Jump to content

Doğaya zarar vermeden elektirik üretimi


Recommended Posts

Zararı hiç olmayan olarak tabir etmek yerine nükleer enerjide tabir edilmesi gereken üretimin maksimizasyonudur.

En az zarar ile en çok enerjiyi üretmek.

ozamanan kalkıp diyecekler ki ihtiyacımız olan enerjiye ulaşmamız için doğaya zarar da vermeliyiz.

alternatif enerjiler alteratif olarak kalacaktır. nedeni ise enerji baronlarının (buna nükleer de dahil ) idareyi ele almasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
ozamanan kalkıp diyecekler ki ihtiyacımız olan enerjiye ulaşmamız için doğaya zarar da vermeliyiz.

alternatif enerjiler alteratif olarak kalacaktır. nedeni ise enerji baronlarının (buna nükleer de dahil ) idareyi ele almasıdır.

Sen primitivist olsana dostum niye zorluyorsun, avcı-toplayıcı takılırsınız, dünyamız da öylece 1 milyon kişiyi falan besler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
bunun ilkelcilikle alakası yok .

Bilinçli ya da bilinçsiz, var. Bak Deicide ne yazmış sana:

Ama hayatta her yeniliğe alerji gösteren bu çevrecilerin sözü dinlenecek olsaydı, yontma taş devrinden cilalı taş devrine bile geçilemezdi. Bugün bile utanmadan ekolojik tarım, organik ürün palavralarıyla düpediz taş devri tarımını savunuyorlar.. Bunlar ciddiye alınacak kişiler mi? Zerre kadar değil.

Ortada bir enerji ihtiyacı var; maliyet, temizlik, verimlilik vb. konular göze alındığında en uygun seçenek de nükleer. Buna karşı çıkmak ne oluyor sence?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaw arkadaşlar bu sorunun cevabını vermek için üstün yeteneklere sahip olmak gerekmez.

Sorun ortada. Hem elektrik enejisini bol ve ucuza mal etmek, hem de doğayı zedelememek..

Hidroelektrik santrallar bunun yarısını başarıyor. Elektrik enerjisini bol üretiyor ve ucuza mal ediyor.

Ama daha açılmadan doğanın içine ediyor. Ve daha uzun yıllar doğayı tahrip etmeye devam ediyor.

Nükleer santrallar elektriği ucuza mal ediyor ve bolca üretiyor. Ve doğayı tahrip etmiyor.

Hiç bir zararlı etkisi yok. Ama hiç yok. Ve bazı yararlı etkileri var.

Tek sorunu potansiyel olarak son derece tehlikeli olması..

Yine de bu tehlike göze alınması gereken bir risk. Ve önlenebilir.

Şimdiye kadarki nükleer santral kazalarına bakarsak onların hepsinde insan hatası olduğunu görürüz.

İnsan hatasını minumuma indirirsek, kaza olmaz. Santrallar çok sağlam binalar.

Ve tehlike yalnız potansiyel.

Hidroelektrik santrallada ise zarar hemen başlıyor ve yüzlerce yıl devam ediyor.

Diğer enerji türleri ile bol enerji elde edilmiyor.

Küçük çiftliklerin ve evlerin elektriğinin bir kısmı onlarla sağlanabilir ve onların yardımı olabilir.

Ama tek başına onlara güvenemeyiz.

Nükleer santrallar kesin olarak enerji sorununu giderecek tek umutturlar.

Bu konuda hariçten gazel okuyan çok insan var.. Hiç birini dikkate almamalıyız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
maliyet, temizlik, verimlilik vb. konular göze alındığında

Bunların hepsi tartışılabilinir. sadece şu anda nükleer sunuluyor. daha temiz daha uygun daha sınırsız enerjiler mevcut. Deicidenin dediği baronların işine geldiğince herşey.

Konumuz zati doğaya zarar vermeden elektrik üretimi Ben bunun mümkün olduğunu , sunulan nükleerin de bu sınıfta olamayacağını söylüyorum.

yok ama kapital kafa , doğayı mı sallar . o bencildir astur gibi .

Link to post
Sitelerde Paylaş
Tek sorunu potansiyel olarak son derece tehlikeli olması..

Yine de bu tehlike göze alınması gereken bir risk. Ve önlenebilir.

Şimdiye kadarki nükleer santral kazalarına bakarsak onların hepsinde insan hatası olduğunu görürüz.

