Mask 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Tamam; O Tamamından 1 tanesini söyleyin... Tıbbın, biyolojinin v.s. şu temel kanunu Evcrim teorisine dayanıyor diye bir somut örnek verin.. Link to post Sitelerde Paylaş
Mask 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Ve dediğim gibi bu Evrim meselesini ben kesinlikle Dinsel açıdan ele almıyorum.. Allah'ın varlığı gibi apaçık bir gerçekliği; Evrim gibi temelsiz bir Teorinin olmadığına dayandırmak kadar saçma bir şey yok.. Evrim ne kadar saçma ise; bunun olmadığından hareketle Bir Yaradıcının varlığını kabul etmek yada Tersinden Evrimi kabul ile, bir yaradıcının olmadığını kabul etmek aynı şey. İkiside tutarsızdır... Link to post Sitelerde Paylaş
Mask 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Varoluşla ilgili bir teorinin en azından şu temel soruları aksinin ispatı mümkün olmıyacak bir şekilde cevaplaması gereki.. 1- Kainat'ın oluşumu. 2- Calıların oluşumu. 3- Canlılar içinde İnsanın oluşumu. 4- İnsanın varlığının gayesi. 5- İnsanın akıbeti. 6- Ölüm ve sonrası. Link to post Sitelerde Paylaş
redfinity 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Varoluşla ilgili bir teorinin en azından şu temel soruları aksinin ispatı mümkün olmıyacak bir şekilde cevaplaması gereki.. 1- Kainat'ın oluşumu. 2- Calıların oluşumu. 3- Canlılar içinde İnsanın oluşumu. 4- İnsanın varlığının gayesi. 5- İnsanın akıbeti. 6- Ölüm ve sonrası. 1. Bir kac mikrosaniyeden sonra hemen her sey biliniyor. Oncesi icin de hos teoriler var. Bi ugras belki anlarsin. 2. Evrim. Tartismasiz. 3. Onemsiz ama cok detayli biliniyor. 4. Yok oyle bir gaye. 5. 200 bin yila kalacagimizi sanmiyorum. 6. Ayni dogumundan oncesi gibi. Link to post Sitelerde Paylaş
anibal 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi >>> Evrim Teorisinden kaynakla bilim dünyasının kabul edip, literatürleştirdiği bir örnek.. Herhangi basit bir örnek istiyorum.... Bak ben sana, bilimsel bir örnek filan vermeyeyim. Zira bilim biraz farklı bir husustur. Sana hukuksal bir örnek vereyim. Elbette bunun bilimsel izahatı olacaktır.. Tüm canlılar, özelliklerini genlerinden alırlar. Yani DNA'larından, biz buna genotip deriz. Bir canlının DNA tarafından belirlenen özellikleri gene DNA'nın kimyasal yapısı nedeniyle çevre etmenleri ile birlikte şekillenir ve canlının nihai özellikleri belirlenmiş olur. Nihai canlıya biz fenotip deriz. Sen, ben, baban, kapındaki köpek, birey olarak, tek tek birer fenotiptirler. Fenotipi belirleyen ise Fenotip = genotip(çevre) Yani, genotip özelliklerin, çevre tarafından nasıl etkilendiği fenotipi oluşturur. Örneğin, bir timsahın dişi mi erkek mi olacağı yumurtanın hangi sıcaklıkta geliştiğine bağlıdır. Bir papağan balığının dişi mi, erkek mi olacağı, sürüsünde dişinin var olup olmamasına bağlıdır. Bir flamingonun pembe rengi, yediği alglerden kaynaklanır. İşte böyle bir takım özellikler, çeşitli çevre etmenleri tarafından belirlenir ve rasgeledir. Velakin, bunu niteleyen temel olan genler, yani DNA, her zaman atalarından gelir. İşte bu nedenle, DNA her zaman canlıların atalarını gösterir. Öyle ki, mahkemeler bunu en sağlam delil olarak görür ve kullanır. DNA, bir canlıya atalarından geliyor. Ama DNA Basit bir halt değildir. ABCCCDDEEE şeklinde upuzun bir koddur. İşte akrabalığı anlamayı sağlayan da bu özelliktir. Bu kadar uzun kodun, DNA'yı oluşturabilecek çok rasgele olan (ısı, ışık, rüzgar, kimyasal form vs. vs. aklına ne gelirse) koşullarda birbirinin aynı olarak tekrarlanması