Jump to content

Din Tartışmaları süreç içerisinde bıkkınlık verir.


Recommended Posts

Bu aralar çok düşünmekteyim. İnsanoğlu neden gerçeği yakalama peşindedir? Neden bazı insanlar bir umutla yola çıkarlar da bu umutları yok olur? Buradaki sorun nedir? Amaç, insanlığın gelecekte daha barışçıl bir bakışla dünyada yaşamasını sağlamak mı? Yoksa insanın daha da başıboş yaşamasını sağlamak mı? Burada ciddiyim. İnsanın başıboş yaşamasının onu daha çok mutlu edeceğine inananlar olabilir.

Müslümanların toplum olarak iki kısım olduğu görülüyor. Birincisi insanlıkla beraber başıboş yaşamaya başlamış ve sadece kimliksel bir görev Müslümanlar, Diğeri ise insanlığı anlamaya çalışan Müslümanlar. Bu ikinci kısım büyük bir bunalım içerisinde. Bir taraftan dinin güzel yönlerini yaşadıkları için dini bırakmıyor diğer taraftan insanlığın vicdanını yaralayan olaylarını başka anlamlara çekiyor. Bir kısmı bunun altından çıkmayınca da soluğu dinsizlikte veya kendine göre bir din anlayışında buluyor.

Dinin lehinde gördükleri var bunların.Onlara göre,inanarak yaşamak bizim hayatımıza engel olmuyor, atamalarımızdan bize aktarılan adetler, gelenekler dini alışkanlıklardan kaynaklanıyor, hayat sadece bu dünyadan ibaret değil, ölümden sonra dirilme inancı dini duyguların yaşamasına, gelişmesine yardım ediyor, dinin ortaya koyduğu ilkeler toplumsal hayatın içinde hala geçerli, anne-baba- çocuk etkileşiminde dinin getirdiği ilkeler insanları dine yöneltiyor, dünyada başka ülkelerde dine olan bağlılık dine olan bağlılığı olumlu etkiliyor, din hayatta insana umut aşılıyor, din toplumda birlik beraberlik duygusunu güçlendiriyor, dinin vaat ettiği cennet, cehennem inancı insanlarda adalet duygusunu güçlendiriyor, kötülüklerden alıkoyuyor v.b..Bunlar yeterli değilse de dikkate değer şeyler.

Ama kafama takılan sorun. Zaten yukarıdaki biçimiyle kimsenin dinle alıp verdiği pek yok. Onlar dinin bu gibi olumlu yönlerinin olduğunun farkındalar. Ne var ki kendilerini dinden ayrı görenler dahi o değerlerin bazılarını kabul ediyor. Ama diğer kısım da elbette haklı bazı itirazlara sahip. Onların görüşü de en başta dinin toplumsal hayatın içinde yeri olmadığıdır. Dinin geçmişte olup bitmiş bir iş olduğu, bu gün için zamanının geçtiği, dinin ilkel toplumlarda geçerli olduğu, bilimin yaygınlaştığı günümüzde yerinin olmadığı, inanın sadece vicdanlarda bulunması gerektiği, kimseyle paylaşılmaması gerektiği, dinin cahil insanların işi olduğu, Allah diye bir yaratıcının olmadığını dolayısıyla İslam dininin de diğer dinler gibi insanların uydurması olduğu, dinin herkesin kendi içinde olduğu, kimsenin kimseye bu konuda bir şey söylemesine gerek olmadığı gibi hususlar da dinin aleyhine olarak ileri sürülen bazı görüşlerdir.

Bu bakış açıları her zaman devam edecektir. Bir tanesinin kalkmasını beklemek hayaldir. Peki, bu tarafların birbirlerini anlamaları ne kadar mümkündür? Tarafların yetişmiş oldukları muhit itibariyle köklü bir değişime uğramaları ne kadar mümkün olabiliyor? Pek de değil.Eskiden beri de bu imkansız idi?Bunu başarabilen ancak sınırlı sayıda münazara adabını bilenler olmuştur.Geri kalan insanların yaptıkları sadece bunalımı artırma olmuştur.

Kanaatime göre, bir konunun cahili olmak mümkün. Ne ayıp ne günahtır. Ancak o konuyu daha sağlıklı öğrenebilmenin yolu ehli ile tartışabilmektir. Muhakkak ki buradaki münazaraların faydası da var. Fakat burada sonuç beklemek büyük yanlış. Hatta çok ehil insanlar dahi bir konuda sonuca gitmemişlerdir. Burada sonuç beklediğimiz için devamlı tartışmalarımız kilitleniyor ve bu da çoğu zaman bizi bunalıma sokuyor, hatta tartışmadan dahi bıktırıyor.

Kendimden örnek verirsem, bu platformlardan çok büyük faydalar temin ettim. Çoğu zaman beynimin kestane gibi patlayacağını hissettiğim anlar oldu. Kimlik mensubiyetlikleri ile bağlılık mensubiyetlikleri arasında çokça dönüp geldim. Ama hiçbiri bana 2006 Ekiminden önce kelam tartışmasının hiçbirisine girmediğim günlerden önce kadar bana huzur vermedi.

Öyle görülüyor ki salt akıl ile çözülmeyecek konular var. Bunu bilerek yaşamak gerekiyor. Beyni çökertecek derecede veri yükleyeceksek beyin çökecektir veya çökmek istemeyen bir beyin ise başka bir veri alacak, bu sefer beyin sistemi tamamen bozulacaktır. En iyisi bazı görevleri ondan alıp vicdana bırakmak, bir kısmını başka akıllara bırakmak. Hakikat arayışında aceleci olmamak.

Aceleci olmanın anlamı zaten yok.Çünkü gerçeğin peşinde olduğumuz halde kendi kişiliğimize zarar üstüne zarar veriyoruz.Hata olduğunu bildiğimiz halde kaç tane iş yaptık?Çok..Hata yapmakta bu kadar cesur olanların hatasız bilgi alabilmesi ne kadar mümkün olabilir?Onun için içebakışla biz neyiz diye sorabilmek,sonra diğerleri nedir'e sıra gelir.Kimliği ne olursa olsun,inancı ne olursa olsun,Deruni, enfusi, ruhi, vicdani boyutu olmayan bir kişilik ve yaşam aşksız,ruhsuz ve samimiyetsizdir.Sürdürülemeyen dindarlığın altında bu gibi nedenler bulunuyor. Bu boyut ihmale gelmez. Salt kuru akıl insanı. Bilgi, kültür hamalı olan aydını. Sadece kaba kuvvetle yürüyen fanatik eylem adamı. Bir tarafı eksiktir hep… Uzun soluklu ayakta kalması mümkün değildir.

