Jump to content

Rabbimizin bilmesi özgür iradeyi etkilemez


Recommended Posts

Öncelikle bu kısma cevap vereyim.

Bizim amacımız, burda Allah inancını akıl ile mantık ile bilim ile temellendirmeye çalışanların tutarsızlığını göstermektir.

Asıl siz ne yapıyorsunuz bu forumda? Amacınız nedir? Akılüstü, mantıküstü göndermelerle ne yapmaya neyi göstermeye çalışıyorsunuz?

Neye inanmak istiyorsanız ona inanın kimsenin birşey dediği yok ama bunu temelllendirmek için ortaya çıktıgınızda belirli bir sistematik kullanmanız gerekir. İnandığınız sistemdeki tutarsızlıkları, paradoksları mantıküstüne gönderme yaparak çözemezsiniz

Ben varlığı anlamada akılüstü, mantıküstü, bilimüstü kabullere ihtiyaç duymuyorum. Bu kabüller varlık problemine çözüm üretmiyor sadece görmezden geliyor.

Herhangi bir tutarsızlık gösteremediğinizi söyleyerek başlıyayım.

Gösteremedikleriniz üzerinizden kesin doğrulara ulaşabilmeniz mümkün değil.

Açıkçası klasik söylemiz ile yokun ispatı olmadığını kabullenip varmış gibi hareket edip tutarsızlık göstermeye çalışmak tutarsızlıktır.

Ayrıca akıl , mantık ve bilim dediğiniz çoğu zaman sizin algıladığınız akıl,mantık ve bilimdir.

Benim "bencem" gibi sizin biliminiz ve aklınız sizcedir.Aksinin ispatını henüz göremedim.

Tanrının hem mantık içinde hem mantık dışında olmasını tutarsız yapan nedir?

Tanrı mantık ilkeleri ile akıl ve bilim içinde incelenebilir.

Ama tabi siz ve siz gibilerin kabul ettiği materyalist ve katı pozitivist bilim olmak zorunda değil.

Kaldı ki daha evvelde başka konularda da ifşa ettiğim gibi günümüzde gelinen nokta katı ve pozitivist bilimin sınırları dışına çıkmıştır.

Örneğin bana 26 boyutlu bir madde gösterebilirmisiniz ya da bu madde klasik mantık sınırları içinde kabul edilebilir mi?

Konumuzla çok fazla alakası olmadığından örnekleri fazlalaştırmayacağım.

Yani sizin kesin doğru olarak söyledikleriniz tamamen bir varsayım.

Tanrının nasıl olması gerektiğini kafanızdaki Tanrı modeline göre uyduruyor, uymayınca da mantıksız diyorsunuz.

Bu doğrultuda benim bir şeye inanıp-inanmamam söz konusu değil, sizin kafanızda inandığınız/varsaydığınız Tanrı modelini gözden geçirmeniz gerekir.

Evet, kader ve özgür irade konusunu problemli görsem de bu dine tutarsızlık atfetmez, bu sadece sizin görmek istediğinizdir.

İnanır, Tanrının bir şeyi nasıl yaptığını bilmek zorunda değilidir fakat nasıllığını bildiklerini de Tanrı ya atfedebilir.

Bu sebeple mantığının ve aklının kavrayamadığı olguları Tanrıya atfetmesi tutarsızlık değilidir.

Tanrıya inanmadığım gibi burada önyargılara maske olarak kullanılan sözde bilime de inanmıyorum.

Tanrıya inanmıyorum, Tanrının olması kesin şarttır.

Olması gereken Tanrı, herşeyi yapabiliyorsa, ki onun için Tanrı diyorum, yarattıklarının iman-inkar noktasındaki seçimlerinde onlara özgür irade verebiliyor olması gerekir.

Bunu yapamıyorsa zaten Tanrı değildir.

Yapıp yapamadığını test edebilmek ya da anlayabilmek için Tanrı olmaktan başka bir yol yok.

Tanrı yoktur diyorsanız zaten bunu tartışmanın bir manası yok.

Buradaki tutarsızlığı ve önyargılara bilim adıyla giydirilen elbislere itiraz ediyorum.

Yani itirazınıza itirazım var...

Tanrı olmanıza gerek yok. Tanrının eylemleri akıl ve mantıkla, herhangi bir sistematikle sınırlandırılamazsa "kader konusu problemli" deme hakkınız yoktur

Benim sordugum bazı sorulara cevap vermemişsiniz bu arada

Akşam daha vaktim olduğu bir zaman gerekli gördüğüm yerleri cevaplarım

Tanrının eylemleri bizim aklımız ve mantığımız ile zaten sınırlıdır.

Biz olmasak Tanrı olur mu?Varız ki Tanrı vardır diyoruz.

Sonradan varolduğumuzu kabul etmeme herhalde bilimsel bir red gelmez.

Eğer sonradan varolduğumu kabul ediyorsam benden önce varolması gereken bir varlığın varlığı kaçınılmazdır.

Bu durumda Tanrı benim varlığımdan bağımsızdır.Bağımsız ise benim total varlığımı aşan bir potansiyele sahip olması da kaçınılmazdır.

Bu, beraberinde materyalistlerin madde tanımına benzer bir tanımı getirir:Tanrı/madde zihinden bağımsızdır.

Aslında bu ontolojik tartışmaların içinde varolması gereken bir akıl yürütme ama, zihinden bağımsız varolabilen bir varlığın eylemlerinin zihinden/mantıktan bağımsız olabilmesi bana mantıksız gelmiyor.

Yani Tanrının eylemlerini algılayabildiğimin dışına çıkaramadığım için problemli diyorum, ama henüz algılayamadığım veya asla algılayamayacağım alanların olduğunu da kabul ediyorum.

Evet, son olarak tamamlayayım, hep aynı nokta üzerinde dönüp durduğunuz ve aslında cevap verdiğimden sorularınıza yorum yapmadım.

Sadece açıklamaya ihtiyacı olan ve aslında ilk başta söylediğim sözü yeniden hatırlatmak için son sorunuza yanıt yazdım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 180
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sn.Emre1974tr:

Ya siz kafanızdakileri anlatamıyorsunz ya da ben ne dediğinizi anlamayacak kadar güdüğüm.

Elimi kaldırmam veya kaldırmamam Allah ın bilgisi dahilinde ise nasıl özgür bir iradeden bahsedilebilir anlayabilmiş değilim.

Çocuğunuzu tıpta okutursunuz, sonucunda doktor olup-olmamasına çocuğunuz karar verebilir.

Ama hangi kararı vereceğini bilmeniz, "tahmin etmeniz değil", onun özgür iradesine müdehaleden başka bir şekilde açıklanamaz.

Kaldı ki Yaratan-Yaratılan arasındaki kader ilişkisi bu kadar basite de indirgenemez.

