Jump to content

Ve İşte Çözüm


Recommended Posts

Bu yazı “Yeni Bir Para Sistemi” adlı yazımda kapitalizm eleştirisinin ardından gelecekti. Ama kapitalizm eleştirisi tek başına fazla zayıf kalıyor. Çünkü birşeyi eleştirirken karşılaştırmalı bir eleştiri yapmak için yerine ne konulacağını da bilmek gerekir. Bu yüzden henüz daha geliştirilme aşamasında olan sistemle ilgili ön çalışmalarımı değiştirmeden buraya aktarıyorum. Bu yazı, meselenin temelini yeterince iyi ortaya koyuyor. Bu yüzden kapitalizme odaklanmak yerine buna odaklanıp bunun eleştirisini yapmak daha iyi olur. Ya da kapitalizm ile karşılaştırmasını... Bu yazıdaki “devlet” kavramının benim diğer yazımda tanımlamakta olduğum devlet olduğunu akıldan çıkarmayın.

Yeni Para Sistemi

Geçen yazımda para anlayışının ve bunun etrafında oluşturulan sistemin temel yanlışlığından bahsettim. Şimdi çözümü sunuyorum. Çözüm paradan kurtulmak değildir; çünkü toplumda eşya ile ilgili bir değer ölçüsü olmak zorundadır ki gelişmeye yol açacak somut eylemler teşvik edilebilisin. Çözüm parayı yeniden tanımlamaktır. Mevcut sistemin parayı sahip olunabilen birşey olarak tanımlamasının yanlış olduğunu söylemiştim. Benim sistemimde ise bu yanlışı düzelteceğiz. Yeni bir para ve buna bağımlı olarak yeni bir ekonomik model tanımlayacağız. Yazıyı okurken şunları unutmayın: Birincisi bu sadece özet bir tanımdır. Kafanızdaki tüm soruları yanıtlayacak kadar uzun bir yazıyı şimdi yazamam. İkincisi bu sistemdeki devlet, mutlaka benim gerçek demokrasiyi anlatırken tanıttığım ağaç tarzı yapılanmayla oluşmuş bir devlettir. Bu iki sistemi bir arada düşünerek anlamaya çalışmalısınız.

Öncelikle para, kişinin elle tutacağı, alıp kasalarda, yastık altlarında saklayabileceği, bir başkasına elden verebileceği birşey olmayacak. Devletin bunun için kurduğu bir sistemin bilgisayarlarında kayıtlı olacak. Kişinin kimliği onun parasını, alışveriş sınırlarını, borçlanma kapasitesini... belli edecek. Bankalar vs. Finans sektörünün yerini tutabilecek hiçbir şey olmayacak. Parayı sadece devlet verecek. Kimse alışveriş dışında diğer bir kimseye para veremeyecek. Kişi, çocuğuna harçlık bile veremeyecek. Bunu bile devlet verecek. Kimse kredi kartları vs. taşımayacak. Sadece kimlik, bütün bilgiler ve para alışverişi için yeterli olacak. Gerekli teknolojinin olduğu yerde buna bile gerek olmayacak. Bütün para devlete ait olacak. İnsanlar sadece onu kullanma hakkına sahip olacak. Burada para, bir değer yerine değil, bir değerlendirme ölçüsü yerine, ancak çarkların dönmesini sağlayan bir araç konumuna getirilmiş olacak. Bütün para kayıtları sadece ve sadece devlette olduğu için kimsenin devletten habersiz bir parası olması söz konusu olamayacak. Bazı önemli mal varlıklarının da (toprak, bina, araba... gibi) kime ait olduğu devlet tarafından her zaman biliniyor olacak. Kişi başkasına küçük hediyeler alabilir. Devlet bunların kayıtlarını tutmayacak. Ama kimse kimseye ev, araba, arsa gibi şeyler hediye edemeyecek. Çocuğuna bile. Kimse satın almadığı ya da üretmediği birşeyi satamayacak. Kişiler kendi aralarında devletten habersiz takas usulü alışveriş yapabilir. Ama bu takas ettiklerini bir daha satamazlar

Devlet piyasadaki bütün parayı, bireylerde durumlarına göre bir miktar bırakmak koşuluyla yıl sonunda toplayacak. Yani kimse para biriktiremeyecek. Ev, araba gibi varlıklarda da belli sınırlar olacak. Ancak kişi parasını istediği gibi anlamlı bir yatırıma çevirebilir. Anlayacağınız para hiçbir zaman boşta bekletilemeyecek. İleride kullanırım diye bir yerlerde, değişim geçirmiş şekilde dahi tutulamayacak, saklanamayacak. Paran varsa ister yatırım yap, ister lükse harca, ister sanata, bilime harca... Ne yaparsan yap ama birincisi israf edip israf sektörü oluşmasına sebep olma, ya da var olan bu tarz sektörlere destek verme (mesela açlıktan insanların öldüğü bir dünyada geceliği binlerce dolarlık oteller olamaz. Varsa bunlarda kalamazsın. Paranı böyle birşey için kullanırsan devlet de sonrası için önlemini alır), ikincisi de biriktirmeye çalışma. Biriktirme izni asla yok. Diyebilirsin ki ben ileride şöyle bir yatırım düşünüyorum. Hayır, devlet yine de elindeki parayı alır. Ama devlet senden ne kadar para aldığını da bilir. Daha ileride yatırım yapacağın zaman da seni sorguya çekmeden istediğin kaynağı sağlar. Bu arada devlet parası olmayana da, daha önce devlete hiç para dönüşü yapmayana da akıllı bir yatırım yapacağı zaman kaynağı sağlayabilir. Ama onun farkı daha ince elenip sık dokunmasıdır.

