Jump to content

Küba'da salsa için vakit bol...


Recommended Posts

Sosyalizmin tek kalesinde eğitim, sağlık, barınma sorunları çözülmüş, halkın gelecek kaygısı da yok

Küba'da salsa için vakit bol

* Küba çocukların okula dans ederek gittikleri bir cennet. Yaşlılar da çok mutlu. Çünkü hastalıklardan korkmuyorlar. Sağlık sorunu tümüyle çözülmüş. Küba evlerinde cam yok, ama 10 bin Kübalı doktor bütün Latin Amerika'da yoksul halk için çalışıyor.

GENERALLER DE OTOSTOP YAPAR

Havana'da geniş bir caddede durmuş, Devrim Müzesi'nin açılmasını bekliyorum. Az ötede askeri giysili biri, göğsündeki ve omuzlarındaki işaret niyetine geçirilmiş sırmalardan belli ki üst düzey biri, belki de bir general, yolun solunda durmuş, önünden tek tük gelip geçen 54 yılından kalma Amerikan arabalarına otostop yapıyor. Hani bizim pek alışık olmadığımız bir görüntü. Bir on dakika sonra nasıl işlediklerine bir türlü akıl erdiremediğim 54 modellerden biri zar zor fren yapıp bizim generale kapıyı açıyor, general yüzünde bir sevinç gülümsemesi biniveriyor.

Yani nasıl olur, bu Küba denilen yerde hiç durmadan şaşırmaktan adeta başım döndü. Bize öğretilen, general dediğin kendi makam arabasına biner, üstelik kerli ferli bir makam şoförü, bir de şöyle güçlü kuvvetli bir koruması olur. Biz böyle görmüş böyle bilmişiz. Meğerse bu Küba denilen yerde, halk nasıl bir yerden bir yere gitmek için otostop yapıyorsa, çünkü toplu taşıma araçları çok az, generallerin de bu konuda hiçbir ayrıcalığı yokmuş.

Devrim Müzesi'ne girmeden önce duyduklarım, gördüklerim karşısında öyle keyiflendim ki, hani utanmasam salsa yapacağım. Meraklanmayın, Küba sokaklarında kimse sizi salsa yaptığınız için ayıplamaz, ama ben yapamıyorum. Çünkü bir gece önce bir sokak partisinde Kübalıların nasıl salsa yaptıklarını gördüm ve anında bu işi başaramayacağımı anladım. Salsa yapmak sadece ve sadece Kübalıların başarabileceği bir şey. Adeta salsa geniyle doğuyorlar. Bizim oryantal genle doğmamız gibi.

Kübalılar neden bu kadar güzel?

Küba'da erkek, kadın, yaşlı, genç herkes güzel. Hele de Kübalı kadınlar, hepsinde mini etek, daracık tişortler, incecik topuklu ayakkabılar adeta salsa yapar gibi yürüyorlar. Kendilerinden, bedenlerinden öylesine hoşnutlar ki, bize "Acaba bunları başka bir Tanrı mı yarattı" diye sormak düşüyor. Kimler kimlerle kaynaşıp bu muhteşem güzelliği yarattılar? Tabii önce kıtanın ilk sahipleri Kızılderililer geliyor, ardından İspanyollar, ardından köle ticaretiyle adaya getirilen Afrika zencileri ve bir miktar maceracı Fransız.

BİR ZAMANLAR KÖLE TİCARETİ

Yeri gelmişken, şu köle ticaretini biraz açalım; bu insanoğlunun en karanlık işlerinden biridir. Özellikle 17-18. yüzyıllarda köle ticareti neredeyse onaylanmış bir ticaret. O zamanlar bu işte ustalaşmış iki büyük firma varmış, birisi yok olup gitmiş, öteki şimdilerde elmas ticaretiyle uğraşan çok bildik bir uluslararası firma, De Beers, tanıdık geliyor.

