Jump to content

Recommended Posts

Ya üvey çocuğun ebveynlerine duyduğu ilgi o nedir.Hadi annemiz babamız bizi hormonal nedenlerden dolayı seviyor.Bu hormonlarda arıza olanlarda sevmiyor.Ya üvey çocuklar, bu sevgide hormonların rolü değilde irade söz konusu olmasın

O dediğin evrimsel bir yanılgıdır. Dawkins buna kitabında örnek olarak şunu verir:

"Böcekler geceleri uçarken yıldızları veya ayı referans noktası olarak kullanır. Örneğin aya 30 derece açı yapacak şekilde uçarak, sürekli sabit bir yön üzerinde hareket edebilirler. Fakat aynı böcekler aynı mantaliteyi insanoğlunun üretimi lambalarda da kullanırlar. Tabi bu sırada şöyle bir sorun çıkar. İnsan üretimi lambalara, aya uyguladıkları prensibi uygulamak; lambaya gittikçe açının daralmasına, açıyı korumak içinde giderek ışık kaynağına yaklaşır. En sonunda da spiral çizerek ışık kaynağına çarpar.(yaz günlerinden hatırlayınız)"

Buradaki ışık kaynağına yönelmenin böcek açısından hiçbir faydası yoktur. Fakat bir çok böcek milyonlarca yıldır aya uyguladıkları prensip başarılı olmuştur. Uyguladıkları prensip temel olarak "ışık kaynağını referans belirle ve sabit bir yönde hareket et."tir. Bu prensip günümüze kadar çok iyi çalışırken, sadece bir kaç yüzyıllık bir icat olan "ışık kaynakları" sebebiyle bi miktar sekteye uğramıştır. Buna evrimsel çıkmaz diyordu sanırım.

Evet işte senin bahsettiğinde bunun gibi bir durum. Böceklerde ki gibi başarılı olan basit bir komut, aslında insan yavrularında da var. Bu komutta şöyle bir şey "Dünyaya gözlerini açtığında gördüğün ilk insana bağlan, onu dinle, onu sev." Bu basit komutta oldukça başarılıdır. Çünkü bebekken gördüğünüz ilk insanlar büyük ihtimalle anneniz ya da babanızdır. Onlar sizi korur, sizde onları seversiniz. Karşı taraf sizin genetik mirasınızı veren; sizde karşı tarafın genetik mirasını alan olduğunuz için ortada oldukça kommansel bir ilişki vardır. "İlk gördüğün insana sev ve bağlan"da yavru açısından oldukça işe yarar ve yararlı bir yönlenmedir.

Tabi bu anlattıklarım içgüdüseldir. Bilinç yoluyla kontrol edilip, yönlendirilebilecek hareketler değildir. Yani "Üvey olduğunu bildiği(m) halde neden bağlılık duyuyor?" sorusu tırttır. İçgüdüler basit yönlendirmelere göre çalışan, fakat uzun evrimsel süreçler ile türe ve bireye kazanım sağlamış eğilimlerdir. Basit oldukları için hızlı değişimler sırasında asıl eğilimleri dışında başka davranışlara kayabilirler.

Not: Gelecek itirazlar üzerine gelecek cevapta, Tür içi bireylere bağlılık incelenecektir. O da bu üveylik meselesini anlamak için başka bir boyuttur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 83
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Aşkın maddeden bağımsız olduğunu söylemek ve ona doğa üstü bir nitelik atfetmek, onu tüm zamanlar için değişmez bir hale getirir.

Ama insan duyguları, insanın etrafıyla olan ilişkilerinden soyutlanamaz. Aşkın yaşanışı, kültürden kültüre değişir. Kimi kültürde sevdiğin için dağları delersin, kiminde sadece yere mendil atarsın, kiminde aşka ihanet ölümle cezalandırılır, kiminde sadece terk edilir v.s.

Aşk kültürden kültüre bu kadar farklılık gösteriyorken, onu maddeden koparıp sabitlemek ve doğa üstü-değişmez bir nitelik atfetmek sağlıklı bir yaklaşım mı?

Hoşuna gittiği için ''meme emdiğini'' zannetmen bir illüzyondur:)

Mesela genlerin işine yarasaydı afiyetle b.kunu yiyecektin:)

Eğer genlerimizin işine yarasaydı ve afiyetle bokumuzu yeseydik, o zaman bu bok bizde şu anki anlamını yitirirdi. Artık bok deyince insanın algısında tıpkı çiçek demiş gibi güzel bir etki uyanırdı.

