Jump to content

Ayrık uzay-zaman ve big bang değil big bounce


Recommended Posts

Kuantum fiziği ile relativiteyi birleştirmeye çalışan teoriler arasında String teorisinden sonra en popüler olanı Loop Quantum Gravity denen teori.

Relativiteye ait denklemlerin tekillik ortamında sonsuz değerler vermesi şimdiye kadar birleştirme çabalarını engelleyen temel problem olmuştu. Birleşik bir fizik teorisi için ise fizikteki bu iki ana teorinin birleştirilmesi gerektiğini konuyla ilgilenen herkes sanırım biliyordur.

Sting teorisi bu birleştirme konusunda en fazla üzerinde durulan ve en çok umut vaadeden teori. Fakat bilindiği gibi üst boyutlar fikriyle birlikte geliyor bu teori. Son duruma göre, 11 boyutlu bir evrende yaşıyor olmamız gerekiyor bu teoriye göre. Ayrıca teori henüz test edilebilmiş değil. Test edilebilir olduğundan da şüphe duyuluyor.

Loop quantum gravity teorisinde ise bu tür sorunlar yok. Bildiğimiz evren anlayışından çok aşırı bir uzaklaşma gerektirmeden bu birleştirme konusunda büyük umut vaadeden bir teori bu.

Bu teorideki yenilik ise uzayı ve zamanı kuantize etmesi. Yani ayrık parçalar halinde incelemesi. Bilindiği gibi, kuantum teorisi atomun etrafındaki enerji düzeylerini ayrık düzeyler olarak ifade etmiş ve bu sayede deneysel olarak çok büyük başarı elde etmiştir.

Loop kuantum grativeciler bir sonraki adımın uzayı ve zamanı ayrık olarak incelemek olduğunu düşünüyorlar.

Bunun anlamı, aynen maddenin ayrık birimlerden oluşması gibi (atomlar, atomaltı parçacıklar), uzayın ve zamanın da ayrık bir yapıda olması ve 'en küçük mesafe' ve 'en küçük zaman birimi' diye yapıtaşlarının olması. Yani bu mantığa göre uzay ve zaman sürekli değildir, onlar da aynen madde gibi küçük parçalardan oluşmuştur.

Bu şekilde oluşturulan denklemlerle işlem yaptıklarında tekilliğin sebep olduğu sonsuzluklardan kurtulabildiklerini farketmişler.

Ayrıca da iyi kötü uyumlu bir şekilde teorileri birleştirebildiklerini görmüşler.

Elbette ki bu konuda da çalışmalar devam ediyor ve bu teori bu konudaki son söz değil.

Bu teorinin ortaya çıkarttığı birbaşka ilginç özellik, çekim kuvvetinin çok küçük mesafelerde itici olabilmesi.

Bu da dediklerine göre denklemlerden çıkıyor ve big bang'in sebebini açıklayan bir prensip olabilir.

Normal olarak, bildiğimiz boyutlarda çekim kuvveti her zaman kütleleri birbirine çekiyor. Halbuki çok kısa mesafelerde, bu teoriye göre çekim kuvveti tam tersi itici bir etki gösteriyor. Bu da bu teorinin yandaşlarına göre big bang için iyi bir açıklama teşkil ediyor ve big bang'in öncesinden de bahsetmek mümkün hale geliyor bu teoride. Çünkü zaten tekillik ortadan kalktığından ve big bang anı ve hatta öncesi için denklemler birşey ifade edebildiğinden, bu konuda ve zaman konusunda bildiğimiz sınırlar ortadan kalkmış oluyor.

Hatta bu teoriye göre, bir big bang'den değil, 'big bounce'dan (büyük sıçrama) bahsetmeliyiz, ki bu geçmişte çok defa gerçekleşmiş olabilir. Yani kendi üzerine çöken evren tekrar yeni bir evren olarak genişlemeye başlamış olabilir ve bu sürekli devam eden bir döngü olabilir.

Bu fikir eski döngüsel evren modellerinden farklı, çünkü çöküşü ve yeniden başlangıcı eski teorinin açıkladığı aynı mekanizmalarla açıklamıyor. Dolayısıyla, farklı bir kategoride.

LHC (Large Hadron Collider)'da yapılacak bazı deneylerin big bang anı ile ilgili bazı ipuçları ortaya koyacağı ve bu teorinin mi yoksa String teorisinin mi durumu daha iyi açıkladığı konusunda bazı göstergeler ortaya koyacağı düşünülüyor.