ihtimali mümkün değildir. Senin DNA'n ile babanın DNA'sının aynı olması, senin ve onun DNA'larının birbirinin koypası olması sebebiyledir. Zira DNA, bir su molekülü vs. değildir. DNA'nın en temel özelliği, kendi kopyası yapabilmesidir ve biz buna üreme deriz. Sen, DNA'nı atalarından alıyorsun. Atalarında kendi atalarından, böyle gidiyor.. İşte, hal böyleyken, bir solucan ve senin tesadüfen olması imkansız şekilde, aynı DNA koduna sahip olmanın tek bir açıklaması mevcuttur: Solucan ve senin ataların ortaktı. Peki benzerlik ne kadar? Bir aborjinle senin aranda diyelim ki, %99.99 oranında benzerlik var. Yani DNA'nın 100.000 (atıyorum) kodonundan, 99.990 tanesi aynı. Demekki siz, %99.99 yakın akrabasınız. Ama bir solucanla senin aranda sadece 15.000 kodon aynı. Yani siz, %15 oranında akrabasınız. Bir şempanzeyle senin DNA'n %97 oranında aynı. Demekki sen, bir şempanze ile %97 oranında akrabasın. Akraba nedir? Aynı atalardan gelenler değil mi? İşte DNA'ların bu şekilde, tesadüfen olamayacak şekilde aynı olması, türlerin DNA'ların ortak atalardan miras olarak alındığını gösterir, başka bir şey göstermez. Zira DNA'nın geldiği, geleceği tek yer, her zaman canlının atalarıdır. Eee, nasıl oluyorda farklı oluyor o halde? DNA kopyalama süreci, hiç bir zaman %100 aynı DNA'yı üretemez. Ortalama, %99.99 oranında başarı sağlanır. Yani, her canlı ortalama olarak, atasının DNA'sının %99.99 oranında kopyasıdır (genotip olarak). Bu değişikliğe mutasyon denir. Neymiş, canlılar mutasyon yoluyla değişebilmekteymiş. O halde, nesiller boyunca biriken mutasyonlar, canlıların farklılaşmasını zaten zorunlu kılar. Peki neden bu görülmezde, türler nesiller boyu nerdeyse aynı kalırlar? Bu sorunun cevabını alman için, önce şunu anlaman lazım. Evrim, bu ortak DNA sekanslarının, ortak atalardan geldiği gerçeğidir. Bu evrimdir ve kısa tarifi, ortak özellikler, ortak atalardan gelir şeklindedir. Bu değişimin neden olduğu, neden değiştiği ve değişmediği, evrim teorisinin konusudur. Evrim teorisi, işte bu soruya cevap verir. Canlılar, yani bir fenotip, bir birey, tek bir döl üretmez. Genel olarak bir canlı, yaşamı boyunca pek çok yavru üretir. Bu durumda, mutasyonlarda rasgele olarak her yavrunun biraz farklı bir genotiple yaşamasını getirir. Doğal seleskiyon bu mutasyonlardan avantajlı olanları kanalize eder ve pek çok mutasyonu yok eder. Bu mutasyonlra sahip bireyler daha az üreyeceği için, bu mutasyonlar kısa sürede yok olur. Diğerleri ise, mutasyona uğramış veya aynı kalmış olsun, doğal selskiyon ile ilerletilir. İşte bu evrim teorisinin söylediği şeydir. Doğal seleksiyon iki ana kategoride incelenir. Çevresel seleksiyon ve cinsel seleksiyon. Çevresel seleksiyon çevre koşullarına dairdir, ısı, su, yiyecek, içecek vs. vs. Cinsel seleksiyon ise, canlının genotipine bağlıdır ve genellikle pozitif geri besleme oluşturup, çevresel seleksiyonla baskılanana kadar o mutasyonları geliştirir. İşte canlıların neden değişmediği bu mevzuya dairdir. Çevre şartları, değişen canlılara göz açtırmıyorsa, elbette o yok olacaktır. Sizin "imtihan sırrı" dediğiniz olay, işte bu meseledir. Bir mutasyonla, kafasından kol çıkan bir bebek doğamaz. Bu bir mutasyonun işi olamayacak kadar karışık bir iştir. Binlerce genin doğru mutasyonlara aynı anda uğramaıs gerekir ki, bu imkansızdır. İşte o yüzden, bir maymundan insan doğarsa evrim teorisi çürür otomatikman.. Ama, örneğin, bir mutasyonla derisi keratin olan birisi rahatça ortaya çıkabilir, sizde buna "imtihan" der geçersiniz. Bu bebek, yaşayamayacağı, kısa sürede öleceği için o mutasyon doğal seleksiyonla elenmiş olacaktır. Neymiş, canlıların ortak özelliklerinin olması, özelliklerini de atalarından almış olması, ortak özelliklerin ortak atalardan geldiğini, başka gelebilecek bir yerinin olmadığını, buna da evrim dendiğini ve kesin bir bilimsel gerçek olduğunu gösterirmiş. Evrimin varlığı kesindir. Size diyoruz, evrim zaten ispatlanmış diye, ama hala boş boş konuşuyorsunuz işte.. Link to post Sitelerde Paylaş
