Jump to content

Recommended Posts

Yahudiler Muhammed hazretlerine gelip;

" Sen İbrahim'in tevhid dinini getirdiğini söylüyorsun ama o senin gibi deve eti yemezdi, çünkü haramdı." derler.

Bunun üzerine gelen ayette şöyle der:

Ali İmran/ 93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun."

Tevrat'ı okuduğumuzda devenin yasak edilmiş olduğunu görmekteyiz:

Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır. (Levililer 11:4)

Ancak geviş getiren, çatal ve yarık tırnaklı hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve, tavşan, kaya tavşanı. Bunlar geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılırlar. (Yasanın tekrarı 14:7

Bu durumda deve daha sonra temiz ve eti yenebilir hale evrimleştirilip mi helal kılınmıştır?

Yoksa zaten temiz ve helaldi de Tevrat mı tahrif edilmiştir?

Tevrat tahrif edilmiş olsaydı, “Haydi getirin de Tevrat’ı okuyun!” denir miydi?

Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.

Tanrının-Allah’ın bir topluma bir hayvanı yasak kılıp, diğer toplumlara helal kılması düşünülebilir mi?

“Türklere kümes hayvanlarını haram kıldık” diye bir ayet olabilir mi?

Ya da böyle bir cezalandırma?

“Sen Türk ana-babadan doğdun, sana haram” olabilir mi?

Yahudilere yasaklanması da aynı şey.

Halbuki Tevrat’a göre çatal tırnaklı ve yarık tırnaklı hayvanların eti helaldir.

Şimdi Kur’an böyle diyor diye yemesinler mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 48
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

sn pante.. bu konuda değişik bir yaklaşım gösteren bir yazıyı alıntılıyorum...

Helal ve haram olma, Helal ve haram etme, daha önce haram olması, sonra Allah'ın helal etmesi ne anlama gelir? İsrail Oğulları bulabildikleri yiyecekleri kendilerine haram edildiği için mi yemiyorlardı yoksa bulamadıkları için mi yiyemiyorlardı? Allah'ın haram kılması, yasaklama anlamında mı, yoksa mahrumiyet anlamında mıdır? Yedirtmemesi mi yoksa yememelerini istemesi midir? Günahkar, asi bir toplum Allah yasakladı diye sevdiği bir eti, ki daha önce yemelerinde hiç bir sakınca yoktu, yasağa uyup yememezlik eder mi? Allah'ın ceza olarak helal yiyecekleri haram etmesinin anlamı ne olabilir? Allah helal olan bir yemeği haram eder mi? Bu bir çelişki olmaz mı? Hem istediği kadar haram etsin Allah, "daha önce helal olanı Allah ne diye haram etsin, bu olamaz" deyip ben helal olduğunu iddia edip yesem ne yazar? Ben zaten haram falan dinlemiyorsam, bu yasağın bir anlamı olur mu? Bugün bir resul yediğimiz ekmeği Allah haram etti dese ona inanır mıyız? Ben şahsen inanmam. Çünkü bu olacak şey değil.

Aşağıdaki ayetlerde "helal ve haram"ı yeniden düşünmek gerekir.

Yahudilerin yaptıkları zulümden, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmelerinden, menetmelerinden dolayı kendilerine (daha önce) helal kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık. (nisa 160)

Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine haksızlık ediyorlardı.(nahl 118)

Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helal kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin.(ali imran 50)

Adamlar zaten helal haram demeden milletin mallarını her türlü zulum ve zorbalıkla, haksızlıkla; rüşvet, riba vs yollarla yiyorlar. Anlayacağın haramı helalı dinledikleri yok. Öyleyse yaptıklarına karşılık (ceza) olarak Allah'ın tayyibatı onlara haram kılmasının anlamını düşünmek gerek. Daha önce hürler iken her lezzetli şeyi bulup yiyiyorken azdılar, esaret altında köle olunca da bulamadıkları için yiyememeleri, mahrum edilmeleri... Esire, köleye ne yedirilir? Aksi halde cezanın anlamı olmaz. "Biz onlara zulum yapmadık, onlar kendilerine zulum ettiler" in anlamı başka ne olabilir ki? Var da, ellerine geçiyor da yemiyorlar! Bu olabilir mi? Mümkün mü? Allah "yasakladık size, yiyemezsiniz" diyor okadar, yiyemezsiniz, ben size yedirtmem diyor. Adı üstünde "ceza".

