Jump to content

İlk Müslüman Tarihçiler


Recommended Posts

Sevgili Haci ve DreimalAli ye ben bir soru sormak istiyorum. Sizler bu konuyu epey araştırıyorsunuz. Kimileri gelip yorumlama çabalarınıza karşı çıkıyor. Peki bunca İslam tarihçisi yazdıklarını tarihi belgelere yada metaryellere dayandırabiliyor mu? Anladığım kadarı ile böyle bir durum yok. Zaten olsa bu yaygara kopmaz. Yani en azından kayda değer bir tek belge yada metaryalde mi yok? Bunu özellikle soruyorum.

Sevgili baglantı,

benzer bir soruyu yukarda Gucistenci'de sormuş.

Maalesef kayda değer materyal yok. Elde bulunan materyaller şu ismi sıkca geçen eserler ve onların yazarları: İshak, Hişam, Taberi vs.

Bunların ise Muhammed'den bahsettikleri tarihden çok sonra yaşadılar.

Eserleri mi?

Muhammed'e en yakın zamanda yaşayan İshak: 704-767 arası tahmin ediliyor.

İshak Muhammed'in hayatını yazmış.

Bu eser tabi elde yok.

İshak'ın bu eseri yazdığını Hişam'dan (ölümü 829 veya 834) öğreniyoruz. Daha doğrusu Siyer'de geçen "İshak diyor ki, ..." gibi cümlelerden.

Ama yine Hişam'dan öğreniyoruz ki, Hişam elinde İshak'ın eseri yoktu. Meğer Hişam İshak'ın talebesi (veya talebesinin talebesi) olan El-Bakai'nin anlatımdan biliyor "İshak'ın ne söylediğini".

Peki Hişam'ın bu eseri elde var mı? Yani kendi el yazması olan orijinali?

Bir ara üzerine düşmüştüm. Ama eğer varsa, nerde olduğunu çıkaramadım.

900-lü yıllarda İspanya'da yayınlanmış olduğunu okusam da... Nerde olduğu hakkında bilgi yoktu.

Ama 1850 gibi Almanca çevirisi yayınlanmış.

Orijinali nerde? Bilmiyorum.

Maalesef bu eserlerin hangi maceralardan geçerek günümüze kadar geldiği hakkında toplu bir araştırma henüz yok.

En azından ben bilmiyorum.

Bunların haricinde, Muhammed ve İslamın erken tarihi hakkında, islamiyet dışı olup, tarihciler tarafından belge diye sunulan, elle tutulabilecek yazılara benim tercüme başlığımda değiniliyor. Bunların içinde de Muhammed ve İslamın erken tarihi hakkında sağlam tek bir bilgi yok.

Muhammed ve 4 halife devrinin sonuna dek güya koskoca bir imparatorluk kurulmuş. Ülkeler, şehirler fethedilmiş, saraylar, manastırlar yakılmış-yıkılmış. Fakat söylenen zaman sürelerinde söylenen şehirlerde bunları destekleyecek herhangi bir hasar izi yok. Güya daha Muhammed zamanında çevredeki yahudi şehri sakinleri kılıçtan geçirilmiş. Fakat Mekke-Medine çevresinde, (buna Suudi Arbistanı da katalım), o zamandan kalma yahudi kültürünü anımsatan hiç bir eser yok ortada.

vs. vs.

Yaşamamış birileri hakkında yaşadıkları hakkında belgelerin olmaması tabiki doğal.

Ama mesela Muaviye kendi adına sikke bastırdığı için Muaviye hakkında belge mevcut.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 51
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Çok teşekkürler DreiMalAli. Zaten bir insanın İslam tarihinin kökenini araştırmak zorunda kalması başlı başına bir tuhaflık. İslam denilen bu kadar iddialı bir dinin kaynaklarını, belge ve metaryellerini ak pak gözler önüne sermesi gerekir. Ama nerdeeeee. Din deyince doğruluktan dürüstlükten bahsederler daha kendi tarihlerini doğrulayamıyorlar. Bir din bu kadar mı tezat, çelişki ve yalan barındırır? Oluyor işte.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Çok teşekkürler DreiMalAli. Zaten bir insanın İslam tarihinin kökenini araştırmak zorunda kalması başlı başına bir tuhaflık. İslam denilen bu kadar iddialı bir dinin kaynaklarını, belge ve metaryellerini ak pak gözler önüne sermesi gerekir. Ama nerdeeeee. Din deyince doğruluktan dürüstlükten bahsederler daha kendi tarihlerini doğrulayamıyorlar. Bir din bu kadar mı tezat, çelişki ve yalan barındırır? Oluyor işte.

Sevgili baglantı,

İslam tarihcisi olmak gerçekten kolaymış be.

Alırsın eline Siyer'i veya Taberei'nin Yıllıklar'ını.

Orasını, burasını düzgün cümlelerle kopyalarsın.

İşine gelmeyen, hoşuna gitmeyen yerleri göz ardı edersin.

Ve "tarih uzmanı" diye anılısın.

Araştırmak, fikir yürütmek, bağlantılar kurmak...

Iıııh.

Bunlar müslümanlar için zahmetli işler.