Sonuçta yaptığımız ve yapacağımız her türlü hareket Yaratanın bilgisi ve iradesi ile oluyorsa, bizim özgür iradeyi Yaratanın bilgisi ve iradesi iradesi dışında aramamız lazım.

Belki, ancak Allah yarattığının seçimi noktasında bilgisi ve iradesi devre dışı bırakıyor olabilir.

Öyle ya Allah ın herşeye gücü yetmiyor mu?Fakat bunu nasıl yapıp-yapmadığını veya nasıl yaptığını ben bilmiyorum.

Kusura bakmayın ama sizin de bildiğinizi sanmıyorum.

:)

İşte aynı noktada yanlış önkabülüne yenik düşüyorsun sevgili arkadaşım.

"Yapabilmek başkadır, yapmak bambaşkadır" deyip duruyorum.

Aynı şekilde "tersini de yapabilir ama yapmayacak" diyorum.

Çünkü o kişi özgür iradesiyle bir şıkkı seçmiş.

Tersini de seçebilirdi ama seçmemiş. Tersini de yapabilirdi ama düzünü yapmış.

İşte Allah'ın bildiği onun özgür iradesiyle seçeceği şıktır.

Yani "tersini yapamaz değil", tersini de yapabilir". "Ama yapmayacak".

Bak senin bu yukarıdaki yazıyı özgür iradenle yazdığını biliyorum. Yazmayabilirdin ama yazdın ve ben de biliyorum.

Zamanda geriye gidip de izlesem bu sefer başından itibaren biliyor olacağım.

Ama bilmemin senin özgür iradene hiçbir etkisi yok.

Birşeyi yapabiliyor olmak başkadır, yapmak başkadır.

Her 2 şıkkı birden yapacak değilsin, birini seçiyorsun.

Sanıyorum siz bunu tek şıklı bilinenlerle karıştırıyorsunuz.

Örneğin "elindeki sepeti bırakırsan yere düşer ve sepet bunun tersini yapamaz" düşüncesiyle hareket ediyorsunuz.

Bu örnekte sepetin seçme şansı yok.

Ama özgür iradeyle yapılacağın bilinmesi böyle birşey değil.

Kişi tam tersini de seçebilir seçtiğinin. Ama seçme özgürlüğü olduğu halde seçmeyecek. Bu özgür iradenin sonucudur.

Rabbimiz bizi her 2 şıkka da eşit uzaklıkta yaratıyor.

Ve Rabbimiz nasıl ki kendinin dışında ve ayrı varlıklar yarattıysa, aynı şekilde ayrı iradeler de yaratmıştır.

Ayrıca şu çalışmam da konuyla bağlantılıdır:

http://forum.kuranyolunda.com/forum_posts....ID=6295&KW=

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
:)

İşte aynı noktada yanlış önkabülüne yenik düşüyorsun sevgili arkadaşım.

"Yapabilmek başkadır, yapmak bambaşkadır" deyip duruyorum.

Aynı şekilde "tersini de yapabilir ama yapmayacak" diyorum.

Çünkü o kişi özgür iradesiyle bir şıkkı seçmiş.

Tersini de seçebilirdi ama seçmemiş. Tersini de yapabilirdi ama düzünü yapmış.

İşte Allah'ın bildiği onun özgür iradesiyle seçeceği şıktır.

Yani "tersini yapamaz değil", tersini de yapabilir". "Ama yapmayacak".

Bak senin bu yukarıdaki yazıyı özgür iradenle yazdığını biliyorum. Yazmayabilirdin ama yazdın ve ben de biliyorum.

Zamanda geriye gidip de izlesem bu sefer başından itibaren biliyor olacağım.

Ama bilmemin senin özgür iradene hiçbir etkisi yok.

Birşeyi yapabiliyor olmak başkadır, yapmak başkadır.

Her 2 şıkkı birden yapacak değilsin, birini seçiyorsun.

Sanıyorum siz bunu tek şıklı bilinenlerle karıştırıyorsunuz.

Örneğin "elindeki sepeti bırakırsan yere düşer ve sepet bunun tersini yapamaz" düşüncesiyle hareket ediyorsunuz.

Bu örnekte sepetin seçme şansı yok.

Ama özgür iradeyle yapılacağın bilinmesi böyle birşey değil.

Kişi tam tersini de seçebilir seçtiğinin. Ama seçme özgürlüğü olduğu halde seçmeyecek. Bu özgür iradenin sonucudur.

Rabbimiz bizi her 2 şıkka da eşit uzaklıkta yaratıyor.

Ve Rabbimiz nasıl ki kendinin dışında ve ayrı varlıklar yarattıysa, aynı şekilde ayrı iradeler de yaratmıştır.

Ayrıca şu çalışmam da konuyla bağlantılıdır:

http://forum.kuranyolunda.com/forum_posts....ID=6295&KW=

Selam ve sevgiler.

Yazılarında atladığını düşündüğüm önemli bir nokta var. TANRI ''alim-i mutlak'' sıfatına sahip bir güç ise olmuş olacak ve olmakta olan her şeyi biliyor. Tanrı bu dünya yaratılmadan önce ne olacağını zaten biliyordu, kimin ne günah ne sevap işleyeceğini; hatta kimi yaratacağını, kime ne kadar sorumluluk yükleyeceğini ve kimin bu sorumlulukları ne kadar taşıyabileceğini biliyordu. Benim herhangi bir eylemi yapmam yahut yapmamam Tanrı'nın bilgi sınırları dışında değildir.

Bu dünyada insanları ''yanlış'' olana sürükleyen nedir? İslam inancının neredeyse özünü oluşturan ''nefs'' kavramı değil midiR? Peki insan dünyaya gelmeden önce ''ruh'' dediğimiz ''öz''ü yokmuydu? İslam tasavvufna göre ''bezm-i ezel'' denen bir yerde dünya ve kainattan önce ''ruhlar'' vardı. Ruhlar nefse sahip olmadığına göre ''yanlış'' içinde de olmaları mümkün değil, eğer tanrı onları yanlış yapacak bir ''tabiaatta'' yaratmadıysa. Dolayısıyla ''yarış'' başlayan herkes dünyaya gelmeden önce, yani ''nefs''e sahip olmadan önce eşit şartlardaydı, hiçbirinin nefs'i, yoktu.

Peki bir insana herhangi bir olayda A yada B şıkkını seçtiren nedir? İrade midir? Peki bir insana hırsızlık yaptıan diğerine de yaptırmayan şey nedir? İrade mi? İrade, şayet insanın dünyada karşılaştığı iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi düalist ikilemlerden birini ''seçtiren'' güç ise, iradeyi etkileyen nedir? Nefs değil midir? İslam'a göre yaptığın her türden seçimi etkileyen temel olgu nefs kavramıdır; nefsi insana veren ise Tanrıdır. Tanrı, sana o nefsi verdiğinde senin o nefsi taşıyıp taşıyamıyacağını bilerek veriyordu zaten.

