Jump to content

İslam'da Kadın Savaş Esirleri


Recommended Posts

Nisa 24 ayeti oldukça çok tiksindirici ve mide bulandırıcı,nisa 3,nisa 34,müminün 6,nur 33 ayetleri kadınları aşağılarlar.Müslümanlar bekar erkek ile kızın aynı evde kalmasına hatta zina yapılmasına karşılar ama inandıkları dinde savaşta kafirlerin kadınların eşleri evli olsalar bile onlar ile ilişkiyi onaylıyor.Bu ayet aşırı derece de ahlaksızdır.Tıpkı diğer ayetler gibi

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 165
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

On 15.08.2012 at 02:34, sağduyu yazdı:

"Evtas Gazvesi'nin olduğu gün kocaları olan esir kadınları ele geçirmiştik. Onlara mücamaatta bulunmayı çirkin bulmuştuk.


15 Temmuz sonrasında, "darbecilerin karıları bize helâldir" şeklindeki "anırtıları" hatırlıyorum.

.....

Ahlâkçı, reformcu dansözler bunu da açıklayın bakalım !
Hangi yanlış tercüme, hangi tasavvuf ahlâkıymış....
Hangimiz anlamazmış !  

Link to post
Sitelerde Paylaş

amerikan askerleri ıraklı kadınlara tecavüz ediyor diye lanetleyen müslümanlar. Allah bunu sizlere helal kılıyor .öyleyse niye ayıplıyorsunuz?

(tek fark bireysel olanı onaylamıyor islam,darul islam olması gerek yani devlet eliyle. o da kolay işid ben devletim dedi tecavüzü helal kıldı)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Karaiskakis yazdı:

 

İslam inancında cariye hukuku, tecavüz ile bir ilintisi bulunmayan, kendi içerisinde çok sayıda kaide ihtiva eden, oldukça kapsamlı bir konudur. Bu sebeple konu hakkında bilginiz yok ise eksik bilgilerinizle kelam etmeyin, cehaletiniz ortaya çıkar, mahçup olursunuz.

 buyur çıkar cehaletimi ortaya? inancınıza göre anlatınız. tartışmaya hazırım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Karaiskakis yazdı:

 

Cariyelik kurumu, kocaları savaşta ölen Müslüman olmayan bayanların korunması ve Müslüman erkeklerin gözetimi ve kontrolünde;  maddi, sosyal, cinsel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla oluşturulmuştur. Yani burada temel maksat, Müslüman olmayan bu bayanların korunması ve kollanmasıdır. 

 

 

 

bu mu cevabın? papağan gibi aynı şeyler. babası,kardeşi veya kocası öldürülmüş kadının yerine koy bakalım kendini, onun katilinin korumasını kabul edecek mi? bu cevap insan maneviyatını hiçe sayıp, insani sadece yeme içme ve barınma gibi hayvansal niteliklere indirgemektir. o zaman sana soruyorum hayvan, neden bir tanrıya inanıyorsun? hayvanlar tanrıyada dine de inanmaz. (maneviyatı olan birçok hayvan vardır onları tenzih ediyorum)

 

verdiğin cevap şerefsizce. sende şerefsizsin.

 

ayrıca kocası ,babası veya kardeşi ölmeyip hayatta olan (esir alınan) insanların eşleri,kardeşleri ve analarına ne yapıyorsunuz? nasıl devlet eliyle tecavüz ediyorsunuz anlatta ögrenelim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Karaiskakis yazdı:

 

Lütfen adab-ı muaşeret kaidelerine riayet ederek, kullanacağınız kelimelerin seçimine özen gösteriniz. Sizi benimle bu şekilde konuşmaktan men ederim.

 

Ayrıca ateistlerin savunduğu (ve yanlışlığı Adnan Oktar Hoca tarafından defalarca kanıtlanan) gayri ilmi evrim teorisine göre insan, maymundan gelmekte, yani bir hayvan konumuna indirgenmektedir. Eğer insan-hayvan özdeşleştirmesinden rahatsız iseniz önce buna tepki gösteriniz.