İnsan hatasını minumuma indirirsek, kaza olmaz. Santrallar çok sağlam binalar.

Ve tehlike yalnız potansiyel.

hacı ,

En büyük potansiyelin olabilecek kaza olduğu söylenyor. Zati öle bir tehlike mevcut. Bu tahmini olduğundan pek kaale almıyorum

Nukte.com dan

"Son gerçek ise daha da çarpıcıdır. Nükleer santraller yapılırken ileride çıkacak yakıt çubuklarını muhafaza edebilecek bir havuz mutlaka yapılır. Son yıllarda bu havuzların kapasitesi 50 yıllık atık yakıtları barındırabilecek kapasitede yapılmaya başlanmıştır. Kısaca ömrü biten santral ile birlikte bu havuz ve içindeki yakıt, sadece basit bir güvenlik koruması ile yıllarca yerinde muhafaza edilebilir. Zamanı ve ihtiyacı halinde atık yakıtlar, ?yeniden değerlendirme tesisine? aktarılır. Böylece ortada tartışılacak konunun kalmadığı işin gerçek boyutudur. İşte şimdi ?nükleer santrallerdeki? atık sorunundan bahsetmenin ciddiliği konusunu, sizlerin takdirine bırakıyoruz."

bu olayı açıklıyor gayet.Bu atıklar gerçekten ileriye dönük bir sorun .yani bu atıklar ordan oraya taşınıp durcak.

tarihinde Ghayange tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ghayange okuduğunun ne anlama geldiğini anlamıyorsun sanırım. :lol:

Madde madde açıklayayım.

1. Nükleer santrallerde risk faktörü:

Nükleer santraller nükleer bombalar gibi patlamaz. Reaktör fazla ısınırsa su buharı basıncı yüzünden bir basınç patlaması yaşanır. Çernobildeki olay budur. Yeni nesil nükleer santrallerde reaktör korunaklı özel bir bölgede bulunur. Patlama ve sızıntı ihtimali ortadan kalkar. Çernobildekine benzer durumlar Hindistan ve İngiltere'de yakın zamanda yaşanmış ve sıfır denecek zararla atlatılmıştır.

2. Nükleer santrallerde atık meselesi:

Nükleer santrallerin atıkları "hiç bir koruyucu tedbir alınmadığında" bile çok büyük kirlilikler yaratmaz. Nükleer bombaların ve çernobildeki sızıntının yarattığı kirliliğin esas nedeni havaya bol miktarda radyoaktif partikülün saçılması ve rüzgar, yağmur gibi etkenlerle çok geniş arazilere serpinti halinde yayılmasıdır.

Fakat nükleer santrallerin yakıtlarındaki artıklar rüzgarla oradan oraya taşınabilecek nitelikte değildir. Sadece birinci aşamadaki su risk teşkil eder, onlar da variller halinde depolanır zaten.

3. Atıkların saklanması:

Atıklar genelde kurşun levhalar içerisinde saklanır. Kurşun levhalar radyoaktif ışınların sızmaması için gayet kullanışlıdır. Atık madde miktarına bağlı olarak klasik dalga teorisinden bildiğimiz rezonans etkisi doğabilir ve gömdüğümüz atıkların ortaya çıkardığı ısı ile kurşun levhalarda erimeye bağlı aşınma ve çatlamalar olabilir. Ama bunlar zaten hesaplanabilir değerlerdir. Atık madde miktarına göre 8 ila 50 cm kalınlıklarında levhalarla korunaklı atık havuzları inşa edilir.

Atık madde miktarı santral başına yılda ortalama 30 ton kadardır. Her ne kadar atık maddeler artık pek çok alanda geri dönüştürülüp kullanılıyor da olsa biz 30 ton artık maddenin tamamının saklanması gerektiğini varsayalım:

Uranyum özkütlesi yaklaşık olarak: 19 g/cm^3= 19.000.000g/m^3= 19ton/metreküp

Yani bir yıllık atık uranyumu gömmek için iyimser bir tahminle 2 metreküp hacimli bir kurşun sandığı yeterli. Kaynatmakta kullandığımız su ise uranyum çubukları kadar ışınım yapmaz ve devri daim olarak kullanılır. Onların da saklanması çok büyük problem yaratmaz.

Kabaca bir hesapla 1 yıllık üretimin bedeli olarak, iyimser verilerle doğadan 50 metreküplük bir bölge çaldığımızı düşünürsek bırakın hidroelektrik santrallerini, rüzgar türbinlerinin ettiğinden bile daha az alan işgal etmiş oluruz.