Afrika'dan gemilere bindirilen köleler öylesine kötü koşullarda yaşıyorlarmış ki, Latin Amerika'ya getirilen 100 köleden ancak onu kıtaya ayak basıyor ve bu köleler toprak sahiplerine, zengin İspanyollara satılıyormuş. Köle demek, her şeyiyle toprak ağasının malı demek, yeri geldiğinde bir av köpeği kadar bile kıymeti yok. İşte Fidel ve kardeşi Raul, kölelerine köpek kadar bile değer vermeyen bir toprak ağasının oğulları. Fidel ilk örgütlenmeyi 16 yaşında babasına karşı yapmış, köleleri örgütleyip isyan başlatmış.

Nereden nereye?

Kübalı kadınların, erkeklerin güzelliğinden söz ederken biz de nerelere gittik? Az ötemde genç bir kadın otostop yapıyor. En az yedi aylık gebe. Muhteşem karnını açıkta bırakan bir giysi giymiş. Yaklaşıp karnına usulca dokunmak istiyorum, mutluluğun resmi gibi.

Devrim ona oğlunu bağışladı

Küba'nın korunmaya alınmış sahil kenti Trinidad sokaklarında dolaşıyorum. Bu kent bir zamanlar kaçakçılık, köle ve şeker ticareti sayesinde çok zengin bir kentmiş. Fransız korsanlar zaman zaman kenti basıp, evleri yağmalarlarmış, bu nedenle evlerin çoğunda yüksek demir parmaklıklar var.

Geçmişin zenginliğini hissettiren çoğu sıvası dökülmüş kolonyel evlerin yan yana sıralandığı bu kent, insanı adeta bir başka zaman boyutuna götürüyor, evlerin balkonlarında sallanan sandalyeler, zaten sallanan sandalyeler Küba'nın simgelerinden biri, ben de kendime küçük bir çocuğun kâğıtları sıkıştırarak yaptığı beyaz uçan bir at aldım. Neden mi? At da salıncaklı sandalye de sallanıyor.

EVLERDE CAM YOK

Evlerden birinden nefis bir koku yükseliyor, nefis bir balık kokusu, tam pencereden eğilmiş evin içine bakıyor ki, Bayan Esmeralda eliyle "gel" diye işaret ediyor. Evin pencerelerinde cam yok, Küba'da ister kentte ister köyde olsun evlerin pencerelerinde cam yok, cam ancak resmi binalarda. Nedeni çok basit, Küba'da cam sanayii yok ve bunu dışardan alıp getirmek çok büyük paraya mal oluyor. Küba hükümetinin daha önemli öncelikleri var, örneğin tıp fakültelerini en son teknolojiyle donatmak gibi. Bu nedenle pencerelerde cam yok, olsun, panjur var ve ayrıca Küba'da yıllık ortalama sıcaklık 30 derece.

Tamam Bayan Esmeralda, şimdi geliyorum ve eve dalıyorum, doğrudan mutfaktayım. Bayan Esmeralda çok heyecanlı, bir yıldır Bolivya'da halk sağlığı projesinde çalışan oğlu Doktor Alvaro o gün eve gelecek. Bayan Esmeralda onun en sevdiği yemeği pişiriyor. Deniz mahsulleriyle yapılmış pirinç pilavı.

SAĞLIK SORUNU YOK

Alvaro bu yemeği pek severmiş, kocaman bir adam olmuş ama çocuk gibiymiş, işi gereği bir Bolivya'daymış, bir Venezüella'da. Sadece Alvaro mu? Kübalı 10 bin uzman doktor, Latin Amerika'nın azgelişmiş bölgelerinde adeta seferberlik ilan etmişler. Oralara parasız sağlık hizmeti götürüyorlar. Küba'da yaşayan 12 milyon insanın ise sağlık sorunları çoktan halledilmiş. Kimselerin "Acaba çocuğum hastalanırsa ne yaparım" endişesi yok. Onların hastalandıklarında yapacakları tek şey, bir sağlık kliniğinin kapısından içeri girmek.