Kendimi öyle bildiğim için olacak ki artık bıkkınlık belirtileri oluşuyor iç dünyamda..Tuttuğum yolun yanlış olduğunu düşünüyorum.İnsanlarla ayrıldığım yönlerde tartışmanın hem bana hem onlar zarar olduğunu düşünüyorum.Onlarla anlaşabildiğim güzel noktaları paylaşmak daha huzur verici oluyor.Ortak akıl ve ortak vicdan...Bunlarda beraber isek,zaten beraber de yaşayabileceğiz.Gerisi beni ilgilendirmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Öyle görülüyor ki salt akıl ile çözülmeyecek konular var. Bunu bilerek yaşamak gerekiyor. Beyni çökertecek derecede veri yükleyeceksek beyin çökecektir veya çökmek istemeyen bir beyin ise başka bir veri alacak, bu sefer beyin sistemi tamamen bozulacaktır. En iyisi bazı görevleri ondan alıp vicdana bırakmak, bir kısmını başka akıllara bırakmak. Hakikat arayışında aceleci olmamak.

Yok böyle bir şey sn. Özedönüş..

Ama "Çoğu zaman beynimin kestane gibi patlayacağını hissettiğim anlar oldu. " tespitiniz, bir yalan mı? Ne haddimize.. Evet bunlar oldu sizin için. Bu olması gereken sonuçtu..

Peki neden böyle oldu da, acaba siz "Amanda bu terazi bu sikleti kaldırmaz..." pes edişine, teslimiyetine düçar oldunuz? Cevabını sizi veriyorsunuz aslında:

Çünkü gerçeğin peşinde olduğumuz halde kendi kişiliğimize zarar üstüne zarar veriyoruz.

Nasıl yani? İşte şöyle.. Siz ve pek çokları, gerçeğin peşinde. Peki herkes öyle mi? Hayır. Adamın gerçek yalan filan umrunda değil, nefs dediğiniz şeyin ardından koşup gidiyor, ötesi martaval.. Ama kafası "acaba?" demeye başlayan ve gerçeği merak eden insanlarda var. İşte konumuz bu insanlar..

Bu insanların pke çoğu, gerçeği aradığını sanırken, aslından gerçek diye uydurdukları bir yalanı doğrulama, gerçek kılma peşinde koşarlar. İşte tüm mesele buradadır. Siz gerçeği mi arıyorsunuz, yoksa, kafanzıdaki peşinen kabullendiğiniz yalanın, gerçek olduğunu kendinize ispata mı çalışıyorsunuz?

Bu noktada şunu ayırtsamada büyük önem var. Kafanızda bir şey olabilir. Bu bir yalan olmak zorunda değildir. Bir varsayım, bir değerlendirme vs. olabilir. Bunun gerçekliğini sorgulamak ve hatta bunun gerçekliğini ispata çıkmak başka bir şeydir. Ama kendinize söylediğiniz yalanı gerçek kılmaya çalışmak, bambaşka bir şey.. İlki, önemsizdir, sizi öyle mangaldaki kestaneye benzetmez. Ama ikincisi, sizi tam olarak o hale getirir.

Beyniniz, kendine uydurduğu yalana şartlanmış. Bunu doğru kabul ediyor. Siz güya gerçeği aramak bahanesiyle, bu yalanı ispata çıkıyorsunuz. İşte o noktada, aklınız, mantığınız vs. o yalan ile kendine ulaşan ve gerçekliği kesin olan bilgiler arasında kalıyor. Yalanın gerçek olamayacağı ortaya çıkıyor. Akıl mantık diyor ki, bu bir yalan, bu yalanın aslı astarı yok. İşin aslı gerçeği şu.. Ama şartlanmış olan benliğiniz "bu <<yalan>> aslında gerçeğin ta kendisi diyor.. İşte bu çelişki, kafanızda bir çatışmaya sebep oluyor ve haliyle bahsettiğiniz kafanın patlayacak gibi olması raddesine ulaşıyorsunuz..

Oysa, eğer kafanıza hiç bir önyargı koymadan, kendinize hiç bir yalanı vs. kabul etmeden, araştırmaya, gerçeği aramay çıkarsanız, emin olunuz ki, beynizin kaldıramayacağı hiç bir taş yok..

Size gereken, doğru bildiğiniz her şeyi unutup, önceliğ, tarafısz olarak onları sorgulamaktan başlamak.. Yada, onları önce silip aklınızdan, gidip nedir ki bu gerçek diye aramaya çıkmak..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> ölümden sonra dirilme inancı dini duyguların yaşamasına, gelişmesine yardım ediyor, dinin ortaya koyduğu ilkeler toplumsal hayatın içinde hala geçerli, anne-baba- çocuk etkileşiminde dinin getirdiği ilkeler insanları dine yöneltiyor, dünyada başka ülkelerde dine olan bağlılık dine olan bağlılığı olumlu etkiliyor, din hayatta insana umut aşılıyor, din toplumda birlik beraberlik duygusunu güçlendiriyor, dinin vaat ettiği cennet, cehennem inancı insanlarda adalet duygusunu güçlendiriyor, kötülüklerden alıkoyuyor v.b..

Sorun şu ki, bunlar sadece bir martavla sn. Özedönüş.. Sizin, kendinize söylediğiniz yalanlardan ibaret.. Hepsini teker teker sayabiliriz elbette.. Ama şuna bir baksanız ,bu bile yeter:

din toplumda birlik beraberlik duygusunu güçlendiriyor -> Cemel vakası ne iştir? Neden mübarek sahabenin birlik duygusu güçlenmeyi bırak, yok oluvermiştir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konuyu aslında tartışmak için açmış değildim.Din tartışmalarının bıktırıcı bir özelliğini ifade etmeye çalıştım.Bu konularda gereği gibi hiçbir zaman tartışılamayacağını düşündüm.Ama tartışmanın anlamsız olduğunu hiç söylemedim.Burada örnek bendim.Ama bu herkes için geçerli olmayabilir.Bunu kabul ediyorum.Zaten konunun içinde de bunu ifade ettim.İnsanın tüm yaşamı boyunca ellde ettiği tecrübeler zaten kişiliğini oluşturuyor.Kimse diğerini değiştiremez.Ama eğer insanlar anlaştıkları noktalarda beraber olsalar anlaşılmayan konular da daha rahat çözülecektir.Demek istediğim bu. Bu da burası gibi devamlı karşı fikrin aşağılandığı bir yöntemle din sorununun çözülmeyeceğini gösterebilir.

