek arasında hiç bir fark yoktur. Kişi ister parasını verir, ister ölür. Bunu seçme hakkı var değil mi? :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Reklamcılık da böyle bir şey. Eşeği boyayıp satma zanaatidir reklamcılık. Dileyen malını kafasına göre süsleyip püsleyip piyasaya sunar. Bir üfürükçünün "ben insanlara placebo etkisi dağıtıyorum kardeşim" dediği an müşterisiyle arasına girme hakkınız kalmaz.

Diğer yandan insanların yaşama ve mülkiyet haklarını ihlalinden bahsetmişsin Astur. Hastalıkların çok ufak bir kısmı sorumsuzluktan kaynaklanır. Doğuştan gelen kusurlar, beklenmeyen kazalar, temel ihtiyaçlardan yoksunluk gibi sebeplerden meydana gelen hastalıklar kişinin tercihi ile alakalı değildir. Fakat kimi hastalıkların tedavisi ya da tedavisinde kullanılacak ilaçlar dünyanın parasıdır. Bu adamı tedavi ve ilaçtan mahrum bırakmak bu kişinin yaşama ya da mülkiyet hakkını ihlal etmek değilse, gasp da değildir. Sonuçta mağdur kişiye sözde bir seçme hakkı tanınmıştır. "Ya evini satıp tedavi ol ya da öl." ile "Ya paranı bize ver ya da öl." demek arasında hiç bir fark yoktur. Kişi ister parasını verir, ister ölür. Bunu seçme hakkı var değil mi? :)

Hastalıkların kaçta kaçtı neden kaynaklanıyor konusunda yeterli bilgim yok, ondan o konuda yorum yapmayacağım.

Doğuştan gelen kusurlarda da, beklenmeyen kazalarda da,temel ihtiyaçlardan yoksunlukta da kişilerin sorumluluğu olabilir, kişinin kendinin olmasa da ailesinin, depremde yıkılan binayı yapanın, ya da çarpılmasına sebep olan yanlış bağlanmış elektrik devresini yapanın sorumluluğu vardır; bu bazen belrlenebilir olur bazen de belirlenemez; mesela marketten aldığın domatesin üstünde kalan tarım ilacı seni kanser eder, ya da bir mutasyon sonucu ailede olmayan genetik bir hastalığın olabilirvs. Hayatlarımız belli bir noktaya kadar dış faktörlerle belirleniyor, bu dış faktörlerin bir kısmı başka insanların özgür iradeleri ile yaptıkları eylemlerin sonuçları, bir noktadan sonra da özgür irademizle belirleniyor. İdeal durum elbette herşeyin özgür irademizle belirlenmesi ve olumlu ya da olumsuz sonuçlarının da sadece kararları vereni etkilemesi olurdu, ancak bu mümkün değil, demek ki değerlendirmelerimizi gerçekliğin sınırları dahilinde yapmalıyız; kişinin sorumluluğu nerede başlar ve nerede biter konusu da yine gerçekliğe dayanmak durumunda. Bunlar tabi çok derinlikli konular, ve bunlar hakkında konsensusun yakınında bile değil insanlık, ama pratik sebeplerden(zaman) dolayı bu konuya birkaç cümleden uzun -şimdilik- değinemiyorum, dilersen sonra devam ederiz bu tartışmaya.

Konuya dönersek, senin bahsettiğin "doğuştan gelen kusurlar, beklenmeyen kazalar, temel ihtiyaçlardan yoksunluk gibi sebeplerden meydana gelen hastalıklar"ın sorumlusu kimdir? Yükü kimin sırtında olmalıdır? Bütün toplumun bu durumlarda sorumlu olması gerektiği düşüncesi tam olarak neye dayanıyor? Bir insanın tercihi ile ilgili olmayan her durumda toplum sorumlu mudur? Bu soruların cevabı önemli. Ben düşüncemi anlatmak için iki örnek üzerinden birkaç soru soracağım.