Oğlu Alvaro'yu bekleyen Bayan Esmeralda 77 yaşında, kocaman kalçalı, neşeli mi neşeli bir kadın. Devrim olduğunda 18 yaşındaymış ve geçmişte Amerikan mafyasının kara para akladığı ve kurtlarını döktüğü başkent olan Havana'da çalışan 500 bin fahişeden biriymiş. Devrim sonrası (6 Ocak 1959) o da diğer çalışan kadınlarla birlikte "yeni bir yaşam" projesine katılmış, terapi görmüş, meslek edinmiş ve sonra da bir devlet mağazasında çalışmaya başlamış, eşiyle orada tanışmış, Alvaro tek çocuklarıymış, kocası şu anda mahalle barında domino oynuyormuş, en büyük eğlencesi buymuş.

Bayan Esmeralda yılda iki kez kiliseye gidip mum yakarmış; biri oğlu Alvaro için, diğeri ona oğlunu bağışlayan devrimin ölmüşleri için. Hayır, bir tane daha yakarmış, Aziz Che için.

Halk kahramanı: JOSÉ MARTİ

Küba'da, özellikle Havana'da hangi sokağa girsem, hangi müzenin önünde dursam, o orada. Artık tanıdık biri, Küba halkının ulusal kahramanı ve benim çocuk şairim José Marti. Onunla aramızda derin bir ilişki var. Şöyle Havana'nın geniş meydanlarından birinde, bir heykeline takılıp kaldım. José Marti hafifçe öne eğilmiş ve tam kafasında iki tane beyaz güvercin. Tanrım bu ne güzel bir heykel böyle, başında güvercinlerin demlendiği bir halk kahramanı, bir şair.

Çevredeki bir apartmana gidip heykele tepeden bakıyorum, inat ettim, evet, orası iki sevdalı güvercinin küçük yuvası.

Ah José Marti, şimdi tam Guantanamera şiirini okumanın zamanı. Ve sana bir hikâye anlatacağım, lütfen dinle. Bizde bir 12 Eylül darbesi oldu. Sen bilirsin, çok insan öldü, çok insan işkence gördü. O günlerden birinde, her şeyin yasaklı olduğu bir zamanda, bir tatil kasabasında, bir diskoteğe gitmiştim. Her şey yasaktı ve birden müzik başladı ve insanlar senin Guantanamera şiirden yapılmış müzikle kendilerinden geçip dans etmeye başladılar. Tanrım dans edenlerin senin şiirin neler anlattığından haberi yoktu ama olsun, bu bana çok iyi gelmişti, şöyleydi Guantaramera'nın Türkçe sözleri:

Dağda kurtarılmayı bekler.

Guantanamera! Guajira!

Guantanamera!

Guantanamera!Guajira!

Guantanamera

Dikiyorum bir ak gül fidanı

Haziranda ve Temmuzda

Çünkü samimi dost

Elini vermişsin bana

Ve zalimin biri parçaladığı için

Beni yaşatan yüreğimi.

Dikmem ne bir ayrıkotu ne de

çakır dikeni

Dikerim bir ak gül fidan

Dünyanın yoksul insanlarıyla

Neyim varsa paylaşmak

isterim.

Dağların cılız dereleri

Denizlerden daha mutlu

eder beni.

Kim bu José Marti? Bilenler şöyle gelsin, bilmeyenlere kısaca anlatalım. 28 Ocak 1853 yılında Havana'da doğan José Marti, henüz 17 yaşındayken İspanyol sömürgeciliğine karşı olduğu için 6 ay kürek cezasına çarptırılır. Cezası sürgüne çevrilince İspanya'ya gider, hukuk ve felsefe okur. 1878'de Küba'ya döner ve hemen tutuklanıp yeniden İspanya'ya sürülür.