 

Hayvandan türemiş olmamız ahlak sahibi olmamıza engel değil.(ki ben bilinmezciyim ama ateist denilmeside çok fark etmez) bizler bilinç ve farkındalık sahibi maneviyatı olan,şiir yazan felsefe yapan canlılarız. bunda ar duyulacak bir şey yok. ar duyulacak olan senin tanrının tecavüzü helal kılmasıdır.  hayvanlarla bizi kıyaslarken bilinç ve farkındalığı hesaba kat. bizde bu var onlarda yok. buna rağmen birçoğu maneviyat sahibidir. sende  o da yok. sen maneviyatı olmayan bir hayvansın ! seni tenzih etmiyorum yani. yazdıklarımı boşa çarpıtmaya çalışma. ayrıca trol olduğun çok belli şerefsiz satılmış sefil!

tarihinde Burakey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, Burakey yazdı:

 

Nisa 24. ne güzel ahlak bırakır ne rahmet,ne merhamet,ne hikmet. sonrasında ne özsaygı bırakır, ne namus,ne pozitif duygu.

 

din denen zehrin gücünü biliyorum. ancak bu şerefsizlik!!! insan onuru ve zekası bunu  fark edebilecek kadar güçlüdür.

 

zayıf yürekliliği bırakın bu sayfayı okuyan müslümanlar. nisa 24 'ün savunmalarını okuyun islami forumlardan. komediyi görün.

 

bu ayet bizim ahlakımıza uymuyor, hakiki bir yaratıcı böyle emir veremez. savaşta yendigin adamın karısını,kızını,kız kardeşini hatta anasını önce yatağa at kullan (şimdiki ahlaki anlayışımız ile buna tecavüz diyoruz) sonrada götür köle pazarında sat!

 

Yüce Allah bunu helal kılıyor.. öyleyse yücelik bitmiştir..

 

Dine ve Kurana dair birçok konuda soğukkanlılığınızı ve tarafsızlığınızı korumaya çalıştığınızı görüyorum. Ama maalesef bu ayete yaklaşımınızda bu tavrınızı göremiyorum. O yüzden herhangi bir konuda önyargılarla ve duygusallıkla tartışma genelde olumlu sonuç vermese de kimse cevap vermeyince (ateist olma ihtimali, Müslüman olma ihtimalinden yüksek olan bir troll dışında) kendi pozisyonuma ilişkin birkaç bir şey yazmak istedim.

 

Bu konuya spesifik olarak ta bir şeyler söyleyeceğim ama önce üst resimden ve genelden başlayarak özele doğru inmek istiyorum. Çünkü İslam’ın emirlerinin hemen hepsi bir bütün içinde değer ve anlam bulan ve o şekilde anlaşılması gereken emirler. İslamı Müslüman gibi anlarsak mesele yok. Bu forumda bir çok kişi İslamı gavurun anladığı gibi anlamak konusunda ısrarcı. Onlarla tartışmanın çok ta anlamlı olmadığını ben de tecrübe ettim. Çünkü onlar açısından baktığımda düşman olabilmek için şeytanlaştırmak ta gerekiyor sonuçta. O yüzden yapabileceğim en mantıklı şey benim ve orta yoldan giden çoğunluk müslümanların duruşunu izah etmek olsa gerek diye düşünüyorum.

Önce islamın temelinden başlayacağım, sonra Hukuka(fıkıh) ve kutsal metin üzerinde fıkh etmeye(ince düşünme- anlama- hukuk yapma faaliyetlerine) ineceğim, sonra da bu mesele üzerinde ehil olmadığım halde fıkhetmeye çalışacağım.

 

İslamın ilk ve en önemli ilkesi tevhidtir. Aslında bütün müşküllerin çözümü de bu ilkededir. Tevhid, malum, birlik demek. İnsanda, eşyada, hayatta, her şeyde ve her şeyin kaynağında çokluk değil birlik görmek. Şimdi bu ilkeyi sindirememiş müslümanlar ya da hiç anlamamış Gavurlar İslama dair her şeyi tersyüz ediyor maalesef. Gavurcuklara yapacak bir şeyim yok. Ama inananlara sorum şu, Kitap Allah katından, peki vicdan nereden? Rivayet Allah katından peki hikmet, anlayış ve akıl yürütme kimden? Cevap ta basit aslında. Hepsi Allahtan ve Allah katından. Dolayısıyla biz rivayetleri anlarken aklımızı, vicdanımızı, hikmetimizi, insanlık tecrübesini, kişisel tecrübemizi, gerçeğe dayalı bilgi birikimimizi de kullanarak anlar ve yorumlarız. Bunları bir kenara bırakıp ya da yok sayıp anlamayız. Bu zaten bizzat kuranın emridir. Yoksa neden fıkh edin (incelikli ve detaylı düşünce ve anlayış yürütün) desin. Siz hiç düşünmeyin der. Rivayet-akıl- vicdan dengesi açısından sağlıklı, kitaba ve hikmete uygun olan yaklaşım budur.

