Jump to content

19 Şubat 1972-Ulaş Bardakçı


Recommended Posts

  • İleti 99
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Devrimciler emperyalizme ve onun yarattığı faşist, sömürü,zorbalık düzenine karşı halkın kendi iktidarını , her türlü sömürünün ve eşitsizliğin ortadan kaltığı bir düzeni yani sosyalizmi savunmuşlardır.Bu ülkemizde yaşayan farklı ırkdan inançtan dilden kültürden insanların ortak ve meşru bir hakkıdır.Fakat ülkemizde emperyalizme bağımlı faşist ve zorba düzenden çıkarları olan sermaye ve onun kolluk gücü ordu(devletin güvenlik güçleri) ve sivil faşistler devrimcileri ve halkı karşısına almıştır.Onların savunduğu düzen sermayenin sömürü düzenidir.Ülkemizin o zaman ki koşulları gereği silahlı mücadele bir zorunluluktu.Ama ilk kurşunu sıkan devlet olmuştur ne için sömürü düzeninin devamı için .Devlet ve kolluk güçleri bu savaşta sermayenin ve emperyalizmin tarafındadır.devrimciler hiç bir zaman masum insanları öldürmemişlerdir.(faşistler ve islamcilar hiç bir zaman masum olmamışlardır. onlar amerikanın uşaklarıdır.)Onlar zalimleri hedef almıştır.Bir islamcı veya faşist bir komünisti öldürdüğünde niçin haksızdırda tersi olduğunda komüsitler haklı oluyor.Çünkü faşist ve islami düzende toplumun ortak çıkarları ,demokrasi , insan hakları , eşitlik gibi evrensel insan anlayışı yoktur.onların düzeninde kendi gibi olmayanların yaşama hakkı yoktur.Oysa komünizimde ırk renk dil inanç ayrımı yoktur.Herkesin yaşama hakkına saygı duyulur.tabi başkalarının yaşam hakkına saygı duydukları sürece bunun gereği faşist , ırkçı dini siyasallaştıran hareketler hariç.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki o polisleri bu halk kahramanı arkadaşların üzerine yollayan devlet anladık.. Peki halk onlardan böyle bir talepte bulunuyor mu?.. Hayır.. Ulaş Efendi git benim hakkım için savaş diyor mu?.. Hayır.. Bilakis bizim Türk milleti komünizme çok karşıdır.. O halde nasıl oluyorda halkın temsilcileri oluyorlar onu anlamıyorum.. Diyelim halkın belli bir kesiminin temsilcileri o güvenlik güçlerine ateş açtıklarında bir güvenlik görevlisi ölseydi bunun hesabını kim verecekti?.. Ulaş efendiyi öldükten yıllar sonra bile hatırlıyorlar peki ölen güvenlik memurunu kim hatırlayacaktı?.. Bu mu halk yandaşlığı?.. Ulaş ölünce vah vah vah garip bir polis memuru ölünce ölürse ölsün banane.. Hiç insancıl bir yaklaşım değil ben bu yaklaşıma karşıyım Ulaş'ın düşüncelerin değil...

Link to post
Sitelerde Paylaş

SİZLER ÖZGÜRLÜĞÜN EN DOYUMSUZ TOHUMLARI GİBİ DÜŞTÜNÜZ TOPRAĞA BİRE BİN VERDİ BAŞAKLARINIZ KALDIRIN KALKTIĞINIZ YERDEN BAŞLARINIZI BAKIN YOLUNUZDAN YÜRÜYOR YOLDAŞLARINIZ

Anadolu Çıplak Yalınayak Karnı aç İstediği Bir lokma ekmek Bilmez tatlı yemez Girer patronun cebine emek Bir yanda kadehler yanyana şampanyalar patlar Yalınayak çocuklar Karnını doyurmak gerek suçları fakir olmak ağlamak istiyorum ağlamak

Link to post
Sitelerde Paylaş

ölüme sayılan günler.. özgürlüğe sayılsın diye düştü yola mahir.. bastı tetiğe..

