Jump to content

Evrim de La markçı görüş


Recommended Posts

Biyologların evrim bilgisi ile paleonteloglarınki evrim konusunda sanıldığı kadar örtüşmez.

Onlar birbirlerini tamamlarlar.

Evrimin büyük manzarasını biyologlar göremezler.

Onlar için genler vardır. Türler vardır. Ama değişim yoktur. Evrim yoktur. Çünkü onlar gözlemlenemeyecek kada yavaş süreçlerdir.

Paleontologlar için ise türler vardır. Genler yoktur. Değişim vardır. Evrim gözlemlenen, bir film gibi izlenebilen bir olgudur.

Biyologlar o filmi göremezler. Onların gördüğü o filmdeki bir kaç sahnedir. Biyologlar evrimin resmini görürler yalnız..

Paleontologlar ise filimin kendisini görürler. Evrimin sürekliliğini görürler.

Biyologların evrim yaklaşımı ve açıklamasını ben yeterli bulmuyorum şahsen.

Evrimsel biyologlar hariç. Onların evrim konusundaki görüşlerini daha ciddiye alabilirim ama, biyologların evrim görüşüne hiç önem vermem şahsen.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 73
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

aslında benim düşünceme göre, yaratılışçılar -nam i diğer akıllı tasarımcılar- inançlarını kurtarma amacıyla reaksiyoner biçimde evrim kuramına saldirmalarının yanı sıra, bu tedrici evrim görüşünü savunan ve sicrama kesinti atlama vs.. gibi şiddetli geçiş dönemlerini gözardı eden kesmi de konsantrasyon bozukluğu olan ve bu yüzden cabuk sıkıldıkları konuyu kasarak kendilerini rahatlatmaya çalışan kimseler olarak görürüm daima.

aslında buna aşırı bilginin yol açtiği ahmaklıkta diyebiliriz. adamların kafa bilgiyle -bilgi de bilgi olsa abuk subuk biyoloji teorileri- yüklenmekten, zeka ve mantığa yer kalmıyor zavallılarda. ya da zaten aptal olduklarından kafa bir türlü basmıyor,

anibal üzerine alınma kocum, sana laf yok :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> iki jeolojik devir arası niceliksel evrimlerin üstüste biriktiği döneme, birinden diğerine geçişte niteliksel sıcramalara tekabül eder.

Buradaki mesele, timsahın durup durup bir gün yumurtlaması, yumurtadan da bir leylek çıkmasıdır.. Sürüngenin uçması, yani kuş olması, tedrici midir, bam diye midir?

Eldeki herşey, bunun tedrici olduğunu gösterir, Kambriyende bile.. İşte anlaşılmak istenmeyen şey budur..

>>> görece evrim sürecinin milyon yıllarına nisbeten bir kaç bin yıla denk düşer.

Düşmez, kambriyen öncesinde de, kambriyen esnasında da evrimsel sürecin hızı öyle binlerece yıla düşmüş değildir. Yani, 50 milyon yılın birk aç bin yıllık bir kaç periyodunda gerçekleşen bir şey değil, tüm periyot boyunca yayılmış ve bugünde süren bir evrim söz konusudur..

Bilinen tür sayısının fazlalığı daha ziyade fosilleşmeye daha möüsait türlerin ortaya çıkmasından kaynaklanır.

Bu yanlış bilinen bir şeydir. 1970'lerde, çok aceleci şekilde ortaya atılmış bir hipotezdir. Zira, müteakip dönemlerde yapılan bulgular, durumun sıradışı herhangi bir yanının olmadığını, tedrici bir evrimin gerçekleştiğini göstermektedir.

Bir yerlerde, adı kambriyen patlaması olan bir başlık olacak buralarda.. Bul ve bir göz at önce..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Onların evrim konusundaki görüşlerini daha ciddiye alabilirim ama, biyologların evrim görüşüne hiç önem vermem şahsen.

Elbette hacı, gidip bu hususta müneccimlerin görüşüne baş vursan, herhalde daha iyi olacaktır..