 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, Burakey yazdı:

Yüce Allah bunu helal kılıyor.. öyleyse yücelik bitmiştir..

 

Şimdi Hukuka ve fıkha gelelim. Müslümanlar bin yıldan fazladır gocunmadan fıkıh yapıyor. Yani akıl yürütüyor, anlamaya çalışıyor, yorum yapıyor. Bunu yaparken de ateistlerin umduğu ya da itham ettiği gibi dar ve yobaz bir kafayla yapmıyorlar. İşin ehli olan insanlar gayet te rivayetlere, kişisel durumlara, toplumsal şartlara, örfe, genel insanlığın iyilik ve mürüvvet algısına göre hükümler çıkarıyor veya hükümleri yorumluyor. Sonuçta Hukuktan da bir maksat vardır. Bu maksatlar tekil emirlerin üstündedir ve onları yönetir. Örneğin hiç kimse ya da hiçbir hukuk sistemi sadist olduğu için ceza vermez. Suçu önlemek, yaygınlaştırmamak, insanları korumak vb. maksatlar güder. İslamın hukukunun maksatları da bir çok alim tarafından canın, dinin(inancın ve inanç hürriyetinin), aklın, neslin ve malın korunması olarak ifade edilmiş.

 

Yani anlayacağımız bir sitem var. Bu sitemin en üstünde en genel ilkeler, bir altında en genele göre daha özel, bir altına göre daha genel ilkeler vb. derken en özel duruma(mahkemede tekil vakada verilen hükme) kadar inen. Alttaki özel uygulamalar hep, üstteki maksatlar tarafından şekillendiriliyor. Bu zaten sadece İslamın değil, insanın ve hukukun genel özelliğidir. Hukuk adaleti ve insanın, toplumun iyiliğini ve maslahatını güder. Bunun için genel ya da özel emirler vazeder. Hakim de bu emirler arasındaki hiyerarşiyi ve ilişkileri gözeterek mahkemede önüne gelen tekil duruma bir çözüm üretir.

 

 Örneğin bilinen bir durumdur ki Hz. Ömer kıtlık zamanında hırsızlık cezasının uygulanmasıyla ilgili bazı istisnalar ve hafifletici uygulamalar ortaya koymuştur. Aynı şekilde mesela Kuran hırsızın elini kesin demiş. Alimler spesifik olan bu emri kendi üst maksatları içerisinde anlamış ve burada mesela bu cezanın uygulanması için çalınan malın belli bir değerin üstünde olması, korunmuş ve muhafazalı (açıkta olmayan) bir malın çalınması, çalan kişinin açlık, hastalık vb. zaruret halinde olmaması vb. fıkhetmiş (maksatları gözeterek cezayı onlar eşliğinde anlamış ve uygulamasına sınırlamalar getirmiş.)

 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, Burakey yazdı:

bu ayet bizim ahlakımıza uymuyor, hakiki bir yaratıcı böyle emir veremez. savaşta yendigin adamın karısını,kızını,kız kardeşini hatta anasını önce yatağa at kullan (şimdiki ahlaki anlayışımız ile buna tecavüz diyoruz) sonrada götür köle pazarında sat!

 

Yüce Allah bunu helal kılıyor.. öyleyse yücelik bitmiştir..

 

Şimdi madem fıkh etmek dedik, beraber fıkhedelim. Size göre bir evlilik hangi durumlarda biter ve sona erer? Yalnız hukuki bir cevap verin. Yani sevgi, saygı falan gibi ölçülemeyen duygusal şeylerden bahsetmeyin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada kadınlarla ilgili konudan bağımsız olarak savaş ve savaş esirlerine yapılacak muameleyle alakalı ateist arkadaşlar buraya kendi görüşlerini yazsınlar. Yani İslamdan bağımsız yazsınlar. Cevaplarını verirken Türkiyenin fiili durumunu düşünebilirler. Şu an Türkiye YPG-PKK ile savaşıyor diyelim. Bu savaşta nasıl bir tavır takınmalı? Öldürme konusunda? Düşmanın elimize geçen yaralılarına muamele konusunda? Düşmanın elinize geçen sağlıklı esir-tusaklarına muamele konusunda? Bugünkü uluslar arası hukukun olmadığı bir geçmişte- tarihte olsak nasıl bir muamele yapardık?

 

Bu arada alternatifleri de yazalım da uçuk fikirler belirtilmesin.

1- öldürmek

2- tutuklayıp sağlık hizmetlerini görmek, türkiyede türk kaynaklarıyla atıl bir halde ömür boyu beslemek, onlara hizmet etmek.