bu gençleri sevmeyebilirsiniz.. yaptıklarını desteklemeyebilirsiniz.. ama saygı duymalısınız..

tarihinde Fidel tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Peki o polisleri bu halk kahramanı arkadaşların üzerine yollayan devlet anladık.. Peki halk onlardan böyle bir talepte bulunuyor mu?.. Hayır.. Ulaş Efendi git benim hakkım için savaş diyor mu?.. Hayır.. Bilakis bizim Türk milleti komünizme çok karşıdır.. O halde nasıl oluyorda halkın temsilcileri oluyorlar onu anlamıyorum.. Diyelim halkın belli bir kesiminin temsilcileri o güvenlik güçlerine ateş açtıklarında bir güvenlik görevlisi ölseydi bunun hesabını kim verecekti?.. Ulaş efendiyi öldükten yıllar sonra bile hatırlıyorlar peki ölen güvenlik memurunu kim hatırlayacaktı?.. Bu mu halk yandaşlığı?.. Ulaş ölünce vah vah vah garip bir polis memuru ölünce ölürse ölsün banane.. Hiç insancıl bir yaklaşım değil ben bu yaklaşıma karşıyım Ulaş'ın düşüncelerin değil...

sevgili cemil,

polis keşke bize söylendiği gibi, sadece kamu düzenini koruma görevini taşıyor olsa,

kaldı ki bu ülkede ne bir polisin ne de herhani başka bir vatanaşın öldürülmesini

aklı başında kimse istemez. ancak, polisin görevleri arasında en önemli olan, sistemi korumaktır

ve sistem vatandaşına zarar veriyorsa oluşan tepki polise olmasa da karşısında ilk bulduğu

polis olacaktır. örnekte olduğu gibi;

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haberdetay.php?hit=5319

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yavruma İsmini Verdiğim Aslan Yoldaşım

Esenyurt'un eski Belediye Başkanı Gürbüz Çapan Esenkent'te "Özgürük Parkı" yapacaklarını ve parka, Mustafa Kemal'den Mahir Çayan'a, Deniz Gezmiş'ten Ulaş Bardakçı'ya pek çok devrimcinin heykelini dikeceklerini söylemişti. Ne oldu o park, yapılabildi mi? Gürbüz Çapan Esenyurt'ta son seçimi kazanamadığına göre, sanırım yapılmadı. Yapılmış olsa bile, Çapan'dan belediyeyi teslim alanların, özgürlük parkına ve parktaki heykellere tahammül göstereceğini sanmıyorum. Bırakalım parkı, Çapan döneminde başlatılan sanatsal, kültürel faaliyetlerin bile durdurulduğunu yazdı gazeteler.

Oysa, nasıl da yakışırdı Ulaş Bardakçı o parka. İsmini taşıyan delikanlılar uğrak verirdi, ayda birkaç kez. Zamane alışkanlığı; kendini, hayatı sorgulama ihtiyacı duyuyor gençler. Doğayla, kendisiyle baş başa kalmak isteyenler için bulunmaz bir fırsat olurdu, Ulaş'ın karşındaki bankta geçirilecek birkaç saat. Hayatın anlamını çözemeyen, hayatına anlam katamayanlar, ismini taşıdıkları gencin kısa süren ömrüne bakıp iç rahatlatıcı sonuçlar çıkartabilirdi. O'na layık olmak gibi bir saplantıya takılıp kalmadan yapabilirlerdi hem de bunu. Özgürlük için yola düşen Ulaş, bir başkasını baskılanma altında bırakmazdı. Gıpta edilen, kendi hayatı olsa bile.

Delikanlılar, isimlerinin anlamını merak eden sevgililerinin ellerinden tutup getirirlerdi örneğin, Özgürlük Par-kı'na. Malum; sevgililer merak sarar böyle konulara. Çocukluk fotoğrafları, çocukluktan kalma anılar, isimlerini kimin koyduğu, diz dize sohbetlerde vesile olur birbirini daha yakından tanımaya.