Ha, evrimsel olmayan biyolog yoktur, Behe de dahil..

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> Onların evrim konusundaki görüşlerini daha ciddiye alabilirim ama, biyologların evrim görüşüne hiç önem vermem şahsen.

Elbette hacı, gidip bu hususta müneccimlerin görüşüne baş vursan, herhalde daha iyi olacaktır..

Ha, evrimsel olmayan biyolog yoktur, Behe de dahil..

O zaman şöyle söyleyelim..

Evrime inanmayan biyolog yoktur. Çünkü evrimin son şeklini bilir onlar.

Ama evrim filmini paleontologlar kadar iyi bilmezler.. Çünkü bilgilerinin akıclığı yoktur.

Anibal bunun güzel bir örneği.

Evrimsel sıçramaları göremeyenler daha çok biyologlardır. Ama onları arasında istisnai olanlar vardır. Mayr gibi..

Bazıları fosil yataklarının güvenilmezliğine sığınıp, güvenilmezliğe güvenen soytarılardır.

Bilinmezliğe sığınıp, onda bir yaratıcıya inananlar gibi..

Gelişimsel sistem o kadar sıkı örülmüştür ki biyologlar sık sık genotipteki “bağıntı”dan (kohezyon) söz ederler.Evrimciler için çözülmesi gereken sorunlardan biri bu bağıntının nasıl gerçekleştiği,diğeri ise bu bağıntının yeni ve büyük evrimsel ilerlemeleri mümkün kılmak için nasıl bozduğudur.

1953’te önerdiğim bir modele göre evrim,büyük ve kalabalık türlerde görece yavaş ilerlediği halde,küçük ve çevrede yalıtılmış olarak kalan kurucu popülasyonlarda çok daha hızlı gerçekleşir.*Gelişim açısından açıklamak gerekirse bu,büyük ve kalabalık türlerin gelişimsel olarak kararlı,buna karşın küçük,kurucu popülasyonların kararlılıktan yoksun oldukları ve bu kararsızlık sayesinde hızlı bir genetik yeniden yapılanmayla yeni bir fenotipe çabucak yönelebildikleri anlamına geliyor.Eldredge ve Gould(1972) “kesintili dengeler” (“punctuated equilibria”) ibaresini kullanarak bu modeli kabul etti ve kalabalık türlerin gelişimsel durağanlılığının milyonlarca yıl sürebileceğini öne sürdü.Daha sonraki araştırmacılar bu iddianın gerçekten de birçok tür için doğru olduğunu saptamıştır.Bu model kesin bir biçimde,makroevrimde gelişimin önemli olduğunu vurgulamaktadır,ancak belirli türlerin genotiplerinin çok kararlı olmasına karşın başka bazı türlerin hızlı evrimsel değişikliğe uğramasının nedenini açıklamaz.Bu farklılık,bugün bile açıklık kazanmış değildir.

Biyoloji Budur - Ernst Mayr - Sayfa 207

Transmutasyonal evrim yeni bir bireyin büyük bir mutasyon ya da sıçrama yoluyla aniden ortaya çıkmasını ifade eder.Bu bireyden türeyen nesiller,yeni bir türün öncülüğünü yaparlar.Sıçramayı temel alan fikirler –evrimsel anlamda kullanılmamakla birlikte-Eski Yunanlılar’dan başlayarak Maupertuis’e (1750) kadar savunulmuştur.Türlerin Kökeni’nin basımından sonra bile,Darwin’in arkadaşı T.H.Huxley’inde aralarında olduğu çok sayıda evrimci,doğal seçilim kavramını kabul edemediği için sıçramalı evrimi savunan kuramları benimsemiştir.