Düşün ki, öğretmenin sana öyle bir ödev veriyor ki, senin o ödevi yapamıyacağını biliyor. Yahut öğretmenin sorduğu soruları sınavda cevaplayamıyacağını biliyor. Tanrı sana seçme iradesini verdiğinde bunun senin için yeterli olup olmayacağını zaten biliyor, bile bile sana o iradeyi veriyor. TANRI'NIN bilgisi dışında herhangi bir şey olamıyacağına göre benim bu eylemlerden sorumlu olmam mümkün değil; zira, bana verilen irade/nefs zaten baştan biliniyor. Bağımlı bir bilgi iradi değildir; benim seçme şansım yok; koşullar baştan belirlenmiş. Tanrı beni yarattığında cennetlik mi cehennemlik mi olacağımı baştan beri biliyor; hatta Tanrı beni yaratmadan önce de biliyor. Bu bağlamda Tanrı kendi yaptığı yapacağı ve yapmakta olduğu şeyleri de biliyor. Tanrının kendisi mutlak bilgidir çünkü; elbette, bilgi kendini de bilir.Bilgiden bağımsız irade yoktur; biliniyorsa, daha ''olmadan'' biliniyorsa, yani ruh bile yaratılmadan biliniyorsa orada ''irade'' diye bir şeyden söz edemezsiniz. Tanrı kendi de dahil sonsuza kadar gidecek olan, yani zamandan ve mekandan münezzeh bir ''sonsuz bilme'' olgusunun kendisidir. İsam tasavvufunda bu konu ''döngüsel hareket'' olarak adlandırılır. Varlık, başlangıç noktasından çıkıp yine geldiği yere gidecektir, bu onun mutlak kaderidir. Kainatın varlığı döngüsel bir oluştur, başladığı yere dnecektir. Bunun bilgisi daha kainat olmadan önce de vardı, olduktan sonra akıbeti de belliydi. Sen daha olmadan önce kaderin belli ise, irade diye bir şeyden söz edilemez...

tarihinde AlbatrosS tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Yazılarında atladığını düşündüğüm önemli bir nokta var. TANRI ''alim-i mutlak'' sıfatına sahip bir güç ise olmuş olacak ve olmakta olan her şeyi biliyor. Tanrı bu dünya yaratılmadan önce ne olacağını zaten biliyordu, kimin ne günah ne sevap işleyeceğini; hatta kimi yaratacağını, kime ne kadar sorumluluk yükleyeceğini ve kimin bu sorumlulukları ne kadar taşıyabileceğini biliyordu. Benim herhangi bir eylemi yapmam yahut yapmamam Tanrı'nın bilgi sınırları dışında değildir.

Bu dünyada insanları ''yanlış'' olana sürükleyen nedir? İslam inancının neredeyse özünü oluşturan ''nefs'' kavramı değil midiR? Peki insan dünyaya gelmeden önce ''ruh'' dediğimiz ''öz''ü yokmuydu? İslam tasavvufna göre ''bezm-i ezel'' denen bir yerde dünya ve kainattan önce ''ruhlar'' vardı. Ruhlar nefse sahip olmadığına göre ''yanlış'' içinde de olmaları mümkün değil, eğer tanrı onları yanlış yapacak bir ''tabiaatta'' yaratmadıysa. Dolayısıyla ''yarış'' başlayan herkes dünyaya gelmeden önce, yani ''nefs''e sahip olmadan önce eşit şartlardaydı, hiçbirinin nefs'i, yoktu.

Peki bir insana herhangi bir olayda A yada B şıkkını seçtiren nedir? İrade midir? Peki bir insana hırsızlık yaptıan diğerine de yaptırmayan şey nedir? İrade mi? İrade, şayet insanın dünyada karşılaştığı iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi düalist ikilemlerden birini ''seçtiren'' güç ise, iradeyi etkileyen nedir? Nefs değil midir? İslam'a göre yaptığın her türden seçimi etkileyen temel olgu nefs kavramıdır; nefsi insana veren ise Tanrıdır. Tanrı, sana o nefsi verdiğinde senin o nefsi taşıyıp taşıyamıyacağını bilerek veriyordu zaten.

Düşün ki, öğretmenin sana öyle bir ödev veriyor ki, senin o ödevi yapamıyacağını biliyor. Yahut öğretmenin sorduğu soruları sınavda cevaplayamıyacağını biliyor. Tanrı sana seçme iradesini verdiğinde bunun senin için yeterli olup olmayacağını zaten biliyor, bile bile sana o iradeyi veriyor. TANRI'NIN bilgisi dışında herhangi bir şey olamıyacağına göre benim bu eylemlerden sorumlu olmam mümkün değil; zira, bana verilen irade/nefs zaten baştan biliniyor. Bağımlı bir bilgi iradi değildir; benim seçme şansım yok; koşullar baştan belirlenmiş. Tanrı beni yarattığında cennetlik mi cehennemlik mi olacağımı baştan beri biliyor; hatta Tanrı beni yaratmadan önce de biliyor. Bu bağlamda Tanrı kendi yaptığı yapacağı ve yapmakta olduğu şeyleri de biliyor. Tanrının kendisi mutlak bilgidir çünkü; elbette, bilgi kendini de bilir.Bilgiden bağımsız irade yoktur; biliniyorsa, daha ''olmadan'' biliniyorsa, yani ruh bile yaratılmadan biliniyorsa orada ''irade'' diye bir şeyden söz edemezsiniz. Tanrı kendi de dahil sonsuza kadar gidecek olan, yani zamandan ve mekandan münezzeh bir ''sonsuz bilme'' olgusunun kendisidir. İsam tasavvufunda bu konu ''döngüsel hareket'' olarak adlandırılır. Varlık, başlangıç noktasından çıkıp yine geldiği yere gidecektir, bu onun mutlak kaderidir. Kainatın varlığı döngüsel bir oluştur, başladığı yere dnecektir. Bunun bilgisi daha kainat olmadan önce de vardı, olduktan sonra akıbeti de belliydi. Sen daha olmadan önce kaderin belli ise, irade diye bir şeyden söz edilemez...

Selam;

1- İslam'a göre canlıların ruhu-hayaleti yoktur:

http://www.diniyazilar.com/dy/oku/1425/isl...leti-yoktur.htm

2- Kader ve özgür irade konusunu ayetlerle çözümleyip gösterdim:

http://forum.kuranyolunda.com/forum_posts....ID=6295&KW=

3- İnsanın iyiliği veya kötülüğü seçmesindeki etmen özgür iradesidir. Bu yüzden sorumludur zaten. Bütün insanlar eşit yaratılmıştır kötülüğe ve iyiliğe uzaklık bakımından.

Kendisine verilen temel vahiyle iyiliğe yakın olması gerektiği halde, hazzı ve mutluluğu seçmesi gerektiği halde, ısrarla kendilerinin ve başkalarının ızdırabı ve felaketi için çalışan zalimler, kendi zorlamalarıyla yaratılış programlarına ihanet etmektedirler.