Devlet gereken hiçbir zaman para vermekten çekinmez. Sonsuz bir kaynağı varmış gibi davranır. Enflasyondan korkmaz. Çünkü zaten artanı geri toplayacak. Yani piyasada bekleyen para kalmayacak. Serbest piyasa koşullarının bir kısmı geçerli olacak. Mesela kişi ürettiği mala istediği fiyatı koyar. Ama fiyatlandırma ile ilgili bütün bilgiler sistemde herkesin erişebileceği kaynaklarda olacak. Yani rekabet koşulları fazlasıyla geçerli olacak. Ayrıca fiyatlandırma konusunda müşteri inceleme isterse uzmanlar fiyatlandırma konusunda yorum yapacak ve bu yorumlar herkes tarafından erişilebilir olacak. Temel malzemelerin hepsi devlet tarafından, ya da belirlenmiş özel firmalar tarafından üretiliyor olacak. Ve bunların fiyatları her zaman sabit olacak. Asla enflasyon olmayacak. Bu firmaların zarar etmesi diye birşey olmayacak. Bütün masrafları devlete ait olacak (devletin sınırsız para kaynağı olduğunu unutmayın), bütün kârı da devlet alacak (daha doğrusu kârı yok edecek çünkü devletin paraya ihtiyacı yok. Devlet parayı ortada başıboş dolaşmasın diye alır, kimseye dağıtmaz).

Devlet çalışıp çalışmadığına bakmaksızın herkese temel ihtiyaçlarını (beslenme, barınma, sağlık) karşılayacak parayı verecek. Daha konforlu bir yaşam isteyen çalışır.

Kimse kimseye açıktan para veremeyeceği için devletin kayıtlarına geçmemiş bir alışveriş olamaz. Devlet borçlanmayı kabul eder. Ancak borçluyu sıkboğaz etmez, faiz almaz. Sadece vereceği paradan keser, o da temel ihtiyaçları için verdiği paradan değil, artan paradan keser. Eğer kişi çalışamaz duruma geldiyse borcunu affeder. Çünkü devletin paraya ihtiyacı yok. Bu konuyu özellikle tekrar vurgulayalım: Devletin para kaynağı sonsuz çünkü enflasyon korkusu yok. Gözetmesi gereken tek şey piyasada başıboş para kalmaması ki bunun için de zaten kendi sisteminde olan kayıtlardan silmesinden başka birşey yapmasına gerek yok. Çünkü kişilerin parası olamaz, para her zaman devlete aittir. Kişiler ancak onun geçici sahipleridir.

Bunlara göre şimdi akla gelebilecek bazı sorulara ve temel meselelere açıklık getirelim. Tabi ki bu tanıtım yazısında bütün sistemi inceleme olanağı yoktur. Bu çok ayrıntılı bir çalışma gerektirir.

Para biriktirme mümkün olmayacak mı? Yatırım konusunda açıkladık. Büyük miktarda paraları biriktirme olanağı olmasa da devlet sizden aldığı paranın hesabını tutuyor ve büyük bir harcama yapacağınız zaman fazla sıkmadan gereken parayı veriyor. Hiç parası olmayana da iyi fikirlerinden dolayı para verebiliyor. Hem de bunu yaparken belirli bir bütçe kısıtlaması yapmıyor. Küçük miktarda para biriktirmeye gelince bunun da bir karşılığı var. Sadece devletin temel olarak herkese verdiği parayla geçiniyorsanız. Sene sonunda geri alınacak diye hepsini bitirme telaşına girmenize gerek yok. Devlet paranın ne kadarının arttığını biliyor. Biriken kadarını size sonradan verirken fazla zorluk çıkarmıyor. Mesela “ben biriken paramla bir otomobil alacağım” derseniz gider alırsınız. Ama devletin sildiği para size dönerken eskisi kadar şartsız da dönmüyor. Devlet bir takım hesaplara göre bu parayı tamamen silebilir.

Yatırımlara gelince yine artık yerel otoritelerin, yani yerel bölge temsilcilerinin çok güçlü olduğu yeni bir sistemde olmanın farkı hissedilecek. Mesela “ben filanca yerde fabrika kuracağım” derseniz o bölgenin halkı buna izin vermeden bunu asla yapamazsınız. Devlete daha önce çok para dönüşü yapmışsanız, ya da dolaylı şekillerde kazandırmışsanız yatırımlarda size öncelik tanınacaktır. Ancak bu durum sizi hiçbir zaman diğer insanlardan daha fazla yönetimde etki sahibi yapmaz. Devletin o yöre halkını sizin yerinize ikna etmesi söz konusu değildir. Devletten para alıp da bir yatırım yaptığınız zaman, yatırımların gereğini yaptığınız zaman devlet sizin batmanıza izin vermez. Yani sürekli zarar ederseniz devlet gerek görürse zararınızı sınır olmaksızın karşılar. Nasıl olsa kimsenin parasını vermiyor. Nasıl olsa fazla para toplanacak. Nasıl olsa enflasyon diye birşey yok. Faiz diye birşey de yok. Mesela otomobil üretiyorsanız ve bu konuda yeni teknolojileri de araştırıyorsanız bütçemin şu kadar kısmını araştırmaya şu kadar kısmını üretime harcayacağım diye bir derdiniz olmayacak. Siz sadece nelerin gerektiğini ortaya koyacaksınız, yatırımlarınız için nasıl bir masraf gerektiğini belirleyeceksiniz, devlet de size ihtiyacınız olan parayı, birikmiş paranızın yetip yetmediğine bakmaksınız verecek. Bunun tek kısıtlaması sizinle aynı para sistemini kullanmayan (yani mesela şimdiki para sistemini kullanan) yerlerden yapılan ithalatla ilgili kısıtlamalardadır. Zira devletin mevcut sistem içinde piyasaya para akıtmaktan çekineceği bir durum yoktur.

Diyelim ki bir otomobil fabrikanız var ve yurt içindeki Pazar fazlasıyla doymuş durumda... O zaman rahatlıkla ben birkaç yıl üretim yapmayacağım, teknolojik araştırma ve geliştirmeye para harcayacağım diyebileceksiniz. Yani batma korkunuz yok! Mali rekabet yok! Sadece yaptığınız işlerin şimdi ya da sonradan halka yararlı olma olasılığı mevcut olsun yeter. Tabi ki kalite ve ucuzluk açısından rekabet yine var. Ama büyük balığın küçük balığı yutması diye birşey söz konusu değil. Kimse piyasayı bir dönem ele geçirmekle bir diğerini silemez. O diğeri de yıllarca araştıma geliştirme yapar ve özel bir yenilikle piyasaya yeniden girmenin yollarını arar. Tekrar ediyorum, batmak diye birşey yok! Yararlı olmadığınızı anlayacağınızı zaman kendiniz çekilirsiniz ya da fabrikayı kapatır, üretimi durdurur, araştırmaya ağırlık verir, beklemeye geçersiniz.