haktan sapmaz

ilgili konudaki tartışmanın linkiburada

tarihinde kirec tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Adamlar zaten helal haram demeden milletin mallarını her türlü zulum ve zorbalıkla, haksızlıkla; rüşvet, riba vs yollarla yiyorlar. Anlayacağın haramı helalı dinledikleri yok. Öyleyse yaptıklarına karşılık (ceza) olarak Allah'ın tayyibatı onlara haram kılmasının anlamını düşünmek gerek. Daha önce hürler iken her lezzetli şeyi bulup yiyiyorken azdılar, esaret altında köle olunca da bulamadıkları için yiyememeleri, mahrum edilmeleri... Esire, köleye ne yedirilir? Aksi halde cezanın anlamı olmaz. "Biz onlara zulum yapmadık, onlar kendilerine zulum ettiler" in anlamı başka ne olabilir ki? Var da, ellerine geçiyor da yemiyorlar! Bu olabilir mi? Mümkün mü? Allah "yasakladık size, yiyemezsiniz" diyor okadar, yiyemezsiniz, ben size yedirtmem diyor. Adı üstünde "ceza".

Bu açıklama hiç ikna edici değil.

Peygamberlerin nedense hep Yahudi kökenli olması eleştirisi karşısında, her kavime peygamber gönderildiğini iddia eden İslami görüş, buradaki konuda da tek bir kavime verilen cezayı öne sürüyor.

Eğer haram yemek, zulüm, rüşvet, faiz vs. kötülükler bir topluma cezayı gerektiriyorsa, bu her toplumda mevcuttu. Yahudilerden çok daha zorba devletler vardı.

Ayrıca İslam müfessirleri böyle demiyor. Örneğin;

Abdullah b. Abbasa göre ise, Hz. Yakubun kendisine haram kıldığı şey, tevrat gelince Allah Teala tarafından İsrailoğullanna haram kılınmamış ancak Hz. Yakup, kendisine haram kıldığı şeyi, kendi soyundan gelenler için de haram kılmıştır. Bu sebeple Yahudiler, ataları Yakubun emrine uyarak onun haram kıl­dığı şeyleri yemez olmuşlardır.

http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=26060

Toplumların farklı adet ve gelenekleri var. Bir toplum domuz eti yemezken, diğeri inek eti yemiyor. Bir başkası marul yemiyor. Bir diğeri fasulye yemiyor, tavşanı haram görüyor.

Araplarda da benzer adetler varmış ve dine yansımış. Bunun karşısında da Yahudiler itiraz etmişler:

"Sen hem İbrahim dinini savunuyor, Tevrat'ı tasdik ediyorsun. Hem de haramları hela sayıyorsun." diye.

Yani İslam peygamberi, bir başka toplumun dininin, kitabının çizgisine uyarken, onların adetleriyle, haram ve helalleriyle çelişmekten kurtulamamış. Sebebini ise açıklayamamış.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu açıklama hiç ikna edici değil.

Peygamberlerin nedense hep Yahudi kökenli olması eleştirisi karşısında, her kavime peygamber gönderildiğini iddia eden İslami görüş, buradaki konuda da tek bir kavime verilen cezayı öne sürüyor.

Eğer haram yemek, zulüm, rüşvet, faiz vs. kötülükler bir topluma cezayı gerektiriyorsa, bu her toplumda mevcuttu. Yahudilerden çok daha zorba devletler vardı.

Ayrıca İslam müfessirleri böyle demiyor. Örneğin;

Abdullah b. Abbasa göre ise, Hz. Yakubun kendisine haram kıldığı şey, tevrat gelince Allah Teala tarafından İsrailoğullanna haram kılınmamış ancak Hz. Yakup, kendisine haram kıldığı şeyi, kendi soyundan gelenler için de haram kılmıştır. Bu sebeple Yahudiler, ataları Yakubun emrine uyarak onun haram kıl­dığı şeyleri yemez olmuşlardır.

http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=26060

Toplumların farklı adet ve gelenekleri var. Bir toplum domuz eti yemezken, diğeri inek eti yemiyor. Bir başkası marul yemiyor. Bir diğeri fasulye yemiyor, tavşanı haram görüyor.

Araplarda da benzer adetler varmış ve dine yansımış. Bunun karşısında da Yahudiler itiraz etmişler:

"Sen hem İbrahim dinini savunuyor, Tevrat'ı tasdik ediyorsun. Hem de haramları hela sayıyorsun." diye.