Buna karşın transformasyonel evrim,söz gelimi döllenmiş yumurtanın bir ergine dönüşümü gibi,bir nesnenin aşamalı değişimini ifade eder.Bütün yıldızlar transformasyonel evrime tabidir;sarı bir yıldızken kırmızı bir yıldıza dönüşmeleri gibi,tektonik güçlerin etkisiyle bir dağ sırasının yükselişi ya da erezyon sonucu dağların ortadan kalkması gibi cansız dünyadak hemen hemen her değişim –eğer yönlendirilmişse-bu özellikledir.Darwin’den önce Lamarck’ın canlılar dünyası için öne sürdüğü evrim kuramı da transformasyonaldi.Lamarck’a göre evrim,tek hücreli basit ve yeni bir organizmanın kendiliğinden oluşumudan be bunun daha yüksek ve mükemmel bir türe doğru aşamalı olarak değişiminden oluşuyordu.Lamarck’ın 1809’da yayınladığı Philosophie Zoologique (Zooloji Felsefesi) adlı eserinde anlattığı şekliyle transformasyonal evrim kuramı bir dönem yaygın olarak benimsense de dünyanın büyük bir kısmında yerini Darwin’in kuramına bırakmıştır.

Varyasyonel evrim,Darwin’in doğal seçilim yoluyla evrim kuramında ileri sürülen kavramdır.Bu kurama göre,her kuşakta çok büyük miktarda genetik varyasyon gerçekleşmekte,ancak çok sayıda yavrunun sadece küçük bir kısmı hayatta kalarak çoğalabilmektedir.Çevreye en iyi uyum sağlayabilen bireyler,hayatta kalma ve bir sonraki kuşağı oluşturma olasılığı en yüksek olanlardır.(1)Çevresel değişimlerle en iyi şekilde baş edebilen genotiplerin sürekli seçilimi (ayrımlı hayatta kalma),(2) popülasyondaki yeni genotipler arasındakş rekabet ve (3) genlerin sıklığını etkileyen rasgele süreçler nedeniyle her popülasyonun oluşmasında sürekli bir değişim vardır ve bu değişim evrim olarak adlandırılır.Tüm bu değişimler genetik olarak biricik bireylerin oluşturduğu popülasyonlarda gerçekleştiği ve popülasyonlar genetik olarak yeniden yapılandırıldıkları için evrim aşamalı ve sürekli olmak zorundadır.

Biyoloji Budur - Ernst Mayr - Sayfa 209

Link to post
Sitelerde Paylaş
Buradaki mesele, timsahın durup durup bir gün yumurtlaması, yumurtadan da bir leylek çıkmasıdır.. Sürüngenin uçması, yani kuş olması, tedrici midir, bam diye midir?

Eldeki herşey, bunun tedrici olduğunu gösterir, Kambriyende bile.. İşte anlaşılmak istenmeyen şey budur

şimdi anibal, benim savundugum sıcramalı evrim görüşü senin savundugun tedrici evrim görüşünü kaldırmaz, onu tamamlar. bunu bilerek tartışmamıza devam edelim. yani biz evrimin esas ve önemli bölümünün nicelik dediğimiz ve buraya kadar sizinde kabul ettiğiniz uzun yavaş ve tedrici süreci tarafından hazırlandığını ama bu hazırlığın belli bir olgunlaşmanın ardından şiddetli sıcramalar yoluyla yeni türlerin oluşumuna yol açtığını söyleriz.

bu geçiş adlarını tam olarak bilmediğim iki jeolojik dönem arasında belli bir sürüngen takımının çevresel etmenlerin tedrici değişimine paralel olarak niceliksel olarak değişmesi ancak bu sürecin belli bir olgunluk aşaması yani yeni jeolojik döneme kesintili geçiş sırasında -süreci onbinlerce yıl olabilir- gene bu onbinlerce yıllık sürece tekabul eden ani sıcrama biçiminde kusları oluşturuşu şeklinde tanımlayabilir.

yani mekanizması ister populasyon ister tür ister cins ister takim vs.. olsun, sizin tanımladığınız yavaş ve uzun tedrici gelişim buna nisbeten kısa olan ani ve şiddetli bir dönemle kapanıyor. dönem kapanınca da yeni sınıflar takımlar cinsler türler vs.. ortaya cıkıyor.