Çocuğuna Ulaş ismini koyan anne ve babalar da gelir giderdi ara ara; işten güçten arta kalan zamanlarında. Kimisi Ulaş'ın arkadaşıydı, kimisinin gençlik hayallerini süslemişti Ulaş. Ulaş öldürülmüş, onların hayatı devam etmişti. Ulaş gibi olmayı düşledikleri zaman artık çok gerilerde kalmıştı. Kim bilir, belki de o yüzden koymuşlardı ismini çocuklarına; geçmişlerinden bir köprü olsun istiyorlardı şimdiki hayatlarına. Aralarında en delişmen Ulaş'tı, en gözükara. Pratik konulardaki zekası herkesi hayrete düşürürdü. 'Yaşı benzemesin ama varsın başı benzesin' diyenler vardı aralarında, hiçbir şeyi benzemesin diyenler de. Her ne düşünürlerse düşünsünler, biliyorlardı ki, Ulaş hoş görürdü, hepsini. Ulaş'ı sevmelerinin nedeni biraz da buydu.

Tüm yakışıklılığı ve güven veren yüz ifadesiyle parka hâkim bir yüksekliğe koysalardı heykelini. Gelen geçen sorsaydı 'kim bu delikanlı' diye. Gelen geçen okusaydı heykele iliştirilecek birkaç satır yazıyı, ne vardı sanki.

YANAN KOMMER'İN ARABASI

Devrimci Gençlerin anti emperyalizm ile yanıp tutuştukları yıllardı. ABD Büyükelçisi Robert Kommer, rektör Kemal Kurdaş tarafından OD-TÜ'ye davet edilmişti. Tarih 6 Ocak 1969'du. Büyükelçi makam arabasının forsu açık halde okula gelmiş, rektörlük binasının önüne öylece park etmişti. Büyükelçi pek forsluydu; gençler onun fiyakasını bozmaya kararlıydı. Bozdular da. Akın akın geldiler binanın önüne. Devrimci gençler hep bir ağızdan "Ho Ho Ho Şi Minh, İki Üç Daha fazla Vietnam" diye bağırıyordu. Grubun önünde kimler mi vardı? Ulaş Bardakçı, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Taylan Özgür ve daha niceleri. Daha niceleri gibi, Ulaş, Yusuf, Sinan ve Taylan sonraki yıllarda öldürülecekti. Kah bir dağ başında, kah darağacında.

Arabayı devirmek için el atanlar arasındaydı, 1947 yılında Hacıbektaş'ta doğan delikanlı. İsmi Ulaş'tı. Az bulunur bir isimdi o yıllarda. OD-TÜ'ye girdiğinde hem ismi, hem ya-kışıklığı hem de bitip tükenmez devrimci yönüyle dikkat çekmişti. Dev Genç'liydi. Gençlik içindeki tartışmalarda ağırlığını hissettiriyordu. Özellikle Milli Demokratik Devrim tartışmalarında Mahir Çayan'la birleşen yolları bir daha ayrılmamıştı. THKP-C'yi kurarken de yan yanaydılar, Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçarken de. Bir tek, cezaevinde Ulaş'ın sırtını yere getirmek için yapılan güreşler de Mahir karşı tarafı tutardı. Kimseler sırtını yere getiremezdi çünkü Ulaş'ın. Teke tek güreşleri bir kalemde geçelim, üç kişi bile baş edemezdi. Hayranı çoktu ama hiç sevgilisi olmamıştı Ulaş'ın. Hatta gazetelerde boy boy fotoğraflarının çıkmasından sonra hayranları epey çoğalmıştı. Gazete kupürlerini kesip saklayan genç kızların başının derde girdiği haberleri geliyordu, cezaevine. Böbürlenmesine böbürleniyordu ama bu, içine hüzün çökmesini engellemiyordu.