Mask 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Emek harcayıp yazmışsın ama sorumun cevabı değil.. Sanada "Tanrı Yanılgısını" okumanı öneriyorum.. Link to post Sitelerde Paylaş
Andromeda 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Tamam; O Tamamından 1 tanesini söyleyin... Tıbbın, biyolojinin v.s. şu temel kanunu Evcrim teorisine dayanıyor diye bir somut örnek verin.. Cümlelerinizle ne ifade ettiğinizi tam olarak anlayamıyorum; hangi biyoloji kanunundan söz ediyorsunuz? Link to post Sitelerde Paylaş
Andromeda 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Varoluşla ilgili bir teorinin en azından şu temel soruları aksinin ispatı mümkün olmıyacak bir şekilde cevaplaması gereki.. 1- Kainat'ın oluşumu. 2- Calıların oluşumu. 3- Canlılar içinde İnsanın oluşumu. 4- İnsanın varlığının gayesi. 5- İnsanın akıbeti. 6- Ölüm ve sonrası. Bu soruların cevabını bilim dışında ne veriyor sizce ve nasıl ? Link to post Sitelerde Paylaş
berguzar 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Sevgili anibal: Ben birşey sormak istiyorum burada. Herkesin tek bir ortak atadan, hücreden, canlıdan vs, yani tek bir dna dan çoğalarak geldiğini söylüyorsun yanlış anlamadıysam, anlayabilirimde çünkü biyoloji bilgim yetersiz. Şimdi aklıma bir soru geldi, bir insan bir köpekle cinsel ilişkiye girdiği zaman insanın spermi köpekteki yumurtayı döller mi, olmuşmuşdur böyle bir şey? Link to post Sitelerde Paylaş
harun25 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi anibal kardeş: senin incelemelerin sonunda diyorsunki DNA denen kusursuz ve karmaşık oluşum tesadüfen kendi kendine oldu.bumudur yani.bide bilim adamı olacaksın.arkadaşım kainatta bilimin kanıtladığı en önemli şey hiçbişeyin tesadüfen olmadığıdır.senin giydiğin elbiseden tut ayakkabıdan bilgisayardan otomobüllerden vs canlı cansız hiçbirşey tesadüfi olamaz sonucunu doğurmuştur Link to post Sitelerde Paylaş
Andromeda 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Şimdi aklıma bir soru geldi, bir insan bir köpekle cinsel ilişkiye girdiği zaman insanın spermi köpekteki yumurtayı döller mi, olmuşmuşdur böyle bir şey? Türler yeterince ayrıldıktan sonra artık çiftleşmeden bir yavru dünyaya gelmez... Ortamlar farklılaşınca bir türden farklı türler ortaya çıkabilir yeni koşullara adaptasyondan dolayı... At-eşek örneği mesela ilginçtir, sonunda bir katırınız olur ama o da üreyemez; bunun bir adım ötesi artık bir katırınız da olmamasıdır; ve böylece yeni bir türün ayrımı tamamlanmış olur ve herkes kendi yoluna gider... Link to post Sitelerde Paylaş
Andromeda 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Emek harcayıp yazmışsın ama sorumun cevabı değil.. Sanada "Tanrı Yanılgısını" okumanı öneriyorum.. "Tanrı yanılgısı" nı okudum ben ama konuyla ilgisi ne, niçin bunu öneriyorsunuz? Link to post Sitelerde Paylaş
harun25 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi bi canlının radyasyon sonucu mutasyyona uğraması onu şekillendirmez tam tersi zarar verir şeklini bozar.mutasyona uğrayanların durumları bellidir.evmimin tek dayanağı olan mutasyonda çürütülmüş oldu buarada. EVRİM YOKTUR Link to post Sitelerde Paylaş