İfade ettiğim şu:Buradaki din bilgilerimiz bilinçli değil,kültür biçimimizin bize dayattığı bilgiler.Onun için diyorum ki, eğer tüm dinler ve inançlar ve hatta kadim felsefenin Tanrıyı kabul eden kesiminin hepsi Tanrıyı bize ortak bir şekilde tanıtmışlarsa yani, sonsuz ve ötesi yetkinliğe sahip olan, düşüncenin, varlığın, sonu olarak tanıtılan dinlerin de Samed dediği ve hiçbirşeye ihtiyacı olmayan Tanrı , varlığı ve birliği ile evreni ile kullarıyla bir bütündür. Aynı şekilde varoluş bütün halinde tek bir organizmadır. Varlık âleminde bir tek hakikat vardır ve O yerlerin ve göklerin özü, bütün varlığın ruhudur. Hem aşkın, hem içkindir. Her zerrededir. O halde böyle bir Allahı ben ancak yaşarım, onu bir yerlerde göremem, Bir zulme karşı koymasını fiziksel olarak bulamam. Ben ancak bunun bir sistemin işleyişi ile açıklarım. Çünkü dışarıdan müdahale etmek ötede olmayı ve madde içinde olmayı gerektirir. Ben bunun için varlığı, hayatı, tarihi, doğayı, vicdanı, bilimi ve diğer tüm araçları böyle bir sonsuz anlamın değişik etkinlik alanları olarak görürüm.

O her şeyin var edicisi olan gücü, vicdanım her sızladığında bağrımdan çıkan her ateş alevlendiğinde yanımda iliklerime kadar hissederim. Bu vicdanım ve kalbim demek onun insan türüne rahmetinin yağdığı yermiş diye içime doğuyor. Evet, varlık, ezelden ebede tek bir nokta halinde yer gelir yoğunlaşmış madde düzeyinde yer gelir anlamlar çağrıştıran bilinç ve zamansızlık düzeyinde devran edip dönmektedir.Dini inancım bu hengamede beni bana anlamlandıran en büyük güç oluyor yaptığım her ibadet kendimden geçercesine beni etkiliyor ve kendimden geçiyorum.o zaman görüyorum ki evrende nice bilemediğimiz çözemediğimiz hakikatler var ve o hakikatler ancak kendisini çapı oranında tanımak veya nefsinin ne olduğunu bilmekle anlaşılabiliyormuş..

O halde erdemli yolun tüm yolcuları bu süreci yaşayarak engin hallere varıyorlar. İslam tasavvufu bu halden dile getirilen öğretilerle doludur. Hira öncesi sancılar çeken, eline zaman zaman dünya malları güzel kızları bahşedenlere yüz vermeyen, birçok defa ölümle burun buruna geldiği halde taviz vermeyen bir Muhammed-i kureyşinin vicdanımı sızlatacak bir olaya imza atması imkânsız olduğu onun vicdanının ölene kadar insanların içinde bulundukları halden dolayı yanıp kahrolduğundan imkânsız olabileceğini düşünürüm. Bunun için hiçbir zaman varlık felsefesi bazında ateizmi bir çıkış yolu ve İslam tarihinden nemalanarak deizm yolunu seçmem.

O halde vicdanımı pare pare yakıp yıkan beynimi bir kestane gibi patlatacak derecede döndüren şu olaylar nelerdir? Şu erdemli insanların yollarından vicdanımı sızlatan bu gerçekler nasıl meydana gelebiliyor, diye düşünüyorum. Hira öncesi insanlardan haftalarca kaçan bir Muhammed asla yüz kızartıcı ve vicdan sızlatıcı olaylara girişemez.

Neden bazı sorgulamalar bizi ürkütüyor.Neden tanrıya sorgulamayı yakıştırmıyoruz.Oysa, bugün daha çok “ateistlerce” sorgulanan en esaslı soruları peygamberlerin sorduğunu görüyoruz:

“Bana kendini göster!” (A’raf; 7/143)diyen Hz.Musa, “Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster!” (Bakara; 2/260) diyen Hz. İbrahim hepsi ama hepsi ateist bir arayış içerisinde vicdanları ağır sancılar altında yıkılırken vahye muhatap olmuşlardır. Ama günümüze bakarsan Musa ve İbrahim peygamberin soruları şeytancadır.

Ali şeriatının dediği gibi iki din vardır.Biri halkların vicdanı olan ve peygamberler ile erdemli insanların kana kana içtikleri fizikten metefiziğe açılan din ile insanı donmuş kalıpların esiri yapan afyon din.Siz bizim kadar bu kültürün 30 yıl ta içinde olmadığınız için sizin değerler ve nesneler dünyanızı başka şeyler desteklediği için ama içinizdeki o vicdan ölmediği için size din ve İslam diye yutturulan afyon bir dinin şu anlatımlarını görüp islamı bıraktınız…..

Oysa sorunun çözümü tarihi iyi anlamaktı..Tarihi dışlamak insanlığın geleceği için çözüm değildi.Ateistler böyle yaklaştılar olaya..Bunun için 5000 yıllık tüm söylemleri çöp kutusuna atıp ardından bunu ateşe verip külünü denize atarak,bir daha dönmeyecek derecede kendilerinden uzaklaştırdılar..

Biz bu yöntemi kaçış ve kurtulma olarak gördük. İslam düşünürleri de aslında hepsi böyle düşündüler. Bugün İslam’ın sahte yüzü İkbal’in tabiri ile 600 yıldır, Akif’in tabiri ile 700 yıldır Müslüman halkları iyiden iyiye afyonlamış bulunuyor. Müslümanın aklını, vicdanını, beynini, zihnini uyuşturmuş ve işlemez hale getirmiş bulunuyor.Bu acı çekişimizin kökeninde de bu yatıyor aslında

“Hiçbir ücret istemiyorum” diyerek saf bir yürek temizliği ile başlayan bir din, pazarların en büyüğü, sektörlerin en kârlısı haline gelmiş… hem de güya peygamberi döneminde ve peygamberin kendisi yaşarken savaşlarda elde ettikleri ganimetlerle..…

Sorunun bir tarafı bizleriz.Bunu istesek de istemesek de böyledir.Bizlerin hatası eğer olmasaydı daha titiz davranır daha çok çözüme yol açardık..Hani bizler ne yaptık insanlık için..Peygamberlerin çıkış noktaları kadar bile olsa ezilenlerin ve sömürülenlerin yardımına ne kadar koştuk..Geçmişin içini boşaltacağımıza asra getirseydik..Bizler gitmişiz sayın anibal.İlkbaharda açan çiçek, sonbaharda dökülen yaprak, toprağın kokusu, göğün mavisi, suyun sesi, güneşın ışıltısı, ayın parıltısı nicedir o bedevi çoban diye kin kustuğunuz insan kadar bizi etkilemiyor. Doğayı dinlemiyoruz, oradan gelen sesleri duymuyoruz. Oysa Allah oradan her dem insanlıkla konuşmuş. o bedevi ve katil,şehvet düşkünü çobana da doğanın içinde iken hirada tek başına konuşmuştu.