ikinci olarak timsah yumurtlayarak leylek cıkarmaz. evrimin işlerlik gördüğü en kücük birim birey değil populasyondur. populasyon milyonlarca yıllık kücük kücük değişimlerini ortak gen havuzunda birbiriyle paylaşan ve zamanla genetik frekansi farklı bir tür oluşturacak kadar değişen ayni türe ait canlılara verilen addır. ve türleşmenin mihenk taşıdır. birey ise kendisini var edip sürekli kılamayacağı böyle bir imkandan yoksun olduğu için evrimdeki rolu sıfıra yakındır.

sözlgelimi A türü B C ve D şeklinde 3 populasyona sahip olsun, bunların her biri birbirinden yalıtık (izolasyon ilkesi) ve genetik şifre alış verişinden yoksun olacaktır. dolayısıyla populasyonu oluşturan her bir bireyin kazandığı ufak ufak değişimler gen havuzunda paylaşılarak nicel olarak birikerek ve farklı çevre kosullarına farklı uyum geliştireceklerdir bunun sonucu diyelim B nin gen frekansı hiç değişmezse A türünü yeni dönemde B temsil edecek (sabit kalacak) diğer ikiside farklı iki canlı türünü oluşturmak üzere dallanacaktır.

Düşmez, kambriyen öncesinde de, kambriyen esnasında da evrimsel sürecin hızı öyle binlerece yıla düşmüş değildir. Yani, 50 milyon yılın birk aç bin yıllık bir kaç periyodunda gerçekleşen bir şey değil, tüm periyot boyunca yayılmış ve bugünde süren bir evrim söz konusudur.

bu konuda yeterli bilimsel veri elimde olmadığından yorum yapamayacağım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sıçramalı evrim kuramını reddedenlerin ucuz suçlamalarından biridir bu hopeful monster kavramı.

Dincilerden farkı yoktur onların.

Alay ederek savlarını savunurlar.

Ve bu alaycıların başında Dawkins gelir.

Dawkins alay eder, aşağılar, kötüler rakiplerini.. Kendisi gibi düşünmeyenleri..

Oysa sıçramalı evrimi savunanların görüşü ile alay edilmemelidir.

O görüşü yaratılışa inananlar kendilerine göre yontarlarken, kendi savlarını savunmak isteyen tedriciler bunudan istifade etmekte ve onlarla birlikte PE kuramını eleştirmektedirler.

Oysa Anibal'in alay ettiği hopeful monster yoktur.

Bu canavarın kaç nesilde ortaya çıktığı bilinmiyor. Ama bu anlık bir olay değil.

Buna Davinci bu forumda değinmiş.

PE yapılan gözlemlerden çıkan bir sonuçtur. Ya da gözlemlerin yorumudur.

Bilim budur. Gözlemleri yorumlayarak ilerler.

O yorumlara karşı yorumlar da yapılabilir ve yapılmalıdır elbette.

Ama aşağılamak bilimin ilkelerinden biri değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
bu konuda yeterli bilimsel veri elimde olmadığından yorum yapamayacağım.

Bahsettiğiniz bu konu Kambriyen çağı ise, o konuda kimsenin elinde yeterli bilimsel veri yok.

Yani o konu yeterince bilimiyor.

Ama bu gerçek onu bildiğini sanan meczplar yok demek değil.

Onlardan da var..

Bazıları için şüphenin yararına sığınmak zul oluyor. Bir türlü kabul etmiyorlar. Dediğim dediktir demeye devam ediyorlar.

Bu da bilimin önündeki engeldir.

Kambriyen çağına ait her iddia kesinlik içermez.

Gözlemlerin doğruluğu bile şüphelidir.

O çağa ait bir kurama angaje olmak bu yüzden bilime ihanettir.

Gözlemler yapılır ve kuramlar tartışılır.

Bazı kuramlar aşağılanmazlar. Çöpe atılmazlar..

Çünkü çok uzak bir geçmiştir Kabriyen. Çok uzak......