Şurda masal anlatmak/dinlemek varken... Ne gerek var.

:D

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

peki sayın Haci,Kuran burada nerede duruyor.Bu anlattıkların bir mealci müslümanın iddiasını güçlendirir.Ama nesilden nesile aktarılan bir kitap ve nesilden nesile aktaraılan bir dini yaşam(namaz,oruç.v.B) var.Bunların sonradan düzmece kitaplarla meydana gelmiş olması ne kadar mümkün.

Ama sizin ve sayın Pantenin tespitlerini zevkle de okumaktayım.Diğer yandan islamın ilk dönem tarihinin islam dışındaki tarihlerde geçmemesinin islam tarihinin uydurma olduğu anlamına gelmeyeceği görülüyor.Hadis ve İslam tarihi alanı, Müslümanların bilinçaltını oluşturan zemindir.Müslümanlar da kendi tarihlerini inceliyorlar.Son dönem çalışmaları mesela ibni sebe diye bir kişininyaşamadığını ortaya çıkarmıştır.Hatta 150 uydurma sahabi olduğu dahi söyleniyor.

İlk dönem müslümanlarının ve ehli beytin önderliğindeki berrak islami şahsiyetlerin çok erken vakitlerde bertaraf edilmesi uyduruk bir tarihin de kapısını açmıştır.Fakat bu hadis vsahabe uydurnların ayet uydurmadığını/uyduramadığını biliyoruz.İşte bu tüm litratürünuydurma olaılığını kaldırıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
peki sayın Haci,Kuran burada nerede duruyor.Bu anlattıkların bir mealci müslümanın iddiasını güçlendirir.Ama nesilden nesile aktarılan bir kitap ve nesilden nesile aktaraılan bir dini yaşam(namaz,oruç.v.B) var.Bunların sonradan düzmece kitaplarla meydana gelmiş olması ne kadar mümkün.

Ama sizin ve sayın Pantenin tespitlerini zevkle de okumaktayım.Diğer yandan islamın ilk dönem tarihinin islam dışındaki tarihlerde geçmemesinin islam tarihinin uydurma olduğu anlamına gelmeyeceği görülüyor.Hadis ve İslam tarihi alanı, Müslümanların bilinçaltını oluşturan zemindir.Müslümanlar da kendi tarihlerini inceliyorlar.Son dönem çalışmaları mesela ibni sebe diye bir kişininyaşamadığını ortaya çıkarmıştır.Hatta 150 uydurma sahabi olduğu dahi söyleniyor.

İlk dönem müslümanlarının ve ehli beytin önderliğindeki berrak islami şahsiyetlerin çok erken vakitlerde bertaraf edilmesi uyduruk bir tarihin de kapısını açmıştır.Fakat bu hadis vsahabe uydurnların ayet uydurmadığını/uyduramadığını biliyoruz.İşte bu tüm litratürünuydurma olaılığını kaldırıyor.

Sevgili Faruk74.

Ortada delil ve belge olmadığı için ilk tarihçilerin dayandığı kaynağın ne olduğunu sorgulamamız gerekiyor.

Müslüman'ların İslam tarihini sorgulamaları bizim sorgulamalarımızdan çok farklı.

Onlar o tarihde bazı yanlışlıklar var diyorlar ve onları düzeltmeye çalışıyorlar.

Biz o tarih baştan sona yanlıştır dıyoruz ve düzeltmeye çalışmıyoruz. Bilmediğimizi belirtiyoruz.

İlk dönem Müslüman'ları, şahabeler denen insanlar yok. Onlar İslam tarihini yazanların iddiaları.

Kur'an'ın ise yine uzun bir zaman dilimi içinde yazıldığı ve toplumun kollektif bilincinin ürünü olduğu kesin.. Kur'an yazarı olmayan bir kitap.

Burada bütün yapılacak ki biz buna çalışıyoruz, şimdiye kadar bize öğretilen İslam olgusunu sorgulamaya başlamak.

Onun doğruluğunu sorgulamak bizi bir yerlere götürecek. Ben bu iletimde sizleri oraya götürmek istiyorum.

İslam'ı yazan ilk tarihçilerin elinde tek bir delilin bile olmaması o tarihin uydurulduğunun kanıtıdır.

Ben bunu herkesin görmesini ve anlamsını istiyorum.

İslam tarihinin temeli nedir? Hangi bilgilere, belgelere dayanarak yazılmıştır? Kim yazdırmıştır? Kim yazmıştır? Ne zaman yazılmıştır? Neden bu kadar ayrıntılı olarak yazılmıştır?

Sorun ilk tarihçilerle başlamış ve çorap söküğü gibi devam etmiştir. Sonra gelen her tarihçi bir önce kaynak olarak gösterdiği tarihçiyi doğrulamıştır. Doğrulamak zorundadır. Doğrulayınca yazdığı tarih kitabı saygınlık kazanmaktadır. Çünkü kitabın bir dayanağı vardır. Ünlü bir tarihçiyi referans gösteren her tarihçi konuya bilimsellik havası vermiştir.

Muhammed ve halifelerin yaşamadığını bilmek için öyle değerli bir iki kitap okumaya gerek yoktur.