Mask 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Bu soruların cevabını bilim dışında ne veriyor sizce ve nasıl ? O ve benzeri soruların cevabını bana İman veriyor, bilimde tasdik ediyor.. Link to post Sitelerde Paylaş
Mask 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi (düzenlendi) Evrimcilere göre; Deney ve gözlemler ile elde edilen bir teorinin temeli şu kabule dayanır... Milyonlarca kez tekrarlanmasına rağmen aynı neticeyi veren bir deneyin sonsuza kadar aynı neticeyi vermesi gerekmez..! O Neticeyi verdiren temel etken ortadan kalktığında; neticede değişir... Burdaki kabul mecburi bir zorunluluktan kaynaklanıyor.. Çünki Evrendeki Kanunları Mutlak ve Sabit kabul ederseniz; Kainatın bir yaradıcısının olduğunu ve onun koyduğu kanunlara göre hareket ettiğimizi kabul etmiş olursunuz.. Oysa İslamiyete göre Kainat ve içindeki herşey Mahluktur ve Allah'ın koyduğu Değişmez, Sabit Kanunlara tabidir. İşte çatıştığımız temel noktalardan birisi burası.. Şubat 27, 2008 tarihinde Mask tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
berguzar 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Türler yeterince ayrıldıktan sonra artık çiftleşmeden bir yavru dünyaya gelmez... Ortamlar farklılaşınca bir türden farklı türler ortaya çıkabilir yeni koşullara adaptasyondan dolayı... At-eşek örneği mesela ilginçtir, sonunda bir katırınız olur ama o da üreyemez; bunun bir adım ötesi artık bir katırınız da olmamasıdır; ve böylece yeni bir türün ayrımı tamamlanmış olur ve herkes kendi yoluna gider... Peki sevgili Andromeda: Türlerin yeterince ayrılmasını bilim nasıl ve neye göre ayırt ediyor, yani ne oluyorda artık orda duruyor daha ileri gitmiyor ya da daha değişik birşeyler olmuyor? Link to post Sitelerde Paylaş
harun25 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi andomeda sen diyosunki eskiden dünyada insanlar maymunlarla merkeplerle atlarla ilişkiye girmiş ve canlılar böyle ortak atadan meydana gelmiş.sen bu dediğine inanıyormusun birader.senin bu sözlerin ne mantık ne islam ne bilim nede ateizm kabül eder.ben sanmıyorum burdaki hiçbi ateist arkadaş gidipte bi atla maymuna merkeple ilişkiye girmez çünkü insanlığın fıtratına aykırıdır bunlar. Link to post Sitelerde Paylaş
anibal 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Evet, bir arkadaş diyor, biyoloji bilgim yetersiz, ama, nedense hepsi de, üç kuruş etmeyecek biyoloji bilgisiyle, biyologluğa soyunuyor işte.. >>> Şimdi aklıma bir soru geldi, bir insan bir köpekle cinsel ilişkiye girdiği zaman insanın spermi köpekteki yumurtayı döller mi, olmuşmuşdur böyle bir şey? Evet, aynen döller. Ama oluşacak mutasyon sayısı o kadar fazladır ki, o yumurta, annesinin karnında bile yaşayamaz. Ha, bir insan bir köpekbalığını dölleyebilir mi dersen, durum biraz değişir, köpekbalığının döllenme mekanizması daha farklıdır. Sperm bunu başaramaz. Ama genel olarak, memeliler birbirlerini dölleyebilir. Sorun, oluşacak zigotun yaşamayacak kadar yüksek bir mutasyon oranına sahip olmasıdır. Ama, iki insanın da aynı duruma gelmeleri çok sık görülen bir olgudur. Yani, bir erkek, bir kadını döller, fakat doğan bebek yaşayamayacak kadar mutasyon içerir. Ölü doğumların, bazı kısırlık tiplerinin vs. sebebi budur. Çok bilinen, bariz bir örneği için, kan uyuşmazlığı nedir, buna bir bakın derim.. Ama bazı durumlarda mutasyonlar uygun