Yani İslam peygamberi, bir başka toplumun dininin, kitabının çizgisine uyarken, onların adetleriyle, haram ve helalleriyle çelişmekten kurtulamamış. Sebebini ise açıklayamamış.

kuranda bulunan her şeyin tüm zamanlar için aynı şekilde evrensel gereklilikler olduğu şeklinde algılanınca ortaya bazı anlama sorunları çıkıyor...

allah belli bir zamanda belli bir yöredeki insan topluluğuna hitap etmiş...

oradaki insanların belli bir yaşantıları adetleri gelenekleri inanışları var...

bu adetlerden onların ibadet şekillerinden bahsetmesi bunların evrensel olarak herkese yüklendiği anlamına gelir mi...

onların hayatlarındaki bir takım yanlışları düzeltmeye islaha yönelik söylemleri aynen bütün insanlara şamil edersek yine sorunlarla karşılaşırız...

allahın muradı arap adet gelenek göreneklerini tüm insanlara farz kılmak mı...

yoksa o zamanın insanlarına bu adetlerindeki yanlışları gösterip zulumden ve şirkten temizleyip adil bir toplumun inşasının örneğini vermek mi..

kuran bir tarihte yapılması gereken şeyin örneğini vermiştir..

bu gün bizim yapmamız gereken işin espirisini anlayıp bu örneklerden istifade ederek kendi zamanımızda adaletin inşası için çalışmaktır...

günümüzün adet gelenek görenek ve inanışlarındaki yanlışları düzeltmeye çalışmak faydalı olanları desteklemek zararsız olanlara da ilişmemek peygamberin yaptığı şeydir ...

Link to post
Sitelerde Paylaş
kuranda bulunan her şeyin tüm zamanlar için aynı şekilde evrensel gereklilikler olduğu şeklinde algılanınca ortaya bazı anlama sorunları çıkıyor...

allah belli bir zamanda belli bir yöredeki insan topluluğuna hitap etmiş...

Tevrat, incil ve Kur'an'da yazılanların o dönemlere ve o toplumların yapısına göre örnekler olduğu, zamanımıza dayatılamayacağı, evrensel olduğunun düşünülemeyeceği görüşüne saygı duyarım.

Benim bu görüşlerle bir sorunum olmaz. Tartışmaya dahi gerek duymam.

Çünkü onlar, çağın gereklerini, uygar yasaları anlayışla karşılar ve uygulanmasını isterler.

1400 sene öncesi, 3000 sene öncesi yasalarla yönetilmeyi doğru bulmazlar.

Ama yazılı her ayetin, her hükmün kıyamete kadar geçerli olduğunu iddia edenler hakkında aynı düşünemem.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Tevrat, incil ve Kur'an'da yazılanların o dönemlere ve o toplumların yapısına göre örnekler olduğu, zamanımıza dayatılamayacağı, evrensel olduğunun düşünülemeyeceği görüşüne saygı duyarım.

Benim bu görüşlerle bir sorunum olmaz. Tartışmaya dahi gerek duymam.

Çünkü onlar, çağın gereklerini, uygar yasaları anlayışla karşılar ve uygulanmasını isterler.

1400 sene öncesi, 3000 sene öncesi yasalarla yönetilmeyi doğru bulmazlar.

Ama yazılı her ayetin, her hükmün kıyamete kadar geçerli olduğunu iddia edenler hakkında aynı düşünemem.

aslında çok önemli bir konu burası...

burayı bir halletsek epey bir şey aydınlanacak...

mesela atatürkün yaptığı herşey kendi zamanı için doğru olabilir...

onun sözleri kıyamete kadar doğru olmaya devam eder...

ama bu gün olsa atatürk ne yapardı sorusu çok önemli...

atatürkçülük adına onun yaptığı her şeyi aynen bu gün uygulamaya çalışmak gerçek atatürkçülük müdür...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yahudiler Muhammed hazretlerine gelip;

" Sen İbrahim'in tevhid dinini getirdiğini söylüyorsun ama o senin gibi deve eti yemezdi, çünkü haramdı." derler.

Bunun üzerine gelen ayette şöyle der:

Ali İmran/ 93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun."