Bilindiği gibi, Sting teorisinde de big bang'in bir açıklaması var. Big splat denen bu teori, big bang anını çok boyutlu uzaydaki membrane'lerin çarpışması olarak açıklıyor. Anlaşıldığı kadarıyla yüksek basınçlar ve enerji düzeylerinde ne olup bittiğine dair daha fazla bilgi ortaya çıktığında, evrenin ortaya çıkışı ile ilgili de bilgilerimiz artacak.

Bunları paylaşmak istedim ateistforum katılımcıları ile. Loop kuantum gravite dedikleri bu teori bana oldukça ilginç geldi.

Belki de sadece madde değil, uzay ve zaman da atom gibi ayrık birimlerden oluşmuştur, kimbilir.

Her ne kadar bu hayal edebileceğimiz birşey değilse de, eğer deneyleri ve gözlemleri açıklarsa, desteklenmesi gereken bir bakış açısı haline gelecek demektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok güzel bir teori. Bana string kuramından daha mantıklı geldi şahsen.

Ayrıca zamanı ve uzayı kuantize etmek de çok mantıklı.

Örneğin zamanın en kısa birimi olarak Planck zamanını gösterebiliriz. 10^-43 saniye.. Zaman en az bu aralarla geçiyor.

Bu zamanın ötesine gidilemiyor. Çünkü orası tekillik oluyor ve Big Bang sırasında bozuluyor bu tekillik.

Ayrıca çekici gücün yakın mesafelerde itici olması da çok ilginç. Bu Big Bang'i açıklayabiliyor. Daha doğrusu Big Bang'e genişleme (inflation) kuramını ekleyince Big BAng daha iyi açıklanıyor.

Bu konuya katkısı olacağını düşündüğüm aşağıdaki yazıyı buraya ekliyorum.

KUANTUM KÖPÜĞÜ VE VAKÜM DALGALANMALARI

Aniden ortaya çıkıp 10^-21 saniye içinde yok olan zerreler için virtual particles (yalancı zerreler) denir.

Ve bu ilginç olgu vaküm dalgalanması olarak bilinir.

Kuantum ölçülere inince boş olduğuna yemin edebileceğimiz uzayın, kuantum zerrelerinin aktif olarak doğup battıkları ilginç bir dokusu olduğunu gözlemleriz. Bu gözle görünmeyen alem için kuantum köpüğü terimi de kullanılır.

Kuantum köpüğü terimi kavramı ilk defa Nobel ödüllü fizikci John Wheeler tarafından 1960’lı yıllarda teklif edilmiştir.

Aslında bu Einstein’ın özel görelik kuramındaki uzay-zaman antitesinden başka bir şey değildir.

Bu açıklama, 10^-33 smlik ölçülerde, uzayın dokusu olduğu kavramına bir açıklık getirmeyi amaçlamaktadır.

Çekim gücünün diğer güçlerin niteliklerini paylaşan bir alan oluşturduğunu biliyoruz.

Buna göre bu alanda da kuantum fiziğine göre bir belirsizlik söz konusudur.

Einstein’ın genel görelik kuramına göre çekim alanı ve uzay zaman matematiksel olarak aynı şekilde davranırlar ve aynı belirsizlik kuramına tabidirler.

Buna göre aynı anda uzay-zamanı (uzamı) hem de onun değişme oranı belirsiz olacaktır.

Wheeler bu belirsizliklerin 10^-33 smlik bir ölçüyü ve 10^-43 saniyelik zamanı tuttuğunu imgelemiştir.

Uzay-zamanın köpüklü bir niteliği olacağını ve onun geometrisinde belirsizlik yasasına göre vuku bulacak ani değişikliklerin çeşitli karmaşık ve zengin bir doku oluşturacağını ileri sürmüştür.

Bu ortamda açığa çıkan kuantum kara delilerini çapı 10^-33 sm olacak ve onlar 10^-43 saniye içinde kaybolup gideceklerdir.

Tabii bu kuramsal yaklaşım şimdiye kadar deneylerle gözlemlenmemiş olup Wheeler’in zengin imajinasyonunu ürünüdür.