Sürgünde Küba'daki zindanları anlatan bir broşür yayımlar ve bu çok geniş bir ilgi görür, daha sonra şiir kitapları yayımlanır. "Basit Şiirler" adını verdiği kitabındaki pek çok şiir bestelenir ve Küba muhalif geleneğinin önemli mihenk taşlarlarını oluştururlar.

1892 yılında Küba Devrimci Partisi'ne önder olarak seçilir ve bağımsızlık savaşını başlatır. 18 Mayıs 1895 tarihinde bir çatışmada yaşamını yitirir. Kafası İspanyol askerlerince kesilir ve çeşitli yerlerde özellikle dolaştırılır, çünkü kimseler José Marti'nin öldüğüne inanmaz ve giderek o bir ulusal kahraman olur ve Küba, Küba Devrimi'yle José Marti'ye, bu kuş yürekli kahramanına borcunu öder.

* Somos Soslalistas Palante Palante: Biz sosyalistiz haydi ileri!

KÜBALI ÇOCUKLAR HER GÜN BEDAVA BİR KİLO SÜT İÇİYOR

Bana sorsalar "Küba ve Küba Devrimi senin için ne demeye gelir?" diye, hikâyeye hemen küçük Josefina ile başlarım. Josefina, on yaşında cin gibi bir kız, kapkara gözleri var, kıvırcık saçlarını tepede iki örgü yapmış, üstünde mini etekli okul üniforması gülerek, dans ederek okula gidiyor. Josefina'nın yetmiş yaşındaki anneannesi onun yaşında adanın büyük toprak sahiplerinden birinin kölesiydi ve bildiği tek iş şekerkamışı kesmekti. Evlendiği gece önce toprak sahibi onunla yattı, Josefina'nın anneannesi bundan çok utandı ve bu konudan hiçbir zaman söz etmeyen kocasını hep minnetle sevdi.

Josefina okul yolunda bir an duraklıyor; küçük kardeşine süt içirmesi gerekiyordu, bu evde onun görevi, unuttu. Zarar yok, kardeşine okul dönüşü sütünü içirir. O daha çok küçük, henüz üç yaşında; altı yaşına kadar her gün bir kilo süt içecek. Sadece Josefina'nın kardeşi değil, bütün Kübalı çocuklar altı yaşına kadar mutlaka günde bir kilo süt içecek. Süt dağıtımı bedava, Küba'nın sosyalist hükümeti sağlıklı bir nesil için ilk şart olarak bunu öngörmüş.

Josefina'nın girdiği okul bahçesine oradaki cıvıltıya, neşeye bakarken mutluluk içimi, dışımı, saçlarımı, ellerimi kaplıyor. İçimden çığlık atmak geçiyor ve atıyorum: "Somos sosyalistas palante palante!"

CUMHURİYET

Link to post
Sitelerde Paylaş

http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=144077

yazıdan bazı bölümler..

-11 ilkokul çocuğuna bir öğretmenin düştüğü bu ülkede okuma yazma bilmeyen yokken baş düşmanı ABD’de 20 kişiden biri İngilizce okuma yazma bilmiyor.

-2002’de, ciddi bir kokain bağımlılığı olan Maradonna’nın tedavi olmak için Küba’yı tercih etmesinin ve 2005’e kadar zamanının çoğunu burada geçirmesinin tek sebebi bu ülkede kokain bulmasının neredeyse imkansız olması değildi. Küba, sağlık konusunda dünyanın en ileri ülkelerinden biri

-Ve Küba ile dünyanın çok uzak bir noktasındaki İran’ın iki ortak noktası var; birincisi iki ülkede de her sabah herkesin kapısına süt ücretsiz olarak geliyor; Küba’da sütün yanında birçok temel gıda maddesi de ücretsiz.

-tam 638 suikast atlatsa da Castro, korumasız gezebiliyor halkın içinde. Her Kübalı’nın bir kez bile olsa Fidel Castro’yla el sıkıştığı söyleniyor.