Tevrat'ı okuduğumuzda devenin yasak edilmiş olduğunu görmekteyiz:

Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır. (Levililer 11:4)

Ancak geviş getiren, çatal ve yarık tırnaklı hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve, tavşan, kaya tavşanı. Bunlar geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılırlar. (Yasanın tekrarı 14:7

Bu durumda deve daha sonra temiz ve eti yenebilir hale evrimleştirilip mi helal kılınmıştır?

Yoksa zaten temiz ve helaldi de Tevrat mı tahrif edilmiştir?

Tevrat tahrif edilmiş olsaydı, “Haydi getirin de Tevrat’ı okuyun!” denir miydi?

Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.

Tanrının-Allah’ın bir topluma bir hayvanı yasak kılıp, diğer toplumlara helal kılması düşünülebilir mi?

“Türklere kümes hayvanlarını haram kıldık” diye bir ayet olabilir mi?

Ya da böyle bir cezalandırma?

“Sen Türk ana-babadan doğdun, sana haram” olabilir mi?

Yahudilere yasaklanması da aynı şey.

Halbuki Tevrat’a göre çatal tırnaklı ve yarık tırnaklı hayvanların eti helaldir.

Şimdi Kur’an böyle diyor diye yemesinler mi?

Nartkanın bu konuda birşeyler söylediğini hatırlıyorum.

Tevrat bildiğimiz tevrat değilde yasa bütünü olarak geçiyor gibi birşeydi .

Şimdi tanm olarak açıklayamayacağım ama buna benzer bişeydi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Geçtiğimiz Kurban Bayramında televizyonda kurban programında büyükbaş hayvanların kesimi ile ilgili bir konu vardı. Diyanetten miydi tam olarak hatırlıyamadığım birisi peygamberin ayakta deve kestiğini söylüyordu. Arabistan'da hala bunun uygulandığını ve yatırarak kesmekten çok daha kolay ve daha ızdırapsız olduğunu ileri sürüyordu. Yatırarak dakikalarca uğraşmak yerine ayakta kesimle birkaç dakikada 8-10 devenin kesildiğini iddia edince inanamamış, videolarda aramış bulamamıştım. Tesadüf şimdi rastgeldi.

Methedilen kesime bakın şimdi:

http://video.google.com/videoplay?docid=7222159297640208312

Link to post
Sitelerde Paylaş
Nartkanın bu konuda birşeyler söylediğini hatırlıyorum.

Tevrat bildiğimiz tevrat değilde yasa bütünü olarak geçiyor gibi birşeydi .

Şimdi tanm olarak açıklayamayacağım ama buna benzer bişeydi.

Nartkana göre kadınların başörtüsü değilde sütyen takmaları emredilmiştir ....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Deve deyip geçmeyelim. Aşağıdaki hadis Kütübü Sitte'den:

Resulullah (sav)`ın kaza-i hacet yaparken geri tarafından istitar (perdelenme) için en ziyade tercih ettiği sütre, bir bina veya bir hurma kümesi idi. Bir seferinde Ensardan bir zatın bahçesine girdi. Orada bir deve vardı. Deve Resulullah (sav)`ı görünce inledi ve gözlerinden yaşlar aktı. Aleyhissalatu vesselam deveye yaklaştı ve gözyaşlarını sildi. Hayvan sakinleşti. "Bu devenin sahibi kim?" diye sorarak ilgi gösterdi. Ensar`dan bir genç: "O bana aittir ey Allah`ın Resulü!" deyip ortaya çıkınca Hz. Peygamber onu payladı: "Allah`n sana mülk kıldığı bu deve hakkında Allah`tan korkmuyor musun? Bak! Bu bana şikayette bulundu. Sen bunu acıktırıyor ve fazla çalıştırarak da yoruyormuşsun." dedi.

Hadis no: 1990

Link to post
Sitelerde Paylaş

Deve ile ilgili bir hadis daha, yine Kütübü Sitte'den:

Resulullah (sav) (bir gün) aramızda doğrulup: "(Hastalık nev`inden) hiçbir şey hiçbir şeye sirayet etmez!" buyurmuşlardı ki bir bedevi: "Ey Allah`ın Resulü! Nasıl olur? Bir deve sürüsüne, kuyruğu ile haşefesini uyuzlamış bir deve gelince hepsini uyuzlu yapar!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Pekala, birincisini kim uyuzladı? Ne sirayet, ne safer (inancınızda hakikat) vardır. Şurası muhakkak ki, Allah her nefsi yaratmış, onun hayatını, ölümünü, rızkını ve uğrayacağı musibetlerini yazmıştır."