Burada önemli olan vakümun dalgalandığı ve yalancı zerrelerle dolu son derece aktif bir alan olduğu gözlemleri ve bunun üzerine geliştirilen kuramlardır. Casimir etki uzayın yalancı zerre dolu olduğuna işaret etmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Uzay- zamanın ,“ayrık zaman”,”ayrık uzay” gibi küçük yapı taşlarından oluştuğu doğruysa evren,uzay,zaman anlayışımızın tümden değişmesi gerekir.

Uzayın küçük parçalardan oluşması, parçalar arasında boşlukların daha doğrusu yokluğun (uzayın yokluğu) olduğu anlamına gelir.

Aynı şekilde zamanın kesikli yapıda olması, yani çok küçük (Planck zamanı kadar ya da farklı) zaman dilimlerinden (yapı taşlarından) oluşması, peş peşe anlık “zaman-zamansızlık” veya "zaman var-yok" süreçlerinin (kesikliklerin) yaşandığı şeklinde yorumlanabilir.Zaman,küçük dilimlerden oluşan bir şerit ise ,bir dilimden diğerine geçildiğinde arada zamansızlığın olması gerekir.

(Zamanda dilimler (anlar) arasında boşluklar yoksa,zaman bir bütünse kesikli değildir.)

Uzay, zaman, madde birbirinden bağımsız olmadığından, zamanı oluşturan her dilim arasında yani zamansızlık anında evrenin,yanıp sönen bir lambanın ışığı gibi bir var, bir yok olması gerekir.

Yok oluş anında evrenin bir önceki anının tüm bilgileri bir sonraki ana taşınıyor olmalı.

Evrende zamanın kesikliğinden dolayı "var oluş-yok oluş" yaşanmasa bile evrenin, içindeki tüm süreçlerle birlikte

bir an donması, durması sonra ilerlemesi gerekir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evrende zamanın kesikliğinden dolayı "var oluş-yok oluş" yaşanmasa bile evrenin, içindeki tüm süreçlerle birlikte

bir an donması, durması sonra ilerlemesi gerekir.

Öyle olmadığını ne biliyorsun? Zamanın durma veya geçme süresi 10^-43 saniye..

En kısa mesafe ise 10^-33 metre.

Bunu hissedeceğini mi sanıyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Aniden ortaya çıkıp 10^-21 saniye içinde yok olan zerreler için virtual particles (yalancı zerreler) denir.

Ve bu ilginç olgu vaküm dalgalanması olarak bilinir.

Kuşkusuz bilimlerdeki en çalkantılı teorilerden birisi: Bigbang. Teorik fiziğin soyut matematiksel denklemlerinden çıkan hayal ürünü bigbang teorileri, genellikle pratikte yanlışlandı. Bu yanlışlamaların üzerine teoriler sürekli düzenlenerek, gerçeği 'teorilere' göre düzenleme sahtekârlıkları baş gösterdi. Bu tıpkı kutsal kitapların savlarına karşılık gelişen bilimlerin yansıttığı bilgilerin, 'kutsal kitaba göre' düzenlenmesini andırıyor. Bazı idealist teorik fizikçilerin dillerinden düşürmediği "zamanın başlangıcı" sözü, popüler kültürdeki hayalperest insanların ilgi odağı haline geldi. Ardından din çevreleri buna şaşılacak derecede sevindi, ki zaten bahsedilen şey, yani büyük patlama ve büyük çöküş, dinsel düşüncelerin bilimin içine sızdırılmasından başka birşey değildi. Büyük patlama = yaratılış; büyük çöküş = kıyamet. Genel görelilik teorisini ilah edinen bazı teorik fizikçiler, bundan yola çıkarak akıllara sığmaz hayal ürünü şeyler söyleyip, öncüllerini genel göreliliğe bağladılar. Bu da tıpkı uçuk bir iddia ortaya atan birisininin, "kutsal kitabımdan yola çıkarak bunları buldum" diyen birisine benzer.

En akıl almaz iddialar arasında karanlık madde olmasının yanı sıra, 'hiçlik' dedikleri ne idüğü belirsiz şeyler de vardı. Hiçlik konusu üzerine de bilimde birçok çalkantılar oldu. Ardından 1995'de R.Matthews bir makale yayınlayıp, hiçlik düşüncesini biraz değiştirip 'vakum' düşüncesini öne sürdü. Bu da 'hiçlikten doğan' madde düşüncesi gibi idealist bir savdı.