Diyelim bir öğrenci üniversiteye başlarken finans çok önemli bir alan ve bu alanda çalışanlar iyi para kazanıyor, öğrenci de bu sebeple bu alanı tercih ediyor. 4 yıl sonra mezun olduğunda kriz nedeniyle finans sektörü batıyor ve bir süre boyunca toparlanamayacak gibi gözüküyor, mezun olan öğrencinin iş bulması imkansız. Gördüğün gibi öğrenci kendi tercihi olmayan sebeplerden ötürü iş bulamıyor. Burada ne yapılmalı? Toplum bu öğrencinin kazanacağını hesapladığı parayı ona ödemeli mi? Yani toplumun sorumluluğu mu? Yoksa öğrenci kendi birikimleri ya da ailesinin ona gönüllü yaptığı yardımlarla kendini iş bulabileceği bir alanda bir kursa falan gidip kendini şartlara adapte mi etmeli? Sorumluluk öğrencinin mi toplumun mu?

İkinci örnek çok şık değil ama başlıkla doğrudan alakalı olduğundan bu örneği de vereceğim. Sevgili hacı'nın bahsettiği "karga kadar çirkin erkek" örneğimizdeki ana karakter olsun. Kendinin doğuştan bir penisi, hormonları falan var; kendi seçmediği sebeplerden dolayı cinsel dürtüleri var ama çirkin olduğundan partner bulamıyor. Bu adama devletin/toplumun bir partner "temin etmesi" gerekli midir? Yoksa bunu temin etmemesi "gasptan farksız" mıdır? Eğer "temin edilecek" partnerin haklarının ve özgürlüğünün sınırlanacağı sebebi ile bana itiraz edeceksen senin verdiğin hastalık örneğinde de tedavi masrafları başkalarından rızaları olmadan alınınca bu da onların özgürlüklerinin ve haklarının sınırlanması olmaz mı? :)

Bu adamı tedavi ve ilaçtan mahrum bırakmak bu kişinin yaşama ya da mülkiyet hakkını ihlal etmek değilse, gasp da değildir.

Bu örneğin neden mantıksız ve geçersiz olduğunu yukarıda anlatmaya çalıştım, ama senin verdiğin örneğe de doğrudan değineyim. Bu adama başkalarının kaynakları pahasına ilaç ve tedavi sağlamak gasptır.(ha dileyen istediği kadar yardım yapabilir, ona lafımız elette yok) Bir insana bir şeyi sağlamamak=mahrum bırakmak ya da engellemek de değildir, devlet/toplum insanlara ücretsiz elektrik dağıtmıyor diye herkesi elektrikten, ışıktan mahrum bırakmış mı oluyor? İnsanlara partner sağlamıyor diye cinsellikten ya da romantizmden mahrum bırakmış mı oluyor? Yok böyle birşey.

Hayatta ne yazık ki herşey ideal değil, her konuda kontrol sahibi de değiliz, ailemizi, genetik mirasımızı vs. birçok şeyi seçemiyoruz, eşitsizlikler var, çoğunluğu da doğadan geliyor, ama bu hayatlarımızdaki olumsuz şeylerin sorumluluğunu başkalarının omuzlarına yıkma ve onların haklarını ihlal etme hakkını vermez, altruizmi meşru kılmaz, özetlemek gerekirse budur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kadina fuhusu masru gormek ve bunu insan haklari temelinde yorumlamak, pekde hos bir sey degil..

Bir ulkede KADINLAR ne kadar HUR ve OZGUR ise O uleke O kadar BAGIMSIZDIR..

Amerikada Anne olma yasi 15-16 yasllarina kadar gelmis, Amerikada yuzbinlerce cocuk (babasiz) dogmaktadir.

Aile ozelliginin minumum'a indigi ve genclerin 14 yaslarinda Alkol ve derin uyusturucular kulandigi ve yilda, 60 milyar dolara yakin uysturucuya bi okadar da alkole yatirim yapan bir ulkedir AMERIKA..

Simdi bu gibi yozlasmis ve bir ulkede, aile kavraminin bittigi-annelik ve babalik gibi toplumsal kurumlarin yerlerde gezdigi bir sistemden gelecege ne cikar???

Turkiyede Erkegin onuru kalmamis yere dusurulmus bir kisiligi var ERKEGIN, ezik ve kendine guveni yoktur bir cok erkegin turkiyede!

Birde KADINI dusunun turkiye gibi carpik duzenin hukum surdugu bir ulkede!

Kadin 10 kez daha yipratilmistir, harcanmistir, eti kemigi cikarilmistir, Hatta cocuguna karsi bile eziktir!

