Jump to content

NERELESİNİZ,KÖKÜNÜZ NERESİ


Recommended Posts

Aslında çok farklı düşünmemen lazım çünkü Mutezile yok olmuş bir mezhep değil.Zeydiyye gibi Şii ekolleri akaid konusunda -Reddetselerde-Mutezile kökenlidirler.

Yanlış hatırlamıyorsam 5000 hadis rivayeti var Ayşeden,araştırmak zaman alır yani.

Ben yinede severim Ayşeyi,devrimci kadınmış.

İnkilabi-Tevhidi Müslümanlar elbette islamın kaynaklarının çelişkilerine diğerlerinden daha vakıf.

Ama TAĞUT,BELAM, gibi kavramları yorumlayışları çok zorlama .

Ercüment Özkan vardı ,bilirsin.İktibas dergisi Türkiyede Tevhidi Müslümanlara hep yol gösterdi.Mustafa İslamoğluda iyidir,ama gizli Şiidir,Hatt-ı imamdır yani

Ben ateist olana kadar Turan Dursun okumayı hep reddetmiştim.

Doğrusu cesaret edememiştim.

Müslümanlar ya onu düşmanlarından okur ya da yanlız bikaç yazısıyla yetinir.

Sana Turan Dursun okumanı tavsiye ederim-elbette biçok yazısını okumuşsundur-

Sonrada -Gerçek Din bu -tarzı bi kitap oku,karşılaştır.

Ama Mutezile olacak kadar bişeylerin farkındaysan korkarım ateizme doğru ilerliyorsun :bad:

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 291
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

benim ateist olmamin Müslümanlara ve bana ne faydasi olabilir?

Yanlış olduğu ispatlanmış bir dine inanmayımı tercih edersin yoksa ?

Akıllı insan gerçeği arar.Elbette ateist olmanın kimseye faydası yok

8 öküzün taşıdığı arşta oturan tanrının inanırı olarak mı ölmek istersin yoksa

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yanlış olduğu ispatlanmış bir dine inanmayımı tercih edersin yoksa ?

Akıllı insan gerçeği arar.Elbette ateist olmanın kimseye faydası yok

8 öküzün taşıdığı arşta oturan tanrının inanırı olarak mı ölmek istersin yoksa

Yoo, fayda maksimizasyonuna bakabilirsin misal. Pragmatistler, 'Tanrıya inanmayı' fayda maksimizasyonu ve pratik kullanışlılık temelinde meşrulaştırmışlar.

Örneğin, eğer Tanrı inancı seni mutlu ediorsa, ateist biri olarak düşün, neden ateist kalasın ki? Veya ateist olup, gerçeği görmeyi reddeden birine, sana karşı fayda argümanıyla geliyorsa, nasıl karşı çıkabilirsin? :)

Bu fayda ve arzuları 'aşkın' gerçeklik arayışı da ne oluyormuş? :)

tarihinde Roquentin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

''Sen haklıysan ben bişey kaybetmem;ama yen ben haklıysam??

şeklinde özetlenebilecek hem Aliye hemde Muhammede isnat edilen bu söz hala birçok müslimin tutunduğu son dal.

aslında konuya inanıp inanmamaktan önce 'neye inanmak' başlamak lazım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
''Sen haklıysan ben bişey kaybetmem;ama yen ben haklıysam??

şeklinde özetlenebilecek hem Aliye hemde Muhammede isnat edilen bu söz hala birçok müslimin tutunduğu son dal.

aslında konuya inanıp inanmamaktan önce 'neye inanmak' başlamak lazım.

Benim kastettiğim şey bu değil. 'İnanıyorum, çünkü huzurluyum', 'İnanıyorum, çünkü böylece daha kolay para kazanabiliyorum', 'İnanıyorum, çünkü kızlar ateistlere vermio burda' şeklinde envai çeşit faydacı argüman üretilebilir.

Bunlara neye dayanarak itiraz edebileceğini soruyorum :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben henüz hiç rahatsız olmadım nerelisin diye sorulmasından. belli ki konu bulunamayınca soruluyor ya da cidden merak ediliyor da soruluyor.. ve gönül rahatlığıyla yanıt veririm ki anne ordu fatsalıdır baba adana seyhan.. ve ben istanbulda doğup büyümüş olmama rağmen hiç buralı hissetmem kendimi.. ama ne var ki ben merak etmem kim nerelidir ve hatta necidir.. ben biraz fazla meraksızım kabul :( genelde konuşmanın akışına bırakırım zamana yayarım birgün merak ettiklerimi nasılsa öğreneceğim..