Ben önceleri vardır sanıyordum. Benden daha akıllı ve tarih konusunda büyük bir otorite olan biri çıkacak ve bize durumu açıklayacak diye bekliyordum.

Yanılmışım.

Öyle bir alim yok. Tarihçilerin hemen hepsi korkak insanlar. Kendilerinden önce yazılanları kabule yatkın insanlar. Onlara meydan okumayı beceremeyen insanlar. Yeni düşünce ürtemekten korkan, yeniliklere direnen, tutucu insanlar. Bunlar genel olarak bilim adamlarından hepsinin değilse bile çoğunun bilinen nitelikleridir. Üniversitelerde yeni düşüncelere her zaman direnç vardır.

Ben tarihçilerden umudumu kestim. Ama baktım ki zaten onlara hiç ihtiyacımız yok.

Durum ortada.

Bütün yapılacak ilk Müslüman tarihçilerin bir listesini yapmak.

O liste ayrıca İslam tarihinin uyduranların bir listesini oluşturuyor.

Listeye bakınca açık ve net olarak görüyorsunuz.

Ortada koca bir İslam gerçeği var. Ama onun delilleri yok. Kanıtları yok. Belgeleri yok.

Daha doğrusu o tarihi yazanların elinde onlar yok. Olsaydı kaynak belirtirlerdi.

Gösterilen kaynakların kendileri yok. Bazılarının kayıp olduğu söyleniyor ama, olsalardı da bir şey fark etmezdi.

Ben artık İslam tarihi, Muhammed, halifeler ve Kur'an hakkında yeni kitapların yazılmasını beklemiyorum.

Onlar beni hiç ilgilendirmiyor. Çünkü İslam denen saçmalığın bir uydurma olduğunu artık çok kesin olarak biliyorum.

Eskiden de birşeyler biliyordum ama, onların çoğunu İslam tarihçilerinden öğrenmiş, doğruluklarını kabul etmiş ama, farklı şekilde yorumlamıştım.

Şimdi artık hiç bir şeyi yorumlamıyorum. Çünkü ortada yorumlanacak bir gerçek yok. Yalnız gerçekler yorumlanabilir. Masala ya inanılır, ya inanılmaz.

Ben İslam masalına inanmıyorum. Hepsi o kadar..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arapların çok tanrıcı dinden tek tanrıcı dine geçtikleri tarihi bir gerçektir.

Buna itiraz eden yok zaten.

Muhammed ve 4 halife dönemi kaynaksız-kanıtsız bir dönemdir, doğru.

Yine bu dönemin peygamberliğinin ilanından sonraki kısmı detaylarıyla ortadadır.

Ama İslam öncesi dönem hakkında çok az bilgi mevcuttur.

Muhammed'in gençlik dönemine dair bilgiler bile çok azdır.

Bu noktada "İslam'ın ilk dönemini uyduranlar neden İslam öncesi dönemi de uydurmamışlardır?" sorusunu sormak gerekir.

Buna gerek mi duymamışlardır?

Yoksa gerçekten bir tarih, bir kültürün izleri acımasızca, bilinçsizce Bedevi zihniyetiyle yok mu edilmiştir?

Eğer gerçekten İskenderiye Kütüphanesi 2. kez Ömer zamanında "Kur'an'dan başka kitaba gerek yok" diyerek yakıldıysa, bu zihniyet "İslam öncesine gerek yok" diyerek o kültün ve kültürün izlerini de yok etmiş olabilir. Yine aynı zihniyetle ayetler dışında notlar tutulmasının yasaklandığını okuyoruz hadislerden.

Yani, kaynağı yok diye inanmadığımız hadisler, bize kaynağın neden olmadığını da açıklıyor aslında.

Bu elbette bir kanıt teşkil etmez.

Ama Yedi Askı şiirlerini ağıtlara, türkülere dönüştürerek kuşaktan kuşağa günümüze kadar taşıyanlar, yaşanan olayları ve hadisleri de dilden dile aktararak 1-2 asır sonrasına iletmiş olabilirler.

Uydurma efsaneler, gerçekçi sanılması için içinde 1-2 olumsuz olaya da yer verebilir.

Ama İslam'ın erken dönemi uydurma bir efsane ise içinde bugün kamufle edilmeye çalışılan aşırı derecede fazla sayıda olumsuz olay var. Bu da inandırıcılığını arttırıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Haci

İşte benim de sadece mantıksal ve tarihi veriler ışığında kabullenemediğim durum şudur: Elimizde Kuran var. Bu Kuran topluluktan topluluğa aktarılmıştır. Bunun sonradan yazılmış olma ihtimali yoktur. En fazla verilen tarihlerde oynama olabilir. Hz.Muhammed 610–632 yılları arasında değil de daha geç zamanlarda çıkmış olabilir. Ancak eldeki veriler böyle bir portrenin hayali olduğunu ve Kuranın yüzyıllarca sonradan oluşturduğunu doğrulamıyor. Hz.Muhammedin etraftaki krallara gönderdiği islama davet mektupları ve Kuranın en azından Hz. Osman döneminden kalan mushafının elimizde olduğunu görüyoruz. Müslümanların Kuranı her şeyden çok önemsemeleri ve onu kutsal görmeleri herhangi birilerinin onu uydurmasına ekleme ve çıkartma yapmasına dahi imkân vermemiştir.