Seküler ve maddeci hayat bizi değiştirdi sayın anibal..Alıştık, alıştırıldık, “gerçek” bizi sıkıyor. Uçmak, uzaklaşmak, gerçeklerden kaçmak istiyoruz. Oysa hakikat, gerçeklikten uçmalar kaçmalar yoluyla değil; gerçekliğin tâ derunundan (perde gerisinden) gelir. Biz muhtaç olduğumuzdan kaçmaktayız.

Gerçeği bilmeye ve anlamaya yarayacak aklı ve vicdanı insanoğluna kendisi veren Allah, nasıl insan zihnini uyuşturan bir afyona dönüşür? Olabilemez! Bu, varlık ve oluş tabiatına tamamen terstir. Burada bir yanlışlık var…

Çok uzattığım için özür diliyorum

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Sorunun bir tarafı bizleriz.Bunu istesek de istemesek de böyledir.Bizlerin hatası eğer olmasaydı daha titiz davranır daha çok çözüme yol açardık..Hani bizler ne yaptık insanlık için..Peygamberlerin çıkış noktaları kadar bile olsa ezilenlerin ve sömürülenlerin yardımına ne kadar koştuk..Geçmişin içini boşaltacağımıza asra getirseydik..Bizler gitmişiz sayın anibal.İlkbaharda açan çiçek, sonbaharda dökülen yaprak, toprağın kokusu, göğün mavisi, suyun sesi, güneşın ışıltısı, ayın parıltısı nicedir o bedevi çoban diye kin kustuğunuz insan kadar bizi etkilemiyor. Doğayı dinlemiyoruz, oradan gelen sesleri duymuyoruz. Oysa Allah oradan her dem insanlıkla konuşmuş. o bedevi ve katil,şehvet düşkünü çobana da doğanın içinde iken hirada tek başına konuşmuştu.

İşte bunu yapan dinin taa kendiside ondan.. Sen ona sarıldıkça, o sana ve topluma bu zulmü daha çok yapacak..

Ne zamanki bu yalanları aklındna çıkarıp attın. Gerçeğe baktın, bu işkenceden ancak o zaman kuturlacaksın, dünyada bunu yaparsa, ancak o zaman kurtulacak..

Link to post
Sitelerde Paylaş

güçlendiriyor, dinin vaat ettiği cennet, cehennem inancı insanlarda adalet duygusunu güçlendiriyor, kötülüklerden alıkoyuyor v.b..Bunlar yeterli değilse de dikkate değer şeyler.

özedönüş burada yanılmışsınız öbür taraf inanci ınsandaki adalet duygusunu köreltir.insanlar bu dünyada alamadıkları haklarının öbür tarafta verilieceğini düşünerek teselli olur.zaten bu inanç insanları kötülüklerden alıkoyabilseydi bu dünyada hakkını alamayan kimse kalmazdı..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sn anibal ve sn godess. Burada tartışmak istemiyorum. Bu başlık ortak noktalarımızın ne olduğunu ifade etmek niyetiyle açılmıştı. Sonra din gibi önemli bir konuda erken karar vermenin yanlışlığına geldi. Ama tartışmama kararındayım. Siz islamı ve dinleri böyle bilebilirsiniz. Ama bizler öyle bilmedik. Bizler dine sizin gibi yaklaşmadık. Bize anlatılan din ile size anlatılan din aynı değildir. Sizin anlam vermek istedikleriniz ile bizim anlam vermek istediklerimiz çok farklı. Onun için tartışmamız zaman kaybıdır. İnsanlık neslinin geleceği için faydalı olmak istiyorsak ortak değerler konusunda yardımlaşmak, diğer konularda ise herkesin kendisine göre yaşaması..

Şunu bilirimki hayatımızı üzerine bina ettiğimiz anlam dizgelerinin, anlamlar dünyasında nerede ve nasıl durduğu konusunda bilişsel bir sarahet kazanamamış insanların, din muvzuunu tartışması boştur. İnsan hayatının en önemli alanlarından biri dindir. Hatta insan düşünebilen bir tür olduğu için ve değerler dünyasına devamlı muhtaç olduğu için dine devamlı ihtiyaç duymuştur. Ancak dinlerin çoğu metafizik bir âlem ile iletişim halinde oldukları için fizik dünyasına ait birer insanlar olarak anlaşılması daha da zor olmaktadır. Bundan olsa gerek yeterli düşünmeyenler dışında genelde bu dinlerde “dini sorgulamak” tan çok “dini değerleri hayatında yaşamak” ön planda tutulmuştur.

İnsan hayatının içinde olan fen bilimleri için bile bir yöntem gerekiyorken, dini bilgiyi yöntemsiz araştırmak, dini ve gerçeklerini doğru bir şekilde sonuç vermeyecektir. Her bilgi gibi din bilgileri de düzenli, aşamalı ve hedefi önceden belirlenmiş bir şekilde öğrenilmeye muhtaçtır. Dini konuları sorgulamaya meraklı olanların bu ve benzeri internet platformlarında gerçek dini bilgiyi aramalarının yöntem yanlışlığına kurban gideceklerini bu açıdan rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama dini konular, yöntemine uygun bir şekilde işlenecekse faydası tahmin edilenden de daha çok olacaktır.”Bilgilenme yöntemi” konusu, bilgi felsefesinde eskiden beri tartışılan bir konudur. Bunu en azından bir konu başlığının cevap konumundaki mesajında uzatmak niyetinde değilim.