SIRRI ÖZTÜRK FAŞİZMİ

Lakabı "Fukara"ydı Ulaş'ın. Yüzündeki mahzun ifade için mi böyle deniliyordu, yoksa bir başka nedeni var mıydı bilmiyorum. Ama fedakâr, arkadaş canlısı olduğu kesindi. THKP-C sanıkları Maltepe Askeri Ce-zaevi'nde yatıyordu. A koğuşunday-dı hepsi. Sırrı Öztürk A koğuşunun temsilcisiydi. Mahir Cayan uzun süren hücre hapsinden sonra dava arkadaşlarının bulunduğu A koğuşuna verilmişti. Oldukça zayıflamıştı, bitkin haldeydi. Mahir'e iyi bakılması şarttı. Toparlan-malı, eski sağlığına kavuşmalıydı. Olanaklar kısıtlıydı. Herkese düşmeyecekti Mahir için ayrılan besinler. Her gün yarı pişmiş bir dalak yemesini istemişti doktorlar. Mahir, Sırrı Öztürk'ün talimatlarıyla başlayan muameleden oldukça rahatsızdı. Ayrıcalık istemiyordu. "Kimsenin yiyemediği bir şeyi ben nasıl yerim" demiş, onu ikna etmek de Ulaş'a düşmüştü. Mahir'in kendisinden daha inatçı çıktığını gören Ulaş, Sırrı Öztürk'ün ağabeyliğinin arkasına sığınarak, "Bu koğuşta sana dalak yedirmemizi problem yapacak kimse bulunmuyor. Yiyecek ve kendine geleceksin. A koğuşu işçi sınıfının koğuşudur. Korkma, sana laf edenin alnını karışlarız. Öyle kolay mı zannediyorsun? Ayrıca burada Sırrı Öztürk faşizmi hâkimdir" demiş ve Mahir, bu sözler üzerine inadından vazgeçmişti.

Şairliği de vardı Ulaş'ın. Şiir derken, kendi halindeydi şiirleri, hayatı gibi. "Anadolu çıplak/ Yalınayak/ Karnı aç/ İstediği/ Bir lokma ekmek/ Bilmez tatlı yemez/ Girer patronun cebine emek/ Bir yanda/ Kadehler yan yana/ Şampanyalar patlar/ Yalınayak çocuklar/Yok bir lokma ekmek/ Karnını doyurmak gerek/ Suçları fakir olmak/ Ağlamak istiyorum/ Ağlamak."1970'li yıllarda devrimciler tarafından düzenlenen gecelerde, mitinglerde bir şiir okunurdu. "Yürüyor, yürüyoruz yolunuzdan önderlerimiz/ iflaslarımız/ Mahirlerimiz.../ diye başlardı şiir. O günlerin bir klasiği sayılırdı. O klasiği icra etmek görevi ağırlıkla Cahit Ak-çam'a düşerdi. Akçam'ın gür, sert ve kararlı sesi, dinleyenlerin bütün tüylerini havaya kaldırırdı. 19 Şubat 1972'de İstanbul Arnavutköy'de öldürülen Ulaş Bardakçı'nın o güzelim anısına şiirde geçen, Ulaş'la ilgili dizelerle sonlayalım yazıyı. "Sen Ulaşım/ militanım/ Yavruma ismini verdiğim aslan yoldaşım."

İnönü Alpat/Birgün Gazetesi

Link to post
Sitelerde Paylaş
Putlarınızı yıkın en büyük put devlettir onuda yıkın. :lol: :lol: :lol:

Bunlara put mu demek lazım yoksa komunizmin peygamberleri mi?

Krallar bile bu adamlar kadar iktidarda kalmamıştır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Josip_Tito

http://tr.wikipedia.org/wiki/Mao_Zedong

http://tr.wikipedia.org/wiki/Josef_Stalin

http://tr.wikipedia.org/wiki/Fidel_Castro

http://tr.wikipedia.org/wiki/Nikolay_%C3%87avu%C5%9Fesku

http://tr.wikipedia.org/wiki/Kim_Il-sung

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ho_Chi_Minh

http://tr.wikipedia.org/wiki/Enver_Hoca

Her devrimcinin rüyasını süsler bu adamlar.