O konuda şüphenin yararından yararlanılmalıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Sıçramalı evrim kuramını reddedenlerin ucuz suçlamalarından biridir bu hopeful monster kavramı. Dincilerden farkı yoktur onların.

Hacı böyle zırvalamak, demogoji, totoloji vs. etmekle varabileceğin bir yer yok..

İşte yer burasıdır, koyarsın delillerinin, alt düzey mekanizmalarını olur biter.. Bunun tartışılıacak bile bir tarafı yok, hepsi bundan ibaret.

Ama böyle osuruktan teyyare ile, amanda biyologlar evrimi bilmez, yok şu, yok bu.. Bu sadece senin şapşalın teki olduğun anlamına gelir.

PE, yapılan gözlemlerden çıkan bir sonuç değildir. Gözlemlerden bu sonuç çıkmaz. Yeterince açık mı?

Aşağılamak bilimin ilkesi değildir, ancak sen gibi elind ehiç bir halt olmayan divanelerin metodudur. Bilimin metodu belldir: Getirirsin kanıtlarını, olur biter..

>>> Bahsettiğiniz bu konu Kambriyen çağı ise, o konuda kimsenin elinde yeterli bilimsel veri yok. Yani o konu yeterince bilimiyor. Ama bu gerçek onu bildiğini sanan meczplar yok demek değil. Onlardan da var..

Evet, sen varsın işte, katmerli meczup, amanda sıçramalı evrim olmuşta diye sayıklayan. Hem "amanda evrim sıçramalı olmuş, amanda zıp zıp zıplamış" dersin..

Elde mevcut veriler, evrimin sıçramalı olmadığını gösteriyor. Git, o peygamber edindiğin palentologlarına söyle, bari piltdown adamı gibi bir şey filan yapıversinler sana..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> şimdi anibal, benim savundugum sıcramalı evrim görüşü senin savundugun tedrici evrim görüşünü kaldırmaz, onu tamamlar. bunu bilerek tartışmamıza devam edelim. yani biz evrimin esas ve önemli bölümünün nicelik dediğimiz ve buraya kadar sizinde kabul ettiğiniz uzun yavaş ve tedrici süreci tarafından hazırlandığını ama bu hazırlığın belli bir olgunlaşmanın ardından şiddetli sıcramalar yoluyla yeni türlerin oluşumuna yol açtığını söyleriz.

Birileri bunu söyler.. Velakin, eldeki bulgular bunun böyle olmadığını gösterir, işte mesele bu.. Bu, evrim teorisini bir karikatürünü yapmak olayıdır. Sanki evrim teorisi "şu canlının bu hale gelmesi 3.8 Milyar yılın her bir milyon yılında 3.8 bnide biri evrimiyle oldu.." dermiş gibi görüp, amanda bakın bakın böyle değil diye atlayıvermek olayıdır..

Hazırlığın olgunlaşması filan yok. Bunu görüyoruz, biliyoruz. Elbette çevre koşulları değişince, canlılar daha hızlı adaptasyon gösterecektir. İşte ayılar mesela.. Panda'dan tembel ayıya..

Ama bahsettiğiniz gibi bir şey yok, hiç bir şey bunun varlığını göstermiyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Transmutasyonal evrim yeni bir bireyin büyük bir mutasyon ya da sıçrama yoluyla aniden ortaya çıkmasını ifade eder.Bu bireyden türeyen nesiller, ..............

Hımm,evet, bir mutasyoncu peri vardır, gelir böyle, shirli değneği ile dokunuverir, hop hop hooop, senin şu hopeful mosnterler oluverir hemen..

Hacı, senin meselen elinde bir kanıt, örnek bile olmayışıdır. Gösterdiğin örnekte zaten malum: Amanda yıldızlar böyle olurmuşta.. Yıldızların evrimini örnek gösterip canlı evrimini kantılamaya çalışan bir zavallıdan alıntı yapacak kadar acz içinde kalmışsın işte..

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> Ancak bu gerçekleşmenin arkasındaki mekanizma açıklanamiyor.

Mendel oku biraz..