Ama gelin görün ki bunlar çok abartılı rakamlar. 30 tonluk artıklar artık geri dönüşüm için çok güzel bir hammadde kaynağı haline geliyor. Yavru izotoplar ayrıştırılarak sağlık sektöründe kullanılabiliyor, Uydu pilleri haline getirilebiliyor. Dün akşam inspeakte konuşurken DeHRi'nin söylediği gibi yakın gelecekteki çok çok temiz ve verimli bir enerji üretim biçimi olan soğuk füzyon için yatırım olarak depolanabiliyor.

-----------------------------------------------

Ghayange'ın piyasa terörü konusundaki şüphelerine hak veriyorum ama bunlar teknolojinin, endüstriyalizmin ya da insanlığın suçu değil. Kapitalist sistemin beraberinde getirdiği sorunlardır. Petrol devi şirketleri beslemek adına, insanlara "hürriyet" olarak lanse edilen bireysel taşımacılın toplu taşımacılığa tercih edilmesi, demiryolu fakiri ülkelerde otomotiv şirketlerinin çatır çatır satış yapması, çevreye gerçekten de inanılmaz zararlar veriyor. Bunun çözüm yolu gelişime sırt çevirmek değildir. Gelişimi insanlığın ortak menfaatleri adına doğru yöne kanalize edebilmektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3. Atıkların saklanması:

Atıklar genelde kurşun levhalar içerisinde saklanır. Kurşun levhalar radyoaktif ışınların sızmaması için gayet kullanışlıdır. Atık madde miktarına bağlı olarak klasik dalga teorisinden bildiğimiz rezonans etkisi doğabilir ve gömdüğümüz atıkların ortaya çıkardığı ısı ile kurşun levhalarda erimeye bağlı aşınma ve çatlamalar olabilir. Ama bunlar zaten hesaplanabilir değerlerdir. Atık madde miktarına göre 8 ila 50 cm kalınlıklarında levhalarla korunaklı atık havuzları inşa edilir.

Atık madde miktarı santral başına yılda ortalama 30 ton kadardır. Her ne kadar atık maddeler artık pek çok alanda geri dönüştürülüp kullanılıyor da olsa biz 30 ton artık maddenin tamamının saklanması gerektiğini varsayalım:

Uranyum özkütlesi yaklaşık olarak: 19 g/cm^3= 19.000.000g/m^3= 19ton/metreküp

Yani bir yıllık atık uranyumu gömmek için iyimser bir tahminle 2 metreküp hacimli bir kurşun sandığı yeterli. Kaynatmakta kullandığımız su ise uranyum çubukları kadar ışınım yapmaz ve devri daim olarak kullanılır. Onların da saklanması çok büyük problem yaratmaz.

Boşa konuşuyoruz. nükleer atıklar zararsızmış .

zati yer olarak da çok az yer kaplıyormuş. risk faktörü de sıfır. Artık evlere kadar küçük çaplı nükleer santraller kurma zamanı gelmiş.

sen okuduğunu anlamıyorsun sanırım. ezbere bırbr ediyorsun. Yok onları depolayallım sonradan da yarar işimize vari. olmadı , çok birikirse ay a uydu ile yollarız bu atıkları en kötüsü değil mi !

bunun yanında o atıkların saklanmasının sebebi de gelecekteki soğuk fizyonlar olsa gerek. yoksa zati temiz . daha temizi de yolda vatana millete hayırlı olsun .

tarihinde Ghayange tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ezbere bır bır konuşanın kim olduğu anlaşılmıştır sanırım. Bu işin mektebini okuyan adamlardan sağlıklı bilgiler alacağına zırcahil halinle kulaktan dolma lafları pazarlayan ezik bir fikir işportacısısın. Senin kafayla bi adım ileri gitmez insanlık...

Link to post
Sitelerde Paylaş
nükleer artıklar tamamen yok ediliyor mu diyor ? sadece yan sanayii oluşturuyorlar bunlarla

Yoketmekten kastınız, nükleer etkinliğini yoketmek veya makul seviyelere çekmek ise, yan sanayii olmuş, üst sanayii olmuş, ne değiştirir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Dediğin gibi petrol lobisi var da nükleer lobisi yok mu ?