Link to post
Sitelerde Paylaş

NERELESİNİZ,KÖKÜNÜZ NERESİ?

Ah bi bilebilsem.

Ama cok buyuk ihtimalle kokum Afrika, Etopya falandir. Hatta sen bile bizim oralisin.

Ama ne hikmet ise aradan gecen yuzbinlerce yil icinde rengimiz degismis, boyumuz biraz uzamis ve kendimizi Avrupada bulmusuz.

Ben Afrikaliyim agam.

tarihinde kutsalyaratik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

bunun üstüne aklıma Zülfü Livanelinin seslendirdiği bir Nazım Hikmet parçası geldi.

kardeşlerim bakmayın sarı saçlı olduğuma

ben asyalıyım, afrikalıyım

kardeşlerim bakmayın mavi gözlü olduğuma

ben asyalıyım, afrikalıyım...

ezberim sorunludur hata işlediysek affola..

buldum şincik..

edit: kutsalın afrikalıyım sözü üzerineydi..(:

tarihinde Cigdem tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben orta karadenizliyim (Sinop-Boyabat)

Bizim oranın insanlık tarihi çok eskidir, ilçemizin kalesinde haç kabartmaları hala mevcuttur. Ludwig'in dediğine bu anlamda pek katılmıyorum. Bizler çok uzun zamandır o topraklarda yaşıyoruz. Bunu da şuna dayandırıyorum. Türkmeniz biz ve babaannem 83 yılında 86 yaşında vefat ettiğinde başında hala Türkmen kadınların taktığı bir fes ile yaşıyordu. Ludwig şöyle haksız, eğer bizim aslımız Türk değilse ve onun dediği gibi Anadoluluysak o fesin o başta olmaması gerekiyordu. Düz mantık bunu gösteriyor.

Sonuçta şu ya da bu olmamız çok önemli değil, insansak ve gereklerini bünyemizde barındırıyorsak ve kardeşlik bilincimiz varsa bu bize yeter....

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

:crazy:

Basliktaki soruda KÖK diyor bunlar hala ben karadenizliyim, ben Kibrisliyim, Ben Arabim diyor. Sanki Allah bunlari paaat diye orada yaratmis :crazy:

Tum insanligin kokeni Afrikadir. Ama bir kac on nesil geri gidersek o zaman ben suraliyim buraliyim diyebiliriz yaww. Ben Macarim. :ph34r: Gulbaba.

Sonra bizimkiler oralardan kovulmuslar solugu Adanada almislar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
:crazy:

Basliktaki soruda KÖK diyor bunlar hala ben karadenizliyim, ben Kibrisliyim, Ben Arabim diyor. Sanki Allah bunlari paaat diye orada yaratmis :crazy:

Tum insanligin kokeni Afrikadir. Ama bir kac on nesil geri gidersek o zaman ben suraliyim buraliyim diyebiliriz yaww. Ben Macarim. :ph34r: Gulbaba.

Sonra bizimkiler oralardan kovulmuslar solugu Adanada almislar.

Kutsalcığım,

Kökü tam olarak kimse bilemez. Bugün bilim adı altında bize hepimizin afrikalı olduğunu söylüyorlar (eski kocam afrikalı idi, kan mı çekti aceba :lol: ). Bazıları da tufanla beraber bütün insanların yok olduğunu ve şimdiki insan türünün genetik klon olduğunu söylüyor. Hepsinin de elinde belgeleri var. Mesela şu an 12. Gezegen diye bir kitap okuyorum, o kitaba göre de hepimiz uzaylıların kopyasıyız ve sümerler (pat diye ortaya çıkmış medeniyet)in uzantısıyız.

Buyur, istediğin yerden yak.

Ya da istediğin çöpü çek.

Özgürsün, en sonuna kadar :lol:

tarihinde berguzar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

en net bildiğimizi söylüyoruz sevgili kutsal elbetteki yerli değilim oralarda da ama cidden muamma.. onlara girersem zaten çıkamam.. annem muhtemelen yerli fakat babam çok karışık.. emin olmadığım şeyleri yazarsam atmasyona girmez mi??

Link to post
Sitelerde Paylaş

Daha önce de yazmıştım, tekrar yazıyorum:

En sonda söyleyeceğim sözü en başta söyleyeyim: Bütün ırk, etnik milliyetçilik, soy, sop hesapları ve iddiaları, soyun babadan geçtiği, annenin babanın tohumunu yetiştiren bir tarla olma dışında çocuğa kalıtımsal olarak hiçbir katkıda bulunmadığı anlayışını içeren ilkel bir inanışı temel alır. Bu inanışa göre, çocuk, babanın tohumunun tıpkı bir bitki tohumu gibi ana rahminde büyümesinin sonucuyla olur ve kalıtımsal olarak tamamen babaya aittir.