Ne yapılacağının önceden bilinmesi özgür iradeyi etkilemez. Çünkü bilinen, özgür iradeyle yapılacak olandır.

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Selam;

1- İslam'a göre canlıların ruhu-hayaleti yoktur:

http://www.diniyazilar.com/dy/oku/1425/isl...leti-yoktur.htm

saçmalık, iddiaların hiç bir somut delili yok. Kur'ana göre yokturla başlayan tonlarca cümlenin ardından Kurandan tek bir kanıt gelmiyor...

2- Kader ve özgür irade konusunu ayetlerle çözümleyip gösterdim:

http://forum.kuranyolunda.com/forum_posts....ID=6295&KW=

senin dediklerine ikna olsaydım bunu yazmazdım zaten.

3- İnsanın iyiliği veya kötülüğü seçmesindeki etmen özgür iradesidir. Bu yüzden sorumludur zaten. Bütün insanlar eşit yaratılmıştır kötülüğe ve iyiliğe uzaklık bakımından.

Kendisine verilen temel vahiyle iyiliğe yakın olması gerektiği halde, hazzı ve mutluluğu seçmesi gerektiği halde, ısrarla kendilerinin ve başkalarının ızdırabı ve felaketi için çalışan zalimler, kendi zorlamalarıyla yaratılış programlarına ihanet etmektedirler.

Ne yapılacağının önceden bilinmesi özgür iradeyi etkilemez. Çünkü bilinen, özgür iradeyle yapılacak olandır.

hazret daha yaratmadan ne yapılacağını biliyor ve bilerek yaratıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1- Kuran'dan çok net delilleri getiriyorum. Ruhların olmadığını çok güzel sunuyor ayetler.

2- Yine kader ve özgür irade konusu da Kuran'da açıkça çözüme kavuşturuluyor.

Yeter ki benim yaptığım gibi kitabı bütünlük içinde ele al ve biraz da olsa objektif olarak düşünmeye gayret et.

Yine burada da yaptığım çözümleme bir tartışmaya yer vermeyecek kadar açık ve kesindir.

3- Evet bilerek yaratma özgür iradeye bir engel değil.

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 11 years later...
On ‎18‎.‎5‎.‎2009 at 02:12, Emre1974tr yazdı:

Allah’ın bizlerin özgür iradelerimizle ne yapacağımızı bilmesi, bazı insanlar tarafından “özgür irade olmadığı” şeklinde yorumlanıyor. “Demek ki bilinenin tersini yapamayacağız” şeklinde itirazlar yükseliyor.

Hayır, özgür irademizle neyi seçeceğimizin bilinmesi, iradenin özgürlüğünü etkilemez. En ufak bir bağlantı dahi yoktur.

Bir şeyin tersini yapabilmek başkadır, yapmak ise bambaşkadır.

Örneğin falanca olayda A şıkkını seçecek bir insan diyelim. Rabbimiz de bunu biliyor. Tersini de yapma, yani bu şıkkı seçmeme özgürlüğü de var. Ama kendi kararıyla A şıkkını seçecek.

Kısacası A şıkkını seçme hareketini yapmayabilir, ama yine de yapacak.

Allah bildiği için seçmiyor insan, kendisi özgür iradesiyle A şıkkını seçtiği için Yaratıcımız biliyor.

Bu konuya bambaşka bir örnek verelim:

Hud

107. Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır

108. Mutluluğu hak edenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece cennette kalıcıdırlar. Rabbin dilerse başka. Kesintisiz bir ödüldür bu.

Yüce Allah burada bize gelecekte ne yapacağını söylüyor.

Ve diyor ki "eğer tersini dilemezsem, cennettekileri asla çıkarmayacağım"

Ve çıkarmayacağına dair söz de veriyor.

Başka bir deyişle "istersem bu hükmümü değiştirebilirim, ama cennettekilerin sonsuza dek orada kalmasını, özgür irademle istediğim için kalacaklar" demekte.

Bu özgür irade konusunda ikinci bir sağlama, delil daha sunuyor bizlere.

Biz bu durumda Allah'ın gelecekte ne yapacağını biliyoruz.

Ama demek ki bizim gelecekte Allah'ın ne yapacağını bilmemiz, O'nun özgür iradesini etkilemiyor.

Tıpkı O'nun bizim ne yapacağımızı bilmesinin, bizim özgür irademizi etkilememesi gibi.

Bir şeyi "yapabiliyor olmak başka, yapmak bambaşkadır". Ve bu durum özgür iradenin sonucudur.

Selam ve sevgiler.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, EK said:

 

 

 

@EK Yıllar var ki, anlamadın..Ya da görmezden geldin diyelim.

 

Dinciler genelde "başlıktaki" bu kaçış yolunu kullanırlar: Tanrı geleceği görüyor ama bu senin iradeni etkilemiyor..bla bla.. Amma ve lakin:

1- Tanrı geleceği görerek mi biliyor?
2- Yoksa geleceği "öngörebiliyor", yani hesap edebiliyor mu? Yani geleceği bilmek için görmesine gerek (de) yok mu..?

Bu ikisi farklı şeyler. Ancak her ikisi de açmaza gidiyor.

- Eğer tanrı sadece geleceği görüp de biliyorsa, o zaman "öngöremiyor" demektir. Bu da sıfatlarına aykırıdır.

- Eğer tanrı geleceği "öngörebiliyor" yani hesap edebiliyor vb. demekse, o zaman özgür irade dediğimiz mefhum aslında -tanrı da olsa- hesap edilebilir, bu bağlamda "yok" demektir. Bir çeşit pattern, yazılım, ya da algoritmadır. Tanrı açısından o bile fark etmez. Haddizatında özgür irade, sadece ve sadece kişinin kendisine bağlı, kendisince belirlenen karar ve edimler demektir. Bu da hesaplanamaz ve öngörülemez olmasını gerektirir. Hatta bunu dayatır. Sadece ve sadece özneye bağlı, ona bağımlı. Başka biri ya da başka bir şey tarafından çözümlenemez, öngörülemez, hesap edilemez..

- Eğer tanrı geleceği öngörebilip de, bunu yapmıyorsa, o vakit üstteki açıklama/çıkarım aynen geçerli olup, değişen bir şey yok demektir. Tanrı öngörebiliyor. Bunu kullanıp kullanmaması bir şeyi değiştirmez.

-- Her ikisini de yapıyorsa (ki bizim heyula tanrıdan beklenen de odur), o vakit özgür irade komple ayvayı yemiş demektir.

 

Ayrıca:

 

-Modern kaos teorisine göre, sistem tümüyle deterministik olsa bile, tüm sonlu durumları hesaplamak imkansızdır. Bu bizim eksikliğimize dair bir hesaplanamazlık değil, mantıksal bir mümkünsüzlüktür. Kanıtlanmıştır. Bunun için isterseniz meteoroloji tahminleri ya da yörünge hesapları gibi örneklere bakabilirsiniz.