Belki vardır ama ben hiç görmedim. Petrol şirketleri nükleer enerji şirketleri ile karşılaştırılamayacak kadar büyük.. Belki ileride nükleer enerji şirketleri de güçlenirse kendi lobilerini kurarlar.. Ama konu bu değil; konu, Fransa'da onlarca aktif nükleer santral varken, gelip Türkiye'ye eylem yapan Fransız Greenpeace sözümona militanları..

Bu arada bu ikisi birbirinin alternatifi değildir ! . Bunu böyle göstermeye nasıl çalışırsın buna da anlam veremiyorum.iyi bari arabara nükleer enerji ile çalışsın , tarım da nükleer e geçsin oldu olacak .

Kim söyledi arabalara nükleer reaktör konacağını? Ama pekala da elektrikle çalışan arabalar nükleer reaktörlerin ürettiği elektrik ile şarj edilebilir. Bunu da mı düşünemiyorsunuz?

hiç bir zaman anlaşılamayan şey şu : Doğadan ne çalınıp işlenirse bu ona zarar veriyor. ısrarla durmak yok tüketmeye , dünyayı güneşe çevirmeye devam !

Ucuz sloganlar bunlar.. Ne demek doğadan ne çalınıp işlenirse?! Olur o zaman, madenleri de çıkartmayalım, kalsınlar oldukları yerde.. Nemize gerek?!

...

...

herşey bize zorunlulukmuş gibi sunuluyor. Ama bir çok alternatif sunulduğunda denilen şey , siz kaptan mağara adamısınız oluyor. Bıraksınlar da doğada yaşayabilelim , kaptan mağara adamı olabilelim .

Ne alternatif sunulmuş, hangi alternatif? Güneş ve rüzgar mı diyorsun? Onlar alternatif mi? Belki yardımcı üretim yöntemleri olabilir ama asla bunlar ana enerji üretim yöntemi olamaz.. Bir kere güneş enerjisi çığlıklarını atanlar bir insanın ortalama elektrik tüketimin ne olduğunu, dünya yüzeyinin metrekaresine ne kadar güneş ışığı düştüğünü, bunun ne kadarının enerjiye çevrileceğini, depolanırken, tekrar elektriğe çevrilirken ne kadarının kaybedileceğini biliyorlar mı? Yarın karar aldık, İstanbul'da güneş enerjisi üretimine geçiyoruz, petrolü, doğalgazı, kömürü yasaklıyoruz.. Ne kadar bir alana kuracağız santralimizi? O kadar alanda ot bile bitmeyecek, omurgalı hayvanlar bir yana, böcek bile olmayacak hiç düşündünüz mü?

Güneş enerjisi duayla mı üretiliyor sanıyorsunuz? Hani doğadan bir şey çalmayacaktınız? Panellerde ne kullanılıyor, bunlar nasıl çıkarılıyor, bunların çıkarılmasında ne kadar enerji harcanıyor haberiniz var mı? Zehirli maddeler kullanıldığını biliyor musunuz? Kadmiyum gibi, Galyum gibi, Selenyum Arsenid gibi.. Kadmiyum çıkarmanın yolunun zaten kömür çıkarıp yakarak külünü işlemek olduğunu hiç duydunuz mu? Bir de şunu sorun isterseniz güneş enerjisi diyenlere: fotovoltaik hücreleri üreten fabrikalar kendileri güneş enerjisi kullanıyorlar mıymış, bu hicrelerin hammaddelerinin üretiminde, yani maden çıkarılmasında güneş enerjisi kullanılıyor muymuş? Güneş enerjisiyle bütün bu koca çark döner miymiş?

Peki enerjiye en çok gereksinim duyduğumuz zamanların güneşin battığı geceler veya daha az ısıttığı kış ayları olduğunu hiç düşündünüz mü? Kalıcı ve sürekli enerji sağlamak için enerjinin depolanması gerektiğini farkediyor musunuz? Peki bu depolama işleminde kullanılan nikel kadmiyum, lityum gibi maddelerin tehlikelerinden haberiniz var mı? Ya bunların üretim sürecinden?