Ben sizin yaptığınız gibi konuya hemen İslam tarihi kitaplarından bakmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Kuranı bir tarih kaynağı olarak kabul etsek Kuranın, islamın en eski tarihi kaynağı olduğu da söylenebilir. Bu açıdan İslam tarihini uydurmak için öncellikle Kuranın uydurma olduğunu söylememiz gerek. Kuranın uydurma olmadığı ise çok açık. Başta söylediğim gibi topluluklar halinde aktarılmış ve hiç kimse kuranın kaynak değeri konusunda tartışmamıştır bile.

Kuranın sonradan kolektif bilincin ürünü olarak ortaya çıkması da imkânsız. Eğer Kuran Hz. Muhammed zamanında değil de gerçekten tarihin çeşitli devirlerinden peyderpey oluşturulan bir eser olsaydı en az hadis kadar onun hakkında da ihtilaflar meydana gelirdi. Kuran hakkında hiçbir ihtilafın olmaması onun özel bir kişiye kutsal bir gayeyi gerçekleştirmek için verilmiş olduğunu gösteriyor. Bu açıdan İslam tarihini ele alırken Kuranın bu niteliğinin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum.

İslma tarihi ile ilgili vermiş olduğunuz kaynalara gelince bu kaynalar 100 yıl sonra meydana gelmiş olabilir. Ama kuran öyle olmamıştır. Ve bu 100 yıl boyunca da Kuran dışındaki tüm bilgiler sözlü olarak da açıklanmaya çalışılmıştır. Tüm sözlü ürünün uydurma olma ihtimali de çok düşük bir ihtimaldir. Elbette kaynak yazılı değil de sözlü olunca araya uydurma haberlerin girmesi kaçınılmazdır. Nitekim hadislerin arasına bu açıdan aşırı ölçüde uydurma girmiştir. Ama bu hadis kitaplarının da elemeye tabi tutularak bu uydurmaların belki & 99 kadarını bertaraf ettiği biliniyor. Hadis bir ilim dalı olarak tedvin edilmeye başlayınca gelişigüzel hadis ve tarihi bilgi alma yöntemi de bırakılmıştır. İslam bilginleri haberi aldıkları kişinin hangi tarihler arasında yaşadığını, onun hayatını da alıyorlardı. Yine haber aldıkları kişinin yalancı olup olmadığı gibi önemli kriterleri vardı. Böylece islamın hadis edebiyatı da önemli oranda uydurmadan kurtarıldı. Ama Kuran gibi çok erken vakitlerde gerçekleşmediği için uydurmadan büyük nasip de almıştır.

Kanaatime göre tarihçilerin islamın uydurma bir tarih olmadığına inandıkları için böyle bir girişimleri olmamıştır. Batı İslam tarihi üzerinde çok önemli çalışmalar yapmış ama hiçbir durumda uydurma bir tarih yolunu bulmamıştır. Eğer bir uydurma tarihi olsaydı eminim Barı bunun önceki yüzyıllarda bulurdu. O Batı ki Müslümanların yapamadığı araştırmaları yapmıştır. O batı ki “Kuran konkordansı”nı hazırlamıştır. O batı ki sünnetin kaynak değeri 0olmadığını dayatmak için mealciliği İslam âleminin başına bela etmiştir. Ama yine de külliyen uydurma diyecek bir yol bulamamış. Zaten külliyen yalan olan bir tarihin hiçbir bilgisi mütevatir(ihtilafsız) olmaması gerekirdi. Hepsi ihtilaflı olmalıydı. Oysa bugün islamın ihtilafsız olarak bilinen kaynakları, dini ibadetleri ve inanç kuralları da vardır. Tüm bunlar karşımızda bir uydurma tarih, uydurma peygamber ve düzmece kitap olmadığını gösterir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın pante, islamdan önceki tarihin az oluşu ve Hz. Muhammed’in peygamberlikten önceki tarihinin de çok az oluşu o dönemin tarihçilik anlayışlını bize açıkça ortaya koymaktadır. Bu o dönem Arabistan’da okuma yazma bilenlerin sayınsın az olması ve yazma vasıtalarının da az olması ile ilgilidir. Ancak böyle bir kıt dönemde İslam tarihinin çok detaylı olması bile bu dönemin kesinlikle uydurma olmadığına yorumlanabilir. Bu ilgili dönemin var olduğunu ama şişirilerek anlatıldığını gösterir.

İslam’dan önceki tarihte Hz. Muhammed’in de hayatının olmaması İslam öncesi tarihin bilinçli olarak devre dışı bırakılmadığını gösterir. Zaten Müslümanlar daha Hz. Ömer döneminde büyük uygarlıklarla tanışıyorlar. Eğer bir tarih gömme olayı yaşansaydı dinden dönenler, daha ileri durumda olan uygarlıklar bunun farkında olabilirdi. İmkânları hicaz açısından daha da uygundu.