Buradan hareketle:

- Tanrı eğer geleceği öngörebiliyorsa, mantıksal bir mümkünsüzlüğü de aşmak durumundadır. Bu da yine aynı şekilde mantık(sız) bir varlığı iddia etmek demektir.
- Öngöremiyorsa, o zaman ne olacağını biliyoruz. ? Sıfatlar güme gider.


Şimdi işin kırk katır mı, kırk satır mı kısmına geçebiliriz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben kesinlikle konuya agnostik bir açıdan bakmak istiyorum. Tanrı kesinlikle vardır ya da yoktur gibi bir kanıya ya da inanca sahip değilim ve bu konuda varlığının ya da yokluğunun mümkünsüzlüğünden bahsedecek kalibrede olmadığımızı düşünüyorum. Ayrıca yanlış olan önermelerine de değineyim.

 

17 saat önce, teflon yazdı:

- Eğer tanrı geleceği "öngörebiliyor" yani hesap edebiliyor vb. demekse, o zaman özgür irade dediğimiz mefhum aslında -tanrı da olsa- hesap edilebilir, bu bağlamda "yok" demektir.

 

1. Özgür iradenin olması, iradenin tercih edeceği tüm eylemlerinin hesaplanamaz olmasını gerektirmez.

2. Özgür irade denildiğinde bilincin eylemleri açısından her an sonsuz sayıda seçeneğe sahip olduğunu düşünebilirsiniz fakat bu doğru değildir. Eğer insan için konuşuyorsak seçeneklerimiz her an için sonlu sayıdadır. Bu belki daha primitive canlılar için daha az seçenek olduğu anlamına da gelebilir.

3. Tanrı açısından bu seçenekleri birey bazında bilmek ya da bilmemek(!) bir tercih olabilir.  Hatta bilip başka bir denklemin parametreleri olmasını belirlemek de ayrıca bir seçenektir ve bunu da tercihleri dışında tutmuş olabilir. 

 

Dijitalizasyondan biraz anlıyorsan şöyle açıklamalarda bulunayım. Tüm her şeyi kurallarına göre işleten parçacık bazında bir simülasyonun var ve bu similasyonun sonucunu bilmene rağmen aktörleri oluşturan parçacıkların hangi karakterlere ait olduğunu ve bu karakterlerin sebep olduğu tüm neden sonuç ilişkilerine sonradan olaya müdahale etmemek koşuluyla ya da kural dışı bir tercih kulanmamayı seçerek tüm bu işlemleri ayrı bir thread kullanarak işlemiş olabilir. Bu theradi de inceleyip incelememesinin de bir önemi olmayacak şekilde müdahalesiz ve kurallarla işleyen bir evren tasarlamış ve bilinci bu kural silsilesinin bir parçası olmasına rağmen "özgür iradeye sahiptir" diyebileceğimiz kadar özgün ve kendine has olmasına özen göstermiş olabilir.

 

İnsan için özgür irade vardır ancak tanrı açısından baktığımızda özgür irade yoktur gibi bir sonuca yakınsasak da bu mantık silsilesinde tanrı kendisi için de insan açısından özgür iradesinin olduğu noktasında kendi için sınırlamalar getirmiş olabileceği gibi bir bakışa da sahip olmak mümkündür.

 

Doğrusal olarak tek yönlü ilerleyen zaman algısı içerisinde çok sınırlı düşünüyoruz. Tanrı öngörebilme (hesap yaparak geleceği bilme) ya da geleceği görme (zaman mevhumu dışında yaşanan, yaşanıyor olan ve yaşanacak her şeyi bilmek) yetilerinden hangisine ya da hangilerine sahip olduğu önemli olmaksızın "insan için özgür irade vardır" diyebileceğimiz bir gerçeklikte bir evren yaratamaz mı? Bu soruya hayır diyorsanız tanrıyı asıl siz sınırlandırıyorsunuz.

 

17 saat önce, teflon yazdı:

-Modern kaos teorisine göre, sistem tümüyle deterministik olsa bile, tüm sonlu durumları hesaplamak imkansızdır. Bu bizim eksikliğimize dair bir hesaplanamazlık değil, mantıksal bir mümkünsüzlüktür. Kanıtlanmıştır. Bunun için isterseniz meteoroloji tahminleri ya da yörünge hesapları gibi örneklere bakabilirsiniz.

 

Evet bu Roger Penrose'un kitaplarında da anlatılıyor fakat doğru olduğu anlamına gelmez. Daha ağaçtan yeni doğrulmuş insanın o mümkünsüzdür bu olanaksızdır diyebilmesi gerçekten çok komik geliyor.

 

Yapay zekalı bilardo oynayan sistem örneği ile konuya çok daha açıklık getirmek isterdim ama çok uzayacak. Başka zaman yaparım.

 

Sana daha kolay şu örneği vereyim. Sana a ve b gibi iki sayı verip bu sayıların çarpımının bir sonraki mesajımın bitlerinin sayı karşılığı olduğunu söyleyeyim. Sen bu a ve b sayılarına bakar bakmaz mesajımın ne olacağını görebiliyor musun? Bunun için hesap yapmak zorundasın öyle değil mi? Hesabı yapmamayı seçebiliyorsun öyle değil mi?

 

a * b = 3424509913342638881584404575544 olsun.

00101011 00111001 00110000 00110101 00110011 00110110 00110111 00111001 00110011 00111001 00110001 00110101 00111000 

"Yanılıyorsun teflon!"

https://codebeautify.org/binary-string-converter

https://codebeautify.org/string-binary-converter

 

Tanrının istemsizce tüm parametreleri görüp kendi denklemlerinde yerine koyarak olacaklardan haberinin olduğunu mu düşünüyorsun ya da en başında evreni tasarlarken tüm bireyler bazında olacaklardan haberinin olduğunu mu iddia ediyorsun? (Yani mevcut algının perspektifinde en mantıklı yaklaşımın bu olduğunu mu...) Tüm bu bilgiler konusunda kendine çeşitli şekillerde sınırlama getirmiş olabilir. İstemsizce hesap yapıyor olacağını iddia etmediğiniz sürece bu oldukça anlaşılabilir bir durumdur.

tarihinde John.Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
22 dakika önce, Smile Buddha yazdı:

Tanrının tasarımı  insan tasarımına  benzetilemez.( yapay zekayı örnek verenlere)
İnsanın mutlak hakimiyeti yoktur ve var olan bilgiyi kullanır.

İnsan çevre değişkenlerine bağımlıdır tanrı bağımlı değildir.

Bağımlı olan özgür değildir.

 

Örneğin bir zebra balığı yaşadığı suyun içerisinde aşırı amonyak artışı nedeniyle ölebilir. Anlık olarak bu soruna çözüm getirmek iradesi dahilinde mümkün olmaz.