Mendel zamanında genetik yoktu. Mutasyonlardan habersizdi. Yaşam kapsamı içinde çapraz döllenmelerin ortaya çıkardığı ürün çeşitleri deney haline getirilmişti. Ve bu deney sonuçları sonraları genetik materyaller ile açıklanır oldu.

Günümüzde bu deneyler. yoğun mutajen ortamlarda (mutajen kimyasallar, ışınların bulunduğu ortamlarda) gerçekleştirilmek istenirse. Örneğin; bir mısır genomundan nelerin ortaya çıkabileceği araştırılmış mıdır? Çok farklı şekillerde yeni bitkiler elde edilebilirse, (ki son zamanlarda istenilen özelliklerde bitkiler elde edilir oldu); gen havuzundaki birikim süreçleri yanında, bu şekilde sıçramalı türlerin ortaya çıkmasına kanıt olmaz mı?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öncelikel mendel ne der: Çekinik / Baskın.. Genetik bilmeye gerek yoktur, o soruyu çözemk için..

>>> Günümüzde bu deneyler. yoğun mutajen ortamlarda (mutajen kimyasallar, ışınların bulunduğu ortamlarda) gerçekleştirilmek istenirse. Örneğin; bir mısır genomundan nelerin ortaya çıkabileceği araştırılmış mıdır? Çok farklı şekillerde yeni bitkiler elde edilebilirse, (ki son zamanlarda istenilen özelliklerde bitkiler elde edilir oldu); gen havuzundaki birikim süreçleri yanında, bu şekilde sıçramalı türlerin ortaya çıkmasına kanıt olmaz mı?

Olurdu, ama olmadı. Bu gibi çalışmalar yaşayamayan canlılarla sonuçlandı hep. Çok farklı şekillerde yeni bitkiler elde ediliyor zaten. Ama böyle heyula mutasyonlarla değil, seçilmiş, testten geçmiş genlerin alınıp bitkiye/hayvana/insana verilmesi ile elde edilyor.. Yani, gen nakli yoluyla..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Birileri bunu söyler.. Velakin, eldeki bulgular bunun böyle olmadığını gösterir, işte mesele bu.. Bu, evrim teorisini bir karikatürünü yapmak olayıdır. Sanki evrim teorisi "şu canlının bu hale gelmesi 3.8 Milyar yılın her bir milyon yılında 3.8 bnide biri evrimiyle oldu.." dermiş gibi görüp, amanda bakın bakın böyle değil diye atlayıvermek olayıdır..

Hazırlığın olgunlaşması filan yok. Bunu görüyoruz, biliyoruz. Elbette çevre koşulları değişince, canlılar daha hızlı adaptasyon gösterecektir. İşte ayılar mesela.. Panda'dan tembel ayıya..

Ama bahsettiğiniz gibi bir şey yok, hiç bir şey bunun varlığını göstermiyor..

aslında anibal ateist değildir. o da bir şeye inaniyor hemde yobazlık mertebesinde; BİLİM. Bilimi din olarak görmeyi pek tasvip etmem, lakin anibal gibilerini gördükçe biliminde afyon yani din olduğuna dair düşünceler kafami kemirip duruyor :)

senin bilimin daha 1.5 asir öncesinin tarihini doğru dürüst veremez iken, 3.5 milyar yıl öncesine dair kesin veri mi sağlayacak..

bilim miş... bilim milim bir şey değildir muhim olan düşünce ve akildir.

bir de küfür etmeden yazmayi öğrenmelisin, lakin küfür iq seviyesi alaşağı olan kişilerin karaktere yansımasıdır.

tarihinde antiliberty tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İlginçsiniz, başka bir şey yok..

Var olduğuna, yaşandığına dair hiç bir kayıt, veri vs. olmayan bir şeyi savunan sizler, gidip bizie "amanda iman etmiş, amanda yobaz olmuş.." vs. vs. diyerek zırlıyorsunuz..

İşte sizin PE hikayenizin dayanağı: Trilobitler.