-Farklı etnik gruplar var ama ırkçılık büyük suç.

-Kübalıları onurlu ve gururlu buluyorum. Bu kadar zor şartlar altında eğitim düzeyi en yüksek ülkelerden bir tanesi. Sağlık konusunda bütün dünyaya doktor yardımı yapıyorlar. Sanat, kültür, sağlık, edebiyat, birçok alanda örnek bir ülke. Bu ülkede dört kuşak dayanışma kültürüyle yetişti. Burada kolay kolay bir şeyler değişmez.

-Küba’da bir tane bile Fidel heykeline rastlamazsınız ama her yerde Che heykelleri var. Kendini öne çıkartmamış. Başkanlık sarayı ya da konutu falan da yok. Sıradan, halkın yaşadığı evlerde yaşıyor.

-Devrimden önce ABD’nin sadece arka bahçesi değil kumarhanesi, geneleviydi Küba. Devrimden sonra, Hayde Santa-Maria önderlindeki Küba Kadınlar Konfederasyonu ülke çapında genelevleri bastı, silahlı adamlara karşı mücadele verdi ve Küba’yı fuhuştan temizledi.

tarihinde hallac tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

hallac, verdiğin linkteki röportaj faşist Mehmet Gül'le yapılmış. Bu kanıbozuk faşistin Küba'da ne işi varsa artık..

Verdiğin linkten bir bölüm :

Çok aşk yaşadı

Küba evlilik dışı ilişkilerin kınanmadığı bir ülke. Kendisi de evlilik dışı dünyaya gelmiş olan Fidel Castro, iki resmi evlilik yaptı, birçok evlilik dışı ilişkisi oldu.

Bunu yazanların babası kimdir veya anneleri kaç kişiyle yatmıştır?

Link to post
Sitelerde Paylaş

sayın avcıoğlu, röportajın tamamı mehmet gül ile değil. Sadece 3 spot ona ait. Aslında normal gazetede farklı kişilerin görüşleri kutularda belirtilirken internette böyle yapılmış..

Diğer bölüme gelince, evlilik dışı olarak dünyaya gelmek demek böyle doğan bir kişinin anne veya babası belli değildir anlamına gelmiyor... Anne de bellidir baba da bellidir farklı olan tek şey bu anne ve babanın, birlikte yaşamak için bir kağıda imza atmaya gerek duymamalarıdır

saygılarımla

tarihinde hallac tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
sayın avcıoğlu, röportajın tamamı mehmet gül ile değil. Sadece 3 spot ona ait. Aslında normal gazetede farklı kişilerin görüşleri kutularda belirtilirken internette böyle yapılmış..

Diğer bölüme gelince, evlilik dışı olarak dünyaya gelmek demek böyle doğan bir kişinin anne veya babası belli değildir anlamına gelmiyor... Anne de bellidir baba da bellidir farklı olan tek şey bu anne ve babanın, birlikte yaşamak için bir kağıda imza atmaya gerek duymamalarıdır

saygılarımla

Orası öyle ama bunların bunu ne amaçla söyledikleri belli değil. Gazetenin adı Star olunca böyle oluyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Küba vatandaşlığına geçin.Bol bol salsa yaparsınız.

Nazım, abidin Dino'ya "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? İşin kolayına kaçmadan ama…” diye seslenir...

Küba'da salsa yapmak kolaydır. Önemli olan salsayı, halayı bu coğrafyada yapabilmektir... Öyle milleti norveç'e küba'ya postalamaya çalışma gözüm, buraları kimseye bırakmaya niyetimiz yok :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Küba vatandaşlığına geçin.Bol bol salsa yaparsınız.

Birilerini bu topraklardan kovmaya çalışanların babaları kim acaba? Vahdettin mi? Siz bu memlekette ancak işgal kuvvetleri sayılacaksınız, köle muamelesi yapacağız size.

...........