“Ama İslam'ın erken dönemi uydurma bir efsane ise içinde bugün kamufle edilmeye çalışılan aşırı derecede fazla sayıda olumsuz olay var. Bu da inandırıcılığını arttırıyor.” Cümlesi ile tam ne dediğiniz çıkaramadım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Eğer bugün Kur'an'ın orijinali mevcut olsaydı, muhtemelen bu tartışmalar olmayacaktı.

Eski mushaflardan herhangi birinin Osman'a ait olduğu iddiası da kanıtlanamadığı gibi, Muhammed Hazretlerine ait olduğu söylenen mektupların da gerçeği ortaya çıkarılamadı.

"Kutsal emanetler"in ise sahte olduğu ileri sürülmekte.

Yani, Muhammed'in hiç yaşamamış olduğunu ileri sürenlere "İşte kanıt!" diye sunulabilecek bir belge yok.

Kur'an'ın orijinali olmadığı için ve değiştirildiğine, tahrif edildiğine dair hadisler mevcut olduğu için eldeki Kur'an'da yeterli bir kanıt teşkil etmiyor.

"Üzerinde ihtilaf yok" sözü ise yanlış.

Tevbe suresinin son 2 ayetinin Kur'an'a sonradan eklendiği iddiası, Recm ayetini keçinin yediği iddiası, bazı eski Kur'an'ların birbirinden farklı kelimeler içermesi, harekeleri olmayan Kur'an'a harekelerin eklenmesi sırasında kimi kelimelerin farklı kelimelere dönüştüğü iddiası, son gelen ayet denilen Maide-3 ayetinin yapısı, eksik, fazla ve yanlış kullanılmış kelimeler, gramer hataları ihtilaflar için örnek sayılabilir.

“Ama İslam'ın erken dönemi uydurma bir efsane ise içinde bugün kamufle edilmeye çalışılan aşırı derecede fazla sayıda olumsuz olay var. Bu da inandırıcılığını arttırıyor.” Cümlesi ile tam ne dediğiniz çıkaramadım.

Birçok olumsuz olay var.

İfk olayı, tebenni olayı, Beni Nadir olayı, Beni kureyza katliamı, suikastler, Muhammed'in çok sayıda eş ve cariyesi, irtidad ve Ridde savaşları, yakılarak cezalandırılanlar, hilafet çekişmeleri, Halife Osman'ın öldürülmesi, Cemel vakası, Sıffin Savaşı, Harra katliamı, kabe'nin yakılıp yıkılması, Kerbela Katliamı, zorla müslüman yapılanlar vs. Bunlar büyük olumsuzluklar. Bunun yanında hadislerde geçen yüzlerce küçük çapta İslam'ı zedeleyen olaylar ve sözler var.

Bunlar İslam aleyhinde propaganda malzemesi olan konular. İslam'ı kuranlar tarafından uydurulmuş olması mümkün değil. İnsan bindiği dalı keser mi? Dinini yayabilmek için uyduracaksa çok daha güzel, hoş olaylar uydurur. Ya da bu olayları yazan kitapları da ortadan kaldırır ki İslam zedelenmesin. Ki günümüzde bunu yapabilecek bol miktarda zihniyet mevcut. halife Ömer gibi, ellerinde olsa Kur'an dışında ne varsa yoketme düşüncesi günümüzde de var.

Tabi ki uydurmalar da çok. Onlar kendini belli ediyor, sırıtıyor zaten. Kimisi yüceltme maksatlı, kimisi siyasi, mezhep rekabetine dayalı. Ama saydığım olumsuz olaylarda tüm mezhepler arasında ittifak var.

Günümüze kadar gelebilmeleri de bu sayede olmuş. Mezhepler ve aralarındaki rekabetler ise uydurma değil. İslam'ın tarihsel olarak ilk bilindiği dönemden itibaren bu bölünmüşlüğün ve birbirine düşmanlığın olduğunu görüyoruz. Eğer birileri birşeyleri uydurmaya kalkışsaydı, diğerleri tarafından bu reddedilir ya da duyurulurdu. Yani ateş olsaydı eğer dumanı tüterdi. Ama bir duman görülemedi şimdiye kadar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Faruk74.

Sizinle bu konuyu tartışabilmemiz için, sizin önce İslam hakkında bildiklerinizi tümden unutmanız gerekiyor.

Siz İslam'ı masaya yatırıyor ve ona otopsi yapıyorsunuz.

Oysa ortada masaya yatırılacak bir İslam yok.

Evet. Bir İslam var. Ama doğasını bilmek için masaya yatırılacak somut bir İslam yok.

Bütün sorun buradadır.

Ben bu konuda bütün bildiklerımi ki yıllar içinde İslam hakkında epeyi şeyler öğrendim-unuttum. Unutmaya çalıştım.

Ancak ondan sonra düşündüklerim anlam kazanmaya başladı.

Ancak ondan sonra ortada reddedilecek, düzeltilecek, tamir edilecek, eksiklikleri tamamlanacak bir İslam'ın olmadığını anladım..

Öyle bir İslam'la karşılaştım ki, ne elle tutulur, ne gözle görülür, ne herhangi bir şekilde kabul edilebilir bir yanı var.

İslam koca bir yalan..

Ben size bu yazdıklarınızı tekrar gözden geçirmenizi ve hepsini ihmal etmenizi tavsiye ediyorum.