Kadina fuhusu dayatip, sosyal -haklari vermek, yapilan CIRKINLIGE MAKYAJ CEKMEKTIR....

Kadin bir guzel gelecegin DOGA -TANRICASIDIR, yeniden yapanidir, BARISTIR-OZGURLUKTUR-ASALETTIR,KADIN....

Kadin Bizim, enbuyuk hayalimizdir!

Kadin KIMSENIN NAMUSU DEGILDIR...

KADININ NAMUSU OZGURLUKTUR!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu önemli konuyu ehemmiyetsizleştiriyorsunuz.

Fahişelikle hiç bir mesleğin alakası yoktur. Pezevenklik dışında..

Ki o da yukarda sayılan ve sömürüye dayanan mesleklerden biridir. Sömürülen fahişelerdir.

İlginç olarak nedense yukarda pezevenklik mesleğine hiç değinilmemiş.

Onu da savunuyor musun The Crow kardeşim.

Pezevenklere de saygın var mı?

İşte o zaman sana helal olsun, erkek adam bu.. Pezevenk bile olabilir, diyeceğim..

Yukardaki meslekleri fahişeliğe benzetme yalnız yanlış değildir. Aynı zamanda çok uygunsuz ve çirkindir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

kadın hakları söylemi ve bunun için mücadeleler verılmek zorunda kalınması bile kadın onuruna yani insan onuruna bir darbedir.insanlık hala medenileşme sürecini tamamlayamadı ki hala kadınlar toplumun her katmanında ikinci sınıftır.fahişelik de kadın onuruna darbe indiren aşşağılık bir kurumdur ve genelde bır baskında yakalanan erkek müşteriler değil de hayat kadınları deşifre edilir bu bir rezalettir tam tersi olmalıdır talepte bulunanlar rezil edilmelidir.genelev kurumu yasaklanmalı ve devlet o kadınlara tazmınat ödemelıdır.tecavüz suçunun cezası son derece ağırlaştırılmalıdır.....

Link to post
Sitelerde Paylaş
kadın hakları söylemi ve bunun için mücadeleler verılmek zorunda kalınması bile kadın onuruna yani insan onuruna bir darbedir.insanlık hala medenileşme sürecini tamamlayamadı ki hala kadınlar toplumun her katmanında ikinci sınıftır.fahişelik de kadın onuruna darbe indiren aşşağılık bir kurumdur ve genelde bır baskında yakalanan erkek müşteriler değil de hayat kadınları deşifre edilir bu bir rezalettir tam tersi olmalıdır talepte bulunanlar rezil edilmelidir.genelev kurumu yasaklanmalı ve devlet o kadınlara tazmınat ödemelıdır.tecavüz suçunun cezası son derece ağırlaştırılmalıdır.....

Bu konuda bilgisiz olduğunuz çok belli oluyor.

Deşifre edilen her zaman erkektir.

Kadının deşifre edilmesi söz konusu bile değildir.

Çünkü kadın profesyonel fahişedir. Ehliyeti vardır.

Siz ayrıca buraya kadar yazılanların hiç birisini okumamışsınız.

Onları okuyun ve aydnınlanın..

Bu ne cehalet böyle..

Bu ne büyük kadın düşmanlığı böyle..

Size kalsa kadınlara bekaret kemeri takacak, kızlık muayenesi yapacaksınız..

İnsaf. Biraz insanlık lütfen.

Azıcık da olsa sizi insanlığa davet ediyorum.

Biraz da insan olmaya çalışın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

hiç bir kadın fahişe olmak istemez, o yüzden fuhuş yasak olmalıdır diyenlere bir sorum olacak

hangi erkek belediye çöpçüsü, maden ocağı işçisi ya da kanalizasyon işçisi olmayı hayal eder ? sizin düşüncenize göre bu meslekleri de yasaklamak gerekir .

bence fahişeliğin ne kadar berbat bir iş olduğundan bahsedeceğinize, zorunlu olmamasına rağmen para karşılığı seks yapanlara ruh hastası diye saldıracağınıza fahişeleri pazarlayan pezevenklere kızsanız daha yararlı bir iş yapmış olurdunuz .