Güneş enerjisini zaten binyıllardır tarım yaparak kullanıyoruz. En verimli kullanmı da bu. Şimdi size uyup dağları taşları dümdüz edip binlerce dönüm alanları güneş tarlası mı yapacağız? Bu mu doğal?

nükleer artıklar tamamen yok ediliyor mu diyor ? sadece yan sanayii oluşturuyorlar bunlarla

Yeniden işleme teknolojisi atıkların %95'ini ortadan kaldırıyor.. Araştırmadan, bilip bilmeden, sorup öğrenmeden kara çalmaya ne hakkınız var?

http://en.wikipedia.org/wiki/Nuclear_reprocessing

Bir de anlamadığınız bir şey var.. Uranyumu topraktan çıkarsan da çıkarmasan da zaten nükleer reaksiyonlar olur. Topraktan çıkarıp kullandığında ne kadar enerji üretilecekse, toprakta kaldığında da aynen o kadar enerji üretilir. Yine aynı şekilde kimisi radyoaktif kimisi değil, çeşitli izotoplara dönüşür. Doğal radyasyon da zaten bundan oluşur. Dünya'nın iç ısısının nedeni de budur. Yani biz toprakta kendi halinde durduğunda hiçbir etkisi zararı olmayan bir şeyi çıkarıp tehlikeli bir hale getirmiyoruz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

rüzgar enerjisi temizdir tabi uygun alanlara yerleştirilmeli.Basitçede bir sistemi vardır bir adet gerekli kanat genişliğine sahip pervane ve generator işinizi görür.

Güneş enerjiside sürekli güneş alan bölgelerde epey verimlidir.

jeotermal enerji.

Dalga enerjisi.(son günlerde epey ünlendi)

Hidro elektrik(gerçi barajlar epey sorun çıkartıyor)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sahara cölüne yerlestililecek Konya'nin yüzölcümü büyüklügünde olan bir solar-termal enerji parki bütün dünyanin elektrik ihtiyacini karsilamaya yetecektir. Enerjinin transferinde kullanilacak yüksek gerilim-dogruakim hatlarinda hesaplanan kayip %15'tir. Avrupa yüksek enerji kurulu konuyla ilgili pilot projeleri zaten baslatmistir.

Nükleer enerji günümüzde var olan Control-Teknigi ile öyle zararsiz hale gelmistir ki, nükleer reaktörleri güvertesinde tasiyan denizaltilari'nin seri üretimi yapilmaktadir. (Her eve nükleer reaktör geyigine cevap niteliginde olsun diye söyledim.)

Nükleer atiklari kursun levhalardan imal edilmis havuzlarda saklamak ise akil kari degildir cünkü kursun radioaktif maddeyle tepkimeye girip, zehirli atiklar salgilamaya baslar. Günümüz elektroniginden de kursunun cikartilmasinin sebebi budur. Ancak bu atiklar geridönüsüme tabi tutulabilinilir ve atiklar ile bir yan sanayi olusturulabilinilir.

Gelecegin enerji kaynagi ise kayitsiz sartsiz Füzyondur. Ancak soguk füzyon rüyasi perpeteomobil rüyasindan daha da cilgincadir. Günümüzde yapilan deneylerde ortalama 3 milyon kelvinde tepkime yaptirilir. Tokamak en bilindik yöntem olmasina ragmen lazer yardimiyla da yapilir. Su anda tek sorun, tepkime icin gerekli olan plazmayi elektromanyetik borular icinde tutmaktir. Bu borularin kararsizliginin yani sira bu borularin üretimi icin gerekli enerjinin, üretilen enerjiden cok daha fazla olmasidir.

Gelgit olayinda denizin kuzey-dogu denizleri arasinda gidip gelmesinde meydana gelen enerjiyi kullanan turbinler zaten 3 senedir gayet verimli calismaktadir.

Rüzgar enerjisinin kullanimi ise günümüzde tamamen yanlistir. Rüzgarin gücü, hizinin karesiyle dogru orantilidir ve bizim kullandigimizdan cok daha fazla enerjiye sahiptir. Ancak Rüzgar degirmenleri 60 Hz'e sabitlenmis olup, jeneratörden elde edilen enerji ise direkman ag'a verilir. Rüzgar enerjisini daha verimli kullanmanin tek yolu dogru akim jeneratörleri kullanip, elde edilen enerji ile suyun bilesenlerine ayristirilmasi ve elde edilen hidrojenle methan elde edilmeli ya da fuel-celler'in gerekli hidrojen ihtiyaci karsilanmalidir. Ama degirmenlerin dogaya hic zarari olmadigi anlami cikmasin burdan, onlarin da elbette ki belirli zararlari vardir.

Ama en aptalca enerji elde etme yöntemi kesinlikle termik santrallerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...