 

İnsan, bu konuda zebra balığına göre daha fazla özgür irade sahibidir diyebiliriz. Havanın fazla miktarda kirlendiğini düşünün hatta aşırı sıcaklık artışı ya da düşüşü yaşandığını... kimyasal saldırı ya da doğal afet ile... İnsan, kendisini yüzyıllarca hatta bin yıllarca yaşatacak hava kilitli, havanın tamamen temizlendiği ve tüm yiyeceklerini yapay ışıklarla ve havadan elde ettiği suyla elde edebileceği ve ideal sıcaklık koşullarının sağlandığı bir sistemi özgür iradesiyle tasarlayıp gerçekleştirebilir.

 

Burada mutlak bir özgür iradeden bahsedilmiyor olsa da daha fazla seçeneğinin olduğu sonucu çıkacak şekilde yine de "özgür iradeye sahiptir" diyebileceğimiz kadar seçeneğinin çok olduğu bir durumdan bahsediyorum ve tüm bunların daha önceden biliniyor (ya da hesaplanabilir) olması özgür iradenin olamayacağı anlamına gelmez diyerek bitiriyorum.

tarihinde John.Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, John.Ahmet yazdı:

 

Örneğin bir zebra balığı yaşadığı suyun içerisinde aşırı amonyak artışı nedeniyle ölebilir. Anlık olarak bu soruna çözüm getirmek iradesi dahilinde mümkün olmaz.

 

İnsan, bu konuda zebra balığına göre daha fazla özgür irade sahibidir diyebiliriz. Havanın fazla miktarda kirlendiğini düşünün kimyasal saldırı ya da doğal afet ile... İnsan, kendisini yüzyıllarca hatta bin yıllarca yaşatacak hava kilitli, havanın tamamen temizlendiği ve tüm yiyeceklerini yapay ışıklarla ve havadan elde ettiği suyla elde edebileceği bir sistemi özgür iradesiyle tasarlayıp gerçekleştirebilir.

 

Burada mutlak bir özgür iradeden bahsedilmiyor olsa da daha fazla seçeneğinin olduğu sonucu çıkacak şekilde yine de "özgür iradeye sahiptir" diyebileceğimiz kadar seçeneğinin çok olduğu bir durumdan bahsediyorum ve tüm bunların daha önceden biliniyor olması özgür iradenin olamayacağı anlamına gelmez diyerek bitiriyorum.

 

zebra balığı tasarlayannın ona verdiği özellikler yüzünden çevresindeki değişikliklere fazla uyum sağlayamıyor.

İnsan uyum sağlıyor.Tasarlayanı var yani.

 

önceden bilme olayı nasıl bildiğine bağlı.

Sallarsın gene bilebilirsin.

Başkalarından alırsın.Aracı kullanırsın yani.

 

Tanrının bilmesi böyle değil.Tasarladığı için biliyor.Kahinlik yapıp bilmiyor.Bütün parametreleri bildiği için yani.

Ayrıca parametreleri değiştirme imkanıda var.(kelebek etkisi olayı tanrıyı etkilemez yani)

İnsan aynı özelliklere sahip transistor üretemiyor.Ama gürültü önleyiciler  ikili sayı sistemi   vb yöntemler hataları önleyebiliyor.
Tanrının imkanı insana göre daha fazla ve bağımlı olduğu bir tasarlayanı yok.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Smile Buddha yazdı:

zebra balığı tasarlayannın ona verdiği özellikler yüzünden çevresindeki değişikliklere fazla uyum sağlayamıyor.

İnsan uyum sağlıyor.Tasarlayanı var yani.

 

önceden bilme olayı nasıl bildiğine bağlı.

Sallarsın gene bilebilirsin.

Başkalarından alırsın.Aracı kullanırsın yani.

 

Tanrının bilmesi böyle değil.Tasarladığı için biliyor.Kahinlik yapıp bilmiyor.Bütün parametreleri bildiği için yani.

Ayrıca parametreleri değiştirme imkanıda var.(kelebek etkisi olayı tanrıyı etkilemez yani)

İnsan aynı özelliklere sahip transistor üretemiyor.Ama gürültü önleyiciler  ikili sayı sistemi   vb yöntemler hataları önleyebiliyor.
Tanrının imkanı insana göre daha fazla ve bağımlı olduğu bir tasarlayanı yok.

 

1 saat önce, Smile Buddha yazdı:

Tanrının tasarımı  insan tasarımına  benzetilemez.( yapay zekayı örnek verenlere)

 

Hayır ben aslında diyorum ki;

Tanrı, evreni tasarlamadan önce nasıl tasarlayacağı ile ilgili iki ayrı thread açarak ilkinde tüm parçacıkların birbirleriyle etkileşimini ve ortaya koyduğu kurallar dahilinde istediği gibi olup olmayacağını değerlendirebildiği bir thread açarken ikinci thread de hangi parçacıkların hangi bireyleri oluşturduğunu ve bu kişilerin sebep sonuç ilişkisini değerlendirip ikinci thread i daha az bileceği ya da hiç bilmeyeceği (kısa süreli hafızasından çıkarmak suretiyle) şekilde değerlendirip daha sonra olaylara müdahil olmaksızın bir evren yaratmış olabilir. Bu durumda ikinci thread e daha sonra baksa bile bu sonuçları etkilemek açısından hiç bir anlam ifade etmez diyorum. 

 

Tanrı evreni doğrudan tasarlamak yerine evren tasarlamak için başka sistemler kurgulamış ve bu sistemleri özgür irade sahibi başka sistem ya da sistemlere yaptırmış olabilir. Amaçları ve neticesini arzuladığı gibi istemek dışında bir komut vermemiş ve dolayısıyla en başında daha özgür irade sahibi olduğumuzdan bahsedebileceğimiz daha pek çok olasılık olabilir demeye getiriyorum. Tanrının tüm bunları biliyor oluşu kendinden başka özgür iradeye sahip varlık oluşturamayacağı anlamına gelmez ve bizim dışımızda pek çok varlık oluşturup o varlıkların oluşturduğu evrenlerden yalnızca birinde yaşıyor olabiliriz. Bu, tanrının bu evrenlerde neler yaşandığının ve yaşanacağının bilemeyeceği anlamına gelmeyeceği gibi bilmesinden dolayı bizlerin özgür iradeye sahip olamayacağımız anlamına da gelmez.