Ölse de farketmez devrim şehidi olurlar.Adına şiirler yazılır.

Soğuk savaşın piyonlarıdır.

Komunizm bahane krallık şahane.

Kazansalardı davalarını bu listede yer alırlardı.

tarihinde power tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki o polisleri bu halk kahramanı arkadaşların üzerine yollayan devlet anladık.. Peki halk onlardan böyle bir talepte bulunuyor mu?.. Hayır.. Ulaş Efendi git benim hakkım için savaş diyor mu?.. Hayır.. Bilakis bizim Türk milleti komünizme çok karşıdır.. O halde nasıl oluyorda halkın temsilcileri oluyorlar onu anlamıyorum.. Diyelim halkın belli bir kesiminin temsilcileri o güvenlik güçlerine ateş açtıklarında bir güvenlik görevlisi ölseydi bunun hesabını kim verecekti?.. Ulaş efendiyi öldükten yıllar sonra bile hatırlıyorlar peki ölen güvenlik memurunu kim hatırlayacaktı?.. Bu mu halk yandaşlığı?.. Ulaş ölünce vah vah vah garip bir polis memuru ölünce ölürse ölsün banane.. Hiç insancıl bir yaklaşım değil ben bu yaklaşıma karşıyım Ulaş'ın düşüncelerin değil...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sayin Cemil,

Ifadelerinizde kopukluk ve daginiklik goruyorum. Ilk iletinizde, onlari neden ovdugumuzu soruyorsunuz, diger iletinizde halk onlari istedi mi, diye ekliyor, soyleyeceginizi soyledikten sonra, ben Ulas'in dusuncelerine karsi degilim diyorsunuz Samimi olmayan bir yaklasimla kisileri tartisma icine cekmek istiyorsunuz...Bu kosullarda yapilan tartismalarda diyalog kurulmasi mumkun degil.. Birakalim diyalogu, kendimizi en kisa zamanda monologun icinde buluruz..

Onlar genclikleriyle, idealleriyle, inanclariyla yola ciktilar. Hepsi birer dehaydi..Halkin icinden gelen Anadolu cocuklariydilar..Okullarini bitirip toplumda farkli bir pozisyonda olmak da vardi.. Bunu secmeyerek halki icin mucadele etmeyi yeglediler..Keklik arkadasimizin da belirttigi gibi karsilarinda sistemin nobetciligini yapan silahli gucleri buldular..Sayin Cemil bu ulkenin polisi, jandarmasi vs., sadece adi olay dedigimiz hirsizlik, tecavuz ve benzeri suclar icin sahnede degildir..Egemen gucler, somuruye karsi gelen, olasi her baskaldiri hareketi engellemek icin kendi savunma mekanizmasini olusturmustur..Bu gercegi bilmyorlar miydi! Biliyorlardi..Strateji hatalari yokmuydu? Elbette vardi..Ancak unutmayalim ki tarih, her hareketin yanlislarini, "tarih" olduktan sonra yazar..

Doalyisiyle biz, "Ulas Efendi" ye, verdikleri mucadeledeki "amac" lari nedeniyle saygi duyuyoruz.

