Jump to content

''Burası Sevişme Yeri Değil Tokadı'' Ve Bir Skandal Daha,


Recommended Posts

20 Mayıs Çarşamba günü saat 17.00 civarında Köprü durağından Söğütlüçeşme istikametine giden metrobüse bindim. Metrobüs şoförü iki durak sonra binip ön koltuğa oturan ve daha sonra bir başka şoför olduğunu anladığım biriyle sürekli bir şeyler konuşuyordu. Söğütlüçeşme’ye girmek üzereyken şoför kontağı kapattı ve hışımla arkaya doğru gitti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken şoförün lise çağlarında yanında kız arkadaşıyla oturan bir gence “burası sevişme yeri değil” diye bağırarak tokadı yapıştırdığını gördüm.

Doğal olarak yerimden kalkarak olaya müdahale ettim: “Birine tokat atamazsın. Buna hakkın yok senin” Çocukların yanına giderek avukat olduğumu, şoförü hem savcılığa hem de İETT’ye şikayet edebileceklerini söyledim. Olayın şokundan kurtulan tüm yolcular şoföre tepki göstermeye başlayınca şoförle yolculuk sırasında sohbet eden diğer şoför gelerek “şoförün dikkatini dağıtıyorlardı” dedi. Durum anlaşıldı. İki şoför, işi gücü bırakmış, metrobüste bulunan kameradan arkada gençleri izliyorlarmış; meğer sohbet konuları da buymuş. Taşıdığı yolcuların can güvenliğinden sorumlu olan, önündeki yola bakması gereken şoför, yolu bırakıp önündeki ekrandan arkada oturan gençleri dikizliyormuş ve bu da yetmezmiş gibi araç kullandığını unutup, bir de yanındaki bir başka şoför arkadaşıyla gençlerin dedikodusunu yapıyormuş.

Ne yapıyordu bu gençler?

Genç erkek sevgilisinin omzuna başını yaslamış.

Ve belli ki birbirlerine sevgilerini anlatıyorlardı.

Gençlerin birbirlerini sevmesine tahammülsüzlüğün, düşmanlığın kaynağı ne?

Bizim vergilerimizle maaşı ödenen bu şoför, kontak kapatıp bir genç çocuğun yüzüne tokat yapıştırma meşruiyetini nereden alıyor?

AKP’li belediyenin “ahlak zabıtalığına” soyunan bu şoförün aklına azaltılan metrobüs sayısıyla kucak kucağa metrobüslere tıkıştırılan, günde onlarca taciz vakıasının yaşandığı metrobüslerde halkın insanca ulaşım hakkı için kontak kapatmak geldi mi hiç? Ya da belediyelerde taşeron çalıştırma, güvencesizleştirme, sendikal baskılar yaygınlaşırken "hizmet üretiminden gelen gücünü” kullanmayı hiç düşündü mü?

Tartışma hararetlendi, metrobüs saat 17.15’de Söğütlüçeşme son durağına yanaştı. Metrobüste bulunan herkes, olayın mağduru çocuklarla birlikte şikayet edecek merci aradık. Bir polis ya da bir görevli yok mu derken şoför metrobüsü çalıştırıp son hızla son duraktan kaçtı. Kaçarken de durdurmak isteyen olaya tanık yolculardan birinin kolunu yaraladı. Biz yine hep birlikte şikayet edecek bir görevli aradık ve bulduk. Görevli kaçan metrobüs şoförünü tespit etmek yerinde çocuklara nasihat verdi: “Şoförü plaka numarasından bulamazsınız, metrobüsün yanında yazan numara lazım, karakola gitmeyin, siz haksız çıkarsınız iett.gov.tr’den şikayet edin”. Bu sözler üzerine yine duruma müdahale etmek zorunda kaldım; “Mutlaka savcılığa şikayet edin. Ayrıca İETT’ye şikayette bulunun. Bunlar üstünü kapatırlar.” Olaya tanık olmak için telefon numaralarımızı verdik, yolculardan biri cep telefonuyla tartışmaları çekti. Ancak umutsuzum. Muhtemelen 18 yaşından küçük bu iki genç şikayetçi olmaktan çekinecekler.