tarihinde John.Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayetlerde peygamberlerin ve bazı şahısların yapacakları  hatalara müdahele ve özgür irade meselesi
yusuf suresinde azizin karısının hz yusufa büyük iştihak duyduğu ve aslında hz yusufunda ona meyli olduğu söyleniyor ancak Allahın delilini görmesi ve ihlası ile fuhuş ondan uzaklaştırılıyor:
12:24:"Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. "
 bazı tefsirler  kötülüğü ve fuhuşu uzaklaştırma daki kötülüğü şöyle ifade edeler:
hz yusuf kapıya doğru koştuğunda şayet kapı kapalı olsa kadında kendisine ulaşıp o fiile zorlasa
hz yusufun kendini savunmak için azizin karısını öldürme fikrine kapıldığı ancak Allahın bu katil olma fiilinide ondan uzaklaştırdığını söylerler.zira hemen kapı açılıyor aziz ve adamları görünüyor
şayet kadını öldürse idi katil olacak tı ve cezası ölüm olacaktı.
yani insan bazen ani fikirle adam öldürür bazen ani fikirle hayat kurtarır bu zor ve çetin şartlarda ani kararla çok mühim.

yine 12:33: "Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi."
12:34:"Bunun üzerine Rabbi, onun duasını kabul buyurdu da ondan onların tuzaklarını bertaraf etti. Muhakkak ki O, evet O, hakkiyle işiten, hakkiyle bilendir. "
**
burda görmekteyiz ki hz yusuf ta bir beşer gibi nefs taşımakta ve oda onlara meyl etmektedir.
ancak babası hz yakubun talimi ve gördüğü rüyalardaki işaret ile Allah ile irtibatı güçlü idi
Allaha dua ederek bu tuzakları savmasını istedi Allah o tuzakları bozdu.
şeytan 38:82,83: İblis, “Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım” dedi.
hz yusufun kurtulması da muhlis yani ihlaslı olması nedeni ile 12: 24 te vurgulanıyor.
bu gerçekten mühim bir şeydir.
misal: evli eşler birbirine çok sadık samimi ve ihlaslı seviyorlar ise asla aldatmazlar
dünya bir araya gelse onları aldatamaz ayaklarını kaydıramaz
hz yusuf kadınların tuzaklarını bir ok veya mermi gibi tarif ediyor.
nasıl bir  insanı hedefleyip  ateş etse veya ok atsa  o anda hızla kalkan zırh gibi bir engel  ok ile kişi arasına girse ok veya mermi sapsa başka yöne gitse o kişide kurtulsa 
hz yusuf aynen bu şekilde tarif ediyor.mealen ey Allahım senin bu kadınların tuzaklarından gelen şeyleri başka yöne yönlendirip benden savmazsan ben helak olanlardan olacağım der
hz yusuf bir beşer gibi nefs taşımakta ve bu konuda ki tuzaklar için Allahtan yardım dilemektedir ihlaslı olduğu içinde duasına icabet edilmektedir.
biri tuzaklanmış bir kuyuya düşse kendi imkanı ile ordan çıkamazsa etrafta olanlara seslenir yardım ister beni kurtarın diye
zaten dua  kökü davettir çağırma demektir seslenme demektir.
hz yusuf ne yazık ki kuyuya da atılmıştır haksız yere zindana da atılmıştır
ancak  onu kuyuya atanlar en sonunda önünde eğilmiş ona tabii olmuş hatalarını kabul etmiş af dilemişlerdir.
Allah insanı yaratıp bir kenara haşa çekilmiş değildir kulları ile irtibat halindedir kullarım sana beni sorarlarsa şah damarından daha yakınım dua edenin davet edenin çağıranın duasına icabet ederim buyurur mealen
yani   gerçek hayatta da hz yusuf gibi olan erkekler vardır. azizin karısı gibi olanlar vardır
ama erkek hayası ile imanı ile Allah ile irtibatı ile kadının çirkin emeline tabii olmuyor
azizin karısı hz yusufu normal yollarda kendine çağırdığında gelmediğinde nasılsa benim kölem istediğimi kuvvetle yaparım deyip kapıları kapattı zorla ve baskı ile yusufa bunu yaptırmak istedi
yusuf buna rağmen kapıya doğru kaçtı kadın da onu tutmak için koştu gömleği arkadan yırtıldı bu yüzden masum olduğuna da bu gömlek delil oldu
ama kadının kocası kapıda belirince kadın hemen yusufu suçladı yusufta hayır o benden murad almak istedi dedi gömlek ile belli oldu
yani yusufun hür iradesi ile yapmadığı şeyi onun iradesini elinden alarak  zorla yaptırmak istedi
bu günde bir çok kişi  baskı ve şantaj ile insanları bataklığa çekiyor
misal alkol içirip sarhoş ediyor yada kolasına  uyku ilacı atıyor sonra uygunsuz fotolarını çekiyor
daha sonra istediğimi yapmazsan şunları yaparım diye zorla baskı ile işler yaptırıyor
yani iradesini  adeta bloke ediyor oda istemden yapmak zorunda kalıyor aslında bu durumda mağdur
şikayet etmesi gerekir.
hz yusufun böyle eksikleri yok tu ki kullansın saf temiz masumdu en sonda bizzat kaba kuvvet ile murad almak istedi
en sonda hz yusuf ben nefsimi temize çıkaramam zira o hep kötülüğü emreder demesi ile
esasen ilahi ve şeytani kuvvetlerin insanda olduğu bunlar arasında tercih için katiyen iradenin olması gerektiği hali ortaya çıkıyor

**
hz musa firavuna gitmekten korkuyor Allahın  desteği ile gidiyor
veya asayı yere atınca yılan olduğunda kaçmaya başlıyor Allahın iradesi ile asayı alıyor
hz musanın annesi bağıracak ken Allahın   yardımı ile sakinleşiyor
müslümanların sayısı az iken Allaha ihlasla yardım istedikleri için çoğunluk kafirlere galib geldiler
sayılar fazlalaşınca kendilerine güvenmeye başladılar Allahın yardımını önemsemediler ve hezimete uğradılar 

**
Allahın bilmesi iradeyi ibtal etmez
misal: hoca da imtihan soru ve cevaplarını bilir ancak öğrencilerin imtihanda kendi bilgi ve iradeleri ile cevaplarını yazmasını etkilemez bu bilme olayı
yani imtihanı iptal etmez
hoca gidip bazı öğrencilerin kulaklarına cevapları söylese bu adaletsizlik olur
zira öğrenci kendi bilgi ve iradesi ile değilde hocanın bilgi ve iradesini hazır kullandı
ha insanların parmak izleri farklılığı gibi cevaplarıda farklı  farklı olacaktır
şayet klasik yazılıda iki öğrenci aynı kelime ve cevapları yazmışlarsa biri diğerinden kopya çekmiştir
ve bu iptale götürür
davranış ve olaylar karşısında robot gibi aynı şekilde davranan iki insanın olmaması insanın irade nefs sabır ilim vb yönlerininde farklı olduğunu gösterir
yani sait şablonal  bir irade yok ortada belki kişinin irade ve sabrı ile taşıyacağı yük orantılıdır
ki bu daha adildir.