Saygilar

Gaye

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bakın bu konu gereksiz yere uzuyor.. Şunu bilmenizi isterimki benim sizin ideolojinize ve değer verdiğiniz insanlara saygısızlık yapmak gibi bir niyetim kesinlikle yok... Benim karşı olduğum nokta temelinde ünlü kişiler öldüğünde veya öldürüldüğünde Türkiye'nin hatta tüm Dünya'nın ayağa kalkması, başbakanlarından tutunda genelkurmay başkanlarına kadar evlerine taziye ziyaretinde bulunulması ama tanınmayan bir güvenlik görevlisi bir asker bir polis öldürüldüğünde ise kimsenin sesinin soluğunun çıkmaması işte ben buna kızıyorum.. Konuyu açan arkadaş " güvenlik güçleri ile çatışırken öldü " diyor ve ölen kişiye övgüler yağdırıyor bende diyorum ki ölen güvenlik görevlisi olsaydı kim hatırlayacaktı bugün şurda bir polis öldü diye.. Bir Hrant Dink öldürlüyor tüm dünya ayağa kalkıyor ama doğuda 12 askerimiz şehit ediliyor bugün bu askerlerin ismini kim hatırlıyor?.. Yani bu konuda itiraz ettiğim nokta tanınmış bir kişi ölünce ağıtlar yakılması sanki o tanınmış kişinin öldürdüğü insanın hiçbir kıymeti harbiyesi yokmuş gibi bir hava estirilmesi.. Benim kızdığım tek şey bu.. Yoksa ne Ulaş'ı Bardakçıyı tanırım ne de komünizme karşı fanatik bir düşmanlığım yoktur...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bakın bu konu gereksiz yere uzuyor.. Şunu bilmenizi isterimki benim sizin ideolojinize ve değer verdiğiniz insanlara saygısızlık yapmak gibi bir niyetim kesinlikle yok... Benim karşı olduğum nokta temelinde ünlü kişiler öldüğünde veya öldürüldüğünde Türkiye'nin hatta tüm Dünya'nın ayağa kalkması, başbakanlarından tutunda genelkurmay başkanlarına kadar evlerine taziye ziyaretinde bulunulması ama tanınmayan bir güvenlik görevlisi bir asker bir polis öldürüldüğünde ise kimsenin sesinin soluğunun çıkmaması işte ben buna kızıyorum.. Konuyu açan arkadaş " güvenlik güçleri ile çatışırken öldü " diyor ve ölen kişiye övgüler yağdırıyor bende diyorum ki ölen güvenlik görevlisi olsaydı kim hatırlayacaktı bugün şurda bir polis öldü diye.. Bir Hrant Dink öldürlüyor tüm dünya ayağa kalkıyor ama doğuda 12 askerimiz şehit ediliyor bugün bu askerlerin ismini kim hatırlıyor?.. Yani bu konuda itiraz ettiğim nokta tanınmış bir kişi ölünce ağıtlar yakılması sanki o tanınmış kişinin öldürdüğü insanın hiçbir kıymeti harbiyesi yokmuş gibi bir hava estirilmesi.. Benim kızdığım tek şey bu.. Yoksa ne Ulaş'ı Bardakçıyı tanırım ne de komünizme karşı fanatik bir düşmanlığım yoktur...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sayin Cemil,

Daha once de soyledigim, gibi bu konuyu uzatmanin anlami yok..Ancak sunu soylemeden hecemiyecegim.

Catismada olen polisin adinin anilmamasinin tepki duyuyor, bunun cevabini ariyorsunuz..Duyarli bir yaklasim..

Size su ornegi vermek isterim..

Bir zamanlar terorist olarak anilan Che Guevara, Bolivya'da Mario Turan adli biri tarafindan olduruldu. Bugun insanlar uzerlerinde Che Guevara'nin resimleri ile dolasirken, Mario Turan'in adini kimse hatirlamiyor bile..Neden?

Sorununuzun yanitini bulmak icin, verdigim ornek ustunde dusunmelisiniz.

Saygilar

Gaye

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her zaman başaranlar vardır, başaramayanlar vardır. Aynen peygamberliğini kabul ettirenler ve ettiremeyenler gibi. Atatürk başarmıştır. Çerkez Ethem başaramamıştır. Muhammed başarmıştır, Secah başaramamıştır. Tersi olsa, bugün tarih kitapları farklı şeyler yazabilirdi. Bu arkadaşta başaramayanlardandır. Onun gibi , başaramayan farklı kutuplardaki pek çok insan, Ankara Karşıyaka mezarlığında yatmaktadır. Başaramayanların kimisine bayramlarda, kimisine ölüm yıldönümlerinde 3-5 kişi ziyarete gelmektedir.

Kimler başarır dersen, olaylara geniş perspektiften bakanlar, geleceği az çok kestirenler, hayal ile gerçeği ayıredebilenler başarır. Dğerleri niyazi olur.