Kısaca ifade etmem gerekirse ele alınan bilginin doğruluğunu araştırırken; objektifliğin, temel olan konudan başlamanın, konular arasında sebep ve sonuç ilişkisini analiz etmenin, konu hakkında tüm görüşleri getirmenin, bunlara eşit mesafede yaklaşıp kendi görüşünü bu görüşlerin içinde değerlendirme sonucu seçmenin, kişiyi doğru bilgiye ve doğru olmazsa bile bilimsel bir bilgiye ancak götüreceğini söyleyebilirim. Bu yöntemlerden mahrum bir şekilde arayış ve sorgulamalara girenler, merak ettikleri dini konunun gerçeğini yakalayamazlar. Bu ve benzeri forumlara takılanların çoğunluğu, hatta tamamına yakını, bu yöntemlerden mahrum bir şekilde bilgilenme yaşadıkları ve böylece doğal olarak karmaşık bilgilerle karşılaştıkları için arayışları, “dinin inkâr edilmesi” ile sonuçlanmaktadır.

Kısacası dini bilgilenme herkese ayrı bir ürün sağlamaktadır. Hangi fikrin doğru bilgi olduğunu ve insanın geleceği için hangi durağın daha faydalı olduğunu şu aşamada bilemiyoruz. İnsana saygının merkeze alındığı, cesur bir şekilde sorgulamanın olduğu, eleştirel aklın önyargıları bırakıp sadece insanlık için gerçeği bulmakla uğraşacağı bir yöntem, teizm dâhil tüm bu görüşlerin faydasına olacaktır. Aksi takdirde teizmi bırakıp diğer varlık felsefesi görüşlerine geçmenin hiçbir anlamı ve faydası olmayacaktır

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Kısaca ifade etmem gerekirse ele alınan bilginin doğruluğunu araştırırken; objektifliğin, temel olan konudan başlamanın, konular arasında sebep ve sonuç ilişkisini analiz etmenin, konu hakkında tüm görüşleri getirmenin, bunlara eşit mesafede yaklaşıp kendi görüşünü bu görüşlerin içinde değerlendirme sonucu seçmenin, kişiyi doğru bilgiye ve doğru olmazsa bile bilimsel bir bilgiye ancak götüreceğini söyleyebilirim.

Pek iyi, pek güzel ve pek isabetli söylüyorsunuz.. Fakat, bunun bilfiill aksini icra ediyorsunuz.

Dini inkar, neyse o inkar, bu karmaşık vs. biligler vs. yüzünden oluşmaz. Dine aklındaki önyargıları bırakıp, nedir bu işin aslı diye bakınca, görülenler sebebiyle oluşur.

Bu mevzuyu burada uzatmak bence anlamsız.. Hodri meydan'da bu konuya adanmış bir başlık var. Bu başlıkta verdiğiniz bazı cevaplar ve itirzlar var. Sizden biraz şefkat, ilgi bekliyorlar, yetim ve öksüz kaldılar.. Orada tartışmak daha iyi olacaktır.

Siz, aklınızdki o mesnetsiz önyargıları bırakıp, teizmin gerçeğini sorgulamadıkça, teizmin -bu binlerce yıllık macerada açıkca görüldüğü gibi- mevcut sorunların çözümüne hiç bir katkısı olmayıp, sorunun çözülemez olmasına yol açmaktan başka hiç bir etkisinin olmadığını göremedikçe, bu şikayetçi olduğunuz ızdıraplar sürecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet,her iki bölümün de hamiliğine başlamak gerekir.Bu başlığın genel olmadığını söylemiştim.Din konularındaki bıkkınlığın sebebine inmek istemiştim.Konuyu dağıtan mesajlar ile bu hale geldi.Umuyorum ki pazartesiye kadar her iki önemli başlığı da size cevaplanmaya hazır hale getireceğim sn anibal.Zaten bu forumda sadece hodri meydan yöntemini faydalı bir bilgilenme yöntemini görüyorum.Bugün için artık iyi günler dileyelim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...
Konuyu aslında tartışmak için açmış değildim.Din tartışmalarının bıktırıcı bir özelliğini ifade etmeye çalıştım.Bu konularda gereği gibi hiçbir zaman tartışılamayacağını düşündüm.Ama tartışmanın anlamsız olduğunu hiç söylemedim.Burada örnek bendim.Ama bu herkes için geçerli olmayabilir.Bunu kabul ediyorum.Zaten konunun içinde de bunu ifade ettim.İnsanın tüm yaşamı boyunca ellde ettiği tecrübeler zaten kişiliğini oluşturuyor.Kimse diğerini değiştiremez.Ama eğer insanlar anlaştıkları noktalarda beraber olsalar anlaşılmayan konular da daha rahat çözülecektir.Demek istediğim bu. Bu da burası gibi devamlı karşı fikrin aşağılandığı bir yöntemle din sorununun çözülmeyeceğini gösterebilir.

İfade ettiğim şu:Buradaki din bilgilerimiz bilinçli değil,kültür biçimimizin bize dayattığı bilgiler.Onun için diyorum ki, eğer tüm dinler ve inançlar ve hatta kadim felsefenin Tanrıyı kabul eden kesiminin hepsi Tanrıyı bize ortak bir şekilde tanıtmışlarsa yani, sonsuz ve ötesi yetkinliğe sahip olan, düşüncenin, varlığın, sonu olarak tanıtılan dinlerin de Samed dediği ve hiçbirşeye ihtiyacı olmayan Tanrı , varlığı ve birliği ile evreni ile kullarıyla bir bütündür. Aynı şekilde varoluş bütün halinde tek bir organizmadır. Varlık âleminde bir tek hakikat vardır ve O yerlerin ve göklerin özü, bütün varlığın ruhudur. Hem aşkın, hem içkindir. Her zerrededir. O halde böyle bir Allahı ben ancak yaşarım, onu bir yerlerde göremem, Bir zulme karşı koymasını fiziksel olarak bulamam. Ben ancak bunun bir sistemin işleyişi ile açıklarım. Çünkü dışarıdan müdahale etmek ötede olmayı ve madde içinde olmayı gerektirir. Ben bunun için varlığı, hayatı, tarihi, doğayı, vicdanı, bilimi ve diğer tüm araçları böyle bir sonsuz anlamın değişik etkinlik alanları olarak görürüm.