Metrobüsün şoförü, yolcu olarak binen ikinci şoför, son durakta yetkili olan kişi… Üçü de İETT görevlisi. Biri fail, diğerleri failden yana, olayın üstünü kapatmak için uğraşıyor. Kim topladı bunları İETT’ye? 1994’ten bu yana 15 yılda, belediyeye ait sosyal tesislerden otobüs şoförlerine kadar yaşanan değişim kimin eseri? Daha da önemlisi 15 yılda kökleşen kadroların ve zihniyetin estirdiği “ahlak” ve “namus” terörü karşısında yaşanan suskunluk, “karakola giderseniz haksız çıkarsınız” tehdidiyle yani devletin kolluk güçleriyle teminat altına alınırken, bu tokadı münferit olarak değerlendirmek mümkün mü? Metrobüs şoförünün attığı tokat aslında o gençlere değil hepimizedir ve bizi bir an önce “uyandırması” gerekmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 117
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Böyle olaylar sanıldığından daha sık yaşanıyor aslında. Ve böyle bir olayın mağduru iseniz adamında dediği gibi karakola gidince haksız çıkıyorsunuz, yada umursanmıyorsunuz filan.

Ben ankarada onlarca kez otobüs şöförlerinin aracı durdurup kavga için aşşağı indiklerine şahid oldum, -yada yolcunun birini atmak için. Şikayetler bi işe yaramıyor, çünki çoğunlukla şkayet ettiğiniz merci ''iyi yapmış bize böyle memurlar gerek zaten'' diye düşünüyor.Adamlar organize yani... Ahlak mafyası sanki

Ne yapılabilir derseniz, bence hiçbişey yapılamaz, sizin gibi bir iki kişinin tiz sesiyle bu koca mafyalar çökertilemez. Dikkatli olmak gerek. Toplumda ''düzen var nizam var'' yanılgısana düşmememek ''burası dağ başı mı'' diye düşünmemek gerek. Evet buralar tamamen dağ başıdır.Tükiyenin %99 u dağbaşıdır.

tarihinde NiHiL tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu gibi olaylarda olay olduğu an polisi çağırmanız gerekiyor.

Şöfür müdahale edince otobüsün hareketi önlenmeli ve olay taze iken olay yeri olan otobüse polis çağırılmalı.

Polisin vereceği rapora göre de hareket edilmeli.

Bu olaydaki avukat bile yanlış hareket etmiş. Polis zabıt tutmadan otobüs bir yere gitmemeliydi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de tamamen sevgili Hacı gibi düşünüyorum. En güzel yol hemen polis çağırmak.

Ben de karşılaştığım herhangi olumsuz, şiddete gebe bir durumda derhal polisi çağırmakla tehdit ediyorum. Hiç muhatap olmadan hem de. Çok korkuyor insanlar ve geri adım atıyorlar.

Burada ise açıkça şiddete maruz kalmışlar hiçbir şey yapmamışlar. Yedikleri dayak yanlarına kar kalmış..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Metrobüste aşk ve dayak

Aşağıdaki mektubu, sizi de en az benim kadar sinirlendireceğini umarak aynen yayımlıyorum:

H HH

20 Mayıs Çarşamba günü saat 17.00 civarında Köprü durağından Söğütlüçeşme istikametine giden metrobüse bindim. Metrobüs şoförü iki durak sonra binip ön koltuğa oturan ve daha sonra bir başka şoför olduğunu anladığım biriyle konuşuyordu.

Söğütlüçeşme’ye girmek üzereyken şoför kontağı kapattı ve hışımla arkaya doğru gitti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, şoförün, lise çağlarında, yanında kız arkadaşıyla oturan bir gence “Burası sevişme yeri değil” diye bağırarak tokadı yapıştırdığını gördüm.

Doğal olarak yerimden kalkarak olaya müdahale ettim:

“Birine tokat atamazsın. Buna hakkın yok!”

Kameradan izliyorlarmış!

Çocukların yanına giderek avukat olduğumu, şoförü hem savcılığa hem de İETT’ye şikâyet edebileceklerini söyledim. Yolcular şoföre tepki göstermeye başlayınca şoförle yolculuk sırasında sohbet eden diğer şoför gelerek, “Şoförün dikkatini dağıtıyorlardı” dedi.

Durum anlaşıldı. İki şoför, işi gücü bırakmış, metrobüste bulunan kameradan gençleri izliyorlarmış. Bu yetmezmiş gibi araç kullandığını unutup, bir de yanındaki bir başka şoför arkadaşıyla gençlerin dedikodusunu yapıyormuş.

Ne yapıyordu bu gençler? Genç erkek, sevgilisinin omzuna başını yaslamış. Ve belli ki birbirlerine sevgilerini anlatıyorlardı. Gençlerin birbirlerini sevmesine tahammülsüzlüğün, düşmanlığın kaynağı ne? Bizim vergilerimizle maaşı ödenen bu şoför, kontak kapatıp bir genç çocuğun yüzüne tokat yapıştırma meşruiyetini nereden alıyor?