İşte "neymiş bu iş?" diyenlerin ulaştığı sonuç:

Parallel gradualistic evolution of Ordovician trilobites

There are very few high-resolution studies of the fossil record from which to assess the relative frequency of gradualistic and punctuated evolution. Here I report some of the first detailed evidence of phyletic gradualism in benthic macroinvertebrates, based on a study of ~15,000 trilobites from central Wales. Over a period of about three million years, as many as eight lineages underwent a net increase in the number of pygidial ribs, a species-diagnostic character. The end members of most lineages have previously been assigned1–3 to different species and, in one case, to different genera. In view of intermediate morphologies and temporary trend reversals, however, practical taxonomic subdivision of each lineage proved impossible. The apparent success of earlier Linnean nomenclature (with its implications of discrete species) could easily have been misinterpreted as evidence of punctuation and stasis, and it is probable that detection of many other gradualistic patterns has been hindered by ready application of binominal taxonomy to fossils.

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/3683573

Ne Gould, ne de Eldredge, henüz evrimin bu şekilde gerçekleştiğine dair bir fosil serisi gösterebilmiş değiller..

Peki PE ne olacak? O zaten sizin anladığınız şey değil.. Alakası bile yok..

Size, böyle kapı gibi kanıtlarını vs. gösterene.. Hacı'nın dediğini mi diyeceksin, o çalışma bilimsel değil mi diyeceksin sende?

Mesele basit.. Getirirsin, gösterirsin.. E & G, buna dair trilobitleri gösterdiler, 70'li yıllarda.. Hımm dedik, mantıklı dedik, araştırdık, ama gördük ki, mantıklı olması yanlış olması gerçeğini değiştirmiyor. Tirlobitler, gradient değişim geçirmiş..

Siz ise, hiç bir kanıt, şu bu vs. göstermeden, amanda budur da, böyledir de... Size aksini gösterene de, yani lafınıza laf değil, gözlem sonucu gösterene de, yasni gözünüze sokana da, "manda bu iman etmiş, yobaz.."

Kim iman etmiş? Siz gibi mesnetsiz bir iddiaya tapanlar mı? Somut kanıtlarla ortaya gerçeği koyanlar mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

yav anibal, sen verilere ve gözlemlere niye bu kadar takıyorsun ki?,

bu matematik ve mantıktaki gibi formel bir şey değil ki tam kesinlikle ortaya konulsun.

kaldı ki yer kabugu 4.5 milyar yıldır jeolojik dönemler boyunca tamamen değişmiştir, yani dünya bile olduğu gibi gelmemiştir.

bugün bu gözlem yarın yerini başkasına bir yıl sonrada bir başkasına bırakabilir.

kısacası hacı'nın dediği gibi kambriyen ve pre-kambriyan döneme ait veriler şu an için çok kısıtlı çok eksik güvenilmez ve aşırı derece de yetersizdir.bu dönemler için doğru olanın %1 i ne dahi erişelemediği rahatlıkla bilinebilir.

ama genel hatlarıyla bir "kambriyen patlama" olayı bilim dünyasında vardır, bunu da en iyi açıklayan şey bizim sıcramalı-kesintili-dengeli evrim görüşümüzdür.

buna ragmen itirazın niye, kimse trilobit örneğine değinmedi bile.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> yav anibal, sen verilere ve gözlemlere niye bu kadar takıyorsun ki?,

Peki neye takıcam, senin işkembe gazına mı?

>>> bugün bu gözlem yarın yerini başkasına bir yıl sonrada bir başkasına bırakabilir.

Bıraksın, ondna sonra bakarız bizde.. Ama mevcut gözlem bunu gösteriyor, PE maalesef yaşanmamış..

>>> ama genel hatlarıyla bir "kambriyen patlama" olayı bilim dünyasında vardır, bunu da en iyi açıklayan şey bizim sıcramalı-kesintili-dengeli evrim görüşümüzdür.