Link to post
Sitelerde Paylaş
hiç bir kadın fahişe olmak istemez, o yüzden fuhuş yasak olmalıdır diyenlere bir sorum olacak

hangi erkek belediye çöpçüsü, maden ocağı işçisi ya da kanalizasyon işçisi olmayı hayal eder ? sizin düşüncenize göre bu meslekleri de yasaklamak gerekir .

bence fahişeliğin ne kadar berbat bir iş olduğundan bahsedeceğinize, zorunlu olmamasına rağmen para karşılığı seks yapanlara ruh hastası diye saldıracağınıza fahişeleri pazarlayan pezevenklere kızsanız daha yararlı bir iş yapmış olurdunuz .

Arkadasim bu bireysel bir sorun degil-ki -sistemin kendi cokmuslugudur....

Pezevenklik denilen asagilik bir modeme kim girmek isterki??

(((Bak bir savas taktigi vardir!! Derler-ki ILk once KADINI VURACAKSINIZ , cunku geri kalanlarin cogu sinecektir o manzaraya taniklik ettikce..

Kadin korkunc dusurulmus , KODlari cozulmus ve ruhu alinmis, inaniyorumki dogada hic bir canli bu kdara kendi konumundan uzak degildir..

Kadini tek bir temelde ele almak ahmakliktir,zir cahilliktir..

Kadini tartisacaksan tarihi dongusunu ortaya koymak zorunlulugu vardir ve bunu gerektirir..

KADIN nedir????

Bu soru cok onemli ve tartisilmasi gereklidir (( tabiki akademik boyutta)) ......

Link to post
Sitelerde Paylaş
hangi erkek belediye çöpçüsü, maden ocağı işçisi ya da kanalizasyon işçisi olmayı hayal eder ? sizin düşüncenize göre bu meslekleri de yasaklamak gerekir .

bence fahişeliğin ne kadar berbat bir iş olduğundan bahsedeceğinize, zorunlu olmamasına rağmen para karşılığı seks yapanlara ruh hastası diye saldıracağınıza fahişeleri pazarlayan pezevenklere kızsanız daha yararlı bir iş yapmış olurdunuz .

Nasil mantik var sizde anlamiyorum.

hangi erkek belediye çöpçüsü, maden ocağı işçisi ya da kanalizasyon işçisi olmayı hayal eder ? sizin düşüncenize göre bu meslekleri de yasaklamak gerekir .

Sen maden isciligi,cöpcülügü nasil Fahiselik meslegiyle bir tutarsin?Bir kere bu mesleklerin dahi kiyaslanmasi dogru degil.Erkek egerki maden ve cöpcülük isinde calisiyorsa namusu ve serefiyle ,alinteriyle calisiyor.Kadin ise fahiselik mesleginde istememesine ragmen ve mecbur kaldigindan dolayi calismak zorunda kaliyor,adini ve kimligini bilmedigi erkeklerle yatarak namusunu satiyor.Namusunu satmakla emekci veya meslek sahibi olunmuyor,olmamamsi gerekiyor.

bence fahişeliğin ne kadar berbat bir iş olduğundan bahsedeceğinize, zorunlu olmamasına rağmen para karşılığı seks yapanlara ruh hastası diye saldıracağınıza fahişeleri pazarlayan pezevenklere kızsanız daha yararlı bir iş yapmış olurdunuz .

Neden fahiseligin berbat is oldugundan bahsetmeyelimki?Biz burada kac defa dedik.Hatta Fredie söyle bir soru sormustu"Mademki fahiseligi Profesyonel meslek olarak görüyorsunuz,o zaman fahiseleri satan pezevekleride profesyonel meslek grubuna sokmaniz gerekmezmi?"

Yani pezevenklikte bir nevi profesyonel meslek sinifina girmemelimi sizin mantiginiza göre?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Neden fahiseligin berbat is oldugundan bahsetmeyelimki?Biz burada kac defa dedik.Hatta Fredie söyle bir soru sormustu"Mademki fahiseligi Profesyonel meslek olarak görüyorsunuz,o zaman fahiseleri satan pezevekleride profesyonel meslek grubuna sokmaniz gerekmezmi?"

Yani pezevenklikte bir nevi profesyonel meslek sinifina girmemelimi sizin mantiginiza göre?

Pezevenkliğin zaten profesyonal bir meslek olduğunu bilmiyor musunuz?