Hadis no: 4836

Bunlar en sahih hadisler olarak geçiyor.

Bu hadisler Risale-i Nurlar'da da var. Dolayısıyla kabul görüyor.

Peki peygamberin dediği gibi bulaşıcılık yok mudur? Mikrop, virüs yok mudur?

Nasıl inanılıyor bu hadislere?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Risale-i Nur'dan: 19. Mektup/ 153-154

Ezcümle, Ebu Hüreyre ve Sa'lebe bin Mâlik ve Câbir ibni Abdullah ve Abdullah ibni Cafer ve Abdullah ibni Ebî Evfa gibi müteaddit tarikler ve o tariklerin başındaki Sahabeler müttefikan haber veriyorlar ki: Deve gelmiş, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma tahiyye-i ikram nevinden secde edip konuşmuş. Ve birkaç tarikte haber veriliyor ki, o deve bir bağda kızmış, vahşi olmuş, yanına kimseyi sokmuyor, hücum ediyordu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm girdi; deve geldi, ikrâmen secde etti, yanında ıhtı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yular taktı. Deve, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma dedi: "Beni çok meşakkatli şeylerde çalıştırdılar; şimdi de beni kesmek istiyorlar. Onun için kızdım."

Deve sahibine söyledi: "Böyle midir?" "Evet" dediler.

Dârîmî, Mukaddime: 4; Müsned, 4:173; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 9:4; es-Sâ'âtî, el-Fethü'r-Rabbânî, 22: 50-51; Hafâcî, Şerhu'ş-Şifâ, 3:87, İbni Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, 6:135. el-Elbânî, Silsiletü'l-Ehâdisi's-Sahîha, 485; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:99, 100, 618.

Konuşan develer..

Üstelik sadece peygamberle değil, sahibiyle de konuşuyor. :rolleyes:

Link to post
Sitelerde Paylaş
Risale-i Nur'dan: 19. Mektup/ 153-154

Ezcümle, Ebu Hüreyre ve Sa'lebe bin Mâlik ve Câbir ibni Abdullah ve Abdullah ibni Cafer ve Abdullah ibni Ebî Evfa gibi müteaddit tarikler ve o tariklerin başındaki Sahabeler müttefikan haber veriyorlar ki: Deve gelmiş, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma tahiyye-i ikram nevinden secde edip konuşmuş. Ve birkaç tarikte haber veriliyor ki, o deve bir bağda kızmış, vahşi olmuş, yanına kimseyi sokmuyor, hücum ediyordu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm girdi; deve geldi, ikrâmen secde etti, yanında ıhtı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yular taktı. Deve, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma dedi: "Beni çok meşakkatli şeylerde çalıştırdılar; şimdi de beni kesmek istiyorlar. Onun için kızdım."

Deve sahibine söyledi: "Böyle midir?" "Evet" dediler.

Dârîmî, Mukaddime: 4; Müsned, 4:173; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 9:4; es-Sâ'âtî, el-Fethü'r-Rabbânî, 22: 50-51; Hafâcî, Şerhu'ş-Şifâ, 3:87, İbni Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, 6:135. el-Elbânî, Silsiletü'l-Ehâdisi's-Sahîha, 485; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:99, 100, 618.

Konuşan develer..

Üstelik sadece peygamberle değil, sahibiyle de konuşuyor. :rolleyes:

Millet uzayda cirit atıyor bunlar konuşan develere, develer ile konuşan insanlara inanıyorlar.

Tabiyki bunları destekler bizleri köle yapmak isteyenler.

Artık bunları çocuğa masal diye anlatsan güler, ama bunlar hayatın gerçeği olduğuna inanıyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 years later...
Yahudiler Muhammed hazretlerine gelip;

" Sen İbrahim'in tevhid dinini getirdiğini söylüyorsun ama o senin gibi deve eti yemezdi, çünkü haramdı." derler.

Bunun üzerine gelen ayette şöyle der:

Ali İmran/ 93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun."

Tevrat'ı okuduğumuzda devenin yasak edilmiş olduğunu görmekteyiz:

Tevrat indirilmeden önceki bir durum için tevrata bakmak anlamsız.

İbrahim'in deve yeyip yemediği tevrattan belli değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...