Siz sanıyorsunuz ki şu an bizim ''iyi ve güzel'' olarak algıladığımız herşey sonsuzdan beri iyidir. Hayır, böyle değildir. Şeylere anlamını veren onların ilişkisellikleri ve bütündeki anlamlarıdır ama siz bunu koparıyorsunuz. Mesela aşık olduğunuz bir adam var diyelim. Siz ona duyduğunuz aşkı kutsuyor, bu duyguya bir tanrısallık atfediyor ve bu duyguyu tüm zamanlarda bozulmayıp kalan metafizik birşey haline getiriyorsunuz. Bu duygunun maddi temelini gösterenlere de duygusal sitemlerde bulunuyorsunuz. Aşkın materyalist kökenine ilişkin yaptığımız açıklamalara yaptığınız tüm karşı çıkışlar duygusal; akli bir karşı çıkışta bulunmadınız henüz. Sizin bu duyguyu nasıl temellendirdiğinizi de açıklamadınız. Yani kendi açıklamanız yok. Bizimkine karşı çıkmak, aşka tanrısal bir özelliği otomatik olarak kazandırmaz.

Ayrıca aşkı illüzyon haline getiren asıl sizin tutumunuzdur. Eğer aşk tanrının bize bir armağanıysa, ondan çıkıp bize geliyor demektir. Eğer bize dışarıdan(tanrıdan) geliyorsa, bu durumda bu duygunun aslında ne kadar bize ait olduğunu tartışırız. Eğer tanrı bize ödünç verdiyse, bu duygu bizim değildir ve asıl o zaman bizim için illüzyon olur. Kapiş?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet işte senin bahsettiğinde bunun gibi bir durum. Böceklerde ki gibi başarılı olan basit bir komut, aslında insan yavrularında da var. Bu komutta şöyle bir şey "Dünyaya gözlerini açtığında gördüğün ilk insana bağlan, onu dinle, onu sev." Bu basit komutta oldukça başarılıdır. Çünkü bebekken gördüğünüz ilk insanlar büyük ihtimalle anneniz ya da babanızdır. Onlar sizi korur, sizde onları seversiniz. Karşı taraf sizin genetik mirasınızı veren; sizde karşı tarafın genetik mirasını alan olduğunuz için ortada oldukça kommansel bir ilişki vardır. "İlk gördüğün insana sev ve bağlan"da yavru açısından oldukça işe yarar ve yararlı bir yönlenmedir.

Tabi bu anlattıklarım içgüdüseldir. Bilinç yoluyla kontrol edilip, yönlendirilebilecek hareketler değildir. Yani "

Üvey olduğunu bildiği(m) halde neden bağlılık duyuyor?"
sorusu tırttır. İçgüdüler basit yönlendirmelere göre çalışan, fakat uzun evrimsel süreçler ile türe ve bireye kazanım sağlamış eğilimlerdir. Basit oldukları için hızlı değişimler sırasında asıl eğilimleri dışında başka davranışlara kayabilirler.

Açıklamaların tutarlı fakat kalın olan yerde seninde aslında sorduğun, içgüdülerden, evrimle kazanılmış davranışlardan başka birşeyi ifade etmiyormu.Yani irade, bilinçli seçim, vefa, emeğe saygı yokmu.

Ben anne ve babamı sırf genlerini bana aktardığı için sevmiyorum.Benim üzerinde olan emeklerinden dolayı seviyorum.Bilinçli bir tercih yapıyorum.Eğer anne ve babam bana emek sarf etmemiş olsalardı onları sevmezdim.Dünyada çok insan vardırki sonradan tanıdıkları insanları anne ve babalarından çok severler hatta bu insanlar anne ve babalarını hiç sevmezler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sen ateist misin? Neden ateist oldun? Öykünü bir anlatır mısın?

Neyse, geçelim...

Demişsin ki; "Eğer aşk sadece insanda varsa materyalizmde ateizmde çöker.Bunu sırf evrimle açıklamak biraz uçuk kaçar."

Aşkı şimdilik bir kenara bırakalım...

Şunları düşünelim...