İşadamlığı diye bir meslek olmayacak. En azından bu sistemde mevcut olanlardan yenileri piyasaya girmeyecek ve zamanla hepsi kalkacak. Çünkü zengin, birikimini, yani devlete sağlamış olduğu para girişini çocuğuna aktaramayacak. Bu durumda doğuştan paralı insanlar olmayacak. Ancak değerli fikirler para kazandırabilecek, kurnazlıklar değil! Bilim adamları projelerini kendileri hayata geçirecek. Bunun için parası olan birini aramayacaklar. Çünkü sadece devlette para var. O da ortaklık aramıyor. Sadece yapılacak olan iş yapılabilir mi, faydalı olabilir mi... ona bakıyor. Çalışanlar için sendika vs... olmayacak. Patron konumundaki kişi çalışanlarını istediği zaman işten ayırabilecek. Mağduriyet diye bir durum söz konusu değil. Çünkü işin sahibi patrondur (bu durumda fikrin sahibi olan bilim insanı). Çalışan kişi bunu bilecek, fikirsel olarak bütün yatırımlarını belgeleyecek. İşsiz kalan kişinin “işsiz kaldım, borça girdim, taksitlerimi nasıl ödeyeceğim...” gibi bir derdi olmayacak.

Paranın hakimiyeti ortadan kalkacağı için değerlerin, fikirlerin öne çıkmasıyla işadamlarının yerini biliminsanları alacak. Bunlarda şirketim nasıl kar eder, nasıl hesapları dengelerim diye kara kara düşünmeyecek. Vergi diye birşey de yok. Bu durumda teknoloji çok daha hızlı ilerleyecek ve ARGE’ye verilen önem kat kat artacak. Şimdiki gibi bütün ülke birkaç zengin kesimin parasına muhtaç kalmayacak. Ülkenin kaynakları birkaç varlıklı kesimin eline geçmeyecek.

Piyango, kumar vs... gibi sömürüler doğal olarak olamayacak. Bunların daha masum versiyonları olabilecek.

Lüks standartları toplumun genel durumuyla orantılı olacak. Toplumda açlar bitmeden süper lüks oteller sözkonusu olamayacak. Daha doğrusu bunlara verilecek paralar sınırlı olacak. Dolayısıyla kimse bu tarz bir yatırım yapamayacak. Bir kişinin bir otelin geceliğine bin liradan fazla ödenmesine engel olunursa artık otel de ona göre yapılmak zorunda kalınır.

Tabi bu sistemin işlemesi sırasında hammadde gibi, tarım ürünleri gibi... kaynak yetersizliği durumunda ne olacağının ayrıca incelenmesi gerekir. Bu konuyu çok uzatacağından buna girmiyorum. Ama şu kadarını söyleyeyim kapitalizmde olandan daha kötüsü olması mümkün değil. Kapitalizm böyle kaynaklar olmasına rağmen krizi davet eder, bir de bunların kısıtlı halini siz düşünün. Kapitalizm varlık içinde yokluktur.

Bu sistem henüz geliştirilme aşamasındadır. Yani ufak tefek değişiklikler olabilir. Diyeceğim o ki bu sistemde henüz gerçek demokrasiyi uygulayan sistemde olduğu kadar tecrübem yok. Ama yine de bu sistem de temeli yeterince sağlam bir sistemdir. Sadece düşünülecek ayrıntıları kalmıştır. Ayrıca bu sistem basittir. Mevcut para sistemi gibi hassas dengelere ve hesaplara dayanmaz. Sadece bu sistemde uzmanlaşacak insanlara ihtiyacı yoktur. Bu sistem, finans sektörü gibi sanal bir sektörün oluşmasına sebep olmayacaktır. Paradan para kazanmayı, aşırı zenginlerin toplumun kanını, kaynaklarını emmesini bitirecektir. Bu sistem, doğrudan demokrasi ile birlikte düşünüldüğü taktirde kesin çözümü sağlayacaktır.

Altını çizdiğim bölüm çok önemli, komünizmin en büyük zayıflığı karar mekanizmasının çok rasgele, fazla önemsenmeden oluşturulması idi. Yani asıl önemli sorun atlanıp doğrudan ayrıntılara geçilmiştir. Halbuki karar mekanizması her şeyin temelidir. Gerçek demokrasi sapasağlam oturmadan hiçbir şey sağlama alınamaz.

Para sistemini de açıkladıktan sonra şimdi tek sorunumuz kaldı: geçiş süreci. Gerçek demokrasiye geçişin ilk adımını internet ortamında yoğun eylemlerde bulunacak bir sivil toplum kuruluşuyla sağlayabiliriz. Ama bunu yaparken bir yandan bu para sitemini de kurmalıyız. Bu konuda ülkenin kanunlarının engel çıkaracağı kesindir. Öyleyse nasıl olacak? Bunun için nasıl bir geçiş yöntemi izlenecek? Bunları daha sonra inceleyeceğim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sistemimdeki rekabet anlayışına bir örnek vereyim:

Diyelim ki ülkede birkaç tane otomobil üreticisi var. Bunlardan birinde güvenlik açısından çok üst düzeyde bir otomobil üretildi ve piyasaya sunuldu. Şimdi devlet bu üst düzey güvenliği hemen bir standart olarak alabilir. (Lütfen buradaki devletin ne olduğunu diğer anlattığım başlıktan iyice anlayın) Otomobil üreticilerine bu standartı yakalamayı şart koşabilir. Mevcut sistemde olsa ne olur? Otomobil üreticileri "öldük bittik mahfolduk" der. Bütün üretim duracak. Aylarca, belki yıllarca ARGE yapılacak. Hem de bu sırada hiç para kazanılmayacak. İşçiler evlerine gönderilecek. Mümkün mü? Bu sistemde değil. Ama benim sistemimde mümkün. Bunun nasılını anlattım.