 "

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 saat önce, teflon yazdı:

-Modern kaos teorisine göre, sistem tümüyle deterministik olsa bile, tüm sonlu durumları hesaplamak imkansızdır. Bu bizim eksikliğimize dair bir hesaplanamazlık değil, mantıksal bir mümkünsüzlüktür. Kanıtlanmıştır. Bunun için isterseniz meteoroloji tahminleri ya da yörünge hesapları gibi örneklere bakabilirsiniz.

 

Aslında çok gereksiz şeyler yazarak konuyu uzattım. Görüldüğü üzere özgür irade sahibi olunamayacağı savını güçlendirmek için yukarıda belirttiğin tanrının öngörmesinin hesaplanabilirlik üzerinden olacağını düşünüp, hesaplanamaz problemlerin de olduğunu hatırlatarak, tanrının her şeyi bu sebeple bilemeyeceğini (öngöremeyeceğini) vurgulayıp ikinci bir iddia daha ortaya attın.

 

Bir sistemin tümü söz konusu olduğunda hesaplanabilir aksiyomlardan hesaplanamaz problemlerin çözümü çıkartılabilir.

 

Bu tıpkı soldan sağa bütün soruları doğru çözdüğün bir bulmacada eğer hata yoksa yukarıdan aşağıya bütün soruların cevaplarını da öğrenebiliyor olduğun duruma benzetilebilir.

 

Burada soldan sağa çözdüklerin hesaplanabilir problemleri yukarıdan aşağıya olan sorular hesaplanamaz problemleri temsil ederse tanrı da pekala bu şekilde her şeyin cevabını içerecek şekilde bir sonuca ulaşabiliyordur.

 

Bunu bütünün küçük bir parçasının bile bütünü içerebileceğini ilk olarak deneyimlediğimiz hologram örneğini vererek de açıklayabilirdim.

tarihinde John.Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎18‎.‎5‎.‎2009 at 02:12, Emre1974tr yazdı:

Allah’ın bizlerin özgür iradelerimizle ne yapacağımızı bilmesi, bazı insanlar tarafından “özgür irade olmadığı” şeklinde yorumlanıyor. “Demek ki bilinenin tersini yapamayacağız” şeklinde itirazlar yükseliyor.

Hayır, özgür irademizle neyi seçeceğimizin bilinmesi, iradenin özgürlüğünü etkilemez. En ufak bir bağlantı dahi yoktur.

Bir şeyin tersini yapabilmek başkadır, yapmak ise bambaşkadır.

Örneğin falanca olayda A şıkkını seçecek bir insan diyelim. Rabbimiz de bunu biliyor. Tersini de yapma, yani bu şıkkı seçmeme özgürlüğü de var. Ama kendi kararıyla A şıkkını seçecek.

Kısacası A şıkkını seçme hareketini yapmayabilir, ama yine de yapacak.

Allah bildiği için seçmiyor insan, kendisi özgür iradesiyle A şıkkını seçtiği için Yaratıcımız biliyor.

Bu konuya bambaşka bir örnek verelim:

Hud

107. Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır

108. Mutluluğu hak edenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece cennette kalıcıdırlar. Rabbin dilerse başka. Kesintisiz bir ödüldür bu.

Yüce Allah burada bize gelecekte ne yapacağını söylüyor.

Ve diyor ki "eğer tersini dilemezsem, cennettekileri asla çıkarmayacağım"

Ve çıkarmayacağına dair söz de veriyor.

Başka bir deyişle "istersem bu hükmümü değiştirebilirim, ama cennettekilerin sonsuza dek orada kalmasını, özgür irademle istediğim için kalacaklar" demekte.

Bu özgür irade konusunda ikinci bir sağlama, delil daha sunuyor bizlere.

Biz bu durumda Allah'ın gelecekte ne yapacağını biliyoruz.

Ama demek ki bizim gelecekte Allah'ın ne yapacağını bilmemiz, O'nun özgür iradesini etkilemiyor.

Tıpkı O'nun bizim ne yapacağımızı bilmesinin, bizim özgür irademizi etkilememesi gibi.

Bir şeyi "yapabiliyor olmak başka, yapmak bambaşkadır". Ve bu durum özgür iradenin sonucudur.

Selam ve sevgiler.

 

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için şu yazılarımı mutlaka okuyun:

 

http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/kader-ve-ozgur-irade.html

 

ve

 

http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/kader-ve-ozgur-iradeyle-ilgili-sorulara.html

 

 

Selam ve sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ataları tarafından atalar dini hristiyanlığa inandırılan hristiyan askerler, başka bir evrende islama göre yetiştirilmiş olsalardı islam için, ataları tarafından atalar dini islama inandırılan müslüman askerler, başka bir evrende hristiyanlığa göre yetiştirilmiş olsalardı hristiyanlık savaşabileceklerdi. Ve üstelik atalarının dinine inandırılmak, atalarının inanç ve öğretilerine göre yapılandırılmak bir seçim bile değil.  Zaten nuh da kuran da sen bunları kendi durumuna bırakırsan kafir kimseler yetiştirirler diyor.Allah da bunu onaylayıp, insanları öldürüyor. Yani bu şu demek, koşullar değişirse sınav sonucu değişir. Bir evren de müslüman olarak ölen, bir evrende hristiyan, bir evrende hindu olarak ölebilir. Ve biz burada milyarlarca kişiden söz ediyoruz. Öyle bir sınav düşünün ki ataların yetiştirmesi, yetiştirilen kişinin sınav sonucunu belirlesin. Kişi kendi seçimi bile söz konusu değilken cennete gitsin. Bir başkası da kendi seçimi bile söz konusu değilken cehenneme gitsin. Ve gelmişler birileri. Ortada bir seçim bile yokken, şunu diyebiliyorlar. Özgür iradeli bireyler din seçimi konusunda sınanıyorlar. O yüzden atalarının dinine göre yetiştirilen, din seçimi konusunda da sınanan özgür iradeli birey söylemi oksimoron, mantıksız bir söylemdir. İslamın sınavı tam anlamıyla bir saçmalıktır.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hazarlar içinde olsalar, islam ordusuna karşı savaşacak olan, sasaniler içinde olsalar, islam ordusuna karşı savaşacak olan kişiler gelmişler şunu diyorlar. Özgür iradeli bireyler sınanıyorlar.  Tabi hepiniz hazarlar içinde olsanız da islamı seçerdiniz. Biriniz bile seçmemezlik yapmazdınız değil mi atalar dini islama inandırılmış, islamı seçmemiş olanlar? Tabi seçim dedik de, yedi katlı bir göğün üstünde oturan bir allahı, melekleri, şeytanları, cinleri, yıldızlarla taşlanan şeytanları, alev toplarıyla vurulan cinleri, cenneti, cehennemi, balığın içinde yaşayan adamı vs vs doğrulardınız, gerçeklerdiniz. Akıl ve mantık yoluyla seçilebilen bir şey olan islamı da akıl ve mantık yoluyla seçerdiniz kesinlikle.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...