Küba'da herkes Başkan Fidel'i eleştirebilir ama aziz kabul ettikleri Che'ye kimseler toz kondurmuyor

Dostum, arkadaşım, kardeşim

Che, İspanyolca 'hey' demek. Ernesto'ya bu adı yoldaşları takmış. Herkese 'Che amigo' diye seslendiği için. Santa Clara'daki anıtmezarın en önemli bölümü Che müzesi. Yoğun ilgi gösterilen müzede, Che'ye ait her şey titizlikle korunuyor. Müze ve anıtmezar insanı güzel devrim zamanlarına götürüyor.

Bu satırları ağlamadan yazmayı başarmak istiyorum. Santa Clara'da geçirdiğim o günü dostlarıma, arkadaşlarıma defalarca anlattım ve her seferinde ağlıyorum.

Ağlamam bitmiyor, kendimi beceriksiz, romantik hissediyorum, acılarla dolu bir geçmiş geliyor aklıma; Deniz' i, Yusuf' u, Hüseyin' i, Sinan' ı düşünüyorum, acılı kadınlar geliyor aklıma, yitip gitmiş hayatlar.

Alışveriş merkezlerindeki histeriyi düşünüyorum, bir tüp Bali için bedenlerini kocaman, iyi aile babası adamlara sunan çocukları.

Belleğimi sonsuza dek yitirmek istiyorum.

Neyse, tutulduğum ağlama krizi geçti, yaşlandıkça daha da sulugözlü oldum. Kader utansın. Hadi kızım başla.

Güneşli bir gün ve biz üç kadın çok şanslıyız. Çünkü arabamız son model bir Hyundai, Nuh' tan kalmış bir Lada ile Küba yollarında 260 kilometreyi gitmek, tam bir gününüzü alır. Şoförümüzün adı Reinaldo, otuz yaşlarında, yakışıklı bir Kübalı ve çok efendi; dokuz ve altı yaşında iki oğlu var, karısı bir devlet dairesinde çalışıyor.

Che' nin anıtmezarının bulunduğu Santa Clara kentine doğru yola koyuluyoruz.

Küba'da her kentin, her kasabanın bir simgesi var. Şimdi geçtiğimiz Candenas'ın da simgesi bisiklet. Küba'da bisiklet en çok burada bulunurmuş, zaten girişinde de kocaman bir bisiklet heykeli var.

Yengeç, karides heykelli kasabalardan da geçtik. Bu heykeller çok çocukça, ama benim hoşuma gidiyor, tıpkı Van'daki kocaman beyaz Van kedisi heykelinin hoşuma gitmesi gibi.

BİR SEMBOL: ELIAN'IN EVİ

Elian , Küba'da en az Fidel kadar ünlü. Onu tanımayan, hikâyesini bilmeyen hiçbir Kübalı yok. Arabamız Elian'ın tek katlı evinin önünde duruyor. Elian'ın annesi 1999'da küçücük bir bebek olan Elian'ı koynuna alıp Amerika'ya gitmek için bir gemiye kaçak olarak biniyor. Mülteci taşıyan gemi Florida sahillerinde batıyor ve Elian'ın annesi ölüyor, Elian mucizevi bir şekilde kurtuluyor. Mucizelere fazla meraklı Amerikalılar Elian'ı bağırlarına basıyorlar, ama Elian'ın inatçı bir babası var, oğlunu geri istiyor.

Ve hiç yoktan bir kriz. Amerika ile Küba gene karşı karşıya geliyor, uluslararası mahkemeler devreye giriyor ve Elian babasına, yani Küba'ya iade ediliyor.

Şimdi o bir halk kahramanı, her turist arabası Elian'ın babasıyla birlikte yaşadığı evin önünde duruyor ve turistler dev Amerika'yı yenen Elian'ın inatçı babasına bir selam gönderiyorlar.

Elian'ın kapısında durup görevimizi yerine getirdikten sonra yeniden arabaya biniyoruz.