- İnsandan başka dik yürüyen var mı?

- İnsandan başka konuşan var mı?

- İnsan kadar beyin kabuğu olan var mı?

Daha sayayım mı?

Bunlar ateizmi çökertmiyor da aşk mı çökertecek?

Kaldı ki aşk sadece insanda yok... Hayvanlarda sadece cinsel dürtü var sanılır ama işin aslı öyle değil. Özellikle memelilerde aile, kabile ve tür içi yakınlaşmalar vardır. Ne de olsa biz de olduğu kadar onlarda da limbik sistem var. Gelişmiş sinir sistemine sahip hayvanlarda eş seçimi rastgele değildir. Onların da tercihleri, beğenileri var...

Peki bizde farklı olan ne?

Bizim kültürümüz çok çok daha gelişmiş.

Biz evrimsel olarak aile kurmaya programlıyız,
aile kurmadan bugüne bu şekilde gelemezdik. Zira bizim üreme döngümüz çok uzun ve bir batında doğan yavru sayımız çok az. Bizim yavrularımızın üreme başarısı (RS: reproductive success) eğitim ile artıyor. Eğitim deyince aklınıza ilk-orta-lise gelmesin... Eğitimden kastım insan geleneğinin, kültürünün aktarılmasıdır. İnsanda kognitif yeteneğin evrilmesinde itici güç budur. Yani biz beynimizi en iyi şekilde kullanmayı strateji olarak benimsemişiz.

Şöyle birşey yapabilirsin... Hiç konuşmadan, en ufak terbiye vermeden çocuklar yetiştirisin. İnsan davranışı öğrenmeden büyürler. Sonra bunlar 15-20 yaşına geldiğinde bunları kendi başlarına izole bir adaya bırakırsın... Bunlar çiftleşirler... Bunların yavruları olur, kendilerinden yüzbinlerce yılın insan geleneği olmadığı için yavrularına da aktaramazlar... Yavruları da insan davranışı sergilemezler... Al sana şempanze kolonisi... Bunların evrimleri bizimkinden farklı bir yöne gidebilir. Örneğin kaba güç önem kazanabilir. Daha iri olanların RS değerleri yükselir, zamanla bu kabilenin soyu evrimleşir, goril gibi bişey olurlar.

Şimdi bu kabilede aşkı düşün... Daha ilk safhalar da bile bizim aşk anlaşımıza benzemeyecektir.

Neden?

Onlar aşkı öğrenmediler de ondan... Genleri aynı ama kültürleri farklı... Aşk şarkıları, şiirleri yok onları... Aşk masalları dinlemediler... Leyla ile Mecnun dinlemediler onlar... Aşkın yakıcılığın felan bilmedikleri için aşk seni yaktığı gibi bunları yakmaz... Belki yakınlık, ilgi olur ama çiftleşmek birinci amaçlarıdır.

Flynn etkisi başlığında anlattığım vahşi çocukları düşün... Bunlardan bir tanesi köpekler arasında büyümüştü hatırlarsan (başlığı okuduysan). Bu çocuk diğer çocukların üzerine atlayıp tıpkı bir köpek gibi çiftleşmeye çalışıyormuş... Umarım bu sana bir ipucu verir.

Bilgehan

Ben zaten aşkın tutarlı bir tanımını yapabilseydim emin ol sormazdım.Açıklamaların güzel ama sadece cinsellik boyutu.Şimdi insandan başka soyut aşkı yaşayan varmı bana bunu anlat.

Neden bazı yerlerleri ayırdığımı anlamışsındır.

tarihinde marcos tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Saygı,sevgi tartışma varken aşka ne gerek var. Aşık olduğun kişiyle rahat olamazsın, tartışamazsın,heyecanlanırsın.. Sürekli paniktesin..

Oysa kafa dengin olan, arkadaşın olan, sevdigin bir insanla hiç sıkılmazsın.

Aşka hayır, sevgiye evet.

Aşk geçici bir şevhettir. Siz sadece seks yapmak için uğraşıyorsunuz farkında olmadan. Evlenincede herkese "ben bunu becerdim" diyosunuz.

Not : Soyut aşk = Endorfin.

tarihinde Nearxthil tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Sen ateist misin? Neden ateist oldun? Öykünü bir anlatır mısın?

Neyse, geçelim...