3- tutuklayıp takasta kullanmak üzere ya da fidye karşılığı bırakmak üzere bekletmek

4- köle yapıp onlara sosyal bir statü tanımak ve böylece emeğinden faydalanmak.(onlara hizmet ettirmek)

5- Tutukayıp bir süre sonra ailelerine ve memleketlerine kavuşmaları için salıvermek.

 

Bakalım insancıl itirazlar konusunda kim ne kadar ciddiymiş?

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateistlerin Allah'a inanmadıklarını söylemeleri, onların varlık düzeylerinin, düşünebilme seviyelerinin bir netîcesidir. Bilgi ve düşünce kapasiteleri onları engellediği için isteseler de inanamazlar. İnsânın değil, İnsânlığın evriminde alt basamaklarda kaldıkları için İsteseler de doğru bir inanç sâhibi olamazlar...  Allah nâsîb etmemiş te diyebilirsin. Neden nasîb etmemiş? çünkü lâyık değiller...

Şimdi bir konu açıyorsun, Nîsâ 24 e göre tecâvüz meşrûlaştırılmış diyorsun, câriyelik meşrûlaştırılmış diyorsun. Sonra başlıyorsun, hayvanî tepkiler vermeye ve sebek gibi coşuyorsun...

Bir başlık açıyorsan. Bu âyetlerin, İlâhî kelâm olamayacağını iddiâ ediyorsan bunu, kendi argümânlarını ortaya koyarak isbatlamalısın.

Kur'ân'ı Muhammed'in yazdığını iddiâ ediyorsun. Hadi buyur; 1400 yıllık ekstra bilim avantajınla,, o dönem savaşta neler yapılması gerektiğini, esirlere nasıl muamele edilmesi gerektiğini yaz. 
Kölelik kaldırılmasın demekten öteye de bir fikriniz yok. Ey geri zekâlı, Kölelik ve câriyelik olmazsa, savaşta gâlip gelen taraf, bütün kalanları öldürür hattâ soykırım yapar. Savaş esirlerinin bir ganimet olması niteliği ortadan kalkarsa,, tekrâr gelsin benimle savaşsın diye onları serbest mi bırakacak ya da onlara herşey dâhil tatil köyleri mi kuracak?
Kölelik ve câriyeliğin o dönemde kaldırılmasını iddiâ etmenin  bir gerizekâlılık olduğunu anladıysanız, savaş esirleri hakkında ne yapılması gerektiğini buyrun siz ortaya koyun? İslâmda nerde yanlışlık varmış hadi gösterin?

İslâmın âyetlerini eleştiriyorsunuz ya, O dönemlerdeki savaş hukukuna dâir, varsa bu hukuku uygulayanları da gösterin, ya'nî ortaya bir doğru koyun da biz de eğri yi görebilelim.

Ben konuya dâhil olmadım çünkü ortada cevap verilebilecek bilgiyle desteklenmiş bir iddîa bile yok? Daha i'tirâz etmeyi bile bilmiyorsunuz. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Şimdi madem fıkh etmek dedik, beraber fıkhedelim. Size göre bir evlilik hangi durumlarda biter ve sona erer? Yalnız hukuki bir cevap verin. Yani sevgi, saygı falan gibi ölçülemeyen duygusal şeylerden bahsetmeyin.

 

dostum merhaba. konuya yazmanıza sevindim. Nisa 24 dinle tüm bağlarımı kopartıp atma kuvvetini bana veren ayettir. duygusal yaklaşımım fazla olan bir ayet . haklısın yani. sogukkanlı yaklaşımlar yapmaya çalışacağım.

**

Evlilik hukuksal olarak boşanma,iptal,ölüm ile biter veya mevcut hukukta ne yazıyorsa o şartlara göre biter. veya siz bir devleti yıkarsanız tüm hukukuda ortadan kalkar. ve kazananın hukuku işlemeye başlar..

 

dostum buradan nereye varacağına  dair bir tahminin var ama  yazmayacağım. ama bu tahmin üzerinden bir şeyler söylemek ,düşüncelerimi belirtmek istiyorum.

 

hukukta insan yaratmasıdır. tüm sosyolojik kurumlar gibi. aile,ahlak,ekonomi gibi.. 