Arabadakilerden söz etmedim, 78'li ve Sibirya'daki şantiyeleriyle ünlü Feryal ve henüz otuzlarında bir aile hekimi olan Çağla . Çağla İspanyolca biliyor, yani tam güvendeyiz.

Küba'da hız limiti var, altmışı geçemiyorsun, köprüleri geçerken bu hız kırka düşüyor, gene de ilerliyoruz. Göz alabildiğine şekerkamışı tarlaları, palmiye ormanları iki yanımızdan akıp gidiyor.

ÜÇ KADIN CHE'NİN ANITMEZARINDA

Garip bir heyecan içindeyim. Dünyanın en bilinen devrimcisi Che'nin anıtmezarına gidiyorum. Adeta kutsal bir yere gidiyorum. Öyle; bütün Latin ülkelerinde, özellikle de Küba'da Che bir tanrı. Fidel hakkında konuşup her şeyi söyleyebilirsiniz, ama Che için asla.

Şoförümüz Reinaldo'nun Santa Clara ve Che'nin anıtmezarına bu üçüncü gelişi. Che onun da tanrısı, Türkiyeli üç kadını Che'ye götürdüğü için çok mutlu, gözlerinin içi gülüyor.

CUMHURİYET

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuba ya iyi bakmak lazim ne de olsa son kale,

bir kac on yil once SSCB ye ozenmek vardi,CIN e ozenmek vardi,hatta Arnavutluk ve Enver Hodja vardi,oralardaki yasantilara abartilirdi,sonra sakiz ticareti basladi !!

kala kala Kuba kaldi,bazi seyleri gormezden gelsekte olur !!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Siz kime özeniyorsunuz peki? Ne gibi bir ülke istiyorsunuz?

Ben kimseye ozenmiyorum,ama ozenme eylemini yapsam kuba dan daha cok nitelikleri ve yasantilari olan ulkeler var,sizin tek kriteriniz sosyalist olmasi anladigim kadari ile,ama orada hala tek parti var bildigim kadari ile.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ben kimseye ozenmiyorum,ama ozenme eylemini yapsam kuba dan daha cok nitelikleri ve yasantilari olan ulkeler var,sizin tek kriteriniz sosyalist olmasi anladigim kadari ile,ama orada hala tek parti var bildigim kadari ile.
nitelikteki kıstasınız nedir... hem karar verin bir yandan tek parti olduğu için kübayı eleştiriyorsunuz sonra çok partili demokrasiyi (!) askıya alan, ülkemizi yarı açık cezaevine çeviren 12 eylülü alkışlıyorsunuz.

saygılarımla

Link to post
Sitelerde Paylaş

12 Eylul mecbur kaldi sistem yurumuyordu,cok partiler selamlasmiyordu dahi soyledik bunlari,hic bir sey yurumuyordu,yag bulunmuyordu,memleketin aydinlari sakir sakir olduruluyordu,

12 Eylul nereyi yari acik cezaevine cevirdi,kac kisi asildi???

Pinochet'in Silisi ile kiyaslanir mi???

83 te secim oldu,ondan sonra da ulke gelisme surecine girdi,

Pinochet kac yil kaldi????

O gunleri yasadiniz mi????

Link to post
Sitelerde Paylaş

yok abi o günrleri yaşamadım. o sıralar farkıl bir cumhuriyette şaşıyordum..

kaç kişinin asıldığını, kaç kişinin işkenceli sorgfulardan geçirildiğini kaç çkişinin işkencelerde sokak ortasında öldürüldüğünü yazsam düşünceniz değişecek mi. Bunları getirdiğimde Evren'in faşyist yönünü görecekseniz hemen yazayım..

saygılarımla

Link to post
Sitelerde Paylaş
yok abi o günrleri yaşamadım. o sıralar farkıl bir cumhuriyette şaşıyordum..