Ayrıca devlet bu yola gitmeyip güvenliği yüksek otomobilin alınması için katkı da yapabilir. Nasıl olsa devlette azalan bir para yok. Önemli olan o otomobil gerçek kaynaksal maliyeti (para değil). Bu durumda rekabet asla mali ve piyasa açısından olmayacağı için diğer üreticilerin gerçek kalite ve güvenliğe yatırım yapmak için üretime ara vermesinde çekinecek hiçbir şey yok. Bunları anlattım. Anlaşılmayan birşey varsa anlatırım. Ama bir şartla; yazılarımı dikkatlice okumamış hiç kimseye özet geçmem. Zaten bütün anlattıklarım özetin de özetidir.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Saçmalık.Böyle bir sistemi kurmak için milyonlarca insanı öldürmen gerekir önce.Kimse bu saçmalıkları kabul etmez çünki.

Devlet heryerde paranı nasıl harcayacağına karışacak ne yiyip ne içeceğine devlet karar verecek.Yok artık.

Bide para değer olmaktan çıkınca insanlar gerçek değerlere yönelekcen sanıyorsan hayaller dünyasında yaşıyorsun demektir.Zengin olma imkanı olmayan biyerde kimse bilim için sanat için zar zurt kendini hırpalamaz.. Kazancağın sınır belli ise bu sınıra en az iş ile ulaşmak daha mantıklı gelir herkese.

İnsanlar para için yaşar bunu da ellerinden alırsan ortalık sandığın gibi cennete dönmez, mağralara göeri döneriz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nihil gibi düşünüyorum, diğer forumda bazı eleştiriler getirmiştim, her iddianı tek tek cevaplayacak zamanım yok ama ekonomi ve siyaset bilimi konularında daha çok araştırma yapman gerektiği açık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne Nihil gibi ne de Astur gibi düşünüyorum... Şu açık ki insanlar sözde özgür alışveriş dünyasında bazı anlayışlara şöyle veya böyle boyun eğmek zorunda. Demek insanlar altın kafesi daha makbul buluyorlar ve kendi megaloman hezeyanları içerisinde kendilerini tatmin ediyorlar... Demek hala firavunlar var ve onlar başka bir başlıkta da ifade ettiğim gibi biçimsel olarak farklılaşmış piramitlerini inşa ediyorlar.. her piramit taştan ve tuğladan oluşacak diye bir şey söz konusu değil.. Dinler ne kadar saçmaysa sınırsız özgürlük veya serbestlik anlayışı ve onu toz pembe gösteren anlayışlarda saçmalıktan ötedir. Çünkü böyle bir şey yok! Herkes formatlanabilir...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Dinler ne kadar saçmaysa sınırsız özgürlük veya serbestlik anlayışı ve onu toz pembe gösteren anlayışlarda saçmalıktan ötedir. Çünkü böyle bir şey yok! Herkes formatlanabilir...

Sınırsız özgürlük isteyen yok zaten.Hippi değiliz biz.. Ama ''sınırsız özgürlük olamaz o halde hiç özgürlük olmasın'' anlayışı da pek mantıklı değil.

Devletin her işinize burnunu sokması, sizi robot gibi programlayıp hayva gibi gütmesi hoşunuza mı giderdi?

Bu saçma sapan kurallarla ülke değil, ancak belki bi çocuk kreşlini yönetebilirsiniz.

İnsanların ne için ne kadar para harcadıkları bazılarını neden bu kadar ilgilendiriyor anlamıyorum

tarihinde NiHiL tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
kimse bilim için sanat için zar zurt kendini hırpalamaz

ben de buna katılmıyorum gerçe sanat bilim falan gelişmez doğru ama

kimse kendini parçalamayacağı için değil

sanatçı felsefeci deneyimlediği mücadele ettiği gözlemlediği şeyleri aktarır böyle bir toplumda tek sanatçı dewlet olur ki

öyle sanatçı olmaz olsun :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

tek parti diktatörlüğünü savunduğum yok.. aslında böyle giderse gerçek anlamda tek parti dünyası hayat bulacak.. sermaye her şeye egemen çünkü ve medya aracılığıyla milyonları kendi doğrultusunda etkiliyor. Devlet şu anda da her şeye burnunu sokar, yargı bunun için var. Ben ve bizi birleştirecek bir anlayış gelmeden de bu dünyada savaşlar bitmeyecek ve şu anki anlayışlar bundan fersah fersah uzakta. Sermaye çok üretiyor diye dünya varlığı üzerinde söz hakkının olup olmaması da ayrıca tartışmalı bir konudur. Arz ve talebin yönlendirilmesi ve kaynakların bu şekilde de kontrolsüzlüğü saçmalıktır. birçok saçmalığı arz etmeye ama arz edenlerin fazlalaşması ve dünyanın o yöne sürüklenmesi ve bu nedenle varlık olarak zenginleşmeleri bu arzları istemeyen insanları bile çok acımasızca etkiliyor ve dünya varlığı bu arza göre yağmalanıyor. Kim haklı veya haksız konusundan öte şu gerçek ki dünyada savaşların bitmeyeceği ve dediğim gibi biz ve ben birleşmedikçe veya uzlaşmadıkça hiçmi hiç bitmeyeceğidir...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sınırsız özgürlük isteyen yok zaten.Hippi değiliz biz.. Ama ''sınırsız özgürlük olamaz o halde hiç özgürlük olmasın'' anlayışı da pek mantıklı değil.

Devletin her işinize burnunu sokması, sizi robot gibi programlayıp hayva gibi gütmesi hoşunuza mı giderdi?

Bu saçma sapan kurallarla ülke değil, ancak belki bi çocuk kreşlini yönetebilirsiniz.