 

ancak din denilince karşımızda bir TANRI oluyor.  ve bildiginiz üzere islamın tanrısı mutlaktır. değişmezdir,sonsuzdur. bunun mantığı; bir şey değişiyorsa onda eksiklik vardır. doğrudur. bu yüzden tanrı mükemmeldir. değişmez. değiştiği anda tanrılık vasfını kaybeder (islam inancına göre)

 

şimdi; hukuku toplumsal yaşam için bizler yarattık demiştim. birisi benim kardeşimse kardeşimdir. devlet otoritesinin bunu onaylamasına ihtiyacım yok. veya biri benim karımsa karımdır.(bireyselliği hesaba katınız)  devletimin yıkılması veya hukukunu değiştirmesi bir şeyi değiştirmez.

 

tanrı mutlak otoritedir. devletler yıkılabilir,toplum kuralları değişebilir veya insanlık darmadağın olup tekrar ormanda yaşamaya başlayabiliriz. herşey olabilir ama tanrıya bir şey olmaz. olmamıştır ,olmayacaktır tanrı mutlak ve sonsuzdur.(islam böyle diyor)

 

öyleyse diyorum ki; hiçbir toplumsal kurum veya toplum bekası adına benim karıma ,kardeşime yapılan şeyi TANRI ONAYLAYAMAZ.

 

Tanrı bunu yapıyorsa otoritesini topluma /insan kalabalıklarına devretmiş demektir. TANRI TANRI GİBİ DAVRANMALIDIR. tanrı toplum bekası adına rasyonel düzenlemeler yapacak kadar aciz midir? evet görünen o ki acizdir. Tanrı duruma ve şartlara göre davranmıştır. aynı bir insan gibi..

 

öyleyse yücelik nerede?

tarihinde Burakey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
31 dakika önce, Burakey yazdı:

Evlilik hukuksal olarak boşanma,iptal,ölüm ile biter veya mevcut hukukta ne yazıyorsa o şartlara göre biter. veya siz bir devleti yıkarsanız tüm hukukuda ortadan kalkar. ve kazananın hukuku işlemeye başlar..

dostum buradan nereye varacağına  dair bir tahminin var ama  yazmayacağım. ama bu tahmin üzerinden bir şeyler söylemek ,düşüncelerimi belirtmek istiyorum.

 

Buradan varacağım şeyi direk yazayım da, boşuna yorulmayalım.

Karşılıklı rızaya dayalı boşanma, ölüm gibi sebepler dışında da erkeğin aklını yitirmesi durumunda ya da mesela kocasının uzun süre kayıp/ gaib olması durumlarında da kadın tekrar evlenebilir. kimse ona sen zaten evlisin, evlenemezsin diyemez.

 

Dediğim gibi benim savaş hukukuna ya da köleliğe cariyeliğe ilişkin tüm ayetlere hakim olup tek bir bütünlük içerisinde yorumlayabilme iddiam yok. Bu konuda farklı anlayışlar ve yorumlar hem geçmişte, hem şimdi mevcut zaten. Ancak bugün artık geçerli bile olmayan bu kurumlara ve durumlara ilişkin kafamdaki çözümü size yazayım. itirazınız olursa belirtirsiniz. 

 

Bu ayet bir emir falan değil. Bilakis yasak bildiren bir ayet, ancak bu yasağa bir istisna olarak özel bir durum ve izin dile getirilmiş. Tecavüz falan hiç söz konusu değil zaten. Adı üzerinde nikah ve adı üzerinde izin. Yani isterseniz yapabileceğiniz karşılıklı rızaya dayalı bir akit. Gerçekleşince de kadın özgürlüğüne kavuşur zaten.

 

İslam elbette başka hukuklarda yapılan nikahları kabul eder ve muteber görür. O yüzden sulh ortamında kesinlikle kimsenin nikahına, namusuna karışmak söz konusu olamaz. savaş hukukunda ve savaş esnasında karı koca esir düşen kişilerin de nikahı devam eder. Ancak, mesela kocası öldü ve kadın esir düştü. Ya da kocası savaştan kaçtı ve kadın savaşta esir düştü. burada savaş bitip normal duruma geçilinceye kadar beklenir. esir değişimi ya da karşılıksız salıverme söz konusu olursa kadın bırakılır, memleketine gider. Ancak bu seçenekler tercih edilmeyip kadın köle olduğunda, artık o kadın aynen kocası kaybolan ya da ölen kadın gibi artık isterse tekrar evlenebilir. Ayette ifade edilen mesele benim için bundan ibarettir. Ötesi ister müslümanlar tarafından dile getirilmiş olsun, ister gayri müslümler tarafından tarihsel yorumlar, kişisel hezeyanlar ve anti-propogandadır.

 

 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Buradan varacağım şeyi direk yazayım da, boşuna yorulmayalım.