Ancak o zaman gerçekleri görebilirsiniz.

Şu anda sizin ve sizin gibi 1,5 milyar insanın basireti bağlanmış durumda.

Tabii siz yalnız sen misin basireti bağlanmayan, senin ne özelliğin var, 1,5 milyar insandan daha mı iyi bilebilirsin diyebilirsiniz.

Benim bu sorulara olan yanıtım tek bir kelime ile EVET olacaktır.

Müslüman'lar nasıl 2 milyar Hristiyan'ı aldatılmış olarak görüyor ve onları basireti bağlı sapkınlar olarak nitelendiriyorlarsa, ben de Müslüman'ları öyle nitelendiriyorum.

Bu onların zayıflığı veya aptallığı değil aslında. İnanç bazında insanın doğası böyledir.

Ben diğer ateistlerin bir çoğundan farklı olarak karşımda eleştirilecek bir İslam bulamıyorum.

Çünkü eleştirmeye değer bir tarafı yok.

Toplumun kollektif bilinci olarak ortaya çıkan bu dinin neresinden tutarak eleştireceğimi bilemiyorum.

İslam gerçekten Muhammed'in eseri olmuş olsaydı onu eleştirmek çok kolay olacaktı.

Ve ateistler yıllarca İslam'ı, Muhammed'in bir yalanı olduğu gerekçesi ile eleştirdiler.

Ama birden Muhammed ve Kur'an ile birlikte İslam ve hatta İslam tarihi bile kayboldu.

Üzerinde durduğumuz halıyı sanki birileri aniden altımızdan çekti. Biz kendimiz havada bulduk.

Neyi nasıl eleştireceğimizi bilmiyoruz.

Bu konu henüz kimse tarafından yeterince hazmedilmedi.

Üzerinden zaman geçmesi gerekiyor.

Önce bu devrimsel kavramlara kendimizi alıştırmak zorundayız.

O da kolay değil.

İslam bütün insanlığı öylesine başarılı bir şekilde aldatmayı becerdi ki, onu eleştiren her düşünce aslında ona bir tür destek veriyor ve varlığını yasallaştırıyor.

Çünkü ancak var ve iyi kötü değeri olan şeyler eleştirilir.

Her İslam eleştirisi ona biraz daha varlık katıyor. Onu biraz daha yasallaştırıyor. Somutlaştırıyor.

Oysa ortada koca bir yalandan başka hiç bir şey yok..

İşte bunu anlamak ve anlatmak çok zor bir çaba.. Nerdeyse olanaksız..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir katılımcı insanlık tarihinde büyük boşlukların olduğundan bahsetmişti.

Bence bu çok doğru bir çıkarsama.

İslam bunun en güzel örneği ve tek başına değil.

Hristiyanlıkta bile yüzlerce yıllık boşluklar var. Özellikle ilk dönemleri tümüyle meçhul.

Yahudilik zaten tümüyle efsane ve binlerce yıllık boşluklarla dolu.

Diğer insan toplumlarının hepsinde yüzlerce, hatta binlerce yıllık boşluklar var.

Hepimiz yazılanlara inanma eğilimindeyiz.

Ne kadar bilgili ve eğitimli olurlarsa olsunlar, onları da insanların yazdığı gerçeğini ihmal ediyor, hemen her yazılana inanıyoruz.

İnsanlık tarihini yeniden yazmanın mümkün olabileceğini sanmıyorum.

Ama yazılması gerekiyor. Belki ilerde birileri bunu yapmaya teşebbüs eder.

Şu anda bizim bütün yapacağımız yazılı tarihi kuşku ile karşılamak.

Bu yalnız İslam için geçerli değil tabii..

Bütün insanlık tarihi için geçerli.

En yakın insanlık tarihini bile çarpıtabiliyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
"avrupanın üzerine doğan islam güneşi" ve "islamda bilimin yükselişi ve çöküşü" adlı kitaplardan öğrenmek istediklerinizi tamamen kaynakları verilerek belgeli bir şekilde ulaşabilirsiniz.

Ee, artık bu iddialı lafından sonra bu kitaplardan hiç olmazsa birer örnek verirsin.

Senin açından en önemli, en geçerli kanıt hangisiyse yaz ki, bu kitapların gerçekten okunacak değerde olduğunu göster bize. Dincilerin her zaman ki boş iddialarından biri diye düşünülmesin.

Veremezsen de sıkma canını biz alıştık bunlara. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Güncelleyelim..

Bu önemli konunun güme gitmesini istemiyorum.

Ben burada sizlere İslam tarihinin yalanlar üzerine inşa edildiğini kanıtlıyorum.

Bir Allah'ın kulu çıkıp da beni yalanlayamadı.

Çünkü yalanlayacak malzeme yok ellerinde.

İslam tarihi çok sonraları ve geriye doğru dönük olarak yazılmış ve bütün dünyaya dayatılmıştır.

Bilinen İslam tarihinin tümü şaibelidir.

Bunun üzerinde düşünmenizi istiyorum.

Bu ihmal edilemeyecek kadar önemli bir konudur.

Ben dayatmıyorum.