kaç kişinin asıldığını, kaç kişinin işkenceli sorgfulardan geçirildiğini kaç çkişinin işkencelerde sokak ortasında öldürüldüğünü yazsam düşünceniz değişecek mi. Bunları getirdiğimde Evren'in faşyist yönünü görecekseniz hemen yazayım..

saygılarımla

degerli arkadasim,neden Evren den once gunde 25 tane cenaze kalktigini yazmiyorsunuz?????

onlar insan degilmiydi,demek ki gunde 25 cinayetin faili suclu yuzlerce katil var,bunlar ceza almayacakmiydi???

sokak ortasinda kim olmus arkadasim???? kac kisi asilmis?????

bir de kiyasladigin Pinoche ye bak !!

Link to post
Sitelerde Paylaş
degerli arkadasim,neden Evren den once gunde 25 tane cenaze kalktigini yazmiyorsunuz?????

onlar insan degilmiydi,demek ki gunde 25 cinayetin faili suclu yuzlerce katil var,bunlar ceza almayacakmiydi???

sokak ortasinda kim olmus arkadasim???? kac kisi asilmis?????

bir de kiyasladigin Pinoche ye bak !!

arkadaşım istersen onlardan da bahsederiz de bu sizin aleyhinize olur. Maraş'tan mı bahsedeyim çorumdan mı, 16 marttan mı, 1 mayıstan mı bahçelelievlerden mi.. hangisinden bahsetmemi istiyorsunuz söyleyin... Bunların arkasında devlet destekli faşyist çeteyi, kontgerillayı bulacağınızı biliyorsunuz değil mi. öldüren onlar bu akan kanı durdurmaya gelenler onlar... güzel bir oyun.. Ha aklıma gelmişken emperyalizm sadece teknoloji transifer etmez, işkencede ihraç eder, işkencecide ihraç eder Bakınız School Af America Americas...

saygılarımla

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ben kimseye ozenmiyorum,ama ozenme eylemini yapsam kuba dan daha cok nitelikleri ve yasantilari olan ulkeler var,sizin tek kriteriniz sosyalist olmasi anladigim kadari ile,ama orada hala tek parti var bildigim kadari ile.

Türkiye'de çok partili sistem var da ne oluyor? Demokrasi ve düşünce özgürlüğü mü var yani? Çok partili düzene geçtik de noldu ki..

Link to post
Sitelerde Paylaş
arkadaşım istersen onlardan da bahsederiz de bu sizin aleyhinize olur. Maraş'tan mı bahsedeyim çorumdan mı, 16 marttan mı, 1 mayıstan mı bahçelelievlerden mi.. hangisinden bahsetmemi istiyorsunuz söyleyin... Bunların arkasında devlet destekli faşyist çeteyi, kontgerillayı bulacağınızı biliyorsunuz değil mi. öldüren onlar bu akan kanı durdurmaya gelenler onlar... güzel bir oyun.. Ha aklıma gelmişken emperyalizm sadece teknoloji transifer etmez, işkencede ihraç eder, işkencecide ihraç eder Bakınız School Af America Americas...

saygılarımla

Guzel arkadasim saydigin olaylari biliyorum,ama bunlari Evren mi yapti,yapti ise neden o iktidara gelince bu olaylar bitti,madem fasist cete idi neden devam etmedi?????

fasist cete diyorsun ama sagdan da cok fazla olen oldu,onlari da kendileri mi oldurdu ??

Yukarilarda yazdim sol u da aslinda destekleyen ABD idi,tabii ki sagi da desteklemistir,ceteyi birak MIT te direk masalari vardi

ordu 12 eylul den sonra 2,5 sene icinde secimlere goturmus ve kenara cekilmistir,gelmeseler o saydigin katliamlar misli ile devam edecekti,cok daha vahimleri olacakti !!

O zaman bize alternatif ver gelmeseler ne olacakti ic savasa gitmiyormuyduk,kurtarilmis bolgeler hatta sehirler yokmuydu???

Bekliyorum alternatifini farzedelim bugun 11 Eylul 1980 !!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...