İnsanların ne için ne kadar para harcadıkları bazılarını neden bu kadar ilgilendiriyor anlamıyorum

+++++

Ben özgürlükten bu kadar rahatsız olan insanları anlayamıyorum. Televizyonlarda hep reyting için kalitesiz programlar oluyor ondan tek kanal olsun devletin olsun tarzı bir mantık olacak şey değil.

Özgürlük olayı gayet basit aslında, başkalarının özgürlüklerini sınırlamadığın sürece özgürlüklerini kullanabilirsin. Hırsızlık özgürlüğü, cinayet işleme özgürlüğü falan diye birşeyi savunan mı var?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nihil,

"paranı" demişsin. Senin paran yok! Sistemin birinci farkı burada. İkincisi "devlet" dediğim şeyi okuyup anladın mı! Benim devletimde bir yönetici ve bir de yönetilenler yok. Doğrudan ve temsili demokrasilerde bile bu varken benim sistemimde yok! Ayrıca "devlet ne yiyeceğine ne içeceğine mi karar verecek". Kusura bakma ama okumamışsın. Yok böyle birşey. "Paran"la istediğini alabilirsin. Ama biriktiremezsin. İstersen lükse ev al, istersen tatile git, ne yaparsan yap ama biriktiremezsin! Açık yazdığımı sanıyordum. Başkasına veremezsin, bankaya yatıramazsın... Ama istediğin gibi alışveriş yaparsın. Ama bir ev aldığındaki "vergin" belli bir miktar ise iki ev aldığında katlanır. Belli bir yerde artık 5, 6 evden fazlasını alamazsın. Ben anlamadım. Tam olarak neyi yapmak istiyorsun da yapamıyorsun bir söyler misin?

İnsalar daha iyi yaşamak için çalışacak. Sen zannediyor musun ki temel yaşaması için para verilen bir insan komşusundaki büyük ekran TV ye ya da bir otomobile ya da daha güzel bir eve özenmeyecek. Daha güzel kızalarla arkadaş olmak istemeyek, evine mobilya istemeyecek... Bu olacak şey mi? Kişisel rekabet, yaşamaktan sonra insanları motive eder. Asıl herkesin temel ihtiyaçlarla yetineceğini düşünmen saçmalık. İnsanlara iyi işsizlik sigortası verilen yerlerde insanlar neden çalışmak için yırtınıyor? Kaldı ki bu verilen işsizlik sigortası bile değil, yani çalıştığı zaman verilen temel para elinden alınmayacak.

Kazanacağın sınırın belli olduğunu nereden çıkardın? Yok böyle birşey. Kusura bakma okumamışsın. Hiç değilse anlamadığın yeri sorsaydın.

Bilakis burada sadece bilim ve sanat, bir kar payı hakkı elde edeceği için bu alanlarda müthiş bir ilerleme görülecektir. Ve bilime yatırım şimdikinin binlerce katı rahatlıkla olabilir! Şimdi bilime yatırım yapabilir misin? Diyelim iyi bir elektrik motoru yaptın. Kime satacaksın? Ya! İşte geri kalmış ülkeysen geri kalmışlığa mahkumsun bu sistemde! Ama benim sistemimle bundan kurtulacağız. Çünkü bilim ve teknoloji ürettikten sonra kimseye satmak zorunda değilsin! Gelişmeyi göster yeter! Nesi yanlış bunun?

Lütfen arkadaşlar, fikir sahibi olmadan önce anlamadığınız bir yer varsa sorun.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

senin sisteminde devlet falza yer kaplıyor.

son bir alıntı yapayım.

''

Lüks standartları toplumun genel durumuyla orantılı olacak. Toplumda açlar bitmeden süper lüks oteller sözkonusu olamayacak. Daha doğrusu bunlara verilecek paralar sınırlı olacak. Dolayısıyla kimse bu tarz bir yatırım yapamayacak. Bir kişinin bir otelin geceliğine bin liradan fazla ödenmesine engel olunursa artık otel de ona göre yapılmak zorunda kalınır.''

Buna devlet karışamaz.''Birileri açken diğerleri fazla zengin olamaz' şeklinde bir kural tıpkı ''ölen akrabanın 40 günü dolmadan eğlence yapılamaz'' kuralı kadar mantıksız olur.

İmkan varsa olunabiliyorsa isteyen istediği kadar zengin olur insanalra ''vicdanlı'' olmayı 'zorunlu' kılamazsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Parayı ben kazanacağım, devlete vereceğim, sonra onun onayladığı yerlere harcama şartıyla belli kısımlarını kullanabileceğim. Bence çok zayıf bir sistem, istismara da aşırı müsait.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Ben özgürlükten bu kadar rahatsız olan insanları anlayamıyorum. Televizyonlarda hep reyting için kalitesiz programlar oluyor ondan tek kanal olsun devletin olsun tarzı bir mantık olacak şey değil."

Bu sermaye tepenize çıkmaya başladıkça ve sokakta yürürken milyonlar bu saçmalıklarla ayfonlandıkça acaba rahat bir nefes alabilecek misiniz? Hoş gerçi, halkın arasına girmeye gerek yok, saraylarda yaşanıyor artık ama her bir saray halkın ilkel duygularını sömüren ve yaygınlaşan ve geliştirilip yaratılan binlerce medya tarafından pompalanan arz ve taleple kuruluyor. En büyük vurgun buradan sağlanıyor. İşin kötüsü arz ve talepler değerleri belirledikçe kimi değerler yitip gidiyor ve daha profesyönel harika bir yaşam hayat buluyor. Ve arz ve talep de sermayenin gücü sayesinde kolayca baştan yaratılıp yönelendirildikçe çok özgür bir dünya hayat buluyor. Hala ilkel bir dünya yaşanıyor aslında.. Kendine medeniyim diyen insanlara duyurulur. İnsanların koyun gibi davrandığını belgeleyen bilimsel araştırmalar da varken... Tanrının neden başka bir tanrıyı yaratamadığı daha açık bir şekilde görünüyor aslında... Babil kulesini yapmaya kim cüret edebilir, sus otur aşağı..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu sermaye tepenize çıkmaya başladıkça ve sokakta yürürken milyonlar bu saçmalıklarla ayfonlandıkça acaba rahat bir nefes alabilecek misiniz? Hoş gerçi, halkın arasına girmeye gerek yok, saraylarda yaşanıyor artık ama her bir saray halkın ilkel duygularını sömüren ve yaygınlaşan ve geliştirilip yaratılan binlerce medya tarafından pompalanan arz ve taleple kuruluyor. En büyük vurgun buradan sağlanıyor. İşin kötüsü arz ve talepler değerleri belirledikçe kimi değerler yitip gidiyor ve daha profesyönel harika bir yaşam hayat buluyor. Ve arz ve talep de sermayenin gücü sayesinde kolayca baştan yaratılıp yönelendirildikçe çok özgür bir dünya hayat buluyor. Hala ilkel bir dünya yaşanıyor aslında.. Kendine medeniyim diyen insanlara duyurulur. İnsanların koyun gibi davrandığını belgeleyen bilimsel araştırmalar da varken... Tanrının neden başka bir tanrıyı yaratamadığı daha açık bir şekilde görünüyor aslında... Babil kulesini yapmaya kim cüret edebilir, sus otur aşağı..