olur, doğan bebek yaşar genelde. Bakınız katırlar.. Katırların her zaman kısır olduklarıda bir yalandır, inanmayınız.. >>> senin incelemelerin sonunda diyorsunki DNA denen kusursuz ve karmaşık oluşum tesadüfen kendi kendine oldu. DNA kusursuz filan değildir. Bunu diyene ancak sayıklıyor denebilir.. Basitçe, insan DNA'sının %80'i hurda DNA'dır. Genetik bilgi taşıyan kısmı ise sadece %5 kadarıdır. %95'i çöp olan DNAya kusursuz demek ancak komik olur. Doğada karmaşık diye de bir şey yoktur. Yağmurun yağması, DNA'dan kat be kat karmaşıktır. Eline bir taş al, koy elektron mikroskopuna bak, bir hücreden daha karmaşık olduğunu görürsün. Zira, hücre tekrarlanan yapılardan oluşurken, taş genel olarak birbirinin hiç benzeri olmayan yapılardan oluşur. Kendi kendine? Yağmur kendi kendine yağıyorsa, DNA'da kendi kendine ortaya çıkabilir. Benim biyoloji bilgim, yağmurun yağması ihtimalinin, DNA'nın ortaya çıkması ihtimalinden daha düşük olduğudur.. Elbette her ikiside, öyle hokus pokus denerek şapkadan çıkan tavşan misali ortaya çıkamaz. Ama dünyadaki malzeme, mevcut karbon, su vs., enerji durumu vs. yani çevre koşulları DNA'nın kendiliğinden ortaya çıkması için yeterlidir. Tıpkı, rüzgar, nem, ısı, toz vs. durumunun yağmur yağması için yeterli olduğu gibi.. >>> bi canlının radyasyon sonucu mutasyyona uğraması onu şekillendirmez tam tersi zarar verir şeklini bozar. Radyasyon illa bir canlıya zarar verecek diye bir kaide yok. Kaldı ki, radyasyonla yaşayan canlılarda mevcut dünyada.. Doğada mutasyonlar bol bol ortaya çıkar. Çıkmaz, diyorsanız, zencilerin nasıl ortaya çıktığına bir cevap verin derim.. Ha, size bir bilgi daha vereyim, herhangi bir birleşmede, babanın spermlerinden her biri, ortalama 1.8 farklı mutasyon taşır. Kısaca, hiç kimse, babab ve anasının genetik bir kopyası olmaz. Eee, neden her defasında farklı bir şey görülmez o halde? Ne dedik? DNA'nın %95'i genetik bilgi taşımaz, %80'ide hiç bir işe yaramaz. Bu mutasyonların pek çoğu bu işe yaramaz bölgede ortaya çıkacağı için, genelde hiç bir etkisi olmaz. >>> Çünki Evrendeki Kanunları Mutlak ve Sabit kabul ederseniz; Kainatın bir yaradıcısının olduğunu ve onun koyduğu kanunlara göre hareket ettiğimizi kabul etmiş olursunuz.. Nedne böyle olsun ki? Böyle olmasını ne gerektirir? Siz, madde ve mesela yerçekimi kanununu ayrı bir şey mi sanıyorsunuz? Size bir link vereceğim, alın okuyun diyede, okusanızda bu kısır beyinle anlayamayacağınız için, hiç vermeyeyim daha iyi. Madde ve sizin kanun, mutlak vs. dediğiniz şeyler, maddenin ta kendisinden ibarettir. Maddeyi hiç bir zaman o kanunlardan ayrı düşünemezsiniz. Eğer siz, yerçekimi kanununa uymayan bir taş gösterebiliyorsanız, işte ancak o zaman bunu söyleme imkanınız olur. Link to post Sitelerde Paylaş
harun25 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi anibal deneyelim istersen birader.dediğin toprak karbon su karıştırıp bi bidonun içine koyalım bakalım bi canlı çıkacakmı? Link to post Sitelerde Paylaş
Mask 0 Şubat 27, 2008 gönderildi Raporla Share Şubat 27, 2008 gönderildi Aksine; Yer çekimi kanununa uymayan bir taş görürsen, Yada aynı genetik özelliklerdeki bireylerden farklı genetik yapılar oluştuğunu görürsen o zaman Evrim gibi bir Kaos teorisini belki ciddiye almak gerekir.. Tabiat dediğimiz sanat-ı ilahide her Nev kendi içinde fiziksel ve fonksiyonel olarak çok farklılıklar gösteren alt türlerden oluştuğu halde; Neden sadece İnsan Nevi bunun dışında kalmış.. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts