Jump to content

Tanrı Neden Yarattı? Neden birşeyler "var"?


Recommended Posts

Evet, nasıl yarattı ne zaman yarattı meselesini çok tartıştık, ama "neden yarattı?" sorusunu tartışmak da bir o kadar önemli bence.

1 ::::: Tanrı yaratıcı olduğunu göstermek için mi birşeyler yarattı?? Eğer öyleyse yaratıcı olduğunu kime veya neye göstermek istedi?

..

2 ::::: Tanrı kendi varlığını, kendi güzelliğini göstermek ve övülmek için mi birşeyler yarattı?

Her ikisinin de birbirinden farkı yok. Bu sorunun da makul bir yanıtı yok. Gnostik olmayan bir tektanrıcı buna "ancak biz bilemeyiz, anlamayız, vardır bir hikmeti" şeklinde bir gevelemeyle karşılık verebilir.

Gnostik bir inanan ise, Tanrı'nın yaratmaya zorunlu olduğunu, bunun onun gelişiminin bir parçası olduğu söyleyebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 65
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Soru çok saçma.

Zira soruyu soran Tanrı'ya inanmayan biri.

Neden saçma olsun? Reductio ad absurdum diye bir şey duymadın mı hiç?

Euclid Asal sayıların sonsuzluğunun tanıtlamasına "Eğer diğer bütün asal sayılardan daha büyük bir asal sayı olsaydı" diye başlarken saçmalıyor muydu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Agnostik biri için tanrının yaratmak da zorunlu olduğunu savlaması tanrının gelişigüzel davranabilme yetisiyle çelişiyor,o yüzden agno birisinin neden böyle bir şey düşünme zorunluluğu olsun burayı anlamadım şöyle denilemez mi tanrı her zaman yaratmaktadır tanrı varlığının yaratma özelliğinin bir başlangıcı yoktur yaratmasıda ezelidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Allah sonsuz cemal ve kemal sahibidir. cemal ve kemal(mükemmellik)görünmek ister.bu cemal ve kemalin özelliğidir. düşün bakalım sen biraz yakışıklı veya güzel olsan kendine aynada bakmak ne kadar hoşuna gidiyor. veya bir iş mükemmel yapabiliyorsan o işi yapmak başkalarına göstermekten ne kadar lezzet alıyorsun. işte yaratma kabiliyeti olmayan yaptığı sadece istemek olan ve sahip olduğu her şey (kabiliyet güzellik....)kendisine Allah tarafından verilen bir insan kendi cemal ve kemalini görüp göstermekten bu kadar lezzet alsa bütün cemal ve kemal kendisinden gelen Allah kendi cemal ve kemalini ne kadar görüp göstermek ister kıyas et.

Neyi neyle kıyas ediyorsun? Sonsuz olanla sonu olmayan kıyaslanabilir mi?

İşte kendin diyorsun, "Allah yaratmadan önce eksikti. Kendini tanıyacak ve takdir edecek birilerine ihtiyaç duydu" diye..

işte kainat ve yaratıklar ALLAHın cemal ve kemalinin aynasıdır. bu yüzden kainatı yarattı.

Peki ya yaratmadan önce.. Ezelden beri -sonsuz zaman- Allah bu lezzetin yoksunluğunu mu yaşıyordu?

dipnot:insanın cemal ve kemalini görüp göstermekten lezzet alması insanın Allahon şuunatını anlaması için verilmiştir. ancak CENABI HAKKIN aldığı lezzet hiç bir şekilde insanınkine benzemez. ona lezzet i kudsiye denir.çünki ALLAH yarattıklarına hiç bir şekilde benzemez. sadece onu anlayabiliriz.

"Meselâ: Nasılki sehavetli, âlîcenab, müşfik bir zât, güzel bir ziyafeti, gayet fakir ve aç ve muhtaç olanlara vermek için, seyahat eden güzel bir gemisine serer. Kendi de üstünde seyreder. O fukaranın minnetdarane tena'umları(beslenmeleri) ve o aç olanların müteşekkirane telezzüzleri(lezzet almaları) ve o muhtaç olanların senakârane memnuniyetleri; ne derece o kerim zâtı mesrur ve müferrah eder, ne kadar onun hoşuna gider, anlarsın.

İşte küçücük bir sofranın hakikî mâliki olmayan ve bir tevziat memuru hükmünde olan bir insanın mesruriyeti böyle ise; cin ve insi ve hayvanatı, feza-yı âlem denizinde seyr ü seyahat ettiren ve bir sefine-i Rabbaniye olan koca zeminin üstüne bindirip, yüzünde hadsiz enva'-ı mat'umatı câmi' bir sofrayı serip, bütün zîhayatı küçük bir kahvaltı nev'inde o ziyafete davet etmekle beraber, gayet mükemmel ve bütün enva'-ı lezaizi câmi', sermedî, ebedî bir dâr-ı bekada cennetleri, herbirisini birer sofra-i nimet ederek hadsiz lezaizi ve letaifi câmi' bir tarzda, nihayetsiz bir zamanda, nihayetsiz muhtaç, nihayetsiz müştak, nihayetsiz ibadına, hakikî yemek için ziyafet açan bir Rahman-ı Rahîm'e ait ve tabirinde âciz olduğumuz meâni-i mukaddese-i muhabbeti ve netaic-i rahmeti kıyas edebilirsin."

Ezberlenmiş sayıklamalarla, ipe sapa gelmez saçmalıklarla olmuyor bu işler..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu konuda bana mantıklı gelen 2 yanıt keşfettim, biri 1980 lerde yazılmış bilgi kitabında:

ilki bilgikitabi isimli isteden alıntı:

Dünyanın\insanlığın yaratılış nedeni:

" Dünyanız tek değildir. Evrensel Nizamda Kâinatlar zincirinde, kendi yaşam Düzeylerine göre, milyarları aşan Dünyalar ve Canlılar vardır.

Buradaki Enerjik Boyuttan Sizlere yansıtılan Enerji Partikülleri önce Atomik Bütüne yansıtılmaktadır. Oradan da Siz Canlılar, bu Enerji Partiküllerini Beyin Teleksleriniz ile alarak Tekâmüllerinize göre, Menfi veya Müspet Düşünceler üretirsiniz.

Bu şekilde hem Sonsuz Pozitif Evreni, hem de Sonsuz Negatif Evreni Denge Kanununa göre takviye edersiniz"

*Bilgi Kitabı Sh. 458 de " Sizlerin Düşünce Potansiyeli olmasa idi, ne Sizler, ne Kâinatlar, ne de Yaşam olmazdı. ... Yani her şeyi Var eden Düşüncedir. Düşünceler ile Evrenler yaratılması budur." denmektedir

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Yaratılmamızın tek nedeni, Evrenlerin

Genişleyebilmesi ve Varlığını sürdürebilmesi için DÜŞÜNCE üretebilen

Mekanizmaya ( Varlıklara ) ihtiyaç duyulmasıdır. Zira Şu anda nasıl olduğunu tam

olarak idrak edemesek de Evrenleri ve Tüm mevcudatı, yaratan, yaşatan, genişleten ve

bir arada tutan Düşünce Enerjisidir."

Enerjik boyut, Beyin Teleksleri gibi deli saçmalarını hadi gözardı edelim.. İnsan neden yaratıldı? Enrenlerin genişleyebilmesi için.. Peki "Evrenlerin genişleyebilmesi" neden gerekli o zaman? Bunun nedeni ne? Genişlemese ne olur?

Diğeri de firatb84'ün sitesinden alıntıladığım Hindulara (dolayısıyla panenteistlere) ait şu açıklama:

"Yaratılış” kelimesiyle kastedilen olgu, Tanrı’nın değişik şekilde tezahür etmesidir veya Tanrı’nın çeşitli enerjilerinin yayılması, dönüşümü değişimi veya evrimidir.......................................................................

..Tanrı’nın yukarda yazdığım ikinci enerjisi (dışsal enerji), içsel bilinç enerjisinin çok küçük bir kısmının nedensel viraja unsuruna yani suya ekilmesiyle evrime uğrayarak dönüşmüş, toplam maddeyi oluşturmuştur, bu yapıya Mahat Tattva denir, Mahat Tattva maddesel boyuttaki her şeyin bütün kozmik tezahürün toplamıdır her şeyin kaynağıdır, bütün gezegenlerin, bütün yıldızların, bütün galaksilerin bütün maddenin bütün “maddesel” evrenin toplamıdır, kaynağıdır.

Maha tattva bütün evrenin toplam kaynağı olmasının yanında, yukarda belirttiğim değişen evrimleşen dışsal Bahiragna enerjisinin evrimleşmesiyle kendi içinde evrimleşmeye devam eder kümesel zihin ve kümesel akıl da artık Maha Tattva’nın içindedir, Tanrı’nın dışsal Bahiranga enerjisiyle değişim ve kümesel zihnin evrimi devam ettikçe Ahankara denilen kümesel ego veya sahte ego olgusu ortaya çıkar, Ahankara "ben" düşüncesi veya olgusudur, bu fikre sahip kişiyi evrenden ve diğer her şeyden ayıran zihin tutumudur. Kaynağı dışsal enerji olan "maddesel olgu", Tanrı’nın içsel enerjisinin de etkisiyle evrimleşirken kendisini görülebilen, duyulabilen, dokunulabilen, koklanabilen, tadılabilen bir kavram olarak ifade etmeye başlar bu evrede henüz her şey bir bütün küme ayrışmamış, haldedir, dışsal enerji evrimi devam ettikçe Maha tattva parçalanır, bölünür ve Ahankara da yani sahte ego da akıl ve zihin ile birlikte sonsuz sayıda parçaya birime ayrılır, “canlılar”, ve evrimle de insanların temel oluşumunun temeli atılmıştır artık... "

"Hinduizm dininde ortadoğu dinlerindeki manada "yaratma" yoktur, Tanrı durup dururken "canı sıkılıp" kendimden ayrı "evreni yaratayım" dememiştir, evren zaten Tanrı'nın kendisidir, Hinduizm'e göre evren Tanrı'nın bizzat doğasından yayılan bir SONUÇtur. Bunu şöyle örneklersek (her ne kadar eksik bir örnek olsa da) anlamamıza yardımcı olabilir. Güneşi ışığı ve ısısı olmadan düşünebilir miyiz? Güneşi "güneş" yapan ışınları ve ısısıdır, işte evren de Tanrı'dan kaynaklanan bir olgudur, TAnrı'yı "Tanrı" yapan evren ve onun da ötesindeki aşkın doğasıdır; ışığın ve ısının, güneşin vazgeçilmez ve "zorunlu" bir "olgusu" olması gibi evren de Tanrı'nın vazgeçilmez ve zorunlu bir olgusudur. Dolayısıyla ortada yaratma "ihtiyacı" yoktur, Tanrı zaten evren ile ve ayrıca evreni de aşkın doğası ile (panenteizm) BUDUR.

Güneşin ışığını ve ısısını ihtiyacı olduğu için yaymaması gibi, evren de ihtiyaçtan ortaya çıkmış veya yaratılmış değildir.Tekrarlıyorum: Hinduizm'e göre evren Tanrı'nın bizzat doğasından yayılan bir SONUÇtur, ortada herhangi bir ihtiyaç ya da "hadi şimdi evreni yaratayım" eylemi yoktur"

Hadi burada diyelim ki yukarıda dediğimiz gibi bir gnostik açıklama var.. Yani Tanrı'nın yaratma ve tekamül etme zorunluluğu.. Peki bu zorunluluk nereden geliyor? Neden Tanrı'nın böyle bir zorunluluğu olsun ki? Bunu Tanrı'ya başka birisi mi vermiş, yoksa Tanrı böyle bir zorunluluk sahibi olmayı kendisi mi seçmiş? Kendisi seçtiyse neden seçmiş? Başka bir seçim mümkün olabilir miymiş? Bu zorunluluğu ne kadar zaman önce duymayabaşlamış? Ezelden beri mi, yoksa sonlu bir zaman önce mi bu gereksinim duygusu başlamış? Sonsuzdan beri bu gereksinimi duyuyorsa neden hala bir türlü tekamül efdip nihayete ermemiş? Yoksa bu tekamül denen şey sonsuza kadar gerçekleşmeyecek boş bir beklenti mi?

Ve en önemlisi, ben bu yerin dibine batası zırvaya göre Tanrı ile bir ve aynı şeysem, onun parçasıysam neden benim bu zırvalıklardan zerre kadar haberim yok?!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Agnostik biri için tanrının yaratmak da zorunlu olduğunu savlaması tanrının gelişigüzel davranabilme yetisiyle çelişiyor,o yüzden agno birisinin neden böyle bir şey düşünme zorunluluğu olsun burayı anlamadım şöyle denilemez mi tanrı her zaman yaratmaktadır tanrı varlığının yaratma özelliğinin bir başlangıcı yoktur yaratmasıda ezelidir.

Agnostik demedim sevgili dostum.. Gnostik dedim.. Yazım hatası değil. Agnostisizmin de tam karşıtı bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Neden Tanrı'nın böyle bir zorunluluğu olsun ki?

Zorunluluk yok ki? YAzıyı okumadın sanırım:

"evren zaten Tanrı'nın kendisidir, Hinduizm'e göre evren Tanrı'nın bizzat doğasından yayılan bir SONUÇtur. Bunu şöyle örneklersek (her ne kadar eksik bir örnek olsa da) anlamamıza yardımcı olabilir. Güneşi ışığı ve ısısı olmadan düşünebilir miyiz? Güneşi "güneş" yapan ışınları ve ısısıdır, işte evren de Tanrı'dan kaynaklanan bir olgudur, TAnrı'yı "Tanrı" yapan evren ve onun da ötesindeki aşkın doğasıdır; ışığın ve ısının, güneşin vazgeçilmez ve "zorunlu" bir "olgusu" olması gibi evren de Tanrı'nın vazgeçilmez ve zorunlu bir olgusudur. Dolayısıyla ortada yaratma "ihtiyacı" yoktur, Tanrı zaten evren ile ve ayrıca evreni de aşkın doğası ile (panenteizm) BUDUR.

Güneşin ışığını ve ısısını ihtiyacı olduğu için yaymaması gibi, evren de ihtiyaçtan ortaya çıkmış veya yaratılmış değildir.Tekrarlıyorum: Hinduizm'e göre evren Tanrı'nın bizzat doğasından yayılan bir SONUÇtur, ortada herhangi bir ihtiyaç ya da "hadi şimdi evreni yaratayım" eylemi yoktur"

Ve en önemlisi, ben bu yerin dibine batası zırvaya göre Tanrı ile bir ve aynı şeysem, onun parçasıysam neden benim bu zırvalıklardan zerre kadar haberim yok?!

MAYA olgusu yüzünden, bu alternatifforumda çok tartışıldı ve bu konuyu detaylıca açıklayan Hindu felsefesi mevcut ama yazımızın konusunun çok dışında.

tarihinde Anthemoessa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Neden hayat var sorusunu hayatın içindeyken soruyoruz, netekim bir sürü evrenler olabileceği gibi hayat olmadan da neden hayat yok sorusunu soracak mıyız ?

Neden hayat var diye de sormuyoruz, hayat neden kendiliğinden oldu demiyoruz, çünkü bunun ereksel bir nedeninin olmadığını bliyoruz; biz şunu soruyoruz, Tanrı yarattı deniliyor, Tanrı neden yaratma isteği veya ihtiyacı hissetti?? Tanrılığa sığar mı bu? diyoruz....

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bunu şöyle örneklersek (her ne kadar eksik bir örnek olsa da) anlamamıza yardımcı olabilir. Güneşi ışığı ve ısısı olmadan düşünebilir miyiz? Güneşi "güneş" yapan ışınları ve ısısıdır, işte evren de Tanrı'dan kaynaklanan bir olgudur, TAnrı'yı "Tanrı" yapan evren ve onun da ötesindeki aşkın doğasıdır; ışığın ve ısının, güneşin vazgeçilmez ve "zorunlu" bir "olgusu" olması gibi evren de Tanrı'nın vazgeçilmez ve zorunlu bir olgusudur.

Güneş örneğini belki anlaşılmaya yardımcı olur diye verp ordan Tanrıyı açıklamaya çalışmışsın; oysa güneş ve ışık meselesi bilinçten bağışık evrensel neden-sonuç ilişkisinin bir ürünüdür; "tanrı da bilinçsizdir ve bilinçsizce var etmiştir yani güneş gibi ışık saçmıştır" demiyorsun herhalde, diyorsan hiç sorun yok, biz de Tanrı denilen şeyin, Tanrı kavramının aklı başında birşey olmadığını söylüyoruz zaten...

Not: Bu arada ben keyserSoze, daha öncek üyelik şifremi hatırlayamadım dünden beridir, yeni şifre de bekledim başvurdum ama o da gelmedi, o yüzden bu isimle yazıyorum şimdilik... tartışmaya nerden damladın sen denmemesi için söyledim...

tarihinde Faramir tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Neden hayat var diye de sormuyoruz, hayat neden kendiliğinden oldu demiyoruz, çünkü bunun ereksel bir nedeninin olmadığını bliyoruz; biz şunu soruyoruz, Tanrı yarattı deniliyor, Tanrı neden yaratma isteği veya ihtiyacı hissetti?? Tanrılığa sığar mı bu? diyoruz....

Yaratmak ihtiyaçtan olmak zorunda değil ki,yaratmamaya bile ihtiyaç duyabilir mi ? gelişigüzel olmalı.Keyfi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hem allah insana hiçbir şekilde benzemez demişsin hem de allahın insan gibi kendini beğenme ve bu beğeniyi sergileme gereksinimi olduğunu söylüyorsun..Hayret bişey ya!!! Hani benzemezdi?Kendi içinde çelişkili düşünüyorsun sonrada kalkıp bu cevaptan tatmin olabildiğin gibi,bizim de bu saçma cevapla tatmin olmamızı bekliyorsun!Olacak şey mi bu?

Aynaya bakınca hoşumuza gidermiş...Bak sen şu işe :fool: Biz ihtiyaçları,zaafları,yılgıları,acizlikleri olan varlıklarız..

Allahta mı bizim gibi yoksa?Senin tanımladığına göre basbayağı öyleymiş baksana...

Bir de arapça melezi garip bir dil kullanmıyormusunuz vallahi deli çıkacam ya.. :aggressive:

Etrafındaki müslüşüklere anlat sen o arapça saçmalıkları..Onlar sırf arapça kelime geçiyor diye bi b.k anlattığını sanıp sana bol bol dua da ederler..Hadi bakıym..

dediklerimi anlayamamışsın. zaten senin gibi birisinin böyle derin meseleleri anlaması zor. ama yine de deniyim. dipnot tada dediğim gibi Allah yarattığı hiç bir şeye benzemez. ama Allahın yarattıklarından onu anlayabiliriz. mesela biz görebiliyoruz. burdan anlıyoruz ki ALLAH da görüyor ki bize bu kabiliyeti vermiş. Ama Allah bize hiç bir şekilde benzemediği için anlıyoruz ki onun görmesi bizimkine benzemez.evet bütün kainatı bütün zamanları bir anda görmek elbette bizim cüz'i sınırlı görmemize benzemez.Allah ın hiç bir şeye benzememesi onu anlayamamamız anlamına gelmez.zaten kainatı kendini tanıtmak için yaratmış. tekrar söylüyorum yaptığım benzetme değil.işte madem biz sahip olduğumuz kabiliyet güzellik vs gibi şeylerle iftihar ediyoruz(hiç biri gerçekte bizim olmadığı halde) sonsuz cemal ve kemali bulunan bir zat elbette cemal ve kemalini görüp göstermekten lezzet alır.FAKAT BUNA LEZZET İ KUDSİYE DENİR. YANİ NASIL OLDUĞUNU ANLAYAMAYIZ. BU BİZİM BİLDİĞİMİZ LEZZETE BENZEMEZ.AMA BÖYLE BİR LEZZET ALDIĞINI ANLARIZ.zaten bize bu hisleri (kendi cemal ve kemalini görüp göstermekten lezzet alma hissini)onun ŞUUNATINI anlamak için vermiştir.son bir örnek veriyorum. mesela biz fakirlere acımaktan onlara yardım etmekten onları mutlu yapmaktan ne kadar sürur duyarız. bundan anlıyoruz ki Allah ta yarattıklarına şefkat etmekten onları sevindirmekten sürur duyuyor. fakat bu bizimkine hiç bir şekilde benzemez. buna mesruriyet i mukaddes denir...bu misalleri çoğaltabiliriz.lütfen yorum yapmadan önce biraz düşün!