(Uğur'un yukarıda söylediği efendim 1 milyon Türk 12 milyon Rum'u bilmemne yapmış söylemi de bilinçaltında böyle bir erkek merkezli soy sop anlayışını taşıdığını gösteriyor.. Konuyu dağıtacağız ama şunu da söylemeden edemeyeceğim: Araştırmalara göre, Anadolu halkında Orta Asya kökenli mtDNA genler, Orta Asya kökenli Y kromozomu genlerinden daha yaygın. Yani Uğur'un anlatmaya çalıştığı şeyin tam tersi olmuş görüldüğü kadarıyla.)

Oysa kalıtımsal malzememizin aşağı yukarı yarısını babalarımızdan, diğer yarısını da annelerimizden alırız. Zigot oluşumu sırasında anne ve habadan gelen haploid üreme hücrelerinin DNA'ları birleşir ve zigotun DNA'sını oluşturur. Bunun tek istisnası, erkeklerde doğrudan babadan gelen ve toplam DNA'nın yalnızca % 0.38'ini oluşturan Y kromozomu ile -tamamen gözardı edilebilecek çok küçük istisnalar dışında- tüm bireylerde yalnızca anneden gelen mitokondriyal DNA'dır. Erkeklerin babalarından aldığı Y kromozomu, çoğu cinsel etkinlikte rol alan yalnızca 78 gen içerir. Normal hücre DNA'sından ayrı olarak, sanki hücre ile ortak yaşayan apayrı bir canlı imişçesine kendisine ait DNA'sı bulunan mitokondri, doğrudan anne yumurtasından zigota geçer. Mitokondriyal DNA 37 gen içerir. Dolayısıyla, her birey genetik malzemesinin yarısını annesinden, yarısını da babasından almış olur. Dolayısıyla, soy, sop, ırk, etnik köken genetik yalnızca babaya bakarak belirlenemez; anne de baba ile eşit oranda bu hesaplara dahil edilmelidir. Öte yandan, soyun yalnızca babadan gelen Y kromozomu ile taşındığı gibi bir sav, kadınların soyu, milliyeti olmadığını öne sürmekle aynı şeydir, çünkü kadınlarda Y kromozomu olmaz.

Her birimizin -klon değilsek!- bir anne bir de babası var. Annemizin de bir anne, bir babası, babamızın da bir anne, bir babası var. Birinci kuşakta iki atamız, ikinci kuşakta 4, üçüncü kuşakta 8, dördüncü kuşakta 16... onuncu kuşakta 1,024, yirminci kuşakta ise 1,048,576 atamız vardır.. Tabi gerçekte bu böyle olamaz, çünkü uzak yakın akraba evlilikleri dolayısıyla, soy çizgileri birbirine girer. Bu çizgilerdeki bazıları birbirinin aynısıdır. Örneğin, benim annemin babası, dedemin babasının amcası imiş. Dolayısıyla, annemin babasının babası ile, babamın babasının babasının babası aynı kişi imiş!.

Önemli olan, her kuşaktaki ataların genetik katkısının, aynı kuşaktaki diğerleriyle eşit olduğunun anlaşılması. Yani annemin annesinin babasının annesinin babasının babası ile, babamın annesinin babasının babasının annesinin annesi arasında, benim genetik olarak devraldığım miras açısından bir fark yok (kuşak kaymalarını, birleşen soyları ihmal ediyorum, bunların etkisi uzun vadede birbirini götürür). Bunların hepsinin etnik kökenini bilmem ise olanaksız. Dedeleri Oğuz boylarının adını taşıyan köylerde doğmuş olan babamla annem Türkçe konuşuyor, onların anne babaları da ve muhtemelen onların anne babaları da.. Fakat dört beş kuşak geriye gittiğimde arada ana dili Türkçe olmayan birilerinin bu soya karışıp karışmadığını bilemem; bilmeme de olanak yok. Babamın babasının babasının babasının babasının babasının babasının babası Türk olabilir.. Peki ya annemin babasının annesinin annesinin annesinin annesinin babasının annesi? Ya babamın annesinin babasının annesinin annesinin babasının babasının babası?