O her şeyin var edicisi olan gücü, vicdanım her sızladığında bağrımdan çıkan her ateş alevlendiğinde yanımda iliklerime kadar hissederim. Bu vicdanım ve kalbim demek onun insan türüne rahmetinin yağdığı yermiş diye içime doğuyor. Evet, varlık, ezelden ebede tek bir nokta halinde yer gelir yoğunlaşmış madde düzeyinde yer gelir anlamlar çağrıştıran bilinç ve zamansızlık düzeyinde devran edip dönmektedir.Dini inancım bu hengamede beni bana anlamlandıran en büyük güç oluyor yaptığım her ibadet kendimden geçercesine beni etkiliyor ve kendimden geçiyorum.o zaman görüyorum ki evrende nice bilemediğimiz çözemediğimiz hakikatler var ve o hakikatler ancak kendisini çapı oranında tanımak veya nefsinin ne olduğunu bilmekle anlaşılabiliyormuş..

O halde erdemli yolun tüm yolcuları bu süreci yaşayarak engin hallere varıyorlar. İslam tasavvufu bu halden dile getirilen öğretilerle doludur. Hira öncesi sancılar çeken, eline zaman zaman dünya malları güzel kızları bahşedenlere yüz vermeyen, birçok defa ölümle burun buruna geldiği halde taviz vermeyen bir Muhammed-i kureyşinin vicdanımı sızlatacak bir olaya imza atması imkânsız olduğu onun vicdanının ölene kadar insanların içinde bulundukları halden dolayı yanıp kahrolduğundan imkânsız olabileceğini düşünürüm. Bunun için hiçbir zaman varlık felsefesi bazında ateizmi bir çıkış yolu ve İslam tarihinden nemalanarak deizm yolunu seçmem.

O halde vicdanımı pare pare yakıp yıkan beynimi bir kestane gibi patlatacak derecede döndüren şu olaylar nelerdir? Şu erdemli insanların yollarından vicdanımı sızlatan bu gerçekler nasıl meydana gelebiliyor, diye düşünüyorum. Hira öncesi insanlardan haftalarca kaçan bir Muhammed asla yüz kızartıcı ve vicdan sızlatıcı olaylara girişemez.

Neden bazı sorgulamalar bizi ürkütüyor.Neden tanrıya sorgulamayı yakıştırmıyoruz.Oysa, bugün daha çok “ateistlerce” sorgulanan en esaslı soruları peygamberlerin sorduğunu görüyoruz:

“Bana kendini göster!” (A’raf; 7/143)diyen Hz.Musa, “Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster!” (Bakara; 2/260) diyen Hz. İbrahim hepsi ama hepsi ateist bir arayış içerisinde vicdanları ağır sancılar altında yıkılırken vahye muhatap olmuşlardır. Ama günümüze bakarsan Musa ve İbrahim peygamberin soruları şeytancadır.

Ali şeriatının dediği gibi iki din vardır.Biri halkların vicdanı olan ve peygamberler ile erdemli insanların kana kana içtikleri fizikten metefiziğe açılan din ile insanı donmuş kalıpların esiri yapan afyon din.Siz bizim kadar bu kültürün 30 yıl ta içinde olmadığınız için sizin değerler ve nesneler dünyanızı başka şeyler desteklediği için ama içinizdeki o vicdan ölmediği için size din ve İslam diye yutturulan afyon bir dinin şu anlatımlarını görüp islamı bıraktınız…..

Oysa sorunun çözümü tarihi iyi anlamaktı..Tarihi dışlamak insanlığın geleceği için çözüm değildi.Ateistler böyle yaklaştılar olaya..Bunun için 5000 yıllık tüm söylemleri çöp kutusuna atıp ardından bunu ateşe verip külünü denize atarak,bir daha dönmeyecek derecede kendilerinden uzaklaştırdılar..

Biz bu yöntemi kaçış ve kurtulma olarak gördük. İslam düşünürleri de aslında hepsi böyle düşündüler. Bugün İslam’ın sahte yüzü İkbal’in tabiri ile 600 yıldır, Akif’in tabiri ile 700 yıldır Müslüman halkları iyiden iyiye afyonlamış bulunuyor. Müslümanın aklını, vicdanını, beynini, zihnini uyuşturmuş ve işlemez hale getirmiş bulunuyor.Bu acı çekişimizin kökeninde de bu yatıyor aslında

“Hiçbir ücret istemiyorum” diyerek saf bir yürek temizliği ile başlayan bir din, pazarların en büyüğü, sektörlerin en kârlısı haline gelmiş… hem de güya peygamberi döneminde ve peygamberin kendisi yaşarken savaşlarda elde ettikleri ganimetlerle..…

Sorunun bir tarafı bizleriz.Bunu istesek de istemesek de böyledir.Bizlerin hatası eğer olmasaydı daha titiz davranır daha çok çözüme yol açardık..Hani bizler ne yaptık insanlık için..Peygamberlerin çıkış noktaları kadar bile olsa ezilenlerin ve sömürülenlerin yardımına ne kadar koştuk..Geçmişin içini boşaltacağımıza asra getirseydik..Bizler gitmişiz sayın anibal.İlkbaharda açan çiçek, sonbaharda dökülen yaprak, toprağın kokusu, göğün mavisi, suyun sesi, güneşın ışıltısı, ayın parıltısı nicedir o bedevi çoban diye kin kustuğunuz insan kadar bizi etkilemiyor. Doğayı dinlemiyoruz, oradan gelen sesleri duymuyoruz. Oysa Allah oradan her dem insanlıkla konuşmuş. o bedevi ve katil,şehvet düşkünü çobana da doğanın içinde iken hirada tek başına konuşmuştu.

Seküler ve maddeci hayat bizi değiştirdi sayın anibal..Alıştık, alıştırıldık, “gerçek” bizi sıkıyor. Uçmak, uzaklaşmak, gerçeklerden kaçmak istiyoruz. Oysa hakikat, gerçeklikten uçmalar kaçmalar yoluyla değil; gerçekliğin tâ derunundan (perde gerisinden) gelir. Biz muhtaç olduğumuzdan kaçmaktayız.

Gerçeği bilmeye ve anlamaya yarayacak aklı ve vicdanı insanoğluna kendisi veren Allah, nasıl insan zihnini uyuşturan bir afyona dönüşür? Olabilemez! Bu, varlık ve oluş tabiatına tamamen terstir. Burada bir yanlışlık var…

Çok uzattığım için özür diliyorum

Sn Ozedonus ,

Tek kelimeyle harika bir fikir ekseni .

Bu başlığı nasıl kaçırmışım ben ona yanıyorum.

Bu forumun sizin gibi yazarlara ihtiyacı vardır.

Sakın bizleri bu güzel fikirlerinizden mahrum etmeyiniz.

Selamlarımla.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sn Ozedonus ,

Tek kelimeyle harika bir fikir ekseni .