Başaramayanların yoldaşlarına hiç değilse böyle günlerde saygı duyup ortalığı bulandırmamak gerekir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yani bu konuda itiraz ettiğim nokta tanınmış bir kişi ölünce ağıtlar yakılması sanki o tanınmış kişinin öldürdüğü insanın hiçbir kıymeti harbiyesi yokmuş gibi bir hava estirilmesi..

Napolyon der ki, "savaşırken ölenleri kahraman yapan, ölümleri değil ölümlerinin nedenidir."

Ulaş Bardakçı, o dönemin gençlik liderlerindendir, Türkiye Devrimci Hareketi'ndeki en önemli dönüşümün ifadesi olan ve fiziksel bir yenilginin nasıl zafere dönüştürülebileceğinin geleneğini oluşturan THKP-C'nin önder kadrolarındandır..

Aradan geçen 36 yıla karşın, "Mahir, Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş" sloganı hala dillerden düşmüyorsa elbette vardır bunun bir nedeni...

saygılarımla

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaslar, bazi olaylara genis bakmak lazim. Bundan 30 yil onceki Turkiyeyle, simdiki arasinda buyuk bir fark var. Ben 30 yil once, 9 yasinda degilde 19 yasinda olsaydim, buyuk bir ihtimalle bende bir polis kursununa hedef olacaktim. Yada hapiste curuyecektim.

Duzene her karsi cikani, terorist olarak itham edemeyiz. O zamanlar yapilan haksizliklara dayanmak cok zordu. Benim gencligimde bile, polis devletinin eziyetini cekme vardi. Ilkokul bile bitirmemis bir suru ayi, uniformayla dolasiyor ve genclerin hayatlariyla oynuyorlardi.

Boyle bir duzene karsi cikmamak, koyunluk hatta onursuzluk olurdu.

Halada, devlet ve millet ayni telden calmiyor fakat o gunlere gore cok buyuk duzelmeler var. Halkini vuran pkk ile, duzene karsi cikan cesur gencleri karistirmayin. 6. filoyu bayraksiz geldi diye kovalayan gencler, benim gozumde, devlete devletten cok sahip cikanlardir. Devlet dediginiz sey, kendi halkina iskence ediyorsa, pkk dan bile daha kotudur. Herkes hain, bir tek kolluk kuvvetleri hain degil denemez.

Tam tersi, herkes memleketinin iyiligini dusunur ama eziyet edilen insandan kalkipta, mutlu olmasini bekleyemezsiniz.

Bu, tecavuze ugrayan insana niye bagiriyorsun demeniz kadar sacma olur.

Vatanseverlik, kolluk kuvvetlerinin tekelinde degil. Tam tersi, ezik ve psikolojik sorunlari olanlarin cogu ya polis yada astsubay olurlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu da bu başliktaki son iletim..daha da yokum!

bir sayfalik ileti saolsunlar bir grup moderator tarafindan özenle silinmiş,iyi de olmuş.ortaliğin fazla gerilmemesi gerek.

okuyanlar okumustur,hallac adli katilimci ile bir dizi polemik yürüttüm,bu polemiği de ortalikta solcu diye geçinen bir takim kişilere gereken dersi vermek amaciyla başlattim.

yoksa 68liler olarak bilinen,h.cevahir,m.çayan,u.bardakçi,e.cheguevara,f.kastro,c.marighella vs..vari ikonik devrimci tiplemeleri ile bir alip veremediğim de yok.ölmüş gitmiş adamlar bu serinin sonuncusu tek kişilik müdavim kastro,o da bir iki yila kalmaz yerin dibini boylar.biz ise bambaşka(ideolojik/teorik/örgütsel)bir şekilde mücadelemize devam edecek,faşizmi parçalayip kapitalizmi saldiği köklerine dek kaziyarak yerine sosyalizmi inşa edeceğiz..

ricam şudur ki bu iletimin ardindan küfür gelse dahi yanit verilmeyecektir..bu yuzden moderayondan bu iletimi silmemelerini istiyorum..