Pezevenkler genel ev patronudur kardeşim.

Kadını evde teşhir eden.. Ona kullanması için oda veren odur.

Ondan yüzde alan da odur.

Vergi veren de odur..

Türkiyede yıllar önce en çok vergi veren kimdi?

Hatırlıyor musunuz?

Pezevenk işte odur..

Ve sizden de saygındır o pezevenkler toplum içinde..

Belki komşunuz da bir pezevenktir. Kim bilir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hastalıkların kaçta kaçtı neden kaynaklanıyor konusunda yeterli bilgim yok, ondan o konuda yorum yapmayacağım.

Doğuştan gelen kusurlarda da, beklenmeyen kazalarda da,temel ihtiyaçlardan yoksunlukta da kişilerin sorumluluğu olabilir, kişinin kendinin olmasa da ailesinin, depremde yıkılan binayı yapanın, ya da çarpılmasına sebep olan yanlış bağlanmış elektrik devresini yapanın sorumluluğu vardır; bu bazen belrlenebilir olur bazen de belirlenemez; mesela marketten aldığın domatesin üstünde kalan tarım ilacı seni kanser eder, ya da bir mutasyon sonucu ailede olmayan genetik bir hastalığın olabilirvs. Hayatlarımız belli bir noktaya kadar dış faktörlerle belirleniyor, bu dış faktörlerin bir kısmı başka insanların özgür iradeleri ile yaptıkları eylemlerin sonuçları, bir noktadan sonra da özgür irademizle belirleniyor. İdeal durum elbette herşeyin özgür irademizle belirlenmesi ve olumlu ya da olumsuz sonuçlarının da sadece kararları vereni etkilemesi olurdu, ancak bu mümkün değil, demek ki değerlendirmelerimizi gerçekliğin sınırları dahilinde yapmalıyız; kişinin sorumluluğu nerede başlar ve nerede biter konusu da yine gerçekliğe dayanmak durumunda. Bunlar tabi çok derinlikli konular, ve bunlar hakkında konsensusun yakınında bile değil insanlık, ama pratik sebeplerden(zaman) dolayı bu konuya birkaç cümleden uzun -şimdilik- değinemiyorum, dilersen sonra devam ederiz bu tartışmaya.

Konuya dönersek, senin bahsettiğin "doğuştan gelen kusurlar, beklenmeyen kazalar, temel ihtiyaçlardan yoksunluk gibi sebeplerden meydana gelen hastalıklar"ın sorumlusu kimdir? Yükü kimin sırtında olmalıdır? Bütün toplumun bu durumlarda sorumlu olması gerektiği düşüncesi tam olarak neye dayanıyor? Bir insanın tercihi ile ilgili olmayan her durumda toplum sorumlu mudur? Bu soruların cevabı önemli. Ben düşüncemi anlatmak için iki örnek üzerinden birkaç soru soracağım.

Diyelim bir öğrenci üniversiteye başlarken finans çok önemli bir alan ve bu alanda çalışanlar iyi para kazanıyor, öğrenci de bu sebeple bu alanı tercih ediyor. 4 yıl sonra mezun olduğunda kriz nedeniyle finans sektörü batıyor ve bir süre boyunca toparlanamayacak gibi gözüküyor, mezun olan öğrencinin iş bulması imkansız. Gördüğün gibi öğrenci kendi tercihi olmayan sebeplerden ötürü iş bulamıyor. Burada ne yapılmalı? Toplum bu öğrencinin kazanacağını hesapladığı parayı ona ödemeli mi? Yani toplumun sorumluluğu mu? Yoksa öğrenci kendi birikimleri ya da ailesinin ona gönüllü yaptığı yardımlarla kendini iş bulabileceği bir alanda bir kursa falan gidip kendini şartlara adapte mi etmeli? Sorumluluk öğrencinin mi toplumun mu?