Öte yandan, çeşitli toplulukların birbirlerinden çok kereler kız alıp verdikleri bilinmekte. Otuz kuşak tüm atalarının (içindeki tüm kadın ve erkekler dahil hepsinin) aynı ana dili konuştuğu bir birey bulmak olasılık dışı bir şey. Evliliklerde istenildiği kadar dikkat edilsin, kız alıp verirken karşı tarafın bütün soyunu sopunu tümüyle bilmek pratik olarak olanak dışı ve bir o kada da gereksiz. Bu ırk, soy, sop modası dünyada en fazla yüz iki yüz yıldır geçerli ve istisnalar dışında tarihte buna dikkat edildiğine ilişkin pek kayıt yok. Herkes aldığı kızın, kızını verdiği damadın sağlığına, huyuna suyuna, ekonomik durumuna, kültürel, dini uyumluluğuna bakmış. Kültür ve din de öbürleri kadar önemsenmemiş ayrıca. Kadının gittiği yerin malı olması anlayışı binlerce yıldır geçerli olduğu için, geldiği dine ve kültüre uyum sağlaması sorun edilmemiş.

Türkler Orta Asya'da yaşarken Moğollarla, Çinlilerle, başka kavimlerle yoğun bir şekilde kız alışverişi yapıyorlardı. Özbekistan'da Taciklerle, Sogdlarla, Hintlilerle, Horasan'a geldiklerinde İranlılarla, Afganlarla, Hazar Denizinin Kuzeyinde Slavlarla, Irak'ta Suriye'de Araplarla kız alışverişi yapmakta hiçbir sakınca görmediler. Ki bugün Türk, Türki denen bu topluluğun Asya'daki kökeni de homojen değildir. Altaylılarla Çuvaşlar, Hakaslarla Tatarlar farklı genetik kompozisyona sahiptir. Orta Asya'dan İran üzerinden gelen Oğuz boyları, Anadolu'da da yüzlerce türden yerli halkla karıştılar. Şimdi de Avrupa'nın her yerinden evlenmekte herhangi bir tereddüt yaşamıyoruz. Üstelik durum yalnızca kız alışverişi değil; çeşitli nedenlerle dışarıdan gelen erkekler de zaman zaman kabilelere kabul edilebiliyor, değişik tören/deneme aşamalarından geçtikten sonra sanki o kabilede doğup büyümüşçesine halkın arasına karışabiliyorlardı. Savaş esirleri de aynı şekilde belirli yararlılıklar gösterdikten sonra kabile halkına katılabiliyorlardı. Türkmen boylarında özellikle uçlarda akınlara katılmak üzere seçilen Alperen denilen gençler, topluluğa geçimini kılıcıyla kazanmak üzere sonradan katılan ve kökeni belirsiz gençlerden oluşuyordu. Osmanlı'nın devşirme geleneği kendine özgü bir uygulama değil, kökünü bozkır toplumunun binlerce yıllık adetlerinden, töresinden alan bir pratikti.

En iyi olasılıkla Anadolu'ya gelen Oğuzlar, Anadolu'daki nüfusun dörtte birini oluşturuyorlardı. (Ki bu oran bir çok araştırmaya göre %4 ila %9 arasındadır) Oğuzlar Anadolu'da toplu katliam, kitle halinde sürgün, soykırım yapmadıklarına göre, dörtte üç nüfus ne oldu? Peki Anadolu insanının tip olarak bu heterojenliği nereden geliyor? Esmeri, sarışını, kumralı, kızılı, yuvarlak gözlüsü, çekik gözlüsü, mavi, yeşil, ela, kahverengilisi, en açık deri renginden en koyu esmer tenine kadar bunca çeşitliliği, zenginliğinin altında nasıl bir genetik çeşitlilik var?

Kendimizi hiç kandırmayalım; buna gerek de yok: etnik olarak saf, arı değiliz. Oğuzlar, kendilerinden önce onbinlerce yıl Anadolu'da yerleşmiş, gelip geçerken oğullarını kızlarını bırakmış, yüzlerce değişik kavmin torunlarıyla karışmış. İçinde Mısır Kıptisinden, Slav'ına, Çinlisinden Germenine yüzlerce değişik etnik grubun genetik mirası var. Genetik azınlığına karşın Oğuzların en büyük başarısı, dillerini bu halklara kabul ettirmek, onun peşinden de kültürlerini, yaşam tarzlarını, sanatlarını, geleneklerini bu topluluklarınkiyle birleştirmek olmuş. Genetik olarak saf Oğuz olduğumuz için değil, onların dillerini konuştuğumuz, türkülerimizde onların ezgilerini yaşattığımız için Oğuz tarihi ve kültürü ile çok yakından ilgiliyiz. Bu tarih ve kültür, ulusumuzun en önemli kurucu ögelerinden birisi olması nedeniyle özel ilgiyi hakediyor. Köklerimizi elbette araştıralım, dünümüz bugünümüzün maddi temelini oluşturur. Ama bu araştırmayı çarpıtmadan, önyargı ve fantazilerimize esir olmadan nesnel olarak yapalım.