Karşılıklı rızaya dayalı boşanma, ölüm gibi sebepler dışında da erkeğin aklını yitirmesi durumunda ya da mesela kocasının uzun süre kayıp/ gaib olması durumlarında da kadın tekrar evlenebilir. kimse ona sen zaten evlisin, evlenemezsin diyemez.

 

Dediğim gibi benim savaş hukukuna ya da köleliğe cariyeliğe ilişkin tüm ayetlere hakim olup tek bir bütünlük içerisinde yorumlayabilme iddiam yok. Bu konuda farklı anlayışlar ve yorumlar hem geçmişte, hem şimdi mevcut zaten. Ancak bugün artık geçerli bile olmayan bu kurumlara ve durumlara ilişkin kafamdaki çözümü size yazayım. itirazınız olursa belirtirsiniz. 

 

Bu ayet bir emir falan değil. Bilakis yasak bildiren bir ayet, ancak bu yasağa bir istisna olarak özel bir durum ve izin dile getirilmiş. Tecavüz falan hiç söz konusu değil zaten. Adı üzerinde nikah ve adı üzerinde izin. Yani isterseniz yapabileceğiniz karşılıklı rızaya dayalı bir akit. Gerçekleşince de kadın özgürlüğüne kavuşur zaten.

 

İslam elbette başka hukuklarda yapılan nikahları kabul eder ve muteber görür. O yüzden sulh ortamında kesinlikle kimsenin nikahına, namusuna karışmak söz konusu olamaz. savaş hukukunda ve savaş esnasında karı koca esir düşen kişilerin de nikahı devam eder. Ancak, mesela kocası öldü ve kadın esir düştü. Ya da kocası savaştan kaçtı ve kadın savaşta esir düştü. burada savaş bitip normal duruma geçilinceye kadar beklenir. esir değişimi ya da karşılıksız salıverme söz konusu olursa kadın bırakılır, memleketine gider. Ancak bu seçenekler tercih edilmeyip kadın köle olduğunda, artık o kadın aynen kocası kaybolan ya da ölen kadın gibi artık isterse tekrar evlenebilir. Ayette ifade edilen mesele benim için bundan ibarettir. Ötesi ister müslümanlar tarafından dile getirilmiş olsun, ister gayri müslümler tarafından tarihsel yorumlar, kişisel hezeyanlar ve anti-propogandadır.

 

 

 

Eyvallah.

 

evet. tek cümlelik bir müsade. ama buzdağının görünen yüzü gibi işte dostum. kuranın   rivayetleri onaylaması malesef. acı verici.   keşke dediğiniz gibi olsa ama maalesef değil. esir kadına rızası falan sorulmuyor, nikah falanda şart koşulmuyor. (müslümanların kendi beyanları)

 

İslam tanrısı sosyal yaşamı ve toplumu çok önemser, çoğu konuda bireyselliği ezer geçer. müslümanların savunma argümanlarıda hep bunun üzerine kuruludur. çoğu konuda bu yaklaşım kabuledilebilir. toplum tabiki önemlidir ve bizler toplumun ürünüyüz. ancak bu konuda bu savunmayı şahsen kabul etmiyorum. diyelim tanrı ; zamansal ,realist ve rasyonel davranarak sorunları çözüyor. o vakit bunu belirtmeliydi. ama belirtemezdi o çünkü o zaman otoritesi ve bilgeliği sarsılırdı. tanrı otoritesinin ve bilgeliğinin sarsılmasından korkmuştur. gerçek bir tanrı otoritesini ve bilgeliğini kaybetmekten korkmaz sanırım..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Burakey yazdı:

evet. tek cümlelik bir müsade. ama buzdağının görünen yüzü gibi işte dostum. kuranın   rivayetleri onaylaması malesef. acı verici.   keşke dediğiniz gibi olsa ama maalesef değil. esir kadına rızası falan sorulmuyor, nikah falanda şart koşulmuyor. (müslümanların kendi beyanları)

 

 

Valla ben kendime şunu soruyorum, Kim kendisine zorla dayatılan bir inancı benimser ki? Ya da kim, karısına kızına tecavüz eden adamların dinine geçer ki?

 

Türkler mi? Kürtler mi? Farslar mı? Asya milletleri mi? Afrika milletleri mi? 