Demişsin ki; "Eğer aşk sadece insanda varsa materyalizmde ateizmde çöker.Bunu sırf evrimle açıklamak biraz uçuk kaçar."

Aşkı şimdilik bir kenara bırakalım...

Şunları düşünelim...

- İnsandan başka dik yürüyen var mı?

- İnsandan başka konuşan var mı?

- İnsan kadar beyin kabuğu olan var mı?

Daha sayayım mı?

Bunlar ateizmi çökertmiyor da aşk mı çökertecek?

Kaldı ki aşk sadece insanda yok... Hayvanlarda sadece cinsel dürtü var sanılır ama işin aslı öyle değil. Özellikle memelilerde aile, kabile ve tür içi yakınlaşmalar vardır. Ne de olsa biz de olduğu kadar onlarda da limbik sistem var. Gelişmiş sinir sistemine sahip hayvanlarda eş seçimi rastgele değildir. Onların da tercihleri, beğenileri var...

Peki bizde farklı olan ne?

Bizim kültürümüz çok çok daha gelişmiş. Biz evrimsel olarak aile kurmaya programlıyız, aile kurmadan bugüne bu şekilde gelemezdik. Zira bizim üreme döngümüz çok uzun ve bir batında doğan yavru sayımız çok az. Bizim yavrularımızın üreme başarısı (RS: reproductive success) eğitim ile artıyor. Eğitim deyince aklınıza ilk-orta-lise gelmesin... Eğitimden kastım insan geleneğinin, kültürünün aktarılmasıdır. İnsanda kognitif yeteneğin evrilmesinde itici güç budur. Yani biz beynimizi en iyi şekilde kullanmayı strateji olarak benimsemişiz.

Şöyle birşey yapabilirsin... Hiç konuşmadan, en ufak terbiye vermeden çocuklar yetiştirisin. İnsan davranışı öğrenmeden büyürler. Sonra bunlar 15-20 yaşına geldiğinde bunları kendi başlarına izole bir adaya bırakırsın... Bunlar çiftleşirler... Bunların yavruları olur, kendilerinden yüzbinlerce yılın insan geleneği olmadığı için yavrularına da aktaramazlar... Yavruları da insan davranışı sergilemezler... Al sana şempanze kolonisi... Bunların evrimleri bizimkinden farklı bir yöne gidebilir. Örneğin kaba güç önem kazanabilir. Daha iri olanların RS değerleri yükselir, zamanla bu kabilenin soyu evrimleşir, goril gibi bişey olurlar.

Şimdi bu kabilede aşkı düşün... Daha ilk safhalar da bile bizim aşk anlaşımıza benzemeyecektir.

Neden?

Onlar aşkı öğrenmediler de ondan... Genleri aynı ama kültürleri farklı... Aşk şarkıları, şiirleri yok onları... Aşk masalları dinlemediler... Leyla ile Mecnun dinlemediler onlar... Aşkın yakıcılığın felan bilmedikleri için aşk seni yaktığı gibi bunları yakmaz... Belki yakınlık, ilgi olur ama çiftleşmek birinci amaçlarıdır.

Flynn etkisi başlığında anlattığım vahşi çocukları düşün... Bunlardan bir tanesi köpekler arasında büyümüştü hatırlarsan (başlığı okuduysan). Bu çocuk diğer çocukların üzerine atlayıp tıpkı bir köpek gibi çiftleşmeye çalışıyormuş... Umarım bu sana bir ipucu verir.

Bilgehan

Vucudumuzda bircok duyu receptorlerı varken bizim tanımladığımız duygularımız ise cok azdır.. Nefret, sevgi, kızgınlık vb. bu nedenle çoğu zaman canım birşey istiyor ama ne olduğun bilmiyorum veya içinde bir his var ve ne olduğunu bilmiyorum gibi kelimeler sarfeder vya böyle garip hisler hissederiz. Duygularımız sonucu göstereceğimiz tepkiler veya takınacağımız ruh hali ile bize öğretilir. Bunla ilgili bir sürü deney var psikolojide küçük çapta elektik verilen çocuklara elektirik verilirken ( başka 3 denek daha var) etraftaki herkes güldüğünde bebekte gülmüş ve acı çektiğine karşı en ufak bir iz göstermemiştir... Aşkta bize öğretilen bir kavramdır nasıl davranmamış nasıl düşünmemiz gerektiği üzerine.. Toplum ile edebiyat ile sinema ile moda ile.. 21. yy öncesi edebiyat ile sonrasına bakın nasıl farklı iki evlilik kavramı olduğunu göreceksiniz..