Yahu sermaye hiçbir yerime çıkmıyor arkadaşım. 100 tane kanal var, istediğimi izliyorum, başkalarının ne izlediği de beni ilgilendirmiyor. Komplo teorilerinizi aşın artık, her yerde komplo görenlere psikologlar psikaytrlar bir bakmalı. Hangi değerler yitip gidiyor? Medya devlet elinde olunca hani değerler medyada ifade edilebilecek acaba?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buradaki eleştirilerde tamamen özgürlük fetişizmi üzerinden büyük bir çarpıtma yapılmış. Yani serbet piyasa diye ben paramla istersem roket fabrikası kurarım her istediğime satarım nasıl diyemiyorsan paranı insanlara zarar verecek şekilde de kullanamazsın. Kapitalizmde bunu yapabiliyorsun! Yani başkalarının hakkını ve değerlerini paranla çiğneyebiliyorsun. Mevcut sistem buna engel olmadığı gibi teşvik ediyor. Şimdi bakalım hangi özgürlükleri kısıtlıyormuşuz:

Parayı harcamadan biriktirmeyi kısıtlıyoruz. Parayı harcadığın yere karışmıyoruz. Nereye istersen harca ama biriktiremezsin. Ailenle tatil yaparsın, güzel bir ev alırsın, araba alırsın, yatırım yaparsın... Serbest piyasa kuralları geçerli. Neden para biriktirmeye engel oluyoruz? Çünkü biriken paradan para kazanılıyor. Yani hiçbir emek, hiçbir düşünce sarfetmeden, hiçbir yenilik üretmeden paradan para kazanıyorsun. Bu, başkalarının emeğini, hakkını gaspetmek demektir. Kaldı ki buna da tam olarak engel olmuyoruz. Artan ve devlete dönen para yazılıyor ve daha sonra anlamlı yatırımlara bu döndüren şahıs tarafından çevrilebiliyor. Burada özgürlük kısıtlanması gibi göreceli ve havada bir kavram kullanılmış. Ben şimdi bunu söyleyen arkadaşlardan tam olarak hangi anlamlı bir hakka engel olunduğunun açıklanmasını istiyorum.

Servet devrine engel olunmuş. Bu da çok yerinde bir karardır. Çünkü servetin devredilmesi demek belli ailelerde bu servetin kalıcı olması demektir. Artı servetten servet kazanılması için belli hilelere davetiye çıkarmaktır ki insan bu açıkları kullanmaktan kaçınmayacaktır.

Paradan para kazanma imkanı kalkıyor. Para bir değer değildir. Değerlendirme ölçütüdür. Paradan para kazanılması, varlıklılarla sıradan insanlar arasındaki uçurumun artması demektir. Paradan para kazanmak özgürlük değildir. Paradan para kazanmak tıpkı hırsızlık gibi, hatta daha da yıkıcı bir ahlaki suçtur. Mevcut sistem bunu suç saymıyor diye nasıl özgürlük kapsamına alınabilir! Ne demek, bu sistem zenginin istediği gibi adam öldürmesine izin verseydi de ben buna engel olsaydım, bu mantıkla ona da özgürlük diye karşı çıkardınız. Dikkat ediniz mevcut sistemin kabullerinin hepsini bir hak olarak görerek mevcut sistemi kutsuyorsunuz. İşte yanlış burada.

senin sisteminde devlet falza yer kaplıyor.

son bir alıntı yapayım.

''

Lüks standartları toplumun genel durumuyla orantılı olacak. Toplumda açlar bitmeden süper lüks oteller sözkonusu olamayacak. Daha doğrusu bunlara verilecek paralar sınırlı olacak. Dolayısıyla kimse bu tarz bir yatırım yapamayacak. Bir kişinin bir otelin geceliğine bin liradan fazla ödenmesine engel olunursa artık otel de ona göre yapılmak zorunda kalınır.''

Buna devlet karışamaz.''Birileri açken diğerleri fazla zengin olamaz' şeklinde bir kural tıpkı ''ölen akrabanın 40 günü dolmadan eğlence yapılamaz'' kuralı kadar mantıksız olur.

İmkan varsa olunabiliyorsa isteyen istediği kadar zengin olur insanalra ''vicdanlı'' olmayı 'zorunlu' kılamazsınız.

Arkadaşım sen okuduğunu anlamıyor musun? Ben ne zaman "Birileri açken diğerleri fazla zengin olamaz" dedim. Bunu açıklamaya ihtiyaç duyduğuma inanamıyorum. Siz bu kafayla nasıl okuma yazma öğrendiniz hayret! Ben ne demişim orada? Harcamalarla ilgili bir kısıtlamadır söz ettiğim. Yani birileri açken sen gidip binlerce dolarlık lüks otellerde kalamazsın. 500 dolarlık otelde kal, ya da git paranla süper lüks bir ev al. Ama israf sektörüne destek verme! Anlaşıldı mı? Para kazanmana engel olan kim? Ama sen yine iyisin. Bak şu arkadaşımız henüz okuma yazma da öğrenmemiş:

yani insanlar kendilerini kısıtlıyacak way be

peki üretim sonsuz hızda mı olucak kim alabilecek yeni çıkan twyi

kime kaç para werilecek

Söylediğine bir anlam verebilirsem yorum yapacağım ama...