Ben burada duruyorum. Bigbang üzerine söynecek çok şey var; ancak ben bir fizikçi değilim. Forumdaki arkadaşlar daha iyi açılımlar getirebilirler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Öyle olmadığını ne biliyorsun? Zamanın durma veya geçme süresi 10^-43 saniye..

En kısa mesafe ise 10^-33 metre.

Bunu hissedeceğini mi sanıyorsun?

Zamanın kesikli yapısı,evrenin planck zamanı kadar aralıklarla donması-devam etmesi ya da var-yok olması şeklinde yorumlanabilir.Hangisi olursa olsun hissedilmesi mümkün değil.

Merak ettiğim "planck zamanı" ve "planck mesafesi"nin ışık hızına yakın hızlarda veya çekim alanlarında zamanın yavaşlaması/sıkışmasından nasıl etkileneceği.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Zamanın kesikli yapısı,evrenin planck zamanı kadar aralıklarla donması-devam etmesi ya da var-yok olması şeklinde yorumlanabilir.Hangisi olursa olsun hissedilmesi mümkün değil.

Merak ettiğim "planck zamanı" ve "planck mesafesi"nin ışık hızına yakın hızlarda veya çekim alanlarında zamanın yavaşlaması/sıkışmasından nasıl etkileneceği.

Soru şöyle sorulsaydı belki yanıtlayabilirdim.

Merak ettiğim zamanın yavaşlamasının/sıkışmasının ışık hızına yakın hızlarda veya çekim alanlarında planc zamanı ve planck mesafesinden nasıl etkileneceği.

Bunu yanıtlayabilirim sanıyorum.

Burada değişmeyen Planck zamanı ve Planck mesafesi.

Değişen ise zamanın yavaşlaması/sıkışması..

Tabii ışık hızı da değişmiyor ve sabit.

Normalde zaman göreli ama, Planck zamanı göreli değil.

Uzay göreli ama Planck mesafesi de göreli değil.

Çünkü bu ikisi de birer sabit.

Bu sabitlerin saptadığı zaman ve uzay ise göreli.

Işığın uzayda hareket ettiğini düşünün. Aynı hızla her yöne doğru yayılıyor.

Ama bu sırada uzay genişliyor ve zaman yavaşlıyor.

Bu ne demek?

Bu şu demek: Genişleyen uzay içinde daha çok Planck mesafesi yer alıyor. Yani Planck mesafesi sayısı artıyor.

Mesafe ancak Planck mesafesi kadar artar veya azalır. Küsürü olamaz.

Aynı şekilde, yavaşlayan zaman içinde de birim Planck zaman sayısı artıyor.

Zaman en fazla Planck zamanı kadar azalır veya artar. Onun da küsür olamaz.

Zaman ve mesafe için bir minumum birim olunca onların sayısının artmasi veya azalması, uzayın genişliğini ve aradan geçen zamanı saptıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Soru şöyle sorulsaydı belki yanıtlayabilirdim.

Merak ettiğim zamanın yavaşlamasının/sıkışmasının ışık hızına yakın hızlarda veya çekim alanlarında planc zamanı ve planck mesafesinden nasıl etkileneceği.

Bunu yanıtlayabilirim sanıyorum.

Burada değişmeyen Planck zamanı ve Planck mesafesi.

Değişen ise zamanın yavaşlaması/sıkışması..

Tabii ışık hızı da değişmiyor ve sabit.

Normalde zaman göreli ama, Planck zamanı göreli değil.

Uzay göreli ama Planck mesafesi de göreli değil.

Çünkü bu ikisi de birer sabit.

Bu sabitlerin saptadığı zaman ve uzay ise göreli.

Işığın uzayda hareket ettiğini düşünün. Aynı hızla her yöne doğru yayılıyor.

Ama bu sırada uzay genişliyor ve zaman yavaşlıyor.

Bu ne demek?

Bu şu demek: Genişleyen uzay içinde daha çok Planck mesafesi yer alıyor. Yani Planck mesafesi sayısı artıyor.

Mesafe ancak Planck mesafesi kadar artar veya azalır. Küsürü olamaz.

Aynı şekilde, yavaşlayan zaman içinde de birim Planck zaman sayısı artıyor.

Zaman en fazla Planck zamanı kadar azalır veya artar. Onun da küsür olamaz.

Zaman ve mesafe için bir minumum birim olunca onların sayısının artmasi veya azalması, uzayın genişliğini ve aradan geçen zamanı saptıyor.

Söylediğin doğru olabilir ama ikizler paradoksuna baktığımızda sonuç farklı çıkıyor.

Herhangi bir T1 anında ikizlerden biri dünyada kalırken diğeri uzay gemisine binip ışık hızına yakın hızla seyahate çıkmış olsun. Yine herhangi bir T2 anında dünyaya dönsün. Her iki gözlemci içinde olayın başlangıç (T1) ve bitişi (T2) aynı.

Planck zamanı 1 birim olsun. Dünyada kalan ikizin saati 100 birim, uzayda dolaşan ikizin saati 10 birim kadar zaman geçtiğini göstersin.

Bu durumda başlangıç ve bitiş arasına dünyada 100 birim (Planck),uzayda dolaşan için 10 birim zaman sığmaktadır. Birim zamanlar (Planck) eşit olduğuna göre ışık hızına yaklaşınca yavaşlayan zaman içinde Planck zamanlarının sayısı artmıyor tersine azalıyor.

O halde zamanın yavaşlamasına neden olan şey nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Söylediğin doğru olabilir ama ikizler paradoksuna baktığımızda sonuç farklı çıkıyor.

Herhangi bir T1 anında ikizlerden biri dünyada kalırken diğeri uzay gemisine binip ışık hızına yakın hızla seyahate çıkmış olsun. Yine herhangi bir T2 anında dünyaya dönsün. Her iki gözlemci içinde olayın başlangıç (T1) ve bitişi (T2) aynı.

Planck zamanı 1 birim olsun. Dünyada kalan ikizin saati 100 birim, uzayda dolaşan ikizin saati 10 birim kadar zaman geçtiğini göstersin.

Bu durumda başlangıç ve bitiş arasına dünyada 100 birim (Planck),uzayda dolaşan için 10 birim zaman sığmaktadır. Birim zamanlar (Planck) eşit olduğuna göre ışık hızına yaklaşınca yavaşlayan zaman içinde Planck zamanlarının sayısı artmıyor tersine azalıyor.

O halde zamanın yavaşlamasına neden olan şey nedir?

Uzayın genişlemesidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu planck mesafesi(pm) konusunda bazı sorunlar ortaya çıkıyor gibi görünüyor. Hepimiz 3+zaman boyutlu evrenden bahsediyoruz. Örneğin orijin aldığımız herhangi bir noktadan x doğrultusunda 3pm uzaklıkta y doğrultusunda 8 pm uzaklıkta ve z doğrultusunda 11 pm uzaklıkta bir noktadan bahsedersem bu noktanın orijinden uzaklığı ne kadardır ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu planck mesafesi(pm) konusunda bazı sorunlar ortaya çıkıyor gibi görünüyor. Hepimiz 3+zaman boyutlu evrenden bahsediyoruz. Örneğin orijin aldığımız herhangi bir noktadan x doğrultusunda 3pm uzaklıkta y doğrultusunda 8 pm uzaklıkta ve z doğrultusunda 11 pm uzaklıkta bir noktadan bahsedersem bu noktanın orijinden uzaklığı ne kadardır ?

Orijin aldığımız yeri koordinatlarin birleştiği nokta kabul edersen, cevabını bulursun sorunun.

Ayrıca planck mesafeleri ile birim küp mü yapabiliriz yoksa birim küre de olur mu?

Planck mesafeleri ile birim küp yapılamaz. Ancak birim küre yapabilirsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 6 months later...

QUOTE(haci @ Mar 28 2009, 22:56) Aniden ortaya çıkıp 10^-21 saniye içinde yok olan zerreler için virtual particles (yalancı zerreler) denir.

Ve bu ilginç olgu vaküm dalgalanması olarak bilinir.

Kuşkusuz bilimlerdeki en çalkantılı teorilerden birisi: Bigbang. Teorik fiziğin soyut matematiksel denklemlerinden çıkan hayal ürünü bigbang teorileri, genellikle pratikte yanlışlandı. Bu yanlışlamaların üzerine teoriler sürekli düzenlenerek, gerçeği 'teorilere' göre düzenleme sahtekârlıkları baş gösterdi. Bu tıpkı kutsal kitapların savlarına karşılık gelişen bilimlerin yansıttığı bilgilerin, 'kutsal kitaba göre' düzenlenmesini andırıyor. Bazı idealist teorik fizikçilerin dillerinden düşürmediği "zamanın başlangıcı" sözü, popüler kültürdeki hayalperest insanların ilgi odağı haline geldi. Ardından din çevreleri buna şaşılacak derecede sevindi, ki zaten bahsedilen şey, yani büyük patlama ve büyük çöküş, dinsel düşüncelerin bilimin içine sızdırılmasından başka birşey değildi. Büyük patlama = yaratılış; büyük çöküş = kıyamet. Genel görelilik teorisini ilah edinen bazı teorik fizikçiler, bundan yola çıkarak akıllara sığmaz hayal ürünü şeyler söyleyip, öncüllerini genel göreliliğe bağladılar. Bu da tıpkı uçuk bir iddia ortaya atan birisininin, "kutsal kitabımdan yola çıkarak bunları buldum" diyen birisine benzer.

En akıl almaz iddialar arasında karanlık madde olmasının yanı sıra, 'hiçlik' dedikleri ne idüğü belirsiz şeyler de vardı. Hiçlik konusu üzerine de bilimde birçok çalkantılar oldu. Ardından 1995'de R.Matthews bir makale yayınlayıp, hiçlik düşüncesini biraz değiştirip 'vakum' düşüncesini öne sürdü. Bu da 'hiçlikten doğan' madde düşüncesi gibi idealist bir savdı.

Ben burada duruyorum. Bigbang üzerine söynecek çok şey var; ancak ben bir fizikçi değilim. Forumdaki arkadaşlar daha iyi açılımlar getirebilirler.

Ben de son zamanlarda Obsesif'in belirttiği nedenlerle Big Bang'in bir spekülasyon uğruna aşırı ölçüde allanıp pullandığını düşünmeye başladım. Bu kuram sanki, idealistlerin Tanrı fikrine göre yontulup biçimlendirilmiş zorlama bir paradigma gibi görünmeye başladı. Işık hızının 100 katı bir hıza ulaşılması da yine zorlama ve deneysel olmayan uçuk bir iddia gibi duruyor. Maddenin/enerjinin bu müthiş hızda alabileceği hale ise tümüyle yabancıyız. Diğer yandan, tekillikten evrenin genişlediği tezi üzerine kurulu Big Bang, evrenin oylumlu yapısını ve aralarında 7 milyar ışık yılı gibi dev mesafeler bulunan giant gökadaları açıklamakta sıkıntıya düşüyor. Bu gökadaların bazıları sadece 500 km/sn gibi görecxe düşük hızlarla hareket ediyorlar ki bu hızlara göre yapılan hesaplara göre evrenin yaşı 150 milyar yıla çıkıyor.

Big Bang'in en önemli kanıtlarından sayılan kırmızıya kayma olgusu Big Bang'siz açıklanabilir mi?

Big Bang'e alternatif olarak ortaya konulmuş ve en az onun kadar bilimsel değere sahip diğer paradigmalar, çeşitli nedenlerle bilim dünyasından dışlanıyor olabilir mi?

Konu hakkında bilgisi olan arkadaşlar düşüncelerini yazsınlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de son zamanlarda Obsesif'in belirttiği nedenlerle Big Bang'in bir spekülasyon uğruna aşırı ölçüde allanıp pullandığını düşünmeye başladım. Bu kuram sanki, idealistlerin Tanrı fikrine göre yontulup biçimlendirilmiş zorlama bir paradigma gibi görünmeye başladı. Işık hızının 100 katı bir hıza ulaşılması da yine zorlama ve deneysel olmayan uçuk bir iddia gibi duruyor. Maddenin/enerjinin bu müthiş hızda alabileceği hale ise tümüyle yabancıyız. Diğer yandan, tekillikten evrenin genişlediği tezi üzerine kurulu Big Bang, evrenin oylumlu yapısını ve aralarında 7 milyar ışık yılı gibi dev mesafeler bulunan giant gökadaları açıklamakta sıkıntıya düşüyor. Bu gökadaların bazıları sadece 500 km/sn gibi görecxe düşük hızlarla hareket ediyorlar ki bu hızlara göre yapılan hesaplara göre evrenin yaşı 150 milyar yıla çıkıyor.

Big Bang'in en önemli kanıtlarından sayılan kırmızıya kayma olgusu Big Bang'siz açıklanabilir mi?

Big Bang'e alternatif olarak ortaya konulmuş ve en az onun kadar bilimsel değere sahip diğer paradigmalar, çeşitli nedenlerle bilim dünyasından dışlanıyor olabilir mi?

Konu hakkında bilgisi olan arkadaşlar düşüncelerini yazsınlar.

şişme teorisinde made ve enerji ışık hızını geçmiyor üzerinde bulunduğu uzay zaman düzlemi hareket ediyor evrenimizin bu boyutlara varabilemesinin sebebi bu yani ortada fizik yasalrının çinendiği bir durum yok

Link to post
Sitelerde Paylaş

İster bigbang olsun, ister big bounce olsun, genel görelilik açısından bir şey ifade etmez. Ankaraya gittim. Veya Ankaraya geldim. ifadesinde. Gitmek ve gelmek birbiri ile zıt ifadeler olsa bile aynı eylemi ifade ediyor. Birinde referans Ankara dışında. Diğerinde içinde. Yani aynı eylem referans durumuna göre gitmek ve gelmek şeklinde ifade edilebiliyor.

Bir de plack mesafesi (ve de planc zamanı) diye bir şey tanımlanıyor. Bu mesafeden veya zamandan daha küçük bir davranış mümkün değil deniyor. Halbuki niçin mumkün olmasın ki.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir de planc mesafesi (ve de planc zamanı) diye bir şey tanımlanıyor. Bu mesafeden veya zamandan daha küçük bir davranış mümkün değil deniyor. Halbuki niçin mumkün olmasın ki.

Sevgiler.

Belki bu mesafeleri ve zamanı ölçebilecek düzeyde hassas ölçümler yapamayacağımız düşünülerek böyle söylenilmiştir.

Örneğin; iki ışık fotonu boşlukta aynı anda salınsa ve yarıştırılsa. bir yıl sonra biri diğerinden 1cm öne geçebilse aralarındaki hız farkı planc zamanından daha az olarak çıkar diye düşünüyorum.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Planck zamanı Big Bang'den hemen sonraki 10^-43 saniyedir.

Big Bang sırasında sıfır zamandan 10^-43 saniyeye doğru bir sıçrama olmuştur.

Sıfırla 10^-43 saniye arasında zaman geçmez. O aralıkta zaman yoktur.

Zamanın da quantumu olduğu söyleniyor. Yani zaman da enerji paketleri gibi, daha kısası olmayan quanta şeklinde yayılmakta veya geçmektedir.

Zaman 10^-43 saniye aralıklarla geçer...

Teori ve Planck zamanının anlamı budur.

Zamanı Big Bang'den hemen sonra gelen Planck zamanına doğru izlemek ve o zamandan sonra vuku bulan kuantum süreçleri az çok tahmin etmek mümkündür. Ama o zamana yaklaştıkça enerji, yoğunluk ve sıcaklık yükselir ve Einstein denklemleri o zamanda anlamsızlaşır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Diğer bir önemli nokta; t'yi eğip-büken yalnızca c2/2 v1 değildir, m de t'yi eğip bükmektedir. m & c t'ye v/g birimleri cinsinden etki eder ve bağımsız değişkenlerdir. Bununla birlikte m ile c birbiriyle ters orantılıdır.

t(p) öncesine geçilememesinin nedeni ise herhangi (x diyelim) t(x) quant'ın l(p) sabitine takılmasıyla beraber singularite'de ∞°(sonsuz) bir sıcaklık olduğundan quantum parçacıkların (leptonlar, fermiyonlar, bozonlar, quarklar) oluşumunu imkansız kılması ve bunun doğurduğu 'Higgs Bozonu' sorunsalının aşılamamasıdır.

Saygılarımla.

tarihinde Deus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 5 months later...

evren plazma fiziğini es geçersek, klasik teoride bundan 13.5 milyar yıl önce sonsuz yoğun ve sıcak bir halden enflasyon sonucu ortaya çıkmıştır. genel görelelikde dahil olmak üzere bütün hesaplamalar bunu gösterir..

bundan öncesi üzerine yapılan şeyler ise spekulasyondan ibarettir, süpersicim ve M teorisi bunlardan birisidir, üstte mantıkta bunlardan başka birisini vermiş..

bana göre bunların hepsi uyduruktur, patlama anı plank kosullarına sahiptir ve ezelidir, öncesi sözkonusu değildir, kimse tarafındanda yapılmamıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...