Sadece bazı açıklamalar yapıyor ve İslam tarihinin neden geriye doğru dönük olarak yazıldığını gözler önüne seriyorum.

Bu gerçeği kimse yadsıyamaz.

Ve onu yadsıyamayanlar İslam tarihine inanmazlar. İnanmaları saçma olur. Mantıksız olur.

İslam tarihini yazanların yaşamını kronolojik olarak incelerseniz, onların İslam'ın ilk yüzyılları hakkında bilgi sahibi olmalarının tümüyle olanaksız olduğunu görürsünüz.

Daha doğrusu bu bilgilerin hepsi efsane ve halk arasında yaygın bir takım dedikodular olmaktan kurtulamazlar.

Bu konu üzerinde biraz daha durmamız gerektiğini düşünüyorum.

Tabii bazılarınız omuz silkip, İslam tarihi beni ilgilendirmiyor bile diyebilirsiniz.

Ama bu sapık Arap dini hepimizi çok yakından ilgilendiriyor.

Ondan kurtulmak için hasır altı edilen bazı gerçekleri ortaya koymamız ve onunla her cephede mücadele etmemiz gerekiyor.

Sadece bu nedenin bile bu önemli konuyu ihmal etmememiz için yeterli olduğuna inanıyorum.

Ne dersiniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam tarihindeki yalanların İslam'ın ilk yüzyıllarına kadar gitmesine gerek bile yok.

İslam hemen her zaman tarihi değiştirmiştir.

Çanakkale savaşlarının tarihini bile değiştirmiştir.

Yüzlerce okkalık mermileri erlerin çıplak elleri ile topa koyduğu yalanına bugün herkes inanır.

Meleklerin Müslüman'lara yardım ettiği yalanına arada bir değinilir.

Hatta ilginç olarak İngilizler bile bu yalanlara inanmışlardır.

http://www.historic-uk.com/HistoryUK/Engla...andringhams.htm

İstanbul'un fethi sırasında Osmanlı donanmasının Kasımpaşa üzerinden Haliç'e indirildiği yalanına da herkes hala inanmaktadır.

Haliç'in zincir ile korunduğu yalanına da..

Ulubatlı Hasan yalanına da..

Kurtuluş savaşlarının olmadığı yalanı da İslam'a aittir.

Şimdilik üzerinde durulmamaktadır. Çünkü yakın zamanın tarihidir. Ama ilerde o da değiştirilecektir.

Daha yüzlerce, hatta binlerce kahramanlık yalanları da İslam'a aittir.

İslam'ın yalanları günümüzde de devam etmektedir.

Ama bizim için önemli olan İslam'ın başlangıcını açıklayan yalanlardır.

Onlar yalnız İslam tarihini değil, bütün dünya tarihini değiştirmişlerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...
İnsanlık tarihini yeniden yazmanın mümkün olabileceğini sanmıyorum.

Ama yazılması gerekiyor. Belki ilerde birileri bunu yapmaya teşebbüs eder.

Sevgili hacı,

"Deli" damgasını yemek, yalancılıkla suçlanmak, bilimsel yöntemleri reddetmek-çarpıtmakla itham edilmek uğruna da olsa bunu yapanlar var, bir örnek Anatoly Fomenko. Fomenko'nun kişiliği, bilimsel yeterliliği, yazdığı "Yeni kronoloji" serisi ile ilgili detaylı bilgilere basit bir google araması ile ulaşmak mümkün. Elbette, yazdıkları başlangıçta deli saçması gibi gelse de okudukça "neden olmasın?" sorusunu doğuruyor.

Ayrıca bir inancımı da belirteyim, bence insanlık tarihi klasik tarihçiler tarafından değil Fomenko gibi sürrealist düşünebilen bilim adamları tarafından yeniden yazılacaktır. Elbette bir seçenek daha var, o da Vatikan'ı basıp gizli dehlizlerinde saklanan bilgilere ulaşabilmek. Henüz dünya o aşamaya gelebilmiş değilse de bunun eninde sonunda gerçekleşeceği umudumu saklı tutuyorum.

Saygılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"islamda bilimin yükselişi ve çöküşü" adlı kitabı şiddetle tavsiye ediyorum.

"avrupanın üzerine doğan islam güneşi" adlı kitap da var bunuda tavsiye ederim ve yine şiddetle

aaaa yukarıda yazmışım zaten sonradan gördüm :)

tarihinde sadeceta tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam tarihi saçmalıklarla dolu.

Mesela Mute savaşı. Muhammed elçi gönderir ve elçisini öldürürler. Muhammed de bunun üzerine 3.000 kişilik ordu gönderir. 3000 sayısı mantıklı bir sayı. Bizans da buna karşılık 100.000 kişi göndermiş.

Şimdi bi düşünelim. 100.000 kişilik ordu 3.000 kişilik orduyu yense karı ne olacak? Kardan çok zararı olur. Çünkü 100.000 kişilik bir orduyu hazırlamak. Ve Arap yarımadasına göndermek için çokça para sarfetmek gerekir. Yollarda yedikleri yiyecekleri taşımaları, ek olarak 100.000 kişilik bir ordunun yiyeceği bitince talan yapması vs.

Bu ordu 3.000 kişilik orduyu yense bile kardan çok zararı olacak.

Sonra ordular Mute denen yerde karşılaşmışlar. Düz ova gibi yerlerde 100.000 kişilik ateşsiz silahlı bir ordu, 3000 kişilik bir orduyu ezer geçer. Ama durum öyle olmamış. Neyse oraya sonra dönecez.

Bizans ordusu devamlı saldırıyor. Devamlı birlikler gönderiyor. Arap bedevilere profosyonel askerler bir şey yapamıyor. Geldikleri gibi yok oluyorlar. Hem de Araplar hiç kayıp vermeden yok oluyorlar. İnsan en azından der ki biz 10 öldürdük. Onlar 1 öldürdü. Bu bile saçma ama bu bile yok.

Savaşın ortalarında 3 büyük komutan ölünce komutayı Halid Bin Velid alır. Halid öndeki askerleri arkaya, arkadakileri öne, sağdakileri sola, soldakileri sağa alarak sanki takviye yapılmış hissi verir. Daha sonra bir gece baskınıyla çok fazla kayıp verdirirler.

Sonra Bizans ordusu daha fazla kayıp vermemek için ordularını geri çekmeye karar verirler. Bu da ayrı bir saçmalık. Sen 100.000 kişisin. Profosyonel ordusun. Adamları sadece okçularınla bile dumur edebilirsin. Ama savaş İslam tarihine göre buraya kadar gelmiş. Daha sonra da Bizans ordusu geri çekiliyormuş.

Müslümanların ölü sayısına bakarsak 13 müş. Bizans ordusunun binlerceymiş.... Bu da ayrı bir saçmalık.

Başka bir saçmalık da ölenlerin 3 tanesi konutan seviyesinde. Yani ölenlerin dörtte biri komutan. Böyle bir savaş olamaz. Mahalle kavgası mı bu?

Daha bir sürü saçmalık var ama şimdilik bu kadarıyla idare edin...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam tarihi belgelere dayanılarak yazılmamıştır.

Çünkü elde belge yoktur.

Arapça yazı daha yenidir. Okuma yazma bilenin sayısı çok azdır.

Daha da ötesi nesir yazma geleneği yoktur. Çok sonra ortaya çıkmıştır.

İslam tarihçileri aslında efsane ve masal yazan yazarlardır.

Yazılı belgelerin olmadığı bir toplum hakkında nasıl bilgi edinirsiniz?

Bu mümkün değildir.

Aslında her çağın, ülkenin, imparatorluğun tarihini sorgulamak mümkündür.

Yakın tarihi bile sorgulamak ve yeniden yazmak mümkündür.

Çünkü tarihi bilimi belgelere dayanır. Onları delil olarak düşünün.

Gerçekler delillerin bir araya getirilmesi ile ortaya konurlar.

Bu günümüz için geçerlidir. Savcılar ve savunma avukatları aynı delilleri farklı şekillerde bir araya getirerek farklı bir sonuca ulaşırlar.

Tarihsel gerçekler delillere çok daha fazla duyarlıdırlar.

Çünkü elde yeterince delil yoktur. Ve olanlar da güvenilir olmaktan uzaktır.

Gucistenci ve yfln çok ilginç ve farklı noktalara temas etmişller..

yfln tarihin yeniden yazılabileceğinden bahsediyor.

Gucistenci ise yazılı tarihin neden gerçek olaylara değil de mitlere dayandığını açıklıyor.

Bu iki ileti benim bu başlığın özüdür arkadaşlar.

Ben yfln'in dediği gibi tarihin yeniden yazılmasından ve Gucistenci'nin değindiği gibi, mitlerden ayıklanmasından yanayım.

Bu iki yaklaşım da gerçekleşemeyebilir ama.

Çünkü klasik bilgiye meydan okumak ve değitşrmek çok zordur.

Somut bilimlerde bile klasık bilgilerin sanki dokunulmazlığı vardır. Oysa birçoğunun yanlış veya eksik olduğu bilinir.

Tarih bilimi şaibeli bir bilim dalıdır.

Çünkü her tarihiç belli bir döneme ve yöreye ait tarihi kendi acendası muvacehesinde değerlendirerek yazar.

Delilleri azlığı ve güvenilir olmamaları, bazı konularda spekülasyonlara ve çok farklı sonuçlara neden olmaktadır.

İslam tarihinde doldurulmaları imkansız çok sayıda boşluklar vardır.

Bu konuda bence bilinen en kesin bilgi, bu tarihin tümünün uydurma olduğudur.

İslam tarihi, tarihi olaylar vuku bulduktan yüzlerce yıl sonra, geriye dönük olmak üzere, gerçek anlamda tarihle ilgileri olmayan, mit ve masal yazmada oldukça becerikli Arap tarihçiler tarafından yazılmıştır.

Arap kültür ve gelenekleri mit ve efsanelerin ortaya çıkması için son derece uygundur. Cin, şeytan ve kötü ruhların cirit attığı gizemli çöl gecelerinde yapacak başka şeyleri olmayan Arap'lardan kendi tarihlerini uydurmalarına şaşmamak gerekir.

Bence asıl şaşılacak o tarihe hala inananların çoğunlukta olmasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...