Öğretilen bilgi + üreme iç güdün + horman alın size aşk.....

tarihinde Mare tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Acıma hissi büyüklenmeci bir tavrın tedavülde olduğunun ilanıdır.

Bunu göze alarak diyeceğim ki şu hayatta en çok acıdığım insan tipi aşkı tarif etmeye kalkan ve bütün hede hödöleri çözdüğünü zanneden zırtapozlardır. "Şu şöyledir, çünkü bu böyledir. Fazla da laf etmeye gerek yoktur."

Bu acınası insanlar kümesinin içinde de başı böyle güya bilimsel tavır takınanlar çeker.

Lafım sana Bilgehanbengi.

Gözümden feci düştün. Seni kafası çalışan biri sanıyordum. sukut-u hayale uğrattın beni.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Acıma hissi büyüklenmeci bir tavrın tedavülde olduğunun ilanıdır.

Bunu göze alarak diyeceğim ki şu hayatta en çok acıdığım insan tipi aşkı tarif etmeye kalkan ve bütün hede hödöleri çözdüğünü zanneden zırtapozlardır. "Şu şöyledir, çünkü bu böyledir. Fazla da laf etmeye gerek yoktur."

Bu acınası insanlar kümesinin içinde de başı böyle güya bilimsel tavır takınanlar çeker.

Lafım sana Bilgehanbengi.

Gözümden feci düştün. Seni kafası çalışan biri sanıyordum. sukut-u hayale uğrattın beni.

Fuzûlî, ben yazımın hiç bir yerinde "fazla da laf etmeye gerek yoktur." gibi bir ifade kullanmadım. "Bütün hede hödöleri çözdüğümü" de iddia etmedim. Ettiğin tamamen boş laf yani... Hakaret olsun diye yazmışsın.

Ben açıklamamı yaptım. Benim her türlü sözüm, yazım yanlışlanmaya açıktır. Doğrusunu getirirsin, eğer daha mantıklı gelirse senin anlattığını benimserim.

Ancak sen birşey anlatmıyorsun, sadece "gözümden düştün Bilgehan" diyorsun.

Benim yazımda yalanlayabileceğin, yanlış olduğunu gösterebileceğin yer varsa yaz. Bu sayede ben de kendimi geliştirmiş olurum. Fakat benim kendim geliştirme anlayışım "Bak şu Allah'ın işine... aşk bu, açıklamamaz bir duygu" deyip çekilmek değildir.

Herşeyi %100 açıklayamasam da bildiğim ve anlayabildiğim kadarıyla test edilebilir bir açıklama getirmeye çalışırım. "Bu bir gizemdir ve açıklamaz" demek yapacağım en son şeydir.

Senin de "aşk" üzerine açıklamalarını bekliyorum. Bakalım gözünden düştüğüm adamın cürmü ne kadarmış?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Soyut aşk nedir dostum?

Bir hayale, bir düşe, bir ağaca, bir kuşa vs. duyulan vazgeçilmez tutku.

Bir kadın düşünün iyi bir kariyeri, yakışıklı zengin entelnektüel bir kocası, iki güzel çocuğu olsun.Ve bu kadın birgün bir düş uğruna tüm bunlardan vazgeçsin.İşte bu tür davranışları insandan başka hiçbir canlı yapmıyor.Bu tür davranışları evrimle açıklamak metaryalizmi zorlamaktan öteye geçmiyor.Belkide bu evren-insan ilişkisi ile ilgilidir.Belkide aşk açıklanamayacak kadar karmaşıktır sezgiseldir.

NOT:Verdiğim kadın örneği gerçektir.30 yıldır Almanyada bu olay tartışma konusu olmuştur.Beynine müdahale edildiğinden filan bahsedilmiştir.Kaba metaryalizmin dışına çıkamayanlar bu tür davranışları (aşk-tutku) zoraki olarak maddesel sürece indirgemektedirler.Belkide idealizm ile mücadele edecek metaryalizmden başka bir bakış açısı gerekmekte.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...