tarihinde akseol tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Neyi neyle kıyas ediyorsun? Sonsuz olanla sonu olmayan kıyaslanabilir mi?

İşte kendin diyorsun, "Allah yaratmadan önce eksikti. Kendini tanıyacak ve takdir edecek birilerine ihtiyaç duydu" diye..

Peki ya yaratmadan önce.. Ezelden beri -sonsuz zaman- Allah bu lezzetin yoksunluğunu mu yaşıyordu?

Ezberlenmiş sayıklamalarla, ipe sapa gelmez saçmalıklarla olmuyor bu işler..

birincisi ben kıyas yapmıyorum. haşa ALLAH I insanlara benzetmiyorum. Allahın yarattıklarına benzememesi onu anlayamayacağımız anlamına gelmez.onu anlayabiliriz ama benzetemeyiz. mesela biz görebiliyoruz bundan anlıyoruz ki Allah da görüyor ki bu kabiliyeti bize vermiş. ama onun görmesi bizim görmemize hiç bir şekilde benzemez.

ikincisi Allahın cemal ve kemalini görüp göstermek istemesi ihtiyaçtan değildir. onun hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. cemal ve kemal kendisi görünmek ister.işte bunu anlayabilmemiz için Allah bize bunun numunesini koymuştur.onu anlayabilmemiz içn.

üçüncüsü sen ALLAH ı insanlara benzetiyorsun.ALLAH zamanın içinde değildir. o olmuş olacak herşeyi bir anda görür bilir!

dördüncüsü 'Ezberlenmiş sayıklamalarla, ipe sapa gelmez saçmalıklarla olmuyor bu işler..'demişsin. anlıyorum seni orda yazanları anlayamamışsın. ne yapalım belki bir gün anlarsın!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yüce allah kıtabında zaten buna cevap vermiş ;

Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etmeleri için yarattım.” (51, Zariyat/56)

Ayrıca, kâinat yaratılmasaydı Allahın sıfatlarının ve isimlerin o sonsuz kemali ve güzelliği bilinmeyecekti. Bu bilgi sadece Allaha mahsus kalacaktı. Cenab-ı Hak isim ve sıfatlarının manevi güzelliklerini tecelli ettirmekle, kendi cemal ve kemalini bu eserlerinde kendisi bizzat müşahede buyurduğu gibi, melekleri, insanları ve cinleri de bu şereften, bu lütuftan hissedar etmek diledi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...
Evet, nasıl yarattı ne zaman yarattı meselesini çok tartıştık, ama "neden yarattı?" sorusunu tartışmak da bir o kadar önemli bence.

1 ::::: Tanrı yaratıcı olduğunu göstermek için mi birşeyler yarattı?? Eğer öyleyse yaratıcı olduğunu kime veya neye göstermek istedi?