Genetik çeşitlilik, saf ırk, ari ırk iddialarının aksine, biyolojik olarak zenginliği ifade eder. Toplumun genetik havuzunda değişik genlerin ne kadar çok aleli varsa, o toplum o kadar sağlıklıdır. Akraba evliliğinin zararının nedeni, hatalı alellerin zigotta birbirleri ile karşılaşma olasılığının artmasıdır. Oysa genetik olarak zengin topluluklarda hatalı genler kaybolup gider.

Dünya üzerindeki insan topluluklarının çoğu aynı durumda. Coğrafi engeller dolayısıya izole olmuş çok az topluluk dışında, bütün insan toplulukları birbiri ile defalarca karışmış, ayrılmış, tekrar karışmış.. İnsanlık tarihi 100 bin yıl. Oysa Türk adı ortaya çıkalı 1,500 yıl, bilemediniz 2,000, hiç bilemediniz 2,500 yıl olmuş. Daha eski değil. Ki Göktürk yazıtlarında, Türk sözcüğü Göktürk hükümranlığı altındaki topluluğun geneli için değil, bozkır kabileler federasyonunun tepesindeki çok dar bir topluluğu hatta bir sülaleyi adlandırmak için kullanılır. Oğuz ve Türk farklı şeylerdir, Türk adının doğrudan geçtiği en eski yazılı kaynak olan Orhun yazıtlarında. Bu ufacık süre ise, insan türünün yaşının kırkta ellide birinden fazla değil yani. Bin yıl önce İspanyol diye bir halk yoktu. İngiliz vardı belki ama Fransızlar yeni ortaya çıkmıştı. Beş yüz yıl daha geriye giderseniz, Fransız diye bir halkın olmadığını, bugünkü Fransa'ya yerleşen Germen Frankların, oraya daha önce gelip 20,000 yıldır yaşayan yerli halkla karışmış Kelt kabileleriyle karışmaya başladığını, daha sonra hem Germence hem de Keltçe'yi unutup, Latin dillerini konuşmaya başladıklarını göreceksiniz. İspanyollar da bugün Latin dili konuşurlar ama etnik olarak yine Germen kavmi olan Gotlarla yerel halkların daha doğudan gelen Latin halklarla karışmasından oluşmuşlardır.

Sonuç olarak, bugün yaşadığımız topraklar üzerinde herhangi bir etnik ayrım yapma hakkına sahip değiliz. Bu ülkede yaşayan insanlar arasında birilerinin öbürlerine genetik olarak üstünlüğünü öne sürmek, bilimsel olarak temelsizdir, çünkü hiçbir grup etnik olarak saf değildir. İnsan toplulukları arasındaki davranışsal farklılıkların nedeni etnik/genetik değil, kültürel ve sosyo ekonomiktir. Göçebe gibi yaşayan göçebe gibi düşünür, göçebe gibi davranır; küçük burjuva gibi yaşayan da küçük burjuva gibi düşünüp küçük burjuva gibi davranır. Tüm insan toplulukları benzer sosyo ekonomik aşamalardan geçmişlerdir. Germen kabilelerinin askeri demokrasisiyle, Türk ve Moğol kabilelerinin örgütlenmesi aşağı yukarı aynıdır. Aynı yumurta ikizleri üzerinde yapılan araştırmalar defalarca göstermiştir ki, Fransa'da yetiştirileni Fransız oluyor, Arjantin'de yetiştirileni, Arjantinli.

Topraklarımız üzerinde yaşayan halkın değişik etnik kökenlere ait olması, değişik kültürlerin mirasçısı olması, utanılacak, gocunulacak bir şey değil, övünülecek, gurur duyulacak bir durumdur. Bu da bu halkın bağımsız ve onurlu bir ulus olmasının önünde engel oluşturmaz, tam tersine çeşitlilik ve zenginliği ile dünya sahnesinde diğer uluslar arasında saygın bir konum almasını sağlar. Yeter ki ırkçı ve şovenist önyargılardan uzak duralım, düşmanlığı ve ayrılığı değil, paylaşmayı ve kardeşliği, dayanışmayı temel alalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...