Bu başlığı nasıl kaçırmışım ben ona yanıyorum.

Bu forumun sizin gibi yazarlara ihtiyacı vardır.

Sakın bizleri bu güzel fikirlerinizden mahrum etmeyiniz.

Selamlarımla.

Öncellikle bu övgüyü haketmediğim halde iyi niyetinizle bunu söylediğiniz için teşekkür ederim.Ancak forumda devamlı yazmak gibi bir düşüncem yoktur.Çünkü islami değerlere hakaretin admin onaylı olduğunu bizzat adminler tarafından duyduktan sonra burada sık bir şekilde yazmanın anlamsız olduğuna karar verdim.Çünkü bu izin aynı zamanda bu forumun gerçeğin peşinde olmadığını,duygularını tatmin etmek isteyen insanların yeri olduğunu gördüm.Muhakkak her düşünceden iyi niyetle yazanlar var.Ancak çoğunluk içiboş,kafası bomboş islami değerlere hakeret ederek orgazm olan klinik vakalı kişilerdir.Bunlarla geçirilecek zaman peygamberin şu uyarısını gerektirir" Bilginin âfeti unutmaktır. Ehil olmayana bilgi öğretmek ise bilgiyi yitirmektir."

Buradakilerin çoğunluğunun bilgi almayı dahi hakketmediklerini düğşünüyorum.Ya ben bu tartışmada yenik çıksam diye bir endişe doğduğundanm kimse sözlerinin yanlış olabileceğini hesaba katmıyor.Oysa fikrimiz gerçeğin önünde olmamalıdır.Bunu her ideoloji ve inanç sahibi için de söylüyorum.Ben ya inancımdakiler doğru değilse diye burada şüphelere girerek tartıştım.Bu fikir ve düşüncemi yitirmeme değil,daha iyi öğrenmeye sebep oldu.Ama buradakilerin böyle bir derdi yok.

Diğer yandan forum ortamının aşırı seviyesizliği zaten islamdaki munazara adabı içerisinde tartışacak ortamı bırakmıyor.O kadar galiz küfürler var ki insan ister istemez refleks halinde cevap veriyor.Oysa müslüman böyle olmammalı.Cahiller sataşsa bile o sataşmamalıdır.Onların cahil olduklarını düşünerek Allaha doğru yolu bulmaları için dua etmelidir.

Müslümanların bu gibi yerlerde alabileceğide verebileceği de hiçbir şey yoktur.Ebu Hanife oğlu Hammad'ı, kelami tartışmalara katılmaktan men eder. Oğul Hammad'ın itirazı vardır. "Ama babacığım" der, "Siz de bizim yaşımızdayken, bizden daha fazla kelami tartışma yapmıyor muydunuz?" Büyük İmam'ın cevabı çok öğreticidir: Biz, kelami münazaralarda, muhatabımızın haksız çıkmasına sevinmez, aksine bundan ıstırap ve suçluluk duyardık. Siz ise muhatabınızı haksız çıkarmak için elinizden geleni yapıyor, bunu becerdiğinizde de seviniyorsunuz.

Bu açıdan karşıdaki muhatabını alt etme derdinde olup da bu platformlarda yazanların elde edecekleri yarar olmayacak,zarar olacaktır.Hele din gibi bir ciddi konu olunca.Buradaki sorgulamalar hakkaniyete göre değildir.Kurnazlıkla bazı bilgiler verilir ve islamı iyi bilmeyen bir insanın kafasında soru işareti bırakılır ve alternatif de sunulmaz.Bundan olsa gerek birkaç müslüman üye burada kaybedildi.

İslamı daha iyi öğrenmek istiyorsanız islamın daha efendice tartışıldığı platformlar da var.Oralarda çok daha iyi öğrenirsiniz.Bu forumu ibret için izliyorum sadece..Ama gülerek değil kahrolarak..Eleştirilerini okumak benim için yeterli,cevabı gerekmiyor bunlara...

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bu açıdan karşıdaki muhatabını alt etme derdinde olup da bu platformlarda yazanların elde edecekleri yarar olmayacak,zarar olacaktır.Hele din gibi bir ciddi konu olunca.Buradaki sorgulamalar hakkaniyete göre değildir.Kurnazlıkla bazı bilgiler verilir ve islamı iyi bilmeyen bir insanın kafasında soru işareti bırakılır ve alternatif de sunulmaz.Bundan olsa gerek birkaç müslüman üye burada kaybedildi.

Hangi islamiyeti özedönüş?

Siz, islamiyet diye birilerini kandırıp, cicili bicili bir şeyleri gösteirp kandırıyorsunuz sadece.. Biz, bu gerçekleri gösteirnce das amanda islamiyet bu değil de, şu da.. Geçin bunları.. Neymiş efenim, bütünlüğüymüş, yok. özüymüş.. yok öyle bir şeyler.. Varsa ,buyrun, gösterin hadi..

Link to post
Sitelerde Paylaş
İslamı daha iyi öğrenmek istiyorsanız islamın daha efendice tartışıldığı platformlar da var.

Birçok söyleminiz katılıyorum.Adminlerin islamı karalamak için açtığı bir forum olduğuna hele en içtenilikle katıldığım nokta.

Ben sizin yüce niyetinizi anlayabiliyorum .Fakat burada atılan iftrialara cevapsız kalmak bir çok kişi için kabullenmek olaral algılanıyor.

Müslümanlar gelir müslümanlar gider diyorlar .İnsanları püskürtüp çürüttülerini savunuyorlar.

Bunları da göz ardı etmemenizi öneririm.

Gerçek asla sonsuza kadar örtülemez.

Elbette ateistler geliyor ateistler gidiyor.Onların ateist kaldığından ben pek o kadar emin değilim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ozedonus saygılı birisi. Seviyeli tartışıyor. Güzel şeyler yazmış. İnsancıl ve barışçıl birisi. Karşılıklı anlayış ve saygı arayışı içinde. Onun bu düşüncesine katılıyorum. Ne var ki ben onun gibi değilim buradaki yazışmalarımda. Hemde düşüncelerine katılmama rağmen. Allahım ben ne cadıyım. Ne felaket tartışıyorum. Ozedonus hakaret ve kötü söz gördüğü yerden uzaklaşıyor. Bense üzerine üzerine gidiyorum. Kendimden utansam mı acaba? Yok ama ya herkes aynı olamaz ki. Ben birilerinin ağzının payını vermezsem duramam ki.:)

Dini tartışmalar bıkkınlık versin vermesin bence vazgeçilemez. Çünkü bu iş basit bir iş değil. Ne inanır ne ateist bundan vazgeçemiyor nihayetinde. İşin ucunda nede olsa ciddi bir vaat var. Ya güzel ya çok acı.