::Yaratmak Tanrının sıfatıdır, o yüzden Tanrı yarattı demeniz anlamsızdır; çünkü henüz herhangi birşeyin yaratılmadığı, yaratma eyleminden önceki andan bahsediyoruz; Tanrı kendisini de yaratmadığına göre, bu noktada Tanrı için yaratıcı sıfatını kullanmak temelsizdir; çünkü henüz herhangi bir yaratma olmamıştır; yaratma diye bir kavram yoktur. Bir şeye "siyah" diyebilmemiz için siyah şeylerle birlikte siyah olmayan şeylerin de olması gerekir; siyah olmayan şeyler yoksa bir şeye siyah diyebilmemizi sağlayacak herhangi bir veri yoktur.::

:[/indent]

'keyserSoze'

Bişey merak ettim..... Siz bu yazıyı yazmadan öncemi yazabiliyrdunuz, yazdıktan sonramı.. ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yüce allah kıtabında zaten buna cevap vermiş ;

Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etmeleri için yarattım.” (51, Zariyat/56)

Ayrıca, kâinat yaratılmasaydı Allahın sıfatlarının ve isimlerin o sonsuz kemali ve güzelliği bilinmeyecekti. Bu bilgi sadece Allaha mahsus kalacaktı. Cenab-ı Hak isim ve sıfatlarının manevi güzelliklerini tecelli ettirmekle, kendi cemal ve kemalini bu eserlerinde kendisi bizzat müşahede buyurduğu gibi, melekleri, insanları ve cinleri de bu şereften, bu lütuftan hissedar etmek diledi.

Demek ki Allah'ın birşeylere ihtiyacı varmış, oysa Allah Kuran'da hiçbir şeye ihtiyacım yok der. Demek Tanrılar da üfürür hem de nasıl üfürür.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Eyvah biz aldandık, bu Dünyayı daimi sandık.. Meğer insan ölüyormuş...!

Bu senin sloganın.

Bu sloganı her duyuşumda Dünya'da bilime medeniyete katkısı sıfır olan müslümanlar aklıma gelir. Üzerine oturduğu organ bile sızladığında eczaneye gider gavurun icat ettiği ilacı kullanır ve utanmadan da gavura veriştirir. Ulan! Siz müslümanlar bedava yaşıyorsunuz, sizin yerinize batılılar düşünür, üretir, icat eder ve sizler utanmadan bu icatlardan faydalanırsınız. İslam Dünyasının bu bedava yaşaması utanç verici.

Ha! unutuyordum, ahiret için de bi çalişmanız yok zira müslüman= hak gaspı, iftira, yalan, zulüm, vs.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu senin sloganın.

Bu sloganı her duyuşumda Dünya'da bilime medeniyete katkısı sıfır olan müslümanlar aklıma gelir. Üzerine oturduğu organ bile sızladığında eczaneye gider gavurun icat ettiği ilacı kullanır ve utanmadan da gavura veriştirir. Ulan! Siz müslümanlar bedava yaşıyorsunuz, sizin yerinize batılılar düşünür, üretir, icat eder ve sizler utanmadan bu icatlardan faydalanırsınız. İslam Dünyasının bu bedava yaşaması utanç verici.

Ha! unutuyordum, ahiret için de bi çalişmanız yok zira müslüman= hak gaspı, iftira, yalan, zulüm, vs.

Gülen'in okulallarını yabana atma. Matematik şampiyonları onun okullarında yetişen müslüman gençler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gülen'in okulallarını yabana atma. Matematik şampiyonları onun okullarında yetişen müslüman gençler.

Matematik olimpiyatları ile gazetelerdeki bulmacaları çözme arasında hiç far yok. İlkokul mezunu birinin üni mezunundan daha iyi bulmaca çödüğüne çoğu kez şahid oldum. Bunun sebebi sürekli çözüm sonucu kazanılan ezber bilgisidir. İşte Mat olimpiyatları da öyle; nedense hep geri kalmış ülkelerin çocukları kazanır bu olimpiyatları, çünkü robot gibi ezberletile ezberletile ve biraz da aşağılık kompleksinin verdiği inatla iş başarılıyor, peki sonra ne oluyor? Bu matematik soruları pratiğe geçip teknolojiyle hayat bulmuyor, ezber işte. Aynen çarpım tablosu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...