Ben özgürlükten bu kadar rahatsız olan insanları anlayamıyorum. Televizyonlarda hep reyting için kalitesiz programlar oluyor ondan tek kanal olsun devletin olsun tarzı bir mantık olacak şey değil.

Özgürlük olayı gayet basit aslında, başkalarının özgürlüklerini sınırlamadığın sürece özgürlüklerini kullanabilirsin. Hırsızlık özgürlüğü, cinayet işleme özgürlüğü falan diye birşeyi savunan mı var?

Benim kısıtlamaya çalıştığım özgürlük, bir sefer serveti eline geçiren kesimin sürekli o servetten servet kazanarak ve aralarına başkalarının girmesine engel olarak bütün bir toplumun kanını sülük gibi emmesidir. Türkiyede ve dünyada olan aynen budur. Bu hırsızlıktan çok daha kötü ve bence cinayetten de daha kötü bir suçtur. Bir insanlık suçudur. Bu özgürlük falan değildir. Bunu hiçbir vicdan özgürlük kapsamına sokamaz. Televizyon benzetmesi tamamen alakasızdır. Benim sistemim uygulanırsa ilk defa serbest piyasaya fırsat eşitliği getirecektir. İlk defa birileri piyasadaki devlerin arasına ezilme korkusu duymadan, "filanca şu piyasaya hakim, orada iş yapamayız" endişesi duymadan girebilecektir. İşte özgürlük budur. Asıl senin kapitalizm bu özgürlüğü kısıtlamaktadır.

Peki bir de şöyle düşünün: Şimdi ülkemizde teknoloji gelişmeli öyle değil mi? Nasıl yapacaksınız? Kapitalistlerden bununla ilgili bir planı olan var mı? Diyelim ki ben elektrik motorundan başladım. Kime satacağım da daha sonraki yatırımlarım için para kazanacağım. Ya da başka bir elektronik eşya ürettim ama piyasaya sürecek kadar iyi olmadı. Daha çok üzerinde çalışmam lazım. Bir bilim insanıyım ve param da yok. Nasıl yapacağım? Sizin kapitalizm içinde bunu başarma şansım var mıdır? Nerdeeeee... Ama benim bu sistemde serbest piyasa koşullarına ve rekabet koşullarına hiç müdahale etmeden teknoloji geliştiririm. Hem de hiç devlete bir masraf çıkarmadan. Hadi buyrun siz de yapın da görelim! Benim sistemde ben 5-6 yıl içinde mevcut teknoloji liderlerinin standartlarını yakalarım. Hadi buyrun kapitalizm içinde siz de başarın da göreyim sizi!

Ha, bu arada bir önceki cevabımın tekrarı olmasın diye cevap verdiğim konulara bir daha cevap vermeyeceğim.

Sevgi ve saygılarımla. Üslubuma aldırmayın. Amaç sizi incitmek değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Buradaki eleştirilerde tamamen özgürlük fetişizmi üzerinden büyük bir çarpıtma yapılmış. Yani serbet piyasa diye ben paramla istersem roket fabrikası kurarım her istediğime satarım nasıl diyemiyorsan paranı insanlara zarar verecek şekilde de kullanamazsın. Kapitalizmde bunu yapabiliyorsun! Yani başkalarının hakkını ve değerlerini paranla çiğneyebiliyorsun. Mevcut sistem buna engel olmadığı gibi teşvik ediyor. Şimdi bakalım hangi özgürlükleri kısıtlıyormuşuz:

Yok böyle birşey, bu resmen yalan. Ne Türkiye'de Aselsan, ne ABD'de Lockheed Martin kafasına göre devlet onayı olmadan satış yapabilir. Savunma sanayii her yerde devlet denetimindedir, uydurmayalım.

Parayı harcamadan biriktirmeyi kısıtlıyoruz. Parayı harcadığın yere karışmıyoruz. Nereye istersen harca ama biriktiremezsin. Ailenle tatil yaparsın, güzel bir ev alırsın, araba alırsın, yatırım yaparsın... Serbest piyasa kuralları geçerli. Neden para biriktirmeye engel oluyoruz? Çünkü biriken paradan para kazanılıyor. Yani hiçbir emek, hiçbir düşünce sarfetmeden, hiçbir yenilik üretmeden paradan para kazanıyorsun. Bu, başkalarının emeğini, hakkını gaspetmek demektir. Kaldı ki buna da tam olarak engel olmuyoruz. Artan ve devlete dönen para yazılıyor ve daha sonra anlamlı yatırımlara bu döndüren şahıs tarafından çevrilebiliyor. Burada özgürlük kısıtlanması gibi göreceli ve havada bir kavram kullanılmış. Ben şimdi bunu söyleyen arkadaşlardan tam olarak hangi anlamlı bir hakka engel olunduğunun açıklanmasını istiyorum.

Paran ha devlet elinde biriksin ha özel bankada, ikisi de birikim. Birikmeyen parayı nasıl harcayacaksın ki? Böyle saçma işlere girişeceğine derdin oysa islamcılar gibi faizi yasakla. Bu arada faize karşı çıkmanın sebepleri de mantıksız, evini nasıl kiraya veriyorsan paranı da verebilmelisin. Başkalarının hakkını ya da emeğini gasp etmekle ne alakası var? İnsanların kazandıkları parayı nasıl kullanacaklarına karışıyorsun, sonra hangi hakka engel olduğunu merak ediyorsun, o da iyi. Faiz kimin hakkını nasıl gasp etmek oluyor onu açıklasana sen mesela.

Faiz olmadan, insanların parasını da rızaları olmadan onlardan alıp başkalarına vermeden borçlanma işi nasıl olacak bu arada?