Yok böyle bir olay bilim dünyasında.. Bu masalcıların dünyasında var.. Evriminde, sıçramalaı, dengeli, kesintili vs. olduğu gibi bir şeyde yok.. Evrim, kesintisiz, gradient değişimle gerçekleşir, kah hızlı, kah yavaş ama bu böyledir. Gerek elindeki bulgular, gerekse, metanın kendisi (=canlılar) bu yönteme imkan sağlamaktadır..

Varsa elinde bulgu, bak öyle olmamışta, böyle olmuş diye, biz buradayız, emin ol onu getirdiğin zaman, seni en çok alkışlayacak olan ben olurum..

Link to post
Sitelerde Paylaş

anibal senin içindeki önyargıyı kırmak atomu parçalamaktan zor yav..

sen düşünce mi? bilgi mi? öndedir tartışmasının öznesi durumundasın..

bilgi elbetteki önemli olduğu kadar tek doğrudurda. lakin 3.5 milyar yıl önce varolan kosulları araştıran çalışmalar için gözlemler ve cabaların hepsi boşadır, eğer bilgi tam kesinlikle bir şekilde ele geçirilirse genel düşünceyi -sıcramalı evrim- de zaten doğrulayacaktır.

bu yuzden gözlemlerin yetersiz olduğu zamanlarda ve bilimin şu an için bu konularda eksik olduğu çağda önde olan genel düşüncedir.

eğer biyolojide kesinti-sıcrama diye bir şey olmasaydı birbirine en yakın türler bile çiftleştirildiğinde "verimli" bak verimli yani üreyebilen döller verebilirdi. ancak hibrit bitki türleri ya da at katır örneği dahi verimli kendi başına üreyebilen bir canlı oluşturamamaktadır. dolayısıyla türleşme denilen şey sıcrama ve kesintiye evrim olayının tedrici ve direkt olmadığının kesin tescilli aksi iddia edilemez kanıtıdır.

artık gerisi de sana kalmış..

bunu da unutmuşum..

Peki neye takıcam, senin işkembe gazına mı?

adabını takınmadan tartışmadığın sürece sözlü şiddetimi esirgemeyeceğim hususunda şüphen olmasın..

üstte küfür etme demedik mi sana? hangi bilim adamı tartışmalarında küfre başvuruyor? göstersene.

tarihinde antiliberty tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> anibal senin içindeki önyargıyı kırmak atomu parçalamaktan zor yav..

Ne önyargısı sayıklıyorsun ki sen?

>>> eğer biyolojide kesinti-sıcrama diye bir şey olmasaydı birbirine en yakın türler bile çiftleştirildiğinde "verimli" bak verimli yani üreyebilen döller verebilirdi.

Ne alaka, bunu nerden çıkarıyorsun? Neden böyle olması gerekir ki? Sadece sallıyorsun, o kadar..

>>> eğer bilgi tam kesinlikle bir şekilde ele geçirilirse genel düşünceyi -sıcramalı evrim- de zaten doğrulayacaktır.

Tam tersine.. Eğer bilgi tam kesinlikle bir şekilde ele geçirilirse, DNA içinde oturan ve canı sıklıdkça başka türler doğurtan mutasyon perisinin 5 yaşındaki hiperaktif oğlunun varlığı kanıtlanacaktır..

Sen gidip, önce bir şey sallayıp, o salladığın şeye kanıt mı uyduracaksın, yoksa, elde olan şeyler bakıp bir sonuç mu çıkaracaksın..

>>> ancak hibrit bitki türleri ya da at katır örneği dahi verimli kendi başına üreyebilen bir canlı oluşturamamaktadır.

At ile katırın birbirine yakın olduğunu nerden çıkarıyorsun mesela? Neden fil ile ahtapot değilde, At ile katır, birazcık benziyorlar diye mi? Ne alaka?

>>> hangi bilim adamı tartışmalarında küfre başvuruyor?

Hangi bilim adamı, tartışmalarında işkembeden sallamaya başvuruyor? Sen işkembedne sallayıp, öyle gelirsen tartışma mekanına, elbette karşında öyle bilimsel bir cevapla giriş filan bulamazsın..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...