saygilar.

tarihinde torv4lds tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Peki o polisleri bu halk kahramanı arkadaşların üzerine yollayan devlet anladık.. Peki halk onlardan böyle bir talepte bulunuyor mu?.. Hayır.. Ulaş Efendi git benim hakkım için savaş diyor mu?.. Hayır.. Bilakis bizim Türk milleti komünizme çok karşıdır.. O halde nasıl oluyorda halkın temsilcileri oluyorlar onu anlamıyorum.. Diyelim halkın belli bir kesiminin temsilcileri o güvenlik güçlerine ateş açtıklarında bir güvenlik görevlisi ölseydi bunun hesabını kim verecekti?.. Ulaş efendiyi öldükten yıllar sonra bile hatırlıyorlar peki ölen güvenlik memurunu kim hatırlayacaktı?.. Bu mu halk yandaşlığı?.. Ulaş ölünce vah vah vah garip bir polis memuru ölünce ölürse ölsün banane.. Hiç insancıl bir yaklaşım değil ben bu yaklaşıma karşıyım Ulaş'ın düşüncelerin değil...

bir burda konuştuğumuz kavramlar farklı onlar güvenlik kuvvetleri mi oligarşinin kolluk kuvvetleri mi? emperyalizme ve sömürü düzenine hizmet ederken ölen birisi ne kadar hatırlanır vahşi kapitalizm onları ne kadar umursar? umursamaz ama vefayı her zaman yanında hisseden ve yoldaşlık duygusunu unutmayan devrimciler 100 yıl sonra bile unutmaz ulaş'ı, mahir'i... ikincisi biraz çocuksu geliyor sanki eminönü'nde dünyadan bi haber bir işportacı konuşuyor gibi biz dedik mi kardeşim ulaş'a gel bizi kurtar diye... che guevara'ya da küba'da gel bizi kurtar demediler ama şimdi mirasıyla yaşıyorlar... sen kim oluyorsunda bu ülke halkları adına biz karşıyız komünizme diye ahkam kesiyorsun, senin yaşın kaç başın kaç entellektüel kalibren kaç? mahirler, ulaşlar şimdi ki kürt faşizminin bekçileri gibi taşeron katliamlar yapmadılar, bilip bilmeden boş boş konuşuyorsunuz hepiniz... devrimciler ülkenin rantını paylaşmak için islamcılarla ulusalcılar arasında değil üçüncü ve kurtuluş seçeneğinin bayrağını hala taşıyorlar...

krallık diye linkler atan arkadaşta copy paste arşivini biraz geniş tutsun, o krallık dediğin yerler hiç bir zaman emperyalizme boyun eğmedi, hangisini alırsan al sen çin'den füze örneği satın alırken geen yıllara değin Kim İl Sung'un Kuzey Kore'si en uzun menzilli füzelerini tek başına üretiyor , belki bu ülkenin televolecileri kadar hovarda yaşamıyor ama onurlu yaşıyor, ağzı açık ayran delisi gibi sabah programlarını izlemiyor çalışıyor ve onurlu yaşıyor... ama emperyalist köpekler açlar diye propaganda yapmaktan başka çareleri kalmıyor bir de senin gibi dinden beyni uyuşmuşlar copy paste yaparak araştırmacı gazetecilik yapıyorlar...

soğuk savaşın piyonları humeynidir, saddamdır, abd nin yeşil renk pompalayıcısılarıdır... bu ülkede gayri resmi tetikçilik yapan çatlılardır, haluk kırcılardır...

Link to post
Sitelerde Paylaş
che guevara'ya da küba'da gel bizi kurtar demediler ama şimdi mirasıyla yaşıyorlar...

Aman ne yaşıyorlar görseniz dünyanın en zengin ülkesi oldular.. Geri kalmış afrika ülkelerinden bir farkı yok Küba'nın... Ayrıca bu benim düşüncem katılmayabilirsiniz öyle sokak ağzı diye aşşağılamanıza gerek yok..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...