Servet devrine engel olunmuş. Bu da çok yerinde bir karardır. Çünkü servetin devredilmesi demek belli ailelerde bu servetin kalıcı olması demektir. Artı servetten servet kazanılması için belli hilelere davetiye çıkarmaktır ki insan bu açıkları kullanmaktan kaçınmayacaktır.

Paradan para kazanma imkanı kalkıyor. Para bir değer değildir. Değerlendirme ölçütüdür. Paradan para kazanılması, varlıklılarla sıradan insanlar arasındaki uçurumun artması demektir. Paradan para kazanmak özgürlük değildir. Paradan para kazanmak tıpkı hırsızlık gibi, hatta daha da yıkıcı bir ahlaki suçtur. Mevcut sistem bunu suç saymıyor diye nasıl özgürlük kapsamına alınabilir! Ne demek, bu sistem zenginin istediği gibi adam öldürmesine izin verseydi de ben buna engel olsaydım, bu mantıkla ona da özgürlük diye karşı çıkardınız. Dikkat ediniz mevcut sistemin kabullerinin hepsini bir hak olarak görerek mevcut sistemi kutsuyorsunuz. İşte yanlış burada.

Para mal ve hizmetlerin değerini ifade eden bir değişim aracıdır. Paranın karşılığı yoksa zaten para kağıt parçasına döner. Cinayetle de yakından uzaktan alakası yok, bundan daha kötü bir analoji düşünemiyorum.

Benim kısıtlamaya çalıştığım özgürlük, bir sefer serveti eline geçiren kesimin sürekli o servetten servet kazanarak ve aralarına başkalarının girmesine engel olarak bütün bir toplumun kanını sülük gibi emmesidir. Türkiyede ve dünyada olan aynen budur. Bu hırsızlıktan çok daha kötü ve bence cinayetten de daha kötü bir suçtur. Bir insanlık suçudur. Bu özgürlük falan değildir. Bunu hiçbir vicdan özgürlük kapsamına sokamaz. Televizyon benzetmesi tamamen alakasızdır. Benim sistemim uygulanırsa ilk defa serbest piyasaya fırsat eşitliği getirecektir. İlk defa birileri piyasadaki devlerin arasına ezilme korkusu duymadan, "filanca şu piyasaya hakim, orada iş yapamayız" endişesi duymadan girebilecektir. İşte özgürlük budur. Asıl senin kapitalizm bu özgürlüğü kısıtlamaktadır.

Bu özgürlük piyasa ne kadar serbest olursa o kadar artar. Kredi veren insan sayısı arttıkça faizler düşer, piyasa canlanır. Kredi sistemi olmadı mı şimdiki gibi kriz olur. Faize ve krediye karşı çıkmak ekonomik etkinliği öldürmektir.

Peki bir de şöyle düşünün: Şimdi ülkemizde teknoloji gelişmeli öyle değil mi? Nasıl yapacaksınız? Kapitalistlerden bununla ilgili bir planı olan var mı? Diyelim ki ben elektrik motorundan başladım. Kime satacağım da daha sonraki yatırımlarım için para kazanacağım. Ya da başka bir elektronik eşya ürettim ama piyasaya sürecek kadar iyi olmadı. Daha çok üzerinde çalışmam lazım. Bir bilim insanıyım ve param da yok. Nasıl yapacağım? Sizin kapitalizm içinde bunu başarma şansım var mıdır? Nerdeeeee... Ama benim bu sistemde serbest piyasa koşullarına ve rekabet koşullarına hiç müdahale etmeden teknoloji geliştiririm. Hem de hiç devlete bir masraf çıkarmadan. Hadi buyrun siz de yapın da görelim! Benim sistemde ben 5-6 yıl içinde mevcut teknoloji liderlerinin standartlarını yakalarım. Hadi buyrun kapitalizm içinde siz de başarın da göreyim sizi!

Teknolojide lider ülkeler nasıl oluyorsa hep kapitalist. Zeusun işine bak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Faizin büyük bir kısmı yatırımlara yapılan destekle yatırımın getirisinden elde edilir.

Bankalar sayesinde bir çok insan bir araya gelir. Banka, fonu yatırıma aktarır, sonucun bir kısmını faiz olarak geri öder.

Sadece para değil, menkûl kıymet alım satımı ile de faiz getirisi elde edebilirsiniz. Ve emin olun bu arada sizin yatırımınızdan gelir elde eden insanlar da var.

Faizle ilgili sorun yerli paraya yatırım yapıldığında ortaya çıkıyor. Paradan para kazanmak bu. Hele hele o para da başka paraya yapılan yatırımın faizinden geliyorsa izlemesi daha güç oluyor.

Yazıdaki fikirse bence idealizm ve vaadler üzerine kurulu. Bir devlet herkese bir şekilde yetişip piyasaya kişiler üzerinden para enjekte edecek, para yok olacağından yatırıma teşvik edecek, sonra kalan para bir şekilde yok edilecek.

Fakat herkesin ihtiyacı aynı değil. Örneğin kimisi vardır yazlık villa inşa etmek ister, kimisi vardır, acarkent gibi bir yere yatırım yapmak ister. Bu da yüzlerce lüks ev demek.

Kimisi vardır, fabrika zinciri kurmak ister. Kimisi restoran zinciri. İkinci restoranı alınca adamın vergisini beşe katlamak ne demek?

Şu anki sistemin kurallarına uygulamaya kalksanız bu yeni sistemi çökertmek zor değil. Menkûle yatırım yapıp dondurup parayı biriktirirsiniz, sonraki ödeme devrinde menkûlü çözdürüp satarsınız. İki ödeme devirlik paranız olur.

--Ek

Komik bir husus da, örneğin bir satıcı rekabete aldırmadan göreceli olarak 50 liralık malı 50.000.000 liralık olarak etiketleyebilir. Malı almak isteyen şahıs da kaynakları "sonsuz" olan devletten parasını ister. Devlet parayı vermeye niyetliyse bu mal için kaynak normalizasyonu yapması gerekir. Yani bunun için harcanan kaynak aslında 50 liralıktır demesi gerekir. Yani devletin fiyat etiketine bir şekilde müdahale etmesi gerekir.

tarihinde bayşapka tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...