 

Ben elbette müslümanların bugünkü ya da geçmişin bir çok devrindeki bilinç, akıl ve ahlak düzeylerinin olağanüstü olduğunu iddia etmiyorum. Ama mesela basit bir örnek olarak Taliban gibi milleti kendisiyle korkuttukları bir örgütün eline tutsak düşmüş ingiliz bir kadın gazetecinin, gördüğü muamele sonrası müslüman olması gibi bir resim varken, müslümanları aşırılıkla özdeşleştirmek isteyenleri elbette masum görmüyorum. Geçmişte de bugün de müslüman milletlerin ya da şahsiyetlerin sade, samimi yaşayışlarını, arkadaşlıklarını ve komşuluklarını, ibadetlerinde ve ticaretlerindeki davranışlarını vb. görüp müslüman olan gayri müslümlerin sayısı az değil. 

 

Dolayısıyla bu konudaki propaganda geçmişte misyonerlerin göstermek istediği resimdi. Şimdi de zaten İslam Devleti diye bir şey kurdurup, orada pazarlarda satılan köle kadın resimlerini bütün dünyaya servis edenlerin ve İslam devletini ve idaresini bu resimlerle zihinde canlandırmak isteyenlerin elbette bir planı var. Ama Allahın planı onların planının üzerindedir. Yaptıkları şey aslında İslamın bozuk ve hikmet dışı, aşırıcı, akılsız, ahmak yorumlarının yer yüzünden silinmesine hizmet etti. Bundan sonra hem müslümanların ıslahı, hem islamın yükselmesi uzak değil Allahın izniyle. Doğudan olmasa Batıdan, Türkler eliyle olmasa, Batılılar eliyle. Belki bizim ateistler de o zaman müslüman olur artık :) 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Hurrican yazdı:

Kölelik kaldırılmasın demekten öteye de bir fikriniz yok. Ey geri zekâlı, Kölelik ve câriyelik olmazsa, savaşta gâlip gelen taraf, bütün kalanları öldürür hattâ soykırım yapar. Savaş esirlerinin bir ganimet olması niteliği ortadan kalkarsa,, tekrâr gelsin benimle savaşsın diye onları serbest mi bırakacak ya da onlara herşey dâhil tatil köyleri mi kuracak?

 

Düzeltme
Yukarıdaki cümlede "Kaldırılmasın" kelîmesi sehven (yanlışlıkla) yazılmıştır. Doğrusu; "kaldırılsın" olacak...

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Valla ben kendime şunu soruyorum, Kim kendisine zorla dayatılan bir inancı benimser ki? Ya da kim, karısına kızına tecavüz eden adamların dinine geçer ki?

 

Türkler mi? Kürtler mi? Farslar mı? Asya milletleri mi? Afrika milletleri mi? 

 

Ben elbette müslümanların bugünkü ya da geçmişin bir çok devrindeki bilinç, akıl ve ahlak düzeylerinin olağanüstü olduğunu iddia etmiyorum. Ama mesela basit bir örnek olarak Taliban gibi milleti kendisiyle korkuttukları bir örgütün eline tutsak düşmüş ingiliz bir kadın gazetecinin, gördüğü muamele sonrası müslüman olması gibi bir resim varken, müslümanları aşırılıkla özdeşleştirmek isteyenleri elbette masum görmüyorum. Geçmişte de bugün de müslüman milletlerin ya da şahsiyetlerin sade, samimi yaşayışlarını, arkadaşlıklarını ve komşuluklarını, ibadetlerinde ve ticaretlerindeki davranışlarını vb. görüp müslüman olan gayri müslümlerin sayısı az değil. 

 

Dolayısıyla bu konudaki propaganda geçmişte misyonerlerin göstermek istediği resimdi. Şimdi de zaten İslam Devleti diye bir şey kurdurup, orada pazarlarda satılan köle kadın resimlerini bütün dünyaya servis edenlerin ve İslam devletini ve idaresini bu resimlerle zihinde canlandırmak isteyenlerin elbette bir planı var. Ama Allahın planı onların planının üzerindedir. Yaptıkları şey aslında İslamın bozuk ve hikmet dışı, aşırıcı, akılsız, ahmak yorumlarının yer yüzünden silinmesine hizmet etti. Bundan sonra hem müslümanların ıslahı, hem islamın yükselmesi uzak değil Allahın izniyle. Doğudan olmasa Batıdan, Türkler eliyle olmasa, Batılılar eliyle. Belki bizim ateistler de o zaman müslüman olur artık :) 

 

Valla ben kendime şunu soruyorum, Kim kendisine zorla dayatılan bir inancı benimser ki? Ya da kim, karısına kızına tecavüz eden adamların dinine geçer ki?

 

O zamanki insanlık bilinciyle tabiki yeteri seviyede empati yapamıyoruz. şu an tecavüz dediğimiz şeyin, o zaman bizzat bu duruma maruz kalan tarafından  nasıl algılandığı  elbette muamma. ve tarih her türlü manipülasyona açık. yaşadığımız zamandaki olaylara  canlı şahidiz hepimiz ama yorumlar inanılmaz farklılaşabilir.(buradan akıl yürütebiliriz)  ama şu bir gerçek ki dostum ; güç bir çok şeyi makul gösterebiliyor. (aklımın ve bilgimin  yettiği kadarıyla her şeyi hesaba katıyorum)  Ancak. Tanrı olayının bambaşka olduğunu da siz hesaba katınız. (Tanrısallığın vazgeçilmez özelliklerinde biri mutlaklıktır.)

 

Batı medeniyeti konuşu çok karmaşık. ama kısaca şöyle diyeyim.

 

köleliği kaldıran bu  adamlardır. kölelik insanlık onuruna aykırıdır. bilincine ilk ulaşan bu adamlardır. Tanrı-kralları yıkan çağ değiştiren bu adamlardır.kim ne derse desin bunlar büyük işlerdir. müslümanlara bakıyorum dostum tarihe bakmaya gerek yok. yaşayanlara bak.  ülkeleri ne halde, bilinçleri ne seviyede, yaşam standartları nasıl vs..

 

batı medeniyeti kötüdür,şeytandır demek kolay. müslümanlık bir varoluş biçimidir veya bir medeniyet biçimidir diyeyim. objektif olmaya çalışıyorum.. ve  adamların önde olduğunu kabul ediyorum..hissettiğimi inkar edecek değilim.. tanrı doğru söyleyeni sever..

 

 

tarihinde Burakey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 28.02.2018 at 10:48, Burakey said:

 

Nisa 24. ne güzel ahlak bırakır ne rahmet,ne merhamet,ne hikmet. sonrasında ne özsaygı bırakır, ne namus,ne pozitif duygu.

 

din denen zehrin gücünü biliyorum. ancak bu şerefsizlik!!! insan onuru ve zekası bunu  fark edebilecek kadar güçlüdür.

 

zayıf yürekliliği bırakın bu sayfayı okuyan müslümanlar. nisa 24 'ün savunmalarını okuyun islami forumlardan. komediyi görün.

 

bu ayet bizim ahlakımıza uymuyor, hakiki bir yaratıcı böyle emir veremez. savaşta yendigin adamın karısını,kızını,kız kardeşini hatta anasını önce yatağa at kullan (şimdiki ahlaki anlayışımız ile buna tecavüz diyoruz) sonrada götür köle pazarında sat!

 

Yüce Allah bunu helal kılıyor.. öyleyse yücelik bitmiştir..

 

 

Nisa 24'te söylenenler tamamen ahlakîdir,

dolayısıyla ayetin savunulmaya ihtiyacı yoktur

yeter ki çarpıtma yapılmasın.

 

Örneğin

ayetin en başında

söylenen nedir?

 

Arapça:  Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum... 

Diyanet: (Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç evli kadınlar...

 

Ayeti doğru okumak için ne yapacaksınız?

 

Önce,

altı çizik ifadelerin karşılıkları Arapça metinde yok, 

uydurulmuş o ifadeler ve ayete sokuşturulmuş. 

Çekip atacaksınız:

 

sahip olduklarınız hariç kadınlar...

 

Sonra, 

Arapça metinde bulunduğu halde çeviriye alınmamış

şu 2 ifade var:

 

muhsanât (iffeti korunan kadınlar)

 mâ meleket eymânukum (yeminleriniz kime malikse onlar)

 

Onların lafzî karşılıklarını dahil edeceksiniz ayete

ki gerçekte söylenen ne ise o ortaya çıksın:

 

Ve kadınların iffeti korunanları ama yeminlerinizin malik oldukları hariç. 

 

İlk cümlede söylenen budur

yani ne  evli kadınlar var ayette

ne savaş esirleri.

 

Bu açıklamaya itirazınız

yoksa ayetin devamına geçelim,

varsa lütfen itirazınızı belirtin.

 

Açıklamayı

anlayamıyorsanız lütfen susun,

anlayanlara fırsat verin.

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Arapça:  Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum... 

Diyanet: (Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç evli kadınlar (da size) haram kılındı

 

Haksızlık etmeyeyim,

görüldüğü üzere ilk cümlenin Diyanet çevirisi

(da size) haram kılındı diye bitiyor.

 

Ama Arapça metinde

"(da size) haram kılındı"nın karşılığı yok,

o da uydurma. 

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...