Birde mana anlaşılması en zor olandır. Manayı anlayanlar bile boyut boyut anlar. Bu sebeple o kadar zengin bir dünyadır ki hadi tartışmada göreyim bakayım. İşin içine bilimde girince tartışmalar alabildiğine hararetleniyor.

tarihinde baglanti tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Gerçi başlık 1.5 ay önce açılmış. Sanırım adminler tarafından "Allaha ve peygambere edilen küfürlere müdahale edilemeyeceğinin kararı"nın verildiği günlerde yazılmış bir başlık.Ve o kadar da bunalımda iken yazmış olduğum bir yazıya benziyor.Ama hala da aynı düşüncedeyim.İslama küfürler serbest olduğu sürece (istediğim halde) sık yazmam mümkün değil.Psikolojim artık gerilimli mesajları kaldıramadığı gibi gerilimli mesajların,karşılıklı suçlamaların olduğu alanlarda boş boş kavgaya tutuşmanın bir faydası olacağını sanmıyorum.Ama siz bu mesajları kaldırabiliyorsanız buyrun devam edin.

Sn ezberbozan,buradaki ateistlerin bilgilenme gibi bir derdi yok ki onları bilgilendirmekten mahrum bırakalım.Bakınız eğer amaç bilgi alışverişi olsa dediğiniz gibidir.O ZAMAN BİLGİDEN MAHRUM BIRAKMAK BİR SORUMLULUK GEREKTİRİR.Ama burada sadece alaya almak,aşağılamak,küfür etmek,çarpıtmak var.İnanın bunlar hangi başlığı açıyorlarsa müslüman kesimden ne cevap geleceğini artık biliyorlar.Hem zaten amaçları islamı öğrenmek ise akademik düzeyde çok islami site var.Oralara üye olur,kendilerini ateist olarak da tanıtmadan sorularını sorar.Ama amaç bu değil.Amaç islamı horlamak,gözden düşürmek..

Amanın ne olur hakaret etmeyin demiyorum sn anibal,yine beni yanlış anlıyor gibi yapmayın.Burada müslümanca yaşayan birkaç samimi insana kendimce fikirsel nasihatlerde bulunmaya çalışıyorum.Bunu da kaldıramıyorsanız konuyu kilitlesiniz.Ama konu ile alakasız mesajları yazmayın.

Sn bağlantı,sizdeki heves bende de vardı.Ancak köprüler altından o kadar su geçti ki benim için.İnsanlara,insanlığa bakış açım o kadar pozitif yönde değişti ki bu platformlarda.Bugün bu tespitlerim bu forumlarda 4 yılın ve 6.000 civarında mesajın tecrübesidir.Sn ezberbozan kardeşimin isteği üzerine bu kadarını da yazmak zorunda kaldım.Yoksa reklam falan peşinde değilim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gerçi başlık 1.5 ay önce açılmış. Sanırım adminler tarafından "Allaha ve peygambere edilen küfürlere müdahale edilemeyeceğinin kararı"nın verildiği günlerde yazılmış bir başlık.Ve o kadar da bunalımda iken yazmış olduğum bir yazıya benziyor.Ama hala da aynı düşüncedeyim.İslama küfürler serbest olduğu sürece (istediğim halde) sık yazmam mümkün değil.Psikolojim artık gerilimli mesajları kaldıramadığı gibi gerilimli mesajların,karşılıklı suçlamaların olduğu alanlarda boş boş kavgaya tutuşmanın bir faydası olacağını sanmıyorum.Ama siz bu mesajları kaldırabiliyorsanız buyrun devam edin.

Sn ezberbozan,buradaki ateistlerin bilgilenme gibi bir derdi yok ki onları bilgilendirmekten mahrum bırakalım.Bakınız eğer amaç bilgi alışverişi olsa dediğiniz gibidir.O ZAMAN BİLGİDEN MAHRUM BIRAKMAK BİR SORUMLULUK GEREKTİRİR.Ama burada sadece alaya almak,aşağılamak,küfür etmek,çarpıtmak var.İnanın bunlar hangi başlığı açıyorlarsa müslüman kesimden ne cevap geleceğini artık biliyorlar.Hem zaten amaçları islamı öğrenmek ise akademik düzeyde çok islami site var.Oralara üye olur,kendilerini ateist olarak da tanıtmadan sorularını sorar.Ama amaç bu değil.Amaç islamı horlamak,gözden düşürmek..

Amanın ne olur hakaret etmeyin demiyorum sn anibal,yine beni yanlış anlıyor gibi yapmayın.Burada müslümanca yaşayan birkaç samimi insana kendimce fikirsel nasihatlerde bulunmaya çalışıyorum.Bunu da kaldıramıyorsanız konuyu kilitlesiniz.Ama konu ile alakasız mesajları yazmayın.

Sn bağlantı,sizdeki heves bende de vardı.Ancak köprüler altından o kadar su geçti ki benim için.İnsanlara,insanlığa bakış açım o kadar pozitif yönde değişti ki bu platformlarda.Bugün bu tespitlerim bu forumlarda 4 yılın ve 6.000 civarında mesajın tecrübesidir.Sn ezberbozan kardeşimin isteği üzerine bu kadarını da yazmak zorunda kaldım.Yoksa reklam falan peşinde değilim.

Dört yıl mı? Hocam sizi naptınız? Ben 1 yıl ile çırak sayılırım tabii. 3 yıl sonra ben hala buralarda..... Ohoooo asla bilemem böyle bir durumu.

Burada amacın din hakkında bilgilenmek değil onu horlamak ve gözden düşürmek olduğunu bende anlamış bulunuyorum. Hemen her konudaki kör inadı elbette artık anlıyorum. Ama bunu karşıdan bilmek başka tartışarak bilmek başka. Tartışırken çok şey öğreniyorum. Bazen kızgınlıkla kendimi bir kaptırıyorum neler okumuş ve neler öğrenmiş buluyorum kendimi. Normalde bu kadar hırsla öğrenir miydim acaba? Yada normalde kafamı bu kadar zorlayarak çalıştırır mıydım acaba? Tabii siz bana göre çok bilgili ve tecrübelisiniz. Şu anki tutumunuzun farklı olması çok normal.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...