Ahlak zabıtalığına soyunmak

AKP’li belediyenin “ahlak zabıtalığına” soyunan bu şoförün aklına, azaltılan metrobüs sayısıyla kucak kucağa metrobüslere tıkıştırılan, günde onlarca taciz vakıasının yaşandığı metrobüslerde halkın insanca ulaşım hakkı için kontak kapatmak geldi mi hiç?

Ya da belediyelerde taşeron çalıştırma, güvencesizleştirme, sendikal baskılar yaygınlaşırken hizmet üretiminden gelen gücünü kullanmayı hiç düşündü mü?

Tartışma hararetlendi, metrobüs saat 17.15’te Söğütlüçeşme’ye, son durağına yanaştı. Metrobüste bulunan herkes, olayın mağduru çocuklarla birlikte şikâyet edecek merci aradık.

Bir polis ya da bir görevli yok mu derken, şoför metrobüsü çalıştırıp son hızla son duraktan kaçtı. Kaçarken de durdurmak isteyen olaya tanık yolculardan birinin kolunu yaraladı.

Biz yine hep birlikte şikâyet edecek bir görevli aradık ve bulduk. Görevli kaçan metrobüs şoförünü tespit etmek yerinde çocuklara nasihat verdi:

“Şoförü plaka numarasından bulamazsınız, metrobüsün yanında yazan numara lazım, karakola gitmeyin, siz haksız çıkarsınız, iett.gov.tr’den şikâyet edin”. Bu sözler üzerine, yine duruma müdahale etmek zorunda kaldım, “Mutlaka savcılığa şikâyet edin.

Ayrıca İETT’ye şikâyette bulunun. Bunlar üstünü kapatırlar.” Olaya tanık olmak için telefon numaralarımızı verdik, yolculardan biri cep telefonuyla tartışmaları çekti. Ancak umutsuzum. Muhtemelen 18 yaşından küçük bu iki genç şikâyetçi olmaktan çekinecekler.

Ahlak ve namus terörü!

Metrobüsün şoförü, yolcu olarak binen ikinci şoför, son durakta yetkili olan kişi... Üçü de İETT görevlisi.

Biri fail, diğerleri failden yana, olayın üstünü kapatmak için uğraşıyor. Kim topladı bunları İETT’ye? 1994’ten bu yana 15 yılda, belediyeye ait sosyal tesislerden otobüs şoförlerine kadar yaşanan değişim kimin eseri?

Daha da önemlisi 15 yılda kökleşen kadroların ve zihniyetin estirdiği “ahlak” ve “namus” terörü karşısında yaşanan suskunluk, “Polise giderseniz haksız çıkarsınız” tehdidiyle, yani devletin kolluk güçleriyle teminat altına alınırken, bu tokadı münferit olarak değerlendirmek mümkün mü?

Metrobüs şoförünün attığı tokat aslında o gençlere değil hepimizedir ve bizi bir an önce “uyandırması” gerekmektedir.

Oya Ersoy,

Halkevleri Genel Sekreteri

http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika...;b="Burasi sevisme yeri degil”&KategoriID=15

Ben bu kadını gerçekten seviyorum arkadaşlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş
.......................

Kameradan izliyorlarmış!

..........................

olayda en çok bu ayrıntı benim dikkatimi çekti..

artık heryere kamera koyuyorlar.... bi milletin evinin içine koymadıkları kaldı.... yakında bunuda yaparlarsa şaşmam..

sürekli göz hapsinde olmak... birileri tarafından izlenmek... ne boktan bir durumya...

biz insanlar birilerine bizi denetleme hakkını neden veriyoruz....resmen toplum olarak bizi yöneten sınıfa köle olmuşuz .. adamlar hergeçen gün özgürlüğümüzden bir şey çalıyorlar... ama biz uyuyoruz...

Link to post
Sitelerde Paylaş
olayda en çok bu ayrıntı benim dikkatimi çekti..

artık heryere kamera koyuyorlar.... bi milletin evinin içine koymadıkları kaldı.... yakında bunuda yaparlarsa şaşmam..

sürekli göz hapsinde olmak... birileri tarafından izlenmek... ne boktan bir durumya... ..

Abartma o kadar. Millette böyle paranoyaklıkoluşnmaya başladı bide.İzleniyomuşuz.

O otobüste tabiki kamera olacak, uzun bira araç ve kaptan arkadaki kapıları görmek zorunda, nasıl görecek kamerasız. Otobüste özel hayatınızı rahatça yaşabileceğiniz biyer değil zaten, kamera olsa ne olur olmasa ne olur....

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...