İkinci örnek çok şık değil ama başlıkla doğrudan alakalı olduğundan bu örneği de vereceğim. Sevgili hacı'nın bahsettiği "karga kadar çirkin erkek" örneğimizdeki ana karakter olsun. Kendinin doğuştan bir penisi, hormonları falan var; kendi seçmediği sebeplerden dolayı cinsel dürtüleri var ama çirkin olduğundan partner bulamıyor. Bu adama devletin/toplumun bir partner "temin etmesi" gerekli midir? Yoksa bunu temin etmemesi "gasptan farksız" mıdır? Eğer "temin edilecek" partnerin haklarının ve özgürlüğünün sınırlanacağı sebebi ile bana itiraz edeceksen senin verdiğin hastalık örneğinde de tedavi masrafları başkalarından rızaları olmadan alınınca bu da onların özgürlüklerinin ve haklarının sınırlanması olmaz mı? :)

Bu örneğin neden mantıksız ve geçersiz olduğunu yukarıda anlatmaya çalıştım, ama senin verdiğin örneğe de doğrudan değineyim. Bu adama başkalarının kaynakları pahasına ilaç ve tedavi sağlamak gasptır.(ha dileyen istediği kadar yardım yapabilir, ona lafımız elette yok) Bir insana bir şeyi sağlamamak=mahrum bırakmak ya da engellemek de değildir, devlet/toplum insanlara ücretsiz elektrik dağıtmıyor diye herkesi elektrikten, ışıktan mahrum bırakmış mı oluyor? İnsanlara partner sağlamıyor diye cinsellikten ya da romantizmden mahrum bırakmış mı oluyor? Yok böyle birşey.

Hayatta ne yazık ki herşey ideal değil, her konuda kontrol sahibi de değiliz, ailemizi, genetik mirasımızı vs. birçok şeyi seçemiyoruz, eşitsizlikler var, çoğunluğu da doğadan geliyor, ama bu hayatlarımızdaki olumsuz şeylerin sorumluluğunu başkalarının omuzlarına yıkma ve onların haklarını ihlal etme hakkını vermez, altruizmi meşru kılmaz, özetlemek gerekirse budur.

Sen yaşama hakkının doğuştan gelen bir hak olduğunu söylüyorsun, fakat hasta bir insanın parası yoksa ölmesi gerektiğini iddia ediyorsun. Peki bu "yaşama hakkı" denen şey hangi kurum ya da kuruluşlar tarafından insana tanınmış bir haktır? Nereden talep edilir? Hasta ve yoksul bir insan yaşama hakkına nasıl sahip çıkabilir?

Herkesin ürettiği değere istediği fiyatı biçebildiği bir dünyada dediğini bir derece normal karşılarım. Fakat serbest piyasa ekonomisinde sadece sermayesi olanlar serbesttir. Bir işçinin "ben günde en fazla 8 saat çalışır, ayda en az 2 milyar lira para isterim" deme lüksü yoktur. Fakat sermaye sahibinin malını piyasa koşullarına göre satabildiği en yüksek fiyattan satma imkanı vardır. İşçilerini işten çıkarmak, düşük maaş ödemek sermaye sahiplerinin inisiyatifindedir.

Öyleyse bu "yaşama hakkı" denen şeyin de alturizmden daha gerçekçi bir zemini yok demektir. Oldukça göreli, esnek bir kavram. E normal olarak da bir ekosistemde bir populasyon haddinden fazla büyürse bir noktadan sonra yavaşlayıp durmak zorunda kalır. Mevcut sosyal düzenin de doğal bir sonucu olarak "yaşama hakkı" gibi kavramlar somut temelden yoksun olduğu için ihlal edilebilir duruma gelir. Nitekim gelmiştir de... Sosyal adaletsizliğin, ekonomik uçurumların derin olduğu ülkelerde yukarıda saydığım MESLEKler oldukça rağbet görmektedir.

Benim söylediklerimden özgeci olduğum anlamı falan çıkmasın. Ben sosyal adaleti soyut kavramlara dayandırmıyorum. Tam aksine bir komünitenin bireylerinin, komünitenin ortak menfaatleri için üzerinde düşen sorumluluğu yerine getirmesi kadar basit, gerçek, somut bir şeyden bahsediyorum. Aksi takdirde bu saydığım yanetkilerin görülmesi kaçınılmazdır. Birileri çıkıp "yaşama hakkı var da bana mı var ulan" der, kendi yaşama hakkını elde etmenin farklı yollarını bulur. İcabında başkalarının yaşama hakkına müdahale ederek bunu kazanır. Bu durumda bu adamı da hiç bir şeyle suçlayamazsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...